25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 NİSAN 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Bağlama oranı düşüyor... Sözde reform kazanılmış haklara sözde dokunmayacaktı, öyle mi? Kamu Yönetimi Uzmanları Derneği araştırmış bulmuş, dokunulup da gözden kaçan bir ayrıntıyı daha: ‘‘Emekli Sandığı’nda şimdi uygulanan sistem, 25 yılını doldurana yüzde 75 oranında maaş bağlıyor. 25 yıldan her eksik yıl için yüzde 1 oranında düşme yapılıyor, her bir yıl fazla için de yüzde 1 artış veriliyor. Bu durumda, 20 sene çalışan ve yaş nedeniyle emeklilik süresi uzamayan bir kadın memura 2520=5 dolayısıyla yüzde 755=yüzde 70 oranında maaş bağlanıyor. İktidar sözcüleri, ‘25 yıla yüzde 75 oranında maaş bağlanıyor, geçmiş çalışmalar korunuyor, geçmiş dönem için her yıla 3 puan veriliyor’ diye açıklamalar yapıyorlar. Buna göre, geçmiş yıllara her yıl için 3 puan sistemiyle hesaplarsak 20 yıl çalışan bir kişiye 20X3=60 oranında maaş bağlanacak, böylece 7060=10 puan kazanılmış hakkından kesilmiş olacak. İktidar sözcüleri geçmiş dönemi değiştirmiyoruz diyor, ama uygulama hiç de böyle olmayacak. Hatta 23 yıllık bir memur 73 puan alması gerekirken ve kazanılmış hakkı iken, yeni yasa ile bağlama oranı 69 puana inecek.’’ Gelecek seçimlerde AKP’nin bağlama oranının kaç olacağını çok merak ediyoruz doğrusu... Bilgisunar SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kemal Özden’in uçurtması Ayağı yere basan kavramlar, özlemler, algılar, duygular ve düşünceler bir ipe takılsa, salınsa gökyüzüne, herkesin heyecanla ‘‘Aaa, bak orada ne var’’ diyebileceği bir yerde dursa, uçurtma olsa... Kemal Özden, eldeki malzemeyi alışılmışın dışında kullananlardandı. İnce çıtaları birleştirmiş; yakaladığını ezbere zorlayan, ezberiyle sallayan rüzgârlara karşı direnebilen yerli malı bir uçurtma yapmayı başarmıştı. Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (USİAD) son genel kurulunda da o başarının ipucunu anlatmıştı: ‘‘USİAD kuruluncaya kadar, işadamı denince ne yazık ki, mürtecilikle özdeşleşmiş, Cumhuriyetin dokusuyla uyumsuzluk göstermiş bir grup ya da kıblesini, başkentini Brüksel, Vaşington yapmış işadamları akla geliyordu. Bu garaPapaz yemiyor, yediriyor, hem de her zaman... Önüne bir ‘‘stratejik’’ eklediler planların, oldu sana pilav... Papaza gelince... O, kimi kez IMF oluyor, kimi kez Dünya Bankası, kimi kez Avrupa Birliği, kimi kez Dünya Ticaret Örgütü... Planı onlar yapıyor, stratejiyi onlar belirliyor, bize de pilav yemek düşüyor... Son yediğimiz pilav, sosyal güvenlik reformu oldu örneğin. Hemen hemen beti, Cumhuriyetin temel nitelikliklerini benimseyen, Cumhuriyetin kurucu iradesini savunan ve bu vatana, ekonomik pazarına sahip çıkan bir işadamları örgütünü kurarak yanıtladık. Bu durum, sadece bir temsil garabeti olmaktan da öte, Cumhuriyetimiz açısında da bir eksiklikti.’’ Yine aynı konuşmada, ‘‘Bu yaşıma kadar pek çok görevlerde bulundum, birçok toplantılarda, organizasyonlarda bulundum’’ demişti Özden, ‘‘Bunların içinde bana en çok keyif ve onur veren, meydanı Cumhuriyetin parçalanmasını isteyen mürteci ve Brükselcilere bırakmayıp Cumhuriyetçi işadamlarını yan yana getirmiş olmaktır.’’ Kemal Özden, geçen hafta aramızdan ayrıldı. Yerli malı uçurtması ise orada, yukarıda, ay ile yıldız gibi duruyor... Planlı yediğimiz pilav bütün sosyal güvenlik haklarımızın stratejik olarak ve bir plan dahilinde törpülenmesini afiyetle hazmettik... Gencecik iki araştırmacı, SBF’den araştırma görevlisi Cengiz Ekiz ile yüksek lisans öğrencisi Ali Sömel, ‘‘Memleket’’ dergisinin son sayılarından birinde yayımlanan ortak makalelerinde, bu yeni tür planlama konusunu iyi işlemişler gerçekten. Azıcık da dalgalarını geçmişler hani: ‘‘Stratejik planlama, tasfiye edilen kalkınma plancılığına özgü anlayış ve yapının yarattığı boşluk karşısında, kamu idaresine bir yön kazandırabilmek adına geliştirilmiştir. Özgün değil, işletme disiplininden alınmış bir planlama modelidir. Dolayısıyla ‘ulusal iktisadi kalkınma plancılığı’ ile ciddi bir kopuş yaratmaktadır. Yapısal uyarlama politikalarına ve kamu sektörünün özelleştirilmesine aracılık edecek planlamanın bu gidişle işlevi, ulusal ve uluslararası piyasalarda devlet hesabına ‘komisyonculuk’ yapmak olacaktır. Dolayısıyla yeni dönemle birlikte ‘borç plancılığı’nın yerini ‘broker plancılığı’na bırakması muhtemeldir.’’ İnternet haftasında ODTÜ Türkçe Topluluğu’ndaki gençlerin etkinliklerinde yazar, dilci Ali Püsküllüoğlu, daha önce dile getirdiği bir öneriyi bir kez daha yineledi: ‘‘İnternet yerine ‘bilgisunar’ diyelim.’’ Ali Püsküllüoğlu, ‘‘bilgisunar’’ sözcüğünün öyküsünü anlattı bize: ‘‘TDK’yi tüzedışı olarak elimizden aldılar. O zamandan bu yana Türkçenin ne durumda olduğunu çarşı pazardaki, iletişim araçlarındaki dilden biliyoruz. TDK’nin yaptıkları da buna tuz biber ekiyor. Sözlüğe, özgün yazılışlarıyla Batı kökenli sözcükleri doldurmaktan geri kalmıyorlar. Göstermelik olarak da kimi sözcüklere karşılıklar öneriyorlar. Örneğin ‘genel ağ’ dedikleri ne? ‘İnternet’miş... Hiçbir çağrışımı yok. Yine de iyi niyetli gençler bunu kullanmaya çalışıyor ama içlerine sinmiyor. Bunu biliyorum. Ben bir ara Milliyet’te dil pürüzlerine değinen yazılar yazıyordum. O yazılardan birinde ‘bilgisunar’ sözcüğünü kullandım. Sözcüğü ‘bilgisayar’ı örnekseyerek ortaya atmıştım. Okurlar, yazarlar hemen benimsediler. ‘İnternet’i kullanmak istemeyen, ‘genel ağ’ı beğenmeyen insanlar, ‘bilgisunar’ sözcüğünü yeğliyor. Hatta gençler, ‘internet kafe’ yerine de ‘bilgisunarevi’ni önerdiler.’’ Ali Püsküllüoğlu’nun ‘‘bilgisunar’’ önerisini kullanalım, Türkçemizin mayası tutsun... Berlusconi’nin Son Şarkısı TRIESTE ‘‘İtalya’nın en güzel meydanı’’namı diğer ‘‘Piazza Unita’’! Trieste’nin denize açılan kent meydanı böyle biliniyor. Kentin Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve Habsburglara ait olduğu dönemde inşa edilen meydan; İtalya’nın ‘‘en görkemli meydanı’’ aynı zamanda. Belediye sarayı ve resmi binalarla çevrili olan meydan, İmparator Franz Joseph’in görkemli törenleri ile anılıyor. Gösterişli tarihi yapılar, cıvıl cıvıl kahveler ve seçkin otellerle kuşatılmış ‘‘Piazza Unita’’ bundan böyle yalnız Franz Joseph’le değil, Berlusconi’nin ‘‘son şarkısıyla’’ da anılacak. ‘‘Yenilgi şokunu’’ üstünden atar atmaz Trieste’ye koşan İtalya’nın renkli Başbakanı’nın ‘‘Piazza Unita’’ macerasını anlatmak için filmi biraz geriye sarmam lazım... Cennet ada ‘Tahiti’ mi? Yılan hikâyesine dönüşen bir genel seçimden yeni çıkan İtalya, bu hafta sonu itibarıyla ‘‘yerel seçim atmosferine’’ giriyor. Mayıs sonunda Roma, Milano, Torino, Napoli gibi büyük kentlerin belediye başkanlarını seçecek olan Çizme’deki yeni maraton; Trieste ile start alıyor. İlk turda oyları, ülke genelindeki gibi, merkez sağ ve sol arasında ortadan ikiye bölen Trieste; ufak arayla yarışan iki belediye başkanı adayıyla bugün ‘‘ikinci tura’’ gidiyor. Genel seçim, Berlusconi’nin ‘‘hileşike’’ tartışmalarıyla sona erdiği için; ‘‘Trieste’deki ikinci raunt’’ psikolojik ve siyasi açıdan önem taşıyor. Trieste’de oynanan bu yeni bahis; hem büyük kentlerde yapılacak yerel seçimler için önemli bir işaret sayılacak, hem ‘‘meşruiyet tartışmasını’’ etkileyecek. Bu tartışmayı ya derinleştirecek, ya büyük ölçüde arşivleyecek... Bush’tan Putin’e dünya liderlerinin on gün arayla da olsa kabul ettiği ‘‘sonuç’’; yüksek mahkemece onay görmesine rağmen; Berlusconi tarafından hâlâ sorgulanıyor. ‘‘Prodi’yi tebrik etmediğini ve de etmeyeceğini’’ ısrarla her yerde ifade eden Başbakan, ‘‘rövanşı parlamentoda’’ alacağını söylüyor ve zaferin meşru olmadığını yeni hükümete her fırsatta hatırlatacağını belirtiyordu. Prodi, Ciampi’den ‘‘Başbakanlık görevini’’ devralana dek, bu koltuğa sahip çıkan Berlusconi’nin ‘‘Piazza Unita’’da söylediği şarkı bunun için önemli. Berlusconi’nin ‘‘son şarkısının’’ adı: ‘‘Cennet Ada!’’ ‘‘Gidelim burdan/bu partileri/bu kederli TV’leri, bu gazeteleri bırakıp gidelim/Başka bir yarımkürede/uzak bir adaya gidelim/Belalarını bulsunlar/biz bırakıp gidelim/Yaşamak, sevmek, birlikte gülmekten başka şey düşünmeyelim!!!’’ Şarkının sözleri böyle. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr TC Emekli Sandığı: Dul Aylıkları SORU: Kadın sigortalı olarak, SSK’den emekli olan bir doktorum. Yine doktor olan eşimi, 1988 yılında kaybettim. O tarihte, eşimin 12 yıl Emekli Sandığı’na bağlı olarak hizmeti ve 2 yıl yedek subaylık hizmeti mevcuttu. Vefatının ertesinde benim ve iki çocuğumun dul ve yetim aylığına müstahak olup olmadığını sorduğumda olumsuz cevap aldım ve konuyu daha fazla araştırmamıştım. Cumhuriyet’teki bir yazınız üzerine konuyu size danışmayı düşündüm. Oğlum halen çalışmaktadır. 27 yaşındaki kızım şu an bekâr ve işsizdir. Verdiğim bilgilerin ışığında benim yazınızda bahsi geçen maddeden yararlanma şansım var mıdır? (S. A.) YANIT: Yalnızca çalışmayan ve emekli aylığı da almayan kadın dul eşlere sosyal güvenlik kurumlarınca (TC Emekli Sandığı, SSK, BağKur ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın Geçici 20. maddesine göre kurulmuş özel sandıklar) ödenmekte olan dul aylığı bağlanmasına ilişkin uygulama 1985 yılında değiştirilmiş, sosyal güvenlik kurumlarına bağlı sigortalı ya da iştirakçi olarak çalışan, bu kurumlardan emekli ya da yaşlılık aylığı alan dul eşlere ‘‘kadınerkek ayrımı’’ yapmaksızın ‘‘dul aylığı’’ bağlanmasına başlanmıştır. Böylece sosyal güvenlik kurumları kapsamında iştirakçi ya da sigortalı olarak çalışan olan ya da bu kurumlardan emekli aylığı alan ‘‘dul kocalar’’ da 3166 sayılı yasa ile 1985 yılından bu yana ‘‘dul aylığı’’ almaktadır. Çalışan, emekli ya da yaşlılık aylığı alan kadın ve erkek dul eşlere kadınerkek ayrımı yapılmaksızın bağlanması öngörülen dul aylıkları: 1) TC Emekli Sandığı Yasası’nın ‘‘Dul ve Yetim Aylıkları’’ başlıklı 68. maddesi, 1985 yılında 3166 sayılı yasa ile değiştirilerek ve ‘‘Emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı alan veya iştirakçi olan dul eşe yüzde 50 oranında dul aylığı bağlanarak ödenir’’ hükmü getirilerek, 2) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın ‘‘Eş ve çocuklara aylık bağlanması’’ başlıklı 68. maddesinin 1985 yılında 3168 sayılı yasa ile değiştirilerek ve ‘‘Dul eşine yüzde 50’si, aylık alan çocuğu bulunmayan dul eşine yüzde 75’i’’ bağlanır hükmü getirilerek, 3) 1479 sayılı BağKur Yasası’nın ‘‘Eş ve Çocuklara, Ana ve Babaya Tahsis Yapılması’’ başlıklı 45. maddesi 1985 yılında 3165 sayılı ile değiştirilerek ve ‘‘a) Dul eş için yüzde 50’si, aylık alan çocuğu bulunmayanların dul eşine yüzde 75’i’’ bağlanır hükmü getirilerek sağlanmıştır. TC Emekli Sandığı’nca dul aylıklarının hangi koşulda, kimlere ve ne oranda bağlanacağı TC Emekli Sandığı Yasası’nın 66. maddesinde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır: ‘‘Madde 66 Dul ve yetim aylıkları: b) İştirakçilerden fiili hizmet müddetleri 10 yıl ve daha fazla olanlardan ölenlerin, c) Emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı alanlardan (Aylığa müstahak duruma girip de henüz bağlama yapılmamış olanlar dahil) ölenlerin, (...) Ölüm tarihinde bu kanuna göre aylığa müstahak dul ve yetimlerine bağlanır’’. Bu maddeye göre, ‘‘ölenin bağlanmış’’ ya da bağlanacak ‘‘emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylıklarının’’; ‘‘a) Dul karı ve koca için yüzde 50’si, aylık alan yetimi bulunmayanların dul eşlerine yüzde 75’i, (...) Ölenin aylığa müstahak bir dul karı veya kocası ile bir yetimi bulunması halinde, dul karı veya kocaya yüzde 60, yetimine yüzde 30 oranı uygulanır. Emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı alan veya iştirakçi olan dul eşe yüzde 50 oranında dul aylığı bağlanarak ödenir.’’ Buna göre kadın ya da erkek TC Emekli Sandığı iştirakçisi ya da emeklisi olanlara bağlanan dul aylığının oranı yüzde 50’dir. TC Emekli Sandığı Yasası’nın 68. maddesindeki çok açık anlatımdan, TC Emekli Sandığı’ndan ‘‘emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı alan veya iştirakçi olan dul eşe yüzde 50 oranında dul aylığı bağlanarak’’ ödenmesine yasal bir engel bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bekâr ve işsiz olan kızınıza da yüzde 30 yetim aylığı bağlanması yasa gereğidir. Emekli Sandığı Yasası’nın 92. maddesi uyarınca dul ve yetim aylığı bağlananlardan ‘‘Türk vatandaşlığını bırakan, yabancı memleket uyruğuna girenlerin (Türk vatandaşlığını muhafaza edenler hariç)’’ yasanın tanıdığı her çeşit hakları düşer. Ancak yeniden Türk vatandaşı olanların, ‘‘sandığa yazılı olarak yapacakları’’ başvuruyu izleyen ay başından geçerli olarak yasada öngörülen diğer koşulları da taşımaları kaydıyla aylık alma haklarından ‘‘yeniden yararlandırırlar’’. Böylece, 1985 yılından bu yana ‘‘cinsiyet’’ ayrımı gözetilmeksizin ve sosyal güvenlik kurumlarında çalışıp çalışmadığına ve bu kurumlardan aylık alıp almadığına bakılmaksızın bütün sosyal güvenlik kurumlarında kadınların yanı sıra erkeklere de ‘‘dul aylığı’’ bağlanmaktadır. ‘Piazza Unita’daki atmosfer! Berlusconi’nin ‘‘Piazza Unita’’yı şenlendirdiği perşembe gecesi ben de ordaydım. Meydanın bir köşesinde; ‘‘Caffe degli Specchi’’de (Aynalar Kahvesi) yeni seçilmiş, çiçeği burnunda bir parlamenter ile sohbet ederken; önümüzden bulut gibi bir kalabalık geçti. TV kameraları, korumalar, güvenlik, mini etekli kızlar, ‘‘Silvio! Seni çok seviyoruz!’’ diye tezahürat yapan bıçkın delikanlılar... Bir de ne görelim, Berlusconi! Son şarkısının ilham kaynağı ‘‘Cennet Ada’’dan yeni dönmüş gibi bronz bir tenle karşımızda, 32 diş gülümsüyor ve yenilgi yorgunluğunu üstünden atmış, ‘‘Forza Italia’’ için yeniden kampanya yapıyor! Meydanı turlayan ‘‘Başbakan’’, tüm kahvelere uğradı; hayranları selamladı, röportajlar verdi ve karşımızdaki ‘‘Duca D’Aosta’’ oteline daldı. Otelin, meydana bakan camekânlı restoranında kendisi için bir yemek hazırlanmıştı. Berlusconi, beraberinde bir CD yaptığı Apicella’yı da getirmiş. Apicella dediğiniz, Napolili eski bir değnekçi. Berlusconi, Napoli’de tesadüfen bir gün bu değnekçi ile karşılaşıyor; sesini beğeniyor ve ‘‘kralın soytarısı’’ misali maskot gibi o gün bugün yanında taşıyor. Birlikte şarkılar yapıyorlar. Berlusconi söz yazıyor; Apicella beste yapıyor. Sardinya Adası’ndaki muhteşem villasında şarkılar eşliğinde beraber dünya liderlerini ağırlıyorlar! Berlusconi’nin ‘‘Trieste’deki son seçim kampanyası’’ da işte Apicella ile bitti. ‘‘Duca D’Aosta’’ otelindeki ziyaretin ardından, Apicella’nın gitarına eşlik eden Başbakan, Napoli şarkılarıyla birlikte ‘‘son şarkısını’’ söyledi! Prodi, Berlusconi’nin ardından herkese çok sıkıcı gelecek... İtiraf etmek lazım ki ‘‘Silvio’’ eğlenceliydi. Ama Apicella bakalım ‘‘Forza Italia’’ya Trieste’yi kazandıracak mı? Bu birinci soru. İkinci soru da şu: Yerel seçimleri de yitirirse Berlusconi, ‘‘Cennet Ada’’ya çekilir mi? Aylar önce bunu ima etmiş ve seçimleri kaybederse ‘‘Tahiti’ye yelken açacağını’’ söylemişti! Şaka mı, ciddi mi? Berlusconi reytingi yüksek bir dizi film gibi. Bir sonraki bölümü kestiremiyorsunuz. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Nisan www.mumtazarikan.com Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 BİZİM GAZETE Kalbinizi Koruyun TÜRK KALP V AKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/İstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) (10 hat) Faks: (212) 212 68 35 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ ‘‘Kılkuyruk” da deni 1 len ve yurdu 2 muzun sulak 3 alanlarında yaşayan ördek 4 cinsi. 2/ İki 5 büyüklük ara 6 sındaki bağın7 tı... Başlıca, temel niteli 8 ğinde olan. 3/ 9 Telve ile ya1 2 3 4 5 6 7 8 9 pılmış, tadı kötü kah1 K OMP R A D O R ve... Kuzu sesi. 4/ Bir 2 A S A L L İ L A renk... Başkalarının sırtından geçinen 3 V A N K İ N E Z F O Ş A kimse. 5/ Yozgat ilin 4 A K A L A V A R A de ünlü bir höyük. 6/ 5 O L U R HG Eski Türklerde do 6 A R A ğum tanrıçası... En 7 S A D A K kalın erkek sesi. 7/ 8 E T E N A Y A N Pasta hamuru... Sı 9 B U R J U V A Z İ vas'ın bir ilçesi. 8/ Japon lirik dramı... Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma. 9/ Gaziantep yöresine özgü, simit biçiminde bir cins çörek... Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Flurcun'' da denilen bir kuş. 2/ Uzak... Hayvanın sırtına konulan belleme. 3/ Şarap mahzeni... Ender, seyrek... Sevinç belirten bir ünlem. 4/ Turşusu yapılan bir tür yaban soğanı. 5/ İstanbul'un eski adlarından biri. 6/ İnce pide halinde ekmek... Eski Mısır'da güneş tanrısı. 7/ Sahip... ‘‘Efelek” de denilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bitki. 8/ Gemilerde oda... Yemek. 9/ İzmir'in Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu... Tatsız tuzsuz yiyecekler için kullanılan bir sözcük. SOLDAN SAĞA: CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle