18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN TÜPRAŞ’ta yargının son kararı beklenecek ? Esas kararın 25 Nisan’daki ilk duruşma sonrasında çıkabileceği belirtiliyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da ÖYK’nin kararının bekleneceğini belirtmişti. Ekonomi Servisi Özelleştirme Yüksek Kurulu, TÜPRAŞ’ta Danıştay 13. Dairesi’nin esasa ilişkin kararı gelinceye kadar beklenmesi yönünde karar verdi. Esas kararın 25 Nisan’daki ilk duruşma sonrasında çıkabileceği belirtiliyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da ÖYK’nin kararının bekleneceğini belirtmişti. Petrolİş Sendikası’nın açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı alan Danıştay, uygulama için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na 30 günlük süre vermişti. Son gün açıklama yapan idare, uygulama ile ilgili kararı Özelleştirme Yüksek Kurulu’na bırakmıştı. İdare, davayı esastan görüşecek olan 13. Daire’den çıkacak kararın beklenmesi gerektiğine dikkat çekerek TÜPRAŞ’ı şu aşamada geri almanın telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceğini belirtmişti. ÖYK de bu görüş doğrultusunda hareket ederek ilk duruşması yapılacak olan 13. Daire’deki davanın esastan sonuçlanmasının beklenmesini kararlaştırdı. İptal isteminin reddedilmesi durumunda süreçte sorun öngörülmüyor. İptal isteminin kabul edilmesi durumunda TÜPRAŞ özelleştirmesinde yeni bir süreç başlamış olacak. Petrolİş Sendikası, yürütmeyi durdurma kararının uygulanmaması halinde konuyu Avrupa Parlamentosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceğini kaydetmişti. 1998Sonrasında Türkiye’de Sabit Sermaye Yatırımları Ülkemizde 1998 yılının iktisadi ve siyasi anlamda öneminin henüz yeterince algılanmadığı düşüncesindeyim. Oysa 1998, tıpkı 24 Ocak 1980 ya da uluslararası sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği Ağustos 1989 gibi, Türkiye’nin önemli dönüşüm noktalarından birisidir. Türkiye 1998’de IMF ile Yakın İzleme Anlaşması’nı (Staff Monitoring Program) imzalamış idi. Bu anlaşma ile IMF artık Türkiye’de hükümetlerin bütçe uygulamalarından ücretlendirme ve istihdam koşullarının belirlenmesine, özelleştirmelerden başta sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere tüm sosyal hizmet harcamalarının uygulanmasına değin tüm iktisadi ve siyasi kararlarında ‘‘yakın izleme ve denetim’’ görevlerini üstlenmiştir. Dolayısıyla ‘‘1998’’ Türkiye’de 1980’den bu yana adım adım geliştirilen neoliberal programın bütün olarak yerleştirilmesinin meşru zemininin tamamlandığı yıldır. Neoliberal ideolojinin temel ilkesi, piyasanın kısa dönemci kârzarar mantığını ulusal ekonominin uzun dönemli kalkınma ve sosyal refah hedeflerinin önüne koymasında yatmaktadır. Bu ideoloji her şeyden önce finans sermayesinin ve ulusötesi şirketlerin küresel ölçekteki çıkarlarını gözeten bir sistemi meşru kılmayı amaçlamaktadır. Bu programla ülkemize uluslararası işbölümünde biçimlenen rol, Türkiye’nin bir ucuz işgücü ve ucuz ithalat cennetine dönüştürülerek, finans sermayesinin spekülatif hesaplarının serbestçe uygulandığı bir kumarhane masasına çevrilmesidir. Ulusal sanayinin de bu süreçte ulusötesi şirketlerin taşeronluğunu üstlenerek, ithalata bağımlı bir ‘‘montajhattı’’na dönüştürülmesi istenmektedir. ??? Bu programın iktisadi sonuçlarını en net olarak sabit sermaye yatırımlarının gelişiminde görmek olasıdır. Aşağıdaki grafikte 1997’den bu yana Türkiye’de toplam sabit sermaye yatırımlarının milli gelire oranları yıllar itibarıyla verilmektedir. Görüleceği gibi Türkiye, milli gelirine oran ile sabit sermaye yatırım performansını 1998’den bu yana hızla geriletmiştir. 2003sonrası ‘‘rekor hızıyla’’ büyüyen ekonomimiz henüz 1997’nin yatırım düzeyini yakalamaktan uzaktır. Yüzde 18 düzeyine ancak çıkabilmiş olan 2005’in yatırım oranı, 1990’lar ortalaması olan yüzde 23 ile karşılaştırıldığında, içinde bulunduğumuz büyüme sürecinin ne derece ‘‘sürdürülebilir’’, ne derece de ‘‘konjonktürel’’ olduğunu görmek son derece kolaydır. Yatırımların dağılımına bakıldığında ise kamunun artık yatırım işlevinden neredeyse vazgeçildiği açıkça görülmektedir. Kamu sektörünün yatırımları milli gelirin yüzde 5’inin de altına inmiş durumdadır. Oysa kamunun yatırım oranlarının 1980’ler ortaması yüzde 10’un üstünde idi. Dolayısıyla IMF gözetiminde devletin vatandaşlarına sağlık, eğitim gibi herhangi bir sosyal hizmet sunması artık mümkün gözükmemektedir. Devlet bundan böyle sadece kamu borçlarını çevirmeye programlanmış ve faiz dışı fazla yaratma hedefleriyle yetinen bir konuma sürüklenmiştir. Bu arada özel sektör ise finansal spekülatif kazançların cazibesine kapılarak uluslararası finans şebekesinin ‘‘sıcak para’’ mantığı içinde rant arayışı içine girmekte ve kamu sektöründe geriletilmiş olan yatırım boşluğunu dolduramamaktadır. Rakamlar bize Türkiye’nin sabit sermaye yatırımlarının reel olarak henüz 1997 düzeyine ulaşamadığını göstermektedir. Özetle, Türkiye 1998sonrası IMF gözetiminde geçirdiği 7 yılda üretken sermayesine henüz net yeni hiçbir katkı yapamamış durumdadır. Holding, enerji, turizm ve liman işletmeciliğinde büyümeyi hedefliyor Çelebi yatırım atılımında Ali Sami Yen Stadı karşılığında, TOKİ, G.Saray’a Seyrantepe’de stat yapacak. Cimbom’un yeni stadı TOKİ’den ANKARA (AA) İstanbul’da Hazine’ye ait Seyrantepe arazisine Galatasaray (GS) için yeni bir stat ve Şişli Etfal Hastanesi için de büyük bir sağlık kompleksi inşa edilecek. GS’nin yılan hikâyesine dönen Seyrantepe Projesi, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan başkanlığında Ankara’da gerçekleştirilen bir toplantı ile son şeklini aldı. Toplantıya Unakıtan’ın yanı sıra Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, GS Kulübü Başkanı Özhan Canaydın ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) yetkilileri katıldı. Galatasaray’ın Seyrantepe’ye ilişkin irtifak hakkından feragat etmesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de hazırlanacak yeni imar planı ile Seyrantepe’yi spor ve sağlık alanı olarak belirlemesi konusunda görüş birliğine varıldı. Bu çerçevede, Seyrantepe arazisinin 120 dönümü üzerinde GS’nin yeni stadı inşa edilecek. Geri kalan 264 dönümlük arazi ise Maliye Bakanlığı’nca Sağlık Bakanlığı’na tahsis edilecek ve burada yeni bir sağlık kompleksi kurulacak. Şişli Etfal Hastanesi de inşaat bittikten sonra buraya taşınacak. GS, Ali Sami Yen’i TOKİ’ye devredecek. TOKİ de hasılat paylaşımı yoluyla burayı değerlendirecek. Elde edilen kaynağın bir bölümü ile Seyrantepe’de Galatasaray için yeni bir stat yaptırılacak. ? Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Canan Çelebioğlu Tokgöz, Balkanlar, Kuzey Afrika, eski Doğu Bloku ülkeleri, Hindistan ve KKTC’yle yakından ilgilendiklerini bildirdi. Ekonomi Servisi Yer hizmetleri şirketi Çelebi Hava Servisi’nin temelini oluşturduğu, bugün ise faaliyet alanını genişleterek büyüyen Çelebi Holding, turizm, enerji ve liman işletmeciliğine soyunuyor. Yenilenebilir enerji, elektrik üretim ile dağıtımında yatırıma hazırlanan holding, İzmir limanıyla yakından ilgileniyor ve KKTC’de otel yatırımıyla da turizme giriyor. Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Canan Çelebioğlu Tokgöz, Çelebi Hava Servisi AŞ’nin yeni Genel Müdürü Samim Aydın ve Çelebi Holding Mali İşler Denetim ve İş Geliştirme Grup Direktörü Ümit Bozer, düzenlenen basın toplantısında, holdingin 2005 yılı performansını değerlendirerek yeni yatırım planlarını açıkladılar. Canan Çelebioğlu Tokgöz, Çelebi Holding’in yatırım planlarını açıkladı. İDDİALI HEDEFLER BELİRLEDİ Bozer’in verdiği bilgiye göre, Çelebi Holding’in 2005 gerçekleşmeleri ve hedefleri şöyle: ? Geçen yıl havacılıkta satış gelirleri 218.8 milyon YTL ve net kârı 31.2 milyon YTL. Kümülatif satış gelirleri 242.6 milyon YTL. ? Çelebi Hava Servisi’nin 142.9 milyon YTL kümülatif cirosu, holding payının yüzde 58’ini oluşturdu. ? THY yer hizmetlerindeki paylarını arttıracak. Kuzey Afrika’da Cezayir ve Fas, Orta ve Doğu Avrupa’da ise Macaristan’dan başlayarak Hırvatistan, Romanya ve Makedonya’da yer hizmetleri ve terminal işletmeciliğinde büyüme hedefliyor. ? KKTC Girne’de 5 yıldızlı 700 yataklı otel projesi var. Yatırım tutarı 48 milyon dolar. ? İzmir, Derince ve Haydarpaşa limanlarını takip ediyor. ? Elektrik dağıtım ve üretim varlıklarıyla ilgileniyor. ? 2008’de 400 milyon YTL, 2010’da ise 600 milyon YTL ciro hedefliyor. ? Şu anda 3 bin 400 olan çalışan sayısını 2008’de 4 bin 500, 2010’da 6 bine çıkarmayı planlıyor. Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Canan Çelebioğlu Tokgöz, holdingin 2006 yılı büyüme hedefini yüzde 14 olarak açıkladı. Tokgöz, enerji planlarıyla ilgili bir soru üzerine, ‘‘Bizim daha fazla hâkim ve bilgi sahibi olduğumuz alan dağıtım kısmıyla ilgili. Daha çok geri dönüşümle bağlantılı oluşabilecek enerji konuları bize ilginç geliyor. Üretim dağıtımla bağlantısı nedeniyle gündeme getirdiğimiz bir konu’’ diye konuş tu. Türkiye’de bu işe ilgi gösteren yabancı gruplar bulunduğunu anlatan Tokgöz, şunları kaydetti: ‘‘Bizim de kontakta olduğumuz danışman gruplar var, bu konuda yabancılara danışmanlık yapan... Dolayısıyla onlar aracılığıyla yaptığımız görüşmeler var. Mutlaka bir yabancı grupla birlikte olmayı arzu ediyoruz. Yüzde 100’ünü tek başına yapacağımız bir alan değil.’’ Haydarpaşa’yı limandan çıkarıp Galataport gibi düşünmek gerektiğini vurgu layan Tokgöz, ‘‘Çok büyük proje. Tek başına girmemiz söz konusu değil’’ dedi. Çelebi Holding Mali İşler Denetim ve İş Geliştirme Grup Direktörü Bozer de Çelebi Hava Servisi’nin 142.9 milyon YTL kümülatif cirosuyla holding payının yüzde 58’ini oluşturduğunu ifade etti. Bozer, mevcut faaliyet alanlarından havacılıkta Gazipaşa, Bodrum, Sabiha Gökçen ve Antalya 1. terminal için işletme ihalelerinde beklentileri bulunduğunu dile getirdi. Türkiye’yi PVC pencere ile tanıştıran PİMAŞ, sektöre adını vermenin bedelini ödüyor ORTAKLIK ARAYIŞI Pimapen ‘Pimapen’e karşı Ekonomi Servisi Türkiye’nin ilk PVC pencere üreticisi sayılan ENKA Grubu’na bağlı Pimapen, sektöre adını vermenin bedelini ödüyor. 1982’de ilk profil üreticisi olarak piyasaya giren firma, şimdi “Dr. Pimapen” adıyla rakiplerinden ve irili ufaklı binlerce pencere üreticisinden sıyrılmaya çalışıyor. PİMAŞ AŞ Genel Müdürü Oktay Alptekin, Prag’da yapılan bayi toplantısında, özellikle Rusya’da kurdukları Erwin Rus adlı PVC pencere üreticisi şirket hakkında bilgi vererek özetle şunları vurguladı: ? PİMAŞ, Türkiye’de ilk PVC pencereyi Pimapen markasıyla üreterek sektöre adını verdi. Bu bize pek yaramadı. PVC taktıran pimapen taktırdım diyor, iyi Mey İçki, 3 ayrı grupla flörtte İSTANBUL (AA) Tekel’in alkollü içecekler bölümünü 27 Şubat 2004 tarihinde Özelleştirme İdaresi’nden devralan Nurol, Limak, Özaltın ve TÜTSAB konsorsiyumu tarafından Mart 2004’te kurulan Mey İçki’nin, ortaklık için Avrupa ve ABD’li 3 grupla çalışmalarının devam ettiği bildirildi. Limak İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, ortaklık için 3 yabancı grupla bu yılın başından beri görüşmelerinin sürdüğünü belirtti. Özdemir, ‘‘Ne zaman sonuçlanır bilmiyoruz. 3 grup da Batı’dan, Avrupa ve ABD kökenli...’’ diye konuştu. Özdemir, şirketin değeri için bir rakam telaffuz etmenin de doğru olmayacağını söyledi. Tekel’in bağlı ortaklığı olan Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret AŞ, 292 milyon dolara Şubat 2004’te NurolLimakÖzaltınTÜTSAB Ortak Girişim Grubu’na devredilmişti. ? Türkiye’de 55 profil, 5 bini aşkın pencere üreticisinin bulunduğu sektörde her pencereye “pimapen” dendiği için, gerçek Pimapen, “Dr. Pimapen” diye reklam yaparak farkını ortaya koymaya çalışıyor. si kötüsü, fatura bize çıkıyor. ‘Dr Pimapen’ konumlandırılmasını jenerikten kurtulmak için seçtik. ?Miktarsal pazar payımız yüzde 13, cirosal payımız yüzde 16. Üretim kapasitemiz 33 bin ton profil. Yüzde 30’unu ihraç ediyoruz. Cironun yüzde 24’ü ihracattan. Bu yıl ciro hedefimiz 78 milyon, ihracat hedefimiz 21 milyon dolar. ? Sektörde 55 firma profil üretiyor. 5 binin üzerinde pencere üreticisi var. 80 bin kişi çalışıyor. Toplam pencere pazarı profil, cam, üretim, montaj dahil 1.5 milyar dolar. Sektör son 4 yılda her yıl yüzde 15 büyüdü. Rusya’da referandum ? 13 yıldır Türk Pimapen markasıyla ihracat yapıyoruz. 2005 yılı sonlarında en çok ihracat yaptığımız Rusya’da Enwin Rus’u kurduk, yine Pimapen markası ile çalışıyoruz. Ama tekstil markaları teşvik görüyor, biz görmüyoruz. Herkes kendini yabancı markaymış gibi yuttururken biz direniyoruz. Ama anlamı kalmadı. Mayısta Rusya bayilerimize “Pimapen’de devam edelim mi değiştirelim mi” diye soracağız. THY, Türkiye’nin ilk ‘IOSA Operatörü’ ? Ekonomi Servisi Türk Hava Yolları (THY) uçuş emniyeti konusunda dünya çapında ilk standart olan ve Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) tarafından verilen Türkiye’nin ilk ‘‘Havacılık Emniyet Standartı’’ IOSA belgesini aldı. Sözkonusu belge THY’ye İstanbul’da düzenlenen ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın da katıldığı toplantıda, IATA Başkanı Giovanni Bisignani tarafından verildi. Belge, tüm dünya havacılık otoriteleri tarafından kabul ediliyor. Havayolu şirketleri en geç 31 Aralık 2007’ye kadar IOSA denetiminden geçmek zorunda. Programda şirketlerin ortak organizasyon ve yönetim, uçuş operasyonları, mühendislik ve bakım, operasyonel kontrol ve uçuş dispatch, yer işletme, kargo, kabin hizmetleri, operasyonel güvenlik kriterleri değerlendiriliyor. PİMAŞ AŞ Genel Müdürü Alptekin devletten marka desteği istedi. BDDK BAŞKANI YEMİN ETTİ B İ L G İ TO P L U M U NA D O Ğ RU / Ö Z L E M Y Ü Z A K [email protected] Yardımcısı Lütfi Elvan. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci, aynı zamanda İYK Başkanlığı’nı da üstlenen Ali Babacan ve TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı’nın açılış konuşmalarını yaptığı panelde müzakere sürecinde neler yapıldığı en yetkili ağızlardan anlatıldı. İyi de oldu. Ancak bu bilgilendirmelerin düzenli olarak yapılması gerekmiyor mu? AB ile uyum kapsamında hükümet cephesinden adım atılmadığı yolunda haberlerin ayyuka çıkması neden bekleniyor? Panele katılan değerli uzmanların satır aralarında vermeye çalıştıkları mesajlar ise hayli ilginçti. Örneğin Büyükelçi Bozkır, AB ile müzakere sürecini bisiklete binmeye benzetti. ‘‘Ancak pedal çevirdikçe ilerlersiniz’’ derken bir anlamda hükümete de gizli bir eleştiri yöneltmiyor muydu? Bilgin, yeniden görevinin başında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanlığı’na yeniden atanan Tevfik Bilgin, Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu huzurunda yemin ederek görevine başladı. Bilgin, Başkanlar Kurulu salonunda, Yargıtay Başkanı Osman Arslan başkanlığındaki Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu’nda şöyle yemin etti: ‘‘BDDK Başkanı olarak görevimin devamı süresince, görevimi tam bir dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile yöneteceğime, kanun hükümlerine aykırı hareket etmeyeceğime ve ettirmeyeceğime namusum ve şerefim üstüne yemin ederim.’’ Son günlerde medyanın diline sıkça doladığı AB’nin mali işbirliğini rafa kaldıracağına yönelik haberlerle ilgili işin özünü en yetkili ağızlardan dinledik. Karşımıza acı, hatta trajikomik bir tablo çıktı. Meğerse koca Türkiye Cumhuriyeti, kendisine AB’den hibe edilen parayı yönetecek insanların sayısını bir türlü denkleştiremediği için mali işbirliği donma noktasına gelmiş. İlk aşamada 2005 için ayrılan yaklaşık 1 milyar Avro’nun AB kasasına geri dönmesi söz konusu. Gerekçe ise Ankara’nın ‘‘bu hibe parayı idare etme kapasitesinin bulunmaması’’. AB’nin Türkiye’ye hibe parayı vermesinin koşulu, bu parayı yönetecek idari kapasitenin oluşturulması. Aslında ilk başta belli bir yapılandırılmaya gidildi. 14 Şubat 2002’de Türkiye ve AB Komisyo 25 Kişi Bulamazsan 1 Milyar Avro Uçar Gider Karşımıza çıkan tablo acı, hatta trajikomik. Meğerse koca Türkiye Cumhuriyeti, kendisine AB’den hibe edilen parayı yönetecek insanların sayısını bir türlü denkleştiremediği için mali işbirliği donma noktasına gelmiş. nu arasında imzalanan mutabakat zaptı ile Merkezi Finans ve İhale Birimi (MFİB) oluşturuldu. MFİB, Türkiye’de AB tarafından finanse edilen programlar çerçevesinde gerçekleşen hizmet, mal, iş ve hibelere ilişkin ihalelerin genel bütçeleme, ihaleye çıkma, sözleşme imzalama, ödeme, muhasebe ve mali raporlama bakımlarından tek sorumlu. Anlayacağınız iş çok. Eee, gelen para da az değil, yaklaşık her yıl 500600 milyon Avro’nun yönetilmesi söz konusu. Bugüne kadar çalışan personel sayısı 55. Ancak olması gereken rakam 80. Yani topu topu 25 kişi bulunamadığı için AB ile bu sorun yaşanıyor. Avrupa Birliği Genel Sekreteri Büyükelçi Oğuz Demiralp’e ‘‘Neden personel bulunamıyor’’ sorusunu yönelttik. İşe alınacak kişilerde devlet memuru olması ve iyi İngilizce bilgisi şartı arandığını söyleyen Demiralp, kişilerin çalıştıkları kurumların izin vermekte isteksiz olduklarını, bu yüzden sayının 80’e çıkamadığını söyledi. Daha sonra MFİB’nin internet sitesinde de dolaştığımızda ‘‘Geçici görevli personel aranıyor’’ duyurusu ile karşılaştık. Bu hiçbir şekilde anlaşılabilir bir durum değil. Size bir para veriliyor; tek koşul, bunu doğru yönetmeniz ve siz bunu yönetecek yapılanmayı oluşturamıyorsunuz. Demiralp, dün TÜSİAD tarafından düzenlenen ‘‘AB ile müzakere süreci: Orta vadeli perspektif’’ konulu panelin konuşmacıları arasındaydı. Zaten panel, AB ile Müzakere Sürecini İzleme ve Yönlendirme Komitesi’nin (İYK) üyelerinden oluşuyordu. AB Komisyonu nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi Volkan Bozkır, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Emin Zararsız ve DPT Müsteşar Yunanistan şimdi de Tekfenbank’la ilgileniyor ? ATİNA (AA) Yunan bankalarının Türk bankacılık sektörüne ilgisi sürüyor. Ethniki (Ulusal) Bank’ın Finansbank’ın kontrol hisselerini satın almasından sonra, Yunanistan’ın ikinci büyük bankası Alpha Bank’ın da Tekfenbank ile ilgilendiği ileri sürüldü. Atina’da yayımlanan finans gazetesi İmerisia’nın haberinde, Alpha Bank yönetimi ile Tekfenbank’ın sahibi Tekfen Holding arasında müzakerelerin sürdüğü belirtildi. Alpha Bank’tan, üst düzey bir banka yetkilisi, ‘‘Türkiye ve Ukrayna bankacılık sistemlerinde var olmak istiyoruz. Uygun fırsatları değerlendiririz’’ dedi. Alpha Bank, Denizbank’ı satın alacağına ilişkin Yunan basınında çıkan haberleri yalanlamıştı. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle