23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 2006 PAZAR 6 HABERLER ‘Devletin çözüm yaklaşımı atık kadar tehlikeli’ diyen Greenpeace, yakmanın hatalı olduğunu söyledi PAZAR ORHAN BURSALI ‘Türkiye atık mezarlığı’ İZMİR (AA) Uluslararası çevre örgü lan araştırma ortaya koydu. Aliağa’daki tetü Greenpeace Akdeniz Ofisi Toksik Mad sislerin yüzde 50’sinin ruhsatsız olduğu ordeler Kampanya Sorumlusu Banu Dök taya çıktı. Ruhsatı olmayan, ÇED raporu mecibaşı, Tuzla’da bulunan gömülü varil olmayan sanayi veya bu konuda yetkili kulerle görünür hale gelen kimyasal tehli ruluşlardan değil, belediyelerden izin almış kenin, Türkiye’de çok daha büyük boyut sanayi. İstediği gibi üretim yapılıyor. Ne üretiliyor, sonuçta ne çıkıyor, bilen yok.’’ larda olduğunu söyledi. Tuzla’da ortaya çıkan durum karşısınUZLA İLE SINIRLI DEĞİL’ da, kimyasal atık sorununun çözümü konusunDökmecibaşı, bu görüda gösterilen yaklaşı? Greenpeace nüm altında tehlikenin ya mın da en az mevcut Akdeniz Ofisi da atıkların toprağa gödurum kadar tehlikeToksik Madde mülmesi, derelere salınli olduğunu belirten Dökmecibaşı, Türkiler Kampanya ması gibi durumların Tuzye’nin atık yakma tesisleri Sorumlusu Banu Dök la ile sınırlandırılmasının mümkün olmadığını ifayerine atık düzeyini minimecibaşı, kimyasal de ederek ‘‘Türkiye’de samuma indirecek ve atıkları ekonomiye geri kazandıra tehlikenin Türkiye’de dece Tuzla’da değil, çok saçok daha büyük yıda yerde atık mezarlığı cak stratejiye ihtiyacı olduğunu belirtti. boyutlarda olduğunu var’’ dedi. Dökmecibaşı, Türkisöyledi. Devletin atık ye’de bugün için sorunun ONTROL YOK’ politikası kendisi kadar, devletin çöTürkiye’de bu konudaki bulunmadığını iddia züm yaklaşımının da teheden Dökmecibaşı, like taşıdığını ileri sürdü. en büyük eksikliğin ve TuzTürkiye’de devletin atık denetim ve kontrol la’da ortaya çıkan durumun politikası bulunmadığını nedeninin, kimyasal atık olumekanizmasının şumunda hiçbir kontrol me eksikliğine dikkat çekti. savunan Dökmecibaşı, yakma tesisleri ya da gömkanizması bulunmaması olme alanlarının çözüm duğunu dile getiren Dökmecibaşı, şunları kaydetti: ‘‘Bugün Türki olarak gösterildiğini söyledi. Dökmecibaşı, şu an için Türkiye’nin tek ye’de, sanayi üzerinde kontrol sağlayacak denetim yok. İkincisi, tehlikeli atıklarla il atık yakma tesisi olan İZAYDAŞ’ın bu gili envanter çalışması yok. Türkiye’deki nedenle hatalı yatırım olduğunu öne ürün imalatında ham madde olarak neyin sürerek ‘‘AB’de birçok ülkede yakma tesisi içine ne kadar tehlikeli madde giriyor, bu yasaklandı. Onun yerine geri dönüşüm ve nunla ilgili envanter çalışması yok. En tra tehlikeli atığı minimize etme gibi stratejiler jikomik yanı da Aliağa’da geçen yıl yapı geliştiriliyor’’ dedi. Cinayete KarşıRuh Bağdat Caddesi’nde 140 km. hızla bir yayaya çarpan katil, cinayeti işledikten sonra arabasını durdurmuş, kurbanına bakmış, herhalde cinayetin tamam olduğunu görünce, binip yola koyulmuş! Eğer bu ilk cinayetiyse minik bir şok yaşar, sonra da diğer cinayetlerine hazır hale gelir, ruhen ve bedenen! Hacettepe Üniversitesi’nden iki genç bilim insanı, Doç. Dr. Murat Rezaki ve Doç. Dr. Günfer Gürer Aydın da Zonguldak yolunda trafik cinayetine kurban gittiler. İkisi de bilimsel bir toplantıdan dönüyordu. Söylendiğine göre, iki değerli insan, bir kamyon ile TIR’ın çarpışmasının kurbanı olmuş. Zonguldak’ta Karaelmas Üniversitesi’ndeki V. Ulusal Sinirbilimleri Kongresi’ni ben de izleyecektim. Rektör Bektaş Açıkgöz hem davet etti hem de gidemeyince nedenini sordu! Ancak şu sıralarda Cumhuriyet Bilim Teknik’in 1000. Sayısı’na yönelik teknoloji liderleri ve üretenleriyle özel bir davet organizasyonu peşinde koşuşturup durduğum için toplantıyı izleyemedim. Ülkemizin, Beyin AraştırmalarıSinirbilimleri Ailesi’nin başı sağ olsun. Ancak başsağlığı dilemekle olmuyor. Başsağlığı, ne bedenlerdeki ve beyinlerdeki öfke fırtınalarını dindiriyor ne de özellikle aileler içinde yol açtığı derin ruhsal yaraları iyileştiriyor. ??? Günde onlarca insan trafik cinayetlerine kurban gidiyor... Bu cinayetlere ‘‘kaza’’ adını vererek bunları sıradanlaştırıyoruz, ruhen ve bilinç olarak kabul edilebilir hale getirip içselleştiriyoruz, bir yazgı derekesine indirgiyoruz! Toplum, yönetenler, bireyler, böylece yaşamlarını daha rahat ve kolay sürdürebiliyor! Trafik cinayetlerinde ölmek, peşinen kabul edilmiş bir yaşam biçimine dönüşmüş durumda! Fakat öte yandan, bu ‘‘rasyonelleştirme’’, toplumdaki bir ulusal kanamayı dindirmiyor, azaltmıyor. Tam tersine, çoğaltıyor, arttırıyor, trafik katilleri hoş görülüyor, trafik düzeni kötüleşerek sürüyor. Rasyonelleştirme, iyileştirmenin ve daha iyi ve bilimsel önlemler bulup uygulamanın başdüşmanıdır.. İsyankâr Ruh ölürse, kurbanlık koyun gibi herkes kendi sırasını bekleyip duracaktır! Hayat nedir? Ülkemize özgü bir tanımlama yapabiliriz: ‘‘Trafikte ölüm oranı çok yüksek bir yaşam biçimidir!’’ Bir kişinin vurulup ölmesi bazen neredeyse Avrupa Birliği’ne kabul edilmeme gerekçesi gösterilebilirken, yılda binlerce kişi yol cinayetleriyle hayata veda ediyor.. Ve toplumda tısss yok! Bu ülke bütün ölümlere, bütün kötülüklere, bütün rezil yönetimlere layıktır, mı diyeceğiz!? ??? Yo, hayır, büyük öfke duyan, ama toplumda kolektif bir KarşıRuh yaratılamadığı için kendi bireysel çırpınışı içinde kalan yüz binlerce insanımız var.. Bunlardan biri de Çapa’nın değerli sinirbilimcilerinden dostum Prof. Emre Öge! Emre de sinirbilimleri kongresine katılmış ve yol cinayetini öğrenince aradı, içi yanarak! Ve şu dehşet tabloyu anlattı: ‘‘Konuya kafam takılı olarak muayenehaneye gittim. İlk hastam karşımda oturuyor, yanında da bir arkadaşı. Biraz sonra öğreniyorum ki hasta oğlunu, arkadaşı da eşini trafik kazasında kaybetmiş. Zaten hastanın yakınmalarının kaynağı da 34 yıl önce tek oğlunu kaybetmiş olması.’’ Emre sürdürüyor: ‘‘Bizdeki trafik ölümleri, akıl sınırlarını zorlayacak sıklıkta; çok büyük bir kısmı da alıklık ve cahillikten kaynaklanıyor. Bu cinayetleri önlemek için yapılacak kampanyalar, deprem konusunda yapılacak olanlara oranla daha ucuz ve kolaydır; işi bilen bilimcilerin söyleyecekleri, yapacakları mutlaka vardır. Örneğin, bir polise sormuştum: ‘Siz polisler trafik yönetmeyi hiç beceremiyorsunuz, eğitimi polis kolejinde verilmiyor mu?’, ‘Hayır, verilmiyor’ dedi. Nasılsa biz Türklerin akıl, para ve iradesi depreme karşı bir şey yapmaya yetmeyecek, sen depreme taktığın kadar trafik kazalarına taksan, bu işe meraklı bilimciler ortaya çıksa, neler yapılabileceği tartışılsa... Ne dersin?’’ ??? Bu konunun en önemli yönü, caydırıcı önlemler; evet, ama insan ruhu ve bilinciyle ilgili.. Örneğin ilk önerim: Trafik, oto hızı, kaza olasılıkları ve sıklıkları, yol durumu araç ve insan, insanın yanılsamayanılma özellikleri, insan duyu organları, bunları kullanma becerileri, sürücünün algılamasını geliştirme olanakları; sürücünün kendi yeteneklerinin ayırdına varması için gerekli testler, bu test sonuçlarına göre kendine özgü oto sürüş reçetesinin ortaya çıkarılması.... Tabii, bütün bunların (tüm motorlu araç sürücülerine yönelik ayrı ayrı) bilimsel belgelerinin hazırlanması.. Ve bütün sürücülerin dönemsel olarak, bu temelde, eğitim konferanslarına katılmasının yasal şart koşulması! Konuyu Emre tartışmaya açtı, ben de bir adım attım.. İyi pazarlar, kazasız, yol cinayetsiz! ‘T Variller imha ediliyor Tuzla Orhanlı’da toprağa gömülü halde bulunan ve her geçen gün sayıları artan tehlikeli atık varillerin imhasına bugün başlanacak. İstanbul Valiliği’nin koordinasyonunda süren çalışmalara İstanbul Büyükşehir Belediyesi de teknik destek ve malzeme sağlayacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, çalışmalarında İSKİ’nin dedektörlerinin kullanılacağı belirtildi. Açıklamada, varillerin taşınması ve imhası için İZAYDAŞ’a ait özel lisanslı kamyonların kullanılacağı kaydedildi. ‘K ‘Ecelsiz ölüm istemiyoruz’ Eyleme hazırlanan Nükleer Santral Karşıtları, Çernobil’in etkilerinin silinmediğini hatırlattı ERDOĞAN ERİŞEN ORDU Sinop’ta kurulması düşünülen nükleer santrala karşı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in memleketi Ordu’da da AKP dışındaki siyasi partiler ile tüm sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek platform oluşturdular. Platform sözcüleri, Karadeniz’de her aileden olduğu gibi Bakan Güler’in ailesinden de birçok kişinin Çernobil nedeniyle kansere yakalanarak yaşamını yitirdiğini belirterek ‘‘Ecelsiz ölüm istemiyoruz’’ dediler. Ordu’da AKP dışındaki tüm siyasi partilerin de aralarında bulunduğu 68 sivil toplum örgütünün temsilcilerinin katılımıyla ‘‘Nükleer Karşıtı Platform’’ kuruldu. Platformun Ordu Belediye Meclisi Salonu’nda düzenle diği toplantıya katılan Sinop Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Hale Oğuz da yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi. Oğuz, nükleer santralın sadece Sinop ve çevresi için bir tehlike olarak düşünülmesinin yanlış olduğunu belirterek ‘‘Radyasyonun erişim mesafesi en az 1200 kilometredir. Bu nedenle Sinop eşittir Ordu, Sinop eşittir Trabzon, İstanbul, Zonguldak, Giresun, Rize, Ankara, kısaca Türkiye’dir’’ diye konuştu. Oğuz, Başbakan’ın İstanbul’da düzenlenen Sinoplular gecesinde Sinop Üniversitesi’nin müjdesini verirken coşkulu alkış esnasında araya ‘‘Nükleer merkezi de Sinop olacaktır’’ sözünü ekledikten sonra salondan ayrıldığını vurgulayarak ‘‘Hemşerilerimiz olayın farkına varana kadar Başbakan salonu terk etti. Ar dından salonda bulunanların tamamı nükleer santrala karşı tepkilerini yüksek sesle dile getirdi. Başbakan’ın ve hükümetin bu kararı şiddetle protesto edildi’’ dedi. Ordu Nükleer Karşıtı Platform da ilk olarak imza kampanyası başlattı. Platform Sözcüsü Özer Kayserilioğlu, ‘‘Enerji Bakanı’nın memleketinden Ankara’ya yüz binlerce nükleer karşıtı imza gönderilecektir. İlk referandum burada yapılacaktır’’ dedi. Kayserilioğlu, 2006 yılının Nükleer Karşıtı ilk eyleminin de Çernobil faciasının yıldönümü olan 26 Nisan’da Ordu’da yapılacağını belirterek nükleer karşıtlarının ve ecelsiz ölüm istemeyenlerin sesini Enerji Bakanı’nın ili Ordu’dan tüm Türkiye’ye ve dünyaya ileteceklerini söyledi. obursali?cumhuriyet.com.tr ERMENİ SORUNU GERÇEĞİ ‘Tarihçileri çağrıya yanıt vermedi’ İstanbul Haber Servisi Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Başkanı Gündüz Aktan, soykırım iddialarında bulunan Ermenistan’ın, bu iddialarını araştıracak Lahey Mahkemesi’ne gitmediğine dikkat çekti. Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu da yapılan tüm çağrılara karşın Ermeni soykırım iddialarını kabul eden tarihçilerle ortak bir araştırma grubu oluşturulamadığını belirtti. Bilgi Üniversitesi Dolapdere Yerleşkesi’nde düzenlenen, ‘‘Ermeni Sorunu Gerçeği’’ konulu konferansta konuşan Gündüz Aktan, soykırım kararının uluslararası düzeyde sadece iki mahkemede alınabileceğini belirterek ‘‘Parlamentoların aldığı soykırım kararlarının hiçbir hukuki değeri yoktur. İsterlerse 100 ülkenin parlamentolarından soykırım kararı çıkarsınlar’’ dedi. Soykırımın hukuki olarak 1948’de imzalanan Birleşmiş Milletler sözleşmesinde bulunduğunu anımsatan Aktan, ‘‘Nazilerin Yahudileri sadece Yahudi oldukları için katletmesi tanıma uyuyor. Bizde böyle bir şey yok. Elimizde kasıtlı bir eylem olmadığına dair 1 milyon adet belge var’’ dedi. Türk Tarih Kurumu Başkanı Halaçoğlu ise bazı aydınlara açılan davalara karşın Ermeni soykırım tezini savunmanın kolay olduğunu belirterek ‘‘Türkiye’de soykırım yanlısı kitaplar her yerde satılıyor. Ama benim İsviçre’deki konuşmam ardından hakkımda kırmızı bülten çıkarıldı. Bu konuda Türkiye, Avrupa ülkelerinden daha demokratiktir’’ diye konuştu. CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle