Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 2005 CUV
HABERLER
DUNYADABUGUN
ALİ SİRMEN
Malum Konferans
Ve Bazı Gerçekler
"Londra yakınlanndaki Churt'te bulunan sayfiye
evinin geniş bahçesinde Lloyd George ile Lord
Curzon ağır ağıryürüyerek, konuşuyoriardt...
Lord Curzon kalın bastonuna yaslanarak durdu.
- Bunun üzerine Washıngton elçiliğimize talimat
vererek, Amerikan Hükümeti'nin elinde, Türklerin
Ermeni kıyımı yaptığına dair belge olup olmadığını
öğrenmesini istedim. Amerikalılar ellerindeki dosya-
lan incelememize açtıiar.
- Güzel.
- Ama Büyükelçi'den gelen cevap beni hayal kı-
nklığına uğrattı. Dosyalarda, Türkler aleyhine kanıt
olarak kullanılabilecek hiçbir belge olmadtğınt bildi-
riyor.
- Şu halde Malta'da bulunan hiçbir Türk'üyargıla-
mamız mümkün değil.
- Evet. Başsavcılık da bu kanıda.
- öyle ise tümünü serbest bırakmak gerekecek.
- Hukuk açısından evet. Ama prestijimiz bakımın-
dan bunun doğru olmayacağını düşünüyorum.
Lloyd George bir şey söylemeden yürümeye baş-
ladı. Lord Curzon haklıydı. Bir çıkış yolu bulmak zo-
rundaydılar. Birden dunıp Lord Curzon'u bekledi:
- Kanıt bulamadığımızı açıklamadan, bu olayı
dünya kamuoyuna şöyle takdim edemez miyiz: An-
kara Ingiliz esirlerini serbest btrakmadı, bizde haklı
olarak geri kalan Türkleri serbest bırakmayı ertele-
dik. Ne dersiniz?
Kuşkuyla baktı, Curzon memnunlukla Başbakan 'ı
destekledi:
- 0 zaman olay, hukuki olmaktan çıkar, siyasi nite-
lik kazanır.
Lloyd George'un yüzü gevşedi:
- Böylelikle biz de oyunu, kendi alanımızda kendi
kurallanmtzla oynanz...."
Yukandaki satırlar, Turgırt Özakman'ın 70. baskısı
yapılan "Şu Çılgın Türkler" adlı belgesel romanının
93. sayfasından alınmıştır.
Romanın özelliği, tarihi kişilere atfedilen konuşma-
ların belgelerinin verilmesidir. Nitekim bu bölümün
dayanağı da, Bilal Şimşir'in Malta Sürgünleri (Anka-
ra Bilgi Y. 1985) adlı yapıtıdır.
* • •
Turgut özakman yapıtında, bilinen gerçekleri, tari-
hine yabancılaşmış bir topluma, olan/an, ustalığına
yakışır bir kurguyla dramatize eöerek anlatıyor.
Gerçekten de Misak-ı Milli'yi Ahd-i Milli adıyla ka-
bul eden son Osmanlı Meclisi Mebusan/'nı 1920'de
dağıtan Ingiliz işgal kuvvetleri, bir kısım Türkleri de
Malta'ya sürgün etmişti. Bunların 51 'i de, Ermeni
soykınmının sorumluları olarak yargılanacaklardı.
Ingilizlerin elinde, Arnold Toynbee'ye yazdırdıkla-
n, daha sonra Ermeni savlannın başlıca dayanağını
oiuşturan, ne var ki, yazarının da sonradan bir pro-
paganda malzemesi olmanın ötesinde bir önem ta-
şımadığını söylediği, "Mavi Kitap" vardı. Aynca bu-
tün Amerikan belgeleri kendilerınin incelemesine
açılmıştı. Tabii Ingiliz işga) kuvvetleri bütün Osmanlı
arşivini istedikleri gibi kullanmak olanağına da sahip-
tiler.
Ama Ingilizler, bu belgelerin hiçbirinde Türkleri
suçlayacak bir kanıt bulamadıkları için davayı aça-
madılar.
Konuya aşina olanlann tümünün bildiği bu gerçek
emekli Büyükelçi, Istanbul Milletvekili, Şükrü Elek-
dağ'ın Nisan 20O5'te Cumhuriyet'te çıkar dizi yazı-
sında da yer almıştı.
Bu durumda akla şu soru geliyor: "O zaman, ola-
yın sıcaklığı geçmeden, bütün belgeler ellerinde
olanlarbu davayı neden açmadılar?"
0 zamandan bu yana hangi yeni belge çıktı ortaya
ki, şimdi "Ermeni soykınmı" ısıtılıp ısıtılıp ortaya ko-
nuyor?
Sakın bana "Malum Belge" demeyin! Ayıp olur.
* * •
Malum Ermeni konferansı ile ilgili olarak, Zafer
Toprak, Ertuğrul Özkök'e,
- Yılbaşında, bir parti vermiştim. Halil Berktay ve
Murat Belge de oradaydı. Konferans fikri orada
doğdu, demiş.
Melih Aşık, 27 Eylül tarihli "Açık Pencere"sinde
şöyle diyor
" ... Zafer Toprak'ı yanıltmışlar. Bu konferansın
daha öncesi var.
Bu konferansın ilki, 2000 yılında Michigan Üniver-
sitesi'nde Prof. Ronald Grigor Sunny taraftndan
düzenleniyor... Konu: 'Armenians and the End the
Ottoman Empire'. Yani Osmanlı Imparatorluğu'nun
Sonunda Ermeniler. Düzenleme komitesinde bir de
Türkismi var Mine Göçek... Mine Göçek Hanım ilk
iki konferansta olduğu gibi son konferansta da da-
nışma heyetinde yer alıyor.
2000 yılındaki ilk konferansa Türkiye'den Halil
Berktay, Selim Deringil, Çağlar Keyder, Alman-
ya'dan Taner Akçam, ABD ünjyersitelerinden, Mine
Göçek, Engin Akarlı, Hakan Özoğlu katılıyor."
...Bu konferansla ilgili internette iki yazı hemen gö-
ze çarpıyor. Daphne Abeel ve Vincent Lima'nın ya-
zılan...
Bu yazılan Google'a yukarıdaki iki ismi yazarak
bulabilirsiniz. Yazılann başlıklan şöyle:
"Türk akademisyenler, soykınmı kabul etti" ve
"Sessizlik duvannda birbaşka çatlak"...
Konunun uzmanlarından, emekli Büyükelçi ve
şimdi Asam Başkanı Yazar Gündüz Aktan. yine aynı
gün Radikal'deki köşesinde yayımladığı "Bir Bilse-
ler" baştıkJı yazısında, Bilgi Üiversrtesi'ndeki toplantı-
nın aynı serinin beşincisi olduğunu belirtiyordu.
Demokrasiye ve herkesin söz hakkına saygılıyız.
Türk halkının gerçekleri bilme hakkına da...
asirmenC« cumhuriyet.com.tr
Merhum emekli Albay Ahmet Cevat
Baydar'ın eşi. Oya Baydar'ın annesi,
Aydın Engin'in kayınvalidesi,
Ekim Engin in anneannesi
BEHİCE
BAYDAR
aramızdan aynldı.
Cenazesi 30 Eylül 2005 günü (bugün)
Yıldız Hamidiye Camii'nde
(Beşiktaş Barbaros Bulvan Yıldtz Sarayı
' Gırişi) öğle namazuıın ardından kaldınlacak
ve Zincirlikuyu Mezarhğı'nda
toprağa verilecektir.
8 kez görevden alındıktan sonra mahkeme karanyla görevine dönen Fevzi Budak bir davayı daha kazand;
'Vargıdan Çelik'e 'dur'• 8 kez görevden alındıktan
sonra yargı karanyla koltuğuna
oturan, ancak bu kez de Kütahya
İl Milli Eğirim Müdürlüğü"ne
atanan Fevzi Budak hakkında bir
yargı karan daha çıktı. Tazminat
davasım bile kaybetmesine
rağmen Budak'ın görev yerini
değiştirmeyi sürdüren Bakan
Çelik'in son atama karan da
yargı tarafından haksız bulundu.
FIRATKOZOK
ANKARA - Mıllı Eğıtım Bakanj
Hüseyin Çelik tarafından bugüne ka-
dar 8 kez görevinden alınan Erzu-
rum îl Milli Eğitım Müdürü Fevzi
Budak. yargı tarafından 9. kez hak-
lı bulundu. Erzurum 2. Idare Mahke-
mesi, Budak'nı Kütahya'ya atanma-
sı karanna *dur" dedi.
MEB 'debürokrotlarakonuşmayosağı
Hüseyin Çelik
ANKARA (CumhuriyetBürosu) -Mil-
li Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve bakan-
lık basın müşaviri Kenan Şahin. bakan-
Iık bürokratlanna "konuşma yasağı'' ge-
tirdi. Bürokratlar gazetecılerle Şahın ve
Çelik'in "izin vermea" koşuluyîa konu-
şabiliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, bakaniık hak-
kındaki haberlen "denetim arana alnıak
için" yeni bir uygulama başlattı. Kamu-
oyunu yakından ilgilendiren haberlen
kendisinin "seçtiğT gazete ve televiz-
yoniara açıklamak isteyen Milli Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik, bazı genel müdıir-
lere konuşma yasağı getırdi. Çelik'in ken-
disinden önce basma açıklama yapan bir
genel müdürü "azariamasının" ardından
MEB Basın Müşaviri Kenan Şahin de, bü-
rokratlan "kendisinden habersiz" demeç
vermemeleri konusunda uyardı.
Yeni uygulama çerçevesınde bir bü-
rokratla görüşmek isteyen gazeteciye ''ön-
ce Basm Müşaviri'nden izin alması ge-
rektiğj" söylenıyor. Basın Müşavin Ke-
nan Şahin'in "ohır" vermesi durumun-
da bürokratlargazetecilerie konuşabiliyor.
F
Erzurum 11 Milli Eğitim Müdürlü-
ğü görevini yürüten Fevzi Budak,
AKP'nin iktidara gelmesinden sonra
2003 yılının başında görevinden alı-
narak Bakaniık Merkez Teşkilatı Per-
sonel Genel Müdürlüğü'nde görev-
lendirildi. Mahkeme karanyla görevi-
ne geri dönen Budak'ın yeri 8 kez de-
giştirildı. Bakanlığın kendısine ihşkin
yaptığı her yeni işlem hakkında açtı-
ğı davalar sonucunda Budak hakkın-
da yürütmeyi durdurma ve ıptal karar-
lanyla birlikte toplam 18 yargı karan
çıktı. Hakkındakı 8. yürütmeyi durdur-
ma karannın ardından Şubat 2005'te
koltuğuna oturan Budak, bu görevini
5 EylüTe kadar sürdürdü.
Son 2 yıl içinde yaşadığı yer deği-
şikhlden nedeniyle Bakaniık yetldli-
leri hakkında suç duyunısunda bulu-
nan ve 30 milyar liralık tazminat da-
vası açan Budak, Milli Eğitim Baka-
nı Çelik'ten 5 milyar lira manevi taz-
minat kazandı. Ancak bu bile Çelik'i
inadından döndüremedi. Budak'ınkol-
tuğunu bir kez daha elinden alan Çe-
lik, onu bu kez de Kütahya'ya atadı.
Bu karan da yargıyataşıyanBudakhak-
kında Erzurum 2. Idare Mahkemesi,
bir kez daha yürütmeyi durdurdu.
Fevzi Budak 'ın avukatı AJİ Altay,
18 yargı karanna karşın Bakanlığın
kararlan "ısraria" uygulamadığuıı
söyledi. Yargı kararlannı uygulama-
manın suç teşkil ettiğıne ışaret eden
Altay, "Bu kadar yoğun atamalara,
mahkeme kararlam İa geri dönme-
lere karşın yargı kararlannı aynı yo-
ğunlukta uygulamama suçuna Uiş-
kin ben bir tek şey düşünüyorum.
Muhtemelen bu suçu işleyenler için
yakmda bir af çıkacak" dedi.
AİLİMEÇHUL KORKUSU
Şahin aüesi
can güvenliği
istiyor
TUNCELt (Cumhuriyet) - Alman-
ya'da işçi olarak çalışan ve yaz tatılini
geçirmek için geldiği Tunceli'de 25
Temmuz günü faili meçhul bir cınaye-
tekurban giden HasanŞahin'in ağabe-
yi AJi HıdırŞahin evlerinin çewesinde
garip olaylar olduğunu söyledi. Her
gün ölüm korkusuyla yaşadığım anla-
tan Şahin, güvenliğlnin sağlanması için
emniyete başvurdu.
Hasan Şahin, Tunceli'nin merkeze
bağlı Aktuluk köyünün Meytan mez-
rasında25 Temmuzgünü saat 05.00 sı-
ralannda evinin bahçesindeöldürüldü.
Şahin'in ağabeyi Ali Hıdır Şahin, kar-
deşi öldürülmeden 10 gün önce evle-
rinin yakınında bahçenin çevresinin
ateşe verildiğini anlattı. Cinayetin ışlen-
diği gün de yine yangın çıktığını belir-
ten Şahin, "Jandarmaya, pohse haber
vermemize rağmen hiçbir yanüm gei-
medL Tuncdi Beledi>«a'nin rtfarveara-
cı getenekyjngmj söndürdü" dedi.
Kısa süre önce de evin yakınlannda
bazı kişilerin havaya ateş açtığını ifa-
de eden Şahin, şöyle konuştu: "Ancak
şu ana kadar kimse biamJc ilgilenme-
di Yine bir cinayet oiacak korkusu var.
£\in etrafinda süahlar sıkıhyor. Nalilik.
jandarma, polis \e sav cılığa can güven-
Kğimizin sağianması için başvurulan-
mız oldu ama hiçbir önlem alınmadı."
ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN ARGIYA ARAÇ DOPİNGİ
Bakanlıktan
teselli
ikramiyesi
• Adalet Bakanlığı tarafından
hazırlanan yasa taslağında, sadece
yüksek yargı organlannın
başkanlan ve savcılanna makam
arabası verileceğini Öngören yasa
hükmü genişletildi.
AYŞESAYLN
Vekilin 02lu veldl danısmanı
AKP'li Yılmazer'in oğlunun TBMM kararlanna aykın olarak Anavatan Partisi
GenelBaşkanYardımcısı Abuşoğlu'na danışmanolarakgörevlendirildiği ortayaçıktı
AMCARA(CumhurK^tBürosu)-AKP Kırık-
kale Milletvekili Murat Yılmazer'in oğlu Mus-
tafa Yıhnazer'in, TBMM kararlanna aykın ola-
rak Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ga-
ziantep Miller\ekili Ömer Abuşoğhı"nun danış-
manı olduğu belirlendi. Olay, Mustafa Yıhnazer
adjyla TBMM Genel Sekreterliği'ne gönderilen
sahte dilekçeyle ortaya çıktı.
TBMM Milletvekili Danışmaru Çalıştınlma-
sı Hakkmda Hizmet Sözleşmesi Esaslan'na gö-
re milletvekillerine damşman olabihnek için ara-
nan koşullar arasında "Her ne surette ohırsa ol-
sun gelir getirki bir faaliyette buhınmaması, her-
hangi bir miBet\çkilinin üçüncü derece}« kadar
kan ve sıhri hısrnıı ohnaması" da yer alıyor.
Ancak AKP Kmkkale Milletvekili Murat Yıl-
mazer'in oğlu Mustafa Yılmazer'in Anavatan Par-
tisi Genel Başkan Yardımcısı Gaziantep Millet-
vekili Ömer Abuşoğlu'na danışman olarak gö-
revlendirildiği belirlendi. Bu durum, Mustafa
Yıhnazer adıyla TBMM Genel Sekreterliği'ne
gönderilen sahte ımzalı bir dilekçeyle ortaya
çıktı. Sahte dilekçede şöyle dendi:
"Şikâyet haünde gereic siyaseten gerekse hu-
kuken sıkıntı\a gireceğim için vicdanen bundan
rahatsız oidum. Aynı zamanda Gaziantep Mü-
lerveküi Ömer Abuşoğlu'nun damadı Yadigar
Erdem de babamın danışmam gözüküp tiearet-
k uğraşmaktadır. Amacımc danışmanak ma-
aşnun boşagitmesini engeUemekti. Bu nedenJehu-
kiıken mümkün oJmayan bu görevin iptaM ile şa-
vet bu süre zarfindaki meblağı geri ödemem ge-
rekiyorsa yasal faia ile ödeme emri çıkarüması-
nı taJep edKonım."
Vılmazer doğruladı
TBMM Genel Sekreterliği'nce bilgisine baş-
vTinılan Mustafa Yıbnazer'in, böyle bir dilekçe
göndermediğini söylediği öğrenildi. AKP Kınk-
kale Milletvekili Murat Yıhnazer, oğlunun Abu-
şoğlu'nun danışmanı olduğunu doğrularken, di-
lekçenin sahte olduğunu söyledi.
AJVKARA - Geçen yasama yılında
TBxMM'den geçen "torba yasa" içinde
yargı mensuplannın öziük haklannda iyi-
leştirme öngören hükümlen "budayan"
AKP hükümeti, "teseüi ikramij-esi" nitelı-
ğinde yeni bir düzenlemeye hazırlanıyor.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ya-
sa tasansı taslağı ile yüksek yargıda "ma-
kam aracı" tahsisinin kapsamı genişletildi.
Düzenlemeye gerekçe olarak da "bagımsız
yarguun kuvv etkr a>nhgı ilkesine uygun
çahşma koşuOannın sağiarunasT gösteril-
di. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanıp
ilgili bakaniık ve kurumlann görüşüne açı-
lan yasa tasansı taslağı, Taşıt Yasası'na
göre sadece yüksek mahkemelerin başkan-
lan ve başsavcılanna makam otosu tahsisi
öngören hükmün kapsamını genişletiyor.
Taslak aynen yasalaşu^a, Anayasa Mahke-
mesi, Yargıtay, Sayıştay başkanlan, Yargı-
tay Cumhuriyet Başsa\cısı"nın yanj sıra
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili, üyele-
ri, Uyoışmazlık Mahkemesi Başkanı, Yar-
gıtay binncı başkanvekilleri, Danıştay baş-
kanvekilleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsav-
cı Vekili, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay
genel sekreterleri, Yargıtay, Danıştay ve
Sayıştay daire başkanlanna da makam ara-
cı tahsis edilecek. Taslağa göre 5 yıl süreli
olmak üzere Anayasa Mahkemesi Başkan-
vekili ve üyeleri, Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığı için 14, Yargıtay birinci baş-
kanvekilleri, cumhuriyet başsavcı vekili,
Yargıtay Genel Sekreteri ve daire başka-
lanlan için 36, Danıştay başkanvekilleri,
genel sekreteri ve daire başkanlan için 15
ve Sayıştay Genel Sekreteri ile daire baş-
kanlan için 9 olmak üzere toplam 74 ma-
kam aracı tahsisi öngörüldü. Yasa taslağın-
da düzenlemeye gerekçe olarak "Anayasa-
nuı 9. maddesi uyarmca Türk MiOeti aduıa
bağunsız mahkemelerce kullanılan yarçı
yetkisine. anavasanın başlangıç böiümünde
yer alan ku\Teder avnhğının esaslanna uy-
gun olarak çahşma koşullarının iyikştiriJ-
mesini sağlamak" göstenldi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Bu soruyu kendime sorduğum za-
man cevabım çok net: Hayır değil.
Toplumun çok küçük bir kesimi gelirin
çoğunluğunu elinde tutuyor, bu ne-
denle bu iki kesimin çıkarlannın ortak
olması mümkün değil. Türkiye, gelir
makasmın en fazla açıldığı, gelir ada-
letsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler-
den birisi. Bu nedenle bir çıkar çatış-
ması olduğu kesin.
Bu durumun aynen devam etmesini
isteyenler, yani statükoyu savunanlar,
içeriden ve dışarıdan gelen durumu
değiştirmeye yönelik bir değişiklik is-
teğine karşı da haklı olarak direniyor-
lar. Bu bir çıkar çatışması diye de açık-
lanabilir.
Kurulu düzenin bu şekilde devam
etmesini isteyenlere muhafazakâr de-
menin doğru bir tanım olduğu inancın-
dayım. Bu muhafazakâriık, birçok te-
mel meselede kendini be*(ı ediyor.
• • •
Peki bu düşüncenin ış/ğında Avrupa
Biriiği üyeliğini nasıl yorumlamak gere-
kir? Bu birliğe üye olmak kimin işine
Bütün Türklerin Çıkan Ortak Değil mi?
geliyor, kimin gelmiyor? Biliyoruz ki,
ülkemizin burjuvazisinin, yani işadam-
lannın ve iş kadınlannın büyük çoğun-
luğu Avrupa Birliği'ne üye olmak isti-
yor. Onların çıkarlannın AB üyeliğiyle
örtüştüğü için böyle davrandıklarını
söyleyebiliriz. Başka türlüsü düşünüle-
mez bile.
Toplumumuzun orta sınıflan da AB
üyeliğini destekliyor. Türkiye'de de-
mokrasinin gelişeceği ve ekonominin
düzeleceği beklentileri orta sınıflann
böyle davranmasının asıl nedeni. Bu-
nu da anlayabiliriz.
Üçüncü olarak geniş halk yığınlanna
baktığımız zaman, bu kesimlerin de
önemli bir kısmı AB'den yana. Halkın
AB üyeliğini desteklemesinin nedenle-
rini sorduğumuzda çoğunlukla şöyle
bir karşılık alıyoruz: İş ve aş gelecek,
daha rahat yaşayacağız. Sonuç olarak
halk kesimleri de kendi çıkarlan açısın-
dan AB üyeliğine destek veriyorlar.
Buradaki beklentilerde mi bir yanlış-
lık var, yoksa gerçekten AB üyeliği
noktasında bir "milli çıkar" mı söz ko-
nusu? Toplumun değişik kesimlerinin
çıkarlan AB paydasında birleşiyor mu?
Örneğin, Türkiye'nin AB üyeliğine
doğru yol almasıyla birlikte yabancı
yatınmlann gelmesi, bazı büyük firma-
lann yatınm/annı Türkiye'ye kaydırması
gibi gelişmeter oluyor. Bu tür gelişme-
ler iş sahaJannın açılmasına, adam ba-
şına yıllık gelirin yükselmesine neden
oluyor.
Bunun ne kadan çalışanlann cebine
giriyor, ne kadan zenginlere gidiyor,
sorusu ancak böyle bir gelişme olduk-
tan sonra anlam kazanıyor. Üretimi ge-
lişmeyen yoksul ülkelerin zenginleri de
bu ölçüde cılız ve kınlgan oluyorlar.
•••
Tabii, bir ülke gelişmeye zenginleş-
meye başladığı zaman bu zenginliğin
nasıl paylaşılacağı tartışması daha
anlamlı hale gelecektir. Bugün bir an-
lamı yok mu, tabii ki var. Türkiye'nin
otoriter ve baskıcı bir yönetim tarzına
sahip olmasının arkasmda da bu ada-
letsizlik önemli bir rol oynuyor.
Gelelim AB meselesine; AB isteği-
nin ankasında asıl olarak zenginleşme
ve demokrasi beklentisi yatıyor. Bu
süreç içindo Türkiye'nin ekonomik
açından gelişeceği ve demokrasinin
daha kalıcı hale geleceği düşünülü-
yor.
Demokra aslında zenginliğin pay-
laşılmasınd; It sınıflann seslerini du-
yurmaları ı ndan önemli. Demok-
rasi demel îünce ve örgütlenme
özgürlüğt »ek, toplusözleşme
hakkı derr ılışan sınıflar, ancak
demokrati' 1am içinde rahatça
sendikalar laklannı arayabilir-
ler. Ancak tik bir rejimde top-
lusözleşm •den söz edilebilir.
Böyle r man; AB üyeliği,
toplumun değişik kesim ve tabakala-
nnın orta noktada birleştiği bir konu
haline gelmiş durumda. İş dünyası,
orta sınıflar ve çalışanlar hepsi başka
nedenlerle AB üyeliğini istiyoriar. Iste-
meyenlerın de kendilerine göre ne-
denleri olduğu bir gerçek. Onlar da
statükonun bozulacağı, kurulu düze-
nin yerinden oynayacağı endişesiyle
karşı çıkıyorlar.
Tabii, bu süreç içinde AB içinden
gelen olumsuz sinyallerin de kendi
içinde bir mantığı ve nedeni olduğunu
kabul etmelıyiz. Türkiye gibi insan ba-
şına yıllık geliri AB ortalamasına göre
çok düşük olan 70 milyonluk bir ülke,
AB ülkelerinın ıçinde bazı çevrelerin
korku duymalanna neden oluyor. Son
gerginlikler biraz da bu korkuların
yansıması.
Sonuç olarak, Türkiye'nin Batı'ya
doğru yolculuğu inişli çıkışlı bir yol-
culuk olarak devam edecektir. Tür-
kiye'nin "çağdaş uygarlık düzeyi"ne
ulaşma yolculuğu uzun bir yolculuk-
tur.