20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6EYLUL2005SAU 14 KULTUR kuftur@ cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN Bakan DT'dekrizi tırmandınyorSiyasetçileri iki gruba ayır- makmümkün: Sanatıseven- ler ve sanatı sevmeyenler. Sanatı destekleyenler \ e sa- natı köstekleyenler. Sanatı sevenlere ve destekleyenle- re en doğru örneklerden bi- ri Hasan Âli Yücel'dır ben- ce. 3 Temmuz 1941 'de Dev- let Konservatuvan ilk me- zunlannı verirken dönemin Maarif Vekili Hasan Âli Yü- cel köklü sanat kurumumuz Devlet Tiyatrolan 'nın teme- lini şu sözlerle atıyordu: "TV yatro ve opera şeklindeki temsil sanannı. bir medeni- yet meselesi halinde alıyo- ruz. Onun içindir ki aziz memleketimizin hervazhet- te müdafaası için, her türlü fedakârüğı yapmakla uğraş- üğonızşu anlarda, sanaün bu şubesindeki inkişafına da. onu durdurmak değil, bila- kis yürüyüşüne hız vererek devam ediyoruz." Sanatı sevmeyen ve kös- tekleyen siyasetçilere örnek olarak da bugün Devlet Tı- yatroları'nda yaşananlara bakıldığmda. Kültür ve Tu- rizm Bakanı Atilla Koç gös- terilebilir. Sayın Koç, bu ku- ruma 'hız vermek' bir yana. icraatlanyla 'hız kesiyor'. Hem de sanatı ve sanatçıyı rencide ederek. hatta tehdit ederek... Devlet Tiyatrolan gibi bir kurum böylesıne yıp- ratılmamalıdır. Krizler Ödenekli tiyatrolarda çe- şitli nedenlerle ortaya çıka- bilecek temel krizler vardır. Bunlardan biri 'GüvenKri- a'dir. Bir sanat kurumunda yaşanan çalkantılar o kuru- mun seyirci ile kurmuş ol- duğu ilişkiyi sekteye uğra- Y. tabılır ve de seyırcının bu kuruma karşı güvenini sar- sar. Bunun sonucu seyırci- nin ayağının tiyatrodan ke- sılmesi olağandır. Bir diğer kriz 'DarBoğaz' krizidır. Ti- yatronun misyonu, sanatçı- yı ve seyirciyi eğitmenin öte- sinde onların diiş gücünü zenginleştirmektir. Sanat yö- netmenlerinin oyuncularla ve teknık kadroyla uyumlu bir ortamda çalışmalan her ikı anlamda da yaratıcılığı besleyecektir. Bu da huzur- lu ve özgür bir ortam gerek- tirir. Bir üçüncü kriz 'Siya- â Baskılar" olup, yukanda kı- saca değindiğım dığer ıki krizi tetikler. Tiyatro. kımi siyasetçileri düş kınklığına uğratsa da, rufuculuğa kar- şı bir sanattır. Antık çağlar- dan beri böyle gelmış böy- le gıdecek... Siyasetçilerin dümen suvuna vönelmek. onlann gönlüne seslenecek eserler sahnelemek, onlann hoşlanna gitmeyen cümle- len birkalemde oyunlardan sılip atmak, onlann yakın ilişki içinde olduğu kişileri belli görevlere getirmek... Bunlar yapılmıyor mu? Bir teftiş kurulu raporu bahane- sıyle ne kadar başanlı olur- sa olsun, genel müdürü gö- revden ahvermek... Ve de Devlet Tivatroları Yasası- ıllardır Devlet Tiyatrolan Yasasfnın değiştirilmesi ve günün koşullanna uygun bir biçime getirilmesi, kurumun özerkliğinin korunması için yapılan girişimler hâlâ güncelliğini korumaktadır. Bugün yaşananlar bu ihtiyacın güncel zorunluluğudur. Şimdi yeni bir yasa çalışmasından söz ediliyor. Tabii, bu arada unutulmaması gereken bir gerçek de sanatın yasasını sanatçılar yapar. 'nın gerektirdiği koşullara uymayan bir kişiyı vekâle- ten ayru göreve getirmek.. si- yasi baskılann uzantılan... Olayı saptırmak Bugün Devlet Tiyatrola- n 'nda yaşanan kaos kurumu pek çok açıdan yıpratmak- ta. Bilindiği gıbi geçen ay Lemj Bilgingibı başarılı bir genel müdürün bakan tara- fından görevden alınmasıy- la kriz başladı ve Bilgin'in yenne Devlet Tiyatrolan Ya- sası 'na aykın olarak drama- turg Mine Acar'ın vekâleten bu göreve atanması olayla- n tırmandırdı. Vekil genel müdürün bugünkü yasaya göre yeterlihğı olmaması böyle bir atamayı olanak- sız kıldığına göre, Bakan, neden sanatçılann tepkile- nne karşın bu yanlışta ısrar etmekte ve bu işlemde dıren- mektedir? Bu temel sorun dışında yaşanmakta olan çe- lişkiler olayı saptırarak he- def şaşırtmaktadır. Burada cevaplanması gereken so- ru. bir dramaturgun genel müdür olup olamayacağı de- ğil, keyfı ışlem yapılması- dır. Devlet Tiyatrosu yöne- timine çeşıtli yollardan bas- kı uygulanrnası ve özerkli- ğıne el uzatılmasıdır. Yıllardır Devlet Tiyatro- lan Yasası'nın değiştinlme- sı ve günün koşullanna uy- gun biçime getirilmesi ıçin yapı lan girişimler hâlâ gün- celliğını korumaktadır. Bu- gün yaşananlar bu ihtiyacın güncel zorunluluğudur. Şım- di yeni bir yasa çalışmasın- dan söz ediliyor. Tabii, bu arada unutulmaması gere- ken bir gerçek de sanatın yasasını sanatçılar yapar. Aynca. şunu da belırtmek isterim ki çağdaşlık düzeyi- nı yakalamış ülkelerde kül- tür bakanları sanatçıya, sa- nata \ e kültüre hakaret et- meyi kendılerine hak gör- mek gibi bir lükse ve yetki- ye sahip değildir. Lütfen, söylemlerinizle Devlet Ti- yatrolan'nı ve sanatçıları daha fazla yıpratmayın Sa- vın Kültür Bakanı. Aslı Erdoğan Edebiyat Bienali 'nin konuğuydu Kültür Servisi - Komunitas Utan Kayu tarafın- dan 2001 yılından bu yana Endonezya'daki anla- tım özgürlüğünü genişletmek amacıyla düzenle- nen Uluslararası Edebiyat Bienah'ne bu yıl ilk kez Türkiye'den, Ash Erdoğan katıldı. 26 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında düzen- lenen bienalin bu yılki konusu 'Birükte Yaşa- mak' tı. Yapıtlannı yakından takip eden, Fran- sız Liredergisi tarafından. 'Geleceğin 50 yazarf arasında gösterilen Aslı Erdoğan. bılgisayar mü- hendisliği ve fizik öğrenimi gördü Fizik dokto- rasını yanda bırakarak yazmayı tercih eden Er- doğan'ın ilk romanı 'Kabuk AdanT 1994 yılın- da okuyuculanyla buluştu. "Tahta Kuşlar" adlı öyküsü ile Deustche Welle Ödülü kazanan ya- zann ikinci romanı 'Kırmızı Pelerinli Kent'. Fran- sızca ve Norveççeye çevrilerek Actes Sud Yayı- nevi tarafından yayımlandı. 'Kırnuzı Pelerinli Kenf ile Gyldendal Yayınlannın Omurilik Se- risı'ne seçılen Erdoğan'ın Radikal'de yazdığı kö- şe yazılan. 'Bir Yolculuk NeZaman Biter' adlı kı- tabında toplandı. Endonezya'nın üç farklı şehrin- de gerçekleşen bıenalde konuşma yapan Erdo- ğan'ın yeni kıtabı 'Hayatın Sessizliğtade' Iş Ban- kası Kültür Yayınlan tarafından yayımlandı. Endonezya'daki sanatsal etkinlikleri arttırmak amacıyla entelektüel bir gnıp tarafından kuru- lan Komunitas Utan Kayu, hoşgörülü ve demok- ratik bir toplumun varlığını doğrudan düşünce özgürlüğüne bağhyor. Bu amaçla düzenlediği etkinliklerle anlatım özgürlüğünü genişletmeyi amaçlıyor. Vesikalıkdeğil! Portrefotoğrafçılığı Kültür Servisi - Fototrek Fotoğraf Merkezi yeni sezonu 9 Eylül'de 'Portre Fotoğrafi Atöh-esi' ile açıyor. 4 hafta sürecek kurslar boyunca katılımcılar 'insan fotoğrafi çekmenin' ipuçlannı öğrenecek. Eğitim fotoğrafçı Cenk Gençdiş tarafından verilecek. Ulusoy Travel, Gezi, National Geographic Traveler. Outdoor, Akrüel, Negatif, Fotoğraf, Doğa ve Gezi, House Beautiful dergilerinde fotoğraflan yayımlanan, 'Doğu'dan Portreler' başlıklı bir sergisi açılan "Anadolu'dan Portreler' 'Rafael: Matador 1 başlıklı dia gösterilen gerçekleştiren Gençdiş aynca karma sergilere katıldı, yanşmalarda çeşitli ödüller âldı. 'Portre Fotoğrafı' Temel fotoğraf bilgisine sahip kişileri belırli bir konu çerçevesinde çalışmaya yönlendirrneyi amaçlayan atölyenin ilk c'ersınde özel olarak hazırlanan dialar eşliğinde 'Portre Fotoğrafi' ile ilgili teorik bilgiler anlatılacak. Bu kapsamda, portre fotoğrafında dikkat edilecekler. çekime hazırlık, doğal poz, objektif seçimi. netlik ve arka plan, aydınlatma, ışık kullanımı, gün ışığında çekım, portrede insan- mekân ilişkısı, konu anlatımı, duygu-ifade aktanmı, toplu çekimlerde kompozısyon, siyah-beyaz portreler, çocuk porrrelerinde çekim gibi konular işlenecek. Bireysel gösterller Ilerleyen haftalarda katılımcılar bir yandan kendilerine verilen ödevleri hazırlarken bir yandan da her hafta bir dia gösterisi izleyecek ya da bir albüm inceleyecek. Dört haftalık atölye çalışmasının sonunda katılımcılar ortak ya da bireysel olarak sergi,' dia gösterisi hazırlayacaklar Hazırlanan sergi ve dia gösterisi Fototrek Fotoğraf Merkezi'nde izlenebilecek. Dersler cuma akşamlan 19.00-21.00 saatleri arasında gerçekleşecek. (0 212 251 90 14-251 83 74) 17 EYLUL'E KADAR KARŞI SANAT'TA Martin R. Baeyens'in basloları Kültür Servisi - Karşı Sanat Çalış- malan 17 Eylül'e kadar Belçikalı ressam, grafik sanatçısı Martin R. Baeyens'in özgün baskı sergisini ağırlıyor. Sanat eğitımıni Belçika Kraliyet Gü- zel Sanatlar.Akademisi'nde tamamla- yan, 37 yıldır da burada sanatçı öğre- tim üyesi olarak çalışan Baeyens, ABD. Barselona, Lizbon, Krakov ve Lime- rick'de de bulundu ve sanatsal çalış- malaryaptı. Bugüne dek 87 kişisel ser- gi açan ve birçok karma sergiye katı- lan Baeyens. bir 'eriibris' sanatçısı. Prof. HasipPektaş. Baeyens"ın sana- tına şu sözcüklerle yaklaşıyor: "(...) Onu asıl ilgilendiren konu. insanlartn do- ğaya yapdğı müdahale ve yaratacağı olumsuzluklardır. Kısaca bugünü sor- gulayıp >îinnın ne olacağına dikkat çek- mektir. Baeyens'in önceki dönem çalış- nıalannda. manzaralann ve deniz daJ- galannın gerisinde elektronik devTele- ri, harita parçalan \e geometrik biçim- ler görürüz. A>nca bir denge öğesi ola- rak da kullanılan ince renk bantlan, kiiçük oklar ve renk tuşlan dikkarimJ- zi diri tutmada işlevini lavıkrvla yerine getirmektedir. Bu öğeler, >arattıkları zıtbklarla, imgesel çağnşunlaıia sanki biziere bir uyan, bir hatuiatma yap- makta, Nereye kadar gideceksiniz?' de- mektedir. (0 212 245 15 08) Lonca Geleneğinin Öyküsü Mardin 'de Kültür Servisi - Osmanlı Bankası Müzesfnce tasarlanan ve uygulanan, fotoğraf tarihçısi Engin Ozendes'in ko leksıyonundaki 52 fotoğrafin kullanıl- dığı 'Lonca'danKOBÎ'ye-EsnafveSa- natkânn Dünü' başlıklı sergi, 16 Ekım'e dek Mardin'de. Garanti Ban- kası'nın düzenlediği 'Garanti Anado- lu Sohbetleri' çerçevesinde bu ile de ta- şınan sergi, 15Eylül 2005 tarihine dek Kasımiye Medresesi'nde, 15 Eylül-16 Ekim 2005 tarihleri arasında da Mar- din Müzesi'nde yeralacak. Sergi, Os- manlı împaratorluğu'nun 600 yıllık lonca geleneğini oluşturan, bugünün küçük ve orta ölçeklı işletmelerinin (KOBİ) temelını atan meslek ustala- nnı anlatan görsel \ e yazınsal belge- lerden oluşuvor. Serginin ekonomı danışmanlığını ve metin yazarlığını Prof Dr. Zafer Toprak, sergileme tasanmını ise Bü- lentErkmenyaptı. Türk ekonomisinde KOBl'lerüı ye- rini ve loncalarla başlayan serüvenini tanıtan ve farklı bir platform sunan ser- gi. daha önce İstanbul. İznıir, Ankara. Bursa. Eskişehir, Kayserı, Van ve Samsun'da yaklaşık 30.000 kişı tarafin- dan gezildi. YÂM ODASI SELİM İLERİ 'Yazmam Gerek...' (2) Selçuk Baran'ın edebiyatın gündemindeçok fazla yer almak istemediğini düşünebiliriz. Şöy- le demiş: "Yazmam gerek. Dergileriçin ya da kitap ola- rak basılsın, başkalan okusun diye değil, yaşa- mın bana haklı ya da haksız öyle gelen saçma- lığından, giderek başkalannın yaşamında duy- duğum anlamsızlıktan kurtulmam gerek." Fakat bıraz da yazariık macerası Selçuk Ba- ran'ı dergılerden, yayınevlerinden uzaklaştırı- yordu. Haziran edebiyat çevrelerinde ilgi devşirdi devşirmesine, gelgelelim okurla sıkı fıkı yakın- lık kuramadı. Kitabı sevenlerin başında iki usta geliyordu: Behçet Necatigil ve Vedat Günyol. Necatigil, Haziran'üakl öykülerin bir 'ilkkitap' için şaşırtıcı olgunluklar yansıttığını söylüyor- du. Kesintiye uğratılmış zaman dilimleri, kopuk kopuk, bu öykülerde adeta boşluğa terk edili- yor; sonra okur, kendi katkısıyla, tam da o ke- sintiye uğratılmış noktadan yol alırsa, Selçuk Ba- ran öyküsünün tadına vanyordu... öğretmenim Günyol ise, Selçuk Baran'daki bambaşka bir yönsemeye dikkat çekiyordu: Çehov duyarlığı. Gerçekten de Selçuk Baran'ın bütün eserin- de Çehov, özellikle oyun yazarı Çehov'un bek- leyiş içindeki dünyası duyumsanabilir. Gerçi sonraki öykülerinde, ömekse, Yelkovan Kuşla- n'nda yer alan kimi öykülerde, Çehov duyarlı- ğına saçmanın, 'absürd'ün de eşlik ettiği söy- lenebilir. Vedat Bey Haziran'\ handıyse tesadüfen oku- muştu. "Sessiz bir acı var bu hikâyelerde" di- yordu. Hocamız, belki de, benim yazdıklarım- da hep abartılı bulduğu duygusallıklara dolaylı şekılde işaret etmek istemiştir, kim bilir... Baran'ın ikinci kitabı birromandı: BirSolgun Adam. Milliyet Yayınları Roman Yarışması'nda beşinci olmuştu BirSolgun Adam. 1975'te ki- tap olarak yayımlandı. Çehov, Dostoyevski ha- vaları eser. Arna öykünmeden alabildiğine uzak. Yazarın iç dünyasındaki Çehov'lar, Dostoyevs- ki'ler. Birkaç yıl önce bir ilkyaz günü gördüğüm Sel- çuk Baran, işte. tuhaf şekilde içe kapanıyor, içe kapanışıyla birlıkte gençlığı çabuk geçiyor, alım- lı hali yıpranıyordu. Solgun 'luk kendi hayatı için de geçerliydi galiba. Haziran Türk Dil Kurumu ödülü'nü kazanmış- tı, Analann Hakkı ise Saıt Faik Hikâye Anmağa- nı'nı. öte yandan Analann Hakkı'n\ birkaç ya- yınevi basmak istememişti... öyle sanıyorum ki. eserineyönelik bu uzak du- ruş, yazarı içten içe üzüyordu. Gelelim ikinci romanın, Bozkır Çiçekleri''nin se- rüvenine: Bozkır Çiçekleri''nin yazılışına az buçuk ta- nıklık etmıştim. Ankara'ya daha sık gittiğim dö- nemlerdi. Kimı Ankara günlerinde Selçuk Baran'la da buluştuğumuz oluyordu. İşte o sıralar yaz- maya başlamıştı. Metin Altıok'un bir şiirinden çıkageliyordu Bozkır Çiçekleri adı: "Acıya, aşka ve kışa Rengini savura Bozkır çiçeği Kavrulur zamanla." Bu dizeleri çok seviyordu Selçuk Baran. "Dere boyunda, dere boyunda Zaman da geçer nasıl olsa." Solmak kavrulmaya mı evriliyordu? Zaman "nasıl olsa" geçip gidebiliyor muydu? Selçuk Baran Bozkır Çiçekleri'ni -herhalde daha kolay yayıncı bulurum düşüncesiyle- Mil- liyet Roman Yarışması'na gönderdiğini bana söylemedı. Çok dürüst bir insandı. Yarışmanın seçici kurulundaydım. Arkadaşlığımıza rağmen kendini gizlemeyi tercih etmişti. Öneriler: Kitap / Türk Promethe 'ler, Kansu Şarman, Tür- kiye iş Bankası Kültür Yayınlan, 2005. BMis Katesi'nde kazı çabşmaian • BtTLİS (AA) - Pamukkale Üniversitesi Sanat Tarihı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Pektaş. Bitlis kalesinde sürdürdükleri kazı çalışmalan sırasında saptadıklan mezarlann yakın döneme ait olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Pektaş. yaptığı açıklamada, Bitlis kalesinde başlattıklan kazı çalışmalan sırasında kalenın doruğunda yaklaşık 40 mezar saptadıklannı söyledi. Mezarlardan üçünü açarak incelediklerini belirten Pektaş, bu mezarlann 1950- 196O'lı yıllara ait olabıleceğini belirtti. Kazı çahşması sırasında 17. yüzyıl xe sonrasına ait çok sayıda sikke ve mühür bulduklanna da değinen Pektaş. bulgulann Roma. Artuklu ve Osmanlı dönemlerine ait olduğunu bildirdi. Pektaş, çahşmalann 20 Eylül'e kadar süreceğini sözlerine ekledi. Tanrıça Ayı' sevinci • KO\YA(AA) - Konya'nın Çumra ılçesındeki, dünyada bilinen ilk yerleşim birimlerinden Çatalhöyük'te, daha önce bulunan, ancak başlan olmadığı ıçın insan mı, hayvan mı olduklan anlaşılamayan 9 bin yıllık rölyeflenn su^nnı, ayaklannı yukan doğru kaldırmış sevimlı bır ayının resmedildiği "Tannça Ayı' heykelcıği çözdü. İngiliz arkeolog Prof. Dr. lan Hodder hazırladığı raporda, 2005 yılında. Ingıltere. ABD, Iran ve Romanya'nın aralannda bulunduğu 21 ülkenın katıldığı kazı çalışmalannın sona erdiğıni belirtti. Hodder, raporunda, 2005 yılındaki en önemli buluntunun 'tannça ayı' olarak adlandırdıklan heykelcık olduğunu da vurguladı. Prof. Dr. Hodder, buluntulann sergileneceği bır Çatalhöyük Müzesı yapılmasının tasarlandığını söyledi. Ttasanmını mımar Cengiz Bektaş'ın hazırladığı müzede galeriler, toplantı, eğitim salonlan. araştınna merkezi, kafeterya ve kütüphane gıbı bölümler yer alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle