20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 NİSAN 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Evren’in yargılanması yolunda iddianame hazırladığı için meslekten ihraç edilen Adana Cumhuriyet Savcısı Kayasu: Toplum onu mahkum etti ? Sacit Kayasu, bir televizyon programına katılarak ‘‘12 Eylül darbesinden dolayı hiç pişmanlık duymuyorum. Eğer yeniden Genelkurmay Başkanı olsam ve o şartlar yaşansa yine müdahaleden çekinmezdim. Silahlı Kuvvetler olarak müdahaleyi inanarak yaptık’’ sözleriyle Evren’in ‘‘suç sayılan eylemi övmek suçu’’ndan ikinci defa suç işlediğine dikkat çekti. D arbelerin kendi mantığı ve kendi hukuku olduğu malum. 1961 darbesinden sonra hazırlanan anayasa, büyük ölçüde özgürlükçü, sosyal devlet ve sosyal adalet ilkelerini yaşama geçirmeye yönelikti. 12 Mart darbesiyle anayasada yer alan demokratik hak ve özgürlükler olabildiğince daraltıldı. 12 Eylül’de yapılan ise 1961’de hazırlanan özgürlükçü anayasanın ruhuna el fatiha... Danışma Meclisi tarafından hazırlanan ve anayasa aleyhine görüş belirtmenin yasak olduğu baskıcı bir ortamda halkoyuna sunularak kabul edilen 82 Anayasası, hukuk düzenini faşist bir sisteme dönüştürmeye yöneliktir. 12 Eylül zihniyetinin bir yansıması olan bu anayasayla, esas olarak yurttaşın hak ve özgürlüğü yerine devletin hak ve özgürlüğünün korunması amaçlanmıştır. Sadece devleti mi?.. Anayasanın geçici 15’inci maddesiyle ‘‘Devlet benim’’ anlayışını sergileyen darbecileri de koruma altına almıştır. ‘‘Devlet benim’’ sözü XIV . Louis’ye ait. Kendisini her şeyin üstünde gören XIV . Louis’nin sonu pek hayırhah olmamıştır. Ama 12 Eylül cuntası, kendilerini benzer bir sondan korumak için anayasaya özel madde koyarak gelecekte yargılanmalarını önlemiştir. Anayasanın geçici 15. maddesinin birinci fıkrasına göre 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu toplanacak TBMM Başkanlık Divanı oluşturuluncaya kadar geçen süre içinde yasama ve yürütme yetkisini kullanarak yasa yapan MGK ve Danışma Meclisi’nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı cezai, mali ve hukuki sorumluluk iddiası öne sürülemez. Yargı mercilerine başvuru yapılamaz. Peki yargının kendisi ‘‘yargılama istemi’’nde bulunursa ne olur? Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu’nun sonu gibi olur. Bilindiği gibi Adana savcılarından Sacit Kayasu, 12 Eylül darbesini yapan 5 generalin idam cezasıyla yargılanması için iddianame hazırlamış, ancak darbeciler yerine kendisi yargılanmış ve meslekten ihraç edilmişti. Berivan Tapan’ın haberinde, meslekten men edilen savcı ilginç konulara dikkat çekiyor: 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren hakkında ‘‘darbe yapmak’’ ve ‘‘darbeye kalkışmak’’ suçlarından idam istemiyle hazırladığı iddianameden yargılanarak meslekten ihraç edilen eski Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, ‘‘Evren, toplumun vicdanında mahkumdur’’ dedi. AİHM’de hâlâ süren iki davasının bulunduğunu belirten Kayasu, 2000’de hazırladığı iddianamenin suç dilekçesi haline getirildiğini ve ‘‘iddianame düzenleyerek görevi kötüye kullanmak’’ gerekçesiyle yargılandığını ifade ediyor. İddianameyle ilgili takipsizlik kararı verilemeyeceğini ifade eden Kayasu, ‘‘İddi anamenin suç dilekçesi haline gelmesine imkân yok. Bununla ilgili tek kanun maddesi, iddianamenin iadesidir. İddianameyi Adalet Bakanı da geçersiz sayamaz’’ diye konuştu. ‘‘12 Eylül’ün üzerinden tam 26 yıl geçti. Artık uyanma ve darbecilerden hesap sorma vaktidir. Evren, toplumun vicdanında mahkumdur’’ diyen Kayasu, Evren’i yargılatmayanların da suçlu olduğunu, siyasetin ve diğer güçlerin müdahaleleri sonucunda yargının bağımsızlığını yitirmekle karşı karşıya kaldığını öne sürdü. Kayasu, geçenlerde bir televizyon ‘ARTIK UYANMA VAKTİ’ programına katılan Evren’in ‘‘12 Eylül darbesinden dolayı hiç pişmanlık duymuyorum. Eğer yeniden Genelkurmay Başkanı olsam ve o şartlar yaşansa yine müdahaleden çekinmezdim. Silahlı Kuvvetler olarak müdahaleyi inanarak yaptık’’ sözleriyle de ‘‘suç sayılan eylemi övmek suçu’’ndan ikinci defa suç işlediğini söyledi. Ayrıca aynı programda Kayasu, Evren’in üniversite öğrencileri tarafından alkışlarla karşılanmasını, ‘‘Gençler o darbenin içinde doğdular. Ancak o günlerin bugünlerini nasıl olumsuz etkilediğini bilmiyorlar’’ diye değerlendirdi. Devleti temsil ettiğini iddia ederek devletin yetkisini kötüye kullanan darbeciler yargı önüne çıkarılmadıkları sürece ‘‘yargıdaki dengesizliğin’’ devam edeceğini savundu. İddianamenin geçerliliğini koruduğunu ve iddianameyle beraber Evren’in darbeyle ilgili yargılanmasında zamanaşımı süresinin 2015’e uzadığını vurgulayan Sacit Kayasu, darbecilerle ilgili soruşturma ve kovuşturma açılmamasına gerekçe gösterilen 15. maddeye ihtiyaç olmadığına dikkat çekerek ‘‘Evren’in darbe yapacağına dair konuşmaları var. Bunlar iddianamemde de bunlar yer alıyor’’ dedi. ÖDEMİŞ’TEN ‘İLK ADIM’ ANISI Cumhuriyet heykeltıraşının isyanı... “S KAYASU’NUN AÇIKLAMALARI ÖZEL BİR MADDE 12 Eylül cuntası, kendilerini benzer bir sondan korumak için anayasaya özel madde koyarak gelecekte yargılanmalarını önlemiştir. Milli Güvenlik Konseyi (soldan sağa: Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin, Konsey Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun) 12 Eylül 1980’de yönetime el koydu.. (CUMHURİYET ARŞİVİ) Evren’in yakın zamanda hakkında dava açtığı Değişim gazetesinin yazıişleri müdürü: Artık darbecilerle hesaplaşalım K enan Evren’in MGK Başkanlığı sırasında eleştirilmesi söz konusu bile olamazdı. En yumuşak eleştirileri yapma cesaretini gösterdiklerinde bile yazarlar ve gazeteciler kendilerini sıkıyönetim mahkemesinde askeri savcının karşısında bulurdu. Onunla ilgili eleştiriler ancak cumhurbaşkanı seçildikten sonra mümkün olabildi. Tabii o zaman da hapis ve yüksek meblağlı manevi tazminatı göze alabiliyorsanız. Evren’in hoşuna gitmeyen haber ve yorum yapanlardan hapis yatan da oldu manevi tazminat ödeyen de... Ancak kızacağı muhtemel bazı haber ve yorumları da hoşgörüyle karşılayıp dava açmadı. Sadece o kişilere basın yoluyla cevap vermekle yetindi. Yakın zamanda hakkında dava açtığı kişilerden biri de Mehmet Yürek’ti. Akademisyen ve gazeteci Yürek, CHP’li belediye başkanlarına önerilerde bulunurken ‘‘Evren’i dizginlemek lazım’’ dediği için Kenan Evren tarafından hakkında dava açıldı. Ancak bu davadan Yürek için beraat kararı çıktı. ‘‘Genç Bakış’’ programına konuk olan Kenan Evren’in, ‘‘Bugün aynı koşullar oluşsa yine darbe yapardım’’ sözüne içerleyen Yürek, ‘‘darbecileri yargılamazsanız sık sık darbelenmeniz kaçınılmazdır’’ diyerek 12 Eylül’ü gerçekleştiren generallerin yargılanmasında ısrar ediyor: ‘‘Yerel yönetimler benim bir akademisyen olarak çalışma alanımdır. Hem bir gazeteci, hem de akademisyen olarak görevi ? Akademisyen ve gazeteci Mehmet Yürek, “Evren’i dizginlemek lazım” dediği için Kenan Evren tarafından hakkında dava açıldı. Beraat eden Yürek, “Darbecileri yargılamazsanız sık sık darbelenmeniz kaçınılmazdır” dedi. Yürek, 12 Eylül’ü gerçekleştiren generallerin yargılanmasını istiyor. ‘YARGILANSINLAR’ mi yaptım. 900 sözcüklü bir yazıda onunla ilgili bir tek cümle var, o da şöyle; ‘Kenan Evren’i dizginleyin’ cümlesidir. Cumhuriyeti ve bu devleti kuran Atatürk’ün adıyla Marmaris’te bir tek okul varken, Ahmet K. Evren adına üç tane okul, bir bulvar, bir otopark, merhum eşinin adına bir park, bir çeşme vb. çok şeyler var. Buradaki belediye başkanları ve diğer yerel yöneticiler hemen her açılışı ve kapanışı ona yaptırırlar. Gına getirecek kadar her yerde ve her işte o var. Ben buna itiraz ettim ve biraz sınırlayın demek istedim. Fakat o, yani benim sınırlamak, yavaşlatmak anlamında kullandığım bu sözcüğü, galiba ‘ben sütçü beygiri miyim ki benim için dizginleyin sözcüğü kullanılıyor’ şeklinde yorumlamış olmalı ki, beni dava etti. Oysa benim öyle bir amacım yoktu. Davadan beraat ettim. Zaten beni mahkum ettirmek isteyen Ahmet K. Evren baktı ki iş kötüye gidiyor. Bir anlamda pes etti. Çünkü duruşmalarıma Türkiye’nin her tarafından gelerek bana destek veren medyadaki meslektaşlarım ve 78’lilerin yoğun desteği sayesinde, beni yargılatan Ahmet K. Evren ve diğer darbecileri kamuoyunda yargılanma konumuna getirildi. Ahmet K. Evren baktı ki, yargılatayım derken kendisi yargılanıyor. Beraat ettim mi, ettirildim mi orayı da tam anlayamadım. Çünkü temyiz yolunu kullanmadı. Bir televizyon programında ‘Şartlar aynı olursa bugün yine darbe yapardım’ demiş. Haklıdır. Çünkü yargılanması ve mahkum edilmesi gereken bu zatı biz toplum olarak yargılayamadığımız için onlar yeniden darbe yapar ve bizi yeniden yargılar. Komşumuz Yunanistan’dan başlayarak, İspanya, Portekiz ve Şili’ye kadar uzanan kulvardaki tüm ülkeler darbecilerini yargılayıp mahkum ettikten sonra demokrasiye kavuştular. Siz darbecilerinizi yargılamadığınız sürece darbelenirsiniz.’’ Kenan Evren ve diğer generallerin yargılanmaması halinde Türkiye’ye demokrasinin gelmeyeceğini belirten Mehmet Yürek, ‘‘Evren’in eniştem olma ihtimali var ama ben yine de onun yargılanmasını istiyorum’’ diyor. Yürek, Evren’le hısım olma ihtimali hakkında ise şu bilgileri veriyor: ‘‘Evren, eniştemiz olabilir. Bu konuda güçlü bulgular var. Ahmet K. Evren’in merhum eşinin Dersim isyanında askerler tarafından alınıp götürülen iki amca kızından biri olduğu söyleniyor. Olay şöyle: Dersim isyanı sırasında Hozat ilçesine bağlı Koç Kozluca köyünde 6 ve 8 yaşlarındaki ‘DEMOKRASİ GELMEZ’ Sekine ve Semsi adlı iki kardeş çocuğu kaybolur. Bu kızlardan Sekine’nin babası İsmail Karakoç ömrünün sonu olan 1995 yılına kadar kızını arar. Fakat izini İstanbul’da bulmasına rağmen ulaşamaz, ulaştırılamaz. Bu konu Yeni Aktüel’in 45. sayısında ve Faik Bulut’un Evrensel basımdan çıkan ‘‘Dersim Raporları’’ kitabının (3. baskı) 319. sayfasından başlayarak geniş yer alıyor. Baba İsmail Karakoç ölünce oğlu Erdal Karakoç halen bu aramayı sürdürüyor. Geçen yaz kendisiyle görüştüm. Bana geniş bilgiler ve çok önemli belgeler verdi. Baba İsmail Karakoç dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’a kızlarının bulunması için başvurur. Fevzi Çakmak kızların İstanbul Bebek’te bulunan Yarbay Munip Yılmaztürk’ün himayesinde olduğunu tespit eder. O sırada Manisa ili, Salihli ilçesi, Tatariclar köyünde sürgünde bulunan İsmail Karakoç’a Salihli Kaymakamı Necati Vardar imzalı 5/2/1941 tarih ve D.41/137 sayılı yazılı belgeyle İstanbul’daki kızlarını alıp gelmek üzere sürgün bölgesinden ayrılma izni verilir. İsmail Karakoç İstanbul’a gelerek Yarbay Munip Yılmaztürk’ün evini bulur. Fakat kızları kendisine gösterilmediği ve verilmediği için eli boş döner. İşte bu kızlardan birinin merhum Sekine Evren olduğu tahmin ediliyor. Sekine ve Semsi hakkında bilgisi ve vicdanı olanlar bizleri veya Tunceli Hozat’taki Erdal Karakoç’u bilgilendirerek bu 68 yıllık ızdıraba son vermeleridir.’’ Hakkı Bey’e, “Düşüncelerinizi söylemekte fayda var, kamuoyunda yanlış anlaşılmalar söz konusu, herkes heykel ile ilgili birtakım yorumlar yapıyor, ama zannediyorum en ciddi, en doğru yorumu siz yaparsınız, çünkü bu sanatı, bu eseri ortaya koyan sizsiniz’’ dedim ve kendisini ikna ettim. İlerlemiş yaşına rağmen Ürgüp’ten Samsun’a karayoluyla gittik. Samsun’a gittiğimizde oldukça tedirgin bir hava vardı, televizyonun yayın yönetmeni tedirgindi. Hakkı Bey’le önÜKSELİŞİ ce heykele gittik. Heykeli SİMGELİYOR görünce o yaşlı insanın titreyerek heykele doğru koÇünkü Deniz Som buşuşunu görmenizi isterdim. nunla ilgili köşesinde yaSanki yıllar sonra çocuğuzıyı yazdıktan sonra ben na kavuşan bir babanın hekendisiyle temasa geçtim. yecanı ve mutluluğuyla Zira bu heykeli yapan deheykele doğru koştu ve okğerli yontu sanatçısı ki şamaya başladı. Cumhuriyet döÖzlemini giderneminin en dikten sonra hiç önemli yontu sakonuşmadı, bir natçılarından, butek heykelin ilk gün 90 yaşına konulduğu tarihyaklaşmış Hakkı le şimdiki araAtamulu’dur ve sındaki ufak tebölgemizde yaşafek aksaklıkları maktadır. Ben onsöyledi. Daha dan hikâyesini sonra yemek yedinlemiştim, heydik, televizyon kelinin müstehprogramına kacen bulunup Ketıldık. Televiznan Evren tarafınyon programından kaldırılmasıda, başta belirtna çok üzülmüş. Bekir Ödemiş tiğim gibi hem Çünkü o heykelin sağ parti belediye başkantamamıyla Cumhuriyetin ları hem de il başkanları yükselişini ve kuruluşunu vardı. Çok gergin bir orsimgeleyen bir heykel oltamdaydık. Hakkı Bey bakduğunu, heykelin önünde tı gereksiz konuşmalar var, de Atatürk’ün koymuş olhiç de sanatsal içeriği olmaduğu hedefe doğru ilerleyan, Atatürk Cumhuriyeyen bir genç kız ve genç bir ti’nin aydınlanma sürecierkek figürü bulunduğunu ne yakışmayan konuşmabelirterek “Bunda hiçbir lar var, toplantının başınmüstehcenlik yoktur, akda canlı yayında ayağa kalsine bir yükselişi simgekarak “Reis Bey sen zorlemektedir” demişti. Bunladın, hatrın için geldim, dan dolayı sanatçının sifakat bu yaştan sonra bu temleri vardı. insanları kaldıramam, benim bu sahnelere taCEVİT’E MEKTUP hammül edecek gücüm Ben Deniz Som ile gökalmadı. Yıllarca Cumrüştüğümde dönemin başhuriyet için mücadele etbakanı Bülent Ecevit ile, tik, Atatürk’ün koymuş sanırım o dönemin Kültür olduğu çağdaş uygarlık Bakanı İstemihan Talay seviyesi için mücadele etBey’le temas kurdu ve Baştik. 80 küsur yaşında olan bakan’lıktan Hakkı Atabenim bu insanların aramulu’nun bu konuda bir sında tartışmaya girecek dilekçe yazması konusunsabır ve tahammülüm da da talep geldi. Bunun kalmadı’’ dedi ve orayı üzerine ben Hakkı Bey’le terk etti. Ben orada bulugörüştüm. Hakkı Bey siz ne nanlarla kalarak tartışmayaparsanız yapın, ben size ya devam ettim, sürdürvekâleti veriyorum, dedi. düm. Ben de almış olduğum veBu bilgileri de sizinle kâletle Hakkı Atamulu adıpaylaşmak istedim, tekrar na dönemin başbakanı Sabu konuları gündeme geyın Bülent Ecevit’e mektirip özellikle şu dönemde tubu yazarak imzaladım ve belirli kesimlerin dikkatiDeniz Som’a gönderdim. ni çektiğiniz için size teşekDoğu Silâhçıoğlu Paşa’nın kür eder, çalışmalarınızda desteğiyle heykel yerine başarılar dilerim. yerleştirildi. Heykelin yerleştirilmesinin ardından Bekir ÖDEMİŞ Samsun’da ciddi tartışmalar oldu. Dönemin sağ parÜrgüp Belediye Başkanı en Çok Yaşa Kenan Paşa” isimli yazı dizinizi büyük bir keyifle takip ediyorum, ellerinize sağlık. Bir dönemi farklı bir yaklaşımla ele almışsınız. 3 Nisan 2006 Pazartesi günkü yazınızda Samsun’daki İlk Adım heykelinin Kenan Evren tarafından müstehcen bulunarak kaldırılıp daha sonra yerine konulmasıyla ilgili yazınızı da memnuniyetle okudum. O heykelin konulmasında nacizane katkılarım olduğu için bazı bilgileri de sizinle paylaşmak isterim. Sizin de belirttiğiniz gibi heykelin konulmasında dönemin Samsun’daki komutanı Doğu Silâhçıoğlu Paşa’nın büyük katkıları olmuştur. Ama burada yine Cumhuriyet gazetemiz yazarlarından Deniz Som’un katkılarını da unutmamak gerekir. tilerine mensup il başkanları bu konuda çok ciddi tepki gösterdiler. Samsun’da bulunan yerel bir televizyon olan Klas TV, bizi tüm tarafların katılacağı bir canlı yayına davet etti. Heykeltıraş Hakkı Atamulu’nun da gelmesini istedi. TELEVİZYONDA... Y E B İ T T İ CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle