11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MART 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr 11 Amerikan ve İngiliz askerlerinin gelecek yıl ilkbahara kadar ülkeden ayrılacakları iddia edildi BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Irak’tan çekilme 2007’ de Dış Haberler Servisi Irak’taki işgalci Amerikan ve İngiliz askerlerinin 2007 ilkbaharına kadar tamamen çekilecekleri ileri sürüldü. The Sunday Telegraph gazetesi tarafından, İngiltere Savunma Bakanlığı kaynaklarına dayanılarak dün verilen haberde, ABD ve İngiltere’nin, ‘‘Irak’ta yabancı güçlerin varlığının, ülkede barışın sağlanması ve korunması konusunda önemli bir engel oluşturduğu üzerinde uzlaşmaya vardıkları’’ belirtildi. Washington ve Londra hükümetleri, yabancı askerlerin ülkedeki güvenliği daha da tehlikeye attığını kabul etti. Bu uzlaşma üzerine, çekilme planının gündeme geldiği kaydedildi. Sunday Mirror ise çekilmenin 12 ay içe 24 Ocak Kararlarından AKP’ye Uzanan Yol... 20 Aralık 1977’de eski Park Otel’deki panelde Turgut Özal’ın söylediklerinin, birkaç yıl içinde 24 Ocak kararları olarak tarihe geçeceğini kim tahmin edebilirdi ki... Ne Turgut Özal’ın yanında oturan Vehbi Koç ne de üçüncü konuşmacı bendeniz. Üstelik aynı yıl Sakarya Üniversitesi’ne dersler ve konferanslar vermek üzere birkaç haftalığına gittiğimde asistan olarak bana verilen Abdullah Gül’ün, 3 Kasım 2002’den itibaren, Özal’ı aratmayacak bir biçimde, liberal ve dışa açık politikaların mimarı olacağını o günlerde ne ben ne de kendisi rüyamızda bile göremezdik. Çalışma odamda 1970’li yıllardan beri özenle toplanmış bulunan 24 koca klasörün tozlu sayfalarını karıştırırken karşıma neler çıkmadı ki? Amacım AET’den AB’ye TürkiyeAvrupa ilişkilerinin belgelerini ortaya koyacak 34 ciltlik bir çalışmayı tamamlamak. Birinci cilt 19701980 dönemini kapsıyor. İşadamlarından DPT’ye; Dışişleri’nden İstanbul Sanayi Odası’na kadar sendikacılardan siyasilere, profesörlerden gazetecilere 300’e yakın önemli şahsiyetin Avrupa Ekonomik Topluluğu için söyledikleri yer alıyor. Beni kimler nasıl desteklemiş, kimler niçin karşı çıkmış? Kendi ağızlarından gazetelerde çıkan açıklamaları ile hepsini toplamışım. Kesip kesip dosyalara yerleştirmişim. İşte bütün bunları yeniden değerlendirirken 24 Ocak 1980 kararlarının aslında 20 Aralık 1977’de Özal tarafından açıklanışını yeniden yaşadım. Özal’ın gündüz Park Otel’de söylediklerini kendisiyle, akşam yemeğinde Intercontinental Oteli’nin (şimdiki Marmara) Roof’unda tartıştım. Masada Vehbi Koç, EkonomikHukuk Vakfı Başkanı Dr. Ayhan Ünler, Turgut Özal ve ben bulunmaktaydık. Serbest kambiyo rejiminden açık dış ticaret politikasına kadar her şey masadaydı. 24 Ocak kararları 26 ay öncesinde çoktan belirlenmişti bile. Kim hazırlamıştı bunları? ? İngiliz Sunday Telegraph ve Sunday Mirror gazeteleri, Irak’taki yabancı askerlerin artık ülkedeki güvenliği ve barışı tehlikeye attığına inanan ABD ve İngiltere’nin 2007 yılının ilkbaharına kadar çekileceklerini yazdı. risinde gerçekleştirileceğini ileri sürdü. Ancak Sunday Telegraph’ın haberinde, bir savunma bakanlığı kaynağının, ‘‘Eğer iç savaş patlak verirse bu durum çekilme planının askıya alınmasına neden olabilir’’ dediği belirtildi. Sunday Telegraph, ‘‘Irak’taki savaşa uluslararası alanda kamuoyu desteği olmamasından ötürü, bu ülkede asker bulunduran 24 koalisyon ülkesinin hepsinin, çekilme kararını muhtemelen memnuniyetle karşılayacakları’’ yorumunu yaptı. Irak’ta dördüncü büyük gücü bulunduran İtalya da bu yıl içinde çekileceğini açıklamıştı. Irak’ta 135 bin ABD, 8 bin 500 İngiliz askeri bulunuyor. Yabancı askerlerin toplam sayısı ise 160 bin. ABD’li ve Iraklı yetkililer, Irak güvenlik güçlerinin bu ülkede güvenliğin sağlanması konusunda yeterli olmaları halinde, yabancı güçlerin aşamalı olarak çekileceğini daha önce birçok kez açıklamışlardı. Aralık ayında yapılan seçimin ardından 15 bin ABD askeri bu ülkeden çekilmişti. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ise bu ülkedeki ABD güçlerinin varlığının devamıyla ilgili olarak, ‘‘Biz kalmalarını istediğimiz sürece kalacaklarına dair bize güvence verildi’’ dedi. Talabani, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Orgeneral John Abizaid ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında, ‘‘Abizaid bana, biz kalmalarını istediğimiz sürece kalmaya hazır oldukları yönünde güvence verdi’’ dedi. Talabani, Abizaid’in, ‘‘kalış süresine ilişkin hiçbir sınırlama olmayacağı’’ güvencesi de verdiğini belirtti. Irak’taki ABD ordusundan Yarbay Barry Johnson, çekilme haberlerinin ‘‘tamamen yanlış’’ olduğunu söyledi. Johnson, daha önce de söyledikleri gibi, geri çekilmelerinin, Irak güvenlik güçlerinin düzeni sağlayabilme yeteneğini kazanmalarıyla bağlantılı olduğunu belirtti. Sünni camisine kuşkulu saldırı Başkent Bağdat’ta dün bir Sünni camisine yönelik saldırıda üç koruma öldürüldü. Caminin imamı, saldırganların İçişleri Bakanlığı komandoları olduğunu ileri sürdü. İçişleri Bakanlığı ise böyle bir operasyon yapılmadığını bildirdi. Bir polis sözcüsü de, İçişleri komandolarının ‘‘camiye saldırdıklarını ve cami korumalarıyla çatışmaya girdiklerini’’ belirtti. Sünnilerin en büyük dini grubu Müslüman Ulema Birliği’nin Başkanı Şeyh Harit el Vari’nin yeğeni ve kuzeni öldürüldü. ABD’DEN PUTİN’E ELEŞTİRİ ‘Rusya giderek otoriterleşiyor’ Dış Haberler Servisi ABD’de etkinlik gösteren Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Rusya’nın, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yönetimi altında giderek otoriter bir devlete dönüşmekte olduğunu savundu. Washington yönetiminin dış politikasının belirlenmesindeki en önemli düşünce kuruluşlarından biri olarak kabul edilen, bağımsız faaliyet gösteren CFR tarafından hazırlanan raporda, Rusya’nın demokratik normlardan giderek uzaklaştığı kaydedildi. Cumhuriyetçi Parti’nin eski başkan adaylarından olan eski Temsilciler Meclisi üyesi Jack Kemp ve Demokrat Parti’nin 2004 yılı başkan yardımcısı adayı olan eski Senato üyesi John Edwards tarafından hazırlanan raporda, Moskova’nın otoriter yönetime kaymasının, ABD ve Rusya’nın önemli uluslararası konularda işbirliği yapmalarını da giderek güçleştireceği belirtildi. Raporda, Washington yönetiminin, ‘‘Rusya’nın bu gidişatına ilişkin kaygı duyduğu’’ açıklamalarıyla yetinmemesi gerektiği, ‘‘2007 ve 2008 yıllarında yapılacak olan parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerinin özgür ve adil geçmesi için Rusya’da çalışan kuruluşlara desteği arttırmasının şart olduğu’’ bildirildi. Raporda, ‘‘Elbette Rusya’nın gidişatı dışarıdan belirlenemez ve belirlenmemeli, ancak bu ülkenin müttefikleri de bu ülkedeki sürecin ve bu sürecin çıkardığı liderlerin meşruiyeti konusunda kayıtsız kalamazlar’’ denildi. Raporun yayımının Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Washington’a bugün başlayacak gezisi öncesinde olması dikkat çekti. Kut’ta benzin isyanı Dünyanın en büyük petrol üreticisi ülkelerinden Irak’ta benzin sıkıntısı Kut halkını sokağa döktü. Halk, Vasit vilayetindeki benzin sıkıntısını protesto etmek için araba lastiklerini yakarak yolları kapattı, benzin istasyonlarına taşlarla saldırdı. Camları kıran, araçları ateşe veren öfkeli kalabalık, vali aleyhine sloganlar attı. Kut’taki benzin istasyonlarının kapalı olduğu ve resmi olarak 2 dolara satılması gereken 20 litre benzinin karaborsada 12 dolara satıldığı, vilayet yönetiminin bölgeden geçen tankerlere ‘‘ihtiyaçları karşılamak için’’ el koyduğu belirtiliyor. (REUTERS) 24 Ocak ve 12 Eylül bağları... 24 Ocak’la 12 Eylül darbesi arasındaki bağların kurulabilmesi için, 28 Şubat’la 3 Kasım 2002 sonrası politikalar arasındaki determinizmi yakalamak için, yılların geçmesi gerekiyordu. Meseleyi bir bütünlük içinde göremezsek tamamını anlamak büsbütün zorlaşır. 1) 1961 Anayasası sonrası Türkiye planlı kalkınma modelini benimsemiş ve başarıyla uygulamaya başlamıştı. 2) ABD, Ankara’nın talebini geri çevirince, kredi ve teknoloji Sovyetler Birliği’nden sağlanarak sanayileşme hamlesi yeniden başlatıldı. Üstelik bu işi beceren de Morrison Süleyman’dı!.. 3) Türkiye, karma ekonomi modeli içinde ilerliyordu. ABD’nin (ve Batı’nın) Türkiye hesaplarının tersi yapılıyordu. Türkiye’nin kargaşa ortamına sokularak yönünün değiştirilmesi hesapları yapıldı. 4) İlk düğmeye 12 Mart 1971’de basıldı. Sağsol, dincilaik çatışmalarından başlayarak ülke iç savaş ortamına sokuldu. Ekonomik kriz yaratıldı. Artık yön değiştirmenin somut adımları atılmalıydı. 5) 24 Ocak kararları ile açık ekonomi, liberal piyasa, liberal dış ticaret esas alındı. 6) 24 Ocak kararlarının uygulanması ‘‘disiplin gerektirirdi.’’ 12 Eylül askeri darbesi, 24 Ocak kararlarının, ‘‘kararlı bir biçimde, aksamadan yürütülmesini sağlayacaktı.’’ Darbeciler işleri, Özal’ı memur tayin ederek güvenceye aldılar. ABD böyle istiyordu. 7) Askerler 1982 Anayasası’nı getirerek 1961 Anayasası’nı rafa kaldırdılar. 1961 Anayasası ile başlatılan sosyal devlet, planlı kalkınma, sanayileşme felsefesi ve uygulaması yerine, işleri 2006’da geldiğimiz noktaya getirecek tüm altyapı hazırlanıyordu. 8) Tam üyelik başvurusu 1989’da reddedilen Ankara, AB’ye tek yanlı bağlanıyordu. Özal 1989’da, ‘‘Nikâh olmasa da kumalığa razıyız’’ dedi. 9) Son operasyonlar ise 28 Şubat 1997 ve 3 Kasım 2002’de gerçekleşti. Eski dosyalarımı yeniden gün ışığına çıkarırken insanlarımızın 1970’li yıllardan itibaren neler söylediklerinin izini sürerek gelişmeleri tespit ettim. 300 dolayında politikacı, işadamı, sendikacı, bürokrat, gazeteci bu kitapta ‘‘yer alıyorlar.’’ Geriye dönüp baktıklarında, kendi oyunculuklarını nasıl bulacaklarını ben de merak ediyorum doğrusu... www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Af Örgütü Irak’ta binlerce kişinin keyfi olarak tutuklanmasını kınadı: İnsan hakları korkunç durumda Dış Haberler Servisi Uluslararası Af Örgütü, Mart 2003’te ABD’nin ülkeyi işgal etmesinden bu yana Irak’ta on binlerce kişinin ‘‘keyfi olarak’’ tutuklandığını belirterek bu durumu kınadı. Örgüt, ‘‘Ebu Garib’in ötesinde: Irak’ta tutuklama ve işkence’’ başlıklı raporunda, bu durumun insan hakları ihlallerini elverişli hale getirdiği suçlamasında bulundu ve ‘‘İşgalden 3 yıl sonra insan hakları korkunç bir durumda’’ denildi. Raporda, Mart 2003’ten bu yana on binlerce kişinin, başta Amerikan güçleri olmak üzere yabancı askerler tarafından suçlanmadan ya da yargılanmadan tutulduğu belirtilirken, çokuluslu güç tarafından Kasım 2005’te oluşturulan rakamlara göre 4 tutuklama merkezinde 14 bin mahkum bulunduğu ve bunların sayılarının Ebu Garib’de 4 bin 710, Bucca kampında 7 bin 365, Cropper kampında 138 ve Fort Suse’ta da1176 kişi olduğu kaydedildi. 650 kişinin bunların dışındaki merkezlerde tutulduğu belirtilen raporda şöyle denildi: ‘‘Bazı mahkumlar, yasal olmayan biçimde 2 yıldan fazla bir zamandır mahkum, bazıları hiçbir açıklama yapılmadan ya da aylar süren tutukluluktan sonra rehabilitasyondan geçirilmeden bırakılmış, bunlar keyfi bir sistemin kurbanları.’’ Haziran 2004’ten bu yana Iraklı yetkililer tarafından denetlenen tesislerde tutulan mahkumların kötü muamele ve işkenceye maruz kaldığına ilişkin birçok vaka bildirildiği belirtilen raporda, ‘‘Ortaya, Iraklı yetkililerin, Irak yasalarının yanı sıra uluslararası norm ve yasalarda bulunan güvenceleri ihlal ederek sistematik olarak mahkumların insan haklarını ihlal ettiği görüntüsü çıkıyor’’ denildi. AKP’yi eleştiren Denktaş, Türkiye’nin garantörlüğünü bile savunamaz duruma geldiğini söyledi ‘Ek protokol davayı bitirir’ BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Kıbrıs’ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, yeni bir süreç başlatması için inisiyatif alıp almayacağı beklenirken, KKTC’nin birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, özellikle ek protokol konusunda önemli uyarılarda bulundu. Ek protokolün TBMM’den geçirilmesiyle Rum kesiminin tanınacağını belirten Denktaş, ‘‘Eğer Türkiye yumruğunu vurmazsa, ek protokolü Meclis’ten geçirirse, bundan sonra neyi müdafaa edeceğini ben bilemem’’ dedi. Kıbrıs’taki gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendiren Denktaş, sorularımıza şu yanıtları verdi: Adada yoğun diplomasi başladı. Bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz? RAUF DENKTAŞ Kıbrıs’a AP’den yüksek temas grubu geliyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin izniyle geldikleri, bu yetki belgesinden belli oluyor. Çünkü diyorlar ki, ‘‘Kuzeyde yaşayan Kıbrıslılar ile görüşmeye gideceğiz. Bu görüşmemizde bize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dedikleri bir kuruluşun bayrağını, amblemini, işaretini göstermesinler gittikleri yerde.’’ Kuzeyde yaşayan Kıbrıslılar olduk. Biz kimdik? Biz Kıbrıs Türkleriydik. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği Kıbrıs politikasında payı yok mu bu durumun? DENKTAŞ Bunların yüz bulmalarının sebebi Türk tarafının Annan Planı’na ‘‘evet’’ demesidir. ABD, İngiltere ve genel sekreterlik demiştir ki, madem bunlar ‘evet’ dediler. Bunlar ayrı egemenlik istemiyor. Sen kendini bu duruma getirmişsen, bu adamlar da bunu sana yapar. Bundan AKP iktidarının KKTC’den vazgeçtiği anlamı çıkıyor... DENKTAŞ AKP’den önceki hükümetin siyaseti şuydu: Siz AB olarak Kıbrıslı Rum idaresini 1960 Antlaşmaları’na rağmen üye yaparsanız, biz de KKTC ile aynı şekilde entegrasyona gideriz. Ecevit’in ve hükümetinin o günkü kararlılığı, AB’yi yola getirdi. Ve dediler ki, ‘‘Kıbrıs ‘Siyasette kırgınlık olmaz’ DENKTAŞ Kırgınlık olmaz siyasette. Niye kırgın olayım. Onlar Türkiye’nin üst çıkarlarını düşünerek öyle karar vermişlerdir. Ben de Kıbrıs’ın üst çıkarlarını ve Türkiye’nin üst çıkarlarını düşünerek şöyle karar vermişim. Onlar kazanmıştır oyda. Onların kazandığı makamlara benim görevim Kıbrıs’ta düşündüklerimi devamlı surette tehlikeleri göstermek. Dinlerler, dinlemezler.. mesele değil. Tarih bir gün ne olduğunu yazacak. dar kandırılarak yitirmiş oldukları bir şeyi, kaybedilmiş bir şeyi geri almak hakları değil mi? Ek protokol geçerse ne olur peki? DENKTAŞ Eğer Türkiye yumruğunu vurmazsa ek protokolü Meclis’ten geçirirse, bundan sonra neyi müdafaa edeceğini ben bilemem. Eğer uykularımız kaçıyorsa.. Türk askerinin boynu bükük dönüşünü hayal etmek bizim huzurumuzu kaçırıyorsa.. Bizi felaket bir duruma sokuyor. Daha önce Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde kumar oynadığını söylemiştiniz. Bugün baktığınızda kim kazandı bu kumarı? meselesi sizin AB’ye girmenizden ayrıdır. Biri diğerini etkilemez.’’ Biz Annan Planı’na ‘‘evet’’ deyince bu ortadan kalktı. Bunu yapınca şimdi Kıbrıs’ın ağırlığından kendisini kurtaramıyor. Bir de ek protokol meselesi var... DENKTAŞ Ek protokolü de imzalattılar. ‘‘Ek protokolü imzalama Kıbrıs’ı tanıma demek değildir’’ dediler. Var mı böyle bir şey? Erdoğan ne diyor: ‘‘Beni aldattı AB’’, Talat ne diyor: ‘‘Beni de Akel Partisi aldattı’’, Verheugen, ‘‘Beni Rumlar iğfal etti’’ diyor, De Soto, ‘‘Rumlar beni kandırdı’’ diyor. Bu kadar kandırılmış insanın, bu ka DENKTAŞ Durumun bu söylediklerimden çok tehlikeli bir konuma geldiğini görürsünüz. Türkiye, garantörlüğünü müdafaa edemez duruma gelmiştir. Garantörlüğünü müdafaa eden bir Türkiye, Annan Planı’na ‘‘evet’’ demezdi. Çünkü Annan Planı senin garantörlüğünü, özellikle TürkYunan dengesini ortadan kaldırıyor. Ben soruyorum, hangi hükümet azınlık olmamızı, sözde eşitlik kalıbı altında azınlık olmamızı, Türk askerinin adadan çıkmasını, bizim orada öksüz bırakılmamızı kabul edebilir? Bu hükümetin attığı adımlar sizi oraya götürmüyor mu? DENKTAŞ Milli davadır taviz vermeyiz, vermeyeceğiz diyor. Ama attığı adımlar kendisini öyle bir yere götürüyor ki, nasıl geri çekileceğini ben göremiyorum. Bu adımlar, Kıbrıs davasını kaybetme noktasına getirmedi mi? DENKTAŞ Getiriyor, getirecek. Onu görüyoruz. Ama halka işlerin iyi gittiğini söylüyorlar. Tehlikeleri görüyorlar mı? DENKTAŞ Bence görüyorlar. Peki niye bu adımları atmaktan geri kalmıyorlar? DENKTAŞ AB’den kopacaklarını zannediyorlar. AB ne istiyor, Kıbrıs’ı istiyor. Kıbrıs’tan Türk askeri çıkınca Yunanistan Ege’de hangi taşlarla oynayacak ve oynatacak?.. Halk “evet” verdiği için pişman mı? DENKTAŞ Annan Planı’na bugün aynı referandum yapılsa evetler yüzde 45’te kalır. Güzelyurt’ta bir yoklama yapıldı. O ‘‘evet’’ diyen çoğunluktaki halk yüzde 64 “hayır” dedi. Kıbrıs Türk halkı aldatıldığının farkına vardı diyebilir miyiz? DENKTAŞ Diyeceksiniz. En mühimi yıllarca her söylediğimizi, her yaptığımızı yanlıştır diye dünyaya şikâyet eden iktidar sahiplerinin, aldatılmış olduklarını anlamış oldukları. TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL KURUL DUYURUSU Odamızın 40. Olağan Genel Kurulu delegasyon esasına göre, çoğunluklu olarak 8 Nisan 2006 tarihinde aşağıdaki gündemle saat: 9:30’da Oda Lokalinde (Sümer 1 Sok. No:12/2 Yenişehir/ANKARA), Seçimler ise 9 Nisan 2006 tarihinde saat 09:30 17:00 saatleri arasında, aynı adreste yapılacaktır. 8 Nisan 2006 tarihinde çoğunluk sağlanamaması halinde, Oda Genel Kurulu delegasyon esasına göre çoğunluksuz olarak, 22 Nisan 2006 tarihinde saat 9:30’da aynı gündemle, DSİ Konferans Salonu/ANKARA adresinde, seçimler ise 23 Nisan 2006 tarihinde saat 09:30 17:00 saatleri arasında Oda Lokalinde (Sümer Sok. No:12/2 Yenişehir/ANKARA) yapılacaktır. GÜNDEM: I. Gün 1. Açılış ve Başkanlık Divanı seçimi, 2. Saygı Duruşu, 3. Açılış Konuşmaları, 4. Komisyonların Seçimi, 4.1 Tüzük ve Yönetmelikler Komisyonu, 4.2 Mali İşler ve Bütçe Uygulama Komisyonu, 4.3 Sonuç Bildirgesi Komisyonu, 5. Çalışma, Mali ve Denetim Raporlarının okunması, görüşülmesi, 6. Yönetim Kurulunun aklanması, 7. Komisyon Raporlarının görüşülmesi, karara bağlanması, 8. Yönetim, Denetleme ve Onur Kurulu adaylarının belirlenmesi ve duyurulması, 9. TMMOB Yönetim, Denetleme ve Yüksek Onur Kurulları ile TMMOB Genel Kurulu’na katılacak Oda delegeleri Asıl ve Yedek adaylarının belirlenmesi ve duyurulması, 10. Dilek ve Öneriler. II. Gün Seçimler CUMHURİYET 11 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle