17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2006 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Paris’e Noel hediyesi tramvay 006 sonunda Parisliler uzun yıllardır özledikleri bir hediyeye kavuştular. Noel 2 Baba’nın Paris temsilcisi, Sosyalist Belediye Başkanı Betrand Delanoe bu sene sepetinden, güzergâhı boyu, 36 bin m2’lik yeşil çimenlerle ambalajlanmış, dışı yeşil ve turkuvaz desenlerle süslenmiş, içi açık toprak sarısı ve turuncu, hafif fıstık yeşili ve kahvemsi renklerle bezenmiş, ferah, bir hayli konforlu, iki dirhem bir çekirdek “Matmazel Tramvay” çıkarttı. 70 yıl önce “Mösyö Otomobil”in endüstriyel maçoluk (!) aşkına pabucunu dama attığı Matmazel, 16 Aralık’ta yeniden hizmete girdi. Özellikle tıkalı trafikte Kafkas dansçıları, kuğuları andırır bir zarafet ve sükunetle, Mösyölerin arasından süzülüp giderken attığı hava, hani deyim yerindeyse heybeti görmeye değer. Üstelik Matmazel Tramvay, Mösyölerden rövanşını “Madam Metro” gibi yerin altına saklanmadan alıyor. Salına salına... Modern toplu taşımacılığın atası, “Atlıbüs/Hippobus” ilk kez 1662’de seçkinleri taşımak üzere yine Paris’te ortaya çıkıyordu. 160 yıl sonra demokratikleşip, 1820’lerde her yerde ve herkes için duran manasına, Latince kökenli “Omnibus” oluyordu. Aslen İskoçya ve Kuzey İngiltere kömür ocaklarındaki yük vagonlarını anlatmaya yarayan, “tram” veya “tramway” sözcükleri İngilizce konuşulan hiçbir ülkede tramvay için kullanılmamış. Üstelik ilk atlı tramvay, “Hippomobil” 1832’de New York’un Harlem mahallesinde faaliyete geçmesine rağmen “Tramway” kelimesini Fransızlar benimsemiş, biz de w’yu v’ye çevirerek aynısını taklit etmişiz. (Hırvatlar, Letonlar, Polonyalılar ve Rumenler de öyle...) Fransa’ya gelişiyse 5 sene sonra. Beygir gücü, adı kalmış ama enerjisini 1873’te buharlı motor, 1881’de PARİS elektriğe devretmiş. Taaaa otomobil sultasının tahammülsüzlüğü Mart 1937’de tramvayı Paris’ten kovana dek. UĞUR HÜKÜM Gerçi Paris’in uzak banliyö kenti Versailles 1955’e kadar direniyor, ancak neoliberalizm ve “Amerikan Modeli” yaşam sonunda bu zarif kızı oradan da atıyordu. Ne demeli, küreselleşme bugünün olgusu değil ki. Aynı kese ve zihniyet egemenliğinin temsilcisi, gevşek (!) tarikatçı bir hükümet başkanı 80’li yıllarda raylı taşımacılığı, “komünistlik”le eş tutacak bir cüretkârlıkla yerküre kültürüne katkıda bulunacaktı. Adam haksız da değil, zira Fransa’da üç kent, sol gelenekleriyle tanınmış üç belediye 19. yüzyıl sonlarında kurdukları tramvay hatlarını hiç hizmetten kaldırmamışlar. Lille (1874), Marsilya (1876), St. Etienne (1881) sakinleri, geleceğin toplu taşımacılığında yeri tartışmasız kabullenilmiş tramvayı korumasını bilmişler... Bugün Fransa’da 16 büyük kentte tramvay var. 14 yıl önce komünist başkanların yönetimindeki kuzey banliyölerinde faaliyete geçen ilk tramvay hattının başarısı kısa zamanda iki hattın daha kurulmasını sağladı. Özellikle banliyöden banliyöye ulaşımı kolaylaştıran tramvayın 4. hattı, Paris serüvenine ilkesel karar 1995’te çıktı. 2003’te başlayan inşaat üç yıl merkezi Paris’in güneyini cendereye çevirdi. Fakat varılan nokta, çekilen ıstıraplara değdiğini gösteriyor. Güneybatıdaki Garigliano Köprüsü’nden güneydoğudaki Ivry Kapısı’na uzanan 7.9 km. mesafelik “T4 hattı” raylı sistemi, kent çemberinin şimdilik dörtte birini kapsıyor. 78’i oturulur toplam 304 kişilik kapasiteye sahip tramvayın günde 100 bin kişi taşıyacağı varsayılıyor. Otobüslü seferler, günde taşınan 55 bin yolcuyla had safhasını çoktan aşmıştı. Bekleme ve tıkanmalar da cabası... Hizmetteki 21 tramvayın ilk ve son durağı, 37 kavşak ve 17 istasyonu iş saatlerinde ortalama 20 km. hızla aşarak 25 dakikada birleştirmesi öngörülüyor. Yoğun saatlerde her duraktan 45 dakikada bir tramvay geçmesi planlanıyor. 75 km. sürat yapabilen vatmanlara 60 km. hız yasağı getirildiği gibi, sakin saatlerde 40 km’nin üstüne çıkmamaları tavsiye ediliyor. 90 vatmanın gördükleri özel eğitimde en çok dikkat çekilen hususlardan biri Parisli yayalar. Disiplinsizliğiyle ünlü Parisli yayaların caddelerden geçme reflekslerine ve alışılagelmişten farklı trafik ışıklarına uymalarının zaman alacağı düşünülüyor. Tramvaya alışma sürecinde olabilecek kazalardan çok ürkülüyor. Zira tramvayların fren sistemleri bir hali zayıf. 30 otobüs, 5 metro 2 RER (şehir dışı hızlı metrosu) hattıyla aktarma noktalarına sahip sistem, toplam 311.5 milyon Avro’ya mal oldu. Sonuçta “Matmazel Tramvay”, giderek eskiyen Paris’e yalnızca bir gençlik havası aşılamakla kalmadı; idaresi zor bir metropolde nispeten ucuz bir yatırımla enerji ve zaman tasarrufu yapılabileceği, kısa sürede çevreye yararlı düzenlemeler ve önlemlerin başarılabileceğini de kanıtlamış oldu. Ancak coğrafya ve kentsel alan düzenleme uzmanı Profesör Guy Burgel’in dediği gibi, “Paris ve yakın çevresinin –tüm dev yerleşim merkezlerinde olduğu gibi– ulaştırma, taşımacılık sorunlarına tek kalıcı çözüm, metro hatlarının geliştirilmesinden geçer”. Madam Metrosu ve Matmazel Tramvayı bol kentlerde, nice nice yılları birlikte yaşayabilmek umut ve dileğiyle... [email protected] Birinci kuşak ve gurbetçi hikâyeleri... vrupa’ya ilk gelen kuşağın acı tatlı birçok anısı vardır. Türkiye’nin büyük şehirlerinde bile yaşamını zor sürdürebilecek bir sürü insanımız buralara gönderilmiş, Avrupa’nın orta yerinde yaşamak, kendini kurtarmak zorunda kalmışlardır. Ara ara yaptığımız sohbetlerde de anılarını anlatırlar. İlk gelenler okuma yazma, yol, iz bilmediklerinden Türkiye’ye tatile (izne) gideceklerinde birbirlerinin arkasına takılıp konvoy halinde giderlermiş. Ve de içlerinden hiçbiri yolu tam olarak bilmediğinden Almanya’dan çıktıktan sonra gördükleri başka bir Alman, Hollanda plakalı aracın arkasına takılır, “Nasıl olsa Türk’tür ve Türkiye’ye gidiyordur…” diye onu takip ederlermiş. İşte bu yüzden de defalarca 2030 araçlık konvoylar halinde Türkiye yerine başka ülkelere gitmişler. Bunun nedeni de arkasına takıldıkları kişinin Türk olmayıp Yugoslavya, Macaristan gibi başka bir ülke vatandaşı olması ve kendi ülkesine gidiyor olmasıymış. Şimdi şükürler olsun vatandaşlarımız her bir sorunu çözmüş durumdalar. Bir Hollandalıya hemen yanındaki sokağı sorduğunuzda bilemez ve haritalarda 2 saat yerini ararken buralarda oturan sıradan bir Türk, Amsterdam’dan Ankara, Konya, Karaman ne ise Türkiye’de gideceğiniz köye kadar bütün yolu size anlatır hale gelmiştir. Bütün transit geçilen ülkeleri, nasıl uygulamaları olduğunu, nerede mola verilmesi gerektiğini, kime nasıl davranmanız gerektiğini, kendi köyünden başka bir köye gider gibi bütün ayrıntıları anlatabilecek durumdadır. Örneğin “Çık kardaş burdan Macaristan yolunu izle, sakın şaşma Heksemet yokuşundan aşşaa koyver arabayı getsin, Belgrad’a gir...” gibi. Tabii bizim birinci kuşağın anıları bunlarla sınırlı AMSTERDAM değil. Almanya’lardan memleket hasreti ile yurda gitmeye çalışan hemşerilerimizin çok ilginç icatları da olmuştur. Tabii zaman kötü, yokluk YAKUP KARAHAN bir yandan, bu gibi yaratıcı çalışmaları basına duyurabilmek de zor. Bu yaratıcı çalışmalar engellenmeye çalışılmış olsa da bugün modern dünyanın kullandığı birçok ürünün altında bizlerin imzası vardır. Örneğin, 1960’larda Avrupa’ya yerleşen gurbetçi amcaların anayurda karayolu ile seyahat ederlerken geçtikleri ülkelerde polis tarafından durdurulup arabalarının arandığını, arabadan “tuğla, briket” gibi yapı malzemeleri çıkması durumunda ceza yediklerini biliyor musunuz? Olaya açıklık getirmek gerekirse; arabada bulunan bu yapı malzemeleri şimdilerde modern araçlarda kullanılan hız kontrolü (cruise controlhız sabitleyici sistem) yapan aletlerin yerini tutuyorlardı. Yani Almanya’dan yola çıkan bir gurbetçi amca Türkiye’ye kadar ha bire ayağını gaz pedalına basıp çekmek yerine, üzerine irice bir tuğla koyuyor ve yoluna devam ediyordu. Bu durumu öğrenen trafik polisleri arabada bu tip maddelere rastlayınca anında cezayı kesiveriyorlardı... Bunlar kısa kısa, küçük örnekler. Şakayla, yarenlikle karışık anlatmaya çalıştığımız gurbetçi hikâyeleri. Yukarıda da belirttiğim gibi, hayatı boyunca askerlik hariç köyünün dışına bile çıkmamış bu amcalarıteyzeleri yaban ellere gönderip ardından da “Kültürümüzü iyi tanıtamadılar...” haksızlığını yapmamak gerek. Onlar ellerinden geleni yaptılar. Barlarda entelektüel sohbetler eşliğinde Türk kültürünü tanıtmaları beklenmiyordu sanırım. Zaten bunu ne gönderenler ne de çağıranlar istiyordu... Tüm okurlarımızın yeni yılını kutluyorum. Cumhuriyet yazarlarından Gürhan Uçkan Ağabey’i kaybettik. Çok üzgünüm, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. [email protected] A Malezya sel altında Malezya’nın Johor eyaleti şiddetli yağışlar sonucu sel altında kaldı. Bir haftadır süren yağmurların yol açtığı taşkınlarda 7 kişi ölürken 90 bin kişi evsiz kaldı. Sular altında kalan Kota Tinggi kentinde askerler halkı kayıklarla taşıyor. (Fotoğraf: AP) Belçika’da fahişelere kalite etiketi F rankfurt’ta büyük gazetelerimizin birinin haber merkezinde çalışan gazeteci arkadaşımı Brüksel Kuzey Tren İstasyonu’nda karşıladım. İstasyonun arka kapısından çıktığımızda arkadaşım psikolojik bir şok geçirdi. Kendine gelmesi biraz zaman aldı. İnsanlığın geldiği noktaya acıdı. “Frankfurt’ta böyle bir sokak yok. Düpedüz kadınlar kırmızı ışıklı vitrinlerde bir ürün gibi sunuluyor” deyip, Türkiye’deki eski solculuk günlerini ve yaptıkları tartışmaları hatırladı. Ben de Avrupa ülkelerinde, özellikle de tren istasyonları veya liman bölgelerine yakın yerlerde bu tür kırmızı ışıklar sokaklarının olduğunu söyledim kendisine. Bizlerden yaşça büyük olan arkadaşımız, vitrinlerde piyasaya sunulan metanın bir insan olmasına hayli üzülmüştü. Gencecik ve güzel insanlar müşteri adaylarının bastırır parayı satın alırım edasındaki bakışları altında belki de eziliyordu kim bilir! Arkadaşımızın 2 günlük Brüksel seyahati yine aynı istasyonda son buldu. Kendisinden Brüksel izlenimlerini yazmasını istedik. Hatta “Brüksel’in çok renkli bir yaşamı var. Ülkeye adım atar atmaz, kırmızı ışıklar sokağında hissediliyor bu” şeklinde esprili fuhuş yapanlarla insan giriş cümleleri önerdik kendisine. kaçakçılarının kurbanı olarak Belçika’daki yerel Türkçe medya fuhşa zorlananların konusunda olumlu izlenimlerle ayrılabileceğini düşünüyordu. Bu ayrılan, Brüksel’de Türkçe olarak öneri 2005 yılında çıkarılan insan yayımlanan aylık Binfikir kaçakçılığı yasası ile ilgili raporda gazetesindeki genç ekibin meslek ilkelerine bağlılığı ve dinamizmini yer aldı. Raporu hazırlayan Gent Üniversitesi Institute for yakından gözlemleyip tekrar International Research on heyecanlanan arkadaşımız, yine Criminal Policy (IRCP) Başkanı de Brüksel’den kırmızı bir Profesör Gert Vermeulen buruklukla döndü Frankfurt’a. fahişelere asgari ücret İnsan pazarında çoğu hijyen eski Doğu Bloku B R Ü K S E L uygulaması, koşulları, vitrin kira ülkesinden gelen fiyatları düzenlemesi, kadınların paketlenip çalışma saatlerinin neon kırmızı belirlenmesi ve müşteriyi ışıkların albenisiyle reddetme hakkı müşteriye sunulması verilmesini istiyor. Bir rahatsız etmişti onu. ERDİNÇ UTKU tür ISO standardı istiyor İstasyon çıkışında Vermeulen. Belçika yaşamın kırmızı basını ismini koydu bile; ISO69 gerçekliği merhaba demişti standardı! Vermeulen sektörde kendisine. Kral çalışan fahişelerin sanıldığı gibi Boudewijn/Baudouin Vakfı’nın bu işi zorla yapmadıklarını, (De Koning Boudewijnstichting araştırmaların fahişelerin yüzde La Fondation Roi Baudouin) 95’inin kendi rızasıyla bu alanda fahişelere kalite etiketi uygulaması getirilmesini istediğini olduğunu söylüyor. Tüm çabası kalan yüzde 5’i seks köleliğinden okuyunca, hemen Frankfurt’ta kurtarmak. Yasadışı yollardan çalışan gazeteci arkadaşım geldi Belçika’ya getirilenlerin ya aklıma. “Şuna bak, işi daha da ekonomik bir beklenti ya da fuhşa azıttılar, artık kadınların yönlendirmek için insan üzerine etiketlerle fiyatlarını kaçakçılarının iştahını kabarttığını yazacaklar” diye geçti içimden. belirten Vermeulen, 2005 yılında “Bunu duyunca yıkılacak” diye çıkarılan insan kaçakçılığını düşündüm. Ama durum hiç de önleme yasasının yeterli korktuğum gibi değildi. Vakıf bu olmadığını ifade ediyor. Yasadışı etiket aracılığıyla kendi isteği ile olarak Belçika’ya gelenlerin “kaçak” damgasıyla sürekli tehdit altında olduğunu ve bu nedenle de bu insanların kolayca sömürüldüğünü belirten Profesör, göçü ve fuhşu yasal hale getirip daha insanca koşullar sağlanmasından yana. İstesek de istemesek de fuhuş dünyada hayatın kırmızı gerçeği. Güzelim kızları ve yakışıklı gençleri bırakın, küçücük çocukların bile dünya insan borsasında satışa sunulduğu bir ortamda, önce itici de gelse, Vermeulen’in önerileri maalesef gerçekçi ve insancıl. Dünyanın en eski ama hiç eskimeyen mesleğini ortadan kaldıramasak bile bu işin daha insancıl koşullarda yapılmasını sağlayabiliriz diye düşünmüş profesör. “İnsan vücudu satmanın insancıllığı mı olur?” dediğinizi duyar gibiyim. Ama ne yazık ki hayatın acı kırmızı gerçekliğine kırmızı kart göstermemiz de olanaksız gözüküyor. Asgari ücret uygulaması, hijyen koşullarının iyileştirilmesi, vitrin kira fiyatları düzenlemesi, çalışma saatlerinin belirlenmesi ve müşteriyi ret hakkı gibi konular Belçika’da bile henüz öneri aşamasında. Siz bir de bizim Türkiye’deki fahişelerin halini düşünün! Vesikadan başka neleri var? [email protected] MURATLI İCRA MÜDÜRLÜĞÜ Dosya no: 2005/213 Talimat TAVZİH İLANI 60392 Basın numarası ile 08/12/2006 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan ilanımızın “TAŞINMAZIN 2. AÇIK ARTTIRMASI” Bölümünde, satış saati sehven, “14.0 ile 14.00 arasında” olarak yayınlanmış olup, doğrusu “14.00 ile 14.10”dur. Düzeltilerek ilan olunur. (Basın: Tashih) İSTANBUL 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2004/345 İSTANBUL 7. ASLIYE HUKUK HAKİMLİĞİ’NE İLAN DAVALILAR: 1 AHMET HİCABİ. Alişar köyü, No: 2 Şebinkarahisar/GİRESUN 2 AYŞEGÜL KARAKÖSE (DEMİR ) Feneryolu, Yazıcıbaşı sok. Güzey apt. No: 2, D.4 Kadıköy/İstanbul Davacı Selahattin Genç tarafından davalılar Ahmet Hicabi ve Ayşegül Karaköse aleyhlerine açılan Tapu İptali ve Tescil davasının yapılan muhakemesi sonundaDavanın Reddine, Ret harcının mahsubu ile Bakiye 122.80 YTL. harcın davacıya iadesine, yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına dair Mahkememizden verilen 06.04.2006 tarihli ve 2004/345 esas, 2006/93 sayılı kararın yukarıda isimleri yazılı davalılara tebliğine, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde temyiz hakkı bulunduğu hususunun davalılara tebliğine, kararın tebliği yerine geçmek üzere İLAN olunur. 18.12.2006 (Basın: 63656) BAYRAMİÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NDEN İLAN Esas No: 2003/74 Karar No: 2005/160 Davalı Hasan Hüseyin Muğlı’ya tebligat yapılamadığı ve adresi de tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Mahkememizce 13.10.2005 tarih ve 2003/74 Esas, 2005/160 Karar sayılı ilamı ile davanın Kabulü ile, Çanakkale ili, Gelibolu ilçesi, Sütlüce köyü cilt no: 32 hane no:138’de nüfusa kayıtlı Kemal ve Nuran kızı, 1981 doğumlu, Hayriye MUĞLI ile aynı yerde nüfusuna kayıtlı İsmail ve Hacer oğlu, 1975 doğumlu Hasan Hüseyin MUĞLI ‘nın BOŞANMALARINA. Tarafların müşterek çocukları 1999 doğumlu Seçil ve 2001 doğumlu Simge’nin velayetlerinin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile çocukları arasında şahsi münasebet tesisine, dava tarihinden itibaren karar kesinleşinceye kadar aylık 75,00YTL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tazminat ve yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası talep olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, dair davacının yüzüne karşı davalının yokluğunda karar verildiği ilanen tebliğ olunur. (Basın: 58945) SARIYER 2. HUKUK MAHKEMESİ’NDEN SAYI: 2006/429 Mahkememizin 11/12/2006 tarih, 2006/429 esas, 2006/442 karar sayılı kararı ile Fatime Yılmaz’ın ismi FATMA YILMAZ olarak düzeltilmiştir. İlan olunur. (Basın: 63594) CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle