18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Yıl 1986.. Ankara’da bir resim sergisi açılıyor.. Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği ‘AsyaAvrupa Sanat Bienali’ni görmeye gelen Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Polonyalı Jan Dubkowski’nin resimlerine sinirleniyor... Diyor ki: ‘‘ Kaldırın şunları!..’’ Ve ekliyor: ‘‘ Bunlar sanat değil ki zaten..’’ 7 Mayıs 1986’da Cumhuriyet’te yayımlanan yazımda ben de diyorum ki; Cumhurbaşkanı Evren’in böyle bir yetkisi yoktur!.. Ne resim sanatı alanında yetkisi vardır.. Ne de Cumhurbaşkanı olarak yasal yetkisi vardır.. ? Cumhurbaşkanı Evren bu yazıya sinirlenmiş, benimle görüşmek istemişti, olayın öyküsü bu dizinin ikinci gününde yayımlandı. O dönemde Cumhurbaşkanlığı Basın Danış 9 pek sevilecek türden değildi... ? Kenan Paşa TV konuşmasında diyor ki: ‘‘ Çağırın şu İlhan Selçuk’u bana, dedim.’’ Bu deyiş güzel mi?.. Paşa benle görüşmek istediği sırada cunta başı değildi, Cumhurbaşkanı olmuştu, yetkileri kısılmıştı; ama, bugün bile konuşması aklı başında bir devlet adamına yakışmıyor... Bir yazar için ‘‘çağırın şunu’’ demek insanı yüceltmez; elinde güç bulunan kişi her şeyi yapabilir; bir yazarı evinden apar topar alabilir, içeri atabilir, işkence hücresine kapatıp eline ayağına zincir de vurabilir... Sonra ne olur?.. Türkiye’nin bugünkü haline bir bakalım, Kenan Paşa bu manzara karşısında hiç vicdan azabı çekmiyor mu?.. Her Şey Meydanda... manı olan değerli gazeteci Ali Baransel’in ‘‘Bıçak Sırtında Çankaya Köşkü Yılları’’ adındaki yeni çıkan kitabından alıntı yapıldı... Baransel, olayı olduğu gibi anlatmış... ? Peki, ben bu yazıyı niçin yazıyorum?.. Ahmet Hakan’ın Hürriyet’teki köşesinde okudum; Kenan Evren geçenlerde bir televizyon kanalına demeç verip demiş ki: ‘‘Çağırın şu İlhan Selçuk’u bana, dedim. Çağırdılar geldi, resimleri gösterdim, ‘Hele bak şunlara haksız mıyım’ dedim, hak verdi ve ‘Ben böyle olduklarını bilmiyordum paşam’ dedi.’’ Ahmet Hakan yazısında bana da takılıyor; 12 Mart’a kafa tutmuştun, ama 12 Eylül karşısında pıstın mı İlhan abi?.. demeye getiriyor. ? Yirmi yıl önce bir odada iki kişi arasında geçmiş konuşmayı belleğe dayanarak anlatmak her babayiğidin harcı değil!.. Tanık yok, belge yok, ne söylersen söyle!.. Ama, olayın özü ne?.. Ben yazımda, fikrimde, sözümde kararlıyım ve diyorum ki: 1. Bir resmin müstehcen olup olmadığını ne ben anlarım, ne Evren anlar; kararı uzmanlar verebilir. 2. Cumhurbaşkanı bir sergide tepeden inme emirle resim yasaklayamaz. Sayın Evren konuyu karşılıklı konuşmamızdan sonra da, bunca yıl sonra da anlayamamış... Kenan Paşa’nın bu haline üzülmemek elde değil!.. Buluşmada ben ona hak vermedim; ama, farkında değil... Ne var ki şunu söyledim: Ben bu resimleri sevmedim... Gerçekten Polonyalı ressamın resimleri GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Artık Kıvırtmak Yok Boşuna dememişler ‘‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’’ diye. At izinin it izine karıştığı zamanlarda yapılan uyarılar kulak arkası edildi. İnsan haklarıyla terorizm, demokratikleşme ile bölücülük birbirine karıştırılıyordu. Bunu yapanların bir kısmı bilinçli, hesaplıydı. Bir kısmı da dünyadan habersiz safsalaklardı. Ya şimdi? Takke düştü, kel göründü. İnsan hakları, demokratikleşme gibi kavramların arkasına saklanarak terorizme ve bölücülüğe soyunanlar mesafe aldılar. Ellerini ovuşturuyorlar. Onlara alet olan safsalakların çoğu ise bugün şaşkın. Ne yapacaklarını bilemez haldeler. Kolay çark edemiyorlar, çünkü eski söz ve tavırlarıyla bağlılar. Bu tavırlarına açıkça devam da edemiyorlar, çünkü ortalık kanrevan olmuş, küçücük çocuklar ön saflarda ölüme sürülüyor. Oyuna geldiklerini, çokbilmişliklerinin kurbanı olduklarını itiraf etmekte ciddi zorluk çekiyorlar. Takke düştü kel göründü demiştik. ‘‘Ermeni soykırımı’’ iddialarında farklı mı oldu sanki? Hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan bu soykırımın yapıldığını topluma kabul ettirmek için canını dişine takan bir grubun da ipliği pazara çıktı. Sadece kendileri konuştular. Karşı görüşü savunanları aralarına sokmadıkları gibi, onların aralarına da girmeye cesaret edemediler. Uluslararası toplantılarda baskı yapıp, soykırımın olmadığını savunanları konuşturmadılar. Tartışma değil, medyayı kullanarak tek taraflı bombardıman onlar için daha kolaydı çünkü... Ama yatsı vakti gelmişti. Sonunda mumları birerikişer sönmeye başladı. (Örneğin: Ruhat Mengi, bunlardan birini ve uzantılarını ‘‘cürmü meşhut’’ halinde yakalayıp Vatan’daki köşesinde iyice silkeledi). ??? Yine Güneydoğu’ya gelelim... Kimilerinin ‘‘Biz devlete de PKK örgütüne de eşit mesafedeyiz’’ dedikleri gün bile uyanmayıp, bu arkadaşların demokrasi mücadelesi verdiklerini iddia edenler bugün de hâlâ aynı görüşte midirler? Çocukları mızrak ucu olarak kullanan bir harekete sempatileri devam etmekte midir? Beldiye otobüsünü yakıp insanların ölümüne yol açmak insan haklarının neresinde yazılıdır? Terörün siyasal uzantıları bu sorulara kolaylıkla cevap verebilirler. Otobüs yakmayı silahlı eylem biçiminin bir türü olarak savunabilirler. ‘‘Gerilla’’nın sıradan bir etkinliği olarak da niteleyebilirler. Ama sözüm onlara değil. Sözüm, başından beri olup biteni ve olacakları ‘‘demokrasinin gereği’’ olarak yutturmaya çalışanlara. Yazılarıyla, nutuklarıyla, romanlarıyla, insan düşmanlığını insan hakkı diye okutmaya çalışanlara. Artık takla atacakları, hokkabazlık yapacakları zemin kalmadı. Çünkü, alet oldukları güçler hatları keskinleştirdiler. Kültürel hak, dil hakkı, yayın hakkını aşıp, ‘‘silahlı propaganda hakkı’’na, ‘‘çocukları sokağa sürme hakkı’’na, ‘‘yakıp yıkma hakkı’’na, ‘‘büyük şehirlerde eylem hakkı’’na gelip dayandılar. Haydi o çokbilmiş arkadaşlar savunsunlar bu ‘‘hak’’ları şimdi. Bundan sonra kıvırtmak yok. hikmet.bila?ntv.com.tr Yasaklar nedeniyle yurttaşın mizah ihtiyacını Evren’in konuşmaları fazlasıyla gideriyordu Netekim Kenan Paşa farkı 12 Eylül darbesinin anatomisi gibi darbe liderinin profili de öncekilerinden hayli farklıdır... İlk iki darbenin liderleri, kendilerini ön plana çıkarmak yerine darbe sonrası oluşturulan kurumları öne çıkartmış ve izlenecek politikalar da o kurumların resmi açıklamaları ile kamuoyuna duyurulmuştur. Ancak 12 Eylül’de MGK ve oluşturulan hükümet yerine bizzat darbe lideri Kenan Evren öne çıkmıştır. Daha önceki darbe liderleri, resmi açılışlar ve toplantılar dışında, Ankara dışına çıkmazken Kenan Evren, siyasi liderler gibi il il dolaşıp meydanlarda nutuk atarak darbenin amacını ve mantığını anlatma yolunu seçmiştir. URTTAŞI EVREN GÜLDÜRÜYOR 12 Eylül’ün sıkıntılı ortamında doğru dürüst mizah yapılamıyordu. Ama her konuda bir söyleyeceği olan Kenan Evren’in konuşmaları yurttaşın imdadına yetişiyor, bu sayede Türkiye akşamları ekran başında darbe lideriyle gülüyordu. Aziz Nesin, onun konuşmalarının en büyük tiryakisiydi. Nesin, “Evren’in doğaçtan konuşmaları dinleyenleri rahatlatıcı ve sinirleri gevşetici bir özellik göstermektedir. Gerçekten, Kenan Evren’in konuşmasını istemeyenler varsa, onlara şaşarım. Ben, Evren’in daha çok konuşmasından, bizleri sık sık uyarmasından yanayım” diyecekti. Y Kenan Evren, nutuklarında her konuda uzmanlığını konuşturmuştur. Meydanlarda kâh Kuran’dan ayetler okur, kâh doktrinler hakkında brifing verir, kâh ekonomi alanında ahkam keser, kâh eski siyasilere ve kendisine çatan aydınlara cevap yetiştirirdi. Bu mitingler sayesinde o illerde yaşayan vatandaşlar da bu vesile ile Evren’in hemşerileri olduğunu öğrenme fırsatı bulurdu. Kimi illerde görev yapmış, kiminde okumuş, kimi illlerde seyahatleri sırasında mola vermiş, kiminin de uçakla üstünden geçmiş olduğundan kendisini o vilayetlerin hemşerisi sayıyordu. 12 Eylül’ün o sıkıntılı ortamı, Evren’in konuşmaları da olmasa çekilecek gibi değildi. Yasaklar nedeniyle doğru dürüst mizah yapılamıyor, karikatürler yavan kalıyor, komediler havadan sudan konuları içerdiğinden halkı tatmin edemiyordu. Allah’tan Kenan Paşa vardı. Konuşmalarıyla o halkın mizah ihtiyacını fazlasıyla gideriyordu. Onun konuşmalarının tek tiryakisi Aziz Nesin değildi. Monoton bir hayattan sıkılan, yasaklar nedeniyle her türlü sosyal faaliyetten mahrum kalan insanların yüzü, ancak akşamları ekran başında Evren’i dinlerken gülüyordu. Evren’e haksızlık ediliyor! E Evren yıllarca sevmeyenleri tarafından Atatürk’ü taklit etmekle suçlandı. Fiziki taklit söz konusu olsa da icraatta taklit kesinlikle olmadı. Evren’e haksızlık ediliyor. DARBENİN SEMPATİK LİDERİ Darbenin olanca şiddetine karşın lideri aslında sempatik biriydi. Hatta 12 Eylül’ün gazabına uğrayıp üniversiteden atılan SBF öğretim üyesi Baskın Oran’ın deyişiyle ‘‘naif bir kişi’’ bile denebilir. ‘‘Kenan Evren’in Yayınlanmamış Anıları’’ adlı bir kitap yazan Baskın Oran, yıllar önce bir söyleşisinde Kenan Evren hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştı: ‘‘Kenan Evren, gençliğinde oldukça iddiasız bir subay. Kendisi ile ilgili 1960’ta dile getirilen birtakım dedikoduları incelemek için eski Milli Birlik Komitesi üyeleriyle konuştuğumda onların söylediği bu. Esamisi okunmayan bir subay. Zaten kendisi de emekli olacağım diye beklemiş. Ancak inanılmaz rastlantılar sonucu emekli olamamış. Genelkurmay Başkanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı’na ulaşmış. Dolayısıyla hayal bile etmediği nimetlere kavuşmuş bir insan. İkinci bir özelliği de naif bir kişiliğe sahip olması, yani hinoğluhin değil. Çoğu zaman söylediğinin ne anlama gelebileceğinin farkına varmıyor bile. Ve son derece standart bir asker mantığı var. Bir bölüğü yönetmekle, ülkeyi yönetmek arasında hacimsel büyüklük dışında bir fark görmüyor. Bu özellikler bir araya gelince cumhurbaşkanlığını doldurabilecek bir kişilik ortaya çıkmıyor. Kin duymuyorum. Tahmin ederim kendisi de şu an bulunduğu mevkiye layık olmadığının içten içe bilincinde. Fakat elinde bulundurduğu güç kendisini kullanıyor. İktidar, iktidara sahip olan kimseyi kullanır, tıpkı silahın sahibini kendisini kullanmaya özendirmesi, mecbur etmesi gibi. Asıl iktidar sahipleri onu kullanıyor, o iktidarı kullanıyor, böylece ülkeyi 25 yıl geriye götürdü. Bu durumda kendisinden nefret etmem lazım ama, bunlar kendi zekâsından, fikriyatından çıkmış olaylar değil. Kenan Evren bir konjonktürün aracı, aleti oldu.’’ AZİZ NESİN: TİRYAKİSİYİM enan Evren’in konuşmalarının dinleyenleri rahatlatıcı ve sinirleri gevşetici bir özelliği bulunduğunu belirten Türk mizahının abide ismi Aziz Nesin de onu şöyle tanımlıyor: ‘‘Konuşmalarının tiryakisiyim. Evren’in doğaçtan konuşmaları dinleyenleri rahatlatıcı ve sinirleri gevşetici bir özellik göstermektedir. Örneğin; yine TV’de Kenan Evren’in Atatürkçülüğü savunmak ve Atatürkçülüğe verdiği değeri belirtmek için söylediği, ‘Hangi taşı kaldırsanız, altından Atatürk çıkıyor’ sözünde en gergin sinirleri bile gevşetecek, rahatlatacak bir ruh vardır. Evren’in konuşma biçemi, dili çok özgün kullanmasından ve seçtiği konuların özelliğinden gelir. Örneğin, aşağıdaki sözü kim söylemiş olabilir diye bir test yapabiliriz: ‘Evleniyorum diye dedikodu çıkarmışlar. Onu bir yakalasam, dedikoduyu çıkarını, 12 Eylül’den beter edeceğim.’ 12 Eylül’ün yaratıcısı Kenan Evren, yukarıdaki sözüyle 12 Eylül’ün ne kerte beter olduğunu anlatarak, yine kendi konuşma biçimiyle, vren’in konuşmalarını eleştirenler olduğu gibi onun kimi davranışlarını, mesela ata binmesini, baston taşımasını ya da fötr şapka giymesini de ‘‘Atatürk’ü taklit ediyor’’ diyerek eleştirenler de çıkıyordu. Bu eleştirilere Evren’in yanıtı şöyle olmuştu: ‘‘Ata bindim diye, Atatürk’ü taklit ediyor dediler. Her ata binen Atatürk’ü mü taklit eder? Ben topçu subayıyım, Harbiye’den subay çıktıktan sonra hep at üzerindeydim. Hep atlı birliklerde olurdum. Atı severim. Şimdi yasak edilmemiş olsaydı, yine ata binerdim. Baston taşıyorum diye de, Atatürk’ü taklit ediyor, dediler. Hatta halk bana, ‘İkinci Atatürk’ diye bağırıp tezahürat edince, ben kızıyorum. Atatürk kim, ben kimim? Ben Atatürk olamam, niye taklit edeyim ki?’’ Aslında Kenan Paşa doğru söylüyor, sırf ata bindi ya da baston taşıdı diye ‘‘Atatürk’ü taklit ediyor’’ diye haksız yere eleştirdiler. Hatta ‘‘Mustafa Kemal Zorti’’ diye bant karikatürler bile çizildi. Evren’in Atatürk’ü taklit etmek gibi ne bir niyeti ne çabası oldu? Atatürk’ü taklit eden biri hiç onun kurduğu kurumları olan CHP’yi, Türk Dil Kurumu’nu ve Türk Tarih Kurumu’nu kapatır, belgelerini SEKA’ya kâğıt olmaya gönderir miydi? Atatürk’ü taklit etseydi, yine Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanlığı müfredatından kaldırttığı zorunlu din derslerini, yeniden müfredata sokar mıydı hiç? TRT Müdürlüğü için 51 aday ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TRT Genel Müdürlüğü için 21 Mart’ta başlayan adaylık başvuru süresi dün sona erdi. RTÜK’ten yapılan açıklamaya göre, 51 kişi adaylık başvurusunda bulundu. Adaylar arasında, Genel Müdür Yardımcısı Muhsin Mete’nin yanı sıra, daha önce de aday olan ancak Cumhurbaşkanı’nın yaş haddi nedeniyle veto ettiği İbrahim Şahin de bulunuyor. Deprem tasarısı TBMM’de ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Deprem bölgelerindeki yerleşim yerlerinin güvenli bölgelere taşınmasına ilişkin tasarı TBMM’ye sunuldu. Tasarıya göre, Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’nda riskli bölgelerde can ve mal güvenliği açısından tehlikeli olduğu belirlenen yerler Bakanlar Kurulu’nca ‘‘yasaklanmış deprem bölgesi’’ ilan edilecek. Bu bölgelerdeki konut ve işyerleri, başka yerleşim alanlarına taşınacak. Selek’e desteğe suç duyurusu ? İstanbul Haber Servisi Hukukçular Birliği Yönetim Kurulu üyesi Kemal Kerinçsiz ile 12 kişi, ‘‘Mısır Çarşısı’’ davasında yargılanan sosyolog Pınar Selek’le dayanışma için yayımlanan bildiride imzaları olan ve aralarında Yaşar Kemal ile Orhan Pamuk’un da bulunduğu 283 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde, bildiride ‘‘suçluyu övmek’’ ve ‘‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’’ suçlarının işlendiği öne sürülerek dava açılması istendi. K acımasızcasına bir özeleştiride bulunmak yürekliliğini göstermiştir ki, 12 Eylül’e en karşı olanlar bile bu denli ağır eleştiride bulunamamışlardır. Bende en çok hayranlık uyandıran bir özelliği de, Evren’in ilgi ve bilgi alanının olağanüstü genişliğidir. Dinden futbola, pedagojiden resme, toplumbilimden şiire, hava durumundan hukuka dek hemen her alanda bilgiler vererek, öğütlerde bulunarak yurttaşları uyarması, bilgi ve deneyim zenginliğini göstermesidir. Bir konuşmasında Kenan Evren şöyle diyor: ‘İstiyorlar ki, ben konuşmayayım. Hep onlar konuşsunlar. Türkiye’nin cumhurbaşkanı bir köşede otursun, konuşmasın istiyorlar.’ Gerçekten, Kenan Evren’in konuşmasını istemeyenler varsa, onlara çok şaşarım. Ben, Evren’in daha çok konuşmasından, bizleri sık sık uyarmasından yanayım. Bu yüzden, cumhurbaşkanlığından çekilince, radyolarda, TV’de konuşturulmayacağı, bu güzel söyleşilerinden mahrum kalacağımız için üzülüyorum. Görev süresi uzatılmalıdır, diye düşünüyorum.’’ EVREN’İN YÜREKLİLİĞİ! Öyle uygulamaları var ki, Atatürk yapmaya asla yanaşmazdı. Mesela; devlet memuru olan din adamlarının maaşının Suudi kökenli Rabıta adlı İslami örgüt tarafından ödenmesi için hazırlanan kararnameyi imzalamaz, imam hatip liselerini bitirenlerin ‘‘ancak yetiştirildikleri alanda yükseköğrenim yapacakları’’ ilkesini koyan 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu’nda söz konusu ilkeyi kaldırarak bürokrasinin sıralarını şeriatçı takımına açan 16 Haziran 1983 tarihli kanun değişikliğine onay vermezdi. Ama Evren, bunları imzalama yürekliliğini göstermiştir. Irkçılığa ve dini esaslara dayalı politikalara Atatürk karşıydı. Ama Evren öyle mi? Türkİslam sentezi adını verdiği bir politikayı uyguladı ve bunda başarılı da oldu. Bütün bu örnekler de gösteriyor ki, Kenan Evren, asla Atatürk’ü taklit etmeye kalkışmadı. Kendisine haksızlık ediliyor. ‘Gazete ve dergilere sansür’ ? İstanbul Haber Servisi Atılım, Özgür Gündem, Halk İçin Devrimci Demokrasi, Köylü gazeteleri ile Odak, Yeni Demokratik Gençlik, Sosyalizm Yolunda Özgür Gençlik, Ülkemizde Gençlik Gelecektir, Komünist gibi birçok derginin içeriğinde ‘‘örgütsel eylem içeren övücü, yüceltici’’ ifadelerin bulunduğu gerekçe gösterilerek bazı F tipi cezaevlerinde dağıtılmadığı öne sürüldü. Atılım Gazetesi Yazıişleri Müdürü Ahmet Yaman, ‘‘konu ile ilgili yarın dava açacağız’’ dedi. Çınarlar cami için kesildi ? DENİZLİ (AA) Denizli’deki Yeni Camii’nin bahçesindeki 50 yıllık 2 çınar ile 4 çam ağacı Yeni Camii Yaptırma ve Güzelleştirme Derneği yöneticilerince caminin önünü kapattığı gerekçesiyle kesildi. CHP Denizli Merkez İlçe Başkanı Hakan Kılınç, ağaçların kesilmesine engel olmak istediklerini, ancak kesim talimatını Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi’den aldıklarını söyleyen şahıslara engel olamadıklarını söyledi. Yol verme tartışması kanlı bitti ? İSTANBUL (AA) Kadıköy Moda Dr. Esat Işık Caddesi’nde, 34 TFR 27 plakalı taksinin şoförü Cengiz Gündüz ile 34 VRN 64 plakalı otomobili kullanan ve kimliği belirlenemeyen sürücü arasında yol verme yüzünden tartışma çıktı. Tartışma sırasında tornavidayla Gündüz’ü bacağından ve karnından yaralayan bu kişi kaçtı. Gündüz’ün durumunun ağır olduğu bildirildi. SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle