17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 2006 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Tarih 25 Nisan 1915: Çanakkale Çanakkale Savaşları ile artık Türk tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. Savaşın ardından imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı devleti aslında kendi sonunu imzalamıştır. Osmanlı devleti 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile son bulurken yeni Türk devletinin kuruluşu gündeme gelecektir. Görüyoruz ki Çanakkale Savaşları tarihimizde bir dönüm noktasını oluşturur. Bir imparatorluğun sonu, yeni bir devletin kuruluşu ve ardından yapılacak olan Kurtuluş Savaşı. mek zorundayız. Düşmana kıyasla durumumuz zayıf değildir. Düşmanın maneviyatı tamamen kırılmıştır. Sığınacak bir yer bulmak için durmadan siper kazmaktadır. Siperinin yanına birkaç mermi düşer düşmez nasıl kaçtığını gördünüz... Şuna inanıyorum ki, komutamız altındaki birliklerde, Balkanlar’daki felaketimizin tekrarını görmektense ölmeye razı olmayacak tek bir er bile yoktur. Aramızda böyle adamlar olduğunu sanıyorsanız, bunları kendi elimizle vuralım. Askerlere de şu günlük emri verdi: Burada benimle beraber dövüşen her asker bilmelidir ki tek bir adım dahi gerilememek namus borcudur. Hepinize şunu hatırlatırım ki siz şimdi dinlenmek isterseniz yurdumuz hiçbir zaman huzura kavuşamaz. Bütün silah arkadaşlarımızın bu düşüncede olduğuna ve düşmanı denize dökünceye kadar yorgunluk belirtisi göstermeyeceğine inanıyorum.’’ (2) ‘‘1915 yılı haziran ayında Mustafa Kemal albaylığa yükseltildi. Daha sonraları Conk Bayırı ve Anafartalar’da yapılan çarpışmaları tarihin en çetin savaş alanları olarak nitelendirecektir. Yıllar sonra Çanakkale’deki savaş alanlarını gezerken söylediği sözde hiç yapmacıklık yoktur. Yanındakilerden biri buraya neden büyük bir anıt dikilmediğini sorduğu zaman, ‘En büyük anıt Mehmetçiğin kendisidir’ diye yanıt vermiştir. Bu yerlerin Türkiye sınırları içerisinde kalması onun sayesindedir.’’ (3) Çanakkale Savaşları ile artık Türk tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. Savaşın ardından imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı devleti aslında kendi sonunu imzalamıştır. Osmanlı devleti 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile son bulurken yeni Türk devletinin kuruluşu gündeme gelecektir. Görüyoruz ki Çanakkale Savaşları tarihimizde bir dönüm noktasını oluşturur. Bir imparatorluğun sonu, yeni bir devletin kuruluşu ve ardından yapılacak olan Kurtuluş Savaşı. Mustafa Kemal Atatürk, sen önce ulusal bir çizgi, ulusal bir devlet, modern bir toplum yaratarak sonra da bunu evrensele uzatmayı kendine bir görev bildin. Biz Mustafa Kemal çizgisi, Mustafa Kemal’in felsefesi dediğimiz zaman bunun ulusaldan evrensele doğru bir gidiş olduğunu rahatlıkla ifade edebiliyoruz. Çanakkale’de yaptıklarınla Türk tarihinde bir kırılma noktası oluşturarak amaçlanılan hedefe doğru bilinçli bir şekilde ilerledin, sonra da dedin ki: ‘‘Gereğine inandığınız bir şeyi hemen yapınız. Başkaları ne derlerse desinler, aldırış etmeyiniz. Kazanırsınız!’’ (1) Lord Kinross Atatürk, S 125 (2) Lord Kinross a.g.e S 133 (3) Lord Kinross a.g.e, S 158 PENCERE Karnından Konuşan Başkan... Dudakları hiç kıpırdamadan, ağzını da açmadan konuşana vantrilok denir... Vantrilok karnından konuşanın Frenkçesidir... Bir de hem dudakları kıpırdayan, hem ağzını açan, ama, karnından konuşan vardır... Nasıl?.. Son çarpıcı örnek Bülent Arınç’ın 23 Nisan konuşmasında sergileniyor... Meclis Başkanı hem sert nutuk atıyor.. Hem de karnından konuşuyor... ? Bir sürü şey söyleyip gerçekte söyleyeceğini söyleyememek... Asıl fikrini gizlemek için olayları çorbaya çevirmek... Laik devlete çatmak için boş edebiyat yapmak... Lafı evirip çevirip yandaşlarına mesaj vermek pahasına dolandırmak... Arınç’ın yaptığı bu!.. Kendi konuşmasına ilişkin her nedense açıklama yapmak gereğini de duymuş... Demiş ki: ‘‘ Anayasa (Mahkemesi) Başkanı, Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı mesaj vermek için konuşur. Ben ağır eleştirmedim, sadece düz söyledim. Bu konuşmama sert yerine cesur demek daha güzel bir ifade. Canlı yayında Meclis’in huzurunda dublör kullanmadan konuştum.’’ Arınç karnından konuşuyor.. Takıyye yapıyor.. Muradını açıkça dile getiremiyor... ? Ne diyor: ‘‘ Meclis’in bugün sahip olduğu gücü ve yetkiyi tam olarak kullandığı tartışmalıdır. Örneğin ‘gizli anayasa’ diye kabul edilemez bir tanımlamayla anılan ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin hazırlanılmasında Meclisimiz tamamen devre dışıdır. Bu kavramlar, gizli antidemokratik bir yönetimin iktidarda olduğunu ima eder.’’ Hımmm... Demek ki Hükümet ve Meclis AKP’nin elindeyken ülkemizde ‘‘gizli ve antidemokratik bir yönetim iktidarda’’ imiş... Bülent Arınç karnından konuşuyor... ? Arınç Meclis Başkanlığı koltuğunda oturuyor... Karnından konuşamaz!.. Açık konuşsun!.. Bugün Meclis’in 3’te 2’si Arınç’ın partisi AKP’nin elindedir; toplanır, ‘‘gizli antidemokratik yönetimi’’ tüm boyutlarıyla açıklar; gerekli yasaları ivedilikle yapar, yetkilerini kullanır, gereğini yerine getirir, devleti ve ülkeyi ‘gizli antidemokratik yönetimin iktidarı’ndan kurtarır... Arınç vantrilok değil.. Meclis Başkanı.. Ama, karnından konuşuyor.. Karnından konuşmayı bıraksın, Meclis Başkanı ciddiyetini üstlensin!.. CHP’li Dostlara Bir Sesleniş! Mektuplarla, telefonlarla arıyorlar! Türkiye’de solun, daha doğrusu Cumhuriyet devrimlerine bağlı olanların bir araya gelmesinin kaçınılmaz bir görev olduğunu söylüyorlar... Türlü illerden, ilçelerden, köylerden!.. Beni bulmaları zor! Ama arayanlar buluyorlar! ‘‘Bizim Bir Prodimiz Yok mu?’’ başlıklı yazım okurlarımda bir ilgi uyandırdı. Nasıl İtalya’da on üç parti, Prof. Romano Prodi’nin açtığı bayrak altında birleşip seçim zaferi kazandıysa, bizde de böyle bir atılım yapılsın istiyorlar! Adlar önerenler de var... Günden güne, bir şeriat düzenine gittik gidiyoruz! Bir iki yıla kalmadan devlet baştan başa ele geçirilecek! Çarşaflılar, başı örtülüler, dinsel uygulamalarla çağdaş yaşamı değiştirmek, laik, halkçı Cumhuriyet yönetimini tanınmaz hale sokmak isteyenlere karşı vakit geçirilmeden bir Atatürkçü Cumhuriyet cephesi kurmak.. Araştırmalara, soruşturmalara bakarsak, CHP ilk genel seçimde yüzde 10 barajını güçlükle aşacak!.. Başta Baykal Bey olmak üzere CHP’nin yönetim kadrosu artık gerçekleri görmemeli mi? Bakacaksınız, yüzde yirmi beş oyla Tayyip Bey takımı bir kez daha iktidarı elde edecek! O zaman beş yıl sonra Türkiyemizin hangi biçimi alacağını düşünmek şimdiden zor değil... ??? Ben, deneyimli bir politika adamı olan, yakın geçmişteki yenilgilerinden ders alması gerektiğini sandığım CHP Genel Başkanı’ndan kendine yakışan bir davranışta bulunmasını beklerdim, hâlâ bekliyorum... O da, AKP iktidarını bir oy devrimiyle yıkmak amacıyla tüm sol partileri, tüm sivil kuruluşları, tüm aydınları, emekçileri CHP çizgisinde toplaması... Atatürk’ün partisinden beklenen de budur. Yıllarını CHP’de Atatürk ilkelerini savunmuş değerli insanları, pek çoğu yakın dostum olan Topuz’ları, Anadol’ları, Öymen’leri vb. gericiliğe karşı bir demokrasi cephesinde bütünleşmeye çağırmak istiyorum. Ben, sen, o kavgası bitmeli. Bir yıl sonraki seçimde anayasa çizgisindeki, yurtsever, demokrat, çağdaşlıktan yana olanları bir sağduyu çizgisinde buluşmaya çağırmak hepimizin görevidir. Boşuna mı ‘‘Cumhuriyet’’ günlerce ‘‘Farkında mısınız?’’ diyor... Bu sesleniş hepimize, ama en başta Atatürk’ün, İnönü’nün partisi olan CHP’ye!.. En başta da Genel Başkanı Deniz Baykal’a!.. Tarihsel sorumluluktan kaçanlar, ülke karanlık bir batağa saplandığında mı gerçeği görecekler? Ama çok geç kalmış olacaklar!.. Dr. Handan DİKER Yeditepe Üniversitesi Öğr. Görevlisi ‘‘Atatürk, ulusun varlığına dayanan kök düşünceleri eleyip, inceleyip, derleyip toplayıp formülleştiren, sistemleştiren ve yasalaştıran coşkun bir üstün zekâ idi... Sezgisi keskin ve söyleyişi kesindi. İnançlarında çok samimi idi. Onunla hayalden realiteye inilmez, realiteden ülküye çıkılırdı. ’’ RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN sarladığı bir birlikti. İşte Mustafa Kemal böyle bir yere atanmıştı. O sırada Enver Paşa Çanakkale’nin savunulması için 5. Ordu adı ile ayrı bir ordu kurmayı kararlaştırarak ordunun komutasını Liman Von Sanders’e vermişti. Yeni kurulmuş olan 19. Tümen de Liman Von Sanders’in emrine verilerek bu tümenin başına o zaman yarbay rütbesinde bulunan Mustafa Kemal getirilmiştir. Mustafa Kemal karargâhını Maydos’ta kurmuştur ve hazırlıklarının nasıl olacağını tasarlamaya başlamıştır. ‘‘Mustafa Kemal, Gelibolu bölgesini Balkan Savaşı sırasında Bulgarlara karşı yürütmüş olduğu harekâttan tanıyordu. Karargâhı o zaman da şimdiki gibi Maydos’ta idi. O zaman yarımadanın savunulmasına dair kesin görüşler edinmişti. Bunlar öteki kurmayların düşünceleri ile çelişiyordu. Onlar kıyıda yeterli bir tel örgü tahkimatı yapmakla düşman çıkarmasının önlenebileceğini, Mustafa Kemal ise tersine denizden topçu ateşi ile desteklenen herhangi bir düşmanın karaya çıkabileceğini ve savunmanın görevinin bundan sonra içerdeki mevzilerden hareketle düşmanı püskürtmekten ibaret olduğunu ileri sürüyordu.’’ (1) Burada asıl sorun düşmanın karaya nereden çıkarma yapacağı idi. Mustafa Kemal’e göre iki seçenek vardı; birincisi Seddülbahir, ikincisi de Kabatepe. Gerçekten de 25 Nisan sabahı düşman güçleri iki yerden çıkarma yapmaya başladılar. İngilizler Seddülbahir’den, Avustralyalılar ile Yeni Zelandalılar Kabatepe’nin kuzeyinden. Öte yandan Fransızlar Asya yakasına çıkarlarken Kraliyet Bahriye Tümeni Bolayır’da idi. İşte o sabah Mustafa Kemal Boğalı’da bulunuyordu. Kocaçimentepe ve Anafartalar Mustafa Kemal tarafından savunuldu. Ve ona ‘‘Anafartalar Kahramanı’’ unvanı verilmesine neden oldu. ‘‘Mustafa Kemal 30 Nisan’da yaptığı küçük çapta bir saldırının arkasından düşmanın karaya yeniden kuvvet çıkarmasına meydan bırakmadan, üçüncü bir karşı saldırıya geçmeye karar verdi... Şimdi Kemalyeri denilen mevkide subayları çevresine topladı. Çadırın içinde yere bağdaş kurup oturdular ve ellerindeki defterlere not aldılar. Mustafa Kemal: Karşımızdaki düşmanı hepimizin ölümü pahasına da olsa denize dök U NOVITAS Turizm Frig Dünyası : 2830 Nisan (Kütahya,Afyon, Frig Vadisi, Gordion) BursaMudanyaCumalıkızık : 2930 Nisan Orta Anadolu’da İslam Sanatı : 0106 Mayıs (Kayseri DivriğiSivasTokatAmasya) GeliboluÇanakkaleAssos : 0507 Mayıs BoluAbantYedigöller : 0607 Mayıs Hitit Dünyası (AnkaraÇorumHattuşaş ) : 1214 Mayıs Klasik GAP (Uçakla) : 1721 Mayıs GAP’ın Batısı (Uçakla) : 1721 Mayıs (GaziantepUrfaNemrutAntakyaAdana) Doğu Anadolu (Uçakla) : 1721 Mayıs İyonyaKarya : 1821 Mayıs Endülüs Madrid Toledo : 1320 Mayıs İstanbul günübirlik ve diğer turlarımızı acentemizden sorunuz. Tel: 0212 251 28 08 (pbx) novitas?novitas.com.tr www.novitas.com.tr lusların geçmişlerine bakıldığında bazı unutulmaz tarihler, anlar, hatta dakikalar vardır. Türk devrim tarihi açısından 25 Nisan 1915 tarihinin yani Çanakkale Savaşları’nın ayrı bir yeri ve önemi vardır. Burada vurgulanması gereken en önemli gerçek; ünü uluslararası arenada bu savaş ile duyulan, Anafartalar kahramanı unvanını alacak olan savaşın lideri, önderi, kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Lord Kinross; Çanakkale Savaşı sonrasında onu ulusal kahraman olarak ifade ederek şöyle diyecektir: ‘‘...ağızdan ağza yayılan bütün efsaneler gibi onun da adı ve başarıları halk arasında duyulmaya başlamıştı.. korku nedir bilmeyen, ölüme şerbetli olduğu için vücuduna kurşun işlemeyen, başının üstünden İngiliz mermileri kuş gibi uçup giderken yaylım ateşleri arasında yürüyüp geçen Türk savaşçısı masal gibi dillerde geziyordu. Özellikle artık, Jön Türk yöneticilerinde aradıklarını bulamamış olan genç kuşağın seçkinleri için iyiden iyiye bağlandıkları bir sembol olmuştu. Herkesin özleyip beklediği ulusal kahraman bu Mustafa Kemal miydi acaba?’’ Aslında bir barış adamı olan Mustafa Kemal savaşa katılmayı hiç istememişti, savaş başladığında Sofya’da bulunuyordu. Ancak savaş sürdükçe sabırsızlanarak Enver Paşa’ya kendisinin yarbay olduğu için artık tümen komutanı olabileceğini belirtmişti. Enver Paşa önce bu fikre sıcak bakmamıştı. Ancak Kafkasya’daki yenilgisi ile fikrini değiştirerek Mustafa Kemal’e, 19. Tümen Komutanlığı’na atandığını ve İstanbul’a dönmesi gerektiğini bildirdi. 19. Tümen henüz kuruluş halinde olan ve yeri Gelibolu yarımadasında bulunan bir tümendi. Gelibolu’da bulunan 3. Kolordu’nun, kurmayı ta Esas No: 2005/1013 Davacı İller Bankası Genel Müdürlüğü vekili Av. Alev Turan tarafından Davalı Serdar Çimoğlu aleyhine açılan meni Müdahale ve Gecekondunun Kal'i davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı uyarınca; Davalı Serdar Çimoğlu'nun adresi Erzurum ili, Çırçır mahallesi, 1. Aydın sokak no: 13 itibariyle tüm aramalara rağmen bulunamamış olduğundan 10806 sayılı HMUK değiştiren 1711 sayılı yasanın 207. maddesi gereğince dava basit usulü muhakemeye tabi olduğundan HMUK'nun 508, 509 ve 510. maddeleri gereğince delillerinizi duruşma günü olan 18.05.2005 günü tarihinde mutlaka ibraz etmeniz gerektiği ve duruşmaya gelmediğiniz taktirde, duruşmanın gıyabınızda yapılacağı davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 28.03.2006 (Basın: 17971) ERZURUM HUKUK MAHKEMESİ BEYDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 2005/86 Karar No: 2006/17 Davacının davasının kabulü ile Beydağ İlçesi, Aktepe Mahallesi, Cilt no: 1, hane no: 11, T.C. no: 53113152944'te nüfusa kayıtlı Hüseyin ve Ayşe oğlu, 25.02.1977 d.'lu Aslı Çakırel'in nüfusta Aslı olan adının ASİL olarak değiştirilmesine, bu değişikliğin davacının reşit olmayan 28.08.2002 d.'lu çocuğu Ozan Çakırel'e teşmiline 22.03.2006 tarihinde karar verilmiştir. (Basın: 18146) CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle