17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2006 PERŞEMBE 4 HABERLER Ankara’da bir lise öğrencisi, okulun yurduna yapılan mescidin videosunu yayımlayınca idare geri adım attı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Su Uyur, Türk Uyur El Âlem Uyumaz Aslında şaşırmamam gerek, böylesini yaşayacağımız bu sütunlarda da yazılmıştı. Artık her sabah kalktığımda bakıyorum, yağmur yağıyor mu diye. Pek de umut yok, meteoroloji bültenlerinin yağış bildirdiği günlerde de, şöyle sadre şifa bir yağmur ya da kar yağmıyor. Perşembe günü Ankara için sulu kar görünüyordu, ama o gün ancak yolları ıslatıp kayganlaştıracak kadar yağış oldu, cumartesi İstanbul için hakeza... Küresel ısınma, sonuçlarını birçoklarının sandığından daha çabuk göstermeye başladı. Bu durumdan en fazla zarar görecek ülkelerin ön sıralarında Türkiye var. Zaten su zengini olmayan, ülkemiz gelecekte, bu kaynaklarının % 30’unu yitirecek. On yıl içinde, her sene Kıbrıs kadar toprağı erozyonla yok olan yurdumuzun kimi bölgelerinin çölleşeceği belirtiliyor. Kimsenin tındığı yok. Allahtan ki, Yuvacık Barajı kurudu da, tehlikeyi hiç değilse İzmit örneğinde somut olarak gördük. Türk, tehlikeyi gözüyle görmeden inanmadığı için Yuvacık’ın kuruması iyi oldu. Yuvacık örneğinde kuraklığı gördük de ne oldu? Hiç, sadece Sefa Sirmen’i günah keçisi yapıp işin için sıyrıldık. Önce, Yalçın Doğan, iki kez Hürriyet’teki köşesinde, ardından, Prof. Dr. Onur Kumbaracıbaşı Vatan’daki köşesinde, işin içyüzünü yazdılar. Olayın Sirmen’e (kendisiyle hiçbir akrabalığım, hatta tanışıklığım yok) ihale edilmesiyle işin içinden sıyrılınamayacağını açıkladılar. Nafile! ??? Evet Türkiye ciddi bir susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya. Kamuoyu daha meselenin vahametini anlamış değil. Sadece içme suyu değil, tarımsal üretimin tehlikeli boyutlarda düşmesi, hidroelektrik santrallarının devre dışı kalmasıyla enerji ve de sanayii üretiminin azalması sorunları da kapımızda. Her zamanki gibi, uzmanların uyarıları, buz üstüne yazıdan ileri etki yapmıyor. Böyle bir ortamda, Haşmet Babaoğlu Vatan’daki köşesinde 22 Aralık günü “Su Bakanlığı Kurulsun” önerisini yaptı. Su Vakfı Başkanı Recai Şen, bu öneriye karşı, “Her konuda illa bakanlık kurmak şart değil” diyerek, özerk bir su enstitüsü kurulması fikrini ortaya attı. İster bakanlık olsun, ister özerk enstitü, artık ülke gündeminin ön sıralarında yer alan su konusunu ele alacak, hiçbir alanda günübirliğin ötesinde, uzun erimli politikaları olmayan Türkiye’nin su sorununu inceleyecek, kamuoyunu bilinçlendirecek, devletin su politikasını oluşturmasını sağlayacak bir kurum şart. Dediğim gibi, Türkiye su zengini değil. Ama özellikle Dicle ve Fırat yüzünden bütün dünyanın gözü ülkemiz sularında. GAP , yıllardır çeşitli nedenlerle yerinde sayıyor, her geçen yıl projenin tamamlanması mali ve uluslararası nedenlerle daha da güçleşiyor. Türkiye’nin aymaz yöneticilerine durmadan koşul dayatan AB, Dicle ve Fırat’ın sularının işletilmesinde söz sahibi olmayı da istiyor. ??? Herkes biliyor ki 21. yüzyılda, petrol zengini Ortadoğu’da sonu savaşa kadar varacak çok ciddi su sorunu patlak verecek. Biz tam bu tartışmaların içindeyken, www.iyihaber.com. sitesinde ilginç bir haber yayımlanıyor. Haberin konusu “Etic”. Etic, “Euphrates w Tigres İnstitute for Cooperation” adı altında ABD Kent Üniversitesi’nde 2005 yılında kurulmuş olan insiyatif. Kuruluşun amacı, “Fırat ve Dicle havzası halkının, teknik, sosyal, ekonomik açıdan geliştirilmesi ve sürdürülebilir bir kalkınma konusunda verimli işbirliğini sağlamak.” Haberde toplulukta yer alan kişilerin adları da verilmiş. Dilerseniz birlikte bakalım: Linda Sergie Attasi (Suriye Halep Üniversitesi), Dr. Mokdad Ali (Irak Bağdat Üniversitesi), Dr. Muhammed Al Najiim (Irak Yükseköğretim Birliği), Haifaa Butty (Gözlemci, Irak Teknoloji Üniversitesi), Büyükelçi Edwin G. Corr (ABD Oklahoma Üniversitesi) Dr. Kenneth Cushner (ABD Kent State Üniversitesi) Dr. Faisal Rıfaı (Suriye Halep Üniversitesi), Dr. Linda Robertson (ABD. Kent State Üniversitesi), Dr. I.H. Olcay Ünver (ABD. Kent State Üniversitesi). ABD’nin Ortadoğu’nun su sorunuyla yakından ilgilenmeye başladığı bir dönemde, bu kuruluş Türkiye’de toplantılar yapıyor, Dicle ve Fırat havzasının güvenliği ile ilgili projeler geliştiriyor. Bütün bunlar olurken dünyada sınır aşan sular konusunda, Dışişleri Bakanlığı’nın savunduğu klasik teze karşı görüşler ileri sürülerek bu kavram yeni bir formüle bağlanmaya çalışılıyor. Evet su uyuyor, Türk uyuyor, elâlem uyumuyor. Yurtlarda mescit dönemi FIRAT KOZOK ? Ankara’nın göbeğindeki lisenin yurdunda kazan dairesi mescide çevrildi. Bir okul öğrencisi, mescit görüntülerini çekerek dünyanın en ünlü video paylaşım sitesi ‘youtube’da yayımladı. Okul yönetimi, ANKARA Ankara Sosyal Bilimkonunun gündeme gelmesinden çekinerek geri adım attı. EğitimSen Örgütlenme Sekreteri Tuğrul Culfa, ler Anadolu Lisesi’nin kız ve erkek öğyaşanan tablonun AKP iktidarının eğitime yönelik zihniyetini bir kez daha ortaya koyduğunu söyledi. renci yurtlarının kazan dairelerine bir süre önce iki mescit yapıldı. Okuldaki bir öğrencinin gizlice çektiği görüntüleri internette yayımlaması üzerine geri adam atan okul yönetimi, mescitleri kapattı. EğitimSen, okul idaresi hakkında cumhuriyet savcılarını göreve çağırdı. Ankara’nın göbeğindeki Sosyal Bilimler Anadolu Lisesi’nde yaşananlar, AKP’nin eğitime bakışını bir kez daha gözler önüne serdi. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci’nin girişimleriyle açılan okulun hemen yanındaki yurtta, kız ve erkek öğrenciler için ayrı ayrı mescitler yapıldı. Kazan dairesindeki mescitlerin etrafı panoyla kapatılırken yerlere de seccadeler serildi. Ancak okulda eğitim gören bir öğrenci, mescitlerin görüntülerini gizlice kameraya kaydetti. Öğrenci, daha sonra bu görüntüleri dünyanın en ünlü video paylaşım sitesi olan “youtube”da yayımlamaya başladı. Öğrencinin girişimi okul idaresi tarafından duyulunca mescitler kapatıldı, seccadeler toplandı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan EğitimSen Örgütlenme Sekreteri Tuğrul Culfa, yaşanan tablonun AKP iktidarının eğitime yönelik zihniyetini bir kez daha ortaya koyduğunu söyledi. Sosyal Bilimler Anadolu Liselerinin, Müsteşar Necat Birinci’nin girişimleriyle açıldığını anımsatan Culfa, bu okullardaki yönetim kadroları belirlenirken liyakata önem verilmediğini söyledi. Söz konusu okuldaki yöneticilerden 5’inin Türk EğitimSen, 7’sinin de Eğitim BirSen üyesi olduğuna işaret eden Culfa, buna karşın EğitimSen üyesi yönetici sayısının yalnızca 2’de kaldığını kaydetti. Culfa, “Bu durum, iktidarın eğitimdeki kadrolaşmasının ne boyutlara ulaştığının, eğitimi gericileştirme anlamında sürdürdüğü faaliyetlerin açık göstergesi, ümmetçi zihniyetin yansımaları” dedi. Okul yönetiminin mescit görüntülerinin kamuoyuna yansımasından çekindiği için geri adım attığını belirten Culfa, şunları kaydetti: “Laikliğe, bilime düşman zihniyetin eğitimi getirdiği nokta budur. Eğitimin bunca yapısal sorunu varken, bunların çözümü noktasında çaba göstermesi gereken bakanlık, her fırsatta imam hatipleri öne çıkarmaktadır. Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’nda yaşanan sorunlar gündeme getirilirken bu ve benzeri olaylar göz ardı edilmektedir. Biz EğitimSen olarak bu konuda cumhuriyet savcılarımızı göreve çağırıyoruz.” ÖĞRETMEN AÇIĞI İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ÇİÇEK’TEN KANADOĞLU’NA YANIT Okullara yok, Diyanet’e var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı’nın, yaklaşık 50 bin öğretmen açığı bulunurken Diyanet İşleri Başkanlığı Kuran kurslarındaki öğretmen sayısı 2 bin 500’den 4 bin 500’e çıkarıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı Kuran Kurslarında Kısmi Zamanlı Geçici Kuran Kursu Öğreticisi Çalıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar ile Bunlara Ödenecek Ücretlerin Belirlenmesine Dair Karar’da Değişiklik Yapılması Hakkında Karar, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Kararla kurslardaki öğretmen sayısı 2 bin 500’den 4 bin 500’e çıkarıldı. ‘İdeolojik ve postmedern bir yorum’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun “Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura geçilebilmesi için Meclis’in üçte iki çoğunluğunun gerektiği’’ yönündeki yorumunu, “postmodern ve ideolojik” diye niteledi. Bakanlar Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina’da toplandı. Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Çiçek, Kanadoğlu’nun görüşünün anımsatılması üzerine şunları söyledi: “Açıklamaları bugün (dün) ben de bazı basın yayın organlarından okudum. Zannediyorum dün (önceki günCumhuriyet) de bir gazetemizde çıkmıştı. Tabiatıyla her görüşe saygı duyarız, ancak bu değerlendirmelerin anayasa ve iç tüzük açısından çok da hukuki olmadığını, postmodern ve ideolojik bir yorum olduğu kanaatini taşıyorum. Çünkü bunun geçmişteki uygulamaları, Meclis’in bugüne kadar işleyiş tarzı, içtüzükteki çok açık hükümler karşısında söylediğim gibi hukuki bir yorumdan ziyade postmodern bir yorum gibi geldi bana.” Toplantıda ele alınan konulara da değinen Çiçek, üç tasarının gündeme geldiğini, bunlardan birincisinin, emniyet teşkilatının mal ve hizmet alımlarına ilişkin olduğunu belirtti. Diğer tasarının Yargıtay Yasa Tasarısı olduğunu belirten Çiçek, söz konusu tasarıyla Yargıtay’ın 250 olan üye sayısının 150’ye düşürüleceğini söyledi. Kurumun daire sayısının da azaltılacağını ifade eden Çiçek, yapılan düzenlemeyle kurumun iş yükünün hafifleyeceğini ve daha çok içtihat üreten bir yapıya kavuşacağını söyledi. Toplantıda gündeme gelen bir diğer tasarının da internet suçlarıyla ilgili olduğunu belirten Çiçek, düzenlemeyle ilgili yürütülen çalışmaların tamamlanma aşamasına geldiğini anlattı. Çiçek, ayrıca toplantıda yurttaşların bayram süresince belediye otobüsleri, köprü ve otoyollardan ücretsiz yararlanmalarını öngören kararnamenin de imzalandığını söyledi. [email protected] Fesli, sarıklı ‘sosyal’ şiir TBMM Başkanı Bülent Arınç, öğrenciler arasında düzenlenen İstiklal Marşı’nı Güzel Okuma Yarışması’nda, Mehmet Akif Ersoy’un, ‘Said Paşa İmamı’ adlı şiirinin ‘önemine’ işaret etti GÖKHAN ERKUŞ asirmen?cumhuriyet.com.tr LİSTEYE ŞEHİT AİLELERİNİ DE ALDI Erdoğan’dan ‘gönül alma’ kartı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bir süre önce “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” sözüyle şehit ailelerinin tepkisini çeken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bayram ve yılbaşı tebrikiyle bu kesimlerin gönlünü almaya çalışıyor. Erdoğan’ın talimatıyla AKP yönetimi şehit aileleri ve gazilerin listesini çıkardı. Çıkarılan listeye göre de 43 bin kişiye yeni yıl ve bayram tebriki gönderildi. Devlet protokolünün yanı sıra, sivil toplum örgütlerine, muhtarlara, AKP teşkilatına ve kendisine kart gönderen yurttaşlara kutlama tebriki gönderen Erdoğan, listesine ilk kez “şehit aileleri ve gazilerini” de aldı. Erdoğan, tebrik kartında “Kurban Bayramınızı ve yeni yılınızı en kalbi duygularımla kutlar, aziz milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dilerim” temennisinde bulundu. Erdoğan’ın toplam 200 bin kişiye kart gönderdiği öğrenildi. Bu arada AKP yöneticileri tarafından gönderilen tebrik kartlarının hepsinde Başbakan Erdoğan’ın fotoğrafı ile aynı sözlerin yer alması da dikkat çekti. Bülent Arınç ANKARA TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, öğrenciler arasında yapılan İstiklal Marşı okuma yarışmasında, mutlaka okunması gerektiğini söylediği şiirin dini vurgular içermesi dikkat çekti. “Mehmet Akif Ersoy’u Anma Etkinlikleri” kapsamında, ilköğretim ve lise düzeyinde gerçekleştirilen “İstiklal Marşı’nı Güzel Okuma Yarışması”nın final töreni önceki gün TBMM Başkanı Arınç’ın da katılımıyla gerçekleştirildi. Miniklerin heyecanını ve marşa olan sevgilerini hissettiğine inandığını söyleyen Arınç, Ersoy’un “Safahat” adlı eserinin de önemine değindi. Arınç, eserdeki “Said Paşa İmamı” şiirinin mutlaka okunması gerektiğini belirtirken şiirin sosyal sorunlara dikkat çektiğini savundu. Arınç, salondakilere ve jüriye şiiri okuyup okumadıklarını sordu. Söz konusu şiirde ise Valide Sultan’ın düzenlediği mevlit okuma merasimi konu ediniliyor. Törende sarıklı, takkeli, derviş külahlı “baş”ların mahşer gibi biriktiği, “davetli olmasalar” da kapının herkese açık olduğu şu mısralarla anlatılıyor: “Renk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak/Fes, arâkiyye, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,/Taylasan, takke, nazarlıklı hotoz, âbânî,/Mâvi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni.../Ama birçokları davetli değilmiş, kime ne?/Bu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.” Orta katların, sofaların davetlilere ayrılmasına da değinilen şiirde, mevlithanın (mevlit okuyan kimse) gelmemesi nedeniyle törenin bir türlü başlamadığı anlatılırken bu süreçte yapılanlar ise şöy le ifade ediliyor: “Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir/Yazma seccâdeler artık yere, boy boy, serilir./Doğrulur Kıble´ye herkes, kılınır şimdi namaz/Derken ‘âmin!’ Şiirde, mevlithanın gecikmesinin Valide Sultan’ı öfkelendirdiği ve mevlide başlanması emrini verdiği vurgulanıyor. Bu bölümde de cemaatin ilahilerle coşması tasvir ediliyor: “Başlanır Mevlid´e mu´tâd olan âdâbıyle/Önce tevhîd okunur, gaşy ile dinler herkes./O, güzel, sonra müessir, sekiz on parlak ses,/Kimi yerlerde ilâhî, kimi yerlerde durak/Kimi yerlerde cemâ´atle beraber coşarak/Kalan üç bahri terennümle, çekerken ‘âmîn!’ ” Şiirin sonunda ise mevlithanın bir fakire yardım ettiği için geç kaldığı anlaşılıyor ve Valide Sultan duygulanarak mevlithanı affediyor. Ocak 2001’den beri F tipi cezaevi koşullarında kanser hastalığını yenmeye çalışıyor Erol Zavar’ın yaşam mücadelesi İstanbul Haber Servisi Ankara Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde bulunan ve kanser hastalığı nedeniyle sağlık durumu giderek kötüleşen Odak Dergisi Yazıişleri Müdürü Erol Zavar’ın tahliyesi ve tedavisi için başlatılan “Bu ışık sönmesin” kampanyası sürüyor. Zavar’ın aynı adlı şiir kitabından esinlenilen ve F tipi cezaevlerindeki tecrit koşullarının insan yaşamı üzerindeki etkilerini anlatan “Ölüm Ektim Randevu Yerinde” adlı belgesel filmin galası, bu akşam Tünel’deki Muammer Karaca Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek. Zavar’ın eşi, avukatı, arkadaşları ve bazı kitle örgütü temsilcilerinin oluşturduğu “Erol Zavar’a Yaşama Hakkı Koordinasyonu” Zavar’ın cezaevi koşullarında tedavisinin mümkün olmadığını ve tahliyesinin yaşamsal olduğunu belirtiyorlar. İki çocuk babası olan Zavar, Ocak 2001’de tutuklandığında mesane kanseri teşhisiyle tedavi görüyordu ve her altı ayda bir sistoskopi uygulanması gerekiyordu. Koordinasyonun açıkladığına göre, 2 yıl boyunca cezaevinde sistoskopi engellendi. Zavar’ın hastalığı ilerledi ve 2004 yılından bu yana 10 kez ameliyat edildi. Adli tıp geçen nisan ayında “tedaviyi kabul etmediği” gerekçesiyle tedavisinin cezaevinde sürmesinde bir sakınca olmadığına karar verdi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı adına Genel Sekreter Dr. Metin Bakkalcı ve Uluslararası İnsan Hakları Dernekleri Federasyonu adına Başkan Yardımcısı Akın Birdal yaptıkları yazılı açıklamalarda, cezaevi koşullarında iyileşemeyeceği açığa çıkmış olan Zavar’ın sağlık durumunun; acil önlem alınmasını gerektiren son derece riskli bir evrede olduğunu belirttiler. Nesrin Cavadzade ve Hüseyin Karabey’in yönetmenliğini yaptığı, Kızılırmak grubunun müziklerini yaptığı belgesel filmde Zavar’ın gecikmeden tahliyesi ve tedavisinin uygun koşullarda sağlanması gerektiği vurgulanıyor. Aşçı: Çözüm olursa vazgeçerim F tipi cezaevlerindeki tecridi protesto etmek amacıyla ölüm orucunda olan Avukat Behiç Aşçı’yı EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ve EğitimSen Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ziyaret etti. Aşçı, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın “Ölüm orucunu bırak” çağrısıyla ilgili olarak, “Eğer çözüm olursa ölüm orucunu bitiririz, niye bitirmeyelim? Biz, ölüm orucu konusunda ısrarlı değiliz” dedi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle