25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2006 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Mehmetçik Dershaneleri öğrencilerinin çoğu üniversiteli oldu TERÖRLE MÜCADELE YASASI’NA TEPKİ Ne Yapmalı? – 2 Fransız Millet Meclisi’nin Ermeni soykırımını reddedenlere hapis ve para cezaları verilmesini öngören tasarıyı kabul etmesinin tepkileri sürüyor. Cumartesi günü, bu konuda, şimdiye kadar bir türlü oluşturulamamış bir Ermeni politikasını oluşturup artık uluslararası alanda ön almanın zorunlu olduğunu, diyaspora ile Ermeni soykırımı ve Türkiye’den tazminat, toprak talebi konusunda hiç de ondan ayrı düşünmeyen Ermenistan konusunda neler yapılması gerektiğini yazmıştım. Bugün de konunun öbür yönüne, Fransa ve Avrupa’ya bakalım. Önce bir gerçeği görelim: Ermeni soykırımı konusu, artık salt Ermeni diyasporası ve Ermenistan ile Türkiye arasında bir sorun olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Nitekim çeşitli Avrupa ülkeleri, şu ya da bu şekilde, Ermeni soykırımını kabul anlamını taşıyan kararlar almakta, Türkiye karşıtı tavrını belirlemektedir. Avrupa Parlamentosu da bu yönde görüş bildirmiştir. Başbakan Erdoğan’a telefon ederek Fransız Millet Meclisi’nin kabul ettiği yasanın çıkmaması için elinden geleni yapacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın, bu konuşmadan kısa süre önce yaptığı Ermenistan gezisinde, Türkiye’nin AB’ye katılmak için “tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini” ileri sürdüğünü de unutmamak ve bu zata fazla bel bağlamamak gerekir. O zaman hem Avrupa hem de Fransa cephesinde neler yapmak gerektiği sorusu gündeme oturuyor. ??? Her şeyden önce, Türkiye hem Avrupa hem de Fransa karşısında kişilikli bir tavrı benimsemek zorundadır. Kişilikli politika, öfke tepkisi demek değildir. Fransa’daki son gelişmeleri izleyenler, tasarının MM’den geçmesi kadar vahim ve onur kırıcı bir olayı daha hemen fark etmişlerdir. Ermeni lobisinin ve Fransız politikasının önde gelen kişilerinden Deveciyan, Türkiye’nin tepkisinden çekinenlere şöyle sesleniyordu: Korkmayın, Türkiye bir şey yapamaz, geçen defa da bağırdılar çağırdılar, ama bir şey olmadı, Fransa’nın bu ülkeyle ekonomik ilişkileri gerilemedi, gelişti. Demek ki hiçbir şekilde uygulama olanağı bulunmayan ya da bir süre sonra tavsayacak olan önlemleri alacağımızı ileri sürerek gülünç olmamamız gerekir. Fransız mallarına ekonomik ambargo önerisini bu çerçeve içinde ele almakta yarar var. Öte yandan,Türkiye ile Fransa ilişkilerinin, arkasında her iki ülke kamuoyunun da desteğiyle, çok ciddi bir soğukluk dönemine girdiği yadsınamaz. Bu dönemden çıkılması için, bir yaklaşım yapılacaksa, bunun ilk adımlarını Fransa atmak zorundadır. Şu anda ve durumda Türkiye’nin atacağı her adım bir zayıflık belirtisidir. Fransa’nın tasarının yasalaşması prosedürünü durduracak herhangi bir önerisini Türkiye kabul etmemeli, Paris’in “Ermeni soykırımı” iddiasını bir şantaj aracı olarak elinde tutması önlenmelidir. Tasarının yasalaşmasında Türkiye’nin yararı vardır. Bir an önce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine aykırı bu yasa aleyhine uluslararası yargı makamlarına başvurulması gerekir. ??? Türkiye AB ilişkilerine gelince... AB’nin şu anda Türkiye’yi kendi içine kabul etmeyeceğini, tutumları artık Avsalaklık kertesine varmış olan ülkemizdeki bir avuç Euromania sahipleri dışında herkes görmektedir. AB’nin bu tavrı karşısında Türkiye üyelik müzakerelerini götürebildiği yere kadar götürürken, Avrupa müktesebatı ile ilgisi olmayan talepleri, boş umutlar peşinde koşarak kabul etmek yerine, kararlı ve tok bir sesle geri çevirmelidir. Fransa’ya olduğu gibi, Avrupa’ya da “Ermeni soykırımı” iddiasını şantaj aracı olarak kabul etme fırsatı verilmemelidir. Bu kararlı tutum izlenirken, bir yandan “Ermeni soykırımı” konusunda sessizlik kırılmalı, savunmadan çok saldırıya geçerek konuyu gerçek yüzüyle, belgeleriyle gündeme getirecek bir politika uygulanmalıdır. Ayrıca Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları konusundaki imaj erozyonu da süratle düzeltilmelidir. 301. madde hukuk tekniğine uygun olarak yeniden yazılmalı, bu gibi yanlışlara bir kez daha düşülmemesine büyük özen gösterilmelidir. AKP iktidarının, tıpkı zina ile ilgili maddede olduğu gibi 301. maddede de yanlışta direnmesi Türkiye’ye çok şey kaybettirmiştir. Tıpkı zina ile ilgili maddenin kaldırılmasında olduğu gibi, 301. maddede de, eninde sonunda aklın yolunu bulan bir değişikliğe gidilecek, ama bu da Avrupa’nın baskısıyla olmuş gibi algılanacaktır.Yeniden böyle yanlışlara düşmemeye özen göstermeliyiz. Bir başarı öyküsü İstanbul Haber Servisi Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) bünyesinde oluşturulan Mehmetçik Dershaneleri’nin başarı grafiği her geçen gün yükseliyor. Mehmetçik Dershaneleri’nin 5 bin 400 öğrencisinin yüzde 80’ine yakın bir bölümü iki ya da dört yıllık yükseköğrenim kurumlarındaki okullara yerleşti. Ağırlıklı olarak Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ndeki kimsesiz veya yardıma muhtaç ailelerin çocuklarını üniversite sınavlarına ücretsiz olarak hazırlamayı amaçlayan ve sayıları bu dönemde 37’ye ulaşan Mehmetçik Dershaneleri, her yıl binlerce lise öğrencisine üniversite kapılarını aralıyor. Mehmetçik Dershaneleri’nin kitap ve doküman gereksiniminin yanı sıra deneme sınavları ve rehberlik hizmetlerinin karşılanmasını da sağlayan Final Dergisi Dershaneleri, bu yıl 25 ton yeni baskı üniversite hazırlık kitapları ve test sorularından oluşan eğitim setini Malatya’da düzenlenen bir törenle askeri yetkililere teslim etti. 24 gazeteci gözaltında ? Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu, Atılım gazetesi çalışanı Sonnur Sağlamer’in de aralarında bulunduğu 24 gazetecinin serbest bırakılması istedi. İstanbul Haber Servisi Türkiye’de 24 gazeteci ve yazarın gözaltında olduğu belirtildi. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’ndan yapılan açıklamada, “Terörle Mücadele Yasası’nın muhalif gazeteciler üzerinde yarattığı terörün protesto edildiği” belirtilerek tutuklu Atılım gazetesi merkez büro çalışanı gazeteci Sonnur Sağlamer’in de aralarında bulunduğu 24 gazetecinin serbest bırakılması istendi. Açıklamada, 3 Ekim günü akşam saatlerinde gazeteden çıkarken gözaltına alınan Sağlamer’in, “arandığı” gerekçesiyle halen Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde tutulduğu belirtildi. 9 yıldan bugüne Atılım gazetesinde çalışmakta olan Sağlamer’in önceki yıllarda da birkaç kez gözaltına alınıp bırakıldığı belirtilerek “Sağlamer’in de gözaltına alınması TMY’nin haksız gözaltı ve tutuklama saldırısını sürdüğünün göstergesidir. Platform olarak, düzen muhalifi basın üzerinde estirilen TMY terörünü protesto ediyoruz. Sağlamer derhal serbest bırakılmaldır” denildi. 8 Eylül’de de TMY kapsamında, aralarında Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek ve Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu, Özgür Halk ve Genç Bakış dergilerinin İmtiyaz Sahibi Suat Kolca, Özgür Radyo Haber Müdürü Halil Dinç, Dayanışma Gazetesi Editörü Emin Orhan’ın da bulunduğu 15 muhalif gazeteciyazar tutuklanmıştı. Final Dergisi Dershaneleri’nin hazırladığı eğitim setleri, Malatya’da askeri yetkililere teslim edildi. Törene, Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz, Malatya 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Alaaddin Örsal, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Demirdağ, Emniyet Müdürü Orhan Savaş, İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bulut, askeri yetkililer ve Final Dergisi Dershaneleri Malatya Şubesi kurucularından Eyüp Bilbay ile dershane öğretmenleri katıldı. Final Dergisi Dershaneleri’nin kurucu üyesi Eyüp Bilbay da yeni açılan şubelerle birlikte bu yıl Mehmetçik Dershaneleri’nin sayısının 37’ye yükseldiğini söyledi. Mehmetçik Dershaneleri sayesinde her yıl binlerce kimsesiz ve yardıma muhtaç lise öğrencisine üniversite kapılarının aralandığını söyleyen Bilbay, desteğin yalnızca kitap ve testlerle sınırlı kalmayacağını belirtti. Deneme sınavları ve yaprak testlerin yanı sıra Mehmetçik Dershaneleri’nde motivasyon amaçlı rehberlik çalışması da yapıldığını anlatan Eyüp Bilbay, öğrencilerin sınav sonrasında doğru tercih yapmalarına da yardımcı olduklarını ifade etti. asirmen?cumhuriyet.com.tr Yıllar önceydi, bir TV kanalında Hasan Mezarcı ile tartışıyorduk. Hasan Mezarcı’yı hatırlamayanlar olabilir. Refah Partisi milletvekiliydi. Laiklik karşıtı tavırlarıyla ün yapmıştı. 28 Şubat döneminde yurtdışına kaçmıştı. Daha sonra kendisini mehdi ilan etti. İsa kılığına büründü, elinde asalarla dolaşmaya başladı… Hasan Mezarcı o programda kadınların örtünmesini savunurken bu konudaki genel düşünceyi şöyle ifade etmişti: “Kadınlar açık olunca erkekleri tahrik ediyorlar. Bu da onların saldırıya uğramasına neden oluyor.” Ben de kendisine “Neden saldırganı değil de saldırıya uğrayanı kapatıyoruz, o zaman erkekleri kapatsak ya…” demiştim. ??? Son dönemin ilginç haberleri içinde çok dikkat çekici olanlarından birisi, AKP’li bazı milletvekili, bürokrat, belediye başkanı gibi yönetici konumunda olanların yeni aşkları. İlk önce Konya milletvekili Halil Ürün’le patlak verdi bu gelişme. Ankara’da dolaşan dedikodulara göre bazı bakanların bile ikinci eşleri, sevgilileri bulunuyordu. Eşleri Kapalı, Sevgilileri Açık Bunu başka olaylar takip etti. En son gelişme, bir belediye başkanının, başı açık eşini terk ederek açık bir kadınla birlikte olmasıydı. Hatta yeni sevgilinin hamile görüntüleri bile basına yansıdı. Görülüyor ki, AKP camiasında durumu düzeltip olanakları genişleyen erkekler, yeni aşklar, yeni sevgililer peşinde koşuyorlar. Genelleme yapmayın, her camiada böyle şeyler oluyor, diyebilirsiniz. AKP’liler de böyle bir savunma yapabilirler. Ben, o kadar da değil, diye cevap veririm bu tür bir savunmaya. Çünkü bir değil, iki değil, sayı giderek artıyor. Burada bir görüşümü daha belirteyim... İnsanların yeni aşklar peşinde koşmasına, yeni sevgililer bulmasına karşı değilim. Bu konuda kimseyi suçlamak da istemem. ??? Ancak unutmayalım ki burada inisiyatif erkeklerin elinde. Eve kapattıkları eşlerini bir kenara iterek ve ellerindeki maddi ve manevi olanakları kullanarak aşk peşinde koşuyorlar. Âşık olmak onların ne kadar hakkıysa, aynı zamanda kadınların da o kadar hakkı olduğunu kabul etmeleri gerekir. Eşinden habersiz başka kadınlarla birlikte olmayı kendinde hak gören erkek, eşinin de böyle bir hakkı olduğunu kabul ettiği zaman, burada bir adaletten ve eşitlikten söz edebiliriz. Örneğin Halil Ürün buna razı olur mu? ??? Bu aşk oyunlarının benim açımdan en ilginç ve dikkat çekici olan yanı, örtünmeyi savunan bir kültürden gelen ve eşleri kapalı olan İslamcı erkeklerimizin aşklarının hepsinin başı açık kadınlar olması. Biz yine biliyoruz ki, İslamcı hareketin önde gelen erkeklerinin eşlerinin birçoğu evlendikten sonra kapanmıştı. ??? Onların kapanmalarında erkeklerin önemli bir rolü olmuştu, hatta tayin edici rolü olmuştu. İnsan bu aşk öykülerini dinlerken ister istemez onlara sormak istiyor: Kadınlar örtünsün dediniz. Örtünmelerini savundu nuz, örtünen kadınların hakkının yendiğini söylediniz. Bu söylemlerinizle İslam dünyasından oy aldınız. Sonra bir gün iktidarınız ve gücünüz artınca, örtünmesini savunduğunuz ve sağladığınız kadınları terk edip açık kadınlara yöneldiniz. ??? Ey yeni aşklar peşinde koşan İslamcı erkekler! Görüyoruz ki türbanlı, başörtülü, kapalı kadınları, yani daha önceki genel değerlendirmeleriniz ışığında namuslu, dini bütün kadınları terk ediyorsunuz. Onların yerine açık kadınları tercih ediyorsunuz. Bu tercihinizi bir erkek olarak iyi anlıyorum. Bir erkek hemcinsiniz olarak çok da doğal karşılıyorum. Aşkın ve sevginin içinde maddi güzelliğin de önemli bir rolü olduğunu biliriz. Estetik, erkek için de kadın için de önemlidir. Ancak size şu soruyu sormadan da edemiyorum: O zaman neden hâlâ kadınların örtünmesini savunuyorsunuz, bunu savunarak oy toplamayı sürdüren bir siyasi akım içinde yer alıyorsunuz? Bu tutumunuzda bir gariplik, bir çelişme yok mu? Cehennemde yanacaksınız... Hem de cayır cayır!.. ESİR ALDILAR Kutlamaya ülkücü baskını FIRAT KOZOK ANKARA Gazi Üniversitesi’nde öğrenci topluluklarına ayrılan bir odada arkadaşlarının doğum gününü kutlayan öğrencilere ülkücüler saldırdı. Gruptaki erkekleri toplayarak ayrı bir odada ‘‘esir alan’’ saldırganlara yönetim uzun süre müdahale edemedi. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğrenim gören bir grup öğrenci, geçen hafta arkadaşlarının doğum gününü kutlamak için program hazırladı. Öğrenciler, perşembe günü fakültede öğrenci toplulukları için ayrılan bir odada, pasta kesmeye karar verdi. Öğrencilerin en neşeli dakikalarında odayı takım elbiseli, kendilerini ‘‘ülkücü’’ olarak niteleyen bir grup bastı. Odadaki öğrencileri ‘‘Ramazanda doğum günü mü kutlanır’’ diye azarlayarak dışarı çıkartan grup, erkek öğrencileri topluca başka bir odaya kapattı. Fakülte yönetimi, öğrencilerin ‘‘esir alındığı’’ odaya gitmelerine karşın, grubun serbest bırakılmasını sağlayamadı. Bu sırada odada bulunan öğrencileri azarlamayı sürdüren ülkücü grup, daha sonra öğrencileri serbest bıraktı. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle