23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE 6 HABERLER Milletvekilleri, töre raporunda siyasi rant uğruna gerçek faili gizlemeye çalışıyor PERŞEMBE ORHAN BURSALI AKP’nin ‘ağa’ korkusu MEHMET FARAÇ Erdoğan, Zengin, Yoksul Erdoğan’ın parmağıyla ders verdiği aslında bal gibi tehdit söz konusu, bir psikolog veya psikiyatra danışın! üreticiye böylesine kabadayılaşmasının ardında yatan kültürü sormayacağım.. Bunu hepimiz biliyoruz. İlginç olan ruhunu çepeçevrelemiş bu kültürün, Başbakanlık koltuğunda tepe noktalarına vurması... Peki, neden? Herkes bir şey söylüyor: İktidarda istediği başarıyı elde edememesi.. parti içindeki sorunlar.. işsizlik ve yoksulluğun azaltılamaması... devletin ve ülkenin İslamlaştırılmasında özellikle türban ve imam hatip konusunda bütün girişimlerin hem ülkemizde hem Avrupa’da yargı tarafından önlenmiş olması... Parti içi ve çevresindeki şeriatçı çekirdek kitle ve bunların İslamcı yazar, çizeri tarafından başarısız iktidar olarak ilan edilmesi.. Evet, şüphesiz bütün bunların bir birikimi de Erdoğan’ı halk karşısında hoyratlaştırıyordur.. Bu kaçıncı insanımızı azarlayışı! Hem de bütün medyanın ve halkın gözü önünde! ??? Fakat ben başka bir neden göstermek istiyorum: Erdoğan hep yoksulları, iktidarın ekonomi politikasının ceremesini çeken üreticileri azarlıyor.. Bu kabalaşmasına benim göstereceğim neden şu: Henüz belki resmen üzerine geçmedikleri için açıklamadığı malvarlığıyla 2 milyon doları aşan bu resmen görünen! zenginliği olmasın? Malvarlığı insanı bu duruma sokabilir! Hele bu varlık sonradan ve kolay yoldan edinilmişse! Bu tutumun arkasında yatan düşünce, tipik, en arsız ve en sıradan liberalisttüccar bakışı, davranışıdır. ABD’deki düzen de böyle işler.. ABD liberalizmi, bütün başarısız insanların başarısızlıklarında onları suçlu bulur.. İnsan çalışırsa, kafayı takarsa mutlaka zengin olur, köşeyi döner, çünkü koşullar herkes için aşağı yukarı benzerdir.. Başarısızlar ve yoksullar kafasızlıklarından, (hatta genetik, doğuştan! iş bilmemezlikten) fırsatları değerlendirmemekten başarısız ve yoksuldurlar.. Amerikan Rüyası’nın temelinde bu düşünce yatar! Erdoğan da, insanları bu bakışla azarlıyor, sanki! Çünkü kendisi fırsatları değerlendirmiş ve başarılı olmuştur! Cepte, görünen 2 milyon doları vardır! Üstelik kurduğu parti başarılı olmuş, hızla seçimleri kazanmış ve Başbakanlık koltuğuna oturmuştur! Karşısında bir sürü zevzek, kafası çalışmayan, tembel adam, kendisine karşı çıkıyor.. Yeteneksizler ve dolayısıyla çulsuzlar ordusu! Erdoğan, neredeyse hiç emeksiz dolar milyoneri durumundadır! Toplumda böyle hiç çalışmadan, sadece şirket kurarak ve hisselerini satarak, dikey tırmanışla kolay yoldan dolar milyoneri olanlar vardır.. Ama toplumun onları hangi gözle değerlendirdiği de bilinir! ??? Erdoğan, partisi içinde, Unakıtan gibi tiplerden yanadır, AKP içinde böyle bir şüreka var! Fakat AKP bunlardan mı oluşuyor? Kesinlikle hayır! Bir, sesi çıkmayan, gelecek seçimlerde aday gösterilmeme endişesi içinde susan milletvekilleri ve partililer vardır.. Lider sultası, gerektiğinde asıp kesecek günlerin yakın olması, bu insanları suskun kılıyor.. Bir de her şeye rağmen doğruyu söyleyen milletvekilleri de aradan çıkıyor.. Abdüllatif Şener, belkemiği dik duran, akademisyenliğiyle ve devlet deneyimiyle kendisine güvenen insanlardan biri.. Sinop Milletvekili Cahit Can da, hakkında dedikodular ayyuka çıkan Maliye Bakanı Unakıtan için verilen gensoru üzerine, önceki gün, ‘‘Yaşar Topçu’yu boşuna Yüce Divan’a göndermişiz, bizimkiler onlardan daha beter, bazı parti teşkilatları mafyaya teslim olmuş’’ diyerek derin rahatsızlığını dile getirdi.. Önceki hafta da, Hatay parti teşkilatının, devlet hastanesi ihalelerinin hangi AKP’lilere verileceğine ilişkin talimatları basına yansımış, buna karşı çıkan doktorun başka yere atanması veya istifa etmesiyle ihaleler talimata uygun olarak gerçekleştirilmişti.. AKP teşkilatı kısım kısım mafyalaşmış.. AKP’liler, ‘‘devlet hazinesini yemeyen domuz’’ örneğine uygun davranıyor... Deyişte domuz sözü de olduğuna göre, bu lanetli hayvana dönüşmemek için, laik=domuzdevleti yiyip bitirmek Müslümanlığın gereklerinden biri olmasın?! Arkalarında hele Başbakan koltuğunda bir imam varsa... Not: ‘‘Bilgi Sınıfı İnsanı’’ konusunda son yazı, bu cumartesi Cumhuriyet Bilim Teknik’te! TBMM’de oluşturulan ‘‘Töre Cinayetlerini Araştırma Komisyonu’’ üyeleri çalışmalarını tamamlarken raporun yazım aşamasında ciddi tartışmalar yaşanıyor. AKP’liler, CHP’li Canan Arıtman’ın tüm muhalefetine karşın rapora, olayların ardında feodalitenin olduğu gerçeğini yazmaktan kaçınıyor. İktidar milletvekilleri siyasal rant uğruna kadın cinayetlerinin ardındaki gerçek faili gizlemeye çalışıyor. CHP’ye ise bu rapora şerh düşmek kalıyor. TBMM Komisyonu’nun çalışma döneminde bile yeterli özeni göstermediği Töre raporunun yazım aşamasında, bağnazlığın, cehaletin, geri kalmışlık ve şiddetin kör kuyusu olan feodaliteyi salt siyasi çıkar ve oy beklentisi uğruna ürkütmekten kaçınıyor... Bu çekincede şüphesiz Meclis’te feodaliteyi temsil eden, yüzde 70’i aşirete mensup, Doğu’daki 22 kentin 108 milletvekilinin de payı bulunuyor. Üstelik bu milletvekillerin büyük bölümünün bağlı olduğu aşiretler, genellikle şeyhler aracılığıyla dini bir gelenekten de besleniyor. Nakşi ve feodal şovenizmin kara çadırında derebeylik yapan bu aşiretler, ırk ve inanç geleneğinde dini sömürüyü kullanarak büyüyor. Büyük ihtimalle bu yapının yara almasından çekinen AKP’liler, kadın kanının seçim sandığına akıtılmasına göz yumanları cesaretlendiriyor. Tetiği feodalite çekiyor!.. Aşiretçiliğin töre cinayetlerinde hiç sorumluluğu yokmuş gibi göstermeye çalışanlar, geri kalmışlığın eğitimsizliği, bağnazlığın cehaleti bu tablonun da cinayetleri arttırdığını ısrarla kabul etmiyor. AKP’liler ve destekçileri, Güneydoğu’da dinin ahlakı, geleneklerin feodaliteyi, aşiretçiliğin ise töreyi ayakta tuttuğunu görmezden geliyor. Töre cinayetleri, cahil bırakılmış, yoksul olduğu için feodal çarka mahkum edilmiş ve varoşlara sürüklenmiş aileler arasında yaşanıyor. Töre cinayetlerinde tetiği tek keli Güneydoğu’daki töre cinayetlerini araştıran komisyon çalışmalarını tamamlayıp rapor yazma aşamasına geldiğinde iktidar miletvekillerini feodalite korkusu sardı. AKP’li komisyon üyeleri, CHP’lilerin uyarılarına karşın, siyasi rant uğruna, kadın cinayetlerinin ardında feodal yapının olduğu gerçeğini yazmaktan kaçınıyor. AKP’liler ve destekçileri, Güneydoğu’da dinin ahlakı, geleneklerin feodaliteyi, aşiretçiliğin ise töreyi ayakta tuttuğunu görmezden geliyor. meyle feodalite ve onun yarattığı düzenek çekiyor... Aşiretçiliğin töre cinayetlerinin gerekçesi olamayacağını iddia eden AKP’liler, bütün cinayetlerin niçin aşiret mensupları arasında yaşandığı sorusunu yanıtlayamıyor. Oysa kent yaşamına entegre olan kabile üyelerinin, bireyleşmiş topluluklara dönüştükten sonra bağnaz geleneklere baş kaldırdığı, töresel yaşamdan yavaş yavaş sıyrılmaya çalıştığı çok net biliniyor. Bu erozyon tabii ki güç kaybına uğradıkları için toplu yaşamı egemen kılmaya çalışanlara ters geliyor. Cinayetlerin çok sık görüldüğü Urfa bölgesi başta olmak üzere Güneydoğu’da, kentlileşmiş ailelerde töre cinayetlerine hiç rastlanmadığı kasıtlı olarak görülmüyor. Doğu’da özgür kadın değil, feodal zinciri kırarak özgürleşmeye çalışan kadınlar öldürülüyor... Törede tetiği çeken mekanizmanın çok iyi analiz edilmesi halinde, savunmasız kadınların feodal saçmalıklar uğruna nasıl kör bıçaklar altına yatırıldığı da ortaya çıkıyor. Geri kalmışlığın paslı çemberinde yaşamaya zorlanan kadınlar, çağdaş yaşamın en küçük ışığını yakalamaya çalıştıklarında, saçlarından tutularak karanlık dehlizlere sürükleniyor. Bu da yetmiyor, önce aile meclisleri toplanıyor, ardından infaz belgesi ‘‘feodalitenin yargıtayı’’ olarak tanımlanabilecek aşiret meclisine gidiyor. Oradan her zaman ölüm kararı çıkıyor... Kadınlar bazen etnik ve dini kurumların baskısıyla intihara zorlanıyor, bazen de töre tetikçilerinin insafına terk ediliyor. Buna tabii ki AKP zihniyetinin de feyiz aldığı, inanç geleneğinden beslenen ataerkil yapı karar veriyor. Güneydoğu’da toplumun yüzde 80’nin uzaktan ya da yakından bir aşirete mensup olduğu gerçeği ortada olduğu için, töre ya da namus sorgulamalarında her kadının yazgısı aşiret ağalarının bağdaş kurduğu kanlı kilimlerde şekillendiriliyor! AKP’liler yanılıyor... Karadeniz bölgesinde cinayetlerin aşiretler arasında yaşanmadığını öne süren AKP’li komisyon üyeleri, kamuoyunu her zamanki gibi yanıltıyor. Aşiret yapısının Karadeniz’de de etkin biçimde devam ettiği, üstelik bu aşiretlerin İstanbul gibi kentlerde büyük güç haline geldiği gerçeği gizleniyor. CHP’ye büyük görev AKP, feodalite ve inançla şekillenen siyasal çizgisi gereği kadını geri kalmışlığın cenderesinde tutmakta ısrar ediyor. Ancak kuruluşundan bu yana kadını çağdaş yaşamın içine çekmeye çalışan CHP’ye töre raporunun yazımında büyük görev düşüyor. CHP’lilerin töre ya da namus cinayetlerinin en önemli ve köklü gerekçesi olan ‘‘feodal fail’’i deşifre etmesi, gizlenmesine karşı çıkması, kadının bireyleştirilmesi, özgürleştirilmesi ve sosyal yaşamın içinde olması açısından büyük önem taşıyor. Kadınlar töre raporunda CHP’nin şerhini görmek istiyor. Tarihte iz bırakan iki ‘Kanlı Pazar’ Rusya’da, 22 Ocak 1905’te açlığa ve yoksulluğa karşı yürüyenler çarın askerleri tarafından katledildi. Türkiye’de, 16 Şubat 1969’da ABD emperyalizmine karşı çıkanların karşısında ise gericiler vardı. kılmaktaydı. 6. Filo’ya karşı eyleme geçen topluluk Dolmabahçe yolundan Taksim’e yönelirken içlerinde Bilimsel anlamda tarih hiçbir zaman yinelenpolislerin de yer aldığı güçlerle karşılaştı. Topmeden oluşmamakla birlikte, farklı tarih dilimluluğun bir kısmı ise Taksim’e zorlukla ulaşmışlerinde yaşanan nice olayların birbirini çağrıştı. İşte bu an bombalar patlamaya, yürüyüşçületırdığı da ayrı bir gerçektir. Örneğin birbirini rin üzerine taşlı sopalı saldırılar olanca şiddetiyçağrıştıran ve bıraktığı izler bakımından günüle yoğunlaşmaya başlamıştı. Bir süre sonra pomüze değin uzanan, ‘‘Kanlı Pazar’’ olarak anımlisler de kalabalığa saldırmaya başladılar. Kalasanan iki toplumsal olay vardır. balık bir panik içinde ara sokaklara koşarken yaBu kanlı pazarlardan ilki 22 Ocak 1905’te Çarralananlar oldu. İşte bu kargaşa ve kaos ortalık Rusyası’nda yaşanmıştır. Özellikle yoğunlu 6. Filo’ya kalkan olan gericiler mında, Duran Erdoğan ve Turgut Aytaç adlı vağunu sanayi işçilerinin oluşturduğu binlerce kitandaşlar yaşamını yitirdi. Üstelik Turgut Ayşi, açlığa, yoksulluğa ve sefalete çözüm getirmeİşte ‘‘Kanlı Pazar’’ olarak bizim tarihimize de taç’ın öldürülmesi sırasında bir polis görevlisisi için Çarlık Rusyası’nın başkenti olan Peters geçecek bir olay, bu tepkinin yoğunlaşmış en nin hiç müdahale etmeden olaya seyirci kalışıburg’da (devrimden sonra Leningrad ve 1991’den yüksek bir biçimi olarak ortaya çıknın fotoğrafı ikinci gün gazetelerde çıkacaktı. Olasonra yeniden Petersburg olacak) çarın kışlık sa mış ve şöyle bir gelişme izlemişti: yı ikinci gün Cumhuriyet gazetesi manşetten şu rayına doğru yürüyüşe geçerler. Amaçları, du İçlerinde gençlik örgütlerinin de yer başlıkla verecekti: ‘‘İşte ‘cihat’ çağrılarının sorumlarını anlatan bir dilekçeyi Çar II. Nikolay’a aldığı 76 sendika ve demokratik kitnu’’, ‘‘Kanlı Pazar’’, ‘‘2 genç öldürüldü, 200 de iletmektir. Dilekçe vermeye giden topluluğun le örgütü İstanbul Valiliği’ne başvurayaralı var’’, ‘‘Taksim savaş alanına döndü’’. üzerine saray muhafız birlikleri tarafından ateş rak Boğaz’da demirlemekte olan ABD İki kişinin ölümü ve yüzlercesinin yaralanmaaçılmış ve olay bir katliama dönüşmüştür. 6. Filosu’na karşı bir protesto eylemi sıyla kanlı bir biçimde noktalanan ve tarihe ‘‘Kandüzenlediler. İzinli bu eyleme katılan lı Pazar’’ olarak geçen bu olay nedeniyle zabı1905 devriminin yolu açıldı topluluğun, 16 Şubat 1969 tarihinde ta memuru Seyyit Atmaca dışında kimse tutukBeyazıt’tan başlayarak Eminönü, Kalanmadı. Olaya ülke çapında gösterilen büyük tepKatliamda 100’e yakın işçi ölmüş, binlercesi raköy, Tophane yönünden Taksim’e kiler nedeniyle konu TBMM’ye taise yaralanmıştı. Eylemi düzenleyen Rus Emek ulaşması tasarlanmıştı. şınmasına karşın başında Süleyman çiler Derneği’nin başında, daha sonra ajan proBeyazıt’tan hareket eden yaklaşık 50 Demirel’in bulunduğu hükümet hiçbir vokatör olarak nitelenecek olan papaz Georgi Ga bin kişilik topluluk ki bu yürüyüş o duyarlılık göstermedi. Hatta hükümepon bulunmaktaydı ve bu kanlı olaydan sonra yurt yıllarda yapılmış en büyük ve görkemtin İçişleri Bakanı Faruk Sükan, ‘‘Bu dışına kaçacaktı. Lenin’in Avrupa’daki sürgün yılolayların hazırlayıcıları komünistlerdir’’ larında, Viyana’da bu papazla görüşme yaptığı yaygarasını kopararak araştırma yapılbilinmektedir. Ancak papaz Gapon, masına bile gerek duymaksızın bu dosyeniden Rusya’ya döndükten sonra yayı kapattırdı. devrimci gruplar tarafından yargıla‘‘Kanlı Pazar’ın üstünden 37 yıl geçnarak idam edilmişti. miş ve bugün ne değişmiştir’’ diye inRusya’da kanlı bir biçimde sonuçsanın sorası geliyor. Değişmek şöyle lanan bu olay, tarihe ilk ‘‘Kanlı Padursun, dün dini politikaya alet edip zar’’ olarak geçecekti. ‘‘Kanlı Pasol toplulukların üzerine taşla, sopayzar’’dan sonra büyük işçi grev ve dila, silahla saldıran bir geleneğin temrenişleri bütün ülkeye yayıldı ve Russilcileri bugün daha da Amerikancı ya’da 1905 Devrimi olarak nitelebir çizgiyi izleyerek siyasal erkin banen toplumsal dönüşümlerin hazırşında oturmaktadırlar. lanmasında önemli rol oynadı. Ama yine de değişen bir şeyler var! İkinci ‘‘Kanlı Pazar’’ olayı ise 16 Dünün eli kanlı irtica yuvalarını buŞubat 1969 tarihinde Türkiye’de yagün sivil toplum örgütü kapsamında şandı. değerlendirip demokrasi havarisi ke60’lı yıllar Türkiye’de işçi sınıfı desilen türedi bir aydın topluluğunun ülvinmesi ve devrimci atılımların yoğun yaşandığı yıllardır. Özellikle 16 Şubat 1969’da gençlik örgütlerinin de yer aldığı 76 sendika ve demokratik kitle örgütü İstanbul Valiliği’ne başvurarak kenin yazgısını etkiler konuma gelemperyalizme karşı toplumun her Boğaz’da demirlemekte olan ABD 6. Filosu’na karşı bir protesto eylemi düzenlediler. Yolu bombalarla ve taşlı sopalı gericiler diğini ibretle görmekteyiz. kesiminden yükselen tepkilerin ve bi tarafından kesilen gruptan iki kişi yaşamını yitirdi. Olaylardan sonra gericileri cihada çağıran güçler hakkında hiçbir işlem Değişimin(!) düşündürücü ve acı yapılmazken Demirel hükümeti araştırma yapmadan dosyayı kapattı. linçli eylemlerin ortaya çıktığı bu olan gerçeği de bu olsa gerekir. SÖNMEZ TARGAN döneme Türkiye’nin ikinci aydınlanma evresi olarak da bakılabilir. NATO ittifakı içinde yer alan ülkelerin ve özellikle ABD’nin 6. Filosu’nun sık sık İstanbul Limanı’na gelerek Dolmabahçe önlerinde demir atması, toplumun alışık olmadığı olaylardandır. Halkın hoşnut olmadığı bu ziyaretlere karşı tepkiler giderek yoğunluk kazanmakta, bunu ortaya koyan eylemler o günlerde sıkça yaşanmaktaydı. li antiemperyalist gösteriydi hiçbir olay olmadan Taksim’e doğru ilerlemektedir. Ancak bu eylemin hazırlanma sürecinde sağ basın ve özellikle gerici basın da karşı bir kampanyayı açıkça örgütlemektedir. Gerici basının sözcülüğünü yapan Bugün gazetesi ve sahibi Mehmet Şevki Eygi, yazılarıyla bu kampın kışkırtıcılığını açıkça yapmaktadır. Gazetenin o günkü sayısında ‘‘Cihada hazı olun’’ başlığı altında kaleme alınmış bir yazının şu satırları oldukça düşündürücü ve niyeti açıkça ortaya koyan bir delil niteliğindedir: ‘‘Büyük bir fırtınanın başlamak üzere olduğu, topyekün savaşın kaçınılmaz hale geldiği ve silahlanmak gerektiği bir dönemde yaşıyoruz. Allah yolunda cihat farzdır ve silahlar patlayacaktır...’’ Aynı gün öğle namazında gerici odaklarca koşullandırılmış geniş bir topluluk, Dolmabahçe Camisi’nde 6. Filo’ya bakarak namaz obursali?cumhuriyet.com.tr. GEZDİĞİ İÇİN BURNU KESİLMİŞTİ Töre mağduru şikâyetçi olamadı DİYARBAKIR (AA) Diyarbakır’da birlikte yaşadığı kişinin ailesince ‘‘çok gezdiği’’ gerekçesiyle burnu kesildiği iddia edilen R.G. (21), şikâyetinden vazgeçti. R.G., mahkemeye verdiği dilekçede; ‘‘Kimseden şikâyetçi değilim, barıştık’’ dedi. Mahkeme tutuklu sanıkları serbest bıraktı, R.G. eşine dönmeyeceğini bildirdi. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Feyyat ve Turan Gezginci, tutuksuz sanıklar Ekrem ve Mesut Gezginci ile R.G.’nin ailesi katıldı. Duruşmada R.G. mahkemeye şikâyetten vazgeçtiğine dair dilekçe verdi. R.G. dilekçesinde, sanıklarla barıştığını belirterek ‘‘Kimseden şikâyetçi değilim. Biz zaten akrabayız. Şikâyetten vazgeçme dilekçesini serbest irademle imzaladım’’ dedi. R.G.’nin şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle müdahil vekilleri duruşma salonunun dışına alındı. İddia makamı, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na yazılan müzekkerenin cevabının beklenmesi için sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti, kısa bir aradan sonra müştekinin şikâyetinden vazgeçmiş olması nedeniyle tutuklu sanıklar Feyyat ve Turan Gezginci’nin tahliyelerine karar verdi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle