27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 2006 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr İsmet Paşa’yı üzen dedikodu B ugünlerde Amerikan TV’sinde bir dizi gösteriliyor. Filmin kahramanı olan gazeteci, 50 yıl önce İsmet Paşa’yı üzen biriydi. O, bir zamanların en ünlü, en dedikoducu gazetecisiydi. Dakikada 230 kelimeyi döktürecek hızda çene kavaflığına sahip bulunduğundan, gazetenin dedikodu sütunlarına sığamadı. Radyonun dinleyicisi en çok sunucusu oldu. Mikrofondayken, 60 milyon Amerikalı radyo başında alesta bekliyordu. Aynı gün, aynı anda onun dedikodularını yayımlayan gazeteler kapış kapış satılıyordu. Walter Winchell denince, ‘‘Radyo Günleri’’ yıllarında, politikacıdan sanatçısına dek tüm ABD ondan titrer, çekinir; o yüzden kimsenin ona sataşması söz konusu olamazdı. Winchell, ‘‘meşhur olmanın yolu’’, diyordu, ‘‘şöhretli birine çamur atmaktan geçer!’’ Winchell, 2. Dünya Savaşı’nda Nazizme duyduğu öfkeyle sol söylemi tercih etmişti, ama sonradan solcu, komünist avına çıkmış senatör McCarthy’nin kuyruğuna takılınca, yalnız kaldı. Bu kez ona çamur atılacaktı. Giderek sönen bir yıldız oldu. Gazetecilik tarihine sesli gelip, sessizce geçti. 1972’de cenazesine, ondan yaka silkmiş Hollywood şöhretleri başta olmak üzere, ABD’nin tanınmış simaları katılmıştı. Kurtulduk diye oh çekenler bile vardı. HBO üzülmüş, doğrudan araya girmeden Erdal TV’si, geçen günlerde, Walter Winchell adlı İnönü’nün ağabeyi Ömer’e ve damadı Metin bir kısa dizi hazırlayıp yayına sokunca, bu Toker’e rica edip işin içyüzünü öğrenmelerini dedikoducunun binlerce kilometre uzaktan istemişti. Erdal Bey, ‘‘Haber tamamen hayal İsmet Paşamızı da üzdüğünü, Los Angeles mahsulüdür’’ diye babasına bir telgraf çekti. ‘‘ABC Stüdyoları’’ndan çamur atmaya Erdal Bey’in yanıtı, ‘‘Bu haberi uyduran ya kalkıştığını, Erdal İnönü’nün yazdıklarından Türkiye’yi tanımayan iyi niyetli bir Amerikalı anımsadım. Klasik bir girişle programını, ya da Türkiye’yi iyi bilen fena niyetli bir insan ‘‘Günaydın Bay, Bayan KuzeyGüney olmalıdır’’ şeklinde bitiyordu. Winchell’in Amerikalılar, denizde gemilerde olanlar’’ diye dedikodu tanımı çok masumdu: ‘‘Dedikodu, açan Winchell, 2. Cumhurbaşkanımız bir şey söylemiyor gibi yapıp İnönü’nün o zamanlar California’da doktora eğitimi INDIANAPOLIS söylenmedik şey bırakmama sanatıdır!’’ yapmakta olan oğlu Erdal Bey’e Sanatında çok başarılıydı: durup dururken sataşıp, ‘‘Paşa’nın FBI ve CIA’e meslektaşlarını oğlu burada okumak yerine, bir ihbar eden mektuplar gönderip kızla geziyor tozuyor, gününü gün gizli yazışmalar yapmaya ediyor, yakında evlenecekler!’’ başladığında artık antikomünist biçiminde bir dedikodu yapmıştı. MAHMUT ŞENOL olmuştu; McCharty’ciydi. Gizli Erdal İnönü’nün anı kitabında yer servislere muhbir vatandaşlık verdiği bu dedikodunun aslı astarı yapıp gazeteci, yazar, sanatçı dostlarının yoktu. Ancak, Winchell bunu söyleyince dedikodularını ediyordu. Bu mektuplar basın yazmadan edemezdi. Ertesi gün haber sonradan yine FBI tarafından basına gazetelere sıçradı. Dedikodu haber olmuştu! dağıtılacaktı. Meraklısını internette bekliyor: Haberi ülkemizde Anadolu Ajansı da bültene www.virtualology.com. Winchell ‘‘Bugünün çıkardı. O vakitler Cumhuriyet’te çalışan rahmetli Metin Toker ustamız da, AA kökenli dedikodusu’’, diyordu, ‘‘yarının manşet haberi olabilir!’’ Bu inanışla, duyduğu her haberi sayfaya koymak zorunda kalacaktı. şeyi yalan yanlış yazdı, anlattı. Winchell, Pembe Köşk’ün, devlet işlerinde ciddiyeti toprağa verildikten hemen sonra unutulmak herkesçe bilinen Paşası, bu habere çok istenenlerdendi. Şimdi salt, gazetecilik okullarında ‘‘meslek ahlakı’’ derslerine kaynak olarak gösteriliyor. ABD üniversitelerinde 20’den fazla kitabı okutulan siyaset bilimi hocası Prof. Michael Weinstein’ın Purdue’deki odasına, Winchell üzerine bir şeyler duymak için uğradım. Weinstein, ‘‘Ben onun dedikodularını radyoda dinleyip büyüdüm’’ dedi. ‘‘Bana haberin toplumda dağılışına ait ipuçları verdi. Haber dedikodu olunca önem kazanıyordu. İnsanlar, yüksek düzeyde dedikodu duymak istiyor. Winchell bunun ayrımındaydı.’’ Şeytan diyor ki, bir de ben bunun ayrımına zamanında varsaydım! Babıâli’de ün kazanmak işten değildi. Ama, mesleğe Cumhuriyet’te başladığımdan, ustalar buna izin vermezdi. Haberi beş koldan araştıran, başta Yalçın Bayer olmak üzere kimse bunu hoş görmez, Cumhuriyet’te böylesi barınmazdı. İyi ki, Winchell’ı ABD’ye geldikten, bir de İnönü’nün anılarını okuduktan sonra öğrenmişim. Genç halimle ona özenmek tehlikesi de vardı. Belleğimi yokluyorum ama, çoktandır ülkemden uzak olduğum için bizim şimdiki dedikoducuları anımsayamıyorum. Bildiğiniz varsa, bana yazar mısınız? msenol34?yahoo.com Sokağın sesi Nuh Doğan imburg bölgesindeki Türk camileri ile Türk Gençlik ve Öğrenci Kuşağı (TÜGÖK) Derneği’nin birlikte düzenlediği, Belçika’da yaşayan Türk gençlerinin yükseköğretime katılım ve başarı düzeyleri hakkında yapılan bir toplantıdayız. TÜGÖK Başkanı Gazi Akdağ’ın verdiği istatistiklere göre Türklerin yükseköğrenimdeki payı Belçika ortalamasının çok altında ve başlayanların çoğu bitiremiyor. Belçika’daki Türk üniversiteliler nedense kendilerini içinden çıktıkları Türk toplumuna karşı sorumlu hissederler ve Belçikalı arkadaşları üniversite ve fakülte derneklerinde eğlence, parti ve kültürsanat etkinlikleri düzenlerken, onlar ‘‘Türk gençlerini yükseköğrenime yönlendirmek’’ amacıyla Türk öğrenci dernekleri kurarlar. Biz de 15 yıl önce Türk ve Belçikalı Öğrenciler Derneği’ni (VTBS) kurmuştuk. Konuk olarak geldiği etkinlikte ‘‘lise son sınıf öğrencilerine üniversite eğitiminin özendirilmesi ve rehberlik, yükseköğretime başlayan öğrencilere başarılarının arttırılmasında antrenörlük yöntemiyle destek ve üniversite bittikten sonraki iş hayatında destek ve yardım’’ amacıyla Genç Türk Öğrenci Derneği Flux’u kurduklarını söyleyen başkan Emine Karanfil ‘‘Derneğimize artık gerek kalmadığında, Türklerin yükseköğrenim sorunu çözülmüş olacak’’ saptamasında bulundu. Limburg Valisi Steve Stevaert, Hasselt Üniversitesi Rektör Yardımcısı Mieke Van Haegendoren, TC Brüksel Büyükelçisi Fuat Tanlay başta olmak üzere çok sayıda konuşmacı var. Hepsi de üniversite okumanın iş bulmak için şart olduğundan dem vuruyor. Konuşmacılar ‘‘Yükseköğrenim yapın’’ diyor, salondaki anne babalar ve gençler ilgiyle dinliyor. Stevaert’ın, ‘‘Geçmişte kömür ocaklarımız vardı, şimdi yok. Eskiden işçiye ihtiyacımız vardı.. şimdi diplomaya ihtiyacımız var. Eskiden çalışmak, çalışmak, çalışmak diyorduk.. şimdi okumak, okumak, okumak diyoruz’’ demesiyle Nuh Doğan’ın sahneye BRÜKSEL fırlayıp mikrofonu kapması bir oldu. Stevaert’a seslenen Nuh ‘‘Konuşanlar ve buradakiler bizi temsil etmiyor. Onlar konsolosluk ve derneklerin sesi. Sokaktaki ERDİNÇ UTKU gençliği ben temsil ediyorum. Ben sokakların sesiyim; okuduktan sonra iş bulamıyoruz. Ben elektronik mezunuyum, ben iş bulamazken çift dikiş yapanların hepsi iş buldu. Biz yabancılara temizlik işini uygun görüyorlar. Üniversite mezunu bir Türk, diplomasız bir Belçikalıyla eşdeğer sayılıyor’’ diyerek tepkisini dile getirdi. Toplantıdan sonra konuştuğumuz Nuh, yükseköğrenimini geçen yıl tamamladığını, ancak ayrımcılık nedeniyle 8 aydır iş bulamadığını anlattı. İş Bulma Kurumu’nun hâlâ kendisini ek eğitime göndermeye çalıştığını öfkeyle anlatan, görünüşü Türk’e benzemeyen renkli gözlü ve beyaz tenli Nuh, ‘‘Benim tenim bile onlardan daha beyaz, ama yine de iş vermiyorlar, özgeçmişimi okumadan önce ismime bakıyorlar. Adımı Jan Piet olarak mı değiştireyim!..’’ diyerek sitem etti. ‘‘Türkleri yükseköğrenime yönlendirmeyi amaçlayan bir etkinlikte böyle bir çıkış yaparak milletin gözünü korkutmadın mı’’ sorumuzu, ‘‘Gerçekleri görsünler. Yalanlarla okuyup sonrasında işsiz kalınca daha büyük düş kırıklığına uğramasınlar’’ diye yanıtlayan Nuh’u bazı gençler kutladı. 20 şirkete staj başvurusu yaptığı halde hepsinden yer yok yanıtı alan iletişim öğrencisi Evren Özden bunlardan sadece biriydi. Diğer gençler de benzeri deneyimler yaşamışlardı. Türklerde işsizlik oranı Belçikalıların 3 katı. Zaten çok az Türk’ün devam ettiği ve sadece bir bölümünün mezun olduğu yükseköğrenim sonrasının ‘‘gerçekliği’’ de Nuh tarafından ortaya konulmuş oldu. Acaba ‘‘sokağın sesi’’ sahneye fırlamasaydı, bizim de 15 yıl önce yaptığımız gibi, Türklere canlı örnekler gösterip ‘‘Türkler de doktor, avukat, bankacı, psikolog, ekonomist, mühendis olabiliyor’’ denmesi daha mı etkili olurdu? Etkinlik, üniversite eğitimini tamamlayıp çeşitli kuruluşlarda görev yapan veya halen üniversitede okumakta olan gençlerin kendilerini tanıtmasıyla son buldu. Keşke süpürgeyle fabrika temizlemek zorunda kalan üniversite mezunu ‘‘sokağın sesi’’ Nuh bizi tatlı rüyamızdan uyandırmasaydı. Ayrımcılık nedeniyle iş bulamadığını söyleyen Nuh’a ‘‘işyerinde ayrımcılığa maruz kalma şansı’’ bile verilmemiş! erdincutku@binfikir.be L Mersi Mösyö Villepin! on 45 gündür Fransa’da yapar gibi üniversiteleri, liseleri dillerden düşmeyen bir işgal etsin. Biliyorsunuz, ifade bu. Epeyce farklı bugünün ve yarının dünyasının kesim ve ufuklardan, geniş bir ‘‘devrimcileri’’ (!) artık neoçevre, maliyeti biraz yüksek liberaller. Hak arayıp hukuk ve gözükse de son 10 haftadaki kazanım savunanlar da gerici, ‘‘performans’’ından ötürü ülkenin tutucu, konformist, tembel, başbakanına minnettar! korkak ‘‘karşıdevrimciler’’... ‘‘Hayrola’’, diye anlık bir Liberal devrimciler çalışma tereddüte düşebileceğinizi yasası ve koşullarını esnetip düşünüyorum. Cumhuriyet okuru esnetip Çinli mahpusların acaba Fransa’ya Fransız mı kıvamına getirdikleri zaman kalmış? Tam tersine, Türk yazılı Bastille Meydanı’ndaki basınında doğruya en yakın ve dikilitaşın üstüne Mao’nun sağlıklı bilgileri siz okudunuz. resmini asacaklar. Böylelikle Mesele, bunca milletin Başbakan Bastille bir kez daha düşmüş Dominique de Villepin’e içinden olacak!!! Dördüncüsü: veya dışından niye teşekkür(!) İnatçılığınız, pardon kararlılığınız ettiğini anlatabilmekte... sayesinde çocuklarımıza, Birincisi: Hangi cepheden olduğu gençlere başkaldırmanın tadını fark etmez, siyasi duyarlılığı verdiniz. Gerçek sorunları olsun olmasın belli bir yaşın çözmekten çok uzak da olsalar, üstündeki erkekler rahatladı. Zira kolektif mücadelenin lezzetine başbakan, modern, olgun erkek vardılar, kazanmanın hazzını görüntüsüyle ailelere nifak keşfettiler. Beşincisi: Kibriniz, sokmaya başlamıştı. Kır saçlı pardon sebatınız sonucunda yakışıklı, müthiş hatip, son 1947’den beri, 1 Mayıslar da bile günlerdeki olağanüstü birleşemeyen düşman kardeş beceriksizliğiyle sempati sendikalar, Sendikalar Arası hazinesini öyle bir harcadı ki, Cephe oluşturup tarihlerinde ilk ‘‘onu beğenmeye cesaret edecek defa ortak eylemlere girdiler. Siz kadın kalmadı’’, desek yeridir. neymişsiniz be Villepin abi? Daha işin başından, malın Altıncısı: Hırsınız, pardon bilincinde, akıllı bir avuç kadın(!) iradeniz nedeniyle ne yapacağını hariç... İkincisi: Baş rakibi, bilemeyen bir sol muhalefete iktidardaki parti UMP, yani kendi siyasi pusula oldunuz. Boşluk partisinin Genel Başkanı, İçişleri okyanusunda bocalayan Bakanı Nicolas sosyalistler, Sarkozy kendisine komünistler, solun PARİS müteşekkir. Çünkü gençlik hastalıklarında 2007’de yapılacak direnen solcular birden cumhurbaşkanlığı umutlandılar, seçimlerinde sağ canlandılar. Hayatları, cenahın en ciddi iki savaşları anlam aday adayından biri, kazandı. 2007 UĞUR HÜKÜM kendiliğinden perspektifinde harcanmış oldu. dirildiler. Yeni Yaşlanmış ve yorulmuş ihtiyar toplumsal projeler hazırlamaya aslan, Cumhurbaşkanı Jacques giriştiler. Fransa’nın yeni starı, Chirac bile Villepin gibi, birkaç geçen hafta 4 derginin kapağını haftada ülkeyi ayaklandıran bir süsleyen sosyalist eski veliahtı nasıl korumaya devam bakanlardan Bayan Segolene edebilir? Üçüncüsü: Hükümetin Royal, cumhurbaşkanlığına aday kaçamak ortağı, hatta Villepin’e adaylarının yarıştığı kamuoyu bir de Milli Eğitim Bakanı (Gilles yoklamalarında Fransızların sağ de Robien) ödünç veren sağ favori adayı Sarkozy’yi hızla müttefik, Fransız liberalizmin sollayıp zirveye yerleşti... şampiyonu UDF partisi ve lideri Yedincisi: 3 milyon insanın François Bayrou da ellerini katıldığı son 4 Nisan ovuşturuyor. O da seçimlerde seferberliğinde Alman IG Metal aday olacak, üstelik partisine de Sendikası’nın yöneticilerinden sağ kulvarlarda yer arıyor. Hem Markus Plagman, ‘‘Bundan Bayrou, hem partinin kurucusu sonra patronlara Fransızca eski cumhurbaşkanlarındn Valery konuşacağız’’, diyordu. Paris’teki Giscard d’Estaing, Başbakan’ı kortejde gençlik kuruluşları ve pek fazla liberal buldular!!! Yok sendika liderleriyle en önde efendim, böyle de tek başına yürüyen Avrupa Sendikalar ‘‘çengilik’’ yapılmazmış ki! Konfederasyonu Genel Sekreteri Şimdi... Müstakbel veya organik İngiliz John Monks ise kamera müttefiklerini, aile yakınlarını bu ve mikrofonlara şöyle denli ‘‘mutlu kılan’’ modern konuşuyordu: muhafazakâr, reformcu liberal bir ‘‘Fransız işçi sınıfı, gençliği ve başbakan, muhaliflerini ‘‘göğün çalışanlarının örnek mücadelesi ve yedinci katına’’ tırmandırtmazda birliğinden ötürü 60 milyon ne yapar? Sen, ‘‘devrimci’’ yoldan üyemiz adına gurur duyuyorum. genç işsizliğini çözeceğim, diye Kamu hizmetleri güçlü, iyi bir ‘‘Fırsat Eşitliği Yasası’’ çıkar, sosyal devlet istiyoruz. Hem de içine ‘‘tüm hakları yok sayan’’, yalnızca bizim veya Avrupa için mayın gibi bir 8. uygulama değil, bunu bütün dünya için maddesi (İlk İş Sözleşmesi/CPE) diliyoruz...’’ İşte yukarıda yerleştir. Milyonlarca gerici genç, anlattıklarımıza olanak işçi, ücretli; irticacı öğrenci, sağladığınız için, mersi Mösyö çalışan bayrama gider gibi Villepin. sokaklara dökülüversin, şenlik ugur.hukum@paris.com S ABD pirincine hayır! Güney Kore’nin başkenti Seul’da binlerce çiftçi, öğrenci ve eylemci pirinç ithalatını ve ABD ile yapılan serbest ticaret anlaşmasını protesto etti. Göstericiler Seul’un güneyindeki Yasu Limanı’nda protesto yürüyüşü yaptı. Yürüyüş sırasında göstericiler, Amerikan pirinci yüklemek üzere limana gelen treni durdurmaya çalıştı. Tonlarca ABD pirinci taşıyan bir gemi geçen salı Yasu Limanı’na demirlemişti. (Fotoğraf: REUTERS) Kapitalizm çöktü, şimdi ne olacak? A merika fırsatlar ülkesidir, hangi ulustan olursa olsun haydi diyelim hangi ırktan olursa olsun bütün insanlara yeteneklerini hayata geçirme fırsatı verilir. Yeterli sayıdaki işsizler ordusunun bir bölümünü saymazsak bütün yurttaşların asgariinsani gereksinimleri karşılanmıştır. Her evde ısıtmasoğutma sistemi vardır, insanların ‘‘istenilen şekilde’’ gelişmesine, ‘‘istenilen şekilde’’ eğlenmesine olanak tanıyan televizyon belki de yakında otobüs, metro istasyonlarında hizmete sunulacaktır. Sokakta yürüyen, metroda gazete okuyarak ya da aylak aylak dikilen insanların bedenlerinden kablolar sarkmakta, herkes ‘‘haber alma’’ ve ‘‘hayatın tadını çıkarma’’ özgürlüğünden yararlanmaktadır. Sallanmak, tepinmek, kendi kendine konuşmak serbesttir. Size düşen bir birey olarak başka bireylerin hakkına saygılı olmaktır. Yoksa, bir gece ansızın gelebilirler. Birinin şikâyeti üzerine ‘‘kişisel hakları ihlal’’den sizi sorguya çekebilirler. Ama bir şey söylememe hakkınız var, unutmayın. Siz pirincin taşını nasıl ayıklayacağınızı düşünün. Biraz abartımış olabilirim, ama şu olasılık her zaman var: Biri bir yerde Thomas Hose, zaten zor günler yaşayan karşınıza çıkıp sizden olmayan bir hesabı bu 14 yaşındaki kızı annesinin ve sorabilir. Siz iyisi mi uslu durun. babasının istemediğine inandırıyor. Kız Kimseye yan gözle bakmayın. Kırmızı karmakarışık duygular içinde. Cinsel ışıkta geçmeyin, yere çöp atmayın, kuralları bozmayın. Çünkü ne kadar duyguları uyanmaya hazır. Thomas onu kurtaracağına, tek çıkar yolun kızın uygarlık, o kadar kural. Şunu da kendisiyle kaçması olduğuna, annesiyle unutmayın ki, siz, bütün dünyadaki babasının böylece zaten istemedikleri bir insanların, kazların, ördeklerin çocuktan kurtulmuş olacağına inandırıyor özgürlüğünden, bağımsızlığından ve yaşama hakkından sorumlu olup bu Tanya’yı. Tanya sevgi istiyor, güvence istiyor, korunmak istiyor. Ve uğurda binlerce Johnny’cik şehit etmiş ‘‘az sayıda’’ diktatör N E W Y O R K Thomas ile gidiyor. Thomas kızı evinin bir odasına kölesi zavallı insanı öldürmüş, kilitliyor. Ve ona bedeninin ve öldürmekte ve öldürecek olan bir ülkenin onurlu, gururlu ve yüreğinin istediği her şeyi veriyor. Şimdi diyor kıza, de zengin vatandaşısınız. Bu söylediklerimi benim burada güvencedesin. Ama dışarı çıkarsan, burada öznelliğime ya da ŞEMSA YEĞİN bulunduğunu kimseye paranoyaklığıma verebilirsiniz, söylersen, annen ya da baban ama ben dün New York’un seni alacak, dövecek. Bu tehdit, aylar ve nice yazarlar yetiştirmiş, nice filmin seti olmuş Brooklyn mahallesinde gezerken yıllar içinde ‘‘Seni öldürürüm’’ tehdidine dönüşüyor ve kız, Thomas’ın Tanya Nicole Kach’ı kendi gözlerimle gördüm. Adliyenin karşısında bekleyen söyledikleriyle beyni yıkanmış bir halde korku salan bir faşistin seks kölesi olarak medya mensuplarına katıldım, bekledim tam on yıl bu evde yaşıyor. Zaman içinde ve ‘‘onlar’’ı gördüm. Tanya’yı, babasını ve zavallı hasta Thomas’ı gördüm. On yıl günde bir kez bakkala gitmesine izin çıkıyor, ancak, durumunu kimseye önce Tanya’nın annesiyle babası ayrılıyor. O zaman 34 yaşında olan söylemeyecek, yoksa Thomas onu fena yapar. Öldürür kısacası. Kız buna inanmış. Bu inandırma sürecinde Thomas ona neler yaptı, nasıl bir iktidar hırsını uygulamaya koydu... Bunlar mahkemede aydınlığa kavuşacak... Tanya sonunda bakkala Thomas’ın kendisini zorla tuttuğunu söyleyebiliyor. Gazeteciler bana bunları anlattı. Ertesi gün New York Times da aynen böyle yazdı. İnanmayacağınızı düşünerek bu kanıtları sunuyorum. Çünkü inanılır gibi değil! Kızın çektiklerini bir kenara bırakalım, kapitalizmin ürettiği bu Thomas gibi yüzlerce hasta dolaşıyor New York’ta. Küçücük çocuklar kendi okullarını basıp arkadaşlarını öldürüyorlar, evli adam hamile sevgilisini kadının çocukları önünde doğruyor, Bostonlu öğrenci kızın ölü bedeni kaldırımda bulunuyor. Kadınların kocalarını boşamak yerine öldürdükleri sorunu üzerine televizyonda açık oturumlar yapılıyor. Önce İngiltere’de çökmesi beklenen kapitalizm ABD’de çöküyor. Ama bu, işçilerin isyanı şeklinde değil, hasta insanların çoğalması şeklinde kendini gösteriyor. Bu çöküş çok, ama çok sancılı oluyor... İnsanlara yazık oluyor. CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle