17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2006 SALI 4 HABERLER Erdoğan’ın danışmanının ABD ziyaretinden Dışişleri Bakanlığı’nın haberinin olmadığı ortaya çıktı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Atmayın! Kullanın!’ Geçen hafta cuma günü Amerikan Girişim Enstitüsü’ne (AEİ) konuk olan, Başbakan’ın özel danışmanı Cüneyd Zapsu’nun konuşması insanın tüylerini diken diken edecek cinstendi. Bakın neler diyordu Cüneyd Zapsu: ... Bu adamdan yararlanmayı bilmelisiniz... Devirmeye çalışmak yerine, delikten aşağı süpürmek yerine onu kullanın. Bakın bugünkü durumda alternatifiniz kim? Eğer özel danışmanı, ABD’li düşünce oluşturuculara, Türkiye Başbakanı için; ‘‘Bu adamı atmayın! Kullanın!’’ diyorsa ve bu başta iktidar, bütün kamuoyunda büyük bir tepkiye neden olmuyorsa durum gerçekten çok vahim demektir. Bir ülkenin başbakanı, kendi halkı tarafından, kendi sorunlarının çözülmesi, kendi ülkesinin çıkarları doğrultusunda hareket etmesi için seçilir. Bu durumda biri çıkıp, süper güce, ‘‘Bunu atma kullan’’ diyebiliyorsa eğer, o ülkenin insanları oturup düşünmelidirler; ‘‘Biz nerede yanlış yaptık’’ diye. ??? Genelde insanlar değil, taşınabilir ya da taşınamaz mallar kullanılırlar. Kullanım değeri olan mallar, kullanım değerleri olduğu sürece alınıp satılabilirler, kullanım değerleri kalmayınca da bir kenara atılırlar, tıpkı işlevini yerine getirip kullanıldıktan sonra, artık hiçbir değeri kalmayan ve buruşturulup atılan sümük bulaşmış kâğıt mendiller gibi... Gelişmiş piyasa ekonomilerinde, kullanılan malların kullanım süreleri üzerinde yazılıdır ve satıcının malının geçerliliğiyle ilgili sorumluluğu o süre ile sınırlıdır. Ama kullanım miadı dolmadan, işlevini yerine getiremez hale düşen mal, hukuki deyimiyle ayıplı maldır ve satıcısı da bundan sorumludur. Satıcı, zamanından önce kullanılamaz hale gelen mal için, ‘‘Bunu atmayın, kullanın, daha kullanılabilir’’ diyerek sorumluluğundan kurtulamaz; ya kullanılabilir yeni bir mal bulup vermek zorundadır ya da tazminat ödemek... Tabii siyaset arenasında kullanılacak adam pazarlamak, her ne kadar özünde, kullanılabilecek kâğıt mendil satmak ile aynı gibi görünse de biraz daha karmaşık bir iştir. Beceriksizliği yüzünden miadından önce kullanılamaz hale gelen kişinin yerine hemen bir yenisini oluşturmak kolay değildir. Bu gerçeği, pazarlayıcı kadar alıcının da iyi bilmesi gerekir. Çağımızda kullanılacak adam piyasasının en büyük alıcısı ABD, son yıllarda bu alanda isabetli seçimler yapmadığının birçok örneğini sermiştir gözler önüne... ??? Ben hiçbir TC Başbakanı’nın kullanılacak adam olduğunu düşünmüyorum ve o makama gelmiş hiç kimseyi de bu biçimde nitelendirmiyorum. Bunun nedeni her o makama gelen kişiye değil, ülkeme duyduğum saygıdır. Ama benim bu yorumum ABD’yi ilgilendirmiyor tabii ki. Orada yaşayan reel politikçi siyaset yapıcıları, dünyanın dört bir yanında kullanılacak adam arayıp almaya koyulmuşlardır. Bush’un Ortadoğu politikası şekillendikten sonra, ABD açık açık şu gerçeği söylemeye başlamıştı: Bir süre sonra Başkan Bush Irak’a müdahale edecek, o sırada emin olun ki, Türkiye’nin başında bugünkü insanlar bulunmayacak. (Ecevit ve koalisyon hükümeti kastediliyordu.) Gerçekten de öyle oldu. ABD, AKP iktidarını ve Tayyip Erdoğan’ı kendi amaçları için kullanmak üzere dizayn edilmiş bir model ve lideri olarak gördü. (Ben böyle bir şeyi iktidara da, Tayyip Bey’e de kondurmadığımı bir daha yineleyeyim.) Ne var ki, ABD kullanımdan memnun kalmadı ve bu malı artık atmaya niyetli olduğunu belirtti. Bu durumda Sayın Zapsu’nun Amerikalılara, ‘‘Bu adamı atmayın, kullanın!’’ diyecek yerde, ‘‘Bu adam Türkiye’nin Başbakanı, tabii ki ülkesinin yararına bir politika izleyecek, ortak noktalarınızı bularak, buradan ortak çıkarlarınıza uygun bir politika oluşturmanız akıllıca olur’’ demesini beklerdim. Demedi, belki de diyemedi. Ayıp yalnız Zapsu’nun değil hepimizindir. Neyse işin ciddi yönünü bir yana bırakıp Yahya Kemal’in bir şiirini, kullanım süresinin dolmasından önce bir kenara atılan kullanılanlara uyarlayarak noktalayayım yazıyı. ‘‘Kullanılmak değil politikada hayatın en zor işi, müşkil odur ki, yeterince kullanılamadan atılır bazen kişi.’’ Zapsu sıkıntısı sürüyor Cüneyd Zapsu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’de yaptığı konuşma nedeniyle sıkıntıya neden olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Cüneyd Zapsu’nun ziyaretinden Dışişleri Bakanlığı’nın haberinin olmadığı ortaya çıktı. Diplomatik kaynaklar, ‘‘Zapsu’nun ziyaretine ilişkin bizde bilgi yok’’ derlerken ziyareti ‘‘Başbakanlık’ın tasarrufu’’ şeklinde değerlendirdiler. ‘‘Çok sayıda danışmanın, belli yetkilerle çeşitli yerlerde’’ konuştuğunu belirten diplomatik kaynaklar, bu du ? Diplomatik kaynaklar, Cüneyd Zapsu’nun tartışılan sözleriyle gündeme gelen ABD ziyaretini ‘‘Başbakanlık’ın tasarrufu’’ diye değerlendirdi. Konuya ilişkin değerlendirme yapan emekli bir diplomat ise Türk devlet geleneğinde bu tür hassas konuların danışmanlar aracılığı ile yürütülmesi gibi bir uygulamanın olmadığına işaret etti. ruma örnek olarak, ABD’de düzenlenen TürkAmerikan Konseyi toplantısında yapılan konuşmaları gösterdiler. Zapsu ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli 67 Nisan’da bazı toplantılara katılarak Türkiye’nin hassasiyet gösterdiği bazı dış politika başlıkları konusunda görüşlerini açıklamışlardı. Eski ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi Richard Perle başkanlığında yapılan ve yeni muhafazakârların katıldığı toplantıda, ABD’de tepkiye neden olan Hamas’ın Ankara ziyareti gündeme gelmişti. ABD’li yetkililerin, ‘‘Siz Hamas ile görüştünüz. Biz de PKK ile mi görüşelim’’ yönündeki sözlerine karşı Zapsu’nun ‘‘Görüşmüyor musunuz zaten’’ yanıtı tartışma yaratmıştı. Konuya ilişkin değerlendirme yapan emekli bir diplomat ise Türk devlet geleneğinde bu tür hassas konuların danışmanlar aracılığı ile yürütülmesi gibi bir uygulamanın olmadığına işaret ederek ‘‘Yetkisiz kişilerin verdi ği sözlerin, yaptığı değerlendirmelerin Türkiye’yi bağlaması söz konusu. O zaman bin bir emekle oluşturulan devlet politikanız nerede kalır’’ değerlendirmesini yaptı. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ile Dışişleri Bakanlığı arasında Türkiye’ye ilişkin derin görüş ayrılıkları olduğu biliniyor. Pentagon, 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden sonraki süreçte AKP hükümetini her platformda eleştirmeye başlamıştı. Zapsu’nun temas kurduğu isimlerin Pentagon bağlantılı olması da dikkat çekmişti. Meclis Başkanı, Başbakan’dan tüm siyasi parti liderlerine gül vermesini istedi ZAPSU Arınç’tan Erdoğan’a DTP mesajı ? Kutlu Doğum Haftası konuşmasını ağlayarak yapan Arınç, tüm liderlere gül göndermesini istediği Erdoğan’a ‘‘Bu gül demetinden, kendilerine görüşmemek üzere ambargo koyduğunuz siyasi partiyi de ihmal etmeyin’’ diye seslendi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Vekili ve TBMM Başkanı Bülent Arınç, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan, tüm siyasi parti liderlerine birer gül göndermesini istedi. Kocatepe Camisi Konferans Salonu’nda düzenlenen ‘‘Kutlu Doğum, Hz. Peygamberi Anma ve Peygamberlere Saygı Haftası’’ töreni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tezhip sergisinin açılışını yapmasıyla başladı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e sabah Bosna Hersek’e gitmeden önce bir gül demeti sunmak istediğini, ancak bunu gerçekleştiremediğini belirtti. Gülü verdikten sonra Cumhurbaşkanı Sezer’e ‘‘Bu gülü merhum Aliya İzzetbegoviç’in kabrine koyun’’ demeyi düşündüğünü kaydedenArınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Ancak Sayın Başbakanım sizden bir ricam var: Şehit yarbayımızın cenazesinde bir şey yapın. Bütün siyasi parti liderlerine, Deniz Baykal Sayın Genel Başkanımdan başlayarak bütün milletin temsilcilerine gül verin. Meclis bahçesinde güzel güllerimiz var. Bugün Peygamberimizin doğum günü. Hiç endişe etmeyin, laiklik filan da çiğnenmez. Bu Peygamber sevgisidir. ‘Gününüz hayırlı olsun, bereketli olsun, size başarılar diliyorum’ derseniz güzel bir davranış örneği göstermiş olursunuz.’’ Başbakan’dan, isim vermeden DTP’nin de ‘‘gönlünü almasını’’ isteyen Arınç, şöyle devam etti: ‘‘Bu gül demetinden, kendilerine görüşmemek üzere ambargo koyduğunuz partiyi de ihmal etmeyin. Ambargolar, ölçüler konabilir ama eminim onlar da Peygamber dendiği zaman yollara dökülen Diyarbakır halkından farklı olmayacaktır. Peygamber sevgisi hepimizi kuşatmıştır. Bu noktada hiçbir sınır, hiçbir ambargo, ön şart yok. Bu güzel sevgi hepimizi kucaklıyor. Hepimiz bu ülkenin insanıyız. İhtiraslarımızı, kızgınlıklarımızı, kavgalarımızı bir kenara koyalım.” İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN CHP Meclis’e taşıdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın özel danışmanı Cüneyd Zapsu’nun ABD temasları sırasında verdiği ‘‘Başbakan’ı devirmeye çalışmaktansa onu kullanın’’ mesajı TBMM gündemine taşındı. CHP’li Berhan Şimşek ve Mustafa Yılmaz, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdikleri soru önergelerinde ‘‘ABD sizi kullanıyor mu? ABD’nin desteğiyle mi iktidar oldunuz’’ sorularına yanıt istediler. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli ile Cüneyd Zapsu’nun ABD temasları siyaset gündeminde öne çıktı. CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde şu sorulara yanıt istedi: ‘‘Bu temaslar esnasında söyleyecekleri sözlerden haberdar mıydınız? ‘Başbakan’ı kullanın’ sözlerini söylemesi için danışmanınıza herhangi bir tavsiye veya telkinde bulundunuz mu? ABD sizi kullanıyor mu? Siz, ABD’nin desteğiyle mi iktidar oldunuz? Şimdi tekrar iktidar olmak için ABD desteğine ihtiyaç duymanızın, ABD’den medet ummanızın sebebi nedir?’’ CHP Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz da ‘‘Zapsu, Başbakan’ın kullanılmaya müsait olduğunu açıkça ifade etmiş ve 70 milyonun onuruyla oynamıştır’’ dedi. Yılmaz, Erdoğan’a ‘‘Bu, Türk halkına hakaret değil midir? Delikten ne süpürülür, süpürüp atmayın, derken Türk Başbakanı neye benzetilmeye çalışılmıştır?’’ sorularını yöneltti. [email protected] ABD KONGRE ÜYESİ ANKARA’DA GAZALCI KONUYU TBMM’YE TAŞIDI ‘Hamas hakkında ayrı düşünüyoruz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Amerikan Kongresi Üyesi ve TürkiyeABD Dostluk Grubu Eş Başkanı Robert Wexler, ABD’nin Hamas’ın Ankara ziyaretinden rahatsız olduğunu ifade etti. Wexler, ‘‘Hamas, terörist bir örgüttür. Bu konuda Türkiye ile farklı düşünüyoruz’’ dedi. Ankara’da temaslarda bulunan Wexler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu ziyaret etti. GülWexler görüşmesine ilişkin olarak diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Gül’ün, Wexler’e, PKK konusunda Türkiye’nin tahammülünün kalmadığını söylediği öğrenildi. Wexler da örgütün finans kaynaklarının kesilmesi ve istihbaratla ilgili somut adımlar atıldığına işaret ederek zamana ihtiyaçları olduğunu kaydetti. Wexler, Hamas heyetinin Türkiye’yi ziyaretini eleştirerek, bu konuda görüş ayrılığı bulunabileceğini, ancak artık ileriye bakmaları gerektiğini belirtti. Görüşmenin ardından açıklama yapan Wexler, ‘‘Hamas terörist örgüttür. Bu, hem bizim için, hem de AB için böyledir. Terör örgütlerine demokratik hakları kullanmasına izin verilmemeli’’ dedi. Hamas liderinin Türkiye’ye gelmesini doğru bulmadığını söyleyen Wexler, ‘‘Bu konuda Türk yetkililerle farklı düşünüyoruz’’ dedi. Wexler, bu farklılığın diğer konulardaki ilişkileri etkilemeyeceğini kaydetti. İçişleri Bakanı’na Gülen sorusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde Fethullah Gülen için verdiği belgeyi TBMM gündemine taşıdı. Gazalcı, dün TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Gülen’in avukatlarının isteği üzerine verilen belgenin mahkemeye sunulduğuna dikkat çekti. Belgede, ‘‘Gülen’in üyesi olduğu veya olmadığı halde kendisiyle ilişkilendirilen vakıf, dernek, eğitim kurumları ve sair kuruluşlarla gerçek ve tüzelkişilerin 3713 sayılı TMY kapsamında örgüt olmadıkları, terör yöntemlerine başvurmak suretiyle anayasal düzeni değiştirmek amacını gerçekleştirmek için bir araya geldiklerine ve eylemde bulunduklarına dair bilgi ve belgeye rastlanmadığından söz konusu kişi 3713 sayılı yasa kapsamında değerlendirilmemektedir’’ denildiğini vurgulayan Gazalcı, İçişleri Bakanı Aksu’ya şu soruyu yöneltti: ‘‘Emniyet Genel Müdürlüğü’nün mahkeme bir istemde bulunmamasına karşın, avukatların Bilgi Edinme Yasası’na göre verilmiş olsa bile, ‘Gülen dinler arası barış ve hoşgörü için çalışıyor, bu çalışmalarından dolayı terör örgütlerinin hedefi oluyor’ gibi yoruma dayalı bir belge vermeye yetkisi var mıdır?’’ asirmen?cumhuriyet.com.tr ANMA FATMA NURİYE KORUR ölümünün 26. yılında seni özlemle anıyorum canım anneciğim.. FATMA EMİNE GÖKSU Yargının siyasi iktidarın etki alanı dışında kalması yargı bağımsızlığının temel ilkelerinden birisidir. Her siyasi iktidar da bunu kabul ve ilan eder. Sonra ne olur, çeşitli yöntemlerle iktidarlar yargıyı etkilerler. Ancak, Türkiye’de farklı bir durum daha vardır. Türkiye’de iktidar, Meclis ve hükümetle sınırlı değildir. Ordunun, yargının, bazı anayasal kurumların (RTÜK, YÖK gibi) ve Cumhurbaşkanlığı’nın da iktidar içinde bir rolü ve ağırlığı söz konusudur. Böyle olunca, ‘‘kuvvetler ayrılığı’’ diye ifade edilebilecek bir durum ortaya çıkar. Bu kuvvetler ayrılığı Batı’da anlaşılandan biraz farklıdır. Çeşitli kuvvetler ayrı ayrı eğilimler göstererek iktidarı paylaşırlar. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Batı kampı içinde yer aldı. Batı kampının 1990’lara kadar ana hedefi, ‘‘komünizm’’ tehlikesine göre örgütlenmekti. Türkiye, en büyük ‘‘komünizm tehlikesi’’ sayılan Sovyetler’e komşu olduğu için en antikomünist ülke olarak ün yaptı. SiyasetYargı İlişkisi Yargımız, Ordumuz, Cumhurbaşkanlığımız, Başbakanlığımız ve de Meclisimiz komünizm tehlikesine karşı birlik oldular. Son 50 yılımıza komünizm tehlikesi yön verdi. Bütün kurumlarımız bu anlayış içinde örgütlendiler. Komünizm tehlikesine en sert karşı çıkışları ise ülkücü milliyetçilik yaptı. Komünizmle mücadele adı altında Türkiye’de milliyetçi mukaddesatçı bir kültür örgütlenip güçlendirildi. ??? Komünizm tehlikesi Sovyetler’in dağılmasıyla birlikte ortadan kalkınca, bu kez Türk devletine yön veren anlayış iki temel tehlikeyi ifade etti: Bölücülük ve şeriatçılık. Bölücülük tehlikesi bir iktidar sorunu olmaktan çok bir asayiş sorunu olarak bir anlam kazandı. Şeriatçılık ise iktidar adayıydı. Seçimlere giriyorlar, Meclis’te partilere sahip oluyorlardı. Askeri darbeler döneminde komünistler ezilirken arada şeriatçılar da hizaya sokuluyordu. Devlet güçleri, darbe dönemlerinde komünizme karşı dini bir kalkan olarak kullanırken bile, şeriatçılara dikkat ediyorlardı. ??? Refah PartisiDoğru Yol Partisi koalisyonuyla Necmettin Erbakan’ın başbakan olması yeni bir durumdu. Böyle bir hükümetin bertaraf edilmesi gerekiyordu. 28 Şubat 1997 tarihindeki Milli Güvenlik Konseyi kararıyla başlayan süreç içinde Meclis dışındaki devlet güçleri ittifak halinde bu hükümeti tasfiye etmeyi başardılar. Bu süreçte ordu, yargı, bürokrasi büyük bir ittifak içinde hareket ettiler. Bunlara medya da destek verdi. AKP’nin Meclis’te tek başına çoğunluğu sağlaması ise, artık yeni ve zor bir durumdu. Bir şeyler yapılmalı ve bu hükümet her istediğini yapamaz şekilde kontrol altında tutulmalıydı. Ancak tek başına iktidar gerçeği işleri zorlaştırıyordu. Siyaset yargı ilişkisi bu sistem içinde daha da önem kazanmıştı. Şemdinli olayından TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesine kadar birçok temel karar yargının denetimi altındaydı. Hükümet elinin kolunun bağlandığını hissediyordu. Buna bir de Cumhurbaşkanı’nın onayı gereken müsteşar ve genel müdür atamaları eklenince çatışma ve gerilim yeni boyutlara taşınıyordu. ??? Yargı, tabii ki siyasi baskıdan, siyasi iktidarın müdahalesinden özgür olmalıdır. Ancak Türkiye’deki durum bununla sınırlı değil. Yargı aynı zamanda otoriter devlet anlayışının da baskısı altında. Çeşitli askeri darbeler, komünizmle mücadele kültürü bütün kurumların içine sindiği gibi yargının ve hukuk sisteminin de içine sinmiş durumda. Bu nedenle Avrupa Birliği’ne uyum süreci içinde birçok demokratik değişiklik yapılmasına rağmen, düşünce ve ifade özgürlüğünün hâlâ sorun olması, bu geleneğin ve bu alışkanlıkların hâlâ sürdüğünü gösteriyor. Otoriter devlet anlayışı, demokratik devlet anlayışını hâlâ baskı altında tutmaya devam ediyor. ??? Türkiye’de yargısiyaset ilişkisi sorunlu. Ancak tek sorunlu olan alan bu değil. Bütün devlet kurumlarına ciddi bir şekilde siyasi tercihler sinmiş durumda. Bu nedenle yargının siyasetten özgürleşmesi tek başına mümkün bir olay gibi görünmüyor. Türkiye’nin demokrasi tercihini netleştirmesi, özgürlük tercihini netleştirmesi ve bu tercihlerini bütün kurumlara yayacak şekilde yeniden örgütlenmesi gerekiyor. Türkiye’nin köklü bir anlayış değişikliği içinde yeniden örgütlenmesi gerekiyor. İşte o zaman yargının siyasallaşmasıyla hesaplaşmamız mümkün olabilir. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle