27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2006 PERŞEMBE 6 HABERLER İl kapsamındaki 1/100 binlik plan havzalara ‘karışmıyor’; 2B’leri ‘çıkacak yasa’ya bırakıyor PERŞEMBE ORHAN BURSALI İstanbul’a ‘devekuşu’ planı ? TMMOB’ye bağlı odaların 1/100 bin ölçekli plana açtıkları “iptal davası”ndaki “itiraz gerekçeleri”e bakıldığında, özellikle “ormanlar ve su havzalarında”ki yağmaya karşı “etkin önlem” bekleyenler yine “hüsran”a uğramış gibiler. OKTAY EKİNCİ Yanlışlık Nerede? Önce şunları bir okuyun: “Ulus devlet sürü istiyor… despot oligarşi, itaatkâr vatandaş yetiştirmek için eğitim sistemini bir araç olarak kullanıyor.” Sanırsınız ki, “oligarşi” sözcüğüne bakarsanız, ultrasol bir örgüt sözcüsü konuşuyor. Şimdi biraz daha gidelim: “Askerin kurduğu ve dayattığı ulus devlet, egemenliği altındaki halkı uluslaştırmak üzere yine kendisi tarafından tercih edilen resmi ideoloji ekseninde Jakoben modernleşme projesini ortaya koydu.” Bu cümledeki fikirleri giderek daha geniş bir çevreye mal edebilirsiniz. Mesela muhafazakâr dinciliberal, liberal Avrupacı, İkinci Cumhuriyetçi, ulus devlete karşı olan küreselci liberal solcu… Mustafa Kemal’e saldıran ve bugünkü devleti “Kemalist” gören, demokrasinin gelebilmesi için Kemalizmin ve devletin yıkılmasını öngören, kısa yoldan ünlü “bilim adamı” olabilmek için sıraya giren, Türkiye’ye küfretmeyi bilimde hızlı yükselişin ve kariyer yapmanın kestirme yolu olarak saptayan, böylece hızlı aferinler alacağını hesaplayan yeni tür tarihçisiyasetçisosyal bilimci… Hemen hepsi bu cümlenin hepsinde veya bir kısmında kendini bulabilir. Şu cümlenin içeriği konusunda da ittifak edebilirler: “Ulus devlet sürü kültürüyle hareket eden bir toplum istemektedir. Eğitim, sivilleştirilip özgürleştirilmeli, askeri vesayet altından kurtarılmalı…” ??? Şimdi biraz daha girelim konuşmaya: “Osmanlı’da Batılılaşma ilk defa Harbiye, Mülkiye, Tıbbiye gibi eğitim kurumları ile başladı. Bu kurumlarda yetişen pozitivist Batıcı eğitim almış kişiler, ilk darbeyi 1908’de yaptılar. Bu dönemde Batı karşısında ‘Batı’nın sadece tekniğini alalım’ diyen kesimle, aralarında Mustafa Kemal’in de bulunduğu ‘Hayır, her yönüyle Batılılaşmalıyız’ diyen kesim arasında bir mücadele yaşandı. Sonunda Batıcılar galip geldi. Bugünkü ulus devletini kurdular.” Sanırsınız ki, Kurtuluş Savaşı’nda sürü sepet ülke dışına kaçan zamanın işbirlikçileri veya işgalci ülke temsilcileri konuşuyor. Veya Mustafa Kemal Cumhuriyeti’ni yıkmak ve dinsel kökenli yeni hükümetler oluşturmak için yeni partiler kuran, hilafet artıkları… Başka neler var: “Devlet, okulu, kendisine sorgulamaksızın tabi, uslu vatandaşlar yetiştirmek için bir atölye olarak görmüştür.. Bu amaçla zorunlu eğitim sistemi getirilerek insanlar çocukluktan itibaren tektipleştirilmeye çalışılmıştır. Eğitim.. sivilleştirilip özgürleştirilmesi, askeri vesayet altından kurtarılması…” gerekir… ??? Şimdi gelelim bu sözlerin sahiplerine. Konuşanlar “İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı”nın (İLKAV) yöneticileri. 3 Aralık’ta düzenledikleri “Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi” konulu panelde konuşmuşlar. Panelcilerin, okulları “beyin yıkama merkezi ve dini değerlere önem vermeyen tapınak” olarak sunan afişin önünde konuştukları belirtiliyor. Tabii ki oturma düzeni harem selamlık… Okullarda İstiklal Marşı ve öğrenci andının kaldırılması ve çocukların eğitiminin kendilerine verilmesini de istemişler. ??? Bunlar tam hilafetçi, şeriatçı ve dinci kesim. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş’la birlikte köküne kibrit suyu ektiğini sandığı. Bekir Coşkun dün Atatürk’le İnönü’yü Ankara’ya getiriyor ve konuşmalarını naklediyordu ya: “Hilafeti kaldırdık da laikliğe geçtik gibi aklımda yanlış kalmış demek ki...” Fakat bu önemli değil. Bunlar olacak. Demokraside yaşıyoruz! Benim vurgulamak istediğim, hilafetçilerşeriatçılar ile Mustafa Kemal ve kurduğu Cumhuriyete ateş püsküren liberal, mutlak AB’ci, liberal tarihçi, küreselci kılığındaki liberal solcu, İkinci Cumhuriyetçi ekip arasındaki ortak yönler... Şüphesiz bunlar da olacak. Çünkü çoğulcu bir toplumuz ve fikir özgürlüğü var. Dahası, bu fikirler bir ayağıyla iktidarda! Her ne kadar, gönüllerinden geçen, kafalarına rapt edilmiş düşünceleri dışavurma özgürlüklerini sınırlandırılmış hissetseler de... Fakat bu düşünce koalisyonun yapısı, bu işte yanlış bir şeyler var dedirtiyor. Bu yanlışlık nerede sizce? Bence, esas olarak, bilim kültüründeki büyük eksiklikte, bilim kültürünün evrensel olarak bir türlü yerleşmemesinde, bilimsel üretimin, en çok siyasal ve sosyal alanda, son derece zayıflığında ve müthiş bağımlı karakterinde!?. ğini sağlayamaya dönük ifade aynen şöyle: “Yasal statüsü netleşince (…) kullanım kararları belirlenecek 2B alanları…” Yani plan, bu alanlarla ilgili kendi bilimsel kararını kesinleştirmek yerine, ormanların geleceğini hükümetin hedefi olan “2B Satışı Yasası”na teslim ediyor… Aynı alanlar çoğunlukla havzalarda bulunduğundan, bu teslimiyet su kaynaklarını da içeriyor… HAVZALARDA ‘PLANSIZ’LIK: İstanbul planlamasında en hassas alanları oluşturan su havzaları için planda “karar üretilmemiş” olması ise tam bir şehircilik skandalı… Bu konuda, odalarının eleştirisi özetle şöyle: “Havzalardaki kirletici yapılaşmalara ve kaçak yerleşimlerdeki büyük nüfusa çözüm üretilmemiştir…” Kentin yaşam kaynaklarına karşı böylesine “çekimser” kalan bir planda, sadece Küçükçekmece Gölü su havzasında imar kurallarının tanımlanmış olması da endişeleri artırıyor. Örneğin yapı yasağı olması gereken kuşaklar içinde “gelişme konut alanları”, “sıhhileştirilecek sanayi alanları”, “kültür endüstrileri gelişme yoğunlaşma alanı”, “kentsel hizmet alanı” gibi fonksiyonlar getiriliyor… Dostumuz Yalçın Bayer, geçenlerde Hürriyet’teki köşesinde “Karga Plan” adını kullanmış ve böylesi bir planın “kılavuz” olması durumunda İstanbul’un “burnu”nun kurtulamayacağını vurgulamıştı. Öyle görünüyor ki aynı planı daha iyi tanımlayacak benzetme galiba “devekuşu” olacak. Çünkü, başını imar rantı batağına öylesine gömmüş ki, ne havzaları görmüş, ne de ormanları ve tarım alanlarını... “İstanbul’un ormanları ve su havzalarındaki sözde yasal ve kaçak imar işgalleri ne zaman önlenecek?” Birkaç ay öncesine kadar bu soruya Büyükşehir Belediyesi’nin planlama kurmaylarınca verilen yanıt, ”Sabredin, 1/100 bin ölçekli plan tamamlanmak üzere… “şeklindeydi. Tüm “il sınırları”nı kapsayan plan, yaklaşık 400 uzmanla çalıştığı bilinen “İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Bürosu”nda (İMP) hazırlandığı için, tüm umutlar da “100 binlik plan kararları”na bağlanmıştı… Ne var ki TMMOB’ye bağlı odaların bu plana açtıkları “iptal davası”ndaki “itiraz gerekçeleri”e bakıldığında, özellikle “ormanlar ve su havzalarında”ki yağmaya karşı “etkin önlem” bekleyenler yine “hüsran”a uğramış gibiler. Çünkü, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde kabul edilerek mimar başkan Dr. Kadir Topbaş’ın onayıyla yürürlüğe giren plana meslek odalarının itirazı “yanıtsız” bırakıldığı gibi, aynı planın raporunda şu “amaç” yer alıyor; “İstanbul’un küresel düzeydeki metropoller arası yarışta hak ettiği ye 1/100 bin ölçekli plan raporunda “Sürdürülebilirlik Çerçevesinde Koruma Alanları” başlığıyla ele alınan 2B alanlarında, “orman potansiyeli”nin değil, adeta işgalci yerleşimlerin “sürdürülebilir”liğini sağlayamaya dönük. ri alması ve uluslararası pazarda daha rekabetçi olabilmesi…” Hükümet politikasına da yön veren bu “pazarlamacı” anlayış, İstanbul için “yılların özlemi” olan en kapsamlı şehircilik çalışmasına da temel alınınca, “kentli” yerine “yatırımcı”nın gözetildiği; “kent” yerine de “imar rantı olanakları”nın önemsendiği bir plan ortaya çıkıyor… İşte, “çevre”, “elektrik”, “harita”, “inşaat”, “ziraat” mühendisleri odalarıyla, “mimarlar”, “şehir plancıları” ve “peyzaj mimarları” odası İstanbul şubelerinin dava dilekçelerinde itiraz ettikleri “planlama”(!) kararlarından bazıları: Plandaki “korunacak tarım alanları” için, bunu sağlayacak imar kısıtlamaları yerine “kullanımı alt ölçekte netleştirilecek alanlar” kararı getiriliyor. Böylece uygulamaya dönük planlarda yapılaşma olanağının önü açılıyor… Ayrıca yine plandaki “konut gelişme alanları”nın önemli bir kesimi yine tarımsal alanlarda düzenlenmiş… Plan raporunda kentin “akciğerleri” kabul edilen kuzeydeki yeşil kuşağa ve havzalara doğru “büyümeme TARIM ALANLARINA İMAR: KUZEYE YAYILMAYI TEŞVİK: si” savunulurken planda bunun tersini yaratacak yeni bir “kuzey çevre yolu” öneriliyor. Aynı güzergâhtaki 3. köprü hazırlıklarıyla “uyum”u da gözden kaçmayan bu yol hakkında hiçbir açıklama olmaması dikkat çekiyor… B TALANI’NA HAZIRLIK: İşgal altındaki ormanları tanımlayan “2B” alanları için de hükümetin “işgalcilere parayla tapu” ısrarına adeta “uyarlanmış” plan hükümleri var. Plan raporunda “Sürdürülebilirlik Çerçevesinde Koruma Alanları” başlığıyla ele alınan 2B alanlarında, “orman potansiyeli”nin değil, adeta işgalci yerleşimlerin “sürdürülebilir”li ‘2 Beraat kararı bozuldu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 8. Dairesi, bazı davaların sonucunu etkileme iddialarını kapsayan “Neşter2” davasında, aralarında eski HSYK Başkanvekili Ergül Güryel’in oğlu avukat Cenk Güryel’in de bulunduğu, 19 sanık hakkında “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve örgüte yardım’’ suçlarından verilen beraat kararını bozdu. Yargıtay, avukatlar Cenk Güryel, Özgün Öztunç ve Galip Altuntaş ile işadamı Haldun Erdavran ve sekreteri İffet Gökbakan’ın hukuki konumlarının “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. Kurumun 3 saatliğine karanlığa gömülmesi sonucu Akyol ve Demir görevden alınmıştı TRT’de yalan ifade skandalı ESRA YAZDIÇ ANKARA TRT’nin yayınının mayıs ayında 3 saat kesilmesinin ardından yapılan soruşturma, kurum içindeki kayırmacılığı ortaya koydu. TRT Teftiş Kurulu’nca hazırlanan raporda, kesintinin teknisyenler İsa Ege ve Salih Baslı’nın yerinde olmamasından kaynaklandığı belirtilirken, bu görevlilerin ifadelerinde, amirleri konumundaki Başmühendis Mehmet Ergün’ün kendilerini “yalan ifade vermeye zorladığını” açıklamaları dikkat çekti. TRT’ye bağlı 5 kanalın yayını (TRT 1, TRT 2, TRT 3, TRT ? TRT’nin mayıs ayında 3 saatliğine “karanlığa gömülmesinin” ardından yapılan soruşturmada, teknisyenlerin, amirleri konumundaki Mehmet Ergün tarafından “yalan ifade vermeye zorlandıkları” ortaya çıktı. 4, TRT INT) 6 Mayıs 2006 Cumartesi günü, 3 saatlik kesintiye uğramış, ardından Ankara Televizyon Müdür Yardımcısı Hüseyin Akyol, Koordinasyondan Sorumlu Stüdyolar Dairesi Başkanı Bayram Demir ve Stüdyolar Dairesi Başkanlığı Enerji Müdürü Abdullah Cenkciler görevden alınmıştı. luların, konrol odasında olması gereken teknikerler İsa Ege ve Salih Baslı olduğu belirtildi. Her iki teknikere de birer ikramiye kesinti ve kademe durdurma cezası verildi. Raporda yer alan, Ege ve Baslı’nın “ifadeleri” ise TRT içerisinde yaşananları gözler önüne serdi. Teknisyen İsa Ege, soruşturmaya ilişkin tutanaklarda yer alan ilk ifadesinde, olayın gerçekleştiği sırada Baslı ile birlikte görev yerinde olduğunu savundu. Ege’nin bu beyanından kısa bir süre sonra ise tekrar ifadesine başvuruldu. Ege, 6 Haziran’da verdiği ikinci ifadesinde şunları söyledi: “Size verdiğim ilk ifadede Salih Baslı’nın 06.05.2006 tarihinde nöbetinde olduğunu söylemiştim. Ancak amirlerim Necmi Sarıçiçek ve Mehmet Ergün, beni ve Salih Baslı’yı odaya çağırdılar. Salih Baslı’nın zamanında gelmediği olayının herhangi bir şe ‘İçleri rahat etmedi’ TRT Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporda, sorum Okulda bıçaklı kavga ? MALATYA (AA) Malatya’da bir ilköğretim okulunun bahçesinde iki grup arasında çıkan kavgada, 2 kişi bıçakla yaralandı. Hayrettin Sönmezay İlköğretim Okulu’nun bahçesinde C.B. (18), Ö.A. (17), Ü.Y. (17) ile S.Y. (19), M.K. (19), M.S. (19), M.E.E (16) ve M.Y. (17) arasında bilinmeyen bir nedenle tartışma çıktı. Çıkan olayda C.B. ve Ü.Y. bıçakla yaralandı. Beyzade Özkahraman, Türkiye’de sağlık alanının çok geliştiğini belirtti Sağlıkta kalite artışı yaşanıyor İstanbul Haber Servisi Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Yönetim Kurulu üyesi Dr. Beyzade Özkahraman, Türkiye’de sağlık alanının çok geliştiğini belirterek “Geçmişte başı ağrıyan ya da azıcık tansiyonu yüksek olan ya da beyin ya da kalp ameliyatı olması gereken, ya ABD’ye, İngiltere’ye ya da Almanya’ya gidiyordu. Bugün bırakın yurtdışına gitmeyi, dünyanın birçok ülkesinden insanlar Türkiye’ye gelmeye başladı” dedi. Genel Sağlık Sigortası (GSS) ve Türkiye’de sağlık alanındaki gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtlayan Özkahraman, Emekli Sandığı, BağKur ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nu bir çatı altında toplayan bir sigorta sisteminin birçok iktidar tarafından dile getirildiğini, ancak bu iktidar tarafından yürürlüğe konmaya çalışıldığını ifade ederek, sistemin sağlık alanında hastanelerin birleştirilmesi ile yürürlüğe konulmak istendiğini, ancak altyapısı hazırlanmadığı için birçok sorunla karşılaşıldığını söyledi. Sistemin bir ayağının da yurttaşların özel hastanelerden yararlanması olduğunu ifade eden Özkahraman, “2005’te bu uygulama gündeme gelir gelmez, önce sahipleri ya da yöneticileri iktidara yakın olan hastaneler bu anlaşmaları yapabildi. Bu hastaneler anlaşmaları yapma imkânı bulunca da 1 yıl gibi kısa bir süyan Özkahraman, GSS’nin yürürlüğe girmesinden sonra, Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan verilen hizmetin karşılığını alacaklarını belirtti: “GSS yürürlüğe girdikten sonra, biz fark almadan bu hizmeti nasıl vereceğimiz konusunda doğrusu kuşkuluyduk. Çünkü şu anki Bütçe necekti devlet tarafından.” Türkiye’de sağlık hizmetinin 2000’li yıllardan itibaren oldukça geliştiğini düşündüğünü dile getiren Beyzade Özkahraman, 1940’lı yıllarda Nazi soykırımından kaçan, çoğunluğu tıp doktoru olan bilim adamlarının yetiştirdiği hekimlerin öğrencilerinin, bugün çok önemli işlere imza attıklarını söyledi. 2000’li yıllardan itibaren sağlık sektörünün daha çok geliştiğini ifade eden Özkahraman, “Geçmişte başı ağrıyan ya da azıcık tansiyonu yüksek olan, beyin ya da kalp ameliyatı olması gereken, ABD’ye, İngiltere’ye ya da Almanya’ya gidiyordu, bugün bırakın yurtdışına gitmeyi, dünyanın birçok ülkesinden Türkiye’ye sağlık hizmeti almak için insanlar gelmeye başladı. Yurtdışında yaşayan yurttaşlarımız ise şimdi o ülkelere güvenmediklerini söyleyerek, Türkiye’de daha sağlıklı bir hizmet alabileceklerini düşündükleri için Türkiye’ye gelip ameliyat olup ülkelerine geri dönüyorlar” dedi. Kafelere denetim ? AFYON (AA) Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde polis, internet kafe denetimlerinde porno CD ele geçirdi. İlçede bulunan 20 internet kafe eşzamanlı olarak denetlendi. Denetimlerde iki internet kafede 25 kopya porno CD, bir internet kafede av tüfeği ele geçirildi. 12 işyerine yasal işlem yapıldı. ? Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Yönetim Kurulu üyesi Özkahraman, GSS’nin hastanelerin birleştirilmesi ile yürürlüğe konulmak istendiğini, ancak altyapısı hazırlanmadığı için sorunla karşılaşıldığını söyledi. rede, çok iyi derecede olanaklar elde ettiler. İktidara yakın olmayan hastaneler ise sözleşmeleri yaparken birtakım sıkıntılarla karşılaştılar. Bugün ise isteyen hastanelerin yüzde 99’u kurumlarla anlaşma yapabildi” dedi. Sistemin zorluklarından birinin, yurttaşların fark ödemek istememesi olduğunu vurgulaUygulama Talimatı’na göre bir hastanın muayene ücreti olarak bize 16.5 YTL veriliyor. 16.5 YTL ile bir hastanın, hatta eğer paket olayı da olsaydı, ki Danıştay’dan döndü, bir hastanın, muayenesi, teşhisi, tetkiki için yaklaşık 2530 YTL ödenecekti. Bir MR çekilecek, muayene, tahlil, hepsi karşılığında hastaneye bu kadar ücret öde kilde başka bir kimseye söylenmemesi hususunda telkinde bulundular. Bunu sık sık yaptılar, örneğin bugün gelirken bile Mehmet Ergün bu olayın gizlenmesini istedi. Ben de amirlerim olması dolayısıyla ve bana zarar verebilecekleri düşüncesiyle ilk ifademde bazı şeyleri size söyleyemedim. Bunun için çok üzgünüm, vicdanım rahatsız oldu. Bugün size gelerek gerçekleri anlattığım için çok rahatım. Bu arada Salih Baslı’nın o gün nöbette olmadığını Ergin Ustaömer, Mehmet Şahinok, Bülent Ecevit Gürlek de biliyorlardı.” Diğer tekniker Salih Baslı da aynı tarihte verdiği ikinci ifadesinde, kurum yetkililerine “avadanlık” alınması yönünde talepte bulunduklarını, ancak yetkililerin tasarruf tedbirlerini mazeret göstererek alım yapmadıklarını belirtti. Baslı, kesinti olayının yaşandığı akşam bile kablo, pabuç gibi malzemeleri farklı bir servisten temin ettiklerini, bu kadar büyük bir kurumda böylesine malzemeler dahi bulunmadığını söyledi. Baslı ikinci ifadesinde şunları kaydetti: “Mehmet Ergün ve Necmi Sarıçiçek’in de benim nöbette olmadığımı öğrendiklerini biliyorum. Ben buraya geldiğimde saat, yanlış hatırlamıyorsam, 21.3035 sularında henüz enerjinin yeni gittiğini öğrendim. Ben buraya geldiğimde Mehmet, Necmi Bey dahil hiç kimse yoktu. Geldiğimde İsa Bey’in jenaratör odasında olduğunu gördüm. Hatta Mehmet Bey bana, nöbette olmadığımı kimseye söylememem gerektiğini, yoksa başıma kötü şeylerin gelebileceğini söyledi (...) Size verdiğim ilk ifadede korktuğum için tam gerçekleri söyleyemedim. Hatta size çok zaman gelerek, tam gerçekleri aktarmayı çok düşündüm. Fakat sözüne inandığım kişilerin bana yaptıkları telkinler bunu engelledi.” İki teknisyenin kendilerini “yalan ifade vermeye zorladıklarını” vurguladıkları Ergün ise tüm bu yaşananların ardından Cenkciler’in yerine Enerji Müdürü olarak atandı. obursali?cumhuriyet.com.tr Cinayet gibi kaza ? BEYŞEHİR (AA) Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı Yeşildağ Belde Belediye Başkanı Yüksel Ergun, belediyeye ait iş makinesini kullanırken Osman Kaya (51) adlı işçiyi ezerek öldürdü. Ergun, belediyeye ait iş makinesini kullanmak istedi. Ergun, araçla manevra yaparken, Çumra’dan gelen ve burada çalışan DSİ işçisi Kaya’yı, makinenin kepçesi ile duvar arasına sıkıştırdı. Kaya, olay yerinde yaşamını yitirdi. Gözaltına alınan Ergun serbest bırakıldı. Tecavüz görüntüleri cepte ? SAMSUN (Cumhuriyet) Samsun’da, Ondokuz Mayıs Üniversitesi öğrencisi 21 yaşındaki S.Ö’nün kahvesine ilaç koyup uyuttuktan sonra tacizde bulunduğu ileri sürülen İbrahim Öztaş (47) gözaltına alındı. Öztaş’ın biri 15 yaşından küçük erkek bir çocuk, diğerleri genç kız olmak üzere 7 kişiye taciz ve tecavüzde bulunduğu, bu görüntüleri cep telefonuna kaydettiği görüldü. Öztaş’ın sorgusunun sürdüğü bildirildi. İki kişiye 244 biner YTL ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Şans Topu oyununun bu haftaki çekilişinde 5+1 bilen 2 kişi, 244 bin 424 YTL 95’er YKr ikramiye kazandı. Kazanan numaraların 2, 6, 10, 21, 28 + 6 olarak belirlendiği çekilişte 5 bilenler 2 bin 469 YTL 20’şer YKr, 4+1 bilenler 153’şer YTL, 4 bilenler 17 YTL 15’er YKr, 3+1 bilenler 9 YTL 5’er YKr, 3 bilenler 2 YTL 15’er YKr, 2+1 bilenler 2 YTL 80’er YKr, 1+1 bilenler 1 YTL 50’şer YKr ikramiye kazandı. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle