12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2006 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Uğur Mumcu’yu Çok Arayacağız Yılgınlığın, korkaklığın, tepkisizliğin ve çıkarcılığın geçer akçe sayıldığı günümüzde Uğur Mumcu’yu çok özleyeceğiz. Karlı Sokak’ta, düştüğü yerde karanfiller boy verdi, mumlar hiç sönmedi. PENCERE Birleşelim!.. 24 Ocak.. Bugün Aydın Güven Gürkan’ı toprağa veriyoruz.. Uğur Mumcu’yu anıyoruz.. Kar.. Tipi.. Kış.. Acı acıya; karın aklığıyla kara günün karalığı birbirine karışıyor.. Bilgeliği imdada çağırıp cankurtaran simidi gibi sarılmanın günüdür... ? La Rochefoucauld ‘‘Güneşle ölüme dik dik bakılmaz’’ demiş... Niçin bakılmasın?.. İster dik bak, ister gözlerini kapat, her ikisi de doğanın ürünü değil mi!.. Herkes ölecek... İncil’de yazıyor: ‘‘Topraksın, toprağa döneceksin!..’’ Seneca demiş ki: ‘‘Ölüm kimi zaman bir ceza, bazan bir armağan ya da iyilik oluyor...’’ Peki, sonuç?.. Kendimizi teselli etmek için ünlülerin felsefesine ne kadar sığınmaya çalışsak da bugünümüz karlı ve kederli... ? İkisi de genç ve de vakitsiz öldüler... Uğur’a öldü demek doğru değil... Öldürüldü... Katilleri, Atatürkçülüğün, Aydınlığın, laik Cumhuriyetin ve de Cumhuriyet gazetesinin düşmanlarıdır... Aydın Güven Gürkan’ı amansız bir hastalık aldı götürdü... Bugün birisini toprağa veriyoruz.. Birisini anıyoruz!.. ? Peki, bugün ağlamak ya da nutuk söylemek yerine düşünmek daha doğru olmaz mı?.. Aynı kuşaktan bu iki güzel insan, hayatta olsalardı, bize, kitlelere, aydınlara, Türkiye’ye neler söyleyeceklerdi?.. Adım gibi biliyorum ki el ele verip bir tek sözcüğü dile getireceklerdi: Birleşiniz!.. ? Cumhuriyet’in dünkü birinci sayfasında Uğur için atılan başlık, ne kadar anlamlı ve güzeldi: ‘‘Uğur Mumcu’yu halkı unutmuyor.’’ Mumcu yurt düzeyinde anılacak... Uğur’u anma törenlerinde toplanan, Gürkan’ı son yolculuğunda uğurlamak için bir araya gelen bizler, eğer bu iki güzel insana layık olmak istiyorsak birleşelim... Yoksa anma ve cenaze törenlerinde toplanıp, ardından yine birbirimizi yemeye başlarsak, ne onlara layık olabiliriz.. Ne sola.. Ne Türkiye’ye.. Ne de kendimize layık olabiliriz... Bu temel kural solun en alt düzeyinden tutun, en üst düzeyine dek geçerlidir... Aydın Güven Gürkan, solun birleşmesi uğruna parti genel başkanlığı koltuğunu gözünü kırpmadan bırakmıştır... Uğur’da koltuk sevdası hiçbir zaman olmadı.. Eğer bu iki sevgili insanı gerçekten seviyorsak... Birleşelim!.. Bir Hafta İçinde.. Bir hafta, kısa görünen uzun bir süreç! Hatta bir gün bile öyle!. Zaman mı hızlandı, yoksa bizler mi, dörtnala yaşıyoruz... Biraz dinlensem, demiştim! Şu İstanbul sarstı beni altı aylık bir ayrılıktan sonra.. Oysa ne derdim; İstanbul dışında yaşayamam, köylerde, kasabalarda hiç! Dinlenme derken, iş soğuk algınlığına dönmez mi? Bir nezle, bir öksürük, bir üşütme!.. Oysa grip aşısı da olurum her ekim ayında!.. Demek, Gökova imiş beni koruyan... Bir haftada neler olmadı ki! Ağca ile kalktık, Ağca ile oturduk! Ağca dedik, Ağca bitirdik.. hukuk, bilgisizlerin elinde oldu sana ‘‘guguk’’! Ağca İtalya’da 19 yıl yatmış, Türkiye’de topu topu beş yıl... İki de af çıkmış mı çıkmış!.. Hesaplamışlar, tamam demişler, kırklı yaşları bulmuş Ağca’yı serbest bırakmışlar... Sonra başkaları hesaplamış, daha başkaları başka hesaplar yapmış! Olmadı, yeniden yakalayalım, beş yıl daha yatsın, demişler, uygulamışlar!.. Ya, kuş gribi?.. Başbakan haftalar önce ‘‘Ben tavuk yiyorum, siz de yiyin bir şey olmaz’’ demiş TV’ler önünde... Ama yabancı TV’ler ‘‘Grip salgını var’’ diye bağırıyorlarmış o sırada!.. Derken, olan olmuş, insanlar başlamış ölmeye... Bir boş aldatma imiş Başbakan’ın tavuk yeme gösterisi... Olan insancıklara, tavukçuklara, kuşlara olmuş! Yakala öldür, yakala çuvala at, hastananeler dolup boşalsın, aşı varmış, ama bulabilirsen bul!.. Bir hafta işi gücü bıraktık, Ağca, kuş gribi, derken bir de en önemli sorun; Futbol Federasyonu başkanlık seçimi!.. İktidardakiler, en başta eski futbolcu Başbakanımız, eski başkanı istememiş... Her yeri, her yanı, her alanı AKP’leştirmek hırsıyla futbol konusunda da ağırlığını koymuş!.. Koymuş ama, yetmemiş, yenik düşmüş, adalet önünde verilecek hesabı var denilen yeni başkanın karşısında... Başkaca! Başkaca, işe yarar bir konu yok!.. devlet işleri, seçimler, halkın dertleri, sorunları, karakışın gelmesi, yakıtların kesilmesi, elektriklerin ikide bir çekip gitmesi, sorunlar, olaylar unutulmuş! Varsa yoksa Ağca, kuş gribi, bir de futbol!.. Ben bir hafta nezle, öksürük, hafif ateşle savaşırken öyle çok şey olup bitmiş ki!. ‘‘Katile, katil demek suç’’. Katil damgasını yemiş birine ‘‘katil’’ denmezse, ne denir? Ama nice katil, nice adam öldürmüş, yargılanmış, hatta mahkum edilmiş kişi, şu bu yoldan özgürlüğüne kavuşturulmadı mı? İçlerinde önemli toplumsal yerlere, görevlere getirilenler yok mu? Kitaplar kitaplar!.. Hangi birini okurlara öğütlemeli! Bir yıl içinde beş yüz roman çıkmış; pek azını okudum. Anı kitaplarının pek çoğunu... Romanın iyisi, önemlisi pek az, ama anıların hepsi ilgi çekici... Orhan Birgit’in ‘‘Evvel Zaman İçinde’’, Selim İleri’nin ‘‘Kar Yağıyor Hayatıma’’, Berin Taşan’ın ‘‘Bir Tanığım Kalsın’’, Arı İnan’ın ‘‘Prof. Dr. Âfet İnan’’, Yıldırım Keskin’in ‘‘Zaman Akarken’’; Vural Savaş’ın ‘‘Emperyalizmin Uşakları’’; Talat Paşa’nın ‘‘Ermeni Vahşeti’’, Ali Tartanoğlu’nun ‘‘Dikkat, Demokrat Olunacak’’ ve ‘‘Korkma’’ adlı kitapları... İşte benim bir haftalık sözde dinlencemin kısa öyküsü... Daver DARENDE Emekli Diplomat Ocak yalnız Türk basın tarihinin değil, Kemalizmin de kara günüdür. İnsanlık dışı korkunç tuzak on üç yıl önce, 24 Ocak günü Uğur Mumcu’yu acımasızca elimizden aldı. Bu olayın utancını ve acısını ulus olarak her geçen yıl daha derinden yaşıyoruz. Uğur Mumcu, ödün vermeyen güçlü kişiliğiyle bir inanç, onur ve erdem anıtı idi bizler için. Bizi içten ve dıştan çökertmeye çalışanlara karşı kalemiyle savaş veren Kalpaksız Kuvayı Milliyeci’yi Karlı Sokak’ta, düştüğü yerde saygıyla anacağız. Uğur Mumcu, kendisi gibi Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu olan ak saçlı dostları Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, bilge ozan Ceyhun Atuf Kansu, Prof. Muammer Aksoy, Prof. Tarık Zafer Tunaya ve Nadir Nadi için bir yazısında şöyle demişti: ‘‘Günümüzün ‘Kuvayı Milliyecileri’ ne 24 kalpak takarlar başlarına, ne boyunlarına fişeklik ne de bellerine tabanca. Onlar, bağımsızlık inancını günümüzün kurt kapanları ile dolu çıkar dünyasında dirençle, özveri ile savunan Kalpaksız Kuvayı Milliyeci’ydiler. Onlar Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerdir.’’ Halkımızı uyandıran, gelmekte olan tehlikeyi önceden gören, ABD ve Batı emperyalizminin bizi Sevr’e kadar götürecek ürkütücü projesini belgeleriyle ortaya çıkaran, yolsuzluklarla ve haksızlıklarla savaşan, içimizdeki ‘‘mütareke kalıntıları’’nın saldırılarına göğüs geren Uğur Mumcu’nun o gür sesini bugünlerde duyar gibi oluyorum. İnsan beynini ve ruhunu karartan şeriatçı güçlerin hızla örgütlendiği günümüzde Uğur Mumcu’yu çok arayacağız. Onun yıllar önce yazdıklarının hepsi günümüzde doğrulanıyor. Aramızdan göçüp gittikten sonra, nasıl büyüdüğünü her geçen yıl daha iyi anlıyoruz. Uğur Mumcu, bu topraklarda bir sömürge aydını gibi dolaşanlara, karşıdevrimcilere, siyaseti kendi kişisel çıkarı için kullananlara karşı Mustafa Kemal’in anısını yücelterek kalemiyle savaştı. Yurdunun sorunlarını, karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikeleri kendisine dert edinmiş, sözünü kimseden sakınmayan gerçek bir yurtseverdi. Bugün hayatta olsaydı, Lozan’ın intikamını almak isteyen, Sevr’i her dem gündeme getiren iç ve dış güçlere karşı mücadelesini sürdürür, ülkemizin bugün ‘‘mütareke’’ döneminden daha tehlikeli bir durumda olduğunu halkımıza anlatırdı. Yılgınlığın, korkaklığın, tepkisizliğin ve çıkarcılığın geçer akçe sayıldığı günümüzde Uğur Mumcu’yu çok özleyeceğiz. Karlı Sokak’ta, düştüğü yerde karanfiller boy verdi, mumlar hiç sönmedi. Yaşamını Türk ulusuna adayan, bizlere aydın olmanın sorumluluğunu öğreten Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu’yu onun çok sevdiği Nâzım’ın dizeleriyle, saygı ve artan bir özlemle anıyorum. ‘‘Ve kavga bittiği zaman Ne çiftlik sahibi oldu ne apartıman Kavgadan önce Kartal’da bahçıvandı Kavgadan sonra Kartal’da bahçıvan.’’ Yetersiz Kat Mülkiyeti Tasarısı Kooperatifler kurup yönetmiş, uygulamayı yaşamış, halen yaşamakta olan bir hukukçu olarak, bu konuda yasa çıkarmaktaki güçlüğün ülkemizde mevcut taşınmaz mal mülkiyeti esaslarının kaybedilmesi korkusundan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Av. Dr. Metin ŞEKERCİOĞLU A KP iktidarı, sırası geldikçe yaptığı yasa değişiklikleri ile övünmektedir. Yıllardan bu yana yürüyen ve yüksek mahkeme kararlarının (içtihatlar) ışığı ile gelişip ülkemiz koşullarına uydurulan ve yakınmaları azaltan Türk Ceza Yasası’nı, Medeni Yasa’yı sil baştan yürürlükten kaldırıp değiştiren ve özellikle Ceza Yasası konusunda insan haklarıyla ilgili yeni tartışmalar açılmasına bile neden olan yüce Meclis, nedense halkın büyük kesiminin her gün uygulaması ile karşı karşıya olup çokça yakındığı 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası’nı değiştirip yeni hükümler geliştireceği söylenen ve beklemekte olan tasarıyı görüşüp yasalaştırmamıştır. Yıllardan beri nerede büyük bir site varsa orada büyük çekişmeler yaşanmakta, toplu konut sitelerinde yaşayan yurt taşlar ve kooperatif ortakları, 1993’te TBMM’ye sunulup 1997 ve 1999 yıllarında seçimle değişen TBMM için yenilenmiş bir tasarının yasalaşmasını 13 yıldan beri beklemektedirler. O nedenle toplu konut sitelerinin yönetimine ilişkin tasarının, geç de olsa TBMM Genel Kurulu’na sunulduğunu duymak sevindiricidir. Bu kadar beklemişken bu tasarı hükümlerinin daha yeterli hale getiril mesi yerinde olacaktır. Kooperatifler kurup yönetmiş, uygulamayı yaşamış, halen yaşamakta olan bir hukukçu olarak, bu konuda yasa çıkarmaktaki güçlüğün ülkemizde mevcut taşınmaz mal mülkiyeti esaslarının kaybedilmesi korkusundan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Özellikle kooperatifler tarafından gerçekleştirilmiş ortak tesisler (lokal, ortak spor alan ve salonları, kütüphane, çocuk bahçesi, masrafları karşılamak için kira getiren bağımsız bölümler) mevcut mülkiyet ve miras hükümleri gereği, zamanla zorunlu satışla elden çıkarılmakta veya çok sahipli olmaktan ötürü bakımsız ve harap olmaları sonucu doğmaktadır. Öncüsü ve kurucu başkanı olduğum iki kooperatifin de ortağı olan laik cumhuriyetimizin unutulmaz şehidi, idealist, rahmetli Prof. Dr. Muammer Aksoy, bu konunun tartışıldığı bir kooperatif genel kurulunda, hukuk doktorasını yaptığı İsviçre’de bile çok hisseli yerlerin bakımsız ve döküntü durumuna düşüp uzaktan görüldüklerinde ‘‘Bu yer, çok sahipli olduğu için böyle bakımsızdır’’ hükmünün yerleştiğini açıklamış, o nedenle bu yerlerin kooperatif mülkiyetinde kalmasının doğru olacağı hakkındaki öneriyi savunmuştu. Bize göre, bugün için de en iyisi, büyük sitelerin kooperatifler eliyle yönetilmesidir. Ancak konut kooperatiflerinin toplumdan aldıkları notun genel olarak iyi olmadığı ve insanlarımızı kuşkuya düşürdüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca halen yürürlükteki Kooperatifler Yasası’nın 81. maddesinin 7. bendine eklenen, 1988 yılında yürürlüğe giren, 3476 sayılı yasa ile getirilen bir hükümle, yasa koyucu, sitelerin kooperatifler tarafından yönetilmesine olanak vermiş olmakla beraber, tek başına bu hükümle iyi bir işleyiş biçimi sağlanamamıştır. O nedenle kuşkuları gidermek için hem kooperatif yönetici ve memurları için ‘‘Nereden buldun?’’ incelemelerini daha iyi yapacak yasal sistemler hem de site yönetimi için işlerlik sağlayan yeni hükümler getirilmelidir. Aşağıdaki önerileri mizin yaşama geçirilmesinde fayda görüyoruz: 1 Kat Mülkiyeti Yasası değiştirilirken toplu yapıların özellikle ortak tesislerinde tek merkeze bağlı, katılım ve temsilin yaygınlaştırılmasına olanak verilmelidir. 2 Günümüz koşullarında can ve mal güvenliğinin korunmasını kolaylaştırmak için çevre duvarı, giriş çıkışlara açılır kapanır kapılar, nöbetçi konulması gibi sorunların, parsel ayrımı yapılmadan, merkezi yönetim (mülki idare) yerel yönetim ve site yönetiminin eşgüdümlü kararları ile düzenlenmesine, bu sağlanamadığı takdirde görevli mahkemenin karar vermesine olanak verilmesi yönünde hükümler getirilmelidir. 3 Kat Mülkiyeti Yasası’nın parsel esasına dayanan ilkelerinden doğan sakıncalar, uygulamada yeni yeni fark edildiğinden, toplu yapılarda tüm parsellerin tek parsel haline getirilmesi ve halen kurulmuş ve işlerlik kazanmış site yönetimleri için de tek parselde birleştirme yapılmasının kolaylaştırılması ve bu işlemlerden harç alınmaması için geçici madde konulmalıdır. 4 Sosyal tesislerin (lokal, lokanta, salonlar, kütüphane, çocuklar için çalışma ve eğlenme yerleri vb.) çalıştırılması, misafire içki ikram edilmesi, eğlence türünden satranç, tavla, kâğıt oynanması gibi konularda yönetimin kolluk kuvvetleriyle eşgüdümlü çalışması için yetki veren kolaylaştırıcı hükümler getirilmeli, kolluk alt birimlerinin bu yerleri sıradan lokanta ve kahvehane gibi görmesi engellenmeli, bu konuda yönetim ve mülki, yerel idarelerin işbirliği sağlanmalıdır. 5 Daha güzel ve yeşil bir Türkiye için sitede kamuya terk edilmiş yeşil alanların sulanması ve bakımı konusunda yerel belediyelere görev verilip bu yerlerin bakımı ve su için para alınmaması veya yükün hafifletilmesi için hükümler getirilmelidir. Sonuç: Açıkladığımız konularda yetersiz olan tasarının, TBMM Genel Kurulu’nda gerekli özel alt komisyonlar da kurularak yeterli hale getirilmesini, çabuk bir şekilde yasalaşmasını dileriz. ADAPAZARI 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN Dosya No: 2002/725 Tal. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: Adapazarı Merkez Serdivan Dağköy mevkiinde 22 pafta 1402 parsel 6324.85 m2. miktarlı gayrimenkul tapu kaydında her ne kadar tarla olarak geçiyor ise de üzerinde yarım vaziyette kooperatif konut inşaatları bulunmaktadır. Gayrimenkul Serdivan Belediye hizmet binasından Tuna Tan tesislerine giderken ana asfaltın hemen kenarında ve bahsi geçen tesislere 100150 metre mesafede, aynı zamanda dört tarafı imar yolları ile çevrili bir imar adası şeklinde, Serdivan belediye hizmet binasına yaklaşık 300400 metre, şehir merkezine ise 3 km. mesafede etrafı genellikle konut şeklinde yapılaşma mevcut, cadde boyunca işyerleri mevcut, topografik olarak düz arazide yer almaktadır. Tüm altyapı ve belediye hizmetlerinden faydalanmakta, minibüs ve taksi dolmuş güzergahı olan ana caddeye cepheli olduğundan ulaşım sorunu yoktur. Parselin konumu itibarı ile ana caddelerin kesiştiği ana kavşak noktasında, imar durumuna göre parsel iskân sahasında kalmakta olup ayrık nizam 2 katlı yapı iznine (A2) tabi, parselin bu özelliklerinin yanı sıra büyüklüğü, konumu, geometrik şekli, yola olan cephe durumu, yakın çevresinde bu tip taşınmazlara olan talep durumu, emlak alım satım rayiçleri vs. gibi hususlar da göz önüne alınarak 1 m2’sinin değeri 100,00 YTL’den 6324.85x100.00632.485.00. YTL. gayrimenkulün zemin değerindedir. Parsel üzerinde kooperatif konutları amacı ile başlanan ancak deprem nedeni ile yarım kalmış inşaatlar bulunmaktadır. Aynı ebatlarda 6 bloktan ibaret yapıların her biri 16x28=448 m2 oturma alanına sahip, yapılardan ikisi bodrum kat üzeri 5 katlı, biri bodrum kat üzeri 4 katlı, 3 tanesi sadece bodrum kattan ibarettir. Bodrum üzeri beş katlı olan yapılardan ilki % 80 oranında tamamlanmış, diğeri ise beton iskeleti tamamlanıp sadece tuğla duvarı örülmüş olup bu iki yapı her ne kadar ayakta durmakta iseler de 1999 depreminde ağır hasar görmüş, kolonlar kırılmış durumda, her iki yapının yıkılması gerektiğinden ekonomik bir değeri bulunmamakta, diğer dört yapı sağlam durumdadır. Bunların sadece betonarme iskeletleri yapılmış, üç tanesi tek katlı, bir tanesi ise bodrum ile birlikte beş katlıdır. Sağlam olanların kat adedi toplamı sekizdir. Bu yapıların tamamı betonarme iskelet halinde oduğundan mevcut halleri ile m2’si değeri 130,00. YTL. dir. Buna göre parsel üzerinde ekonomik değere haiz bu yapıların toplam değeri 448x8x130.00465.920. 00.YTL.’dir. Bu hali ile 1402 parsel ve üzerinde yer alan yarım kalmış konut inşaatların toplam değeri 632.485.00+ 465.920.00=1.098.405.00. YTL.’dir. Bu değerden borçlunun 64/1792 olan payına isabet eden bedel de 1.098.405.00x(64/1792)= 39.229.00.YTL. borçluya isabet ettiği bilirkişilerce tesbit edilmiştir. Satış şartları: 1 Satış 27.02. 2006 pazartesi günü saat 13.30’dan 13. 40’a kadar Ankara Cad.’de Belediye Mezat Salonu’nda açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 09.03.2006 Perşembe günü aynı yerde ve saatlerde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için daire açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2002/725 Tal. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 7 Hissedarlar: Hafize Gündoğan, Hayriye Totu, Mehmet Taşçı, Binnaz Kastambolu, İbrahim Taşçı, Muammer Taşçı, Muazzez Sonay, Macide Taşçı, Hüseyin Taşçı, İsmail Taşçı, Ali Osman Taşçı, Elif Taşçı, Münevver Özbilir, Müşerref Ersoy, Bahriye Uluer, Şaziye Erarslan, İsmail Saka, Nejat Saka, Kazım Kütükoğlu İşbu hissedarlara bilinen adreslerine tebligat çıkarılmış olup, tebligatların bila iadesi halinde tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 27.12. 2005 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 2256 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle