10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr DİKMEN GÜRÜN TİYATRO DÜNYASINDAN YAZI ODASI SELİM İLERİ ‘Kiralık Oyun’un gösterdiği Elimdeki gazetelere bakıyorum; ‘‘Gecekondu yıkımlarında taşlı sopalı kavga’’, ‘‘Konut kredisinde kış fırsatları’’, ‘‘Evsizler sokağa dönmek istemiyor,’’ ‘‘Kredinizi bugün alın, ödemeye üç ay sonra başlayın...’’ Ferhan Şensoy’un ‘‘Kiralık Oyun: Kenef Penceresinden Deniz Gören Güldürü’’de söylediği gibi, ‘‘Dağlar taşlar apartıman/ Kalkınıyor yurdumuz/ Dağlar taşlar apartıman/ Görünmüyor gökyüzü/ Bizzat dağlar görünmüyor/ Kalkınıyor yurdumuz / Dağlar taşlar apartıman/ Birleşiyor şehirler/ Bir şehir bitmeden/ Başlıyor öbürsü/ Koskocaman bir şehir oldu/ Koskocaman yurdumuz/ Dağlar taşlar apartıman/ Fakat insanlar evsiz/ İnsanımız mı fazla?/ Dağımız mı az bizim?/’’ Mal sahibikiracı Sözlükler, Bir Sözlük 1948, doğumumdan bir yıl önce. Bir sözlük, o tarihte yayımlanmış. Kanaat Kitabevi’nin. Kapağında Okul Lugati yazıyor. Okuma yazmayı söktükten sonra, gidip gelip karıştırdığım kitaplardan biriydi Okul Lugati. Kelimeler görüyordum onda. Kelimelerin yanı başında tanımlamalar. Ne işe yaradığını pek çözemiyordum ama heyecanlanıyordum. Kelimelere... daha çok kelimeye, binlerce, on binlerce kelimeye ihtiyacım olduğunu sanki seziyordum. Doğumumla yaşıt sözlük ise kitaplığımda hâlâ durur: A. Sedat Oksal, Küçük Türkçe Sözlük. Yine Kanaat Kitabevi’nin yayını. Bir gün, gelişigüzel, 131. sayfasını açmıştım bu sözlüğün. Harflerden ‘G’, ‘Gri’ çıkmıştı karşıma: ‘‘Açık kurşunî rengi’’. Bu tanımı nedense ezberlemiştim. Sonra ‘Guguk’; ‘‘Tırmananlardan güvercin büyüklüğünde bir kuş.’’ Sözlüklerle arkadaşlığım başlıyordu; çünkü ‘Tırmananlar’ı aramıştım: ‘‘Papağan gibi tırmanıcı kuşlar.’’ Tırmananları bulunca da çok sevinmiştim... O gün bugün sözlüklerle arkadaşlığım coşkularla, sevinçlerle sürdü. Bazan kırıldığım da oldu sözlüklere: donuk tanımlamalar, bir kelimenin sizdeki büyüsünü, tılsımını silip süpürebilir. Olmuştur bu, yaşanmıştır. Galatasaray Lisesi’ne başladığımda, ‘herkes için ansiklopedik sözlük’ Petit Larousse benim olmuştu. Özellikle vurguluyorum: Petit Larousse ilk sözlüğümdü. Gelgelelim sözcüklerini okumuyordum, fotoğraflarına, illüstrasyonlarına bakıyordum. Saatlerce. Sonraları böylesi oyunları başkalarının da oynadığını öğrendim. Bir gün, sevgili dostum Ömer Kavur’la konuşuyorduk. Çocukluğu boyunca, sözlükleri roman okur gibi okuduğunu söylemişti. ‘‘Zaman zaman yine okurum’’ demişti. Sözlüklere açlığımız dinmez. Daima yeni sözlükleri gereksiniriz. Bir söyleşimizde, Mehmet Nuri Yardım, Kubbealtı’nın üç ciltlik bir sözlük yayımlayacağını, bu sözlüğün İlhan Ayverdi’nin otuz yıllık emeği olduğunu söyleyince, pusuda beklemeye koyulmuştum. İşte yine kelimelere açlığım kabarmıştı. Sonunda Misalli Büyük Türkçe Sözlük yayımlandı. Gerçekten bir ömrün verimi. Göz kamaştırıcı bir sözlük. İlhan Ayverdi’nin kişisel çabasına, zaman içinde, başka dil tutkunlarının emeği de eklenerek. Misalli Büyük Türkçe Sözlük, basında büyük ilgi devşirdi. Edebiyata bağlılığını yazılarından hep bildiğimiz Hasan Pulur diyor ki: ‘‘...sözlük sadece yaşayan Türkçemizin değil, tarihi seyri içinde Türk dilinin kazanmış olduğu kullanımları da belgeleyerek Türkçenin zenginliğini gösteriyor.’’ Doğan Hızlan, ‘‘...Türkçe Sözlük ile Osmanlıca Sözlük’ün özelliklerini bir arada barındıran bir sözlük bu’’ diye yazdı. İskender Pala, ‘‘Bugünlerde yeni bir sözlük edindim, tam da istediğim türden’’ dedikten sonra, birkaç hafta bu sözlükte kelimeler yolculuğuna çıkacağını belirtti. Birkaç hafta, ‘‘roman okumaya’’ tercih edeceğini. Roman çağrışımı boşuna değil. Sözlükte, Türkçenin tarih içindeki büyük serüvenine yol alıyorsunuz. Ben de bu sözlükte anadilimizin romanını okudum. Türkçenin inceliklerini, güzelliğini, deyim ve mecazda uçsuz bucaksız servetini yaşadım. Türkçenin imkânlarından habersiz kişilere sık rastladım. İngilizcenin yanında, anadillerinin cılızlığını söyler dururlar. Misalli Büyük Türkçe Sözlük onları bir kez daha yalancı çıkartıyor. ‘‘Sözlükler, Bir Sözlük’’ü, Orhan Okay’ın bu sözlük için bir duyuşuyla noktalamak istiyorum: ‘‘Şahsen hayatımda ilk defa bir sözlüğü sadece ihtiyacım olduğu zaman değil, zevk için ve tecessüsle, bir kitap gibi sayfa sayfa okuduğumu da belirtmek isterim.’’ Öneriler: Dergi / Eşik Cini, iki aylık öykü kültürü dergisi, ilk sayı Ocak Şubat 2006). (Birbirinden güzel öyküler ve yazılar...) çizdiği, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan ‘değişim’ sürecindeki sosyal ve ekonomik sorunlarla, bugün yaşanmakta olan sorunlar arasında paralellikler kuruyor. Günümüzde yeni türeyen kesimlerin, var olan değer yargılarını yok edişlerini eleştiriyor. Bu bağlamda, oyun içinde, ‘Yazar’ kimliği ile, ‘‘Kiralık Konak’’ı bir aşk romanı olarak elinden düşürmeyen rol arkadaşına, onun, bir toplumsal çözülüş romanı olduğunu söylüyor: ‘‘Kiralık Konak aslında toplumsal bir roman arkadaşlar. Toplumumuzun çöküntü halinde olduğu, sınıflaşmanın lök gibi tebarüz ettiği; sivil, asker ve bürokratların, dışa bağımlı egemen güçlerin desteğinde yönetime el koyması olayını anlatır...’’ Bu bağlamda, ‘‘Kiralık Oyun’’ bugün yaşanmakta olan toplumsal çözülmenin bir oyunu olarak dikkat çekicidir. Bir sistem eleştirisidir. Renkli vurgular Oyunda Ferhan Şensoy, Nefrin Tokyay, Rasim Öztekin, Okan Bayülgen, Ali Çatalbaş, Elif Durdu, Ebru Soyuerden, Özgü Namal rol alıyor. ‘‘Kiralık Oyun’’u ilk kez 1981/82’de sahneye koydu Ferhan Şensoy. O dönemde, bir yandan göç olayı tırmanıyor, öte yandan şehirleşmedeki plansızlık akıl almaz boyutlara doğru ilerliyor, rant kavgası bugünleri hazırlıyordu... Bu arada, Şensoy da Küçük Sahne için büyük bir mücadele vermekteydi. Kazanan taraf Ferhan Şensoy olmadı ve Ortaoyuncular tarihi Ses Tiyatrosu’na taşındılar. Şensoy, bu kez de Ses’i onarma, tiyatro salonu olarak yaşatma uğraşına girdi. Her ne kadar, tiyatronun içinde yer aldığı Halep Pasajı kısa sürede zevksizlik örneği bir mekâna dönüştüyse de Ferhan Şensoy’un eli her an tiyatronun üstünde... Peter Brook İstanbul’a geldiğinde öyle bir pasajın içinden geçip böyle bir salonla karşılaşınca inanamamıştı gözlerine.... Ne kadar acıdır ki Beyoğlu’nda eski tiyatrolar yok artık. Hepsi tek tek ve hoyratça kaderlerine terk edildiler... Saray’ın akıbeti ne olacak meçhul. Elhamra, Ferhan Şensoy gibi gözü kara bir kiracı ya da mal sahibi bekliyor. Alkazar’da az mı oyun izledik 1970’li yıllarda? Şimdi, sefertası gibi üst üste dizilmiş üç sinema salonuna dönüştü o güzelim bina. Venüs de (Taksim Sahnesi) hayatımızdan çıkacak üç beş ay sonra... Umarım Ses Tiyatrosu’nun geleceği aynı olmaz. Yine de Ferhan Şensoy, aradan 2324 yıl geçtikten sonra, ‘‘Kiralık Oyun’’u ? 1980’lerle birlikte tırmanışa geçen göç sorunu, gecekondulaşma, sıkışmışlık, türedi zenginler, rant kavgaları, görgüsüzlük, cehalet, umursamazlık. ‘‘Kiralık Oyun’’ temelde günümüzde Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısındaki derin çöküntüleri gözler önüne seriyor. Bu açıdan bakıldığında, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘‘Kiralık Konak’’ romanına göndermeler içeriyor. yeniden ele alırken kulağım oyun içinde şu sözlere takılıverdi. ‘‘Bizden de küçük bir hissedar var, tiyatroyu hemen yıkıp çok katlı otopark yapmak istiyor... Sülaleden mirasçı hissedar, yiyemedik şu Beyoğlu’nun rantını, diye delleniyor. Tiyatroya buyur, gel oyun izle, diyorum... Ben tiyatro pek sevmiyorum, zaten senin oyun saatlerinde hep çok önemli maçlar oluyor diyor...’’ Ses Tiyatrosu, bir tarih, bir mücevher... Bu tür yapılar özenle korunmak durumunda ama, biz Efes gibi bir antik tiyatroda bangır bangır konserler verdiren, yarışma programları düzenleten anlayışa en ufak bir tepki göstermeyen, hatta alkış tutan bir toplumuz. Hal böyle olunca da bakarsınız yarın öbür gün Ses de kayıp gidiverir avuçlarımızın arasından. Nasıl bir değişim? ‘‘Kiralık Oyun’’da Ferhan Şensoy’un taşlamaları, sözü hiç dolandırmayan üslubu ve bu üslupla örtüşen oyunculuklar keyifle izleniyor. Yaşamlarımızı kuşatan çarpıklıklar hızlı bir tempoda oynanan skeçlerle gözlerimizin önünden geçiyor. Gecekondular, sıkışmışlık, türedi zenginler, görgüsüzlük, cehalet, eğitimsizlik, yiyicilik, umursamazlık ve tabii ki ev sahibikiracı ilişkileri... Temelde, oyun, Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısındaki derin çöküntüleri gözler önüne seriyor. Bu açıdan bakıldığında, yazarın da sıkça üzerinde durduğu gibi, ‘‘Kiralık Oyun’’ Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘‘Kiralık Konak’’ romanına göndermeler içeriyor. Ferhan Şensoy, Yakup Kadri’nin romanında altını Oyunun dekorunu Ferhan Şensoy’un mal sahibi ile imzaladığı kira kontratı oluşturuyor. Her sayfa bir kocaman pano. Skeçler bu çerçeve içinde hareketli parçalarla oynanıyor. Olaylar hem birbirinden kopuk, hem de bütünün parçaları olarak gelişiyor. ‘‘Aç Parantez Yeşil Çadır Kapa Parantez İstanbul Şehir’’ bölümünde Uçmuş Zeki’nin 30 ve 41 numaralı apartmanlar arasına kurduğu çadırdaki yaşamını anlatır. Sözde bir emlak bürosunda geçen ‘‘Recai Yanılmaz’ın Tarihi Yanılgısı’’ kiracının çaresizliğini, fırsatçılığı işler. ‘‘Orman Seven Nusret Bey ve Avcı Vedat’’ da kanunsuzluğa, kuralsızlığa, arsa rantına bir sesleniştir. Sanatçılar bir yanda rollerini canlandırıyor, öte yanda kendi kişilikleriyle çıkıyorlar sahneye. Bu değişim ‘‘Kulis’’ bölümlerinin ötesinde, skeçler içinde de yaşanıyor. Ferhan Şensoy’un bu yaklaşımı bir anlamda kabare tiyatrosunun, taşlama tiyatrosunun esnekliğini öne çıkartırken gerçeklerin altını daha net çizgilerle belirliyor. ‘‘Kiralık Oyun: Kenef Penceresinden Deniz Gören Güldürü’’ hoş, dinamik, saniye sektirmeyen bir ekiple oynanıyor: Ferhan Şensoy, Nefrin Tokyay, Rasim Öztekin, Okan Bayülgen, Ali Çatalbaş, Elif Durdu, Ebru Soyuerden, Özgü Namal. 35. Uluslararası Rotterdam Film Festivali sürüyor Dersler 6 Şubat Pazartesi günü başlıyor 14 film Altın Kaplan için yarışacak Kültür Servisi Hollanda’nın Rotterdam kentinde düzenlenen 35. Uluslararası Rotterdam Film Festivali sürüyor. Festivalde 14 film, Altın Kaplan Ödülü’ne aday gösterildi. Festivalin en güçlü adayları olarak Japon yönetmen Nagasaki Shunichi’nin ‘Heart, Beating in the Dark’ ile Ang Lee’nin yönettiği ABD yapımı ‘Brokeback Mountain’ adlı filmler gösterildi. Altın Kaplan Ödülü’ne aday gösterilen 14 filmin arasından 3 film birden ödül alacak ve bu filmlerin yönetmenlerine 10’ar bin Avro Özendirme Ödülü verilecek. Daha çok yeni filmlerin yer aldığı festivalde, 200’e yakın uzun metrajlı sinema filmiyle 500 dolayında kısa film gösterimi yapılacak. Festivaldeki filmlerin 92’si ilk kez seyirci karşısına çıkıyor. Festivalde bu yıl Semih Kaplanoğlu’nun ‘Meleğin Düşüşü’ adlı filmi ile bazı Türk yönetmenlerin küçük video filmleri ve ‘Duvara Karşı’ filmiyle sinema dünyasında adını duyuran yönetmen Fatih Akın’ın ‘Crossing the Bridge: The Sound of İstanbul/İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek’ başlıklı belgeseli de gösterilecek. Festivale katılan kısa metrajlı filmler arasında 28’i yarışmaya değer bulundu ve bunlardan birinci gelecek filme ödül verilecek. 5 Şubat’a kadar sürecek festivale, Türkiye’den aralarında sinema eleştirmenlerinin de bulunduğu toplam 13 kişi katılıyor. Rotterdam Film Festivali’ne katılan filmler, kentte 17 ayrı salonda gösteriliyor ve gösteriler sırasında bazı yönetmenlerin de katıldığı, sinema üzerine söyleşi ve tartışmalar düzenleniyor. Festivale katılan filmleri, 300 bin dolayında kişinin izlemesi bekleniyor. Atölyeye katılım 10 kişi ile sınırlı. ‘Işıkla Yazı Yazmak’ öğretilecek Kültür Servisi ‘‘Sayın baylar, doğa ışık aracılığıyla bir yüzeyin üzerine geçirildi’’ demişti François Aragon. Fransız Bilimler Akademisi’nde François Aragon’un bu tanımlaması ile fotoğrafın resmi doğum günü dünyaya açıklanmış oluyordu. Fotoğrafın isim babası ise Sir John Herschel’dir. Photos (ışık) ve graphus (yazmak, çizmek) kelimelerinden oluşan birleşik kelimeyi bu yeni buluş için önermiş ve tüm dünyada kabul görmüştür. Fotoğraf çekmek /çekebilmek için gerekli olan tek şey ‘bir parçacık’ ışıktır. Doğru aydınlatma, ışığın yorumlanması, doğru ışık ölçümü ve ışığın estetik kullanımı ‘iyi fotoğraf’ için ilk şarttır. Yıl boyunca değişik konu ve düzeylerde düzenlediği eğitim programlarıyla çalışmalarını sürdüren Fototrek Fotoğraf Merkezi’nin düzenlediği fotoğraf atölyeleri kapsamındaki ‘Işıkla Yazı Yazmak’ atölyesi 6 Şubat Pazartesi günü başlıyor. 4 hafta sürecek olan atölye 19.00 21.00 saatleri arasında yapılacak. Atölyenin amacı fotoğraf gönüllülerinin ‘iyi fotoğraf’ çekmeleri için ışığa hâkim olmalarını sağlamak. Dört hafta boyunca katılımcılar özel olarak hazırlanan ders dialarını izleyecek ve yine özel olarak hazırlanan ders notlarını takip edecekler. Ayrıca her hafta eğitmenler tarafından hazırlanacak çekim platformunda o günkü konu ile ilgili çekimler yapılacak. Katılımcılar bu çekimleri daha sonra ödev olarak da hazırlayacaklar. Atölyeye katılım 10 kişi ile sınırlı Atölye danışmanlığını Cenk Gençdiş ve Mehmet Özşimşek yapacaklar. (0 212 251 90 14) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle