25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 NİSAN 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Ayna Rana Pamir: ‘‘Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den irticacı listesi isteyenler önce aynaya baksınlar!’’ Ya ğ m u r E k i m AKP, sosyal güvenlikte reform yapmış... ‘‘Herkes Allah’a emanet!’’ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ünlü markalar taklitmiş, sosyete panikteymiş. Sosyetenin kendisi taklit değil mi? Atık İlker Çamkır: ‘‘Tuzla’da kimyasal atıkların peşine düşen Çevre Bakanı’na sormalı: Nükleer atıklar insanlar için yararlı mıdır?’’ 1959 yılının sonları. İktidardaki Demokrat Parti, demokrasiyi fena halde kullanıyor; Türkiye kaynıyor. Başbakan Adnan Menderes soluğu Washington’da almış. ABD Dışişleri Bakanı Christian Herter’le görüşecek. Menderes, yanında Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’la birlikte randevuya tam saatinde geldiği halde Amerikalının kapısında bekliyor. Menderes, kapıda beklerken terliyor; ipek mendili ile terini siliyor. Herter, 40 dakika sonra Menderes’i makamına çağırıyor ve beş dakika içinde görüşmeyi bitiriyor. Başbakan’ı izleyen genç gazeteci Orhan Karaveli, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü’ye randevuya erken geldikleri için mi kapıda bu kadar beklediklerini soruyor. Ürgüplü, ‘‘şimdilik’’ yazılmaması kaydıyla kapıda beklemenin nedenini açıklıyor: ‘‘Amerikalılar, Menderes’i sildiler. Gözden çıkardılar. Belki Menderes de bunun farkında ama şansını deniyor. Ümidini tümüyle kestiği an, Türkiye’nin dış politikasını değiştireceğinden kuşkun olmasın.’’ Karaveli’ye sonrasını soruyoruz; anlatıyor: ‘‘Menderes, Türkiye’ye döner dönmez 1 Temmuz’da Moskova’ya gideceğini açıkladı. Ama geziye 33 gün kala kendini Yassıada’da buldu.’’ Demek ki neymiş? Amerikalılar bir ‘‘adam’’ı defterden silerse, ‘‘adam’’ kendini ne kadar kullandırtmak istese de ‘‘delikten aşağı’’ süpürüverirlermiş. Uluslararası konulara dalmışken telefon çaldı; Film gibi Zeki Karalı aradı ve işi ‘‘magazin’’e çevirdi. Humprey Bogard’ın eski bir filmi varmış da, televizyonlar yeniden gösterseymiş iyi olurmuş. O filmde menajer rolündeki Humprey Bogard, bokstan anlamayan iri kıyım bir adamı alıp, şike maçlarla dünya şampiyonu yapmış da; adam kendini gerçek şampiyon sanmaya başlamış. Havasından yanına yaklaşılmıyor. Günün birinde menajerine de kafa tutmaya kalkışınca, Bogard, boksör müsveddesi için tuttuğu yaşlı antrenörü çağırıp, bir yumruk atmasını istemiş; bizim müsvedde iki seksen yere uzanmış. Bogard da haklı olarak ‘‘Anladın mı şimdi, seni benim yarattığımı’’ demiş. Bizim vaziyet işte böyle. Kimi dostlar anılarını anlatıyor; kimi dostlar gördükleri eski filmlerden söz ediyor. Günlerimiz film gibi akıp gidiyor! Bambaşka Bir Heyecan Neden, bilmiyorum, haber çok heyecanlandırdı beni. Belki işe Teksaslıların karışmasından duymuş ve hâlâ da duyuyor olduğum bu heyecanı, ama dedim ya bilemiyorum. Hürriyet, kafiyeli bir başlık kullanmıştı haberde: ‘‘Mey’e Teksaslı Patron Geldi/Yeni Yatırım Sinyali de Verdi’’. Hemen okudum haberi: Texas Pasific Group adlı Amerikan şirketi, Mey İçki Sanayi ve Ticaret AŞ’nin çoğunluk hisselerini almak için anlaşma imzalamıştı. Nurol Holding, Özaltın İnşaat, Limak İnşaat ve TÜTSAB’ın ortak girişim grubu tarafından kurulan ve 2004 yılı şubat ayında faaliyete geçen Mey İçki, özelleştirilen Tekel’in yüzde 100’lük hissesini satın alarak ve 17 fabrika ile 4 küçük işletme tesisinde 70 milyon litrenin üzerinde yıllık üretimiyle Türkiye’nin en büyük alkollü içki üreticisi konumuna geldiği gibi dünyanın da önde gelen içki üreticileri arasına girmişti. 21. yüzyıl kapitalizminde hâlâ ‘‘ulusal’’ bir yan arayan kimi dostlarımız da Tekel’in bir ‘‘Türk’’ kuruluşunun eline geçmesi nedeniyle sevinmişlerdi. ‘‘Erken’’ bir sevinçti bu, çünkü emperyalizmin sultasındaki her ekonomide olduğu gibi ‘‘Türk’’ ekonomisindeki ‘‘Türklük’’ de geçiciydi, kâğıt üzerinde kalmaya mahkumdu. Günümüzün Türk politikacıları da, Türk işadamları da küresel/emperyalist sermayeye bağlanmaya, teslim olmaya şartlanmışlardı. Örneğin, Mey’in Teksaslılara satılmasından şirketin ‘‘CEO’’su Galip Yorgancıoğlu büyük gurur duyuyordu: ‘‘Her gün bir yabancı gelip Türkiye’de bir şeyler alıyor. Büyük ilgi var. Bunları birleştirdiğimiz zaman şirketimizin değerinin artmış olduğunu düşünüyorum.’’ Mey İçki iki yıl önce Tekel’in içki bölümünü 292 milyon dolara kapatmıştı, şimdi biçilen değeri ise 900 milyon doların üzerindeydi. 1’e al, biraz yatırım, biraz ambalaj, sonra 3’e sat! Kim gururlanmazdı ki bundan? Haklıydı Bay Yorgancıoğlu. ??? Ankara, İstanbul, Tekirdağ, Şarköy, İzmir, Diyarbakır, Nevşehir, Ürgüp, Bilecik, Çanakkale, Yozgat ve Elazığ’da Mey işçileri rakıları, şarapları, votkaları, cinleri, vermutları, kanyakları, likörleri, biraları Teksaslı patronları adına üretecekler. Ama hiçbir zaman Teksaslı patronlarının dünyanın başka yerlerindeki fabrikalarında çalışan işçilerine ödediği düzeyde ücret alamayacaklar. Öyle ya, sözgelimi Türk işçilerine de Avustralya’daki Foster’s Berringer işçilerine ödedikleri kadar ücret ödeyecek olsalar, ne işleri var o zaman Türkiye’de? Akşamcılar ise Yeni Rakı, Tekirdağ, Kulüp kadehlerini tokuştururlarken aldıkları beş yudumdan dördünün karşılığının Teksaslıların cebine girdiğini bilecekler. İçecekler, hem kafayı bulacaklar hem de aynı anda küreselleşecekler. Ama beni heyecanlandıran bunlar değil! Şekerlememizden sabunumuza kadar zaten küreselleşmişiz küreselleşeceğimiz kadar. Beni heyecanlandıran, göz göre göre ‘‘aptal’’ yerine konmak. Bakın, Texas Pasific Group’un yönetici ortağı Mr. Stephen Peel ne diyor, 14 Nisan 2006 tarihli Hürriyet’ten aynen aktarıyorum: Mey İçki, Türk şirketi olmaya devam edecek. Sadece sermayenin bir bölümü Amerikalı olacak! Ama daha önce, ‘‘Mey İçki’nin çoğunluk hissesini satın aldıklarını, çoğunluk hissesi olarak yönetimde bulunacaklarını’’ söylüyor. İnsanı heyecanlandıracak ölçüde müthiş zeki bir adam olmalı bu Mr. Peel. Sermayenin çoğunluğu Amerikalıların elinde, dolayısıyla şirket yönetimindeki çoğunluk da onlarda, ama şirket ‘‘Türk’tür Türk kalıyor!’’ Bu bana Türkiye Futbol Ligi karşılaşmalarından önce çalınan ve toplu olarak söylenen Ulusal Marş sırasında kimi yabancı teknik direktörlerin dudaklarını kıpırdatarak ‘‘Bakın, ben de sizdenim!’’ havasıyla ‘‘Türk gururu’’nu okşama çabalarını anımsatıyor. Dedim ya ‘‘bambaşka bir heyecan’’ benim duyduğum, ‘‘aptal’’ yerine konmanın verdiği bir heyecan. Ne bileyim, belki de biz hak ediyoruz bu türden heyecanları. Bu arada acaba bizden başka, ülkesiyle özdeşleşmiş ‘‘ulusal’’ içkisini yabancı sermayeye altın tepsi içinde sunan kim var, diye, bulamadım. Bravo bize! (eposta: dkavukcuogluİsuperonline.com) Öğretmenler Korhan Korun: ‘‘Atatürk ve onun devrimlerine karşı girişilen unutturma ve yok etme politikasına karşı ülkesini seven tüm öğretmenlerden girdikleri her derste beş dakika dahi olsa Atatürk devrimleri, yaptıkları, anıları gibi onun devrimlerini genç kuşaklara benimsetebilecek konuların anlatılmasını şiddetle rica ediyorum.’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Okullarda iletişim ve şiddet üzerine OKULLARDA tırmanan şiddet olaylarıyla ilgili olarak, sivil toplum kuruluşları dönem sözcüsü Gökhan Ecevit’in de bir saptaması var. Biliyorsunuz, yurtdışından gelen buyruklar üzerine kamu kuruluşları bünyesindeki vakıf ve derneklerle birlikte okullardaki dernekler de kapatılıp bir kenara atıldı. Gökhan Ecevit okul derneklerinin bir zamanlar öğrenci ile veli, öğrenci ile öğretmen, öğrenci ile öğrenci, veli ile öğretmen, öğretmen ile idareci arasında gönüllü bir bağ kurduğunu anımsatıp, son birkaç yıldır bu Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com bağın kopartıldığını söylüyor. Doğru bir saptama. İletişim kanallarını kapatırsanız ve kapattığınız kanalların yerine yenisini açmazsanız birbirini anlamayan ‘‘taraflar’’ da kaçınılmaz olarak şiddete başvurmaya başlar. Siz de ya oturup seyreder ya da ortalık kan gölüne dönünce demeç verip işin içinden çıkmaya çalışırsınız. Bu arada ‘‘okul dernekleri’’ deyince, birileri heveslenmesin. Okul müdürlerinin keyfine göre öğrenci ve velilerden para toplama merkezine dönüştürülen derneklerden söz etmiyoruz. Demokrasimizi SİT alanı ilan edelim, mantar gibi tariKAT çıkılamasın! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr BM’den ‘Kıyılar’ Uyarısı rasıdır’’ demezler miydi? İnsanlık adına Ne var ki Birleşmiş Milletler ‘‘susmuyor’’; hatta ‘‘uyarıyor’’... Çünkü, AB gibi ‘‘pazar’’ peşinde değil... Bütün insanlığın ‘‘ortak esenliği’’ için kurulduğundan; özellikle çevre ve kültür politikalarında ‘‘evrensel amacı’’nı en önde tutmakta... ABD’nin ‘‘küresel saldırganlıkları’’na engel olamasa bile; hiç değilse ‘‘kapitalizmin küresel çevre tahribatı’’nı durdurmaya çalışıyor... Nitekim ‘‘kıyılar’’ konusunda da ‘‘Mavi Plan’’ını hazırlayarak, aralarında AB üyeleri de bulunan bütün ‘‘Akdeniz ülkeleri’’ni uyarmaya başladı. BM Çevre Programı’nca hazırlanan 400 sayfalık raporda; ‘‘Akdeniz’de kıyıların kontrolsüz biçimde imara açılmaya devam edilmesi halinde, bölge ülkelerinin 20 yıl içerisinde büyük bir çevre bunalımı ve ekonomik sorunlarla karşılaşacağı’’ belirtiliyor. Yani, yine Türkiye’deki gibi, ‘‘rantları yükseltme’’ uğruna kıyılara yeni yapılaşİstanbulKüçükçekmece’ye önerilen ma olanağı getiren yasalardaki ‘‘ekonomik’’ gerekçe‘deniz gökdelenleri’.. lerin de ‘‘tutarsız’’lığı vurrini yükseltecek’’ yoğunluk artış gulanıyor... larıyla belirleme yetkileri de ‘Demokratik iktidar’larla! ‘‘biz’’e ait düzenlemeler... Mavi Plan’a göre, özellikle ‘‘iKent kültürüne, kentli haklarımar (yapılaşma) projeleri’’ne bir na, şehircilik ilkelerine açıkça ‘‘aykırı’’ böylesi bir ‘‘kendi imar sınırlama getirilemezse, 20 yıl planını kendin yap’’ yetkisi de ne sonra 46 bin kilometrelik AkdeAB ülkelerinde artık akla bile niz sahil şeridinin yarısından fazgelebilir; ne de aday ülkelerde lası ‘‘betonlaşacak’’... Yani, şimdiki yapılaşmadan yüzde 40 davar... Ve şimdi de kıyılardaki ‘‘ye ha fazla... Bölge nüfusu 2025 yılında 96 ni’’ yapılaşmayı ‘‘deniz kenarınmilyon kişi artarak 523 milyona daki eskiden kalma yapılarla aynı konumda’’ gerçekleştirmeyi ulaşacak ve dörtte üçü kentlerde sağlayacak; böylece tüm çağdaş yaşayacak. İçme suyu ‘‘kayanayasalardaki ‘‘topluma açık kı nak’’ları azalırken ‘‘gereksinim’’i yı’’ düzenlemesini daha da ola ise yüzde 25 artacak. Çölleşme naksız kılacak bir yasa tasarısı başlayacak ve bu ‘‘kirlenme’’ Akdeniz’deki ‘‘ekonomik eşitsizgündemde!.. lik’’i de körükleyecek... AB neden ‘suspus’? Üstelik bütün bunların çoğu da Peki, hemen her alanda ‘‘bana halkın ‘‘demokratik tercihleuyun’’ diyen AB, bütün bunları ri’’yle işbaşına gelen iktidarların acaba neden ‘‘müzakere dışı’’nda ‘‘imar hırsları’’yla başımıza gelecek... tutuyor? Mavi Plan sözcüsü, Tunus’un Kıyılarımızın ‘‘talan’’ edilmesi; kentlerimizin kimlik değerle eski Çevre Bakanı Mohamed rini ‘‘yitirme’’si; ormanlarımızın Ennabli diyor ki; ‘‘Raporumuz, ‘‘işgal’’ edilmesi; SİT’lerimizin eğer bugünkü gidişi düzeltemez‘‘tahribat’’ı; son zamanlarda İs sek, hızla bir duvara çarpacağıtanbul’a dayatılan ‘‘dünya proje mızı gösteriyor’’... Türkiye’yi yönetenler ise son leri’’(!) AB’nin hiç umurunda kıyı yasası taslağına da bakılırsa, değil Belli ki AB’nin rant çevreleri aynı duvara ‘‘20 yıla kalmadan de Avrupa’da, artık asla yapama çarpma’’yı göze almış görünüyacakları imar rantı yatırımları yorlar... Söyler misiniz; iktidarlar ‘‘seiçin Türkiye’nin bu halini ‘‘buçim’’le gelse bile geleceğimizi lunmaz fırsat’’ görüyorlar... Görmeselerdi, ‘‘Ermeni’’ kon karartacak bu uygulamalar feransına ya da ‘‘Kürt’’ sorunu nasıl bir ‘‘demokratik hak’’ ona gösterdikleri ‘‘duyarlılığı’’ yi labiliyor?.. ne gösterir; ‘‘Durun! Bu değerler bizim ve tüm insanlığın ortak mi ekinci?cumhuriyet.com.tr Bir yandan ‘‘AB’ye uyum’’ müzakereleri sürerken bir yandan da ‘‘AB’ye uyumsuz’’ yasalar hazırlanması ne anlama geliyor?.. Özellikle de imar ve çevre alanında... Örneğin, 2006 Bütçe Kanunu’na eklenen ‘‘kaçak yapılara elektrik ve su satışı’’ maddesi; üye ülkeler bir yana, aday ülkelerde bile sadece bize has bir ‘‘imar affı kurnazlığı’’... Eğer yargı durdurmasaydı; Avrupa’nın tek ‘‘suçluları yasal kamu hizmetiyle ödüllendiren’’ ülkesi olacaktık... ‘‘Özelleştirme’’ye karar verilen kamu tesislerinin arsalarındaki imar durumunu, ‘‘satış değe ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Nisan www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yalova ilinde bir şelale. 1 2/ Franz Kaf 2 ka’nın bir romanı... Yeni 3 Zelanda’nın 4 yerli halkı 5 Maoriler’in 6 savaş dansı. 3/ Büyük er 7 kek kardeş... 8 Çok sert, kı 9 rılgan, billur1 2 3 4 5 6 7 8 9 laşmış arı karbon. 4/ Bir gösterme sıfatı... 1 A M P İ R İ Z M Yumurta biçiminde 2 N A R D İ N A T olan. 5/ Karadeniz’in 3 D İ D ÇOMA kuzeyinde iç deniz... 4 R E M E L R A Y Dörtte bir. 6/ Atıf Yıl 5 O N A T S U G maz’ın bir filmi... ‘‘ 6 J E T T E KME aman bilmez, ço 7 E M Ş E R E L cuk zaman bilmez’’ 8 N E B İ AM İ D (Atasözü). 7/ Labo 9 K U F İ A S İ ratuvarda, damıtma işlerinde kullanılan, geniş karınlı, dar ve eğri boyunlu cam kap... Kırsal kesimde büyük toprakları olan, varlıklı ve sözü geçer kimse. 8/ Öldürücü hastalık salgını... Yüzyıl. 9/ Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış şelaleler. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Edipler, yazarlar... Sazı kurmaya yarayan burgu. 2/ Liechtenstein’in başkenti... Karışık renkli. 3/ Havva’nın Batı dillerindeki adı... Bir burç adı. 4/ Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi... Çağrı kâğıdı, davetiye. 5/ ‘‘Yüksek yüksek tepelere kurmasınlar’’ (Türkü)... Bir soru eki. 6/ Aksaray ilinde, tüf kayalara oyulmuş birçok kilisenin bulunduğu ünlü vadi... Eski dilde su. 7/ Tüfek, tabanca gibi silahların uzun demir bölümü... Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek. 8/ Kimi Türk lehçelerinde ‘‘ağa’’ yerine kullanılan sözcük... Hibe, teberru. 9/ Habeş soylusu... Kendini çeşitli eğlencelere vermiş kimse. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle