18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SftYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2005 CUMA SAGLIK Hastanede 'kaçak'varCerrahpaşada tedavigören birhasta, eksikolduğusöylenen ameliyatmalzemesinipiyasadanaldı. Malzemelerden birinin hastane deposundan çıktığı saptandı. Olayla ilgili soruşturma açılması istendi BIRBAKIMA ŞirEKÖKTÜRK Gerrahpaşa Tıp Fakültesı'nde yak- laşJc 1 yıldır ihale açümamasınede- niyle hastalar maLzemeleri serbest ec2anelerden ya da medikal firma- lardan kendnleri alıyorlar. Ancak IVfetımet Şerefoğhı adlı hastanın ba- şırıa. gelen, büyük bir hırsızlık ola- yıruı ipuçlaranı veriyor. Ajnelıyat için bir medikal firma temsılcısinden malzeme alan göz hastası Mehrnet Şerefo|lu'nun al- dığı malzemelerden birinin hastane deposundan pıktığı belirlendi. Duru- mu fark eden. hastane yetkilileri so- ruşturma başlatılması için savcılığa başv-urdu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde, iha- le yapılmaması nedenıyle yaklaşık 6 aydır cerraba semsleri başta olmak ûzere, birçok serviste malzeme ek- sikliği yaşanıyor. "Yamakemeniala- eaksın ya da seni ameliyat edeme- yiz" denildiği için hastalar malze- meleri serbest eczaneden ya da me- dikal firmalardan ücretini ödeyerek alıyorlar. 'MALZEMELER SATILIYOR' Birkaç aydır ışleyen bu sistemin mağdurlanndan göz hastası Meh- met Şerefoğlu, yine hastane ecza- nesinde malzeme olmadığı için ba- zı malzemelen serbest eczaneden, bazılannj ise birmedikal şirket tem- siJcisinden aldı. Malzemelen hastane görevlile- rine teslim ettiğinde, görevliler ameliyat sonrası gözün dikilmesi için kullanılan ipliğin hastane de- posunun etiketini taşıdığını fark ettiler. Hastane yetkilileri bu mal- zemeyi alarak soruşrurma başla- tılması için savcıhğa başvurdular. Mehmet Şerefoğlu'nun kardeşi Cemfl Şerefoğlu, malzemeyi Gülyu- va Medkal isımli bir şirketin temsil- cisinden aldığını belirterek hastane yetküiJerinin malzemeyi hemen ken- dilerinden aldığını anlattı. Hastane yetkilileri ise olayla ilgili soruşrur- ma başlatılması için savcıhğa başvur- duklannı ifade ettiler. Bir hastane görevlisi ise bu tür olaylarla daha önce de karşılaştıkla- nnı belirterek "Ben böyle 3 olaya rastladım. Bizim ameliyat için nazır- ladığımız steril seüerin hastalara bir serbest eczanetaranndan saülmış ol- duğunu gördüm. Bu olayda da ecza- ne önce beni tehdit etti. Sonra özür- ler başladL Bu malzemeler. herhan- gi bir hastane göre\1isi tarafindan öncebirmedikakheya da serbest ec- zaneye saülryor. sonra bu şirketierin hastaya satması sağlanryor" dedi. Hastanede uzun süredir malzeme eksiklıği yaşadıklannı da dile geti- ren yetkili, "Biz hastalara ameüyat ÖDcesi HTV testi yapanz. Ancak, ge- çen a\ HTV* testi yapüması için gerek- &malzemeoianHI\ kitiyoktu. 15gün hastalar HIV testi yapılmadan ame- liyat edüdj" diye konuştu. İHALE ACILMIYOR SES Cerrahpaşa TıpFakûltesi Tem- silcısi Aydm Erol ise malzeme eksik- lıği olduğunu doğrulayarak şu bilgi- len verdi: "Önceden, herhangi bir malzeme biter bitmez ihak açıhr ve alınırdj. Ancak, şimdi yönetim deği- şiküği ve Istanbul Ürûversitesi çapın- da ortak bir ihale komisyonu kurul- ması nedeniyle tophı birihak açılma- sı için beklenryor." Eski îstanbul Ürûversitesi Rektö- rü ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesı Cer- rahi Tıp Binmleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. KemalAlemdaroğluda has- tanede "bu ve benzeri" ıddialar ol- duğunu doğrulayarak "Şu anda has- tane vönetimindekiDekan VekfliProf. Dr. lifan Papila, bütün yasalan, yö- netmefikleıi gelenekleri hiçe saya- rak hastaneyi çıkmaza sokuyor. Has- taneye 1 yılcbr hiçbir şey ahnmadığı söytenrvor" dedi. Vekâîetle yöneti- len dekanlıkta Dekan Vekilı Prof. Dr. Irfan Papila'nın yerine vekâlet eden Prof. Dr. Halil Yanardağ ise 23 Ağustos Salı günü 3 trilyon lıralık (3 milyon YTL) ihale açıldığını ve has- tanede malzeme eksiği kalmadığım savundu. Yanardağ, hastane malının bir medikal firma aracılığı ıle satıl- ması konusunda ise gereğinin yapı- lacağını, adli makamlara başvuru- lacağını söyledi. A K C I G E R I ALINMIŞ HASTAYA BY-PASS Türk doktordan kalp ceırahisinde uluslararasıbaşan • Akciğerlerinden biri alınmış ve 3 daman tıkalı olan hastaya başanlı bir by-pass ameliyatı yapıldı. Hasta, ameliyatın ardından yaşayan Türkiye'de tek, dünyada onuncu vaka. İstanbul Haber Servisi - Türkıye kalp cer- rahisi alarunda yeni bir başanya imza attı. Akciğerlerinden bin alınmış ve 3 daman tıkalı olan bir hasta by-pass ameliyatı ge- çirdi ve 1.5 yıldır yaşıyor Isminin açıklan- masını istemeyen hasta bu ameliyatın ar- dmdan yaşayan, literafürde kayıtlı, Türki- ye'de tek, dünyada 10. vaka. Ameliyatı ya- pan Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hay- darpaşa Eğitim Hastanesi öğretim görev- lisi Doç. Dr. Metih Us'un. konu ile ilgili ma- kalesi, başanlann uluslararası alanda ka- bul edildiğıni gösteren Avrupa Kalp Damar Cerrahı dergisi (Journal Of Thorasic and Cardi- ovasculer Surgery) ha- kem kurulu tarafından kabul edildi. Ameliyatı Özel Medi- cana Hastanesi'nde ger- çekleştıren Doç. Dr. Me- lih Us, Cumhuriyet'in so- rulannı yanıtladı. Ameiiyatı bu- akciğeri alınan ve 3 ana daman tı- kalı olan bir hastaya yap- üklannı belirten Us, ame- liyatla ilgili şubilgileri verdi: "Kalbi dur- dıırmadan by- pass vapmak mümkün, an- cak özellikle kalbin arka tarafindaki damar- larda okanma dduğu zaman kalbi durdur- mak gerekh,or. Kalpte 3 ana damar vanhr ve bu hastada 3 ü de ükalıydı. Kalbi durdur- duğunuz anda akciğeri de durduruyorsunuz ve bu sıvnun bypass'tan sonra anlması için akciğerin kapaatesinin iyi ounası gerekhor. £>aha önce geçirmiş olduğu bir hastalık ne- deniyle. sağ veys sol akciğeri atanan hastalar- d a ise >itksek rtkli olduğu için bu ameüyat- lar sık yapıtanmr." Hastanın 74 vaşında olduğunu ifade eden Us, hastanın aneliyannı \-aptiktan sonra 8. günde taburcu ettilderini söyledi. Söz konu- su hastanın 1.5 yıldır yaşadığrm açıklayan Us, genellikle feburcu olduktan sonra prob- leın yaşanmadjanı vurguladı. Hacettepe Ünrversitesi Kadın Hastahkian ve Doğum Anabuun Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Yarah hamikler için vapüabilecek en ryi sporun 30 dakika yüzme, egzersiz ve hafif yûrüyûş olduğunu vurguladL Hamileierin >Dğun egzersiz yapması nedenhİe düşük geli$ebileceği yönünde henüz bir kanıt bulunmadığuun aJOnı çizen Yarah, geieneksei görüşün çok ağır egzersiz yapılmaması yönünde olduğunu söyledi YazayUmnda hamüelikzor İstanbul Haber Servisi - Türkıye'de yaklaşık yüzde 5-10 olan erken doğum oranı yaz aylannda artıyor. Aşm sıcak nedeniyle gelişen sıvı ve mineral kaybı, hamileleri erken doğum ve düşük tehdidi ile karşı karşıya bırakıyor. Artan enfeksiyonlar ise hem bebeğin hem de anne adayının sağhğını tehdit ediyor. Türk Jinekoloji Obsterrik Derneğı Başkanı Prof. Dr. Bülent Tn^ş, sıvı ve mineral kaybınrn hamilelerde rahim kasıhnalanna yol açtığını belirterek bu riski ortadan kaldırmak için hamilelerin günde en az 5 litre sı\ı alması gerektığiru vurguladı. Prof. Dr. Bülent Tıraş, "Erken doğum ağnlan başladığı zaman ilk yapılan müdahale srvı tedavisL Sıvı tedavisinin ardından, erken doğumlarm yüzde 50'si önlenebilhor. Ancak srvı tedavisi etkiB olnıayınca diğer tedavfler uygulanıyor" dedi. Hamileleri düşük ve erken doğum riski ile karşı karşıya bırakan bir başka etkenin besinlerle geçen bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlar olduğunu belirten Bülent Tıraş, özellikle besin zehirlenmelerinin sonucu olan ishallerin rahim kasılmalarına yol açarak düşük riski yarattığını söyledi. Tu^aş, hamilelerin, ilk 3 ayda ilaç vermek bebeğe zararlı olabileceği için özellikle havuzlardan geçen enfeksiyonlardan kaçınması gerektiğini vurguladı. Hamılelere 11.00 ile 15.00 saatleri arasında mümkün olduğunca güneşten kaçınmalannı öneren Tıraş, gûneş kremrndeki kimyasal maddelere dikkat çekerek bunlann da kana geçerek bebeğe zarar verebileceğinı belirtti. Doç. DV. Melih Us. Uzmanlarkullanılan aşılanngüvenilirolduğunubelirtiyorarnaeldiyor Kendiaşımızı üretmeliyt 4 Aileler ralıat olsun, aşılar güvenilir' ZEYNEPŞAHtV ANKARA - Türkiye'nin aşıda dışa bağımlı konumda bulundu- ğuna dikkat çeken tıp çevreleri, kendi aşısını üretir ülke durumu- na gelmenin önemine dikkat çek- ti. Hacettepe Üniversitesi Hasta- nesi Çocuk Hastalıklan Anabi- lim Dah Başkanı Prof. Dr. Gül- sevKale, ideal olanın Türkiye'nin kendi aşısını üretmesi olduğunu belirtirken Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ab'Rıza Üçer, "11u- sal Aşı Stratejisi" oluşturulması gerektığiru söyledi. Türk Tabip- leri Birliği Genel Sekreteri Dr. Orhan Odabaşı ise aşının "srra- tejöibir ürün" olduğuna dikkat çe- kerek "Türkryemurlaka kendiası- sını kendi üretmeli"* dedi. Prof. Dr. Kale. Türkıye'de kul- lanılan aşılann güvenilir olduğu- nu ve spekülatif tartışmalara yer olmadığını kaydetti. Kullanılan aşılann güvenilirliğinin kanıtlan- dığını söyleyen Kale, "Aileler ra- hat olsun" diye konuştu. Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Uçer de "Aşılarunızı ûretebi- lir hale gehnemiz çok önemlL Bu- nu gerçekleştirme yolundaki açık- lar da kısa zamanda giderilebüir. Yeter Id karartı birshasi irade or- ta>a konulsun. Sonuçta bu siyasi birkarar" dedi. TTB Genel Sek- reteri Dr. Odabaşı. u A|i pazan can pazan* ifadesinin durumu anlatmak için ideal olduğunu söy- leyerek. gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için bağışıklama hiz- metlerinin büyük önem arzettiği- ni belirtti. Bağışıklamanın kamu hizmeti olduğunu ve Sağlık Ba- kanlığı'ndan başka bir yetkili ele devrinin mümkün ohnadığını di- le getiren Odabaşı, şu anda yak- laşık 40 milyon dolarlık bir büt- çe ile Türkiye'nin kendi aşı mer- kezini kurabileceğini kaydetti. Bu rakamın da yaklaşık 3 yıllık ilaç ithalatı rakamına denk geldiğine değinen Odabaşı, "Bu para\la hem bakteri hem devirüs aştlan- nı üretecek bir merkez kurulabi- Kr" diye konuştu. Sağlık sorunlanmıza toplu bir bakış Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Sağlılda ilgili bir öıemli konu da ilaç ve ilaç fimalaıının durumuaır elbette. Türkiye'de sa- njrrmruhsatalan ilaç ayısı 3000'inüzerindedir. YJlar öznce bir yıla yaan süre geçirdiğim Iskan- diaav ülkelerinde ve hr zi>r arstamacıyla bulun- dı|um Romanya'da, hı sayının birkaç yüz oldu- ğTDuöğjenerekşaşuTiıştım Amaneyazıkkibu saglıklı bir ilişki değil bir miktar şaibeli bir ıliş- kilir. Ticari amacuı pa;laşıldığuıı düşündüren bir ilıski olduğunu söylenek yanlıs ohnaz. Buna pec çok örnek olduğtuu sanınm kimse yadsıya- rruz. Yo»ksa ilaç flrnıaannın kongrelere. bilim- se toplauınlara. araştımalaradestek vermesi el- txrte çoic doğal karşılmacak bir olaydır. Hasta -hekim ilışkiknnin bozukluğu; sağlık îcoınlanmızın bir başta bojiıtudur. Hekimlenn l^Tanışîlanndan v e vediklen bilgiden memnun ve tatmın olmayan hastalar çogunluktadır. Bu ilişkide doktorun mutlak üstünlük konumunda ol- duğu tarnşma götürmez. Gözlemlerhastalannın ve ailelerinin bilgılendirihnesının hekimler tara- fından pek önemsenmediğini göstermektedir. Burada bir anıyı tazelemenin yerinde olacağını düşünüyorum. Iskoçya'da doktorlann davranışlanndan, ver- dikleri bilginin yetersizliğinden şıkâyetçı olan hasta ve aileler, şikâyetlerini sağlık yöneticileri- ne iletıyorlar. Yapılan incelemeler oıJann haklı olduklannı ortaya ko>ııyor. Bunun üzerine Is- koçyalı doktorlar için bir iletişim kursuna (skiD ofcommunication) katıhna zonmluluğu getinli- yor. Orada hekimlere, hastalara nasıl davranıla- cağı ve nasıl bilgi verecekleri öğretiliyor. Çok il- ginç değil mi? Halkın. verilen yeterli ya da yetersiz sağlık hızmetini nasıl karşdadığuıı daha önceki bir baş- ka yazımda belırtmiştim. Ortalama 4 yıl eğitim- li ve büyük kısmı bilımsel mantıktan yoksun hal- kımız: hastalık halinde ne v'apacağını, nasıl dav- ranacağını bilememektedir. Kendisıne verilen hizmetin doğruluğunu. yanlışlığını anlayama- makta, konu komşunun ve bılgisiz ınsanlann tel- kinlerine uyarak çok defa yanlış yollara sapmak- tadır. Ne yazık kı doğru yolu seçebilmesi için sağ- lık kurumlarının ve hekimlenn desteğı de yeter- li değıldır. Ödeme zorluklan. parasal yetersizlik de apay- n olgudur ve hastalann bundan böyle rehin tu- tulmayacağı vaadi hiç de sağlam güvence sa>nl- maz. Türkiye'de yaşayan insanlann yandan ço- ğu, bir sosyal güvenceden ve ödeme gücünden voksundur. Burada ı>ı eğıtim görmüş. önemli görevlerde bulurunuş insanlann da örneğin tan- siyon yükseklıği tedavisi, yüksek düzeydeki si- gara tüketimi de sağlık tablomuzun çarpıcı biröğe- si olarak belirtilmeye değer. Bütün bu yukanda sıraladıklanmız açıkça Tür- kiye"de her alanda geçerli olarak sistemin ve bir başka deyimle düzenin iyiden ıjiye bozulmuş ol- masından ileri geliyor. Insaıılar gibi kurumlar da bozuk düzene uyum sağlıyorlar ve ılkeli. tutarlı hatta ınsaflı ve vicdanlı turum ve davTanışlar git- tikçe azalıyor. Birkaç gezı izlenimimden daha önceleri söz et- miştim. Denetimi zorunlu buluyorum arna önce- ki yazımda da belirttiğim gibi, Amerika "da malmp- raktıs (hatah hekimlik) uygulamalannı övgüyle anmak ve örnek göstermek mümkün değildir. Çünkü bunun çok kötüye kullanıldığına tanık ol- dum. ,'Vmerika'daki modelin buraya aktanhnası- nı çok yanlış bulurum. Türkiye'de bu çok daha kötti kullanılacaktır. Arna yapımıza uygun dene- tim mekanizrnalannın vazgeçılmez olduğundan da kuşku duymuyorum. SERVER TANİLLİ Evet, Sabah Olacaktır... Tevfik Fikret, ölümünün 90. yılında anılıyor. Onun sanat vefikirfedolu şiiri, yığınla kuşağın gö- zünü çağdaş dünyaya çevirirken, biraydınlık gelece- ğin inancıyla da doldurmuştur: Gece, surgit sürme- yecek, sabah olacaktır. Ufuklann ebedi iştiyakı var nura Ey yannlann göğünün kuçük güneşleri, artık birer birer uyanın! Vatanın, "şuzindan karanlığından uzak" yaşayacağı bir gelecek gelecektir... Tevfik Fikret'in uyandırıcı şıiri, önce 1880'ler kuşa- ğını yetiştirdi. O kuşak, boy atarken, Osmanlı Impa- ratorluğu'nun çökme içinde olduğunu da fark ediyor- du. Ancak, bu gerçekleştiğinde, kurtaracakları bir yurtta nasd bir yeni eser yaratacaklanna da kendile- rini haz/rtıyoriardı. Kimler var bu kuşakta? Mustafa Kemal'ler, AJi Fu- at'lar, Ismet'ler... Yurdu kurtaran, ondan sonra da onu yeniden ku- rup işleyen işte bu kuşaktır. "Fıkri hür, irfanı hür, vic- danı hür" kuşaklar yetiştırmeden önce de, bizzat kendisi böyle bir kuşak oldu. Onu da, Tevfik Fikret ye- tiştirmiştir. Fikret, gitgide büyüyor gözümüzde... 30 Ağustos da, bir son noktadır emperyalizme kar- şı. Zafenn, bütün yurtta kutlanmasına bakarken, bir gördüğümuz de şu: Gitgide bir heyecanla doluyuz ve içinde bulunduğumuz çetin, aynı zamanda aşağıla- yıcı durumdan çıkmanın bilinci pekişiyor. Bu arada, Cumhurbaşkanı Sezer de, 30 Ağus- tos'un arifesinde, herzaman aydınlata olmuş mesaj- lan içinde, -belki- en güzel ve anlamlı mesajını yayım- ladı: Sayın Sezer, ordu-ulus bütünleşmesiyle yürütü- len Kurtuluş Savaşı'nda, doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisiyle, bütün bir Anadolu'nun, "tek vücut ola- rak", eşine az rastlanır bir "direniş" gösterdiğini vur- guluyordu. En tehlikeli anda, "bütün"ür\ davranışının dryalek- tiğü Bütün Anadolu, yeniden böyte bir tehlike karşısın- dadır. Halkı, özellikle gençliği bilinçlendirip hazırla- mak gerekiyor. Bu, dinci ve şoven bir milliyetçilikle ol- maz; köklü ve çaplı bir hazırlık gerekiyor. Bu arada, okullanmızda, gençlerimize Ulusal Kur- tuluş Savaşımızı nasıl okutuyoruz? CHP Izmir Milletvekilı Bülent Baratalı, bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşımış ve Milli Eği- tim Bakanı Hüseyin Çelik'e sormuş. Tam da adamını bulmuş! Kendi adımıza, genci olmuş olmamış herkese tek- rar soruyoruz: Şu Çılgın Türkler'i okudunuz mu? • Geçen günlerde -arka arkaya- iki kaybımız oldu: Bi- ri, Gürtekin Gazioğlu. Gunümüzün gençlerine onu tanıtmak güçtür. Oy- sa Gazioğlu, ülkemizin banş, demokrasi ve insan hak- lan mücadelesinde; onun yanı sıra eğrtim ve eğitim emekçilerinin mücadelesinde, onurlu bir addır. 1980 öncesinden onu tanıyoruz. 80'lerie beraber, ülkemiz faşizmin işgaline uğrayın- ca, bu mücadelelere baş koymuş insanlan hapisha- nelere tıktılar; canını kurtaranlar ise, yurttan uzakta sür- güne çıktılar. Gazioğlu da bundan payını aldı. Ne var ki. yurtdışında ve döndükten sonra da da- vasından dönmedi. Eğitimi ve öğretmenlik mesleğini yok etmeye ant içenlerin zamanıdır ve onlann iktidarıdır hüküm sür- düren. Onlann saltanatına nokta konulduğunda, ru- hu ilk şad olan Gazioğlu olacaktır. Ama mücadele de süruyor. Gültekin Gazioğlu'nun anısı önündesaygılariaeği- liyorum... Ikinci kaybımız, Afşar Timuçin. Ülkemizin önde gelen felsefecilerinden biriydi. Bu- gün de değerini koruyan eserler yazdı. Bir yönü de, edebiyatçılığıydı. Rornanlar, öykülerveşiirier yazdı. Fel- sefe ile edebiyatı bir arada götürmenin kazandırdığı bir zenginlik vardın onda da görülür. Onun üstünde durdukça, bu daha ortaya çıkacaktır ve çok duraca- ğız üstünde. Afşar Timuçin'in deanısı önündesaygılarlaeği- liyorum... UzMANDAN KONUŞMA TAKVtMl Bebeğinizi dinleyin İstanbul Haber Servisi - Bebeklerin ge- lişimi sırasında anne-babayı en çok heye- canlandrran becerilerin başında konuşma ve yürüme geliyor. Konuşma ve lisan pa- tolojisi alarunda sık karşılaşılan sorular- dan biri de bebeklerin konuşmaya başlama yaşı oluyor. International Hospital Uzman Konuşma ve Lisan Patoloğu Burcu Arda- man, her çocuğun kendine has farklıhklar gösterebileceğini ancak konuşma gelişi- mindeki aksaklıklann atlanmaması gerek- tiğini belirterek çocuklann konuşma tak- vimiyle ilgili bilgiler verdi: • BebekJer ses çıkarmaya doğumla bir- likte ağlayarak başlar. ilk üç ay içinde bu ağlamalar istedikleri şeye göre farklılaşır. • 3-6 ay arası anJamsız hecelemeler, ses oyunlan ve gülüşler görülür. • 6-9 ay ara- sı bebekler "agu"Iamalara başlar. • 9-12 ay arası oyun oynarken ses çıkarmalar ve farklı heceleri birleştirmeler başlar. • 10- 18 ay arasında ilk gerçek kelimeyı duya- nz. • 1-1.5 yaş arasında konuşma genel- likJe birkaç kelime haricınde oldukça an- laşılmaz olur. • 1.5-2 yaş arası anlamsız ko- nuşmalar azalıp anlamlı kelimeler artar. • 2 yaşında konuşmanın anJaşılırhğı da artmaya başlar. 2 yaşında çocuklar yakla- şık 300 kelime anlayıp 50 kelime kullana- bilir. • 2-2.5 yaş arası bu anlaşılırlık yüz- de 70'e çıkar. • 3 yaş civan çocuklann ko- nuşması yaklaşık yüzde 80 anlaşılır. • 3- 3.5 yaş arası çocuklar yaklaşık 800 kelime kuüanır. • 3.5-4 yaş civan artık konuşma oldukça anlaşılır olur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle