Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 EYLÜL 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK
'Dünyanın Durumu 2005' adlı kitap iç savaşlann en çokgenç nüfusun olduğu ülkelerde çıktığına dikkat çekti
îçsavaşı nüfüstetildiyor
I OROSLUOĞLUKANSERİYENDİ
Hayali onkoloji
hastanesi
kurmak
OZCANYAŞAR
Verdiği büyük mücade-
lelerden sonra kansen ye-
nen tnter Hava Yollan ve
Birce Tour"un sahibi tu-
rizmcı Ömer Toroshıoğ-
lu'nun tek hayali, tam do-
nanunlı bır onkoloji has-
tanesini Tüıkiye'ye kazan-
dırmak.
Türkiye'de görülen
ölümlerde kansenn ikinci
sırada yer aldığma, ÇeT-
nobil ve Irak savaşmdan
sonra bu hastalıkta büyük
artış gözlendığıne dikkat
çeken Torosluoğlu, Tür-
kiye'de tam donanımlı bır
kanser hastanesinın bulun-
mayışının büyük
eksiklık olduğu-
nu söyledi. tşa-
damlannın bellı
bır ekonomik
güce erıştikten
sonra ülkelerı
için ellerınden
gelen desteğı
vermelen gerek-
tiğtni belirten
Torosluoğlu,
kendısinin de bu anlamda
yeni bir girişimin öncüsü
olarak bir çalışma içınde
olduğunu, eksikhğı çeki-
len bir onkoloji hastanesi
için kollan sıvadığmı an-
lattı. En büyük hayalinin,
kanser hastâlannın tedavi
için yurtdışma gitmeleri-
ne gerek bırakmayacak şe-
kilde tam donanımlı bir
onkoloji hastanesım Tür-
kiye'ye hediye etmek ol-
ctuğunu anlatan Ömer To-
rosluoğlu. şöyle devam et-
ti: "Gcüşmiş ülkelerdeki
tedavüeri ülkemizde yap-
makmümkün. Türkiye'de
kaHteEbirradyoterapimer-
keriyok. Kansere karşı en
büyüksilahlanianbiri rad-
yoterapi. Bununla ilgili ci-
tıazlar Türkiye"ye getirile-
bilir. Kendini yetiştirmiş,
geliştirmiş çok yetenekli
doktorianmızvar. Tekek-
siğimiz. teknik yetersizlik.
Getişmişülkelerin doktor-
lanna gösterikn olanak-
lar saglayabilir ve teşhiste
de mesafe alabilirsekiş bü-
yük ölçüde çözülür."
Onkoloji hastanesi ku-
rulması çalışmalannda
devletten herhangı bir yar-
dım alma gıbı bır yola baş-
\iırmayacağının altını çi-
zen Torosluoğlu, bir tıp fa-
kültesinin yardımıyla ge-
lişmiş. ilen bir düzeyde
onkoloji hastane-
suıı ortaya çıka-
rabileceklerini
belırterek şunla-
n söyledi:
"Hedefîmibe-
tirk-dim. Bir kan-
ser hastasmı ha-
yata döndürebi-
lirsem, kendimi
ülkesi için göre-
\ini yapnuş biri
olarak görebiMm. Bu tip
hastaneleryardımlarlaya-
şar. Burada görev yapabi-
lecek gönüDü doktorlan-
nuz da işin içinde yer alır-
sa iş daha da kolaylaşır.
Gönül ister ki, hastaneyi
biz im yapmamız, gönüllü
doktorlarınıızın da ücret-
siz veya diişiik ücretierle
buradagörevalmalan. IV-
kemize karşı görevimizj
böyle yerine getirsek."
Torosluoğlu, tnter Hava
Yollan, Bırce Tour, GTI
Hollanda ve Kemer'dekı
Orange County Oteli'nin
gelırlenni. bu hastaneye
aktarmayı planladığıru da
kavdetti.
tstanbul Haber Servisi - Başansız Devlet-
ler Çalışma Grubu'nun 1950- 1990 arasın-
da görülen yüzlerce toplumsal, siyasi, eko-
nomik ve çe\Tesel değişken üzennde yaptı-
ğı incelemeye göre, dünyadaki istikrarsızh-
ğı önceden gösteren tek ve en önemlı etken,
çocuk ölümlerinin yüksekliği. Siyasi ve et-
nik isyanlarda, devlet eliyle şıddete ve ülke
içi terorizme kadarbırçok farklı iç savaş tü-
rünün yaşandığı ülkelenn diğer ortak payda-
lan da genç ve ışsız nüfus, kentsel nüfus ar-
tışı, kışı başma düşen ekim alanlannm ve te-
miz su oranının düşüklüğü, gıderek yayılan
AIDS salgını.
Worldwatch Enstitüsü tarafından hazırla-
nan ve Türkiye'de TEMA Yayınlan'nın da-
ğıttığı "Dünyanın Durumu 2005" kitabında
nüfus ıle güvenlik arasındakı ılışkiler lisa
Mastny ve Richard P. Gncotta tarafından
derlendı. Yazıda. dünyanın ilgınç bir demog-
AIDS hızla
yayılıyor
Bugüne dek
AIDS'ten kaynakla-
nan toplu şiddet ya
da isyana ilişkın
herhangı bir işaret
bulunmadığına dik-
kat çekilen yazıda,
salgının küresel ya-
yılmasının sürmesi
halinde durumun
değişebileceği ifade
edildi. 2003 yüında
HIV ile yaşayanla-
nın sayısımn 5 mıl-
yon artarak 38 mil-
yona ulaştığı, bu
oranın hastalığın
ortaya çıktığı gün-
den beri görülen en
yüksek artış olduğu
kaydedildı.
• Kentleşmenın "ikı yanı keskin bıçak" olarak nitelendiği Dünyanın Durumu
2005 adlı kitapta, 1990'h yıllarda kentsel nüfiıs artışınm hızlı olduğu ülkelerde
iç savaş yaşama olasılığının diğer ülkelerin 2 katı olduğuna dikkat çekildi.
rafık dönemden geçtiği belırtılerek dünya
ülkelerinin üçte bırinin hâlâ kısa yaşam sü-
releri ve büyük aılelerden, uzun yasam sü-
releri ve küçük ailelere geçışi tamamlayama-
dığı kaydedildi. Araştırmalann bu ülkeler-
de silahlı ıç çatışmalann en yüksek düzeye
ulaştığı ifade edilerek "OrtaveGüney Afii-
ka, Ortadoğu, Güne\ ve Orta Asya üUieleri-
nin çoğu kendilerini zayıflatan bir nüfus ba-
taklığının içinde bulunuyor. Giderek daha
çok sayıda genç, işsider ya da istedigi ölçüde
çahşamayankişilerordusunakatihyor. Bütün
bu koşullar, dünyanın en zayıf \e istikrarsız
üMkeierindekiekonomikvetoplumsalgefişme-
yi engeUeyen ihtilaf ve siyasi yodaşma dön-
güsünü büyük ölçüde besley^n 'demogTafik
risk etkenlen" haline geü>t)r'' demldv.
Kentleşmenin "iki\
ı
anı keskin bıçak" ola-
rak nitelendiği yazıda, 1990'h yıllarda kent-
sel nüfus artışınm hızlı olduğu ülkelerde ıç
savaş yaşama olasılığının dığer ülkelenn 2
katı olduğuna dikkat çekildi.
"Göderi açılmış*" kentlı genç nüfusun
genellikle ılk harekete geçenler olduğu an-
latılan yazıda, "PakistanlıçiftçUerin toprak-
sz oguDan,ocüarcayıkhrKaraçi\t İslanîabad
çe\Tesindeki kas\«tli gecekondu bölgelerin-
de birikhor ve yaşadıklan hayal kınklıgının
ilacını siyasi muhalefet ve tarikatçı şiddette
buluwr" denıldı.
Filistin'de yönetimden iş talebinde bulunan yaklaşık 100 kişinin katılımıyla dün düzenlenen
gösteride güvenlik güçleriyle protestocular arasında çatışmalar çıktı. (Fotoğraf: AFP)
Okullarda militan yetişiyor Su savaşları kapıda
BM'mn venlenne göre, 2000 yılında dünyada 100'den fazla
ülkede "genç fazlahğT. yani 15-29 yaşındakı gençlerin sayısı-
mn tüm yetışkinlerin yûzde 40'ından fazla olduğu anımsatılan
yazıda, Tayland'da şiddetin artması nedeniyle yapılan incele-
melerin aşm uçlardakı Müslüman gruplann, tslami hedefleri-
ni geliştirmek üzere dini inançlan güçlü ve resmi eğitım düze-
yi düşük genç erkekleri hedef aldıklannı ortaya koyduğu be-
lirtildi. 2004 yılındakı isyanda 30 yaşın altında 18 kişiyi kur-
ban veren Suso kasabasında ölenlenn çoğu, temel lise eğitimi-
ni karşılayamayan ailelerin çocuklannı son çare olarak gön-
derdikleri özel îslami okullann mezunlanydı. Araştırmalara
göre. Pakistan'daki 45 bın dini okulun tahminen yüzde 10-
15'inin militan gruplarla doğrudan bağlantısı bulunuyor.
Dünyanın bir zamanlar "BerekeÖi hUal" olarak bilinen bölge-
smdeki Irak, Sunye ve Türkiye'nm uzun süredır Fırat ve Dıcle
nehirlerinden fazladan su alabilmek için planlar yaptığı belir-
tildı. 2002 yıhnda bu üç ülkenin toplam nüfusunun 2 milyon-
dan fazla artarak 110 miryona ulaştığı anımsatılarak şöyle de-
vam edildi: "Ne Türkiye'nin merkezinden çılap Suriye ve
Irak'tan geçen Fırat ne de daha dogudaki Dick bu kuUanıcda-
nn artan yiBık su talebini karşılaşabilir. Çogunluğu Afrika ve
Ortadoğu'da olmak üzere 30'dan fazla ülke ekili alana ya da ye-
nilenebilir içme suyu sıkıntısuıa işaret eden en ıhmlı suur çi^isi-
nin bile altına düştü. Analizciler, gelecek 10 yıllarda özellikle iç-
me suyu konusunda kaçınılnıaz kaynak sa\aşlannın' yaşana-
büeceğinden giderek daha fazla kaygı duyuyor."
ENTERNET / MEHMET SUCU mehmet(a cumhuriyet.com.tr
Amerika Birleşik Devtetleri'nin son
yıllarda karşı karşıya kaldığı en bü-
yük doğal afet bize aynı zamanda ma-
dalyonun arka yüzünü de gösterdi.
Belki de gelmiş geçmiş en büyük
tıalkla ilişkilerve iletişim projesinin ar-
•dındaki görüntü birandaortalığasa-
çıldı.
Toplumsal adaletsizliğin ve eşit-
sizliğin en keskin biçimiyle yaşandı-
ğı ülkelerden birisi olan ABD, aynı za-
manda bir "fırsatlar ülkesi". Herse-
ne ABD yurttaşı olmanın kapısını
aralayan Green Cart için piyangolar
düzenlenir. Türkiye'nin de araların-
da olduğu pek çok ülkeden milyon-
larca kişi büyük bir umutla fırsatlar
ülkesine yerleşebilmek için bu lotar-
yaya katılır. Hollywood fılmlerinde
A.merikalılann çağdaş yaşamından
kesitler sunulur. Bahçeli evlerde ya-
şayan ortalama bir Amerikan ailesi-
Madalyonun Arka Yüzü
nin en az iki otomobili bulunur. Her
şey satın alınabilir, her şey hızla tü-
ketilebilir. Bu filmlerde geniş evlerde-
ki teknolojik dünyanın sınırlan çizilir-
ken ortalama ABD'lilerin yaşadığı
standartlar nedense pek de yer al-
maz.
Amerika'da lisede okuyan çocuk-
ların arasında hâlâ okuma yazma
bilmeyenlerin bulunduğu pekyansı-
tılmaz bizim ilgi alanımızın içine. Ya
da Amerikan çocuklannın patlamış
mısın, fabrikalarda üretilen bir ürün
oldugunu sandıklarını görmeyiz.
ABD'de çalışanlann, gelecek korku-
su içinde yaşadıklannı pek bilmeyiz.
Çünkü emeklilik ve iş güvencesi gi-
bi sosyal koruma kalkanlanna pek sa-
hip olmadıklarını da bilmeyiz. Aksi-
ne işsizlik parasıyla gül gibi geçinip
gittiklerini izleriz.
Bütün bunlar çok büyük bir ileti-
şimyantlsamasının ürünü. Amerikan
rüyası ile doldurulmuş iletişim araç-
ları sürekli olarak bu yönlendirilmiş
bilgileri toplumlann belleklerine pom-
palıyor. Televizyonlardan sinemaya,
dergilerden sokaklardaki ilan pano-
lanna kadar attığınız her adımda bu
bombardımanın altındasınız. Giysi-
nizden yediğinize kadar globalleşme
adı attında kültür emperyalizminin
saldınsı ile karşı karşıyasınız.
Ancak bu büyük projenin ardında-
ki insan trajedileri, kasırganın ardın-
dan birdenbire ortaya dökülüverdi.
Yıllardır adım adım işlenen büyük
proje bir anda gedik verdi. Birden-
bire Mississippi kıyılannda derme
çatma konutlarda yaşama tutunma-
ya çalışan yoksullardan haberdar ol-
duk. Felaket sonrası bölgede yaşa-
yan bir avuç varsıla bir şey olmadı-
ğını, ama yüz binlerce yoksulun fe-
laketin acı yüzüyle karşı karşıya kal-
dığını öğrendik.
Birdenbire başlıca görevi dünya-
ya demokrasi götürmek olan ABD'nin
kendi sınırlan içinde siyahlara karşı
nasıl davrandığını izledik.
Birdenbire bize izletilenin öteki
Amerika oldugunu anladık. Gerçek
Amerika ise çok başkaydı.
Irk ve varsıllık bakımından ikiye
bölünmüş bir büyük ülkenin karşı
karşıya kaldığı durumu dehşetle iz-
lcdik. Irak'ı bir anda işgal edip zoria
demokrasiyi yerteştiren bunun için ge-
rekirse sivilleri çoluk çocuk ayırt et-
meden öldüren ABD'nin başkanının
afet bölgesine nedense 5 gün son-
ra gelebildiğini izledik.
Kitle iletişim araçlannın çizdiği dün-
ya her zaman gerçek olmayabiliyor.
Bir kez daha tekrarlamakta yarar var.
Medya bize yapay ve gerçeküstü bir
dünyayı satıyor.
Denetim altına alınıpyönlendirilen
medya, toplumlann geleceğini ipo-
tek altına alıyor ve teksesliliğe doğ-
ru hızla gidiyor. Ve hiç merak etme-
yin. insan aklı nisyan ile malülse (in-
san aklı unutmakla sakattır) ve kitle
iletişim araçlan bu denli güçlüyse, bu
iletişim projesinde açılan gedik en kı-
sa zamanda kapatılacak ve yine
Amerikan rüyalan ısıtılıp önümüze
konulacaktır. Mesele bu rüyaya ka-
pılıp kapılmamakta. B
DUZYAZI
ORHAN BİRGİT
Cami Avlusundaki
Hilafetçiler
Cuma günü Fatih Camii avlusundatoplanan 500
kişinin yaptığı hilafet gösterisi karşısında Istanbul
polisi niçin izleyıci statüsünde olmayı seçti?
Bana göre iki olasılık var.
Birinci olasılık, yeni Türk Ceza Yasası'nın elini
kolunu adamakıllı bağlamış. yetkilerini adetatırpan-
lamış olan polisimiz, kendisini bu duruma düşü-
renlere karşı bir tür sessiz direniş yaparak uyarma
görevini yerine getirmek istiyor.
Böylesine bir uyarma görevi on beş gün kadar
önce, yine Istanbul'da bir adi hırsızlık olayı karşı-
sında sergilendi. içinde kimsenin bulunmadığı sı-
rada bir apartman dairesine giren hırsızı, komşu-
ların haber vermesi üzerine gelen polisler, dışan-
dan uyarmakla yetindiler. Karşılıklı inatlaşma, sa-
atler sonra hırsızın evden kaçmasıyla sonuçlandı.
Seslenilerek. arada bır de pencere camına küçük
taşlar atarak teslim olması beklenilen hırsız göz-
den kaybolunca, ellerinde meskene girme izni ve-
ren yargıç karan olmadığını söyleyen polisler de
karakola geri döndüler.
Bu "ister inan, ister inanma")\k haber yalanla-
namadı. Birkaç gün sonra yeni Türk Ceza Yasa-
sı'nın koruyucu babası Adalet Bakanımız, polisin
isteseydi eve girebilecek yetkileri oldugunu söy-
lemekleyetindi.
İkinci olasılık, polisimiz mart ayından bu yana
yürürlükte olan bu yeni yasa hakkında yeterii bil-
gi ile donatılmadığı için, neyi, nasıl ve nereye ka-
dar uygulayacağı konusunda tam anlamı ile kafa-
sı karışık durumda. Bu kafa kanşıklığı özellikle po-
litik olaylarda adamakıllı öne çıkıyor olmalı ki, Fa-
tih Camiı avlusunda geçen hafta cuma namazı
sonrasında sergılenen inanılrnaz şaklabanlık ses-
sizce izlenmekle yetiniliyoıi
Yedi uyuriara taş çıkarırcasmal
Kendilerine Hizb-ut Tahrir adını veren grup, el-
lerinde anayasaya, laik ve demokratik Türkiye
Cumhuriyeti'ne, o arada Atatürk'e kin kusan dö-
vizlerie Fatih Camii'ne geliyorlar.
Polisin bu geliş öncesinden haber alma görevi-
nin çalışmadığı anlaşılıyor. O grup adına her daki-
kada yüzlerce kişinin giriş çıkış yaptığı büyük mey-
dana ses yükseltme aygıtlı bir konuşma kürsüsü
yerieştıriliyor. Polisimiz tam bir Ashab-ı Kehf "Ve-
di Uyurtar" uykusunda olmalı ki, "arkadaşlar hay-
rola " diye soran kimse çıkmıyor. Cuma bitimi o ka-
labalık, camiden aynlacak cemaati durdurmak
amacıyla kadınlı erkekli hatta çocuklu izleyici ka-
labalığını bir parti mitingi düzenlemesi gibi ellerin-
de dövizlerle sıralıyoriar. Grubun "Istanbul Eyale-
ti Başkanı" olduğu söylenilen kişi, çevresinde ko-
rumalan ile kürsüde yerini alarak gösteriyi başla-
tıyor. TV kameramanlan var. Polis hâlâ yok, Ya da
polis de var ama ne yapacağını bilmediği için o gös-
terinin AB müktesabatının hangi faslına girdiği ko-
nusunda tam anlamı ile abandone olmuş durum-
da!
Konuşmacı ellerinde "Ya hilafetya şehadet" dö-
vizlerini de tutan izleyicilerine, demokratik ve laik
Cumhuriyet anayasasının değiştirileceği mesajını,
tam bir özgürlük içerisinde ve bir saatlik bir süıre-
de anlatıyor. Onları şiddete yöneltiyor. Cumhuri-
yetin yasalannın kendilerine dokunamayacağı me-
sajını tane tane veriyor.
Fatih Emniyet Müdüriüğü'nden tepki yok. Fatih
Cumhuriyet Savcısı harekete geçmemiş! Fatih
Kaymakamf nın da aynı dinginlikte oldugunu söy-
lemek olası.
Halkayı Istanbul Emniyet Müdürü, Istanbul Cum-
huriyet Başsavcısı ve Istanbul Valisi için de geniş-
letmezseniz haklarını yemiş olursunuz.
Acaba bu yetkili organlar bir telefon tuşu kadar
yakın olduklan Içişleri Bakanlığı'na, Adalet Bakan-
lığı'na da haber vermek zahmetine katlanmıyoriar
mt, o bir saatlik zaman süresince.
Sonra ekranlardan gördüğümüz kadan ile sivil
giyinmiş bir emniyet sorumlusu, "Ya hilafet ya şe-
ftadef'çileri nazikbirbiçimde uyarmak istiyor. Uya-
rılan sorumlu kafa tutma aşamasındayken araya
giren bir akıl verici yandaş, anlaşılan bu kadan ye-
terii türünden bir şeyler söylüyor ki, adam koru-
malan arasında zafer kazanmış bir kişi azameti ile
yürüyor ve kamera objektiflerinden kayboluyor!
O gece bazı TV'ler olayı ekranlara getirmiş ol-
masalar laik ve demokratik Cumhuriyetimiz bu
"Şehit olma bahasına hilafet" çağnsını sahnelemek
isteyenlerin gösterisi Cumhuriyet savcılanmızın ve
Cumhuriyetin polisinin hoşgörü defterinde küçük
bir anekdot olarak kayıtlara geçecek belki de.
Ta ki Başbakan, kendisine yöneltilen bir soru
karşısında polise görevini anımsatıyor da kürekler
aheste de olsa çekilmeye başlanılıyor.
Orada da anayasanın değişmeyecek bir hükmü
için şehitlik çağrılarının yapılmış olması gözden
uzaktutularak Atatürk'ü Koruma Kanunu'nu ihlal-
den söz açarak... Şayet Yedek Subay Öğretmen
Kubilay da izleyicilikle yetinseydi tarihimizde
Menemen olayı da olmazdı... Tabii biz de bugün
olamazdık...
Faks: 0 212 677 08 21 obirg"rt(S e-kolay.net
Kızılay'dan kan bagışı çadım
• ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana Kızılay
Kan Merkezi Müdür Vekilı Dr. Ilgar Babayiğit,
kan stoklannın yaz mevsımıyle bu-likte azala-
rak günde 10-15 üniteye düştüğünü, stokJann
ıhtiyacı karşılayamadığını. yaşanan sıkıntının
giderilmesi için kentin kalabalık yerlerine çadır
kurarak halktan bağış bekleyeceklerini söyledi.
Babayiğit bu nedenle yann Galleria İş Merke-
zı'nde, ekim ayırun başında da Çukurova Üni-
versıtesi yerleşkesinde çadır kurularak bağış
toplanacağını kaydetti.
6. Tarla Bitkileri Kongresi
• ANTALYA (AA) - Akdeniz Üniversitesi Ziraat
Fakültesı Tarla Bıtkilen Bölümü'nce düzenle-
nen 6. Türkiye Tarla Bıtküeri Kongresi başladı.
9 Eylül'de sona erecek olan ve yaklaşık 400
bıldirinin sunulacağı kongrenin açılışındako-
nuşan Tanm ve Köyişleri Bakanlığı Tanmsal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü Daire Başkaru
Vehbı Eser, 21. yüzyılın biyoteknoloji çağı ol-
dugunu söyledi. Eser, güvenli kullanımın an-
cak kaynaklara sahip çıkılarak sağ-
lanabıleceğinı kaydetti. * *