25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Son 4 yıllık rakamlar, asgari ücretlinin alım gücünün arttığını söyleyen Başbakan Erdoğan’ı yalanlıyor 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Günde 150 gr. peynire talim ? Birleşik Metal tarafından yapılan bir araştırma, asgari ücrete 2007 yılı birinci altı ayında yapılan yüzde 6’lık artışla, günde yalnızca 150 gram beyaz peynir, 56 gram da dana eti alınabildiğini gösteriyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Asgari ücretin, 16 yaşından büyük işçiler için 2007’nin ilk yarısında 403, ikinci yarısında 419 YTL olarak uygulanacak olmasıyla, AKP hükümeti döneminde, “asgari geçim endeksinin giderek daha da altında kalan asgari ücret verilmesi” kuralı bozulmadı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın pek çok kez kendi dönemlerinde işçinin alım gücünün arttığını savunması ve “Ben iddialı olarak hep bir ifade kullanıyorum ve diyorum ki; bundan 4 sene önce asgari ücretle temel gıda maddelerinden ne alıyordunuz, bugün ne alıyorsunuz? Bunun mukayesesini yapın. Bu mukayesede eğer o gün aldığınızı bugün alamıyorsanız, katiyen bizi desteklemeyin. Ama daha fazlasını alıyorsanız, beraber bu yola devam edelim. Biz de görüyoruz ki asgari yüzde 40 ile yüzde 100’ü aşan bir oranda bu dönemde artış var. Bunlar marketin dilidir, sadece bana getirilen bilgi notları değildir. Çünkü onlarla çalışmam, bizzat markete girerim, oradan alırım bu bilgileri. Kaldı ki TÜİK gibi resmi kuruluşumuzun da vermiş olduğu rakamlardır” yönünde söylemlerde bulunmasına karşın rakamlar asgari ücretin karın doyurmaya dahi yetmediğini gösteriyor. TÜİK’in açıkladığı “asgari geçim endeksi”, işçinin bir ayda yapmak zorunda olduğu temel harcamaların göstergesi niteliğini taşıyor. Asgari ücretin, en azından TÜİK’in belirlediği taban fiyata ulaştırılması gerekiyor. Ancak, AKP hükümetinin göreve geldikten sonra ilk kez belirlediği 2003 yılının asgari ücretinde, söz konusu oran 100 YTL işçinin aleyhine gelişerek 2001’den bu yanaki en yüksek seviyeyi bulmuştu. Hükümetin 2004’te ilan ettiği asgari ücretle TÜİK’in belirlediği arasındaki fark yılın ilk yarısı için 93, ikinci yarısı için 76 YTL ’ye ulaşmıştı. Bu rakam, 2005’te 71 YTL olurken son iki yılda fark iyice büyüdü. Geçen yıl 128 YTL ’lik hak kaybı yaşayan işçiler, 2007 içinse en az 140 YTL ’lik ücret kaybına uğrayacak. Birleşik Metal tarafından yapılan bir araştırma ise asgari ücrete 2007 yılı birinci altı ayında yapılan yüzde 6’lık artışla, günde yalnızca 150 gram beyaz peynir, 56 gram da dana eti alınabildiğini gösteriyor. İşçiye verilen 23 YTL ’lik zam sonrası, günlük alınabilecek çeşitli ürünler ve miktarları şöyle: Pirinç 260 gr., bebek maması 17 gr., ekmek 550 gr., bisküvi 155 gr., gofret 62 gr., baklava 65 gr., ekmek hamuru 317 gr., makarna 588 gr., dana eti 56 gr., koyun eti 67 gr., tavuk 218 gr, sucuk 32 gr., balık 102 gr., beyaz peynir 150 gr., kaşar peyniri 60 gr., tereyağı 66 gr., fındık 53 gr., antepfıstığı 49 gr., kabak çekirdeği 86 gr., kuru fasulye 244 gr., nohut 283 gr., zeytin 97 gr., bal 61 gr., kahve 54 gr., çay 87gr. Yoka Sayılma Eskiden yeni yıla girerken yılın değerlendirmesini içeren bir yazı yazmak gelenektendi. Tabii bana da yılın emek haklarına ilişkin gelişmeleri özetlemek düşerdi. Kimi radyo ve dergilerden bu türden değerlendirme istendiği için kaçınılmaz üzerinde düşündüm. Sonuçta söylediklerimden hoşlanılsa da hoşlanılmasa da, “Hak savaşımında kayda değer, söylenecek sözün bile olmadığı yoka geçmiş bir yıl” olarak özetlenmesi kaçınılmaz bir durum var ortada. Oysa AKP iktidarı, bildik IMF, Dünya Bankası içerikli sosyal politikaları, diğer iktidarları mumla aratacak katılıkta uyguladı. Özetle emeği ile geçinenler çok daha hızlı bir yoksullaşma, yoksunlaşmayı, gerçek ücretlerinde geriye gidişleri üst üste yaşadılar. Bu yılın kayıpları öncekilerin üstüne binince de çok daha ağır sonuçlar getirdi. Üstüne yasal kazanılmış haklarda, özellikle de sağlık, sosyal güvenlik sisteminde bir dizi yasa ve uygulama değişikliği ile çok büyük kayıplar yaşandı. Sürekli yakınmalar var. Emeğin örgütlü gücü ile emek aleyhine uygulamanın püskürtüldüğü, en azından iktidarı icraatları üzerinde düşündürecek, caydırıcı içerikte dişe dokunur tek bir örnek yok. Kimi sendikal örgütlenmelerden, emek platformu çatısı altında hak gasplarına karşı, kamu yararına aykırı iktidar icraatlarını durdurmak üzere, canını dişine takarak savaşım vermeye çalışanların içinden bu satırları okuyanlar varsa biraz burukluk, biraz da kırgınlık duygusu içinde olabilirler. Onların geçmişte savaşım veren bireyler ve örgütlerden çok daha zorlu, bedeli daha ağır olan bir savaşımı yürütmekte olduklarını elbette yakından izleyebiliyorum. Gerçek şu ki örgütlülük, kitlesellik, etkinlik zaafa uğradıkça, bir şeyler yapmaya çalışanların ödedikleri bedeller ağırlaşıyor. Erdoğan hükümetini emek hakları karşısında iyice duyarsızlaştıran, umursamaz kılan yeni bir durumu tartışmakta yarar var; yani sendikal hareketin küreselleşmenin ürünü örgütsüzlük, üye ve moral değerler kayıpları bir yana. Bu iktidarla birlikte gündeme gelmiş bir yeni boyut var ki.. Henüz hiç dillendirilmiyor. Ayıplı durumun ortaya çıkması ile zaafların büyümesinden korkuluyor. Oysa bence bunları açık açık konuşmanın zamanı geldi ve geçti bile.. İlkelerini koruyan emek örgütlerinin dışında kalanlar, 12 Eylül yönetimine karşı bile bu kadar teslimiyetçi olmamışlardı;12 Eylül yönetiminin yaptırım, cezalandırma gücü, sendikaları kolayca kapatabilme erki ortada idi. Zaten DİSK yönetimi cezaevinde, işkenceden geçirilmişler, faaliyetleri durdurulmuştu. Türkİş açık gibi, ana işlevlerinde fiilen kapalı ve yasaklı idi. 12 Eylül yönetimini fazlaca kızdırmadan dönemi atlatırlarsa, DİSK’in tabanını da alarak sivil iktidarlarda büyümüş olarak var olacaklarına içlerinden olmasa bile kendilerini bile inandırmayı yeğlemişlerdi. Bugünkü teslimiyetçilikte 12 Eylül ve küreselleşme ile gelen sendikal örgütlülükteki kayıplar öncelikli, belirleyici tek neden değiller. Üstelik bugün kapanma, hapse girme tehdit algılaması da yok. Bu kadar ağır hak kayıpları karşısında nerede ise iktidarı, Erdoğan hükümetini destekleme niteliği taşıyan sendikal yapı, davranışlar nasıl açıklanabilir? Son asgâri ücret darbesinde yaşandığı üzere bıktırıcı bir yakınmadan başka hareket gündeme gelmiyor. Neden? Kendilerine sorarsanız, belirleyici neden işçinin, en çok da kendi üyelerinin bugün içinde bulundukları koşullar. Evet kazanılmış haklardan önemli yeni kayıplar var. Erdoğan hükümeti icraatları öteki iktidarlardan çok daha ağır ölçeklerde işçi düşmanlığını içermekte. Ancak kayıt dışı çalıştırma, işsizlikte yaşanan patlama, sendikalı işçi sayısındaki düşme, toplu pazarlık düzeninde çalışan işçileri öylesine yıldırdı ki.. Gerçek hakları geriye giderken bile göreceli olarak kendilerini diğerlerinden daha şanslı görüyorlar. İşyerlerini kaybetme korkusu panik boyutlarda, işten atılmamak uğruna sezsizliği yeğlemekteler. İşçiler hazır olmayınca sendikalar ne yapabilir ki?.. Doğruluk payı varsa da, bozuk yumurta hasta tavuk ilişkisindeki olumsuzluğun yansıtılması, sendikal lider kadrolarının kendi durumlarını hafifletme çabası bu. Çünkü sendikal lider kadroların koltuklarını, saltanatlarını yitirme kaygıları, işçinin işini kaybetme korkusunu galebe çalar boyutlarda. Yine de asıl nedene Erdoğan hükümeti sendikal lider kadrolar ve işçi tabandaki farklı ilişkilere henüz değinmemiş olduk. Farklı ilişkiler ne yazık ki, sendikal kimlik, işçi kimliğinden kopuş, iktidar yapılanmasına paralel değişim, kimlik erozyonu ile ancak açıklanabilir. Emek hareketi, öncelikle kimi büyük sendikal lider kadrolardan başlamak üzere, ülkemiz geçmişinde hiç bu kadar siyasal İslamcı değerlere bulaşmamıştı. Eskiden fanatik sağcı, dini bütün sendikacı bile sendikal değerlerde, hak kayıplarında çok duyarlı davranabilirdi. Şimdilerde kankalık boyutunda Erdoğan hükümetine sahip çıkma eğilimleri önde. Bir önceki koalisyon Ecevit hükümeti döneminde bile hak kayıpları getiren iktidar icraatları karşısında çok daha etkili çıkışlar yapan bir Türkİş, Hakİş, sendikal hareketler vardı. Bugün utanmasalar, Erdoğan hükümetinin tüm siyasal, sosyal politikalarını bile destekleyen çıkışlar yapabilecek haldeler. Yeni yılda bu yeni durumu uzun uzun tartışmak zorundayız. Yeni yılınız kutlu olsun. soner@cumhuriyet.com.tr Türkİş: İnsan onuruna yakışmıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yeni ücrete karşı çıkan Türkİş, “403 YTL’nin yetersiz ve ülkenin bugünkü koşullarında insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlamaktan uzak olduğunu” vurguladı. Türkİş yönetimi yazılı bir açıklama yaparak yeni asgari ücrete muhalif kalmalarının gerekçesini açıkladı. Komisyon çalışmalarına işçi kesimini temsilen katılan, ancak 403 ve 419 YTL ’lik yeni tutarı onaylamayarak karara muhalefet şerhi koyan Türkİş, karşıoyunun gerekçesinde asgari ücretin, “işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücret” anlamına geldiğini vurguladı. Gerekçede, 2007 yılında geçerli olmak üzere belirlenen asgari ücret tutarının, insanca bir yaşama düzeyi sağlamaktan uzak “yoksulluk ücreti’’ düzeyinde olduğu belirtilerek şunlar kaydedildi: “Asgari Ücret Tespit Komisyonu, geçim koşullarının hesaplanması için TÜİK’e görev vermiştir. Aralık 2006 tarihi itibarıyla TÜİK’in tek işçi için hesapladığı tutar net 589,84 YTL ’dir. Ancak asgari ücret işveren ve hükümet kesimi tarafından pazarlık konusu yapılmış ve 2007 yılının ilk altı aylık dönemi için net 403,03 YTL, ikinci altı aylık dönemi için 419,15 YTL olarak kabul ve ilan edilmiştir.’’ Geçmiş ekonomik krizler bahane edilerek ücretli çalışanların fedakârlığa zorlandığı kaydedilirken, işçilerin sorumlusu olmadığı politikaların faturasını ödemek durumunda kaldığı vurgulandı. Gerekçede, perakende fiyatlar kullanılarak tespit edilen asgari ücretten gelir vergisi, sigorta işçi payı, zorunlu tasarruf gibi kesintiler yapıldığı belirtilerek, yapılan bu kesintiler nedeniyle asgari ücretin daha başlangıçta eksik ödendiği bildirildi. Bir maaş 29 kg. et ediyor İşçilerin bir ay boyunca çalışıp elde edeceği 403 YTL ’nin tamamıyla aynı ürünlerden ne kadar alabileceğini ortaya koyan tablo ise şöyle: Pirinç 136 kg., bebek maması 9 kg., bisküvi 80 kg., gofret 32 kg., baklava 33 kg., ekmek hamuru 165 kg., makarna 307 kg., dana eti 29 kg., koyun eti 35 kg., tavuk 114 kg., sucuk 16 kg., balık 53 kg., beyaz peynir 78 kg., kaşar peyniri 31 kg., tereyağı 34 kg., fındık 27 kg., antepfıstığı 25 kg., kabak çekirdeği 45 kg., kuru fasulye 127 kg., nohut 148 kg., zeytin 50 kg., bal 31 kg, kahve 28 kg., çay 45 kg. AB ülkelerinde 1503 Avro’yu buluyor Avrupa’nın asgari ücreti Türkiye’yi 7’ye katlıyor ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Asgari ücretlinin alım gücünün arttığını savunan hükümete ve Türkiye’de asgari ücretin yüksek olduğunu söyleyen AB yetkililerine karşın, bir Türk işçisi Avrupalı pek çok mesai arkadaşından oldukça düşük ücret alıyor. Türkiye’de halen uygulanan asgari ücret 203 Avro’ya denk gelirken, 2007 yılında bu oran 215 Avro’ya çıkacak. Yunanistan’da 668 Avro’luk asgari ücret uygulanıyor. İrlanda’daki asgari ücret ise Türkiye’dekinin 7 katı. Asgari ücretlinin açlık sınırının da altında kalan maaşı, yapılması gereken zorunlu harcamalara dahi yetmezken Türkiye’nin asgari ücrette komşularının yanı sıra dünyanın birçok ülkesinden de geri kaldığı görülüyor. Halen uygulanan 380 YTL’lik asgari ücret 203 Avro’ya karşılık gelerek pek çok ülkenin gerisinde kalıyor. Asgari ücret, Yunanistan’da 668 Avro olarak uygulanırken ABD’li bir işçinin aylık kazancı 753 dolar oluyor. Türkiye’deki asgari ücretin yüksek olduğunu savunan kimi AB yetkililerine karşın, birliğe üye pek çok ülkede asgari ücretin 1503 Avro’ya kadar çıkması dikkat çekiyor. THY’nin yeni simülatörü devrede Ekonomi Servisi Türk Hava Yolları’nın (THY), Thales Airbus 320 uçuş simülatörü hizmete girdi. Törende konuşan THY Genel Müdürü Temel Kotil, yeni simülatörün devler liginde güçlerine güç katacağını belirterek “Şu an ortaklığımızda görev yapan pilotların ulusal ve uluslararası kurallar gereği simülatör eğitim ihtiyacının yurtdışında karşılanması halinde, şirketimize maliyeti 8.5 milyon dolar olacaktı. Yaklaşık 13 milyon dolara aldığımız dördüncü simülatörle eğitim ihtiyacını karşılamanın yanı sıra ulusal ve uluslararası sunacağımız eğitim hizmetleriyle önemli miktarda gelir de sağlayacağız” dedi. Airbus A380’lere özel terminal Katar Havayolları, çift katlı Airbus A380’ler için özel tasarlanan dünyanın ilk “premium class” terminalini Yeni Doha Uluslararası Havalimanı’nda hizmete açtı. 10 bin metrekarelik terminalde, alışveriş alanları, çocuk oyun odaları, sauna, jakuzi, sağlık SPA’sı ve elit restoranlar bulunuyor. Ayrıca havaalanı yakınına 100 yataklı bir otel inşa ediliyor. Onur Air ve ACT hangar yapacak Ekonomi Servisi Onur Havayolları ve ACT Havayolları AŞ Sabiha Gökçen Havalimanı’na 45 milyon dolarlık uçak bakım hangarı kuruyor. 2007 yılının Ekim ayında hizmete girecek hangar 56 bin 100 metrekare alan üzerine kurulacak. Düzenlenen basın toplantısında konuşan ACT Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Çizmeci, hangarda uçakların gövde ve motor bakımlarının yapılacağını ifade ederek “82 milyon dolar gövde, 165 milyon dolar da motor bakımı olmak üzere sivil havacılık sektöründeki uçaklar için yılda ortalama 240 milyon dolar yurtdışına gidiyor. Ancak yapacağımız bu hangarla bu masraf tamamen önlenmiş olacak” dedi. Sabiha Gökçen Havalimanı İşletmecisi HEAŞ Genel Müdürü İbrahim Büyükyumukoğlu da özel havayolu uçaklarının bakım ve onarımlarını genellikle yurtdışında yaptırdıklarını ifade ederek kurulacak modern teknik bakım hangarı ile Türkiye’nin yanı sıra Balkanlar, Ortadoğu, Türk cumhuriyetleri ve Avrupa ülkeleri uçaklarına da hizmet verileceğini kaydetti. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle