Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2006 SALI 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, DİSK’in ‘solda yeni parti’ arayışına karşı çıktı Aydın Güven Gürkan Yiğit Okur, yayımlanmış son eseri ‘‘Deniz Taşları’’nın bir yerinde, tarihçi Henry’nin ağzından ‘‘Tarihin gerçeğini yalnızca casuslar bilir’’ der. Gerçekten de tarihin bize yansıttığı görüntüyü hep kuşkuyla karşılamış biri olarak, sunulan kahramanların aslında ne denli ‘‘kahraman!’’ olduklarını, onların arkalarında başkalarının bulunup bulunmadığını hep merak etmişimdir. Anatole France, insanlık tarihine eleştirel ve mizahi açıdan yaklaştığı ‘‘Penguenler Adası’’ adlı yapıtında, genç tarihçiye öğüt veren yaşlı profesöre, ‘‘Genç dostum, sakın ola ki bulgularınız sizi yeni şeyler yazmaya yöneltmesin, yoksa hem eski tarihçiler, hem okuyucular size kızar. İnsanlar tarih okurken eski bildiklerinin tekrarını isterler’’ dedirtir. Bütün bunları, Aydın Güven Gürkan’ı yitirince bir kez daha düşündüm. Onu şu sıralarda kaybedeceğimizi biliyordum, durumunu yakından izleyen İlhan Selçuk, cuma günü gazetede, artık terminal aşamaya girdiğini ve acılarının fazla olduğunu söylemişti. ??? Aydın Güven Gürkan’ı genç ve umut veren bir öğrenci iken, Köln’de tanımıştım. 12 Eylül döneminde, sosyal demokrat kanattan politikaya soyunduğu zaman da Uğur Mumcu’nun sınıf arkadaşı olduğunu bilmezdim. Bir gece yine sınıf arkadaşları olan Ecüment Ulay’ın evinde, zarif eşi Şen Ulay bizi konuk ettiğinde, hep birlikte olmuştuk ve ancak o zaman, yıllardır tanıdığım Aydın Güven ile gerçekten içten, ‘‘senli benli’’ bir dostluk kurabilmiştim. Ölüm haberini aldığımda, benim yaşamımda da az ama unutulmaz izleri olan Aydın Güven Gürkan’ı tarihin nasıl anacağını düşündüm. Milliyet gazetesi, Aydın Güven’in ölümünü ‘‘Solu birleştiren adam artık yok’’ diye verdi. Tarihe kişisel yargıları yansıtmamak için dikkatle söylemeye özen göstererek, bu dostu, solu birleştiren adamlardan biri olarak nitelemek bence de doğrudur. Halkçı Parti’nin başkanı iken birleşmeyi sağlayıp, SHP’nin ilk ve kurucu başkanı olan, sonra da yerini yüksünmeden Erdal İnönü’ye bırakan Aydın Güven ile arkadaşlarının ve tabii ki Erdal İnönü’nün başarılarının anlamını kavramak için 12 Eylül günlerini bilmek gerekir. Bu saptamalardan sonra, okur, tarihin onu nasıl anacağı konusundaki kuşkumu haklı olarak yadırgayabilir. Kuşkum, bu işi başaranların kişiliklerinden veya girişimin önemindeki tereddütlerden kaynaklanmıyor tabii ki. Kimse, Aydın Güven’in politika için belki biraz fazla inatçı, ama son derecede ilkeli, insancıl, dürüst ve temiz kişiliğinden kaygı duymamış, herkes onu bu erdemleri yüzünden örnek olarak göstermiştir. ??? Aydın Güven ve arkadaşlarının atılımlarının ne denli önemli olduğunu ise, çok haksız bir şekilde uzun süre tutuklu bulunduğumuz hapishanede bizi Erdal İnönü ile ziyaret etmiş olan Genel Başkan’ın, bu girişimiyle yalnız olmadığımızı, bize destek olan insanların, daha da önemlisi bir siyasi örgütün bulunduğunu hissederek, rahat bir nefes almış olan bir kişi olarak çok iyi kavramıştım. Ama ne yazık ki SHP de, Aydın Güven Gürkan’ın da daha sonradan üyesi olup, ardından ayrıldığı CHP de, kimilerinin kendilerinden beklediklerini yapamamışlar, bazı başarılarına karşın, özgürlüklerin de önünü açacak olan, üretime dayalı, emeğin kutsal değer olduğu bir düzenin temelini atamamışlardır. Bu saptamamın hep arkasında duruyorum. Ama bir noktayı unutmamak gerektiğini düşünüyorum. Politikada sonucu getiren yalnız kişilerin ya da kuruluşların çabaları, performansları olmuyor, objektif koşullar da birinciler kadar, hatta daha fazla önem taşıyor. Ters bir örnekle açıklayayım. İki üç yıl kadar önce, Paris’in görkemli botanik bahçesini gezerken, oranın III. Napolyon tarafından yaptırıldığını öğrenen bir yakınım, ‘‘Doğrusu çok eleştiriliyor, ama bir sürü eserde de imzası var, o da başarılı bir adammış’’ demişti. Anlatmaya çalıştım ki, Fransa’nın en parlak en hızla büyüdüğü dönemlerden birinde iktidar olan III. Napolyon’un kimi başarılarının ardında, üretken bir burjuvazinin doğurduğu objektif koşullar yatmaktaydı. Türk sosyal demokratları bu koşullara sahip oldular mı ki hiç?.. Bakanlığı bile terk edebilecek kadar erdemli ve de inatçı bir politikacı olan, insani nitelikleri hep önde bulunan Aydın Güven Gürkan’ı değerlendirecek gelecek kuşakların, bu koşulları da göz önünde bulundurması çok iyi olur. Yoksa tarihi doğru okumayı bir kez daha ıskalamış oluruz toplumca. Sola ‘Akıllı olun’ çağrısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, DİSK’in başlattığı ‘‘solda yeni oluşum’’ girişimini son derece yanlış bulduğunu belirterek ‘‘Türkiye’de sol çok bölündü, çok fazla parti var diyerek yeni parti kurulması anlayışını doğru bulmuyorum. O nedenle de ben soldaki herkese, kendime dahil, ‘Akıllı olun’ çağrısı yapıyorum’’ dedi. SHP Genel Başkanı Karayalçın, dün gazetecilerle kahvaltılı sohbet toplantısında bir araya geldi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Karayalçın, DİSK’in başlattığı solda yeni oluşum girişimini değerlendirdi. CHPSHP birleşme sürecini anımsatan ve kendisinin solda birlik için genel başkanlık, başbakan yardımcılığı ve dışişleri bakanlığı görevlerinden vaz ? ‘‘Türkiye’de sol çok bölündü, çok fazla parti var’’ diyerek yeni parti kurulması anlayışını doğru bulmadığını vurgulayan Karayalçın, kendisinin solda ‘‘birlik’’ değil, ‘‘birlikteliğe’’ inandığını söyledi. geçtiğine işaret eden Karayalçın, sadece birleşmenin yeterli olmadığının bu iki parti birleşmesinde yaşandığına işaret etti. DİSK’in başlattığı girişimle bu tartışmaları yeniden ısınmaya başlattığına dikkat çeken Karayçın, kendisinin solda ‘‘birlik’’ değil, ‘‘birlikteliğe’’ inandığını söyledi. Bu bağlamda kendisinin İtalya’da denenen ‘‘Zeytin Dalı’’ projesini gündeme getirdiğini ve kendisinin gerek 2002 genel gerekse daha sonraki yerel seçimde bu anlayışı gündeme getirdiğini kaydeden Karayalçın, ‘‘Bunun için çok çaba harcadım. Ben onun için geçen hafta sonu Eskişehir’de soldaki herkese ‘Akıllı olun’ çağrısı yaptım. Bu kendim için de geçerli’’ dedi. SHP solda birinci parti konumuna gelmeden, solda bütünleşmeye dönük yeni bir girişim başlatmayı düşünmediğini kaydeden Karayalçın, DİSK’in solda yeni parti arayışlarına da tepki gösterdi. Solun kendi zemininde siyaset yapması gerektiğini, ancak geçmişte solun hep başka siyasi zeminlere ‘‘eklemlenmeye’’ çalışıldığını savunan Karayalçın, DİSK’in girişiminde de bunun görüldüğünü ifade etti. ‘‘Yeni sol, Anadolu solu’’ kavramlarının da solun başka siyaset zeminlerine eklemlendirilmek istenmesinden kaynaklandığını ifade eden Karayalçın, ‘‘Solun başka siyasi hareketlere eklemlenmesini de, sosyal liberal sentez ifadesini de yanlış buluyorum. Piyasa ekonomisini solun kesin koşulu haline getirme çabaları da çok yanlıştır’’ dedi. Karayalçın şöyle devam etti: ‘‘Solda çok parti var veya sol bölündü yeni parti kuralım anlayışını kabul etmemiz mümkün değil. Kaldı ki, DİSK içinde solda yenilenmeye dönük önerileri SHP yerine getirmiştir.’’ DİSK girişiminin her şeye rağmen partileşme kararı alırsa onlara ‘‘Yolunuz açık olsun’’ demekten başka bir yol bulunmadığını kaydeden Karayalçın, SHP olarak herhangi bir parti içinde yer almalarının da söz konusu olmadığını ifade etti. Karayalçın, 56 Şubat’ta yapmayı planladıkları SHP küçük kurultayında, bütün bu konuların değerlendirileceğini ifade etti. İki parti diktatörlüğü Seçim tartışmaları sırasında gündeme getirilen yüzde 10’luk ülke barajına AKP ve CHP’nin ‘‘Bölücü partilerin yolu açılır, istikrar bozulur’’ gerekçesiyle karşı çıkmalarını da gerçekçi bulmadığını kaydeden Karayalçın, ülke barajı en yüksek olan ülkenin Türkiye olduğunu anımsattı. Karayalçın, ‘‘Başka ülkelerin istikrara ihtiyacı yok mu? Onlar istikrarı nasıl sağlıyor? Bu çift parti diktatörlüğüdür. Türkiye’de çift parti diktatörlüğü vardır’’ dedi. ONDOKUZ MAYIS ÜNİV . DİYARBAKIR Komisyon ‘suç duyurusu’ isteyecek ? TBMM’de kurulan komisyonun taslak raporunda Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde keyfi yönetim olduğu, kamu kaynaklarının israf edildiği ve amaç dışı kullanıldığı, kadrolaşmanın yaşandığı iddia edildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’de Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ndeki kadrolaşma savlarını araştırmak üzere kurulan komisyonun taslak raporunda Rektör Prof. Dr. Ferit Bernay ve ihale komisyonu üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulması isteniyor. Taslakta, YÖK denetiminin ‘‘zayıf’’ olduğu savunulurken yeniden Sayıştay denetimi istendi. CHP’li komisyon üyeleri, rapora muhalefet şerhi koymaya hazırlanıyor. Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ndeki kadrolaşma savlarını incelemek üzere kurulan komisyon, çalışmalarını tamamladı. Taslak raporda ‘‘keyfi yönetim’’, ‘‘kamu kaynaklarının israfı ve amaç dışı kullanımı’’, ‘‘kadrolaşma’’ başlıkları altında yer alan 24 konuda çeşitli suçlama, görüş ve değerlendirmelere yer verildi. ‘‘Keyfi yönetim’’ başlığı altında şu altbaşlıklar yer alıyor: ‘‘Mahkeme kararlarının uygulanmaması veya geç uygulanması. Sicil bozma, gereksiz yere soruşturma açma. Öğretim üyelerinin akademik unvanlarının geri alınması girişimi. Vakıfla ilgili iddialar. Sendika ile ilgili iddialar. Cami ile ilgili iddialar. Hukuka aykırı görevlendirmeler. Jürilerin oluşturulmasında bilimsel ve etik kriterlere uygun davranmama. Yönetici konumdakilerin uygulamaları.’’ Raporun ‘‘Sonuç ve öneriler’’ bölümünde YÖK Yasası ile ilgili öneriler yer alırken YÖK denetiminin yetersiz olduğu savunuldu. TPB’nin İngilizce ve Fransızca hazırladığı bilgi notu tüm AP üyelerine gönderildi. (Fotoğraf: AA) Ölüm tehdidi alan Mesut Değer’e destek DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’daki 11 sivil toplum örgütü, Şemdinli olaylarını irdeleyen açıklama ve sorularıyla gündeme geldikten sonra, kimliği belirsiz kişiler tarafından ölüm tehditleri alan CHP milletvekili Mesut Değer’e sahip çıktı. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD), Güneydoğu Genç İşadamları Derneği (GÜNGİAD), Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD), Diyarbakır Genç İşadamları Derneği (DİGİAD), Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği, MÜSİAD, Diyarbakır Barosu, Tabip Odası ve Eczacılar Odası ortak açıklama yaptı. Açıklamada Şemdinli olaylarının ardından elde edilen bulguların ve kimi kamu görevlilerinin olaya karıştığına ilişkin iddiaların derin kaygılara yol açtığı vurgulandı. Konunun bütün yönleriyle aydınlatılacağına yönelik hükümet yetkililerinin açıklamalarının bile olayın kapatılacağı endişelerini gidermediğine dikkat çekilen açıklamada TBMM’de kurulan komisyonun da çeşitli müdahalelerle karşılaştığı ifade edildi. Açıklamada, komisyon üyesi CHP milletvekili Mesut Değer’in de olayların faillerinin ortaya çıkarılması için büyük gayret gösterdiği belirtildi. ASALA’nın şehit ettiği diplomatların resimleri de yer aldı AP’ye ‘Ermeni terörü’ notu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Parlamenterler Birliği (TPB), Ermeni terör örgütü ASALA tarafından, Türkiye’yi temsil görevindeyken şehit edilen ve yaralananların fotoğraflarının yer aldığı bilgi notunu Avrupa Parlamentosu (AP) üyelerine gönderdi.TPB Genel Başkanı Hasan Korkmazcan TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Ermeni terör örgütünün işlediği cinayetleri unutturmamak için ‘‘Bu gerçeği inkâr etmek onları yeniden öldürmektir’’ sloganıyla hazırladıkları resimli bilgi notunu AP’nin tüm üyelerine ulaştırdıklarını bildirdi. Korkmazcan, İngilizce ve Fransızca hazırlanan bilgi notunda, 1973 1994 yılları arasında yurtdışında Türkiye’yi temsil görevindeyken Ermeni terör örgütü ASALA’nın saldırıları sonucu şehit edilen 34 ve yaralanan 14 diplomat ile yakınlarının resminin yer aldığını kaydetti. TEMMUZDA YENİ BİR KPSS YAPILACAK JİTEM ADINA ÇALIŞTIĞI ÖNE SÜRÜLDÜ Kamu kurumlarına 100 bin personel alınacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu kurumlarına alınacak memurlar için temmuz ayında Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) yapılacak. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, 2006 yılında kamu kurum ve kuruluşlarına yaklaşık 100 bin personel alınacağını söyledi. Bakanlar Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında dün toplandı. Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Bakan Şahin, temmuz ayında yeni bir KPSS yapılacağını söyledi. Bu sınavın 2 yılda bir yapıldığını belirten Şahin, Bakanlar Kurulu’nun bu yılın temmuz ayında da A ve B grubu kadrolar için yeni bir sınav yapılmasını kararlaştırdığını söyledi. Şahin, ‘‘Özelleştirmeler nedeniyle istihdam etmek zorunda olduğumuz geçici personel de dahil sanıyorum 100 bine yakın personeli kamuda istihdam etme imkânına sahip olacağız’’ dedi. ‘Anter’in tetikçisi korucu Hamit Yıldırım’ iddiası MAHMUT ORAL CHP şerh koyacak Taslak raporda ihale komisyonu üyeleri ve Rektör Prof. Dr. Ferit Bernay hakkında suç duyurusunda bulunulması istendi. Komisyonun bugünkü toplantısında CHP’li üyelerin suç duyurusu istemine tepki göstermesi ve taslak rapora karşı çıkması bekleniyor. CHP’li üyeler rapora muhalefet şerhi yazacak. asirmen?cumhuriyet.com.tr DİYARBAKIR Hem PKK’den hem de devletten kaçarak çift yönlü itirafçı olan Abdülkadir Aygan ile Musa Anter öldürüldüğü sırada yanında bulunan arkadaşı Orhan Miroğlu’nun, anlatımlarında tetikçi olarak tarif edilen kişinin, Jirki aşireti mensubu Hamit Yıldırım olduğu iddia ediliyor. Aygan’ın son günlerde basın yayın organlarında işlenen an latımları ile Anter yaşamını yitirdiği sırada yanında olan arkadaşı, Orhan Miroğlu’nun ifadelerinde ‘‘tetikçi’’ olarak telaffuz edilen ‘‘Şırnaklı Hamit’’ adlı gizemli kişinin, bir süre öncesine kadar devletin resmi korucusu olduğu iddia edildi. Koruculuk yaptığı ve geçmişte JİTEM adına çalıştığı kaydedilen Yıldırım’ın ayrıca 15 Ocak 1996’da 11 korucunun minibüste yakılarak öldürülmesi olayına karıştığı öne sürüldü. 28.08.1975’teki SESLENİŞ’TE “Giresun’daki Yoksul Köylüler, Sizin İçin Öldük. Ege’deki Tütün İşçileri, Sizin İçin Öldük. Doğu’daki Topraksız Köylüler, Sizin İçin Öldük, İstanbul’daki, Ankara’daki İşçiler, Sizin İçin Öldük. Adana’da Paramparça Elleriyle, Ak Pamuk Toplayan İşçiler, Sizin İçin Öldük. Vurulduk, Asıldık, Öldürüldük Ey Halkım, Unutma Bizi...” DİYE HAYKIRAN KALPAKSIZ KUVAYI MİLLİYECİ UĞUR MUMCU’YU UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ. EĞİTİMİŞ (Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası) GENEL MERKEZİ www.eğitimis.com Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümü, İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın serbest bırakılma ve yeniden cezaevine dönme tartışmaları günlerine denk geldi. Sevgili Uğur Mumcu, Abdi İpekçi cinayetinin peşine en çok düşen meslektaşımızdı. Mumcu, İpekçi cinayetinin ne anlama geldiğini fark etmiş ve bu cinayetin çözümüne kendisini adamıştı. Ne yazık ki, kendisi de benzer bir karanlık cinayete kurban gitti. Ülkemizin bu iki önemli gazetecisinin ölümleri üzerindeki esrar perdesi aralanamadı. Bizler, bu tür cinayetleri çözememiş olmanın çaresizliği içindeyiz. ??? Bütün bu dönemlerde, siyasetin en tepesinde bulunmuş Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’e yeniden geçmişi sorduk, belki onlardan yeni bir şeyler öğrenebiliriz çabası içine girdik. Hikmet Çetinkaya ile birlikte Ankara’ya giderken pek de umutlu değildik. Ancak, yine de bu konunun gündeme gelmesi, faili meçhul cina Uğur Mumcu’yu Anarken... yetlerin arkasındaki gücün yeniden tartışılmaya başlaması ülkemizin geleceği açısından yararlı olur diye düşünüyorduk. Türkiye’de faili meçhul cinayetler çözülemedi. Uğur Mumcu cinayeti davasında verilen karar da hiçbirimizi tatmin etmiş değil. Süleyman Demirel, bizim şüphe dolu sorularımızı her seferinde ‘‘Devlet suç işlemez, devlet cinayet işlemez, cinayet işleyenler devletin zaaflarından yararlanırlar’’ şeklinde cevapladı. ??? Mesut Yılmaz’ın Susurluk’taki kazanın ardından patlayan skandal sırasında şöyle bir sözü akıllarımıza yer etmişti: ‘‘Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılamamasının sorumlusu devlettir. Aydınlanmayan cinayetin hesabı devlete yazılır.’’ Biz de yıllardan beri yüzlerce, binlerce faili meçhul cinayetin neden aydınlatılamadığını sorgularken, dönüp devleti yönetenlere bakıyoruz. Şöyle düşünüyoruz: ‘‘Eğer bu cinayetlerin arkasında devlet olmasaydı, devlet içindeki bazı karanlık güçler olmasaydı, bu cinayetler aydınlanırdı.’’ Yakın tarihte çok açık olarak yaşadığımız bir ‘‘Yeşil’’ olayı var. ‘‘Yeşil’’ kimdi? ‘‘Yeşil’’ katildi, devletin verdiği kimlikle dolaşan, devlet güçlerinin himayesi altında cinayet işleyen bir ‘‘görevli’’ydi. Bu görevi ona kimlerin verdiği de biliniyordu. Hesabı soruldu mu? ‘‘Yeşil’’in suçları devletin suçları değil miydi? ??? Uğur Mumcu, bundan çok daha açık soruları hemen her gün sordu. Örneğin doktor asteğmen Necdet Güçlü’nün Hacettepe önünde öldürülmesinde kullanılan silahların sahibi subayların, neden hiçbir soruşturmaya uğramadıklarını, sürekli terfi ettiklerini sorup durdu. Bu cinayette mahkum olan ya da suçlanan ülkücülerin, zaman içinde en üst düzey devlet görevlisi haline gelmelerini, bakanlık koltuğuna oturmalarını göremedi. İyi ki de göremedi. Hesap vermediklerini biliyordu, bir de yükselip etkin yerlere gelmelerine dayanamazdı. Uğur Mumcu, ülkemizdeki araştırmacı gazeteciliğin önemli öncülerinden birisiydi. Olayları takip için gösterdiği titizlik, günümüzdeki yüzeysel habercilikle karşılaştırıldığında aradaki büyük fark daha iyi anlaşılabilir. ??? Türkiye, ne yazık ki geçmişiyle hesaplaşamadı. Bu hesaplaşmanın gerçekleşebilmesi için en çok çaba sarf edenlerden birisi de Uğur Mumcu’ydu. Yakın tarihin karanlık olaylarını aydınlatmak, bu olaylardaki devlet bağlantılarını ortaya çıkarmak için çok uğraştı. Çok çabaladı. Onu öldürenler, onun bu çabalarını susturmak, ondan intikam almak istemişlerdi. Mehmet Ali Ağca’nın serbest bırakılmasının ardından yaşanan tartışmalar, geçmişte yaşanan olayların yeniden hatırlanmasına neden oldu. Neden bu cinayetlerin çözülemediği tartışıldı. Bu cinayetlerin arkasındaki devlet parmağı sorusu yeniden ön plana çıktı. ??? Bütün bu tartışmaları yaparken yeniden Uğur Mumcu’nun kitaplarına döndük. Onun araştırmalarını, tekrar okumaya giriştik. Sonra her okuyuşumuzun ardından ülkemizin acı kaderine hayıflandık. Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin üzerinden tam 13 yıl geçti. Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin üzerindense 27 yıl. Bütün bu yıllar hepimiz açısından çaresizlik yılları olarak kabul edilebilir. Uğur Mumcu’nun, Abdi İpekçi’nin ve yitirdiğimiz büyük insanların anısı, demokrasiye ve barışa daha fazla sarılmamızı bize öğütlüyor. Onların özlediği bir ülke yaratabilmek dışında yapabileceğimiz ne kaldı ki! CUMHURİYET 04 K