11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2006 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Vedat Günyol 95 Yaşında Yazıları ışık saçtı, yaşamının sonuna doğru da hem kısaldı hem de yoğunlaştı. Aziz Nesin gibi o da, son yıllarında, köktendinci gelişmeleri, ülkemiz ve dünyamız için karanlığa dönüş tehlikesi olarak niteledi, son yazılarını hep o tehlike üzerine yazdı. Müttefik BÜYÜK DEVLETLE ittifak içinde olmak, her girişimine ortak olmak anlamına gelmez. Ortaklığın sınırlarını da söz konusu ittifakın kuralları çizer. Türkiye’nin ABD ile en önemli ittifakı NATO. Orada da irili ufaklı bütün üye devletlerin oybirliği aranır. Başka bir deyişle, ABD kendi hesapları için yaptırmak istediklerini her üyenin rızasını almadan yaptıramaz. Doğrudur, ABD ile Türkiye’yi birbirine bağlayan başka anlaşmalar, sözleşmeler de vardır. Hatta bunlar o kadar çoktur ki, zaman zaman iki devlet arasında bir ‘‘stratejik ortaklık’’tan söz edenler bile çıkar. Oysa, stratejik ortaklık olabilmesi için iki devlet arasında bütün stratejilerde ortaklık bulunması gerekir. Ama ABD bir ‘‘dünya devleti’’, Türkiye ise, olsa olsa, bir ‘‘bölge devleti’’. Irak savaşı da gösterdi ki büyük devletin hesapları onu bu bölgede silahlı girişime itse bile, o girişim bölge devletinin çıkarlarına ters düşüyorsa, sıkı fıkı yakınlık bile geçersiz kalmaya mahkumdur. imdi, ABD’deki bazı sivri akıllıların Montreux Sözleşmesi’ni kurcalamaya niyetlendikleri anlaşılıyor. Neymiş, Karadeniz’de de varlıklarını hissettirecek ve yeni Rusya hakkında bilgi edineceklermiş. Romanya ve Bulgaristan gibi din değiştirip biraz da Türkiye sayesinde NATO’ya girmiş yeniyetmeler de onlara yardımcı olacakmış. Birer ‘‘kıyı devleti’’ oluşlarından yararlanarak. Kemalist cumhuriyetin Lozan’dan sonra ikinci büyük diplomasi zaferi olan ve ulusal hakları sahiplenişin kesin belirtilerinden biri olan Montreux Sözleşmesi, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine Boğazlar’dan geçişte bazı kısıtlamalar getirmişti. Örneğin, onlara ait uçak gemileri, büyük kruvazörler ve denizaltılar hiç geçemez. Ama küçük savaş gemileri ve yardımcı gemiler Karadeniz’deki toplam tonajları 30 bin tonu geçmemek koşuluyla ve bilgi vererek her zaman geçebilir. Dolayısıyla, elektronik bilgi toplama açısından ABD’nin hiç sıkıntısı olmamalı, değil mi? ani, ‘‘Akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini’’ derler ya, onun gibi: Türkiye’nin başına bir de Montreux derdi açmak müttefik ABD’ye mi düşerdi? O Türkiye ki, yıllardır kimseyi bu kritik sözleşmenin kılına dokundurtmamak için akla karayı seçmiş ve çok tehlikeli gemilerin kılavuzsuz geçmelerini önleyecek değişiklikleri bile yaptırtmaya kalkışmamıştır. Şuna bakın: Sözleşmenin ‘‘imzacısı’’ olmayan ABD, Romanya’nın aracılığıyla, tarafları toplantıya çağırıp değişiklik isteyecekmiş. Metnin ortaya çıkışında Ankara’ya en büyük yardımın Sovyetler’den geldiğini bile bile. Unutmayalım ki, ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’ denen Rum yönetimi, 1968’de ‘‘Bağımsızlıkla birlikte İngiltere’nin ardılı, yani halefi olarak Montreux’nün imzacısı sayılırız’’ demiş ve Ankara kabul etmişti. Büyük müttefik, Türkiye’nin başına nasıl bir çorap ördüğünü biliyor mu acaba? Aydın ERGİL Y Ş aşamı aydınlanma ve aydınlanma savaşımı içinde geçen öğretmen, düşünür, eleştirmen, hümanist yazar Vedat Günyol, 6 Mart 1911’de doğdu, yaşasaydı 95 yaşında olacaktı. Günyol, bağnazlığa, gericiliğe ve köktendinciliğe karşı savaşımını, yaşamının son saniyelerine değin ‘‘hasta yatağından’’ bile sürdürdü. 9 Temmuz 2004’te aramızdan ayrılan Günyol’un aydınlık düşünceleri dostlarıyla, öğrencileriyle, yapıtlarıyla sürüyor. Vedat Günyol, İlhan Selçuk’un bir konuşmasında belirttiği gibi, 20. yüzyılı baştan sona katetti. Türkiye’nin aydınlanma devriminin ateşiyle büyüdü, yüzyılın son yarısında da ışığını yeni kuşaklara doğru tuttu. Bir yandan öğretmen olarak gençlerle sürekli iç içe olurken öte yandan da yazılarıyla, çevirileriyle tüm aydınlarla kucaklaştı. Yaşamı ise düşünceleriyle tam bir uyum içindeydi. Yapıtlarından başka mülkü hiç olmadı. Günyol’un yazılarında işlediği konula rın başında ‘‘bağnazlık’’ yer alıyordu. Hangi düşünceyi savunursa savunsun, eğer bir kişi, eleştiriye, gelişmeye kapalıysa bağnazdır. Ülkemizi ortaçağın öncesine taşımak isteyenler, doğaları gereği bağnaz olabilirler. Peki ya onlara karşı durması gerekenler, bir başka deyişle, Cumhuriyet ile gelinen düzeyi savunanlar ile ülkeyi daha da ileri götürme savında olanların ‘‘bağnaz olma hakları’’ var mı? Vedat Günyol, Cumhuriyet’in hem yazarı hem de iyi bir okuruydu. Hasta yatağında bile Cumhuriyet gazetesi elinden eksik olmadı. Yazıları ışık saçtı, yaşamının sonuna doğru da hem kısaldı hem de yoğunlaştı. Aziz Nesin gibi o da, son yıllarında, köktendinci gelişmeleri, ülkemiz ve dünyamız için karanlığa dönüş tehlikesi olarak niteledi, son yazılarını hep o tehlike üzerine yazdı. Vedat Günyol’un dostları, onun adını, düşüncesini, yapıtlarının yayımını, aydınlığını sürdürmek için birçok girişimde bulunuyorlar. Bu çabalar arasında, Günyol’un doğum ve ölüm yıldönümlerinde bir araya gelmekten başka şunlar var: Vedat Günyol’un yapıtlarının yeni baskılarının gerçekleştirilmesi. Vedat Günyol adının yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği Kadıköy’de bir sokağa ve kültür merkezine verilmesi (Bu konuda toplanan imzalar 12 Aralık’ta Kadıköy Belediyesi’ne iletildi, bugüne değin bir sonuç alınamadı). Vedat Günyol’un düşüncelerinin yeni kuşaklara aktarılması. Vedat Günyol’un 1965’ten bu yana her yıl 19 Mayıs’ta öğrencileriyle buluştuğu Burgazada Kalpazankaya’daki dost sofralarının sürdürülmesi. Vedat Günyol’un yirmi beş yıl, çoğu kez kendi maaşından para katarak çıkardığı ve 1976’da kapattığı Yeni Ufuklar dergisinin yeniden yayımlanması. Vedat Günyol, yazılarında hep bilge kişileri konuşturup durdu. Son haftalarda artan kaba konuşmacılara karşı, biz de onu konuşturarak noktalayalım bu doğum gününü kutlama yazısını: ‘‘Uygarlık, her şeyden önce bir nezaket sorunudur. İşte, bamteli de budur. Sözlüklerde nezaketin karşılığını ararken şu sözcüklerle karşılaştım: İncelik, soyluluk, centilmenlik, kibarlık, tatlılık, hoşgörü vb.’’ (‘‘Uygarlığın Bamteli’’ adlı kitabındaki aynı adlı yazısından.) ‘‘100’e 5 Var’’, nice yıllara Vedat Günyol. CUMHURİYET’TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Gündem Yaratmak... Van Başsavcılığı’nın Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında suç duyurusunda bulunması tartışmalara neden oldu. Şemdinli olaylarında adı geçen Astsubay Ali Kaya için, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ‘‘Kendisini tanırım, iyi çocuktur. Suç işlemişse cezasını çeker’’ cümlesinin ‘‘suç işlemişse cezasını çeker’’ bölümü göz ardı edilerek Büyükanıt için ‘‘Yargıyı etkiliyor’’ suçlaması yapıldı. Bugünkü manşetimizde Orgeneral Büyükanıt, konuyla ilgili olarak Ankara temsilcimiz Mustafa Balbay’ın sorularını yanıtlarken bu cümlenin ısrarla vurgulanmadığını söylüyor. Van Başsavcılığı’nın suç duyurusuyla ilgili olarak CHP milletvekillerinin öngörüsü ise suçlamanın 30 Ağustos öncesi Kara Kuvvetleri Komutanı’nı yıpratmaya yönelik olduğu... Belli ki önümüzdeki günlerde bu konu üzerine çok şey yazılacak. Medya, ‘‘Kemal Abi’’ haberlerine gerektiği gibi yer vermezken Büyükanıt haberinin manşetlerde yer alması ilginçti. ??? Geçen perşembe günü gazetemizde yer alan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in makalesi, dünyanın sayılı gazeteleriyle birlikte Türkiye’de yalnızca Cumhuriyet’te yayımlandı. Putin, yazısında enerjiden G8 zirvesine, yeni barışçıl bir dünyanın gereksinimini vurguluyordu. Putin’in yazısını yayımlamak için Cumhuriyet’i tercih etmesi, uluslararası alanda da etkinliğimizin bir göstergesiydi. ‘Kurtlar Vadisi’ ve Gerçekler... Aydın OLGUN Geçen haftanın özeti Kuşkusuz, geçen hafta adı en çok geçen kişi Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Cumhuriyet, Unakıtan hakkındaki yolsuzluk iddialarını hafta boyunca manşete taşırken iktidar partisi AKP’deki huzursuzluğu da gündeme getirdi. AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, ‘‘Yeter artık istifa edin’’ çağrısında bulunarak Unakıtan’a gönderdiği mektupta kayıt dışı ekonominin, kaçakçılığın, sahteciliğin devasa boyutlara ulaştığını belirtirken Unatıkan’ın kâğıt üzerinde aklandığını, ancak vicdanlarda aklanamadığını vurguladı. Mektup olayı AKP’de de geniş yankı bulurken aralarında Afyon Milletvekili Mahmut Koçak’ın da bulunduğu çok sayıda politikacı iddiaların araştırılmasını istedi. Bu gelişmeler yaşandığı sırada, Unakıtan’ın oğlunun Bandırma’da metrekaresini 22 kuruştan aldığı arazinin inanılmaz derecede değer kazanması da, masraflarının devlet kesesinden ödendiği Zirvekent’teki konut da kamuoyunun yoğun tepkisine neden oldu. Başbakan’ın konuyla ilgili açıklaması ise ilginçti: ‘‘Basın bir şeyler karşılığında Unakıtan’a iftira atıyor...’’ ??? Evet, ‘Kemal Abi’ tartışmasının yanı sıra haftanın son günlerine damgasını vuran bir başka gelişme, ABD’nin donanmasını Karadeniz’de yüzdürmek istemesiydi. NATO’ya yeni üye olan Bulgaristan ve Romanya ile üye adayı Ukrayna ve Gürcistan’ın yeşil ışık yaktığı bu isteğin Montrö Antlaşması’nı delme olasığını, Ankara Büro’dan Mahmut Gürel haberleştirdi. Gündemdeki bir diğer önemli konu ise Güneydoğu’daki mayınlardı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 2 yıl için 35 milyon dolarlık en kaynak tahsisi ile mayınları temizleyebileceğini bildirmesine karşın Maliye Bakanlığı, kaynak bulunamadığı gerekçesiyle ‘yap işletdevret’ modelini gündeme getirdi. Bu da, mayınları temizleyen yabancıların 178 bin metrekarelik toprakları 49 yıllığına devralması anlamını taşıyordu. ??? İstanbul Haber Servisi’nden Şule Köktürk’ün hazırladığı ‘mesaiye endeksli sağlık’ araştırması, özel hastanelerin SSK ve Emekli Sandığı hastalarına kısıtlı hizmet verdiğini ortaya koydu. ??? Spor dünyasında geçen haftanın en önemli olayı, yeniden yapılanan ulusal futbol takımının Çek Cumhuriyeti ile 22 berabere kalması olarak yorumlansa da Cumhuriyet, farkını spor sayfasında da ortaya koydu. Arkadaşlarımız Arif Kızılyalın ve Veysel Balkaya’nın ortaya çıkardığı ‘Badmintonda tesettür’ haberi, CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in gensorusuyla TBMM’ye yansıdı. Diğer gazeteler de Ersin’in bu girişimi üzerine 2 haftalık bir gecikmeyle Türk sporundaki tarikat tehlikesini manşetlerine taşıdılar. İyi haftalar... T H TEKİRDAĞ 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI Esas No: 2003/4997 Bir borçtan dolayı satılmasına karar verilen: Gayrimenkulün Tapu Kaydı ve Yeri: Tekirdağ İli, Hürriyet Mahallesi, Çiftlikönü Cad., 614 ada, 93 parselde kayıtlı 187.58 m2 miktarlı arsa üzerinde bir bodrum, zemin, üç normal kat ve bir çekme kattan oluşan betonarme karkas bina vasıflı taşınmazdır. İmar Durumu: Hürriyet Mahallesi, 614 ada, 93 parselde kayıtlı taşınmaz Meri İmar Planı’nda Sit bölgesinde, bitişik nizam dört katlı (B4) konut alanında kalmaktadır. Taşınmaz bitişiğindeki korunması gerekli sivil mimarlık örneğinden dolayı komşuluk şerhi vardır. Bu sebeple Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararına göre yapılaşacaktır. Gayrimenkulün Hali Hazır Durumu: Tekirdağ İli, Hürriyet Mahallesi’nde bulunan 187.58 m2 miktarlı arsa üzerinde bir bodrum, zemin üç normal kat ve bir çekme kattan oluşan betonarme karkas binadan ibarettir. Arsa geometrisine uygun önden arkaya daralan yapı, bitişik nizam olarak yapılmış, inşaat seviyesi %35’tir. Zemin katında büyük ihtimalle iki adet işyeri, her katta iki dairenin her birinde iki oda, salon, mutfak, banyo, tuvalet bir arada brüt 67 m2 alanlı altı daire, en üstte çekme kat olarak 82 m2 alanlı daire mevcuttur. Zemin kattaki işyerlerinden soldaki 53 m2, sağdaki 60 m2 alana sahiptir. Bina çatısız, uzun süre dış etkenlerden dolayı yıpranma fazladır. Gayrimenkulün Değeri: Arsa paylı toplam değeri 75.ƒ 000.00. YTL.’dir. (Yetmişbeşbin Yeni Türk Lirası) Satış şartları: 1 Satış 01.05.ƒ 2006 Pazartesi günü 10.00ƒ 10.10 saatleri arasında Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğü’nde yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek kaydı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 11.05.2006 Perşembe günü aynı yerde ve aynı saatte ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %40’ını şu kadar ki, alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si oranında nakit ya da bu miktar kadar milli bankalardan birinin teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para ile olup alıcının isteği halinde 10 (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları %.. KDV ., eğitime katkı payı alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen süre içinde ödenmezse İİK. 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. Taşınmaz İİK. 133. maddesine göre yeniden satışa çıkarılarak İİK’nin 129. maddesine göre en çok artırana ihale olunur. İhale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefiller teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen sorumludurlar. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve içeriğini kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2003/4997 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 28.02.2006 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 9390 ürkiye’nin sayısız sorunu bulunurken kamuoyunda ve basınımızda, hatta yabancı ülkelerde bile bir ‘‘Kurtlar Vadisi’’ tartışması sürüp gidiyor. Kurtlar Vadisi filmi Amerikan Rambo filmlerinin kötü bir kopyası. Yapımcılar 1520 yaş arası her düşünceden heyecanlı gençlerin ulusal duygularını hedef almışlar ve bunu bir tüccar kafasıyla değerlendirmişler. Dizide ve sonradan yapılan sinema filminde insani, ahlaki, sosyal tek bir yan yok! Ancak ‘‘zikr’’ sahneleriyle süslenmiş dini motifler ihmal edilmemiş! Herhalde TBMM Başkanı Sayın Arınç ile bakanların ve Bayan Erdoğan’ın diziye övgüler yağdırmalarının tek nedeni de bu olsa gerek! Gazetelerde eski Osmanlı paşalarının giysilerini andıran sırmalı kostümlerle poz veren di zinin ve filmin kahramanı, ‘‘Sonunu düşünen kahraman olamaz’’ felsefesinin yaratıcısı ‘Polat’ı Necati Şaşmaz’ı önümüzdeki seçimlerde AKP’den milletvekili görürsek hiç şaşmayalım! Dizinin bir TV’de yayımlanan 96 bölümlük gösteriminde testere ile adam kesmeler, boğmalar, insanları yakmalar gırla. Para uğruna kişisel haklar ayaklar altına alınıyor. Kısacası silahı olan ve güçlü, gözü kara insanlar daima kazanıyor! Bu arada yargı ve devletin güvenlik güçleri hafife alınıp aşağılanıyor, alay ediliyor! Kısacası gençlerimize kötü örnek olma açısından son derece ürkütücü bir dizi. Dizinin gördüğü rağbet üzerine sinema filmi olarak çekilen ‘‘Kurtlar Vadisi Irak’’ isimli filmde de en önde gelen olgu, kahraman silahlı kuvvetlerimi zin hafife alınması, çuval olayı bahane edilerek başarısız bir güç olarak gösterilmesi! Filmde çuval konusunda geriye dönüşlerde askerlerine çuval giydirilen Türk subayının intihar ettirilmesi ki gerçekte böyle bir olay yok çok yanlış ve görünüşe göre kasıtlı bir yaklaşımdır. Bir Türk subayını böyle bir karakter zafiyeti içinde göstermenin anlamı da açıktır sanırız. Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayının intikamının güya birkaç maceraperest zıpçıktı tarafından alınması da hayasızca bir davranıştır, amacının TSK’yi küçültmek ve yaralamak olduğu açıktır. Emekli General Nejat Eslen’in bir süre önce Sabah gazetesinde yaptığı açıklamada ‘‘Bu olay çuvaldan da beter. Bu asılsız sahneler TSK’yi rencide etmiştir’’ sözleri, sanırım Türk ordusunun film hakkındaki görüşlerini açık bir şekilde yansıtmaktadır. ‘‘Kurtlar Vadisi Irak’’ filmindeki, damdan düşercesine konulan beş dakikayı aşkın ‘‘zikr’’ ve dua sahnelerinin amacının ne olduğunu söylemeye de sanırım gerek yoktur. Sonuç olarak: Dizi ve filmin Türk gençliğini son derece tehlikeli yollara yönlendirmek amacını taşıdığı gün ışığı gibi ortadadır. ‘‘Güçlü olan kazanır’’ felsefesini ve aşırı fanatik şovenist düşünleri içeren ‘‘Polatizm’’in ülkemizde yerinin olmadığı ve olmayacağı bilinen bir gerçektir. Kurtlar Vadisi, aslında üyeleri iki siyasi parti AKP ve CHP’ce belirlenen 6 AKP, 3 CHPRTÜK’ün gerekli yasal denetim görevini yapmadığını da gündeme getirmiştir. RTÜK üyelerinin dizi ve filmin Almanya’da yasaklanması ve AB’de yarattığı olumsuz tepkilerden bile etkilenmediklerini görmek, doğrusu son derece şaşırtıcı ve hayal kırıcıdır. Hümanizmin Işıklarını Söndürmeyelim Mehmet AKKAYA iz felsefeye az çok yakın olduğumuzdan mıdır, yoksa gerçekten mi durum öyledir bilemiyoruz, ama bugün üniversitelerin ‘‘kalitesi’’ ya da ‘‘ünü’’ ortaya konurken önemli ölçütlerden birinin üniversitede felsefe fakültesi ya da felsefe bölümü bulunup bulunmadığıdır. Gerçi ülkemiz için henüz felsefe fakülteleri ne yazık ki lüks olarak algılanıyor. Bu yüzden de felsefe bölümleri fenedebiyat ya da edebiyat fakültelerinin bünyesinde yerlerini alıyorlar. Felsefe; bilim, sanat, siyaset gibi kültürün belli başlı konularına bütünlüklü bir bakış getirdiği için her dönem ‘‘moda’’ olma özelliğini de sürdürebiliyor. Antikçağda felsefenin öncelikle devlet tekelinde değil de sivil alanda ortaya çıktığını; Platon ve Aristoteles gibi filozofların akademilerini görüyoruz. Ve bu okullar (ekoller) dönemlere göre yeni biçimler ve içerikler alarak yeniçağa kadar varlıklarını sürdürüyorlar. Unutmayalım ki düşünsel etkinlik insan içindir. Bilim de, B felsefe de insan içindir, insanın araştırılmasıdır. ‘‘Felsefe felsefe içindir, bilim bilim içindir’’ görüşünün eskide kaldığını düşünüyoruz. Zira İngiliz düşünürü F. Bacon, pek yerinde olarak düşünce tarihine ‘‘yararlıya yönelme’’ yaklaşımını getirdi. Her şey insan içinse, ‘‘sadece beni ilgilendiren, gerçekte beni hiç ilgilendirmez’’ diyebilmek ya da J. P. Sartre’ın dediği gibi ‘‘İnsan bütün dünyadan sorumludur’’ diyebilmek çok önemlidir. Başka toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de eğitim kurumlarına, üniversitelere kurulu düzenler hep mesafeli davranmaktadırlar. Attilâ İlhan’ın da romanlarına yansıdığı gibi eğitim kurumları ‘‘mason yuvaları veya komünist yuvaları’’ olarak görülmektedir. Bu, yeni bir şey değildir. MÖ 4. yüzyılda kurulan akademiye ancak 529 yılına kadar ‘‘göz yumulabilmişti’’. Fakat insan diğer varlıklardan ayrı olarak kendini ve dünyayı yenileme potansiyeli taşıdığından ilerleme yeteneğini hiç yitirmiyor. Platon’un Akademisi, Floran sa’da 1459 yılında yeniden kuruluyor. Ortaçağ başlarında Akademi’nin kapatılması da bugünlerde hükümetin üniversitelerin en üst seviyesindeki yöneticilere karşı aldığı tutum da aynı kafanın, ortaçağ zihniyetinin ürünüdür. Bu açıdan gelişmelerin papaüniversite çatışmasını anımsattığını söylemek gerekiyor. Yani yaşantılar ve yaşanmakta olanlar felsefe ile otoriteler arasındaki ilişkilerin her zaman gerilimli olduğunu göstermektedir. Elbette yaşam, filozofları haklı çıkarmış ve otoritelerin tüm baskılarına rağmen 15. ve 16. yüzyıllar Rönesans dönemi olmuş, filozoflar hümanist düşüncenin ilk ışıklarını yakmışlardır. Hümanistler tüm insanları kendi duygu ve düşüncelerinde bulan kişiler olmuş, ‘‘ben’’ yerine ‘‘biz’’ kavramını koymuşlardır. Burjuvazinin tarih sahnesine çıkması ve tüm yaşamı olduğu gibi eğitimi de koşullamaya çalışması eğitimin de devlet kontrolüne girmesini beraberinde getiriyor. Başlarda bir yandan devlet, bir yandan özel (ticari) kurumlar bir yandan da gönüllü kuruluşlar eğitimi sürdürüyor lar. Örneğin Alman filozofu Leibniz’in kurduğu dernekler, sosyolojinin kurucusu A. Comte’un örgütlediği eğitim kurumları, ünlü Frankfurt Okulu, gönüllü okullara örnek verilebilir. Burada eğitim deyince genel eğitim akla gelse de özel olarak felsefe eğitimini kastediyoruz. Şimdilerdeyse siyasi parti çevrelerinin yönlendirdiği, çeşitli sivil toplum örgütlerinin organize ettiği kurumlarda ya da sanat ve edebiyat dergilerinin bünyesinde bulunan felsefe ya da edebiyat atölyelerinde, hatta radikal sol grupların kültür merkezleri diye andıkları çeşitli yerlerde eğitim çalışmaları adı altında felsefe çalışmaları yaptıklarını görmekte ve duymaktayız. Belki bu gönüllü eğitim kuruluşlarının en ilginci de Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ömer Naci Soykan’ın Taksim’de kurduğu ve bu yıl ikinci senesine giren ‘‘The Circle of Humanitarian Philosophy’’dir. Tüm sözünü ettiğimiz kurumlar birer STK olmaları yönünden ve sivil itaatsizliğe işaret etmeleri yönünden önemlidir. BODRUM 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2005304 Tal. Satılmasına karar verilen taşınmazın: Cinsi ve Niteliği: Bodrum İlçesi Akyarlar köyü Karaincir mevkii 1315 parselde bulunan 25532,75 m2 miktarlı 103 ad. Dub. mesken cinsinden taşınmazın 1/103 arsa paylı 33 No’lu dub. mes. kat irtifakı KAKS %30 inşaat emsaline sahip konut alanında bulunmaktadır. Kıymeti: 90.000,00.YTL. Önemli Özellikleri: Satışa konu taşınmaz Bodrum şehir merkezine yaklaşık 25 km. mesafededir. Taşınmaz Cennet Tatil Sitesi’nde bulunmaktadır. Alt kat 35 m2’lik alanda 2 adet yatak odası, banyo, WC, 12 m2 üzeri kapalı teras ve 10 m2 de bahçe mevcuttur. Birinci katta açık mutfak, salon, banyo, WC, 12 m2 üzeri ahşap pergoleli teras bulunmaktadır. Dubleks mesken olmasına rağmen zemin kattan birinci kata çıkan merdiven dışarıya yapılmış olduğundan yatak odaları ile salon kısmının bağlantısı açıktadır. Tabanları karo döşeli, dış merdivenler dökme mozaik, kapı, pencere ahşap yapılmıştır. Kışlık kullanıma pek uygun olmayıp yazlık gibi tasarlanmıştır. Karaincir Koyu manzaralıdır ve köşe bina olması dolayısıyla manzaranın kapanma olasılığı yoktur. Bilirkişilerce taşınmaza 90. 000,00.YTL. kıymet takdir edilmiştir. Satış şartları: 1 Satış 18.04. 2006 günü saat 14.0014.10 saatleri arasında Bodrum 2. İcra Müdürlüğü önünde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 28.04.2006 günü 14.0014.10 saatleri arasında yine aynı yer, Bodrum 2. İcra Müdürlüğü önünde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, KDV’si ve tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellekle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2005304 Tal. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 27.02. 2006 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Adlarına tebligat yapılamayan ilgililere gazete ilanı tebligat yerine geçerlidir. Basın: 9465 CUMHURİYET 02 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle