18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 NİSAN 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Dünya Bankası’na göre ekonomi hızla büyüdü ama sosyal kalkınmada durum parlak değil 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Yoksulluk daha çok ‘büyüdü’ Ekonomi Servisi Dünya Bankası’na göre Türkiye ekonomisi yüksek performans göstermeye devam ediyor, ama başta ‘‘yüksek cari açık’’ olmak üzere bir dizi risk unsuru da varlığını sürdürüyor. Bu arada, gelir dağılımına ilişkin göstergeler bozulurken ‘‘yoksulluk oranları’’ da artıyor. Dünya Bankası tarafından yayımlanan, yıllık ‘‘Dünya Kalkınma Göstergeleri’’ raporunun Türkiye ile ilgili bölümünde, özetle şu değerlendirmelere yer veriliyor: ? Dünya ekonomisi genel olarak 2000 yılından bu yana yılda ortalama yüzde 4.8 büyü İyi Polis, Kötü Polis Sorgulamada konuşturulmak istenen sanık üzerinde çok etkili olduğu bilinen bu yöntem, AKP iktidarınca kitleleri, kamuoyunu, şeriatın ılımlı İslam uygulamasına alıştırmada bugüne kadar başarılı bir biçimde kullanıldı. Başbakan Erdoğan, Meclis Başkanı Arınç, kilit bakanlar rolleri paslaşa paslaşa, gerektiğinde geri adım görüntüsünde manevralarla yol alıp durmaktalar. İsterseniz şöyle bir serinkanlı iktidarları süreci içinde geldiğimiz tartışma noktasına bir bakalım. Anayasanın laiklik ilkesi sanki hiç tartışılmıyor, kabul görüyor, ancak yorumunda algılama ve buna paralel de uygulama farklılıkları var gibiydi. En son Başbakan Erdoğan’ın, hastalık bahane, 23 Nisan’da ortalıktan kaybolması sürecinde, Meclis Başkanı Arınç’ın açtığı tartışma kriterlerine hele birbakın... ‘‘Bir tek sandığı, ondaki oy ağırlığını bile değil, Meclis çoğunluğunu yakalamış olmasının tek demokrasi kriteri, iradesi olarak algılanmasını isteyen, dayatan bir yaklaşım. Bir adım ileri Meclis çoğunluğu ile anayasa ve demokrasinin tüm kriterlerinin kaldırılabilmesini öngörme... Padişahlıkta, diktatörlüklerde, şeriat hukukuyla yönetilen ülkelerde de görünen bir meclis iradesini yok sayma. Devletin yönetim biçiminin adının cumhuriyet olduğu pek çok şeriatla yönetilen ülkenin varlığını, gerçeğini atlama... Laikliğin olmazsa olmaz ilkesinin, dini kuralların, şeriat hukukunun devlet yönetimi, kamu alanı, kimliği için geçerli olamayacağını, dini inançların ancak özel yaşam alanında düzenleyici, kamu alanında asla ölçü olamayacağını saklama...’’ ??? Meclis Başkanı’nın tartışmaya açmaya çalıştığı Meclis iradesi, çoğunluğu söz konusu olduğunda sadece anayasal düzenin değil, evrensel hukuk ve insan hakları düzeninin de ayaklar altına alınabileceği. Hem de insan hakları, özgürlüklerin savunulduğu gibi bir paravana arkasından... Öncelikle diktatörlükler, faşist ve şeriat düzenlerinde de sadece Meclislerin değil, hukuk düzenlerinin de olduğunu atlamayalım. Gerçek demokrasi, insan hakları, hukuk düzeninde, laik devlette, şeriat hukukunun yeri yoktur. Öyle olduğu içindir ki kamu alanı, özel yaşam alanı ayrımı çok önemlidir. Kamu alanında inanç alanına ilişkin değerlerin yeri yoktur. Hukukun geçerlilik ilkesi, kamu alanına inançların, alt kimliklerin taşınamamasıdır. Rejimi demokrasi olan ülkelerde ortaya çıkan tartışmaların tümü, bireye tanınan özgürlüklerle kamu düzeninin karıştırılmaması üzerinedir. Kimi demokrasilerde aydınlanma, yerleşik demokratik düzene öylesine sağlam temeller üzerine oturmuştur ki bireyin dinine, ırkına ait kimliğiyle kamu alanında bulunmasının rejim, demokrasi açısından tehdit oluşturması söz konusu değildir. Örneğin okullarda hacını boynuna takmış gençlerin dolaşmaları, kimi AB ülkelerinde bugünlerde kültürler çatışması konusu olunca yasaklanma gereği duyulmuştur. Aynı şekilde AB ülkelerinde türbana arka arkaya gelen kamu alanı yasaklamalarının gerçekten tırmanan kültürler, dinler çatışması ile doğrudan ilişkisi vardır. ??? Bir başka somut örnekle, kimi giysilerde kullanılan renkler, tek tip ılımlı İslamın simgesi türban ya da tarikatlara göre giyilen çarşaf biçimleri, iktidarı ele geçirme, baskı aracı niteliği taşıdıklarında tehdit oluşturmaktadırlar. Yine belleklerimizi tazelemekte yarar var. AKP, Erdoğan hükümeti kadrolarının ilk söylemlerinde bir tek kamu alanı yorumlaması öne çıkarılıyordu. AB’nin insan hakları, demokrasi, kriterlerinin Türkiye’de geçerli olması isteniyordu. Türkiye ve AB içindeki gelişmeler derinleştikçe, kamu alanı tartışmasının kendileri için tuzak olduğunu söylemeye başladılar. Kamu alanı yorumunun çok değişken olduğu savıyla, önce iç hukukumuzdaki yargı kararlarına itiraz edip durdular. Sonra istedikleri gibi kararlar çıkmayınca AB hukukuna, kriterlerine sarılamayacaklarını gördüler. Arınç’ın Türkiye’yi çekmek istediği yeni tartışma alanı, işte tam da evrensel hukuk, insan hakları, demokrasi, kamu alanı, laiklik yorumuyla amaçlarına ulaşamayacaklarını görmelerinden kaynaklanıyor. Mezhepler, ırklar ekseninde örgütlenme, siyasallaşma, sandıktan çıkma ile demokrasi arasında en küçük bir ilişki yokken varmış gibi bir pazarlama gündeme geliyor... İran rejimi, iktidarı, ABD’nin kukla Irak yönetimi de sandıktan çıkmadılar mı? Bu iktidarlar ve rejimleri demokrasi, laiklik, insan hakları, özgürlükleri çerçevesinde kutsamak, kabul etmek olanağı var mı? ? Rapora göre Türkiye’de günde 1 doların altında gelirle geçinmeye çalışan nüfusun genel nüfusa oranı 2002’de yüzde 2’nin altındayken 2003’te yüzde 3.4’e çıktı. dü. Aynı dönemde Türkiye, yıllık ortalama yüzde 8’lik büyüme hızıyla dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer aldı. ? Bu hızlı büyüme, tesadüflerin değil, büyüme ağırlıklı bir ekonomik programı başlatan siyasi otoritenin bilinçli kararlarının sonucudur. ? Bu tempoda, Türkiye’nin dış borçlarının gayri safi yurtiçi ? Günde 2 doların altında gelirle geçinmeye çalışan nüfusun genel nüfusa oranı da yine aynı yıllar içinde yüzde 10.3’ten yüzde 18.7’ye yükseldi. bunun GSYİH’ye oranı sırasıyla yüzde 61.1’den, önce 53.6’ya ardından da 46.9’a düştü. ? Ancak bazı riskler de varlığını sürdürüyor. Cari işlemler açığı önceki yıllara oranla büyüyor. ? Ekonomideki büyüme henüz istihdama da yansıyabilmiş değil. 2005 sonunda yüzde 10.3 olan işsizlik oranı 2002 sonundaki yüzde 10.6’lık orana yakın hasılasına (GSYİH) oranı önemli ölçüde azaldı, IMF’ye olan borçlar da hatırı sayılır ölçüde geriledi. IMF’ye borçlar 2003’te GSYİH’nin yüzde 10.1’i kadardı, 2004’te yüzde 7.1’ine çekildi. ? Toplam dış borçlar da rakamsal olarak 2003’te 145 milyar 662 milyon, 2004’te 161 milyar 595 milyon ve 2005’te 170 milyar 62 milyon dolar olurken seyrediyor. ? Bu arada yoksulluk oranları da artıyor. Türkiye’de günde 1 doların altında gelirle geçinmeye çalışan nüfusun genel nüfusa oranı 2002 yılında yüzde 2’nin altındayken 2003 yılında yüzde 3.4’e, günde 2 doların altında gelirle geçinmeye çalışan nüfusun genel nüfusa oranı da yine aynı yıllar için yüzde 10.3’ten yüzde 18.7’ye çıkmış bulunuyor. ? Aynı dönemlerde gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçen Gini Endeksi’nin de 40’tan 43.6’ya yükselmiş olması gelir dağılımındaki eşitsizliğin arttığını gösteriyor. MASTERCARD’IN TÜRKİYE RAPORU Paraları Araplara saçtık ? MasterCard’ın raporuna göre Türkler, lüks alışverişlerini Suudi Arabistan, Dubai ve Tayland’da yapıyor. Türkiye’ye gelen turistlere bakıldığında en çok harcamayı yapan Almanlar. İSTANBUL (AA) MasterCard’ın, 2005 yılında Türkiye’ye gelen turistlerin ve yurtdışına giden Türklerin MasterCard kredi kartları ve Maestro banka kartları ile yaptıkları harcamaları analiz ettiği rapora göre, lüks alışverişlerini Suudi Arabistan, Dubai ve Tayland’da yapan Türkler, 2005’te MasterCard kredi kartlarıyla, harcama başına değerlendirildiğinde en büyük alışveriş ortalamasını 290 Avro ile Suudi Arabistan’da gerçekleştirdi. Suudi Arabistan’ı 211 Avro ile Tayland, 200 Avro ile Dubai takip etti. Türklerin en çok harcama yaptığı ülkeler sıralamasında ise 81 milyon Avro ile ABD birinci, 52 milyon Avro ile İngiltere ikinci, 24 milyon Avro ile Fransa üçüncü, 19 milyon Avro ile Almanya dördüncü sırada yer aldı. Türkiye’ye gelenler arasında ise Alman turistler 164 milyon Avro ile birinci sırada yer alırken onları 78 milyon Avro’luk harcama ile İngiliz turistler, 72 milyon Avro’luk harcama ile Amerikalı turistler takip etti. Avrupa dışından gelenler arasında, harcama başına değerlendirildiğinde en büyük alışveriş ortalamasını 357 Avro ile Japonlar tutturdu. İşlem başına en az harcamayı ise ortalama 97 Avro ile İsrailliler yaptı. Savunma sanayiinin gövde gösterisi Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da dün açılan Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na (DSA 2006) Türk savunma sanayiinin temsilcileri damgasını vurdu. Malezya Özel Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği temsili askeri operasyonda gösteri yapan Türk FNSS firmasının üretimi zırhlı muharebe aracı ‘‘Adnan’’ büyük ilgi çekti. Yaklaşık 600 firmanın katıldığı DSA 2006 fuarındaki en büyük stant Türk standı olurken, yabancı firmalar arasındaki katılım açısından en büyük katılım yine Türkiye’den oldu. Malezya Hükümeti’nin, TUSAŞ’ın üretim ortağı olduğu A400M askeri nakliye uçağından 4 adet satın alacağı ve ASELSAN’ın Kaideye Monteli Hava Savunma Sistemi’ni satın almayı planladığı öğrenildi. 27 Nisan’a kadar sürecek fuarda TAI standında da yeni nesil hava hedef sistemi ‘‘TURNA/G’’nin yanı sıra ‘‘Türk İnsansız Hava Aracı’’nın tanıtımı da yapılıyor. (Fotoğraf: AA) [email protected] CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle