20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EYLÜL 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK 'Dünyanın Durumu 2005' adlı kitap iç savaşlann en çokgenç nüfusun olduğu ülkelerde çıktığına dikkat çekti îçsavaşı nüfüstetildiyor I OROSLUOĞLUKANSERİYENDİ Hayali onkoloji hastanesi kurmak OZCANYAŞAR Verdiği büyük mücade- lelerden sonra kansen ye- nen tnter Hava Yollan ve Birce Tour"un sahibi tu- rizmcı Ömer Toroshıoğ- lu'nun tek hayali, tam do- nanunlı bır onkoloji has- tanesini Tüıkiye'ye kazan- dırmak. Türkiye'de görülen ölümlerde kansenn ikinci sırada yer aldığma, ÇeT- nobil ve Irak savaşmdan sonra bu hastalıkta büyük artış gözlendığıne dikkat çeken Torosluoğlu, Tür- kiye'de tam donanımlı bır kanser hastanesinın bulun- mayışının büyük eksiklık olduğu- nu söyledi. tşa- damlannın bellı bır ekonomik güce erıştikten sonra ülkelerı için ellerınden gelen desteğı vermelen gerek- tiğtni belirten Torosluoğlu, kendısinin de bu anlamda yeni bir girişimin öncüsü olarak bir çalışma içınde olduğunu, eksikhğı çeki- len bir onkoloji hastanesi için kollan sıvadığmı an- lattı. En büyük hayalinin, kanser hastâlannın tedavi için yurtdışma gitmeleri- ne gerek bırakmayacak şe- kilde tam donanımlı bir onkoloji hastanesım Tür- kiye'ye hediye etmek ol- ctuğunu anlatan Ömer To- rosluoğlu. şöyle devam et- ti: "Gcüşmiş ülkelerdeki tedavüeri ülkemizde yap- makmümkün. Türkiye'de kaHteEbirradyoterapimer- keriyok. Kansere karşı en büyüksilahlanianbiri rad- yoterapi. Bununla ilgili ci- tıazlar Türkiye"ye getirile- bilir. Kendini yetiştirmiş, geliştirmiş çok yetenekli doktorianmızvar. Tekek- siğimiz. teknik yetersizlik. Getişmişülkelerin doktor- lanna gösterikn olanak- lar saglayabilir ve teşhiste de mesafe alabilirsekiş bü- yük ölçüde çözülür." Onkoloji hastanesi ku- rulması çalışmalannda devletten herhangı bir yar- dım alma gıbı bır yola baş- \iırmayacağının altını çi- zen Torosluoğlu, bir tıp fa- kültesinin yardımıyla ge- lişmiş. ilen bir düzeyde onkoloji hastane- suıı ortaya çıka- rabileceklerini belırterek şunla- n söyledi: "Hedefîmibe- tirk-dim. Bir kan- ser hastasmı ha- yata döndürebi- lirsem, kendimi ülkesi için göre- \ini yapnuş biri olarak görebiMm. Bu tip hastaneleryardımlarlaya- şar. Burada görev yapabi- lecek gönüDü doktorlan- nuz da işin içinde yer alır- sa iş daha da kolaylaşır. Gönül ister ki, hastaneyi biz im yapmamız, gönüllü doktorlarınıızın da ücret- siz veya diişiik ücretierle buradagörevalmalan. IV- kemize karşı görevimizj böyle yerine getirsek." Torosluoğlu, tnter Hava Yollan, Bırce Tour, GTI Hollanda ve Kemer'dekı Orange County Oteli'nin gelırlenni. bu hastaneye aktarmayı planladığıru da kavdetti. tstanbul Haber Servisi - Başansız Devlet- ler Çalışma Grubu'nun 1950- 1990 arasın- da görülen yüzlerce toplumsal, siyasi, eko- nomik ve çe\Tesel değişken üzennde yaptı- ğı incelemeye göre, dünyadaki istikrarsızh- ğı önceden gösteren tek ve en önemlı etken, çocuk ölümlerinin yüksekliği. Siyasi ve et- nik isyanlarda, devlet eliyle şıddete ve ülke içi terorizme kadarbırçok farklı iç savaş tü- rünün yaşandığı ülkelenn diğer ortak payda- lan da genç ve ışsız nüfus, kentsel nüfus ar- tışı, kışı başma düşen ekim alanlannm ve te- miz su oranının düşüklüğü, gıderek yayılan AIDS salgını. Worldwatch Enstitüsü tarafından hazırla- nan ve Türkiye'de TEMA Yayınlan'nın da- ğıttığı "Dünyanın Durumu 2005" kitabında nüfus ıle güvenlik arasındakı ılışkiler lisa Mastny ve Richard P. Gncotta tarafından derlendı. Yazıda. dünyanın ilgınç bir demog- AIDS hızla yayılıyor Bugüne dek AIDS'ten kaynakla- nan toplu şiddet ya da isyana ilişkın herhangı bir işaret bulunmadığına dik- kat çekilen yazıda, salgının küresel ya- yılmasının sürmesi halinde durumun değişebileceği ifade edildi. 2003 yüında HIV ile yaşayanla- nın sayısımn 5 mıl- yon artarak 38 mil- yona ulaştığı, bu oranın hastalığın ortaya çıktığı gün- den beri görülen en yüksek artış olduğu kaydedildı. • Kentleşmenın "ikı yanı keskin bıçak" olarak nitelendiği Dünyanın Durumu 2005 adlı kitapta, 1990'h yıllarda kentsel nüfiıs artışınm hızlı olduğu ülkelerde iç savaş yaşama olasılığının diğer ülkelerin 2 katı olduğuna dikkat çekildi. rafık dönemden geçtiği belırtılerek dünya ülkelerinin üçte bırinin hâlâ kısa yaşam sü- releri ve büyük aılelerden, uzun yasam sü- releri ve küçük ailelere geçışi tamamlayama- dığı kaydedildi. Araştırmalann bu ülkeler- de silahlı ıç çatışmalann en yüksek düzeye ulaştığı ifade edilerek "OrtaveGüney Afii- ka, Ortadoğu, Güne\ ve Orta Asya üUieleri- nin çoğu kendilerini zayıflatan bir nüfus ba- taklığının içinde bulunuyor. Giderek daha çok sayıda genç, işsider ya da istedigi ölçüde çahşamayankişilerordusunakatihyor. Bütün bu koşullar, dünyanın en zayıf \e istikrarsız üMkeierindekiekonomikvetoplumsalgefişme- yi engeUeyen ihtilaf ve siyasi yodaşma dön- güsünü büyük ölçüde besley^n 'demogTafik risk etkenlen" haline geü>t)r'' demldv. Kentleşmenin "iki\ ı anı keskin bıçak" ola- rak nitelendiği yazıda, 1990'h yıllarda kent- sel nüfus artışınm hızlı olduğu ülkelerde ıç savaş yaşama olasılığının dığer ülkelenn 2 katı olduğuna dikkat çekildi. "Göderi açılmış*" kentlı genç nüfusun genellikle ılk harekete geçenler olduğu an- latılan yazıda, "PakistanlıçiftçUerin toprak- sz oguDan,ocüarcayıkhrKaraçi\t İslanîabad çe\Tesindeki kas\«tli gecekondu bölgelerin- de birikhor ve yaşadıklan hayal kınklıgının ilacını siyasi muhalefet ve tarikatçı şiddette buluwr" denıldı. Filistin'de yönetimden iş talebinde bulunan yaklaşık 100 kişinin katılımıyla dün düzenlenen gösteride güvenlik güçleriyle protestocular arasında çatışmalar çıktı. (Fotoğraf: AFP) Okullarda militan yetişiyor Su savaşları kapıda BM'mn venlenne göre, 2000 yılında dünyada 100'den fazla ülkede "genç fazlahğT. yani 15-29 yaşındakı gençlerin sayısı- mn tüm yetışkinlerin yûzde 40'ından fazla olduğu anımsatılan yazıda, Tayland'da şiddetin artması nedeniyle yapılan incele- melerin aşm uçlardakı Müslüman gruplann, tslami hedefleri- ni geliştirmek üzere dini inançlan güçlü ve resmi eğitım düze- yi düşük genç erkekleri hedef aldıklannı ortaya koyduğu be- lirtildi. 2004 yılındakı isyanda 30 yaşın altında 18 kişiyi kur- ban veren Suso kasabasında ölenlenn çoğu, temel lise eğitimi- ni karşılayamayan ailelerin çocuklannı son çare olarak gön- derdikleri özel îslami okullann mezunlanydı. Araştırmalara göre. Pakistan'daki 45 bın dini okulun tahminen yüzde 10- 15'inin militan gruplarla doğrudan bağlantısı bulunuyor. Dünyanın bir zamanlar "BerekeÖi hUal" olarak bilinen bölge- smdeki Irak, Sunye ve Türkiye'nm uzun süredır Fırat ve Dıcle nehirlerinden fazladan su alabilmek için planlar yaptığı belir- tildı. 2002 yıhnda bu üç ülkenin toplam nüfusunun 2 milyon- dan fazla artarak 110 miryona ulaştığı anımsatılarak şöyle de- vam edildi: "Ne Türkiye'nin merkezinden çılap Suriye ve Irak'tan geçen Fırat ne de daha dogudaki Dick bu kuUanıcda- nn artan yiBık su talebini karşılaşabilir. Çogunluğu Afrika ve Ortadoğu'da olmak üzere 30'dan fazla ülke ekili alana ya da ye- nilenebilir içme suyu sıkıntısuıa işaret eden en ıhmlı suur çi^isi- nin bile altına düştü. Analizciler, gelecek 10 yıllarda özellikle iç- me suyu konusunda kaçınılnıaz kaynak sa\aşlannın' yaşana- büeceğinden giderek daha fazla kaygı duyuyor." ENTERNET / MEHMET SUCU mehmet(a cumhuriyet.com.tr Amerika Birleşik Devtetleri'nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı en bü- yük doğal afet bize aynı zamanda ma- dalyonun arka yüzünü de gösterdi. Belki de gelmiş geçmiş en büyük tıalkla ilişkilerve iletişim projesinin ar- •dındaki görüntü birandaortalığasa- çıldı. Toplumsal adaletsizliğin ve eşit- sizliğin en keskin biçimiyle yaşandı- ğı ülkelerden birisi olan ABD, aynı za- manda bir "fırsatlar ülkesi". Herse- ne ABD yurttaşı olmanın kapısını aralayan Green Cart için piyangolar düzenlenir. Türkiye'nin de araların- da olduğu pek çok ülkeden milyon- larca kişi büyük bir umutla fırsatlar ülkesine yerleşebilmek için bu lotar- yaya katılır. Hollywood fılmlerinde A.merikalılann çağdaş yaşamından kesitler sunulur. Bahçeli evlerde ya- şayan ortalama bir Amerikan ailesi- Madalyonun Arka Yüzü nin en az iki otomobili bulunur. Her şey satın alınabilir, her şey hızla tü- ketilebilir. Bu filmlerde geniş evlerde- ki teknolojik dünyanın sınırlan çizilir- ken ortalama ABD'lilerin yaşadığı standartlar nedense pek de yer al- maz. Amerika'da lisede okuyan çocuk- ların arasında hâlâ okuma yazma bilmeyenlerin bulunduğu pekyansı- tılmaz bizim ilgi alanımızın içine. Ya da Amerikan çocuklannın patlamış mısın, fabrikalarda üretilen bir ürün oldugunu sandıklarını görmeyiz. ABD'de çalışanlann, gelecek korku- su içinde yaşadıklannı pek bilmeyiz. Çünkü emeklilik ve iş güvencesi gi- bi sosyal koruma kalkanlanna pek sa- hip olmadıklarını da bilmeyiz. Aksi- ne işsizlik parasıyla gül gibi geçinip gittiklerini izleriz. Bütün bunlar çok büyük bir ileti- şimyantlsamasının ürünü. Amerikan rüyası ile doldurulmuş iletişim araç- ları sürekli olarak bu yönlendirilmiş bilgileri toplumlann belleklerine pom- palıyor. Televizyonlardan sinemaya, dergilerden sokaklardaki ilan pano- lanna kadar attığınız her adımda bu bombardımanın altındasınız. Giysi- nizden yediğinize kadar globalleşme adı attında kültür emperyalizminin saldınsı ile karşı karşıyasınız. Ancak bu büyük projenin ardında- ki insan trajedileri, kasırganın ardın- dan birdenbire ortaya dökülüverdi. Yıllardır adım adım işlenen büyük proje bir anda gedik verdi. Birden- bire Mississippi kıyılannda derme çatma konutlarda yaşama tutunma- ya çalışan yoksullardan haberdar ol- duk. Felaket sonrası bölgede yaşa- yan bir avuç varsıla bir şey olmadı- ğını, ama yüz binlerce yoksulun fe- laketin acı yüzüyle karşı karşıya kal- dığını öğrendik. Birdenbire başlıca görevi dünya- ya demokrasi götürmek olan ABD'nin kendi sınırlan içinde siyahlara karşı nasıl davrandığını izledik. Birdenbire bize izletilenin öteki Amerika oldugunu anladık. Gerçek Amerika ise çok başkaydı. Irk ve varsıllık bakımından ikiye bölünmüş bir büyük ülkenin karşı karşıya kaldığı durumu dehşetle iz- lcdik. Irak'ı bir anda işgal edip zoria demokrasiyi yerteştiren bunun için ge- rekirse sivilleri çoluk çocuk ayırt et- meden öldüren ABD'nin başkanının afet bölgesine nedense 5 gün son- ra gelebildiğini izledik. Kitle iletişim araçlannın çizdiği dün- ya her zaman gerçek olmayabiliyor. Bir kez daha tekrarlamakta yarar var. Medya bize yapay ve gerçeküstü bir dünyayı satıyor. Denetim altına alınıpyönlendirilen medya, toplumlann geleceğini ipo- tek altına alıyor ve teksesliliğe doğ- ru hızla gidiyor. Ve hiç merak etme- yin. insan aklı nisyan ile malülse (in- san aklı unutmakla sakattır) ve kitle iletişim araçlan bu denli güçlüyse, bu iletişim projesinde açılan gedik en kı- sa zamanda kapatılacak ve yine Amerikan rüyalan ısıtılıp önümüze konulacaktır. Mesele bu rüyaya ka- pılıp kapılmamakta. B DUZYAZI ORHAN BİRGİT Cami Avlusundaki Hilafetçiler Cuma günü Fatih Camii avlusundatoplanan 500 kişinin yaptığı hilafet gösterisi karşısında Istanbul polisi niçin izleyıci statüsünde olmayı seçti? Bana göre iki olasılık var. Birinci olasılık, yeni Türk Ceza Yasası'nın elini kolunu adamakıllı bağlamış. yetkilerini adetatırpan- lamış olan polisimiz, kendisini bu duruma düşü- renlere karşı bir tür sessiz direniş yaparak uyarma görevini yerine getirmek istiyor. Böylesine bir uyarma görevi on beş gün kadar önce, yine Istanbul'da bir adi hırsızlık olayı karşı- sında sergilendi. içinde kimsenin bulunmadığı sı- rada bir apartman dairesine giren hırsızı, komşu- ların haber vermesi üzerine gelen polisler, dışan- dan uyarmakla yetindiler. Karşılıklı inatlaşma, sa- atler sonra hırsızın evden kaçmasıyla sonuçlandı. Seslenilerek. arada bır de pencere camına küçük taşlar atarak teslim olması beklenilen hırsız göz- den kaybolunca, ellerinde meskene girme izni ve- ren yargıç karan olmadığını söyleyen polisler de karakola geri döndüler. Bu "ister inan, ister inanma")\k haber yalanla- namadı. Birkaç gün sonra yeni Türk Ceza Yasa- sı'nın koruyucu babası Adalet Bakanımız, polisin isteseydi eve girebilecek yetkileri oldugunu söy- lemekleyetindi. İkinci olasılık, polisimiz mart ayından bu yana yürürlükte olan bu yeni yasa hakkında yeterii bil- gi ile donatılmadığı için, neyi, nasıl ve nereye ka- dar uygulayacağı konusunda tam anlamı ile kafa- sı karışık durumda. Bu kafa kanşıklığı özellikle po- litik olaylarda adamakıllı öne çıkıyor olmalı ki, Fa- tih Camiı avlusunda geçen hafta cuma namazı sonrasında sergılenen inanılrnaz şaklabanlık ses- sizce izlenmekle yetiniliyoıi Yedi uyuriara taş çıkarırcasmal Kendilerine Hizb-ut Tahrir adını veren grup, el- lerinde anayasaya, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne, o arada Atatürk'e kin kusan dö- vizlerie Fatih Camii'ne geliyorlar. Polisin bu geliş öncesinden haber alma görevi- nin çalışmadığı anlaşılıyor. O grup adına her daki- kada yüzlerce kişinin giriş çıkış yaptığı büyük mey- dana ses yükseltme aygıtlı bir konuşma kürsüsü yerieştıriliyor. Polisimiz tam bir Ashab-ı Kehf "Ve- di Uyurtar" uykusunda olmalı ki, "arkadaşlar hay- rola " diye soran kimse çıkmıyor. Cuma bitimi o ka- labalık, camiden aynlacak cemaati durdurmak amacıyla kadınlı erkekli hatta çocuklu izleyici ka- labalığını bir parti mitingi düzenlemesi gibi ellerin- de dövizlerle sıralıyoriar. Grubun "Istanbul Eyale- ti Başkanı" olduğu söylenilen kişi, çevresinde ko- rumalan ile kürsüde yerini alarak gösteriyi başla- tıyor. TV kameramanlan var. Polis hâlâ yok, Ya da polis de var ama ne yapacağını bilmediği için o gös- terinin AB müktesabatının hangi faslına girdiği ko- nusunda tam anlamı ile abandone olmuş durum- da! Konuşmacı ellerinde "Ya hilafetya şehadet" dö- vizlerini de tutan izleyicilerine, demokratik ve laik Cumhuriyet anayasasının değiştirileceği mesajını, tam bir özgürlük içerisinde ve bir saatlik bir süıre- de anlatıyor. Onları şiddete yöneltiyor. Cumhuri- yetin yasalannın kendilerine dokunamayacağı me- sajını tane tane veriyor. Fatih Emniyet Müdüriüğü'nden tepki yok. Fatih Cumhuriyet Savcısı harekete geçmemiş! Fatih Kaymakamf nın da aynı dinginlikte oldugunu söy- lemek olası. Halkayı Istanbul Emniyet Müdürü, Istanbul Cum- huriyet Başsavcısı ve Istanbul Valisi için de geniş- letmezseniz haklarını yemiş olursunuz. Acaba bu yetkili organlar bir telefon tuşu kadar yakın olduklan Içişleri Bakanlığı'na, Adalet Bakan- lığı'na da haber vermek zahmetine katlanmıyoriar mt, o bir saatlik zaman süresince. Sonra ekranlardan gördüğümüz kadan ile sivil giyinmiş bir emniyet sorumlusu, "Ya hilafet ya şe- ftadef'çileri nazikbirbiçimde uyarmak istiyor. Uya- rılan sorumlu kafa tutma aşamasındayken araya giren bir akıl verici yandaş, anlaşılan bu kadan ye- terii türünden bir şeyler söylüyor ki, adam koru- malan arasında zafer kazanmış bir kişi azameti ile yürüyor ve kamera objektiflerinden kayboluyor! O gece bazı TV'ler olayı ekranlara getirmiş ol- masalar laik ve demokratik Cumhuriyetimiz bu "Şehit olma bahasına hilafet" çağnsını sahnelemek isteyenlerin gösterisi Cumhuriyet savcılanmızın ve Cumhuriyetin polisinin hoşgörü defterinde küçük bir anekdot olarak kayıtlara geçecek belki de. Ta ki Başbakan, kendisine yöneltilen bir soru karşısında polise görevini anımsatıyor da kürekler aheste de olsa çekilmeye başlanılıyor. Orada da anayasanın değişmeyecek bir hükmü için şehitlik çağrılarının yapılmış olması gözden uzaktutularak Atatürk'ü Koruma Kanunu'nu ihlal- den söz açarak... Şayet Yedek Subay Öğretmen Kubilay da izleyicilikle yetinseydi tarihimizde Menemen olayı da olmazdı... Tabii biz de bugün olamazdık... Faks: 0 212 677 08 21 obirg"rt(S e-kolay.net Kızılay'dan kan bagışı çadım • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana Kızılay Kan Merkezi Müdür Vekilı Dr. Ilgar Babayiğit, kan stoklannın yaz mevsımıyle bu-likte azala- rak günde 10-15 üniteye düştüğünü, stokJann ıhtiyacı karşılayamadığını. yaşanan sıkıntının giderilmesi için kentin kalabalık yerlerine çadır kurarak halktan bağış bekleyeceklerini söyledi. Babayiğit bu nedenle yann Galleria İş Merke- zı'nde, ekim ayırun başında da Çukurova Üni- versıtesi yerleşkesinde çadır kurularak bağış toplanacağını kaydetti. 6. Tarla Bitkileri Kongresi • ANTALYA (AA) - Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesı Tarla Bıtkilen Bölümü'nce düzenle- nen 6. Türkiye Tarla Bıtküeri Kongresi başladı. 9 Eylül'de sona erecek olan ve yaklaşık 400 bıldirinin sunulacağı kongrenin açılışındako- nuşan Tanm ve Köyişleri Bakanlığı Tanmsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Daire Başkaru Vehbı Eser, 21. yüzyılın biyoteknoloji çağı ol- dugunu söyledi. Eser, güvenli kullanımın an- cak kaynaklara sahip çıkılarak sağ- lanabıleceğinı kaydetti. * *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle