18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 2005 CUV HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN Malum Konferans Ve Bazı Gerçekler "Londra yakınlanndaki Churt'te bulunan sayfiye evinin geniş bahçesinde Lloyd George ile Lord Curzon ağır ağıryürüyerek, konuşuyoriardt... Lord Curzon kalın bastonuna yaslanarak durdu. - Bunun üzerine Washıngton elçiliğimize talimat vererek, Amerikan Hükümeti'nin elinde, Türklerin Ermeni kıyımı yaptığına dair belge olup olmadığını öğrenmesini istedim. Amerikalılar ellerindeki dosya- lan incelememize açtıiar. - Güzel. - Ama Büyükelçi'den gelen cevap beni hayal kı- nklığına uğrattı. Dosyalarda, Türkler aleyhine kanıt olarak kullanılabilecek hiçbir belge olmadtğınt bildi- riyor. - Şu halde Malta'da bulunan hiçbir Türk'üyargıla- mamız mümkün değil. - Evet. Başsavcılık da bu kanıda. - öyle ise tümünü serbest bırakmak gerekecek. - Hukuk açısından evet. Ama prestijimiz bakımın- dan bunun doğru olmayacağını düşünüyorum. Lloyd George bir şey söylemeden yürümeye baş- ladı. Lord Curzon haklıydı. Bir çıkış yolu bulmak zo- rundaydılar. Birden dunıp Lord Curzon'u bekledi: - Kanıt bulamadığımızı açıklamadan, bu olayı dünya kamuoyuna şöyle takdim edemez miyiz: An- kara Ingiliz esirlerini serbest btrakmadı, bizde haklı olarak geri kalan Türkleri serbest bırakmayı ertele- dik. Ne dersiniz? Kuşkuyla baktı, Curzon memnunlukla Başbakan 'ı destekledi: - 0 zaman olay, hukuki olmaktan çıkar, siyasi nite- lik kazanır. Lloyd George'un yüzü gevşedi: - Böylelikle biz de oyunu, kendi alanımızda kendi kurallanmtzla oynanz...." Yukandaki satırlar, Turgırt Özakman'ın 70. baskısı yapılan "Şu Çılgın Türkler" adlı belgesel romanının 93. sayfasından alınmıştır. Romanın özelliği, tarihi kişilere atfedilen konuşma- ların belgelerinin verilmesidir. Nitekim bu bölümün dayanağı da, Bilal Şimşir'in Malta Sürgünleri (Anka- ra Bilgi Y. 1985) adlı yapıtıdır. * • • Turgut özakman yapıtında, bilinen gerçekleri, tari- hine yabancılaşmış bir topluma, olan/an, ustalığına yakışır bir kurguyla dramatize eöerek anlatıyor. Gerçekten de Misak-ı Milli'yi Ahd-i Milli adıyla ka- bul eden son Osmanlı Meclisi Mebusan/'nı 1920'de dağıtan Ingiliz işgal kuvvetleri, bir kısım Türkleri de Malta'ya sürgün etmişti. Bunların 51 'i de, Ermeni soykınmının sorumluları olarak yargılanacaklardı. Ingilizlerin elinde, Arnold Toynbee'ye yazdırdıkla- n, daha sonra Ermeni savlannın başlıca dayanağını oiuşturan, ne var ki, yazarının da sonradan bir pro- paganda malzemesi olmanın ötesinde bir önem ta- şımadığını söylediği, "Mavi Kitap" vardı. Aynca bu- tün Amerikan belgeleri kendilerınin incelemesine açılmıştı. Tabii Ingiliz işga) kuvvetleri bütün Osmanlı arşivini istedikleri gibi kullanmak olanağına da sahip- tiler. Ama Ingilizler, bu belgelerin hiçbirinde Türkleri suçlayacak bir kanıt bulamadıkları için davayı aça- madılar. Konuya aşina olanlann tümünün bildiği bu gerçek emekli Büyükelçi, Istanbul Milletvekili, Şükrü Elek- dağ'ın Nisan 20O5'te Cumhuriyet'te çıkar dizi yazı- sında da yer almıştı. Bu durumda akla şu soru geliyor: "O zaman, ola- yın sıcaklığı geçmeden, bütün belgeler ellerinde olanlarbu davayı neden açmadılar?" 0 zamandan bu yana hangi yeni belge çıktı ortaya ki, şimdi "Ermeni soykınmı" ısıtılıp ısıtılıp ortaya ko- nuyor? Sakın bana "Malum Belge" demeyin! Ayıp olur. * * • Malum Ermeni konferansı ile ilgili olarak, Zafer Toprak, Ertuğrul Özkök'e, - Yılbaşında, bir parti vermiştim. Halil Berktay ve Murat Belge de oradaydı. Konferans fikri orada doğdu, demiş. Melih Aşık, 27 Eylül tarihli "Açık Pencere"sinde şöyle diyor " ... Zafer Toprak'ı yanıltmışlar. Bu konferansın daha öncesi var. Bu konferansın ilki, 2000 yılında Michigan Üniver- sitesi'nde Prof. Ronald Grigor Sunny taraftndan düzenleniyor... Konu: 'Armenians and the End the Ottoman Empire'. Yani Osmanlı Imparatorluğu'nun Sonunda Ermeniler. Düzenleme komitesinde bir de Türkismi var Mine Göçek... Mine Göçek Hanım ilk iki konferansta olduğu gibi son konferansta da da- nışma heyetinde yer alıyor. 2000 yılındaki ilk konferansa Türkiye'den Halil Berktay, Selim Deringil, Çağlar Keyder, Alman- ya'dan Taner Akçam, ABD ünjyersitelerinden, Mine Göçek, Engin Akarlı, Hakan Özoğlu katılıyor." ...Bu konferansla ilgili internette iki yazı hemen gö- ze çarpıyor. Daphne Abeel ve Vincent Lima'nın ya- zılan... Bu yazılan Google'a yukarıdaki iki ismi yazarak bulabilirsiniz. Yazılann başlıklan şöyle: "Türk akademisyenler, soykınmı kabul etti" ve "Sessizlik duvannda birbaşka çatlak"... Konunun uzmanlarından, emekli Büyükelçi ve şimdi Asam Başkanı Yazar Gündüz Aktan. yine aynı gün Radikal'deki köşesinde yayımladığı "Bir Bilse- ler" baştıkJı yazısında, Bilgi Üiversrtesi'ndeki toplantı- nın aynı serinin beşincisi olduğunu belirtiyordu. Demokrasiye ve herkesin söz hakkına saygılıyız. Türk halkının gerçekleri bilme hakkına da... asirmenC« cumhuriyet.com.tr Merhum emekli Albay Ahmet Cevat Baydar'ın eşi. Oya Baydar'ın annesi, Aydın Engin'in kayınvalidesi, Ekim Engin in anneannesi BEHİCE BAYDAR aramızdan aynldı. Cenazesi 30 Eylül 2005 günü (bugün) Yıldız Hamidiye Camii'nde (Beşiktaş Barbaros Bulvan Yıldtz Sarayı ' Gırişi) öğle namazuıın ardından kaldınlacak ve Zincirlikuyu Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. 8 kez görevden alındıktan sonra mahkeme karanyla görevine dönen Fevzi Budak bir davayı daha kazand; 'Vargıdan Çelik'e 'dur'• 8 kez görevden alındıktan sonra yargı karanyla koltuğuna oturan, ancak bu kez de Kütahya İl Milli Eğirim Müdürlüğü"ne atanan Fevzi Budak hakkında bir yargı karan daha çıktı. Tazminat davasım bile kaybetmesine rağmen Budak'ın görev yerini değiştirmeyi sürdüren Bakan Çelik'in son atama karan da yargı tarafından haksız bulundu. FIRATKOZOK ANKARA - Mıllı Eğıtım Bakanj Hüseyin Çelik tarafından bugüne ka- dar 8 kez görevinden alınan Erzu- rum îl Milli Eğitım Müdürü Fevzi Budak. yargı tarafından 9. kez hak- lı bulundu. Erzurum 2. Idare Mahke- mesi, Budak'nı Kütahya'ya atanma- sı karanna *dur" dedi. MEB 'debürokrotlarakonuşmayosağı Hüseyin Çelik ANKARA (CumhuriyetBürosu) -Mil- li Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve bakan- lık basın müşaviri Kenan Şahin. bakan- Iık bürokratlanna "konuşma yasağı'' ge- tirdi. Bürokratlar gazetecılerle Şahın ve Çelik'in "izin vermea" koşuluyîa konu- şabiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı, bakaniık hak- kındaki haberlen "denetim arana alnıak için" yeni bir uygulama başlattı. Kamu- oyunu yakından ilgilendiren haberlen kendisinin "seçtiğT gazete ve televiz- yoniara açıklamak isteyen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bazı genel müdıir- lere konuşma yasağı getırdi. Çelik'in ken- disinden önce basma açıklama yapan bir genel müdürü "azariamasının" ardından MEB Basın Müşaviri Kenan Şahin de, bü- rokratlan "kendisinden habersiz" demeç vermemeleri konusunda uyardı. Yeni uygulama çerçevesınde bir bü- rokratla görüşmek isteyen gazeteciye ''ön- ce Basm Müşaviri'nden izin alması ge- rektiğj" söylenıyor. Basın Müşavin Ke- nan Şahin'in "ohır" vermesi durumun- da bürokratlargazetecilerie konuşabiliyor. F Erzurum 11 Milli Eğitim Müdürlü- ğü görevini yürüten Fevzi Budak, AKP'nin iktidara gelmesinden sonra 2003 yılının başında görevinden alı- narak Bakaniık Merkez Teşkilatı Per- sonel Genel Müdürlüğü'nde görev- lendirildi. Mahkeme karanyla görevi- ne geri dönen Budak'ın yeri 8 kez de- giştirildı. Bakanlığın kendısine ihşkin yaptığı her yeni işlem hakkında açtı- ğı davalar sonucunda Budak hakkın- da yürütmeyi durdurma ve ıptal karar- lanyla birlikte toplam 18 yargı karan çıktı. Hakkındakı 8. yürütmeyi durdur- ma karannın ardından Şubat 2005'te koltuğuna oturan Budak, bu görevini 5 EylüTe kadar sürdürdü. Son 2 yıl içinde yaşadığı yer deği- şikhlden nedeniyle Bakaniık yetldli- leri hakkında suç duyunısunda bulu- nan ve 30 milyar liralık tazminat da- vası açan Budak, Milli Eğitim Baka- nı Çelik'ten 5 milyar lira manevi taz- minat kazandı. Ancak bu bile Çelik'i inadından döndüremedi. Budak'ınkol- tuğunu bir kez daha elinden alan Çe- lik, onu bu kez de Kütahya'ya atadı. Bu karan da yargıyataşıyanBudakhak- kında Erzurum 2. Idare Mahkemesi, bir kez daha yürütmeyi durdurdu. Fevzi Budak 'ın avukatı AJİ Altay, 18 yargı karanna karşın Bakanlığın kararlan "ısraria" uygulamadığuıı söyledi. Yargı kararlannı uygulama- manın suç teşkil ettiğıne ışaret eden Altay, "Bu kadar yoğun atamalara, mahkeme kararlam İa geri dönme- lere karşın yargı kararlannı aynı yo- ğunlukta uygulamama suçuna Uiş- kin ben bir tek şey düşünüyorum. Muhtemelen bu suçu işleyenler için yakmda bir af çıkacak" dedi. AİLİMEÇHUL KORKUSU Şahin aüesi can güvenliği istiyor TUNCELt (Cumhuriyet) - Alman- ya'da işçi olarak çalışan ve yaz tatılini geçirmek için geldiği Tunceli'de 25 Temmuz günü faili meçhul bir cınaye- tekurban giden HasanŞahin'in ağabe- yi AJi HıdırŞahin evlerinin çewesinde garip olaylar olduğunu söyledi. Her gün ölüm korkusuyla yaşadığım anla- tan Şahin, güvenliğlnin sağlanması için emniyete başvurdu. Hasan Şahin, Tunceli'nin merkeze bağlı Aktuluk köyünün Meytan mez- rasında25 Temmuzgünü saat 05.00 sı- ralannda evinin bahçesindeöldürüldü. Şahin'in ağabeyi Ali Hıdır Şahin, kar- deşi öldürülmeden 10 gün önce evle- rinin yakınında bahçenin çevresinin ateşe verildiğini anlattı. Cinayetin ışlen- diği gün de yine yangın çıktığını belir- ten Şahin, "Jandarmaya, pohse haber vermemize rağmen hiçbir yanüm gei- medL Tuncdi Beledi>«a'nin rtfarveara- cı getenekyjngmj söndürdü" dedi. Kısa süre önce de evin yakınlannda bazı kişilerin havaya ateş açtığını ifa- de eden Şahin, şöyle konuştu: "Ancak şu ana kadar kimse biamJc ilgilenme- di Yine bir cinayet oiacak korkusu var. £\in etrafinda süahlar sıkıhyor. Nalilik. jandarma, polis \e sav cılığa can güven- Kğimizin sağianması için başvurulan- mız oldu ama hiçbir önlem alınmadı." ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN ARGIYA ARAÇ DOPİNGİ Bakanlıktan teselli ikramiyesi • Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa taslağında, sadece yüksek yargı organlannın başkanlan ve savcılanna makam arabası verileceğini Öngören yasa hükmü genişletildi. AYŞESAYLN Vekilin 02lu veldl danısmanı AKP'li Yılmazer'in oğlunun TBMM kararlanna aykın olarak Anavatan Partisi GenelBaşkanYardımcısı Abuşoğlu'na danışmanolarakgörevlendirildiği ortayaçıktı AMCARA(CumhurK^tBürosu)-AKP Kırık- kale Milletvekili Murat Yılmazer'in oğlu Mus- tafa Yıhnazer'in, TBMM kararlanna aykın ola- rak Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ga- ziantep Miller\ekili Ömer Abuşoğhı"nun danış- manı olduğu belirlendi. Olay, Mustafa Yıhnazer adjyla TBMM Genel Sekreterliği'ne gönderilen sahte dilekçeyle ortaya çıktı. TBMM Milletvekili Danışmaru Çalıştınlma- sı Hakkmda Hizmet Sözleşmesi Esaslan'na gö- re milletvekillerine damşman olabihnek için ara- nan koşullar arasında "Her ne surette ohırsa ol- sun gelir getirki bir faaliyette buhınmaması, her- hangi bir miBet\çkilinin üçüncü derece}« kadar kan ve sıhri hısrnıı ohnaması" da yer alıyor. Ancak AKP Kmkkale Milletvekili Murat Yıl- mazer'in oğlu Mustafa Yılmazer'in Anavatan Par- tisi Genel Başkan Yardımcısı Gaziantep Millet- vekili Ömer Abuşoğlu'na danışman olarak gö- revlendirildiği belirlendi. Bu durum, Mustafa Yıhnazer adıyla TBMM Genel Sekreterliği'ne gönderilen sahte ımzalı bir dilekçeyle ortaya çıktı. Sahte dilekçede şöyle dendi: "Şikâyet haünde gereic siyaseten gerekse hu- kuken sıkıntı\a gireceğim için vicdanen bundan rahatsız oidum. Aynı zamanda Gaziantep Mü- lerveküi Ömer Abuşoğlu'nun damadı Yadigar Erdem de babamın danışmam gözüküp tiearet- k uğraşmaktadır. Amacımc danışmanak ma- aşnun boşagitmesini engeUemekti. Bu nedenJehu- kiıken mümkün oJmayan bu görevin iptaM ile şa- vet bu süre zarfindaki meblağı geri ödemem ge- rekiyorsa yasal faia ile ödeme emri çıkarüması- nı taJep edKonım." Vılmazer doğruladı TBMM Genel Sekreterliği'nce bilgisine baş- vTinılan Mustafa Yıbnazer'in, böyle bir dilekçe göndermediğini söylediği öğrenildi. AKP Kınk- kale Milletvekili Murat Yıhnazer, oğlunun Abu- şoğlu'nun danışmanı olduğunu doğrularken, di- lekçenin sahte olduğunu söyledi. AJVKARA - Geçen yasama yılında TBxMM'den geçen "torba yasa" içinde yargı mensuplannın öziük haklannda iyi- leştirme öngören hükümlen "budayan" AKP hükümeti, "teseüi ikramij-esi" nitelı- ğinde yeni bir düzenlemeye hazırlanıyor. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ya- sa tasansı taslağı ile yüksek yargıda "ma- kam aracı" tahsisinin kapsamı genişletildi. Düzenlemeye gerekçe olarak da "bagımsız yarguun kuvv etkr a>nhgı ilkesine uygun çahşma koşuOannın sağiarunasT gösteril- di. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanıp ilgili bakaniık ve kurumlann görüşüne açı- lan yasa tasansı taslağı, Taşıt Yasası'na göre sadece yüksek mahkemelerin başkan- lan ve başsavcılanna makam otosu tahsisi öngören hükmün kapsamını genişletiyor. Taslak aynen yasalaşu^a, Anayasa Mahke- mesi, Yargıtay, Sayıştay başkanlan, Yargı- tay Cumhuriyet Başsa\cısı"nın yanj sıra Anayasa Mahkemesi Başkanvekili, üyele- ri, Uyoışmazlık Mahkemesi Başkanı, Yar- gıtay binncı başkanvekilleri, Danıştay baş- kanvekilleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsav- cı Vekili, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay genel sekreterleri, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay daire başkanlanna da makam ara- cı tahsis edilecek. Taslağa göre 5 yıl süreli olmak üzere Anayasa Mahkemesi Başkan- vekili ve üyeleri, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı için 14, Yargıtay birinci baş- kanvekilleri, cumhuriyet başsavcı vekili, Yargıtay Genel Sekreteri ve daire başka- lanlan için 36, Danıştay başkanvekilleri, genel sekreteri ve daire başkanlan için 15 ve Sayıştay Genel Sekreteri ile daire baş- kanlan için 9 olmak üzere toplam 74 ma- kam aracı tahsisi öngörüldü. Yasa taslağın- da düzenlemeye gerekçe olarak "Anayasa- nuı 9. maddesi uyarmca Türk MiOeti aduıa bağunsız mahkemelerce kullanılan yarçı yetkisine. anavasanın başlangıç böiümünde yer alan ku\Teder avnhğının esaslanna uy- gun olarak çahşma koşullarının iyikştiriJ- mesini sağlamak" göstenldi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Bu soruyu kendime sorduğum za- man cevabım çok net: Hayır değil. Toplumun çok küçük bir kesimi gelirin çoğunluğunu elinde tutuyor, bu ne- denle bu iki kesimin çıkarlannın ortak olması mümkün değil. Türkiye, gelir makasmın en fazla açıldığı, gelir ada- letsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler- den birisi. Bu nedenle bir çıkar çatış- ması olduğu kesin. Bu durumun aynen devam etmesini isteyenler, yani statükoyu savunanlar, içeriden ve dışarıdan gelen durumu değiştirmeye yönelik bir değişiklik is- teğine karşı da haklı olarak direniyor- lar. Bu bir çıkar çatışması diye de açık- lanabilir. Kurulu düzenin bu şekilde devam etmesini isteyenlere muhafazakâr de- menin doğru bir tanım olduğu inancın- dayım. Bu muhafazakâriık, birçok te- mel meselede kendini be*(ı ediyor. • • • Peki bu düşüncenin ış/ğında Avrupa Biriiği üyeliğini nasıl yorumlamak gere- kir? Bu birliğe üye olmak kimin işine Bütün Türklerin Çıkan Ortak Değil mi? geliyor, kimin gelmiyor? Biliyoruz ki, ülkemizin burjuvazisinin, yani işadam- lannın ve iş kadınlannın büyük çoğun- luğu Avrupa Birliği'ne üye olmak isti- yor. Onların çıkarlannın AB üyeliğiyle örtüştüğü için böyle davrandıklarını söyleyebiliriz. Başka türlüsü düşünüle- mez bile. Toplumumuzun orta sınıflan da AB üyeliğini destekliyor. Türkiye'de de- mokrasinin gelişeceği ve ekonominin düzeleceği beklentileri orta sınıflann böyle davranmasının asıl nedeni. Bu- nu da anlayabiliriz. Üçüncü olarak geniş halk yığınlanna baktığımız zaman, bu kesimlerin de önemli bir kısmı AB'den yana. Halkın AB üyeliğini desteklemesinin nedenle- rini sorduğumuzda çoğunlukla şöyle bir karşılık alıyoruz: İş ve aş gelecek, daha rahat yaşayacağız. Sonuç olarak halk kesimleri de kendi çıkarlan açısın- dan AB üyeliğine destek veriyorlar. Buradaki beklentilerde mi bir yanlış- lık var, yoksa gerçekten AB üyeliği noktasında bir "milli çıkar" mı söz ko- nusu? Toplumun değişik kesimlerinin çıkarlan AB paydasında birleşiyor mu? Örneğin, Türkiye'nin AB üyeliğine doğru yol almasıyla birlikte yabancı yatınmlann gelmesi, bazı büyük firma- lann yatınm/annı Türkiye'ye kaydırması gibi gelişmeter oluyor. Bu tür gelişme- ler iş sahaJannın açılmasına, adam ba- şına yıllık gelirin yükselmesine neden oluyor. Bunun ne kadan çalışanlann cebine giriyor, ne kadan zenginlere gidiyor, sorusu ancak böyle bir gelişme olduk- tan sonra anlam kazanıyor. Üretimi ge- lişmeyen yoksul ülkelerin zenginleri de bu ölçüde cılız ve kınlgan oluyorlar. ••• Tabii, bir ülke gelişmeye zenginleş- meye başladığı zaman bu zenginliğin nasıl paylaşılacağı tartışması daha anlamlı hale gelecektir. Bugün bir an- lamı yok mu, tabii ki var. Türkiye'nin otoriter ve baskıcı bir yönetim tarzına sahip olmasının arkasmda da bu ada- letsizlik önemli bir rol oynuyor. Gelelim AB meselesine; AB isteği- nin ankasında asıl olarak zenginleşme ve demokrasi beklentisi yatıyor. Bu süreç içindo Türkiye'nin ekonomik açından gelişeceği ve demokrasinin daha kalıcı hale geleceği düşünülü- yor. Demokra aslında zenginliğin pay- laşılmasınd; It sınıflann seslerini du- yurmaları ı ndan önemli. Demok- rasi demel îünce ve örgütlenme özgürlüğt »ek, toplusözleşme hakkı derr ılışan sınıflar, ancak demokrati' 1am içinde rahatça sendikalar laklannı arayabilir- ler. Ancak tik bir rejimde top- lusözleşm •den söz edilebilir. Böyle r man; AB üyeliği, toplumun değişik kesim ve tabakala- nnın orta noktada birleştiği bir konu haline gelmiş durumda. İş dünyası, orta sınıflar ve çalışanlar hepsi başka nedenlerle AB üyeliğini istiyoriar. Iste- meyenlerın de kendilerine göre ne- denleri olduğu bir gerçek. Onlar da statükonun bozulacağı, kurulu düze- nin yerinden oynayacağı endişesiyle karşı çıkıyorlar. Tabii, bu süreç içinde AB içinden gelen olumsuz sinyallerin de kendi içinde bir mantığı ve nedeni olduğunu kabul etmelıyiz. Türkiye gibi insan ba- şına yıllık geliri AB ortalamasına göre çok düşük olan 70 milyonluk bir ülke, AB ülkelerinın ıçinde bazı çevrelerin korku duymalanna neden oluyor. Son gerginlikler biraz da bu korkuların yansıması. Sonuç olarak, Türkiye'nin Batı'ya doğru yolculuğu inişli çıkışlı bir yol- culuk olarak devam edecektir. Tür- kiye'nin "çağdaş uygarlık düzeyi"ne ulaşma yolculuğu uzun bir yolculuk- tur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle