27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASIM 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Bülent Ecevit, yaşamı boyunca siyasetçi kimliği ile şiirler yazan, çeviren bir ozan arasında gitti geldi En güzel şiirlerini eşine yazdı TÜREY KÖSE ANKARA Şair Bülent Ecevit 1993 yılında yazdığı ‘‘Özgeçmiş” adlı şiirinin son dizelerinde ‘‘bir varmış bir yokmuş/ iki boşluk arası/ bir rüyalık âlemde/ sen ben olmuşum” diye sesleniyordu okura. 1975 yılında yazdığı ‘‘soru'' adlı şiirde ise ‘‘kimbilir/ insanda son kalan gözler/ görür mü dünyayı uzaktan/ kimbilir/ küçülür mü dünya/ büyür mü uzaktan/ kimbilir/ küllenir mi dünya/ özlenir mi uzaktan'' diye soruyordu. Şimdi, öğrenme zamanı... Bülent Ecevit, yaşamı boyunca siyasetçi kimliği ile şiirler yazan, çeviren bir ozan kimliği arasında gitti geldi. 1976 yılında yayımlanan ‘‘Şiirler'' kitabını ‘‘Işığı Taştan Oydum”,‘‘Elele Büyüttük Sevgiyi” adlı şiir kitapları izledi. Ecevit, ‘‘Bir Şeyler Olacak Yarın'' adlı son şiir kitabının önsözünde ‘‘Niçin Şiir” sorusuna yanıt verirken ‘‘Topluma bir bildirim olacaksa bunun için şiirden yararlanmam. Yine de yazdığım şiirlerde bir bildiri bulunabilir. (...)Ben yapabildiğim kadar toplumsal görevimi siyasal eylem yoluyla yapıyorum. Siyasal açıklamalarımla yapıyorum. Doğrudan yapıyorum. Şiir benim özel eylemim” diyordu. Gerçekler dünyasının ‘‘siyasetçisi” olmakla; düşler, esinler, yaratılar dünyasının ‘‘şair”i olmak her zaman kolay bağdaştırılır kimlikler olmuyordu. Ecevit, ‘‘Bir Ozan Bir Devlet Adamını Sorguluyor” şiirinde ‘‘yıldızlı bir gecede/göğe bakmıyalı/kaç ay geçti/anımsar mısın” diye soruyordu ‘‘siyasetçi” meslektaşları ? Bülent Ecevit, şiirlerinde uçan dairelerden Van Gölü canavarına, Çanakkale'den TürkYunan ilişkilerine, Madımak’tan tasavvufa dek çeşitli konuları işler. Şairlerin gözde teması ‘‘aşk”, şiirlerinde çok fazla yer almaz. ‘‘En güzel şiirlerimi elbette Rahşan'a yazdım” diyen Bülent Ecevit, ‘‘Elele Büyüttük Sevgiyi” şiirinde eşine, ‘‘elele büyütüp elele derdik / elele derip insana verdik / verdikçe çoğalan sevgimizi” diye seslenir. na ve kendine... Yıllar önce Pülümür'ün bir köyünde parti otobüsünün üzerinde Ecevit'in alışılagelmiş siyasetçi üslubunun çok dışında bir konuşmasına tanık olduğumda şaşkınlıkla izlemiştim. Ecevit, otobüsün üzerinde 1969 yılında yazdığı ‘‘Pülümürün yaşsız kadını” şiirini okuyordu, partililer de şiirin yazılı olduğu kağıtları köylülere dağıtıyordu. Tunceli'nin bir köyündeki bir parti toplantısı için inanılmaz, şaşırtıcı, garip bir görüntüydü. ‘‘Şair” Ecevit kürsüden köylülere sesleniyordu: ‘‘Pülümür’ün bir dağ köyünde gördüm onu/yaşını sordum bir giz gibi güldü/ kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz/yüzüne baktım bir giz gibi güldü/ bir asa vardı elinde/ bir solmuş kırallığın/ kadifeden harmanisi üzerinde/ bir hititliydi o bir selçukluydu/ bir ermeniydi bir kürttü/ bir türk/ yaşını sordum bir giz gibi güldü/ koluma girdi bir soylu kadınca/ tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini/ beni tek gözlü sarayına götürdü/ köy yapısı kulübesinin/ zamanı orada yitirdim ben/ yitik zamanlara onda eriştim/ en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında/ bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim.” Ecevit, yıllardan sonra bu şiir nedeniyle başına gelenleri anlatırken ‘‘Şiir sorgulanmaz yargılanmaz derim ama ben de bir şiirimden dolayı savcılığa verildim. Ermeniyi, Kürdü Türk'e bağlamakla suçladılar beni. Ama bir şey çıkmadı” diyordu. Yazar Tahsin Yücel de, Ecevit'in en güzel şiirlerinden biri olarak bilinen bu şiirle ilgili olarak ‘‘Göstergebilimsel bir okuma sonunda, ilk okumada edindiğimiz açıklık ve yalınlık izlenimini dize dize yalanlayarak umulmadık bir anlam evrenine götürür bizi'' der. Bülent Ecevit şiirlerinde uçan dairelerden Van Gölü canavarına, Çanakkale'den TürkYunan ilişkilerine, Madımak'tan tasavvufa dek çeşitli konuları işler. Şairlerin gözde teması ‘‘aşk”, şiirlerinde çok fazla yer almaz. ‘‘En güzel şiirlerimi elbette Rahşan'a yazdım” diyen Bülent Ecevit, ‘‘Elele Büyüttük Sevgiyi” şiirinde eşine ‘‘elele büyütüp elele derdik/ elele derip insana verdik/ verdikçe çoğalan sevgimizi” diye seslenir. ‘‘Yapamadığımız” şiirinde ise ‘‘bir başka” yaşamın özlemi vardır: ‘‘akşam kapı eşiğinde bir terli giysi gibi/ soyunmak vardı derdinden evrenin/ bir entari serinliğini giyinmek/ kendi derdini tespih gibi çekmek elinde/ yün örmen vardı akşamları koltuğa gömülü/ karşında polisiye roman okumak senin/ sorgusuz bakışmak yoruldukça gözlerimiz/ sevinçsiz gülmek üzüntüsüz ağlamak/ oturmaya konuklar gelmesi bazen/ çevresinde bir masanın kaygısız/ sıcacık konularda bir demli çay gibi/ bilmedik komşularla konuşmak/ dünyamızla uyuşmak vardı/ oyunda sonunu görmeden oynamak/ sevinebilmek kazandığına/ yitirdiğine yerinebilmek/ düşünmiyebilmek yoruldukça düşünmekten/ kamaştıkça örtebilmek gözlerini/ düşlerde bile ışıktan sakınarak kendini/ uyuyabilmek vardı vaktinde rahat.” Zaman zaman ‘‘siyasetçi Ecevit”in gölgesinde ‘‘şair Ecevit” sorgulandı, eleştirildi, tartışmaya açıldı. 1996 yılında Edebiyatçılar Derneği ‘‘Bülent Ecevit neden şair değildir” diye bir bildiri hazırladı. Bu bildiride ‘‘Bülent Ecevit neden şair değildir? Çünkü her dakika bir gencimizin ölüm haberinin beklendiği bir ülkede, Sıvas'ta 37 kişinin toplu öldürümüne maşalık yapanların avukatlığına soyunan Adalet Bakanı'nın söylemine katılarak insan ömrünün kutsallığını hiçe sayıyor” ‘‘Çünkü 'devlet otoritesini ivedilikle kurmak' adına hapishaneye düzenlenecek operasyonları savunuyor!” ‘‘Şairlerin peşinde olmadıkları bir şeyle, koltukla çok ilgileniyor” ‘‘Gerçekle ilgisini koparıp, bir Karaoğlan, mitosunun rantını yiye yiye bitiremiyor” deniliyordu. Ecevit'in ‘‘şair” liğinin pek parlak olmadığını söyleyenler de vardı. Cemal Süreya gibi ‘‘Bülent Ecevit'in şiiri somutlaştıkça insancıllaşıyor” diyenler de. Bülent Ecevit'in şairliğinin tartışılmasını edebiyatçılara bırakalım; ancak ülkeyi yönetenlerin ‘‘yahu” ‘‘be adam” ‘‘ananı al git” gibi sözcüklerle dolu lümpen delikanlı üslubu anımsanırsa ‘‘şiir sever, şiir yazar” bir politikacının varlığının az şey olmadığı görülür... Ecevit şiirlerinde virgül, büyük harf kullanmazdı. ‘‘Virgülsüz konuşabiliyoruz da neden virgülsüz yazamıyalım” görüşünü savunuyordu. Virgüller yok, sorular yok, dizeler yok. Bülent Ecevit'in yaşamında artık virgülsüz dizelerin sonuna gelindi, ‘‘nokta” kondu... PROMETE KENTTE promete şimdi kentte kayalara bağlı değil beton duvarlarla çevrilidir kartalların giremiyeceği bir semtte kendi kendini kemirir Yaşamının satırbaşları ?1954: Bülent Ecevit, CHP üyesi oldu. ?1957: CHP milletvekili seçildi. ?1959: CHP PM üyeliğine seçildi. ?1966: CHP Genel Sekreteri seçildi. ?1971: CHP genel sekreterliğinden istifa etti. ?1972: 14 Mayıs 1972 tarihinde CHP Genel Başkanı oldu. ?1974: Başbakan oldu. 26 Ocak 1974'te MSP lideri Necmettin Erbakan'la ilk hükümetini kurdu. Bu hükümetin ömrü 10 ay sürdü. ?1977: Sol ve Ecevit, tarihteki en büyük seçim zaferini kazandı. CHP, yüzde 41.4 oy aldı. Ancak bu oy hükümet kurmaya yetmedi. Ecevit azınlık hükümeti güvenoyu alamadı. ?1978: Ecevit, üçüncü hükümeti olan ve ‘‘Güneş Motel Hükümeti'' olarak anılan hükümeti kurdu. ?1979: CHP'nin oyu yüzde 29'a düştü. Başbakanlıktan istifa etti. ?1980: Askeri darbe sonrasında Hamzakoy'a götürüldü. 30 Ekim 1980’de CHP genel başkanlığından istifa etti. ?1983: ‘‘CHP misyonunu tamamladı. Artık yokum'' dedi. ?1987: Siyasi yasaklar kalktı, DSP Genel Başkanı oldu. Erken seçimlerde DSP barajın altında kaldı. ?1988: DSP genel başkanlığından istifa etti. ?1989: Yeniden DSP genel başkanı oldu. ?1999:11 Ocak 1999 tarihinde yeniden başbakan oldu. Seçime gidildi. 18 Nisan 1999 seçimlerinden DSP birinci parti olarak çıktı. Ecevit, DSPMHPANAP hükümetinin başbakanı oldu. ?2004: DSP'nin 25 Temmuz 2004 tarihinde yapılan 6. olağan kurultayında aktif siyaseti bıraktı. UYUM halk ozanı Levnî'ye özen boşluğa bulut buluta yağmur yağmura toprak ne güzel uymuş gündüze güneş güneşe tarla tarlaya başak ne güzel uymuş başağa buğday buğdaya insan insana emek ne güzel uymuş emeğe eylem eyleme yürek yüreğe sevgi ne güzel uymuş İNSAN elbette senden güzel olacaktı çizdiğin resim yaptığın heykel senden büyük olacaktı senden yakışıklı elbette senden doğru söyliyecekti yazdığın şiir elbette senden çok duyacaktı söylediğin türkü sen olduğundan büyüksün sen olduğundan iyisin sen olduğundan güzel TAKA takalar geçiyor allı yeşilli takalar geçiyor dümenleri lâzlı takalar geçiyor en nazlı yelkenlilerden de güzel güvenli sularda işsiz dönenen gezi yelkenlerinden çok duyarak denizi takalar geçiyor enginlere yamalı göğsünü gere gere takalar geçiyor yükle yürekle takalar geçiyor emekle dolu günlük güneşlik kıyılarından kopmuş denizlerde Anadolu kıyılar kadın olmuş açılır gider erkeği takalar takalar toprağın denizde çarpan yüreği Siyasetin ‘romantik şövalyesi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bülent Ecevit yaşamı boyunca en çok eşi, sevgilisi, arkadaşı Rahşan Ecevit'i sevdi. Sonra şiiri, çayı, sigarayı, mavi gömlekleri... Bülent Ecevit'in yaşamı kendisi için kullanılan sıfatlarla özetlenebilir. Robert Kolej'deyken arkadaşları ona ‘‘Eco” adını takmıştı. 1970'lere gelindiğinde ‘‘Şair Eco” ‘‘Karaoğlan” oldu. 1974 Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra ‘‘Kıbrıs fatihi” diye anıldı. 1978 yılında TÜSİAD'ın ünlü ilanından sonra Allende'ye benzetilen Ecevit için ‘‘Büllende” sıfatı kullanılmaya başlandı. 1980'lerde solda bütünleşmeye yanaşmadığı için ‘‘bir bölen'' diye eleştirildi. Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Ecevit'i ‘‘tek başına romantik bir şövalye”ye benzetti. Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra sıfatlarına ‘‘Kenya fatihi” de eklendi. Ecevit, yaşamı boyunca en çok eşi Rahşan Ecevit'i sevdi. 12 Eylül sonrasında cezaevinden eşine yazdığı ‘‘Sevgili Rahşan” diye başlayan mektuplar bu sevginin en çarpıcı kanıtları. Mehmet Çetingüleç'in ‘‘Rahşan” adlı kitabında yer alan bu mektuplardan birinde Ecevit eşine ‘‘Bu güzel bahar günlerinde seninle birlikte olabilmeyi, tanıdık tırtılların kelebeğe dönüşmesini yine birlikte seyredebilmeyi çok isterdim. Kim bilir belki yetişiriz. Dün uzaktan da olsa seni görebildiğime çok sevindim” diye seslenir. Rahşan Ecevit de ‘‘Sevgili Bülendim” diye seslenir eşine mektuplarında. Ona ‘‘Seni seviyorum” diye notlar yazar. Bülent Ecevit çayı ve sigarayı da çok sevdi. Rahşan Ecevit, özellikle sigara tutkusundan çok şikâyetçi oldu. Rahşan Ecevit ‘‘Evde beraber olduğumuz zamanlar eline aldığı her sigara için itiraz ederim. O da her bir sigara için mazeret arayıp bulmaktan usanmaz” diye anlatır eşinin sigara tutkusunu. Bülent Ecevit, Tagore'un yanı sıra T.S. Eliot'un bazı şiirlerini de Türkçeye çevirdi. Eliot ve Dylan Thomas en sevdiği şairler arasında yer alıyordu. Ecevit, şiir dışında görsel sanatlara da yakın ilgi duydu. Şiir kitaplarında Constantin Brancusi'nin bazı heykelleri ile Maleviç ve Claude Monet'nin bazı eserlerinin fotoğraflarına yer verdi. Bu yapıtların kendisini çok etkilediğini vurgulayan Ecevit, ‘‘Brancusi'nin beni en çok etkileyen özelliği, heykelde, yani yontuda soyutlamayı en son sınırlarına götürmesine rağmen, özünde doğadan hiçbir zaman kopmamış olması. Romanya'da yaşadığı şehirden sonra, Paris'e gitmiş. Son heykellerinin esin kaynağı olarak yüzyıllardır ırmağın, suyun yonttuğu taşlardan esinlenmiş. O taşları toplamış, doğayı soyutlarken, doğanın özüne varmış. Ve bir de bir mistik tarafı var, deyim yerinde ise bizim tasavvuf anlayışımıza varan her şeyi tekliğe indirgemiş. Monet de soyut doğa resminin sınırlarını aşmış” diyordu. YARGI öldürenle katiliz çalanla hırsız tümümüz sanığız tümümüz savcı tümümüz suçlu tümümüz yargıç kimi aklar kimi suçlarız kimi bağışlar kimi asarız kendimizi başkasında hergün bıçak saplı birinin arkasında vurulan da biziz vuran da CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle