27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 2006 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 128. Kuruluş Yılımız ve Avukatlar Günü 1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle Anayasa Mahkemesi kurulmuş, böylece siyasi iktidarların anayasayı ihlal etmelerinin önüne geçilmiştir. Savunmanın, Türkiye çapında örgütlenebilmesi için Türkiye Barolar Birliği kurulmuştur. Avukatlık Yasası’nda yeni değişikliklere gidilmiştir. Barolar daha demokratik bir yapıya kavuşmuştur. 1971 ve 1980 müdahaleleri, başta barolar olmak üzere tüm hukuk kurumlarını ve sivil toplum kuruluşlarını örgütlenme özgürlüğü ve daha fazla demokrasi mücadelesine zorlamıştır. kurt adına verdiğimiz hukuk ödülünü, bu yıl yaş haddinden emekliye ayrılan Danıştay Başkanı Sayın Ender Çetinkaya’ya verdik. Cumhuriyetimizin simge isimlerinden Bozkurt adına verilen ödül, baromuz tarafından gelenekselleştirilerek sürdürülecektir. Son zamanlarda siyasi iktidarın yargı üzerindeki etkileri fazlaca konuşulur olmuştur. Bazı yargı üyelerinin kimi uygulamaları da bu durumu adeta somuta indirgemiştir. Yargı bağımsızlığı önündeki engellerin bir an önce kalkmasının ne derece önemli olduğu bu olayla daha iyi anlaşılmıştır. 128. Kuruluş Yılı ve Avukatlar Günü’nü kutlamak amacıyla 59 Nisan tarihleri arasında çeşitli etkinlikler düzenledik. Aralarında uluslararası yargıçların da bulunduğu çok sayıda hukukçunun katıldığı etkinliklerimiz oldu. Etkinliklerimiz, yazılı ve görsel basında ne yazık ki yeterince yer bulamadı. Bu nedenle yazımın sonunda bunlara değinmekte yarar görüyorum. Baro olarak 5 Nisan Çarşamba günü meslekte 25, 30 ve 35 yılını dolduran 674 meslektaşımıza törenle plaket verdik. Bu kapsamda müzik dinletilerimiz oldu. Kutlama etkinliklerimize Uluslararası Avukatlar Birliği (UIA) Başkanı, Avrupa Barolar Federasyonu (FBE) Başkan Yardımcısı, Avrupa Avukatlar Birliği (UAE) Başkanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) Yargıcı ve Başsavcısı, Türkİngiliz Hukukçular Birliği Başkanı ile çok sayıda Avrupa ve komşu ülke baro başkanı ve yönetim kurulu üyeleri katıldı. Yabancı konuk katılımcılar ile ülkemizden bilim adamları ve avukatların konuşmacı olarak katıldıkları ‘‘Adalete Erişim’’ Uluslararası Sempozyumu’nda gün boyu süren tartışmalı toplantılar yaptık. Sultanahmet Adliyesi’nde hukukçuların eserlerinden oluşan resim ve fotoğraf sergisini açtık. 9 Nisan Cumartesi akşamı ise İÜ binasında yabancı konukların ve meslektaşlarımızın katıldığı yemekle etkinliklerimiz son buldu. Geçen son 3040 yıla baktığımızda İstanbul Barosu, mesleğin ve meslektaşlarının haklarının genişletilmesi taleplerinin yanı sıra ülkemizde insan hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınması, ölüm cezasının kaldırılması, barış ve güvenliğin sürekliliği, Demokratik Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlık mücadelesini sürdürerek 128. yılını doldurmuştur. Tüm meslektaşlarımın Avukatlar Günü’nü ve Baromuzun 128. kuruluş yıldönümünü kutluyorum. PENCERE Kâğıt Mendille Tuvalet Kâğıdı.. Kaç günden beri medyamızda ‘‘ciddiyetle’’ tartışılan bir konu var.. Başbakan RTE’nin özelden de özel danışmanı ve Amerika ile ilişkilerinde sağ kolu Cüneyd Zapsu, Başkan Bush’un ‘‘Neoconi’’lerine demiş ki: ‘‘ Bu adamı atmayın, kullanın!..’’ Altını çizelim: Kullanılacak adam kim?.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı!.. Zapsu eklemiş: ‘‘ Adamı bir deliğe itmeyin!..’’ İnanılacak şey değil; ama, ben kaç günden beri bu konuda yayın yapan çeşitli gazetelerin yalancısıyım... ? Ancak Zapsu’yu, RTE’yi, Neoconileri, Amerika’yı bir yana bırakıyorum; benim aklım Ali Sirmen’in bu konu için köşesinde yazdıklarına takıldı... Sirmen yazısında diyor ki: ‘‘Genelde insanlar taşınabilir ya da taşınamaz mallar kullanırlar. Kullanım değeri olan mallar, kullanım değerleri olduğu sürece alınıp satılabilirler, kullanım değerleri kalmayınca da bir kenara atılırlar; tıpkı işlevini yerine getirip kullanıldıktan sonra, artık hiçbir değeri kalmayan ve buruşturulup atılan sümük bulaşmış kâğıt mendiller gibi...’’ Ali Sirmen, Cüneyd Zapsu’nun olaya yaklaşımındaki ilginç felsefeyi irdeliyor; neoliberalizmin tüketim ekonomisindeki kurallarını dünya ölçeğindeki politikaya da uygulayan bir açıkgöz kişi karşısındayız... ? Ali’nin yazısında beni ırgalayan ne!.. Soru: Sirmen fikrini anlatmak için neden kâğıt mendili seçti?.. Çağdaş dünyanın tüketim ekonomisinde hızla kullanılıp atılan o kadar çok nesne var ki... Sözgelimi tuvalet kâğıdı!.. Kâğıt mendil ile tuvalet kâğıdı kardeştirler... Eskiden mendil bezden yapılırdı.. Tuvalet kâğıdı da yoktu.. Taharet bezi vardı.. Haddine düşmüşse kullan da at bakayım!.. Dünya çok değişti. ? Düşündüm taşındım, yazısında örnek olarak tuvalet kâğıdı yerine kâğıt mendili kullanmasını Sirmen’in kibarlığına bağladım... Ama ha kâğıt mendil.. Ha tuvalet kâğıdı.. Sonuçta bir şey değişmiyor.. Türkiye bugün bir zillet çukurunun içine düşmüştür.. Gırtlağına dek batmıştır.. Bu çukurdan çıkabilecek miyiz?.. Çıkmak zorundayız!.. Peki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı kendisini Amerika’ya kullandırmak için Neoconilerle pazarlık eden özel danışmanını kullanmaya devam edecek midir?.. Allahım ne hallere düştük!.. Bir Şeyler Değişiyor mu? ‘‘Silahı bırak masaya gel’’ dedi TC Başbakanı Tayyip Bey... Kime dedi bunu? Orası belli mi? Kendisiyle görüşmek isteyen DTP lideri nerdeyse tüm ömrü TBMM üyesi olarak geçmiş, deneyimli köy ağası Ahmet Türk Bey’e mi? Yoksa, yıllardır tutuklu olan Abdullah Öcalan’a mı? Dağlardakilere mi, kentlerdekilere mi? Kime? Edip Cansever ‘‘Masa da masaymış ha’’ diye yazmıştı. Evet, hangi masaya? Yemek masasına mı? Yuvarlak masaya mı? Dört köşe ya da uzun masalara mı? Her masanın ayrı bir öyküsü, bir anlamı vardır. ‘‘Gel masaya görüşelim’’ demek, ‘‘Şu anlaşmazlıkları çözümleyelim, bir anlaşma yolu bulalım’’ anlamına gelmez mi? ??? Ülkemizin dört köşesinde birbirinden acı olaylar! Yasalara karşı apacık işlenen suçlar, suçlular! Birini yakalasan, daha niceleri var! Polis, jandarma, asker, savcı, yargıç, milletvekili, yazar, gazeteci gerekenleri yapamamanın, yapacak güçte olup olmamanın şaşkınlığı içinde... TBMM’de bir ‘‘Tahkikat Encümeni’’ kurmuşlar. Bilerek öyle yazdım, İnceleme Komisyonu diye yazmadım! 1960 öncesini anımsatmak istedim. O günlerde de böyle bir komisyon kurulmuştu, en azılı DP’liler vardı içinde.. Politikacı, gazeteci, yazar kim varsa hepsini polis eliyle toplamaya kalkışmışlardı. Bayağı bir terör girişimiydi. Ama böyle bir iş kime yaradı derseniz.. kimseye yaramadı! Menderes iktidarının bir an önce Mayıs’ta yıkılıp gitmesine!.. ??? Yargıtay başsavcıları ötedenberi anayasa çizgisinde görev yaptılar. Cumhuriyet savcıları olmaları bunu gerektiriyordu... Atatürk Cumhuriyeti’ni korumak, kollamak, karşıt direnişleri önlemek... Yargıtay Başsavcısı Sayın Nuri Ok da, sonunda olup biten karışıklığı şu sözlerle aydınlatmak istedi: ‘‘Partiler bölücülük yapamaz. Cemaat, tarikat esaslarına dayanamaz. Mukaddes sayılan değerleri propaganda aracı olarak kullanamaz. Siyasal İslam ile bağlantılı, laiklik ve demokrasi karşıtı partileri anayasa reddetmektedir. Yargı, siyasallaşmaya açık tutulmak isteniyor. Partilerin, kendisi ve yandaşı için ne yaparsa yapsın hesabı sorulmasın düşüncesi kırılmalıdır.’’ Bir avukat, baroların toplantısında Adalet Bakanı’na, hapisteki bir avukatın ölüm orucu tuttuğunu anımsatmak istedi. Yaka paça yerlerde sürüklenerek depoya kapatıldı. En ilginç yanı da, toplantı salonundaki yüzlerce avukatın bu olaya gereken tepkiyi göstermemesi... Bu da suskunluğumuzun bir yeni örneği değil mi? ??? En yeni bir haber de, ABD’nin artık Tayyip Bey’e eski ilgisinin, sevgisinin kalmadığı!.. Ne demiş Zapsu Bey Amerikalılara, ‘‘Biz altı yedi yıl daha iktidarız. Siz Tayyip’i kullanmaya devam edin.’’ ??? İstanbul’un her yanı lalelerle donatıldı! Yeni bir Lale Devri’ne mi giriyoruz? Her şey tamam, bir lale eksikti, o da oldu? Farkında mısınız? Bir şeyler değişti gibi.. değişecek gibi!.. Av. Kazım KOLCUOĞLU İstanbul Barosu Başkanı lkemizin temel hukuk kurumlarından biri olan İstanbul Barosu 128 yıllık onurlu bir geçmişe sahiptir. 1876 Anayasası’nın getirdiği bir yenilikle, 13 Ocak 1876’da ‘‘Dava Vekilleri Tüzüğü’’ yayımlanmış olmasına karşın avukatlar o yıl içinde bir dernek kuramamışlardır. ‘Dersaadet Dava Vekilleri Derneği’nin kuruluş tarihi 5 Nisan 1878’dir. İstanbul Barosu’nun temelinin atıldığı o gün Avukatlar Günü olarak kutlanmaktadır. Savunma, yargının önemli bir kanadıdır. Yargılanan insanlar için savunma kutsal bir haktır. Bu gücün gereği Dersaadet Dava Vekilleri Derneği Osmanlı döneminde giderek güçlenmiş, özellikle savaş yıllarında zor günler, zor zamanlar yaşamıştır. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra dernek, üyelerini bir deftere kaydetmeye başlamış ve bugün Baro Levhası dediğimiz avukatlar listesi oluşmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra Türk hukukunun laiklik temeline oturtulmasıyla meydana gelen yenilikler savunma gücünün önemini daha da arttırmıştır. 3 Nisan 1924 yılında çıkarılan Muhâmât Kanunu gereği kurulan ‘‘Tefrik Meclisi’’, avukatlık mesleğiyle bağdaşmayan kişilerin tasfiyesi amacıyla İstanbul Barosu’nu feshetmiş, belgelerine el koymuş ve 960 üyesinin 482’sini çıkarmıştır. İstanbul Barosu buna sert tepki göstermiş; Adalet Bakanlığı, Baro’nun yetkilerini aynen kabul etmek zorunda kalmıştır. 1926 yılında çıkarılan bir kanunla ‘‘Muhâmi’’ sözcüğünün yerine ‘‘Avukat’’ sözcüğünün kullanılması kabul edilmiştir. İstanbul Adliye Sarayı’nın bir odasında faaliyet gösteren İstanbul Barosu, 1933 yılında Adliye binasında çıkan ve 2 gün süren yangında büyük zarar görmüştür. 45 yıllık Baro tarihinden geriye 896 sicil dosyası ve 2 sicil defteri kalmıştır. Yangından sonra kurulan ‘‘Müzaheret Heyeti’’ avukatların dosyalarından yararlanarak kısa zamanda dava dosyalarının büyük bir bölü Ü münün yenilenmesini sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik, sosyal ve hukuk alanında büyük değişimler göstermesi üzerine Avukatlık Yasası’nın yetersiz kaldığı görülmüş ve 1938 yılında yeni bir yasa yürürlüğe girmiştir İkinci Dünya Savaşı yılları, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler üyeliği ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni imzalaması, çok partili demokratik sürecin başlaması ve ülkede iktidarın el değiştirdikten sonraki antidemokratik gelişmeler Baro’yu hukuk mücadelesine itmiştir. 1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle Anayasa Mahkemesi kurulmuş, böylece siyasi iktidarların anayasayı ihlal etmelerinin önüne geçilmiştir. Savunmanın, Türkiye çapında örgütlenebilmesi için Türkiye Barolar Birliği kurulmuştur. Avukatlık Yasası’nda yeni değişikliklere gidilmiştir. Barolar daha demokratik bir yapıya kavuşmuştur. 1971 ve 1980 müdahaleleri, başta barolar olmak üzere tüm hukuk kurumlarını ve sivil toplum kuruluşlarını örgütlenme özgürlüğü ve daha fazla demokrasi mücadelesine zorlamıştır. 1982 Anayasası’na uyum yasaları kısıtlayıcı hükümler getirmiştir. Avukatlık Yasası da bundan payına düşeni almıştır. 10 Mayıs 2001 tarihinde yürürlüğe giren 1136 sayılı yasayı değiştiren 4667 sayılı Avukatlık Yasası’nda mesleki sorunların çözümünde önemli kazanımlar elde edilmiş olmasına karşın, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın ciddi sorunları devam etmektedir. Yasanın meslek sorunlarını yargının genel sorunlarından soyutlamaya olanak yoktur. Bu nedenle adil yargılanma hakkı kabul edilebilir bir sürede karar elde etme ve adil karara varma açısından öncelikle iyi ve hızlı işleyen, hak ve adaletin gerçekleşmesini sağlayan bağımsız yargının varlığı çok büyük önem taşımaktadır. Atatürk’ün isteğiyle Türk hukuk sisteminin laik ve çağdaş bir yapıya kavuşturulmasında önemli katkıları bulunan dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Boz CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle