20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 2006 PAZAR 6 HABERLER Müslüman Kardeşler, Sarekat İslam, Cemaati İslami, Taliban gibi oluşumların yanında yer aldı PAZAR ORHAN BURSALI Gericiliğin destekçisi:ABD BD, Ortadoğu’da egemenliği İngiltere’den devralırken İngiliz sömürgeciliğinin geleneksel politikalarını da devralmış oluyordu. Bu politika rüşvete ve toplumun en geri, en tutucu kesimleriyle işbirliğine dayanıyordu. Rüşvet, savaşa göre sömürge egemenliğinin sürdürülmesinin en ucuz yöntemiydi. ABD emperyalizmi, Mısır’da Nâsır’a karşı Müslüman Kardeşler’i, Endonezya’da Sukarno’ya karşı Sarekat İslam’ı, Pakistan’da Butto’ya karşı Cemaati İslami’yi, Afganistan’da laikkomünist Necibullah’a karşı Taliban’ı, İran’da demokratik, ulusalcı muhalefeti susturmak için Şah’ı destekledi. Irak’ta İslamcı bir grup yoktu. Komünistler ve demokratların ülkede belirli bir ağırlığı vardı. O nedenle Baas Partisi içerisindeki bir kesimi harekete geçirerek komünistleri ve petrol işçileri sendikası işçilerini saf dışı etmek görevini Saddam’a vermişti. Ezilişin ardından FKÖ 1967 zaferi sonrası Ariel Şaron’un 1971’de, İsrail’e karşı gerilla savaşı vermek üzere yeniden örgütlenen FKÖ’yü kanlı bir biçimde ezmesinin ardından, geçen yıllarda Şaron’un füze ile öldürdüğü Şeyh Ahmet Yasin, Mujamah adı altında İslamcı bir örgütlenmeye girişti. Örgüt önceleri gençlik kulüpleri, spor tesisleri, sağlık klinikleri, Kuran okulları açtı. Müslüman Kardeşler’le işbirliğine giren örgüt, petrol zengini Arap ülkelerinden destek sağlamakla kalmadı, İsrail’den de maddi destek gördü. İsrail Şeyh Ahmet Yasin’in örgütünü destekleyerek FKÖ’nün gücünü azaltmak istiyordu. Bu örgütlenmeye paralel olarak Seyyid Kutub’un ideolojisini izleyen İslami Cihad Örgütü kuruldu. Hamas (İslam Devrimi Örgütü) bu iki örgütün üyelerinden oluşturuldu. Petrol dolarlarıyla İslam dünyasında desteklenip laik, demokratik, ulusalcı hareketlere karşı kullanılagelen Müslüman Kardeşler örgütü, Ortadoğu’da AngloAmerikan politikalarının uygulanmasında en etkili örgüt kimliğini kazanmıştır. Suriye, İsrail ve Ürdün’ün ortak düşmanı idi. İki ülkenin gizli servisleri, CIA’nın denetiminde Baas rejimine karşı çalışmalar yürütüyorlardı. Müslüman Kardeşler örgütünün üyelerini Baykal Parti örgütünün bu kadar yoğun çalışma hızına değil liderlik, birkaç liderlik bile yetişemezdi! Güldü! Acaba bazı sanal parti liderlikleri mi kursaydı! Bazı otomatik görevleri, kararları, onayları, formalite işlemlerini internet üzerinden ‘‘robot yazılım’’ başkanlarına havale ederdi! ‘‘Yapay lider zekâları’’ ile çok daha hızlı akardı her şey... Parti coşmuştu, seçimlere daha bir yıl kala başlayan çalışmalar kısa süre içinde öyle yüksek bir düzeye ulaşmıştı ki, partinin nefesinin yarı yolda kalabileceğini ve sadece bu nedenle bile seçimi kaybedebileceklerini düşündü! Tıpkı nefesini ayarlayamayan ve yarışı kaybeden şampiyon bir atlet gibi! Seçimi kaybetmek mi? Şakası, düşüncesi bile mide krampı yaratıyor! ??? CHP Genel Merkezi’ni izlemekten yoruldum.. Doğrusu nereye koşuşturacağımı, hangi toplantıyı izleyeceğimi ve sizlere hangi yeni gelişmeyi duyuracağımı şaşırdım... Başım dönüyor! Partinin Bilim Kurulu’nun kurduğu alt birimlerinin sayısı hızla çoğalmıştı. Salt ekonomi konusunda oluşturulan 6 yeni alt birim, ülkenin kısa, orta ve uzun vadeli ekonomi politikaları hazırlıkları içinde kaybolmuş durumda... Kalkınma politikaları bir yandan çağa uygun koşullar göz önüne alınarak yeniden inceleniyor, İspanya, Kore ve Çin’in büyük ekonomik atılımlarının dinamikleri çözümleniyor, Türkiye’nin gerçekçi dinamikleri ve potansiyelleri ortaya konuyor, ileri ülkelere yetişebilmenin tarihsel koşulları inceleniyor, arkadan gelen ülkelerin öndeki ülkelere yetişebilmesinin ve bu amaca uygun bilim ve teknoekonomi politikalar saptanıyor.. Parti inanılmaz bir fikir zenginliği yakalamış. Türkiye’nin öncü düşünürleri kamçılanmış ve iktidara geldikleri andan itibaren uygulamaya konacak geniş bir program ortaya çıkmıştı! ??? Parti’nin haftalık Meclis toplantıları, bugüne kadar alışılmamış ölçüde canlı, diri, renkli ve verimli geçiyor. Milletvekilleri, seçim yörelerinden, seçmenlerinden ve entelektüel çevrelerinden edindikleri izlenimleri, aldıkları önerileri gruba ve liderliğe ve tartışmaya sunmak için çırpınıyor. Ama haftalardır bu böyle! En sonunda, Grup toplantıları artık akşamlara doğru sarkmaya başlayınca, konuşmalar sınırlandırıldı, öneriler yazılı yapılmaya başlandı ve bu amaçla kapalı devre bir internet sitesi oluşturulması kararlaştırıldı! Grup toplantıları tam bir demokratik ortamda gerçekleşiyor ve milletvekillerine aynı zamanda Meclis’teki çalışmalarda da geniş bir bireysel katkı olanağı sağlanıyor. Herkes, yapabileceğinin azamisini ortaya koymaya çalışmakta. Bu yeni parti çizgisi, seçim yörelerinden, çeşitli orta ölçekli ve mikro projelerin yağmasına yol açmış durumda! Bu amaçla, başkanlığa, parti meclisine bağlı, coğrafi bölgesel alt başkanlıklar bile oluşturuldu. Ülkenin bazı özellikleri dikkate alındı, sanayinin gelişme gösterdiği ‘‘Anadolu kaplanı’’ kentler; turizm, tarih ve arkeoloji bölgeleri, başlı başına alt başkanlıkların çalışma alanlarına verildi. Bu arada özellikle gelişememiş ve işsizliğin yoğun yaşandığı yörelere büyük önem verildi ve yöre halkı ve yöre doğumlu işadamları ile ortak projeler gündeme getirildi! CHP’nin hemen her kesimde ve bölgede yaktığı büyük bir gelecek umudunun alevlerinin göğe yükseldiği, açıkça görülüyor! ??? Özellikle, parti gençliğinin bir ‘‘başkan yardımcılığı’’ olarak yeniden örgütlenmesi, parti organlarında coşkulu temsili ve başkan ve liderlik ile omuz omuza çalışmaya başlaması, gençliği ateşlemiş ve CHP sanki yeni bir doğuş yakalamıştı! Nüfusu bu kadar genç bir ülkede doğrusu CHP’nin bu kararı çok akıllıca bulunmuştu! Gençlik, Meclis Grup toplantısında da temsil ediliyordu! Yine bir başkan yardımcılığı altında da kadınlar örgütleniyordu... Baykal, 11’i bulan başkan yardımcılıklarının yetersiz kaldığının farkındaydı. En azından seçimlere kadar, seçim çalışmalarını daha bir üst düzeye çıkarabilmek için, bu sayıyı 20’ye çıkarmanın doğru olacağını düşünüyordu! Doğrusu, örgütü, seçmeni, ülkeyi şaha kaldırmanın her yolu açık tutulmalıydı. ??? Anadolu’dan bir partilinin hediye ettiği at kılından kamçıyı eline aldı, şöyle bir havada şaklattı! Kamçı sesi, yeni çağrışımlar yaptı!.. Önüne konan son seçmen anketine bir göz attı! İktidar epey oy kaybetmiş, CHP başa başlığı yakalamıştı... Olağanüstü yeni bir toplantı düşüncesi ile telefonu kaldırdı... İçi, yıllardır hiç tatmadığı, duyumsamadığı duygularla dolup taşıyordu! A 19 67 zaferi sonrası Ariel Şaron’un 1971’de, İsrail’e karşı gerilla savaşı vermek üzere yeniden örgütlenen FKÖ’yü kanlı bir biçimde ezmesinin ardından, geçen yıllarda Şaron’un füze ile öldürdüğü Şeyh Ahmet Yasin, Mujamah adı altında İslamcı bir örgütlenmeye girişti. rişiminde bulundularsa da, başarılı olamadılar. Pakistan ordusunun yüzde 30’unun İslamcı olduğu söylenmektedir. Ancak kitlesel destek bulamamışlardı. Seçimlerde yüzde 23 oy alabiliyorlardı. Afganistan’da savaşan mücahitler CIA pasaportu sağlanarak Amerika’ya getiriliyor, New York’ta Brooklyn’de kurulan AlKifah kampında eğitiliyorlardı. O dönemlerde Pakistan Devlet Başkanı olan Benazir Butto, baba Bush’a ‘‘Bir Frankenştayn yaratıyorsunuz’’ uyarısını yapmış ama bir yanıt alamamıştı. Bu mücahitler ABD’de de boş durmadılar. Kampın lideri El Said Nâsır, Marrot Oteli’nin salonunda herkesin gözleri önünde fanatik bir Yahudiyi öldürdüğünde, yakalanınca, evinde büyük binaları tahrip edebilecek bomba yapımına ilişkin bilgiler, Empire State Building ve Dünya Ticaret Merkezi’nin fotoğrafları bulundu. ABD polisi olayı geçiştirdi. ABD hedef alınıyor 1993’te bir tona yakın patlayıcı yüklü bir minibüs Dünya Ticaret Merkezi bodrumunda patladı. 6 kişi öldü, 1000 kişi yaralandı. Yakalananların Kör İmam olarak bilinen Şeyh Ömer Abdurrahman’ın müritleri olduğu saptandı. Amerika’daki camilerde imamlık yapan Şeyh Abdurrahman, Enver Sedat cinayeti ile ilgisi belirlenince, CIA yardımıyla ABD’ye kaçırılmıştı. Amerika’da kısa sürede oturma izni (yeşil kart) alan İmam, turizmin fuhuşu ve alkolü yaygınlaştıran haram bir iş olduğu yolunda kasetler doldurarak Mısır’a, Müslüman Kardeşler’e gönderiyordu. Dünya Ticaret Örgütü binasının bombalanmasının tertipçilerinden Remzi Yusuf ve aynı daireyi paylaşan Abdülhamit Murat, Papa’ya suikast ve Amerikan havayollarına yönelik saldırı planlarını gerçekleştirmek üzere yaptıkları bombaların patlamasıyla içeride yangın çıkınca yakayı ele vermişlerdi. Murat, ABD’de pilotluk dersi almıştı. Bu ikili, bir uçağı patlayıcılarla doldurarak, CIA merkezini ve bazı nükleer kompleksleri hedeflediklerini söylemişlerdi. 11 Eylül’ün habercisi olan bütün bu gelişmeler, ABD haberalma örgütlerince ya görmezlikten gelinmiş ya da geçiştirilmiştir. Yaser Arafat Filistin direnişinin lideri ve simgesiydi. eğitiyorlar, maddi yardımlarda bulunuyorlardı. Baas’ın laik lideri Esad’ın en azılı düşmanları ise Müslüman Kardeşler’di. Aynı zamanda bir Alevi olan Esad’a karşı Sünni Suriyelileri harekete geçirmek için pek çok kalkışımlarda bulunuldu. 1964’te ‘‘İslam ya da Baas’’ sloganı ile harekete geçen Biraderler başarılı olamadı. Art arda katliamlar Baas liderlerine, Alevi önderlerine, devlet yetkililerine karşı tertipledikleri suikastlarda pek çok insan öldürüldü. 1979’da Halep’teki askeri okula yaptıkları saldırıda öğrencileri bir binaya kilitledikten sonra, silahla tarayıp binayı ateşe vererek seksen üç öğrenciyi öldürdüler. Ertesi yıl Esad’a karşı başarısız bir suikast düzenlediler. 1981 Kasımı’nda Şam’da bombalı bir araba saldırısında iki yüz kişi öldürdüler. 1982’de, Sünni radikalizminin üssü konumundaki Hama’da ‘‘Esad devrildi’’ yalanını yayarak ayaklanan Müslüman Kardeşler, yüzlerce asker ve devlet görevlisini boğazladı. O dönemde ABD’nin Suriye Büyükelçisi Seelye’nın sözleriyle ‘‘İslamcılar Baas’ın kentteki görevlilerinin tümünü öldürdüler’’. Bu olay, 10 bin insanın yaşamını yitirmesine neden olmuştu. 1979’da Zülfikâr Ali Butto’yu devirip düzmece gerekçelerle (üçe karşı dört oyla) idam ettiren Ziyaül Hak, şeriat yasalarını uygulayacağını ilan etmişti. Ziyaül Hak gerekçesini şöyle özetlemişti: ‘‘Pakistan İsrail’e benziyor, ideolojik bir devlet. İsrail’den Yahudiliği alın, göreceksiniz kâğıttan bir şato gibi çökecektir. Pakistan’dan da İslamı alın ve onu laik bir devlet yapın, çöker.’’ Bu uygulamaya göre bir kadının ırzına geçildiğinin kanıtlanması için dört erkeğin tanıklığına gerek vardı. Suud ve CIA paralarıyla ülkede 2500 med İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Şaron cepheyi denetliyor. rese açılmıştı. Yoksul halk çocukları buralarda yediriliyor, giydiriliyor, eğitiliyordu. Taliban’ın kadroları bu medreselerde yetiştiriliyor, buradan Afganistan’a gönderiliyordu. Pakistan ordusu içerisinde İslamcı radikalizm yaygınlaştırılmıştı. Ziyaül Hak’ın bir uçak kazasında ölmesinden sonra İslamcı bir yönetim kurmak için ordu içerisindeki bazı generaller birkaç kez darbe gi Planın temellerini ‘yeni muhafazakâr’ adı verilen topluluk atıyordu Geçmişten geleceğe BOP B üyük Ortadoğu Projesi’nin ideolojik içeriği, Pentagon ve ABD Dışişleri uzmanlarınca Vietnam yenilgisinin ardından, 1970’lerde, özellikle de 1973 petrol bunalımından sonra oluşturulmaya başlanmıştı. Bugün bu projenin uygulamasında adlarını sık sık duyduğumuz Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Ford yönetiminin kurmay başkanlığını, Rumsfeld ise Savunma Bakanlığı yapmıştı. CIA’nın başında ise Baba Bush bulunuyordu. Wolfowitz ve Richard Perle genç Demokratlar olarak etkindiler. Daha sonra Cumhuriyetçilerin saflarına katıldılar. Grubun merkezinde ise Kissinger bulunuyordu. Çoğunluğu Yahudi kökenli olan bu grup, Ortadoğu’da Araplara karşı İsrail’i destekleyen ABD’deki Yahudi lobilerinin de en etkili elemanlarıydı. Bu Yahudi lobilerinin en etkili kurumlarından biri 1985 yılında kurulan Washington Yakındoğu Politikaları Enstitüsü (The Washington Institute for Near East PolicyWINEP) idi. Kurumun altı üyesi baba Bush’un üst yönetiminde yer almışlardı. 1990’larda soğuk savaşın sona ermesinin ardından ABDİsrail bağlaşıklığının stratejik değeri azalıyor gibiydi. Bu bağlamda WINEP ve o doğrultudaki kuruluşlar, ABD’nin yeni Ortadoğu politikalarında İsrail’in belirleyici rol üstlenmesi gerekliliğini temel hedef seçmişlerdi. Tel Aviv’le ortak çalışmalar sonunda Clinton yönetiminin ilk günlerinde bu strateji benimsetilmişti. Buna göre ABD’nin İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır gibi üçlü bir müttefiki vardı. Bölgenin geri kalan ülkelerinin dinsel ve laik radikal rejimleri, ABD’nin bölgesel çıkarlarının karşısında idiler. Başta İran ve Irak olmak üzere (Suriye üçüncü sıradaydı) öteki ulusalcı ve dinci rejimlerin bölgeden arındırılması ve ‘‘demokratikleştirilmeleri’’ gerekiyordu. Bu üçlü ittifak yeni ‘‘Müslüman cumhuriyetlerin’’ ortaya çıkışıy WINEP Türkiye ile de yakından ilgileniyordu. Washington’ı ziyaret eden her Türk yetkilisi bu kurumu ziyaret ediyordu. Özellikle de Turgut Özal bu örgütün her yıl saygıyla andığı ‘‘büyüklerden” biridir. Bir başka ‘‘büyük’’ de Fethullah Efendidir. John Hopkins Üniversitesi Uluslararası İleri Çalışmalar Okulu’nda yapılan Abant sempozyumunun gerçekleşmesinde bu kurum önemli katkılarda bulundu. Kurumun ‘‘Kürdistan’’ çalışmaları da önemlidir. Bu çalışmaların sonucunda Barzani ile Şaron’un amca oğulları oldukları neredeyse kanıtlanacaktı! Molla Barzani. Irak’ın işgali öncesi ‘Şahinler’ olarak anılan Cheney, Wolfowitz ve Rumsfeld, ABD Başkanı Ford döneminde ‘Demokrat’ların saflarında yer alıyorlardı. yeni dünya düzeninin yükselen değerlerine ulaşabilmek için ‘‘Kemalist Cumhuriyet’’in bütün kurum ve kazanımları yok edilmeliydi. Artık yurt yoktu ‘‘pazar’’ vardı, yurttaş yoktu, bu pazarın ‘‘özgün alıcısısatıcısı’’ vardı. Devlet yoktu, NGO adı verilen ‘‘sivil toplum örgütleri’’ vardı. İdeolojiler yoktu, halkın inançları vardı. Üstelik ‘‘yeni liberalizmin’’ bütün bu ilkelerini tarihin en güçlü devletine sahip, ‘‘Tanrı Amerika’yı korusun’’ amentüsünü ağzından düşürmeyen, en bağnaz, en ‘‘milliyetçi’’, en ‘‘militarist’’ bir başkan belirliyordu. 11 Eylül saldırısını gerçekleştirenler arasında tek bir Afganlı yoktu. Başkan Bush hedef olarak Afgan dağlarını gösteriyordu. Koca ABD, tek bir kişiye, Bin Ladin’e savaş açıyordu. Başkan, Afgan dağlarında Ladin’in peşine düşmeden hemen önce, ülkenin önde gelen yirmi yedi din adamını Beyaz Saray’daki Rooswelt Salonu’na topladı. Bush’la birlikte yuvarlak masa etrafında el ele tutuşarak yapılan ayinden sonra, Bush’a, kutsal savaşında yardım etmesi için Tanrı’ya dua edildi. BİTTİ obursali?cumhuriyet.com.tr la (örneğin Türkiye’nin) güçlendirilmeliydi. Yeni Ortadoğu Projesi’nin oluşumunda en belirleyici politikalar neocon (yeni muhafazakâr) adı verilen ve çoğunluğu Yahudi kökenli olan ekip tarafından üretilmiştir. Demokrasi, cihat ve terorizm BOP’un ideologları İslamın ‘‘Batılılaşmaya’’ karşı, antilaik bir anlayış içerisinde olduğunu, bu nedenle de Batının laikdemokratik sistemine karşı olduğunu vurgulamaktadırlar. Onlara göre demokrasi, İslam dünyasının pek de yabancı olmadığı bir kavramdır, asıl karşıtlık laisizmden kaynaklanmaktadır. Demokrasiyi İslamla bağdaştırarak kabul etmek mümkündür. Demokrasiden uzak bir İslam, ‘‘cihad’’ın içindedir ve ‘‘terorizm’’in kaynağı olma niteliğini korumaktadır. 1992’de ABD Barış Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘‘Yeni Sentezler’’ konulu konferansta, ‘‘İslam ve demokrasi arasındaki fikir çatışmasına İslamcı anlayışların katkılarıyla, iki anlayışın da güçlendirileceği ve Batı anlayışındaki bugünkü demokratik görüşlere yeni anlamlar kazandıracağı’’ vurgulanmıştı. Fethullahçıların Washington toplantısında da aynı konular tartışılmıştır. Batı’nın laik kültürünün İslamla bağdaşmadığı, bu nedenle laik bir İslam toplumu olamayacağı savı, soğuk savaşın başından beri ABD’nin resmi görüşü haline gelmiştir. Bu bağlamda, Huntington’un ‘‘Türkiye’nin Kemalizmi terk etmesi, İslam dünyasına geri dönmesi gerektiğini’’ öğütlemesinin şaşırtıcı bir yönü yok. ‘İkinci Cumhuriyet’ Özal’la gündeme getirilen ‘‘İkinci Cumhuriyet’’in ideolojik içeriğini de bu stratejide aramak gerekiyor. Kemalizmin simgelediği ‘‘Cumhuriyet’’in temel ilkelerinin hiçbiri bu ‘‘modern’’ anlayışla bağdaşmamaktadır. Küreselleşen (siz buna Amerikalılaşan deyin) Polis ateşiyle öldü ? CEYHAN (AA) Adana’nın Ceyhan ilçesinde polisin ‘‘dur’’ ihtarına uymayan Murat Kasap, polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Devriye görevi yapan polis ekipleri, Hacı İbrahim Mahallesi’nde şüpheli gördükleri plakasız motosikletteki 2 kişiye ‘‘dur’’ ihtarında bulundu. Motosikleti kullanan Reşit S, polisin ihtarına uyarak dururken, yanındaki Murat Kasap kaçmaya başladı. Polis memuru H.B.Y’nin (35) açtığı ateş sonucu yaralanan Kasap, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Polis memuru gözaltına alındı. Yazar Aydın, toprağa verildi ? İstanbul Haber Servisi Devrimci yazar ve çevirmen Şeref Aydın, ailesi, yakınları ile binlerce kişinin katıldığı törenle Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. ‘Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya için yaşadı Mücadelemizde yaşatacağız’ pankartının açıldığı törende, Aydın’ın kişiliği anlatılarak genç kuşaklarca örnek alınması gerektiğinin altı çizildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle