18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Prof. Alıcı, insanların dini görüşlerinin başkaları üzerinde baskı unsuru oluşturmaması gerektiğini vurguladı Tepkiyi Denetlemek AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun açıklamaları, Batı dünyası ile İslam dünyasının son karikatür krizinde, ortak bir noktada buluşamayacaklarını bir kez daha ortaya çıkardı. Yazık! 21. yüzyılda, toplumlar arasında ortak bir nokta bulunmuş olsaydı çok daha iyi olurdu. Olamadı. Anlaşmazlığa tek bir tarafın gözlüğüyle bakmamız, olayı kavramamızı imkânsızlaştırır. Barroso, karikatür olaylarını protesto edenlerin, davranışlarını şiddete dönüştürmelerini eleştirirken ‘‘hiçbir şeyin şiddeti haklı göstermeyeceğini’’ ileri sürdü, Danimarka’yı da saygı duyulan, farklı uygarlıklar ve kültürlerle iyi diyalog geleneği olan, açık bir hoşgörü toplumu olarak niteleyerek tartışmada net bir biçimde taraf tuttu. Barroso’nun hiçbir şeyin şiddeti haklı göstermeyeceği görüşüne katılmamak mümkün değil. Ama AB Komisyonu Başkanı’nın Danimarka’nın farklı uygarlıklar ve kültürlerle iyi diyalog geleneği olduğu görüşüne ise hiç değilse şu karikatür olayında katılmak olanaksız. Eğer Danimarka’nın böyle bir davranış biçimi olsaydı son olay bu boyutlara varmadan, çok daha başka türlü çözülebilirdi. ??? Danimarka’da ve bütün değilse bile çoğu Batı ülkesinde, ifade özgürlüğünün önemini biliyoruz. Buralarda Hazreti İsa’nın veya Meryem’in hakkında bile, daha önce de belirttiğim gibi, mutekit bir Müslümanın dahi tüylerini ürpertecek karikatürler çizildiği, yazılar yazıldığı, oyunlar, müzikaller sahnelendiğinden de haberimiz var. Bu olayların, Batı dünyasında yüzyıllar sürmüş bir kilise boyunduruğuna karşı başkaldırının ifadesi olduğu da büyük çoğunluk tarafından bilinmeyen bir husus değildir. Müslümanlar ile ilgili karikatürlerden sonra ‘‘Siz de İsa’yı hedef alan karikatürler çizin!’’ demenin de bir anlamı yoktur. Çünkü Müslümanlar için Hazreti İsa Allah’ın elçisidir. Onlar kendi dini değerlerini çiğnemeden, böyle bir yolu tutamazlar. Bu arada, ileri sürülebilecek olan bir sav da Müslümanlar ile ilgili karikatürlerin inançlar ve uluslar arasında kin ve adaveti geliştirecek ve yabancı bir kültürü küçümseyecek nitelikte olduklarıdır. Acaba ifade özgürlüğü bu yönde kullanılabilir mi? Batı, yaşadığı bunca olaydan sonra, örneğin Yahudileri hedef alan aşağılayıcı karikatürleri de, aynı biçimde, ifade özgürlüğü sınırları içinde kabul edebilir mi? Burada, bu karikatürlerle, hoşgörünün sınırlarını, henüz egemen olmadığı İslam ülkelerine de yaymak ve onları mizah yoluyla hoşgörüye zorlamak ya da alıştırmak amaçlandığı savıyla karşılaşabiliyoruz. ??? Bu savın geçerli olmadığını belirtmek gerek. Bir toplumu değerlerini küçümseyerek, dıştan hoşgörüye zorlamak mümkün olabilir mi hiç? Karikatürleri yayımlayanlar, bütün sorunun İslam dünyasının hoşgörüsüzlüğünden kaynaklandığını söyleyerek sorumluluğu karşı tarafın üstüne atıyor, hatta kendileri işin içinden sıyrılarak yalnızca onları suçlama yolunu tutuyorlar. Ne yazık ki İslam dünyasında meydana gelen kimi olaylar, bu amacı güdenlerin hedeflerine varmalarını sağlamıştır. Çünkü çağımız dünyasında hiçbir şey şiddeti mazur gösteremez. ‘‘Sui misal emsal teşkil etmeyeceğine göre’’ ABD’nin Irak’a uyguladığı emperyalist devlet şiddeti de işin içinden sıyrılmak için ileri sürülemez. Danimarka’da başlayan ve sonra yayılan karikatür olayında, Müslümanların protestolarda bulunmalarında yadırganacak bir yön yok. Eğer bu protestolar, toplu ifade özgürlüğünün sınırları içinde kalıp şiddete dönüşmemiş olsaydı, kimse bir şey diyemeyecek, hatta karikatürleri yayımlayanlar mahcup duruma düşeceklerdi. Ama öyle olmadı, İslam ülkelerindeki göstericiler, sanki bütün Müslümanları potansiyel teröristler olarak gösteren karikatüristleri haklı çıkarmak istercesine sonu ölüme varan şiddet yöntemlerine başvurmuşlardır. Unutmamak gerekir ki uygarlığın bir ölçüsü de tepkilerini kontrol yetisidir. Dünyanın bu bölgesi bu yetinin gelişmesi için daha ne kadar beklemek zorunda kalacak acaba? ‘Türban konusu kapanmalı’ FIRAT KOZOK ANKARA Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) türbanla ilgili son kararlarının ardından bu konunun Türkiye gündeminden düşmesi gerektiğini söyledi. ‘‘Türban Türkiye’nin kaderinde bu kadar rol oynamamalı’’ diyen Alıcı, insanların dini ya da siyasi görüşlerinin diğer insanlar üzerinde baskı unsuru oluşturmaması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Alıcı, AİHM’nin, İstanbul’un çeşitli ilçelerindeki imam hatip öğrencileri ile İstanbul Üniversitesi’ndeki bir öğretim üyesinin türban başvurularıyla ilgili son kararı ? ‘‘Türban Türkiye’nin kaderinde bu kadar rol oynamamalı’’ diyen Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Emin Alıcı, ‘‘Ülkede yaşayan vatandaşlar, beğenseler de beğenmeseler de anayasaya, yasalara ve yasalara dayanılarak yapılan yönetmeliklere uymak zorundadırlar’’ dedi. Alıcı, kamu görevlilerinin türbanla ilgili düzenlemeleri bilerek göreve başladıklarına dikkat çekti. nı Cumhuriyet’e değerlendirdi. Her ülkenin kendine özgü anayasası ve bu anayasayı destekleyen yasaları olduğuna işaret eden Alıcı, ‘‘Ülkede yaşayan vatandaşlar, beğenseler de beğenmeseler de anayasaya, yasalara ve yasalara dayanılarak yapılan yönetmeliklere uymak zorundadırlar. Örneğin Suudi Arabistan’a ya da İran’a giden bir Türk vatandaşı bile o ülke sınırları içerisinde o ülkenin anayasası ve kanunlarının öngördüğü şekilde davranır’’ diye konuştu. Türkiye’nin de ‘‘bir kuruluş felsefesi’’ olduğunu anımsatan Alıcı, AİHM’nin bu çerçevede, Türkiye’nin türbanla ilgili düzenlemelerinin Avrupa ülkeleriyle uyumlu olduğuna hükmettiğini söyledi. Dini ya da siyasi görüşlerin kamusal alanda bir başkası üzerinde baskı aracı olarak kullanılamayacağını vurgulayan Alıcı, ‘‘Biz, insanların birbirlerinin inançlarına saygı göstermelerini, düşüncelerine saygı göstermelerini savunuyoruz ama insanların siyasal ya da dinsel simgelerle ortalıkta dolaşmaları, diğer insanlar için bir baskı aracı oluyor’’ dedi. Son olarak Konya’da başı açık bir kadının taşlandığını anımsatan Prof. Dr. Alıcı, şöyle konuştu: ‘‘Bu nedenle anayasanın laiklik ilkesi çok önemli. Yarın o gazetecinin başına gelen herkesin başına gelebilir. Buradaki en önemli olay, bir türban olayının Türkiye’nin kaderinde bu kadar rol oynaması. Bence artık bu konu tartışılmamalı, Türkiye’nin tartışacak çok önemli konuları var. Bence şu anda bilim ve teknoloji politikaları, ekonomi, ülkenin gelişimi, çevredeki olaylara yönelik doğru politikalar tartışılmalı. Bunlar varken türban konusunun ikide bir gündeme gelmesi doğru değil.’’ Kamu görevlilerinin türbanla ilgili düzenmeleri bilerek göreve başladıklarını anlatan Prof. Dr. Alıcı, şunları kaydetti: ‘‘Kuralları konulmuş bir sistem var, bu sistem, ‘Üniversitede şöyle, okulda şöyle davranacaksın’ diyor. İnsanların gerçekten düşünce ve inançlarının korunması, savunulması çok önemli, ancak bir bireyin düşüncelerini başkalarına empoze etmesi çok kötü. Laiklik bütün bunları engelliyor. Bir devlet düzeni kurmuş ve bunu da akla ve bilime dayandırmış, diyor ki: ‘Devlet akla ve bilime dayalı hukuk kurallarıyla idare edilir.’ Bu ülke, bu gibi konuları tartışarak kamplara bölünmemeli, bir an önce tek bir vücut halinde geleceğe hazırlanmalıyız.’’ PROF. SENCER ŞAHİN TMYK ‘Din simsarları yine sahnede’ GÜRSU KUNT Yarın toplanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün başkanlığında yarın toplanacak. Toplantının ana gündem maddesini Terörle Mücadele Eylem Planı oluşturacak. Toplantıda, Trabzon’da yaşanan olaylar, Şemdinli olaylarına ilişkin raporlar gündeme gelecek. Önceki güvenlik toplantılarında ana hatları belirlenen Terörle Mücadele Eylem Planı’nın netleştirileceği toplantıda, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin 7. yıldönümü nedeniyle yaşanabilecek olası güvenlik sorunları da ele alınacak. Kurulun Filistin ve İran’la ilgili gelişmeleri ele alması bekleniyor. ANTALYA Akdeniz Üniversitesi Eski Çağlar ve Kültürleri Bölüm Başkanı Prof. Sencer Şahin, türbanı günümüzün toplumsal salgın hastalığı olarak değerlendirdi. Yöneticilerin bugün olduğu gibi asırlar öncesinde de halkı cahil bırakmayı tercih ettiğini belirten Şahin, ‘‘Yöneticiler, halk ne kadar az bilirse, iktidar o kadar güç sahibi olur anlayışıyla hareket etti. Bu da her salgında, din simsarlarının ortaya çıkmasına neden oldu. Durum bugün de böyle’’ dedi. Din simsarlarının, bin lerce yıldır her fırsatta, halkı sömürerek, mal varlığını geliştirdiğini ifade eden Prof. Şahin, ‘‘2 bin yıl önce böyleydi, günümüzde de böyle, 2 bin yıl sonra da böyle olacağını düşünüyorum. Bu durumun günümüzdeki örneği de çok açık. Türban aslında toplumsal bir salgın hastalık ve din simsarlarının elinde. Gerek politik, gerekse kişisel güç için halkın dini inançları sürekli sömürülüyor’’ diye konuştu. Prof. Şahin, Samsatlı Lukianos’un yazılarında Anadolu halkı için ‘‘Hep kandırılıyor. Bu millet adam olmaz’’ dediğini vurguladı. Emekliler: Zam oranı arttırılsın Emekli BirSen üyeleri, hükümetin emekli aylıklarına yaptığı zammın arttırılmasını istedi. Emekli BirSen Genel Başkanı İsrafil Odabaş, bir grup sendikacı ile birlik yaptığı açıklamada, emekli aylıklarına bu yılın ocak ve temmuz aylarında yapılacak yüzde 2.5’er oranlarındaki zammın emeklilerin daha da fakirleşmesine neden olacağını söyledi. Memur maaşlarına yılın ocak ve temmuz aylarında yüzde 2.5’er oranında zam yapıldığını ifade eden Odabaş, ayrıca ek ödeme almayan memurlara ocaktan itibaren 40, temmuzdan itibaren 80 YTL ek ödeme verileceğine dikkati çekti. Hükümetin, emeklilerle çalışanlar arasında ayrım yaptığını savunan Odabaş, ‘‘Hükümet emeklilere yaptığının karşılığını sandıkta görecek’’ dedi. Daha sonra 3 sendika üyesi, emeklilerin geçim sıkıntılarını anlatan bir mizansen sergiledi. Bir sendika üyesi de yine emeklilerin geçim sıkıntısına ilişkin yazdığı bir şiiri okudu. (AA) Prof. Dr. Kaboğlu ve Prof. Dr. Oran’ın ‘yargıyı aşağılama’ suçundan yargılanması durduruldu Adalet Bakanlığı’ndan izin alınacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi, eski İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran’ın, ‘‘Azınlıklar ve Kültürel Haklar Raporu’’ ile ilgili olarak ‘‘yargı organlarını alenen aşağılama’’ suçundan yargılanmalarının durdurularak, bu suç yönünden Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmasına karar verdi. Kaboğlu ve Oran’ın, ‘‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’’ suçundan yargılanmalarına ise başlandı. ‘‘Azınlıklar ve Kültürel Haklar Raporu’’ ile ilgili Kaboğlu ve Oran’ın yargılanmasına dün başlandı. Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın dünkü oturumuna Kaboğlu ve Oran ile aralarında Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar’ın da bulunduğu çok sayıda avukat katıldı. Duruşmayı, Ankara’da görevli yaban ? Azınlıklar ve Kültürel Haklar Raporu ile ilgili Prof. Dr. Kaboğlu ve Prof. Dr. Oran’ın ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçundan yargılanmalarına başlandı. Kaboğlu ve Oran’ın ‘yargıyı aşağılama’ suçundan yargılanabilmesi için Adalet Bakanlığı’ndan izin alınacak. cı misyon temsilcileri de izledi. Duruşmaya gelen Türkiye KamuSen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, raporu kamuoyuna açıklandığı sırada Kaboğlu’nun elinden alarak yırtan Türkiye KamuSen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş ve Fethi Bolayır, müdahillik talebinde bulundular. Yargıç Avni Mis, bu kişilerin suçtan doğrudan zarar görmediklerini belirterek müdahillik taleplerinin reddine karar verdi. Savcı Muhittin Kaya, yeni Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesinde tanımlanan ‘‘yargı organlarını alenen aşağılama’’ suçunun eski TCY’deki karşılığı olan 159. maddesinden yargılama yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın izninin gerektiğini söyledi. Kaya, bu suç yönünden yargılamanın durdurulmasını ve Adalet Bakanlığı’nın genelgesi uyarınca izin için başsavcılığa verilmesini istedi. Söz alan sanık avukatlarından Oya Aydın, mahkemenin, TCK’nin 159. maddesi yönünden sanıklar hakkında izin alınmadan açılan davanın iddianamesini iade etmesi gerektiğini savundu. Mahkemenin, iddianameyi savcılığa iade etmeyerek Kaboğlu ve Oran’ı sanık olarak kabul ettiğini belirten Aydın, bu aşamada Adalet Bakanlığı iznine gerek olmadığını, savunma yapacaklarını söyledi. Yargıç Mis, yargı organlarını aşağılama suçu yönünden yargılamanın durdurulmasına karar vererek Adalet Bakanlığı izni için dosyanın fezlekeyle bakanlığa gönderilmesine karar verdi. Mis, Kaboğlu ve Oran haklarındaki diğer suçlama olan ‘‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’’ suçundan ise yargılamanın devamını kararlaştırdı. Kaboğlu, oturumda savunma yaptı. Raporun hazırlanış aşamalarını anlatan Kaboğlu, kurulda yapılan oylama sonucunda raporda karşı görüşlere göre ayıklamalar yapıldığını ve raporun oybirliğiyle kabul edildiğini söyledi. Rapora tepkilerin Türkiye’deki milliyetçi kesimlerle ‘‘Kızıl Elma’’ denilen bir gruptan geldiğini belirten Kaboğlu, bu kesimlerin raporun geri çekilmesini istediklerini kaydetti. İddianamenin ‘‘inanılmayacak kadar gayri ciddi olduğunu’’ savunan Oran, ‘‘Bir savcılık benim raporuma karışamaz’’ dedi.Savcılığın iddianamede, rapora karşı tez yazdığını, iddianamede yazılan kavramların muhbirler tarafından bilinmeyeceğini öne süren Oran, ‘‘ Savcının ideolojisi kendisini ilgilendirir. İddianameye yansıtılamaz. Bu, vazifeyi suiistimaldir’’ dedi. Yargıç Avni Mis, cumhuriyet savcısının da görüşü doğrultusunda hazır bulunan 16 tanığın dinlenmesine karar verdi. Duruşmaya gelen tanıkların dinlenmesinin ardından gelmeyenlerin de dinlenmesine karar veren Mis, duruşmayı 10 Nisan Pazartesi gününe erteledi. Duruşmanın ardından gazetecilere açıklama yapan Oran, tanıkların ifadelerinin tamamlanmasının yargılamayı gereksiz yere uzattığı görüşünde olduğunu söyledi. Kaboğlu da ‘‘Bu dava Türkiye için utanç vericidir. Biz devletin verdiği görevi yaptık’’ dedi. AKP’Lİ ALTINDAĞ BELEDİYE BAŞKANI asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘HER ŞEYİN BİR SONU VARDIR’ DYP Erdoğan’a Müslüm Baba şarkısı önerdi ANKARA (ANKA) DYP’den, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik ilginç bir öneri geldi. Bu talep, Başbakan Erdoğan’ın Mersin’de hafta sonu Mustafa Kemal Öncel’le yaşadığı polemiğe tepki olarak DYP İzmir Kirazlı İlçe Başkanlığı’nca kaleme alınan ve parti genel merkezine gönderilen faksta dile getirildi. Faksta, Erdoğan’ın meydanlarda ülkeye refah, emekliye, çiftçiye güzel yaşam, insanlara iş vaat ettiği belirtilerek şöyle denildi: ‘‘Size güvendiler. Hapisteyken destek oldular. Sizi Başbakan yaptılar. İşte size o bireylerden bir tanesi, bir çiftçi ‘Ölüyoruz’ deyince o güzel lafı kullandınız. Ağzınıza sağlık, biz bunu hak ettik. Hani sizin koro halinde şarkınız vardı ya. ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’. Artık önümüzdeki seçimden sonra bunu değiştirip Müslüm Gürses’in şu şarkısını repertuvarınıza koyunuz: ‘Her şeyin bir sonu vardır. Buraya kadar’. Tekrar ağzınıza sağlık.’’ Hizmetİş’ten Tiryaki hakkında suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hizmetİş Sendikası, AKP’li Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tirkayi hakkında ‘‘görevi kötüye kullanmak, sahte belge tanzim etmek ve görevi ihmal’’ iddialarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Edinilen bilgiye göre, Altındağ Belediyesi’nde örgütlü bulunan Hizmetİş Sendikası’nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede, belediyede çalışan sendika üyelerinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan haklarının verilmediği belirtildi. Dilekçede, Fen İşleri Müdürlüğü’nde şoför olarak çalışan sendika işyeri temsilcisi Metin Barak’ın da ‘‘temsilcilikten çekilmemesi nedeniyle, hakkında sahte ve yalan belgeler tanzim edilerek hizmet akdinin feshedildiği’’ iddia edildi. Sendika üyesi işçilerin hafta tatilleri, bayramlar ve genel tatillerde çalışmalarına rağmen anılan günlerdeki çalışmalarının gösterilmediği ileri sürülen dilekçede, bunun sonucunda, fiilen çalışılan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ait ücretlerin ödenmediği belirtildi. Dilekçede, Belediye Başkanı Tiryaki’nin, Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu, İş Kanunu, Belediye Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nu ihlal ettiği iddiasıyla hakkında yasal işlem yapılması talep edildi. Hizmetİş Sendikası Altındağ Şube Başkanı Ramazan Akdağ ise yaptığı açıklamada, Altındağ Belediyesi’nde bir süredir çeşitli problemler yaşadıklarını söyleyerek ‘‘Belediyede toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanmadığını’’ ileri sürdü. Akbaş, işçilerin, belediyede yaklaşık 10’ar bin YTL alacağının bulunduğunu da kaydetti. Belediyeden çıkarılan 26 işçinin işe iadeleri için dava açtıklarını söyleyen Akdağ, ‘‘Hizmetİş Sendikası üyesi işçilerin ödenmeyen hak ve alacaklarının tespiti ve idari işlem yapılması’’ için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvurduklarını açıkladı. Burakreis’e bayrak çekildi Gölcük Tersanesi’nde inşa edilen TCG Burakreis (S359) denizaltısına dün düzenlenen törenle flandra ve bayrak verildi. Gölcük Tersanesi Denizaltı İnşa Fabrikası’nda düzenlenen törene Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu, Donanma Komutanı Oramiral Muzaffer Metin Ataç, askeri yetkililer ve denizaltı inşasında çalışan işçiler katıldı. Törende ilk olarak TCG Burakreis’in (S359) Denizaltı Filotillası Komodorluğu kuruluşuna alınma emri okundu. İstiklal Marşı’nın okunması sonrası Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Karahanoğlu tarafından flandra ve bayrak, Gemi Komutanı Dz. Bnb. Aycan Zağra’ya verildi. TCG Burakreis Komutanı Dz. Bnb. Zağra ile personeli gemiye bayrakları çektiler. Gölcük Tersanesi’nde inşa edilen 20. denizaltı gemisi olduğu belirtilen TCG Burakreis, 62 metre boyunda, 6.25 metre eninde. (Fotoğraf: AHMET KURT) CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle