19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MAYIS 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Döviz ve faizde yükseliş sürdü, borsa çakıldı. ‘Yeni bir kriz mi’ sorusu gündeme geldi Piyasalarda ateş yükseldi Ekonomi Servisi Yabancıların bono portföylerinde satışa geçerek dövize yönelmelerinin ardından piyasalarda başlayan dalgalanma, ‘yeni bir kriz mi’ tartışmasını gündeme taşıdı. Döviz ve faizdeki yükseliş dün de sürerken İstanbul Borsası’nda sert düşüşler yaşandı. Borsada ikinci seansta tepki alımları oldu, ancak günün tamamındaki düşüş yüzde 4.06’yı buldu. Borsada işlem gören hisse senetleri cuma ve dün olmak üzere iki işlem gününde, toplamda yaklaşık yüzde 8 değer yitirdi. Borsa, en son 20 Kasım 2003 tarihinde, İstanbul’da yaşanan bombalı saldırıların ardından bu hızla gerilemiş, birinci seansın sonlarına doğru işleme kapatılmıştı. O zamanki kayıp İMKB’de 1.162.67 puan ve yüzde 7.37 düzeyinde gerçekleşmişti. Dün güne düşüşle başlayan endeks, ilk seansta 1.898.62 puan ve yüzde 4.52’lik düşüş kaydetti. Bu seansta, endeks, 3 Ocak Salı gününden bu yana ilk defa 40 bin puanın altını Baskın Seçim Dün sabahki borsa yupilerinin değerlendirmeleri arasında baskın seçim olasılığı öne çıktı. Piyasacılar hükümetin erken seçime niyetli olmadığı söylemine karşın, zaten bir süredir seçim havasına girmiş iktidarların ekonomik icraatları içinde olduğunun altını çiziyorlar. Hükümetin büyük olasılıkla, ekonomik gidişatla da bağlantılı, normal seçim tarihine kadar dayanamayacağını düşünüyorlar. Cumhurbaşkanını Meclis çoğunluğu ile seçme eğilimi ağır bassa da, iktidarın ömrünü tüketme kaygısıyla baskın seçimi yeğlemesinin daha akılcı olacağını vurguluyorlar. ‘‘Güçlü çoğunluk iktidarı, olabildiğince az seçim’’ olarak özetlenebilecek piyasacı sloganını terk ettiler. Ağız değişikliğini, piyasacı mantığı ile şöyle özetliyorlar: ‘‘Nasılsa hükümet seçim icraatları programına geçişle, bu anlamda bir beklenti yarattı. Artık bu saatten sonra piyasalar toparlanamaz. Seçimlerin olumsuz, enflasyonist etkisine karşın en az zararla geçiştirilmesinin yolu olsa olsa baskın seçimdir. Hükümet de muhalefet toparlanmadan sürpriz bir kararla baskın seçime giderek, kendisi için en avantajlı yolu seçmiş olabilir..’’ Yabancı sıcak paranın önlenemeyen çekilişi ile piyasalar altüst olup dönemin en önemli düşüşleri yaşanınca sorgulama ve tartışmaların rengi değişti. Erdoğan hükümetinin icraatlarından çok dünya piyasa dengelerinin ürünü sıcak para akışının tersine çıkışa dönüşünün geçici olup olmadığı tartışılıyor... Artık uzun bir dönemdir gelen ve piyasalara pembe tablo çizilmesine yarayan sıcak para akışının, Erdoğan hükümetinin icraatlarından bağımsız, dünya piyasa dengelerinin ürünü olduğunun daha çok altı çiziliyor. Şimdilerde hükümete daha bağımlı, sonuç olarak icraatları da daha çok hükümetin sorumluluğunda Merkez Bankası’nın alacağı her kararın çok kritik olduğunda buluşuluyor. Ancak krizden çıkış için kurtuluş reçeteleri tükenmişe benziyor. ??? Örneğin piyasaların bildik reçetelerinden IMF’nin masaya oturma koşulu sosyal güvenlik reformu yasasına bakış ikirciklenmiş. Hükümetin CHP’siz Meclis’ten çıkardığı, Cumhurbaşkanı’nın anayasaya aykırılık gerekçesiyle pek çok maddesini geri çevirdiği yasanın aynen Meclis’ten geçirilmesine eski kararlı vurgulama yapılmıyor. Öncelikle hükümetin seçim ortamına girdiği, bu aşamada bu yasanın bir an önce çıkması için diretmeyeceği yorumu var. Hükümet sözcülerinin son açıklamalarından IMF ile yeni anlaşma için çok da aceleci, istekli olmadıkları da ortada. Bir yandan da yabancı kaynaklı sıcak paranın çekilişinin çok daha güçlü, dış etkenlere bağlı olduğu gerçeği bastırıyor. Hatta sıcak paranın uzunca bir dönem Türkiye’ye gelmeme olasılığı gözetilerek, doların çok hızlı yükselişi karşısında Merkez Bankası’nın piyasayı rahatlatma amaçlı operasyonunun doğru olmayacağını savunanlar çoğunlukta. Merkez Bankası’nın dolar operasyonuyla doların yükselişinin önlenememesi halinde daha da büyük bir moral bozukluğu yaşanacağı anımsatılıyor. Artık Erdoğan hükümetine çok daha bağımlı bir Merkez Bankası yönetiminin bu türden bir operasyonuyla, kaçan sıcak paranın kârına kâr katılmasının hesabının verilemeyeceği belirtiliyor. Çıkmaya kararlı yabancı sıcak paranın hiç değilse doların değeri pahalı tutularak çıkışının biraz daha zor olması gerektiği savunuluyor. Aksi halde Türkiye’nin kasasından yabancı sıcak parayı kaçıranların ceplerine çok büyük bir kaynak aktarılacağının, bunun bedelinin ağır olacağının altı çiziliyor. Birkaç günlük, bilemediniz biriki haftalık, piyasalardaki hava değişikliğini eksen yapıp Erdoğan hükümetinin iktidarına ömür biçmek elbette yanlış bir yaklaşım. Borsa yupileri, piyasacıların çok ciddi gibi görünen, ancak çok kolay nitelik değiştiren yorumlarından en son alıntıları, sadece ve sadece dikkat çekmek üzere sizlerle paylaşmak istedim. Ülkenin dış politikasında, en temel değerlerinden sapılmasında ses çıkarmayanlar. AB’ye yakınlaşma, ABD’yi kızdırmama adına, her tür dayatmaya boyun eğilmesini, ülke çıkarlarından, olmazsa olmazlarından ödün verilmesini umursamayanlar. Siyasal İslam kimliği ile, aslında şeriata, siyasal İslama yönelinmesini tehdit olarak algılamayanlar. Rejime apaçık savaş ilanını bile umursamayanlar... Ekonomik istikrar adına Erdoğan hükümetinin Meclis çoğunluklu iktidarının ayakta durması için her şeye ama her şeye gözlerini kapatanlar.. Ne ilginçtir ki piyasalardaki pembe tablonun rengi değişmeye başlar başlamaz, ekonominin, daha doğrusu serbest piyasanın kutsal(!) düzeninin bildik, kendi kurallarının olmazsa olmaz gelgitleri bağlantılı, kriz kokusu gelmeye başladığında, ne kolay ağız değiştiriyorlar! Değil mi?.. ‘KRİZ DEĞİL, DENGE ARAYIŞI’ Döviz piyasasında son günlerde yaşanan hareketlilik, ‘‘yeni bir kriz mi’’ sorusunu gündeme getirdi. Uzmanlar, dövizdeki hareketliliğin büyük bölümünün dış piyasalara bağlı olduğunu vurgularken YTL ’nin aşırı değerli olduğunu söyleyenler böyle bir düzeltme hareketinin gerekliliğini bir kez daha belirttiler. Merkez Bankası ise aşırı oynaklığa müdahale etmeyeceğini, aksine günlük alım ihalelerini de durdurduğunu duyurarak piyasaya net mesaj verdi. Konuyla ilgili değerlendirmeler şöyle: Merril Lynch Türkiye Direktörü Kubilay Cinemre: Dövizdeki hareket bir kriz başlangıcı değil. Sadece yeni seviyeye geliyor. Türkiye’nin temel yapıgördü. İkinci seansta ise 196.50 puan yükselen endeks, günü 40.268.68 puandan kapattı. Uzmanlar piyasadaki gelişmelerin “yeni bir krizin başlangıcı olarak değerlendirilemeyeceğini, bunun bir denge arayışı olduğunu” belirtiyor. Faizde de yükseliş sürdü. 9 Nisan sında hiçbir değişiklik yok. Dalgalanma ‘erken’ değil, ‘normal’ seçimlere olan sürenin kısalmasından kaynaklanıyor. Normalde fiyatlandırılmayan riskler artık fiyatlandırılmaya başlandı. Terör, İran, irtica gibi konular Türkiye’nin gündemine yeni girmedi. Seçim yaklaştığı için belirsizlik oluştu. İTO Başkanı Murat Yalçıntaş: Gelişmeler endişe verici değil. Sabancı Holding Başkanı Güler Sabancı: Ekonomi iyi. Hiçbir risk görmüyorum. İSO Başkanı Tanıl Küçük: İsteğimiz, YTL’nin esas olması gereken yere gelmesi. Tabii bunun bir zaman dilimi içinde olması bizim birinci tercihimiz. ? Sosyal güvenlik reformunun veto edilmesi... ? Uluslararası yatırım bankalarının Türkiye’ye dönük yatırımların azaltılması tavsiyeleri... ? Yüksek cari açık tedirginliği... ? Cumhurbaşkanlığı seçimi ve erken seçim tartışmaları... DIŞ PİYASALAR Altın ve dolar sıçradı Dünya borsaları ve emtia piyasalarındaki düşüşün, emtia ve gelişmekte olan ülke para birimlerinde satışı ve dolar alımını tetiklemesinden dolayı, ABD para birimi piyasa genelinde keskin bir şekilde yükseldi. Altın gibi kıymetli metaller fonlarla bağlantılı satışlarla, Avrupa borsaları ise enflasyon kaygıları nedeniyle yüzde 2 civarında düştü. Reuters’e konuşan analistler, ‘‘Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri tamamıyla ters döndü. Bu da doların yükselmesine bir ölçüde yardım ediyor. Avro/dolarda 1.30, sterlin/dolarda ise 1.90 seviyesinde güçlü dirençler var. Geçen hafta oldukça çılgıncaydı, kâr satışları görüyoruz’’ diye konuştu. Bir Avrupa bankası işlemcisi ise ‘‘Gelişmekte olan ülke piyasalarında volatilite hâlâ çok yüksek ve bu da diğer para birimleri üzerinde etki yapıyor. Aşağıya doğru bu hareketi geçen iki hafta boyunca dolarda gördük ve hızlı ve küçük bir geri dönüş görüyoruz’’ dedi. Dolar, dün öğlen saatlerinde yen karşısında 110.04/07 seviyelerine yükseldi. Avro karşısında ise bir yılın en düşük değeri olan 1.2971 dolardan 1.2834 seviyelerine yükseldi. Avrupa borsaları, enflasyonla ilgili kaygıların dünya borsalarını sarsması ve doların zayıflamasının ardından, yüzde 2 civarında düşüşle 9 Mart’tan bu yana en düşük seviyelerini gördü. 2008 vadeli, tahvilin basit getirisi yüzde 15.81, bileşik getirisi de yüzde 14.82’den kapandı. Yorumlarda ön plana çıkan nedenlerse şöyle: ? Nisan ayı enflasyonunun yüksek çıkmasıyla başlayan tedirginlik ve yabancı çıkışları... ‘Sosyal güvenlik aynen çıkacak’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın sözlerini yalanlayarak cari açıkla ilgili bir kaygı ve revize rakam olmadığını söyledi. Şener, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 15 maddesini yeniden görüşülmek üzere geri gönderdiği sosyal güvenlik reformunun ‘‘muhtemelen bu hafta içinde, olduğu şekliyle tamamlanacağını’’ söyledi. Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni başkanlığındaki IMF heyetini kabulünden sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şener, görüşmede ‘‘cari açıkla ilgili bir kaygının dile getirilip getirilmediğine’’ ilişkin soru üzerine, bu konuda bir kaygı bulunmadığını ifade etti. Abdüllatif Şener, 2006 için 22 milyar dolar cari açık öngörüldüğünü, şu an için revize bir rakam bulunmadığını söyledi. Sosyal güvenlik reformuyla ilgili yasanın Meclis’ten geçtiğini, ancak bazı maddelerinin iade edildiğini anımsatan Şener, muhtemelen bu hafta içinde yasanın yeniden ele alınacağını belirterek ‘‘Dönüşümlerde kararlıyız’’ dedi. Bakan Şener, ‘‘Tekrar aynen geçebilir ama.. yasama yetkisi TBMM’ye aittir’’ dedi. ‘‘Meclis’te sadece iade edilen maddeler mi görüşülecek’’ sorusu üzerine Şener, ‘‘Biz bu reformu, olduğu şekliyle tamamlamak düşüncesindeyiz’’ diye konuştu. Abdüllatif Şener. DÖVİZE ÖNLEM ARAYIŞI Beymen’in yüzde 50’sini satmak üzere KKR ile görüşmelere başlandı Hükümet iyimser ama temkinli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, dövizin değerindeki yükselişin dalgalı kur politikasının ‘‘doğal sonucu olduğunu’’ söyledi. Devlet Bakanı Ali Babacan’ın bugün Bankalar Birliği ile görüşeceği bildirildi. Piyasalarda son günlerde yaşanan hareketlilik, dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında masaya yatırıldı. Devlet Bakanı Babacan, kurula bilgi verirken toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Çiçek, hükümet olarak bugüne kadar ekonomik programın arkasında durduklarını, bundan sonra da bu tavırlarının süreceğini söyledi. Dünyada olup biten her şeyin, ülkelerin ekonomik politikalarına ya da iç piyasalarına yansıdığını anlatan Çiçek, şunları söyledi: ‘‘Bundan dolayı herhangi bir paniğe kapılmaya veya panik döneminin bir kısım kavramlarını kullanarak Türkiye’nin ekonomik gidişatıyla ilgili tereddütlere meydan vermeye gerek yoktur. Zaten döviz kurunun serbest olması karşısında da bu zaman zaman düşecektir, zaman zaman yükselecektir. Bunu kriz döneminin bir kısım kavramlarıyla bugün izah etmenin imkânı yok. Bu konuda vatandaşlarımızın herhangi bir endişeye kapılmasına gerek yok. Dalgalı kur politikasının doğal sonucu olarak bu değerler yükselebilir, düşebilir’’ dedi. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da şu anda yaşanan sürece ‘‘herhangi bir müdahalenin söz konusu olmadığını’’ belirtti. Bu tür durumların, serbest piyasa koşulları içinde olabileceğini vurgulayan Unakıtan, bu nedenle ‘‘korkmanın, paniğe kapılmanın’’ yersiz olduğunu söyledi. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da dövizdeki iniş ve çıkışların doğal olduğunu belirterek ‘‘İnip çıkıyor olması, dalgalı kur politikasının uygulandığının göstergesi’’ dedi. Boyner’e yabancı ortak geliyor Ekonomi Servisi Boyner Holding, Boyner Mağazacılık’taki yüzde 60 hissesinin yarısını ve Beymen’in yüzde 50’sini satmak üzere ABD’li özel özkaynak şirketlerinden Kohlberg Kravis Roberts and Co L.P. (KKR) ile bir niyet anlaşması imzalayarak görüşmelere başladı. Boyner Holding Yönetim Kurulu Murahhas Azası Cem Boyner, ortaklık görüşmelerinin Beymen ve Boyner mağazalarının büyüme ve gelişiminde önemli bir aşamayı temsil ettiğini söyledi. Boyner, ‘‘Önümüzdeki yılların hem Beymen hem Boyner açısından daha da büyük fırsatlar içerdiğine inanıyoruz. Bu noktada büyüme ivmemizi güçlü, global bir ortakla hızlandırmak istedik. Stratejik ortaklık görüşmelerine başladığımız KKR, uzun vadeli yatırımlara odaklanan ve perakende alanında geniş tecrübesi bulunan köklü bir yatırımcı’’ dedi. Merkezi New York’ta bulunan ve 1976 yılında kurulan KKR, toplam değeri 195 milyar dolar olan 140’tan fazla işlem sonuçlandıran ve dünyanın en eski ve tecrübeli özel özkaynak şirketlerinden biri olarak tanıtılıyor. Portföyündeki şirketler için uzun vadeli bir yatırımcı olan KKR, Kuzey Amerika ve Avrupa’da perakende sektöründe, toplamda 25 milyar dolarlık bir değer ifade eden 14 şirkete yatırım yaptı. [email protected] çapındaki ‘‘CocaCola Ta‘CocaCola Tadında Hayat’ Dünya dında Hayat’’ kampanyası, New York’ta başladıktan sonra uluslararası ölçekte ilk defa İstanbul’da yapılan toplantıyla tanıtıldı. Tanıtım toplantısında konuşan CocaCola Başkan Yardımcısı Marc Mathieu, Türkiye’nin, Çin ve Rusya ile birlikte CocaCola’nın en hızlı büyüdüğü piyasalardan biri olduğunu belirtti. CocaCola’nın, 21’inci yüzyılın ilk dünya çapındaki reklam kampanyası olma özelliği taşıyan kampanya kapsamında ‘‘Mutluluk Fabrikası’’ isimli animasyon hazırlandı. Kampanyada Galata Kulesi, Rumelihisarı, Şehirhatları vapurları, Boğaz Köprüsü, Kız Kulesi gibi simgelere yer verildi. Vakıfbank’tan 210.7 milyon YTL net kâr Ekonomi Servisi Vakıfbank, yılın ilk çeyreğinde 210.7 milyon YTL net kâr elde etti. Vakıfbank’tan yapılan açıklamaya göre, 1 Ocak31 Mart 2006 tarihleri arasında bankanın aktif büyüklüğü 34.1 milyar YTL’ye ulaşırken aktif kârlılığı yüzde 2.5, özkaynak kârlılığı ise yüzde 20.9 olarak gerçekleşti. İlk çeyrekte brüt kârı 358 milyon YTL’ye çıkan bankanın, vergi ve karşılıklar sonrası net kârı önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14.1 artarak 210.7 milyon YTL’ye yükseldi. Geçen hafta İMKB’de sert düşüş, Türk Lirası’nın Euro ve dolara karşı bir günde yaklaşık yüzde 3 oranında değer yitirmesi ile piyasalarda başlayan dalgalanma, haftanın son gününün ‘‘Kara Cuma’’ olarak adlandırılmasına neden oldu. Piyasalarda yaşanan bu dalgalanmayı herkes ‘‘kendisine ve bulunduğu yere bağlı olarak’’ değerlendirdi. Geçen hafta olup bitenlere artık kendimizi alıştıralım. Bundan sonra ‘‘işleri kolayca halletmek’’ pek mümkün görünmüyor. Çünkü sinyalleri uzun süreden beri belli olan, ancak gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında ‘‘beklenti yönetimi’’ ile idare edilmeye çalışılan durum artık pek rahat idare edilemiyor. ??? ABD’de ekonomik büyümeyi sağlamak ve küresel refahı arttırmak için 2003 yılında yüzde 1’lere kadar gerileyen kısa vadeli faiz oranları 2004 yılı ortasından itibaren 16 kez arttırılarak yüzde 5’e yükseltildi. Nedeni açık. ABD başta olmak üzere, Japonya ve AB ülkeleri de dahil küresel alanda artan talebi karşılamak için genişletici, yani talebi arttırıcı para politikaları tercih edildi. Dünyada para arzı artmaya başladı. Kredi mekanizması hızla genişledi. Bizim gibi ülkelere sermaye akışı hızlandı. Gelişmiş ülkelerde yüksek getiri bulamayan uluslararası sermaye, bizim gibi yüksek getiri sunan ülkelere doğru gitmeye başladı. Dünya ekonomisi büyüyor ve dış ticaret hacmi artıyordu. Bu gelişmeler olumluydu. Ancak parasal genişleme ile arttırılan talep ve üretimin sürdürülebilir olup olmadığı ile kimse ilgilenmiyordu... GÖRÜŞ PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU Ekonomide Neler Olacak? Oysa 2001 yılından itibaren hammadde fiyatlarındaki artış hızlanmaya başladı. Enerji başta olmak üzere tüm hammadde fiyatları artıyordu. 2002 yılı başından bugüne hammadde fiyatlarındaki artış dolar bazında yüzde yüze yaklaştı. Petrol ve altın fiyatları uzun süredir sinyal veriyordu. Dünyada enflasyonist bir baskı vardı. Faizleri arttırarak bu baskıyı azaltmak gerekiyordu. Peki bu duruma finansal piyasalar nasıl dayanacaktı? Bilindiği gibi faizler yükselir ise hisse senetleri ve tahvil gibi finansal varlıkların fiyatları gerileyecek ve bunları ellerinde tutanlar zarar edebilecekti. Finansal piyasalarda satış baskısını ortadan kaldırmak için faiz oranları zamana yayılarak arttırıldı. ??? Uluslararası piyasalardaki likiditenin bizim gibi ülkelere akması Türkiye ekonomisini önemli ölçüde rahatlatıyordu. Türk Lirası’nın içeriye giren sermaye ile değerli hale gelmesi ‘‘güllük gülistanlık’’ bir ortam yarattı. İç talep ‘‘beklentilerle’’ arttırıldı. Ekonomik büyüme, ‘‘tüketim kaynaklı’’ artmaya başladı. Oysa ülkenin rekabet gücü yara alıyordu. Aşırı sermaye girişi, düşen kur, buna karşın iki haneli faiz oranları yüksek getiri sunarken; dış açık gittikçe artıyordu. Ülkenin rekabet gücü gerileyip, üretim yapan sektörler ithalat baskısı altında kan kaybederken döviz açığı hızla artıyordu. Ancak uluslararası likiditenin bolluğu nedeniyle yurtiçine giren sermaye, döviz açığını ‘‘şimdilik’’ kapatabiliyordu. Bu durum sürdürülebilir miydi? Artık bunun sürdürülemeyeceğini görebiliyoruz. Ülkenin rekabet gücü hızla düşerken üç aylık döviz açığı 8.2 milyar dolar gibi rekor bir düzeye ulaşırken ülkenin geleceğini ‘‘uluslararası sermayenin davranışlarına’’ bırakmışsak, uluslararası piyasalara karşı çok hassasız demektir. ??? Artık kolay günler geride kaldı. Dünyada enflasyonist baskı nedeniyle faiz oranları yükselme eğilimine devam edecek. Artık bu oranlardan borçlanmak mümkün olmayacak. Diğer taraftan enflasyonist baskı bizim için de sorun olmaya başladı. Merkez Bankası’nın faizleri daha fazla düşürmeyeceği beklentisi artıyor. Bu da ‘‘fırsatçı yatırımcıları’’ ellerindeki senetleri satıp dövize çevirmeye teşvik ediyor. Kısaca spekülatör, faizler daha fazla düşmeyecekse elindeki hisse senedi ve/veya tahvilin değer kazanmayacağını, buna karşın Türkiye’nin önemli bir döviz açığı olduğunu, bundan sonra Türkiye riskini almanın doğru olmadığını düşünüyor. Hele dünyada enflasyonist baskı hızla artarken ve faizler yükselme eğilimindeyken... Bugünlere geleceğimizi biz bekliyorduk. Her fırsatta da dile getirdik... Olan biten tesadüf değil... Ekonomide ‘‘kırılganlığı’’ yaratan, aşırı değerli Türk Lirası’na dayanan ekonomi politikasıdır. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle