Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 EKİM 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Dünür Anıl Öçal: ‘‘Çin’den İstanbul belediyesine alınan iki katlı otobüslerden tavuk kümesi ya da mısır silosu olmayacağına göre ‘topla da gel dünür’ hesabı olmalı!’’ Yağmur Ekim Başbakan uçları merkeze çekecekmiş... ‘‘Kendisi hangi merkezde!’’ DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ ‘‘Nü’’ sergisine yasak gelmiş. Devir ‘‘nü’’ değil, ‘‘huu’’ devri! Mescitler Ömer Özcan: ‘‘Silivri Belediyesi’nin yeşil alana kondurduğu prefabrik mescitten yola çıkılarak derhal tekerlekli ve seyyar mescitlerle kapsama alanı genişletilmeli.’’ MALTEPE Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Aybay, ‘‘İrtica yoktur’’ diyenler için şöyle diyor: ‘‘İrtica yoktur diye yırtınanlara dikkat edilsin: Bunların tümü ‘gizli mürteciler’ ya da yandaşlıklarını laf kalabalığı ile örtmeye çalışan maskeli ‘irtica destekleyicileri’dir. Boyalı basının patronları tarafından kendilerine ‘günün birinde Humeyni rejimi gelirse bizi korusun’ diye bir de ‘köşebentlik’ bağışlanmıştır. Bu takım aslında Kubilay’ın eli kanlı katilleri kadar tehlikeli mürtecilerdir. Hatta Menemen’dekilerin kara cahil oldukları düşünülürse, biraz mürekkep yalamış olan bu takımın daha tehlikeli oldukları bile söylenebilir. Bunların her gün, parasız 500 bin gazete dağıtan malum odak gibi, ülkenin her yanında yine nereden geldiği bilinmeyen kaynaklardan fışkıran paralarla yerel gazeteler, dergiler çıkardıkları, radyo ve televizyon istasyonları kurdukları görülmektedir. Bazılarının azgınlığı o mertebededir ki, bunlardan biri geçenlerde, bir dergide yayımlanan makalesinde, Danıştay’ı basıp yargıç öldüren caninin ‘suçlu olduğunun kanıtlanmamış olduğunu’, buna karşılık bu cinayeti kınayan beyanları ile Cumhurbaşkanının ve yüksek rütbeli askerlerin ‘Türk Ceza Kanunu’na göre suç işlediklerini’ yazıyordu. Bu tür beyanların sahiplerini, normal olarak, ağır bir ruh hastalığı geçirmekte oldukları tanısı ile hemen en yakın akıl hastanesine sevk etmek gerekir. Mürteciler Ama ne yazık ki, bu normal operasyon yerine, çoktan toprağa gömülmüş olması gereken ‘irtica var mı yok mu’ tartışması ile hâlâ vakit geçirmekte ve kaybetmekteyiz.’’ Prof. Aybay böyle diyor. Ama sadece vakit kaybetmiyoruz. Aynı zamanda Türkiye’yi de kaybediyoruz. Mikrop, fena halde yayılıyor. Her yanımızı sardı. Devletin birçok kurumu teslim alındı. Aydın Aybay’ın sözünü ettiği yazının sahibi mürteci hakkında akıl hastanesine göndermenin ötesinde eğer yargı bir işlem yapma gereği duymuyorsa, bu yazıyı okuyanların kafasında Cumhurbaşkanı ve komutanlar suçlu damgası yiyorsa, Türkiye bitmiş demektir. Yuh olsun! Düz Ovada Satranç!.. “Dağda elinde silahla dolaşacağına düz ovada siyaset yapsın...” DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, bu sözcükleri Diyarbakır’da bir kahvehanede art arda sıralarken aramızda yalnızca üç adımlık bir mesafe vardı!.. DYP’nin “Güneydoğu iftar toplantıları” gezisinin DiyarbakırMardin bölümünde Ağar’a aynı soruyu defalarca sordum. Evet, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde aynı şeyi söylüyordu DYP lideri: Devlet, dağdan indirmesini bilmeli!.. Bu sözler günlerdir tartışılıyor. Güneydoğu’da terörle mücadelenin en önde gelen isimlerinden biri olarak gösterilen, o zamanın üst düzey bürokratı, bugünün siyasetçisi Mehmet Ağar, çeşitli kesimlerce hem alkışlandı, hem de neredeyse “ihanetle” suçlandı... Ama hiç kimse, Ağar’ın daha sonra söylediklerine dikkat etmedi!.. Herkes, “Ovada siyaset” sözcüklerine takıldı kaldı. Ama anahtar sözcükler bunlar değildi!.. Gelin anahtar sözcüklere birlikte bakalım: Bu bölgede herkes devrede (ABD, Barzani, Talabani), bir tek hükümetin ne yaptığı belli değil!.. Eğer bu acı ortamından şahsi hesaplar için faydalanmaya çalışıyorlarsa bu kabul edilebilir olmaktan uzaktır... Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sessizlik olsun yeter kurnazlığı işlemez!.. Çözüm ABD’ye, Talabani’ye havale edilemez.. Biz inisiyatif göstermeli, biz çözmeliyiz.. Koordinatörlük kurumu yürüyemez... İşte Ağar’ın asıl söylemek istedikleri bunlardı!.. ??? Şimdi şifreleri çözelim... Tayyip Bey’in “Silahı bırak masaya gel” sözleriyle açılan süreçte neler oldu, anımsayalım: Önce Talabani, hem de Washington’da “PKK ateşkes ilan edecek” dedi.. Bu açıklamaya tepkiler sürerken Talabani’nin Ankara’daki temsilcisi, “Arabulucu olmamız için Ankara’daki kimi kesimlerden ricacı olundu. Gerekirse isimlerini de açıklarız” deyiverdi!.. Bunun şaşkınlığı sürerken Öcalan, PKK’ye “ateşkes çağrısı” yaptı... PKK tek taraflı ateşkes ilan etti... Tayyip Bey, PKK’yi kastederek, “Karşı taraf ateş etmiyorsa durup dururken operasyon yapılmaz” açıklaması yaptı.. Genelkurmay Başkanı, yaptığı açıklamada, son terörist haklanıncaya kadar operasyonların süreceğini söyledi... Buna bir de ABD tarafından dayatılan “koordinatör” konusunda hükümetle asker arasında yaşanan gerilimi ekleyince tablo ortaya çıkıyor!.. Nedir o tablo?.. AKP, en başından beri sahneye konulan bu planın içinde yer aldı!.. Tayyip Bey’in Başkan Bush’la buluşmasında bu cingöz “planın” nasıl ve ne zaman sonuçlandırılacağı konusunda anlaşmadıklarını düşünmek için çok ama çok saf olmak gerektiğini de yeri gelmişken vurgulayalım!.. ??? Dönelim tekrar Ağar’a... Diyarbakır ve Mardin’deki gözlemlerim, sohbetlerim bende, DYP liderinin ortalığı karıştıran sözlerinin sanki birilerinin ezberini bozma, yeni acılara kapı açacak “ABDAKPTalabaniBarzani planı”nı yıkma atağı izlenimi yarattı!.. Tabii, bu atak yeni bir soruyu da beraberinde getiriyor: Ağar, bu “risk alan” karşı planı tek başına mı yaptı?!.. Ne olursa olsun Güneydoğu’da yeni bir sürecin açıldığı kesin... Bu süreçte daha çok şey yaşanacağı da kesin... Örneğin, Ağar’ın iftar yemeğinde “barıştan, kardeşlikten” söz ettiği sıralarda Diyarbakır Sur Belediyesi yayımladığı genelgede, “bundan böyle işe alınacak personelde Kürtçe ya da Zazaca bilme şartı aranacağını” duyuruyordu!.. O yörede zaten bunlardan en az birini bilmeyen yoktu ki... Utanmazlığa, ayrımcılığa bakın!.. İşte tüm bu gelişmelerin ışığında o bölgede çok zorlu bir mücadelenin yaşanacağını söyleyebilirim... Kimler arasında mı?.. Ayağın Türkiye topraklarına basanlarla, sırtını malum odaklara yaslayanlar arasında!.. e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) İrticanın neresi yoksa orası yoktur İRTİCA var mı, yok mu tartışmasına Mustafa Kıran ‘‘Bence irtica yoktur’’ diye katılıyor: ‘‘İrtica yok tabii ki, eğer bu ‘yok’ denilen şey okus pokus mantığıyla ‘yok’ denince yok olabiliyorsa ülkemizin sihirbazlarından birinin bir el hareketiyle anında ‘yok’luğa intikal etmiş olur elbette ve artık o yok demektir. Özellikle de yok yok diye bas bas yazılıp söyleniyorsa, hepimiz de onu gerçekten ‘yok’ varsayıyorsak ya da daha kısacası yok sayıyorsak. Yok sözcüğünün çok şükür Türkçemizde sadece bir anlam ifade ettiğini de bildiğimiz için hiçbir şekilde lafın içinde mecaz aramamıza da gerek kalmaz. Ama yok, eğer yok yere ‘yok’ denmişse, yok yere bu yok sözcük bir ‘var’lığın mevcudiyetine alet edilmişse, o zaman da gene yok demektir. Yani onu söyleyenlerin varlığı sözleri ve de güvenilirliği yok demektir bu durumda. ‘İrtica yok’ denebilir tabii, ayrıca böyle denmesi de gördüğüm duyduğum kadarıyla tamamen serbest. Öyle de olmalıdır, sonuçta demokrasi var. Bunun tartışılmasına bile gerek yoktur. Çünkü bazı ağızlara ısrarla ‘torba’ muamelesi yapmak hiçbir fayda ve sonuç getirmez. Bükemediğin ağzı da mecburen öpeceğine göre! Ayrıca istediğin kadar o ağzı bük, bu ‘sözde’ sözler istendiği sürece ısrarla ve inatla kullanılmayı sürdüreceklerdir. Söyleyenler çok haklılar, öğrenmedikleri bir şeyin varlığını bilemezler!’’ Tarif Kaya Çetin: ‘‘Hortumculuğun, işbirlikçiliğin, Sevr muhipliğinin, takıyyenin tarifini neden istemiyorlar!’’ Türkiye Akif Kökçe: ‘‘Türkiye muhafazakârlaşıyor ve şiddet yaygınlaşıyor haberlerine bakılırsa ülkemiz şiddetle muhafazakarlaşıyor!’’ Tohumculuk Yasası İptal Edilmelidir TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU Dışa bağımlılık deyince aklımda birden, 1989 yıllarında ülkemizde hızlandırılan montaj sanayii çağrıştı. Sanayileşme anlayışı, nasıl da farklılaştırılmıştı? Düşüncemize böylece yol verdiğimizde, “Bir yabancı girişimci, ülkemizin sanayicisiyle ortak olur. Yabancı, tesisi verilen alana kurar. Tesis işletilir. Her şey başında pek yolunda görünür. Parçalar dışarıdan dolara dayalı olarak getirilmeye başlar. Dolar arttıkça parça alımları zorlaşır. Para yetiştirilemeyince çoğunlukla Türk ortak, hisselerini borçları karşılığında devreder. Böylece yerli işletme, yabancının kucağına kolayca düşüverir. Günün birinde bir de bakarız ki, pek çok yerli sanayi yok oluvermiş”. Bu yaşanan gerçek bir öykü. “Tohumculuk Yasası“nı izlerken de, aşağı yukarı benzer bir ilişkiyi yeniden yaşar gibi olduk ve senaryoyu anımsadık. Aslında tohumculukta dışa bağımlılığın montaj sanayiinin dışa bağımlılığından çok daha beter sonuçlar ortaya koyacağından hiç kuşkumuz yok. Özgün ve doğal tohumlarımızın yok oluşu; topraksu ekosisteminin altüst oluşu; doğal niteliklerin kaybedilmesiyle ortaya çıkan çölleşme; kıtlık; baş edilemeyen dolara bağlı ödemeler ve yabancıya borç karşılığı devirler, ulusal ekonominin çöküşü; teslimiyet. paralar harcıyorlar. Ayrıca zaten tohum üretiminde yasa çıkmadan önce de pek çok köye girmişlerdi. Sahipsiz köylüyü, sahiplenmiş görünüp sözleşme güvencesiyle kandırarak; üretim talimatlarıyla istediklerini yaptırma uygulamalarını sürdürüyorlardı. Yabancı kârlar, bazı kırsal kesimleri, istedikleri sayı, tür ve biçimde dolar hesabı “terminatör tohumlar” almaya bağlamışlardı. Peki ne olacaktı? Toprak, emek köylüden ama tohum, gübre, araç, yönlendirme ve gözetleme tekelci firmaya ait. Ürün egemen tarafın isteğine uygun olursa, toplanan ürünleri karşılığında ücret ödenecek köylüye. Tabii tohum, gübre ve benzer malzeme bedava verilmiyor. Tarla çalışanlarına ödenecek ücretten, bu miktarlar kesiliyor. İşte burada köylü için sıkıntı başlıyor. Önce çekici gösterilen üretim, köylüyü bir süre sonra boğmaya başlıyor. “Biz bu ürünlerin karşılığını alamıyoruz, peki gelecek tohum vb. için dolarları nasıl bulacağız?” diyorlar. Ve diyorlar ki: “Artık kendi domatesimiz çıkmıyor, onların verip de ektirdiği ürünlerin tohumlarını, ertesi yıl diktiğimizde, ürün vermedi, iyi de gelecek yıl dolara gücümüz yetmezse, nasıl geçineceğiz?” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Ekim www.mumtazarikan.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Dışa bağımlılık Tıpkı geçmişteki örneklerde olduğu gibi yine bir dışa bağımlılık ve buna yol açan yasaların çıkarılmasına iktidarın gösterdiği kabul edilemez çaba ve geriye dönüşü olmayan sonuçlar? Bu sonuç ülkemize nasıl etki yapar? Bunların tek tek masaya yatırılması gerekir. Dünya tohumculuk tekelleri, “Tohumculuk Yasası 8. maddesi” ile üreticiyi daha rahat denetliyor. Yine aynı yasada, anlaşmazlık halinde “Birlik Hakem Kurulu”nun üyelerinden 3 kişinin yabancı firmalardan olacağı belirtilen bir tanım yer alıyor. Bunun da ne anlama geldiği belli. Bizlere göre olacakları bile bile tohumculuk yasasını çıkartmak için çabalayanlar, geleceğin suçlusudurlar. Söz konusu yasa, dışa bağımlılık yasasıdır. Köylüyü çökertme; üretimimizi yok etme yolunda dış talimatları yerine getirme yasağıdır. Ayrıca “Biyo Güvenlik Yasası” çıkarılmadığı için insan ve çevre sağlığını riske atan, hasta eden bir yasadır ve derhal iptal edilmelidir. Böylece her zaman toprağı, özgün doğal üretimi kendine yetebilecek konumda olan ülkemizin, bu yönden de daha fazla kuşatılmasına izin verilmemiş olunur. Amaç kâr Bilindiği gibi, dünya tohumculuğunu elinde tutan yaklaşık 56 tekel var. Pazarları hazır: Azgelişmiş ülkeler. Onlar zaten pazarlama söylemlerini yıllardır yapıyor ya da yaptırıyorlardı. Gösterdikleri gerekçe: “Hızla artan nüfusları ile bu zavallı insanların doyabilmelerini sağlamak”. Yani öyle bir sistem kuracaklar ki, “1 yerine 1000 ürün alarak bu işi kısa yoldan halledecekler. Bunun için de köylü kesimlerini kendi yöntemleri doğrultusunda yönlendirecekler. Yoksul kesimler bol ürün alacaklar ve açlar doyacak.” Bu düşüncelerin ardındakileri artık bilmeyen yok. Gözü paradan başka bir şey göremeyen kapitalistler bunu dünya insanları aç kalmasın diye mi yapar, yoksa kârları üstüne kârlar yığılsın diye mi, sorusuna, yanıtımız: “Onların gerçek amacı, tohumların genleriyle oynayarak bu formülle pazarlara girmek, yoksul ülke zaaflarından yararlanarak parayı toplamak” olacaktır. Ürün ya da tohum değiştirme teknolojisinin diğer adı da “Gen Teknolojisi”. Bu iş için, konferanslar, tanıtımlar, reklam kampanyalarıyla akıl almaz MERSİN 8. İCRA DAİRESİ DOSYA NO : 2005/4740 E TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Mersin ili 4. Bölge, Mezitli Köyü, Armut Sırımı mevkii ,2057 Parsel , 20/2200 arsa paylı, 7.kat,37 nolu bağımsız bölüm olarak tapuda kayıtlı mesken niteliğinde taşınmaz, 110 m2 olup 3 oda ve 1 salon ve müştemilatından ibarettir. Doğu, batı ve güney cephelidir. Zemini seramik kaplı, duvarları plastik badanalı olup kapı ve pencere doğramaları ahşaptır. Taşınmazın ıslak mekanları seramik kaplıdır. Elektrik ve sıhhi tesisatı bulunmakta ve belediye hizmetlerinden yararlanmaktadır. Taşınmazın 1 adet balkonu bulunmaktadır. İmar durumu : Mezitli Belediyesi İmar sahası içerisindedir. Mezitli Belediyesince taşınmazın bulunduğu parsel konut alanı olarak belirlenmiştir. Tahmini Değeri: Mesken niteliğindeki taşınmazın değeri 40.000.YTL’dır. (Kırkbin Yeni Türk Lirasıdır.) Satış şartları: 1. Satış, 04122006 Pazartesi günü 14.30’dan 14.40....’a kadar Mersin 8.İcra Müdürlüğünde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 14.12.2006 Perşembe..günü..saat 14.30 ‘dan. l4.40’a kadar Mersin 8.İcra Müdürlüğünde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki; artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2. Artırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları ve K.D.V. alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3. İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5. Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için Dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6. Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin sayılı 2005/4740 dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İc.İf.K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 49452) BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİN’DEN ESAS NO: 2004/ 2684 Davacı AYTEN TÜRKER vekili Av. HAYATİ ŞAHİN tarafından davalı MURAT TÜRKER aleyhine açılan boşanma davasında; Yapılan araştırmalara rağmen bulunamayan davalı MURAT TÜRKER’in adına dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davacının davalı ile aralarındaki geçimsizlik nedeniyle boşanmalarına dair davasının mahkememiz duruşma salonunda 26.12.2006 tarihinde saat 09.30’da yapılacak duruşmada hazır olması veya kendisini vekille temsil ettirmesi (varsa delillerini dosyaya ibraz etmesi) aksi takdirde yokluğunda duruşmaya devam edilip karar verileceği davalı MURAT TÜRKER’e ilanen tebliğ olunur. 5.10.2006 Basın: 49530 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ ‘‘Tavşan ve1 bası, avcı hastalığı’’ gibi 2 adlar da veri 3 len ve kenelerle bulaşan 4 bir hastalık. 2/ 5 Avuç içi... 6 Alan Parker 7 tarafından filme de aktarı 8 lan ünlü bir 9 müzikal. 3/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Yumurta ve irmikle 1 P O R T A L T E yapılan bir tatlı... ViS A Z A N layet. 4/ Tümör... Sü 2 O B A A B rekli çalışma. 5/ De 3 R A M P A P İ R AM İ T niz taşıtlarının per 4 T vanesi... Mikroskop 5 A S A R C İ R O A C A N M camı. 6/ Olumsuzluk 6 L A Z AM İ R P A belirten bir önek... 7 İstenilen sonuç, ve 8 T A B İ R P Ü R rim. 7/ Birleşmiş 9 E N T OMA R A Milletler’e bağlı bir kuruluş. 8/ İyilik, yardım... Bir soru sözü. 9/ Sıcak bir içecek... Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki... Duman lekesi. 2/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Buhar banyosu. 3/ ‘‘Adam, herif’’ anlamında argo sözcük... sesleri sönüyor perde perde / Atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde’’ (Nâzım Hikmet). 4/ Osmanlılarda yeni evlenen erkeklerden alınan vergi. 5/ Evcil bir geyik... Ay takviminin yedinci ayı. 6/ Türk müziğinde bir makam... Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe verilen ad. 7/ Bir soru eki.. İbrani abecesinin ilk harfi. 8/ Saygınlık... Çıplak vücut resmi. 9/ Yurdumuzda da yaşayan küçük bir kuş. CUMHURİYET 17 K