25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2006 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ARADA BİR CEZMİ DOĞANER Toprak ve İşgal... Verimli tarım arazilerinde tarım dışı yatırımlara meşruiyet kazandıran, verimli tarım arazilerine bundan böyle yapılacak saldırıların hukuksal yol haritasını da çizen 5403 sayılı yasa, anayasanın “Mülkiyet Hakkının Toplum Yararına Kullanılması, Toprağın Verimli Kullanımı İçin Korunması ve Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımının Önlenmesi” yönündeki temel hükümlerinde yer alan “kamu yararı” ilkesine aykırıdır. rım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımının Önlenmesi” yönündeki temel hükümlerinde yer alan “kamu yararı” ilkesine aykırıdır. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından anayasanın 10’uncu, 35’inci, 44’üncü, 45’inci ve 138’inci maddelerine açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle bu yasa veto edilmiştir. Cumhurbaşkanı gerekçesinde; “incelenen yasanın, özellikle bir yabancı şirketin ya da varsa belirli şirketlerin tarım arazilerinde kurulu sanayi tesislerinin sorununu çözmek amacı taşıyan 6. maddesindeki düzenlemenin, yasaların genel, soyut ve nesnel olmasını gerektiren evrensel hukuk kurallarıyla ve anayasanın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığını” belirtmiştir. PENCERE AKP Cumhurbaşkanını Seçemez... Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun önceki gün Cumhuriyet’te yayımlanan yazısından iki tümce: “Toplam seçmenlerin yüzde 25’ini ve kullanılan geçerli oyların yüzde 34.29’unu alan bir siyasi parti, milletvekili sayısının yüzde 66’sını elde edebilmiştir; bu oluşumun ulusal iradeyi yansıttığı söylenemez.” ? Gerçek açık seçiktir; bu köşede fırsat buldukça AKP iktidarının çarpıklığını yineliyoruz; çünkü ‘hakikat’in yurttaşın aklına ve bilincine aşılanması gerekiyor... Ancak bu çarpıklığın çerçevesini ‘vahim’ bir içerik dolduruyor... AKP bir ‘takıyye’ partisi mi?.. Başta Başbakan, Başbakanlık Müsteşarı olmak üzere hükümetin bakanları geçmişte Türkiye Cumhuriyeti’ni şeriata dayalı bir İslam devletine dönüştürmek amacını çeşitli kez dile getirmişlerdir... Daha sonra bu sözlerini reddettiklerine ilişkin bir özeleştiri yapmamışlardır... AKP’yi iktidara getiren seçim çarpıklığının çerçevesini bu ağır kuşkunun içeriği dolduruyor. ? Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçiminin eli kulağındadır; AKP bu seçim çarpıklığına dayanan takıyye iktidarının iradesini Cumhurbaşkanlığı’na taşıyacak... Taşıyabilir mi?.. Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, ileri sürdüğü savın hukuksal gerekçelerini ortaya koyarak diyor ki: AKP tek başına cumhurbaşkanını seçemez... Tek tur oylamada 367 milletvekili Meclis Genel Kurulu’nda toplanamazsa, öteki turlara geçilemez... YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç diyor ki: Bu durumda Meclis kilitlenir... Anayasa profesörlerinin görüşleri birbirini tutuyor. ? Meclis’teki muhalefete bugünden görev düşüyor... Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri laik Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyup savunmak işlevini ivedilikle üstlenmelidirler... Yoksa ülke kimvurduya gidecek... Bir sivil darbeyle ve Amerika’nın açık seçik desteğine dayanan siyasal operasyonla Meclis çoğunluğunu ele geçiren AKP’yi Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce erken seçime götürmenin hukuk yolu açılmıştır... ? Bir ihtimal daha var... AKP’nin milletvekili sayısı 354... Anayasaya göre cumhurbaşkanını seçmek için oylamaya en az 367 milletvekili katılmalı... Peki, bu durumda satılık 13 milletvekili çıkar mı dersiniz?.. Eğitim ve Ders Kitapları Uygar toplumlarda (okullarda) bilim ve inanç çatışmaları yaşanmamaktadır. Ders kitaplarında insanların inanç dünyaları bilim ışığında yorumlanmıştır. Yaşam insan sevgisi üzerine dizayn edilmiştir. Öğrenciler temel eğitim sonrası yetenek ve gelişim düzeyine uygun okulları seçmekteler. Mezun olduklarında aynı düzeyde bir eğitim ve öğretim izlencesini izlemekteler. Kısaca mesleki ve teknik eğitimi tamamlamış bir öğrenci her istediği fakülteye gidemez. Tüm Avrupa ülkelerinde bu uygulama var. Örneğin teknik ve mesleki lise mezunu öğrenci, hukuk fakültesine gidemez. Normal lise eğitimi fen, sosyal bilimler bölümü olarak ikiye ayrılmıştır. Fen bilimleri bölümü mezunu bir öğrenci sosyal bilimler alanında bir fakülteye veya sosyal bilimler bölümünden mezun bir öğrenci fen bilimleri alanında bir yükseköğretim bölümüne gidemez. Türkiye’de son “dini şura” kararlarına göre herkes istediği yere gidecek!... Türkiye’nin üyesi olmak istediği AB ülkelerinde; Türkiye’de yapılmak istenen uygulamalar yok!.. Yapılmak istenilen AB eğitim ve Kültür programına aykırı. Her şeyi AB normlarına uydurmak isteyen “irticacı” AKP hükümeti neden eğitimi AB normlarından ayrı düzenlemek istiyor? Türk eğitim sistemini tanımak için ders kitaplarını okumak yeterli. Ders kitaplarında temel anlayış olarak skolastik düşünce ve otoriteye bağlılık işlenmektedir. Ders kitapları insan sevgisine yönelik olmadığı gibi; önyargılı ve birlikte yaşam anlayışından uzaktır. Ders kitapları içerik olarak çelişkilerle dolu. Biyoloji dersinde evrim teorisine yeterince yer verilmemekte. Okullarda “Annem Havva, babam Adem” öğretiliyor. İmam hatip liselerinde “çok eşlilik” anlatılıyor. Toplantılarda kadınerkek ayrı ayrı bölüm veya mekânlarda “haremselamlık” oturuyor. Çocukların bakım, sağlık ve eğitim sorunları “zekât”, “fitre” yolu ile çözümlenmek isteniyor. Dini sevdirmek yerine “cennetcehennem” ve “Allah” korkusu ile yetiştiriliyor. Toplum yaşamı, eğitim ve inanç anlayışı çelişkileri üzerine kuruluyor. Yetişen kuşaklar toplumsal uyumsuzluğu ve çatışmaları yaşamlarının her alanında yaşıyorlar. Eğitimin asıl işlevi, yetişen kuşakların topluma sağlıklı bir şekilde uyumlarını sağlamaktır. Kitaplar bir ekip tarafında kurumlaşmış ve uzmanlaşmış yayınevleri tarafından yazılmaktadır. Yazar, ressam, eğitim uzmanı, psikolog ve yayınevi sürekli iletişim içinde ortak hazırlarlar. Kitabın içi, dışı, baskısı, dizgi, resim ve metin ile bir bütünlük içinde olmalı. Türkçemizin zengin anlatım olanaklarını yansıtan metinler ve yazılar oluşturulmalıdır. Yazılan metinler, sözcük yönünden zengin olmalı. Bu zenginlik gerek dilbilgisi gerek semantik yönden önemlidir. Kitaplar çağdaş kültür ve eğitim anlayışına, eğitimbilim ilkelerine ve ruhbilim verilerine göre hazırlanmalıdır. Hazırlanacak kitaplarda bilimin, Türkiye’nin gerçeklerinin ve deneyimlerinin ışığında yapıcı, yaratıcı, üretici anlayışa dayalı yepyeni bir yöntem ve anlayışla her şey yeniden planlanıp programlanmalıdır. Özenli bir baskı, resimli, grafikli olmalı ve bilgiler eritilerek konulara yansıtılmalı. Kitaplarda, öğrencilere tarihten sosyal bilimlere, edebiyattan doğa bilimlerine yönelik çeşitli konularda bilgi verilmeli. Çağdaş Türk kültürü ve edebiyatı tanıtılmalı. Türkçeyi sevdirici çağdaş edebiyatla iç içe getirilmeli, günümüz sanat ve edebiyatından başlayarak başa doğru gidilebilecek bir konu sıralaması takip edilmeli. Kitaplar, konuların sunuluşu ve içeriği açısından öğrencinin yaşamı, düş gücü, ruhsal gelişimine uygun ve gereksinimlerine sıkı sıkıya ilintili, yani öğrenciyi “dışlayan” değil “çeken” kitaplar olmalı. Öğrencileri yaşama hazırlamalı, yaşamda karşılaşabilecekleri durumlar karşısında neler yapmaları gerektiği ve seçenekler sunulmalı. Bu yönde yaşamı doğru algılayıcı, düşünceyi geliştirici, kendine, toplumuna yabancılaşmayan, sağlıklı bir kişiliğin oluşumunu sağlayabilecek etkili konu ve metinler seçilmeli. Eğitim sürekli değişim içinde olan bir sistem olmalıdır. Eğitim, toplumda kendi içinde, çocukların ve eğitimcilerin yaşamlarında yer alan değişimlere sürekli yanıt verme durumundadır. Eğitimin teşhis ve düzeltme işlevleri iyileştirilmelidir. Diğer bir deyişle öğrencilerin sorunları ve güçlükleri belirlenmeli ve sorunların çözümü üzerinde durulmalıdır. Eğitim, laik, sosyal hukuk devleti anlayışına uygun yapılmalı. Yrd. Doç. Dr. Füsun EKMEKYAPAR Üniversitesi Öğretim Üyesi Namık Kemal Bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır, Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır! ğruna kan dökülüp can verilen, “Vatan” adı altında bayraklaşmış, ulusal ve kutsal bir varlık olan toprak, “katı yerkabuğunun en üstteki canlı tabakasıdır” şeklinde tanımlanır. Farklı meslek dallarının gereksinimlerine cevap veren ve çok yönlü bir bakış açısı olan toprak, bir çiftçi için, alın terinin karşılığını almak için uğraş verdiği eşsiz bir doğa parçası, tüm canlıların yaşam temelidir. Halk ozanımız Âşık Veysel’in “sadık yâridir”. Stockholm 1972, Rio 1992, İstanbul 1996 tarihlerindeki dünya zirve toplantılarına karşın, doğa ve toprak tahribinin adeta “sürdürülebilir bir afet” niteliğini korumaya devam etmesi, insanoğlunun nasıl bir çıkmazda bulunduğunun göstergesidir. U yor artık. Tarz değiştirdi; daha az cana, daha fazla para ve bilgiye mal olan ustaca yöntemler kullanıyor. Cargill firması, hukuk dışı fiili işgal sonucu Bursa Orhangazi ilçesinde 212.2 dekar(*) birinci sınıf tarım arazisi üzerine kurulmuştur. Bu arazinin içerisinde bulunduğu alan, 19.12.1990 tarihli 1/25000’lik İznik Gölü Çevre Düzeni Planı’na göre “Tarımsal Niteliği Korunacak AlanSulama Alanı ve Uzun Mesafeli Koruma Alanı” olarak belirlenmiştir. Aynı alan Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından “İznik Gölü ve Çevresi Koruma Havzası” adı altında da ayrıca koruma alanı ilan edilmiştir. Tehlike büyüktür Sayın Cumhurbaşkanımızı ortaya koyduğu duyarlı tavrı için kutlayalım, ilkeli davranışında onu yalnız bırakmayalım. Ancak halkın iradesini kullandıkları söylenen ve tarım dışı yatırımlara af getirmeye çalışan sayın milletvekillerimize, ettikleri yeminleri ve sorumluluklarını hatırlatmanın zamanı çoktan gelmiştir ve geçmektedir. Zira bu ülkenin tarım için yeniden kullanabileceği toprak kaynağı kalmamıştır. Coğrafyamızın ancak üçte biri tarıma elverişlidir ve bu alanımızın da yine ancak üçte biri verimli tarım arazisidir. Kardak kayalıklarında yaşanan kriz sürecinde söylenen, “Bu ülkenin tek bir çakıl taşını bile Yunanlılara vermem” gibi hamaset içeren sözler bir tarafa bırakılarak, bu topraklar için şehit düşmüş ecdadımıza ve gelecek kuşaklara karşı yüzümüz ak, alnımız açık olmalıdır. Bunun da tek yolu, tehlikenin farkına varıp, onu göğüsleyip, gerekli önlemleri alabilmektir. Bu şansı kaçırdığımız takdirde bizler kaybetmiş olacağız. * “212.2 dekar: 212200 m2 ” ** TC Başbakanlık Hukuk Müşavirliği’nin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na gönderdiği B.02.0.HUK.641.025200516663020 sayılı yazısı. Cargill yasası TBMM tarafından 23.11.2006 tarihinde kabul edilen 5557 sayılı yasa ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun “Tarım Arazilerinde İzinsiz Gerçekleşen Tarım Dışı Yatırımlara Af Getiren” geçici maddesinin yürürlük süresi bir yıl uzatılmıştır. Bu düzenleme açıkça, Başbakanlık’tan, 20.04.2006 tarihinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na gönderilen yazıda yer alan “Cargill firmasının yatırımlarına hukuksallık kazandırmak için kanunun değiştirilmesi” emri üzerine gerçekleştirilmiştir.(**) Verimli tarım arazilerinde tarım dışı yatırımlara meşruiyet kazandıran, verimli tarım arazilerine bundan böyle yapılacak saldırıların hukuksal yol haritasını da çizen bu yasa, anayasanın “Mülkiyet Hakkının Toplum Yararına Kullanılması, Toprağın Verimli Kullanımı İçin Korunması ve Ta Toprak talanı Ne yazık ki, ülkemizde bu doğal kaynak, akıl almaz bir şekilde tahrip edilmekte ve varlığını ortadan kaldırmak için ne gerekli ise yapılmaktadır. Bilgi eksikliği ve yalnızca ekonomik kâr ilkesine dayanan doğal kaynaklardan yararlanma, giderek yaygınlaşmaktadır. Toprak tahribi süreci ülkemizde hızla ilerlerken, dünya siyasetinde söz sahibi olan çokuluslu şirketler de fırsatı kaçırmamak için topraklarımızı talan etmektedir. Emperyalizm, bizlere tarih derslerinde öğretildiği gibi, tankı, topu, tüfeği ile işgale gelmi CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle