Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 EYLÜL 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET
r M V l w\\ vJİTİJ. ekonomi@cumhuriyet.com.tr
ABD'nin Büyiik Ortadoğu Projesi'nden esinlenen Devlet Bakanı, 'Kendi projesini'ortaya koydu:
Tüzmen'in BOP'u: Büyük Osmanlı!
• Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen, "Osmanh
döneminde Akdeniz
tamamen bir serbest
ticaret alanıymış, biz de
şimdi seneler sonra
Akdeniz" i yine serbest
ticaret alanı haline
getirmeye çahşıyoruz.
Amerika'nın Büyük
Ortadoğu Projesi var.
Benim de büyük Osmanlı
projem var" dedi.
ANKARA (AA) - Devlet Ba-
kanı Kürşad Tüzmen, Ameri-
ka'nın Büyük Ortadoğu Proje-
si'ne atıfta buiunarak "Benim
deBüyük OsmanlıProjem var"
dedi."
Amerika'nın 50-100 senelik
platformda kendi halkının ge-
leceğini düşündüğünü, dolayı-
sıyla petrol olsun, gaz olsun
enerji kaynaklan ile ve su üze-
rine önemli çalışmalaryapmak
üzere Ortadoğu ülkelerine yön-
lendiğini anlatan Tüzmen, bu
çerçevede "Türkiye'ninde Ak-
deniz'i yeni ticaret alanı haline
getirmeye çahşüğuu" bıldırdi.
Tüzmen, aylık iş ve ekonomi
dergisi tt
İnfomag"e yaptığı
açıklamada, Avrupa, Akdeniz
bakanlan, Euromed toplanhsı-
nnı 2004 yıhnda Çırağan Sara-
yı'nda yaptığını hatırlatarak
200-300 yıl önce de Osmanlı
döneminde söz konusu saray-
Bulvara adı
konunca
hoşuna gitti
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen,
CazJantep'in Nurdağı flçesinde
kendi adının verildiği -Kürşad
Tüzmen Burvan"nın açıbşuu
yapü. Nurdağı Bekdhe Başkanı
Ornan Yıhnaz da bakanın
isminin bulvara verilmesiyle ilgili
Betediye MecBsi'nin 2(XM yıonda
akhğı karara Uişkin yazıh beigevi
Tüzmen'e sundu. Tüzmen de
emeği geçen herkes adına bu
beigeyi akhğun ifade ederek bir
insanm yaşarken
nnnriandınhnagnın güzei bir
şey oMuğunu söyledL
da, Akdeniz tamamıyla bir ser-
best ticaret alanıyken toplantı-
lann yapıldığını kaydetti.
Seneler sonra Akdeniz'i yine
bir serbest ticaret alanı haline
getirmeye çalıştıklanna işaret
eden Tüzmen, bu çerçevede
Türkiye'nin etrafindaki ülke-
lerle ticaret anlaşmalan imzala-
dıklannı belirtti.
Amerika'nın şu anda ilgilen-
diği ülkelerin tamamen aynı ol-
duğuna dikkat çeken Tüzmen,
şunlan kaydetti:
"Bızim eski Osmanlı coğraf-
yasından yaklaşık 33 ülke çık-
mıştır. Bu bizim ortak dfl, din,
kültür. coğrafya ya da tarih ba-
ğımınn olduğu ülkeler grubu-
dur. Yani 5 tane ana payda var.
Bu 5 payda ile ben bu ülkelerte
olan ticaretimi çok rahat art-
ürabilirim, çok daha rahat
yaûnmlar yapabttiriın. Güney-
doğu'dan işadamı ahnîn
Suriye'deArapça, Irak'ta Kûrt-
çe. Doğu AnadohTdan aldığun
Iran'da Farsça konuşur. Azer-
baycan ile İran'ın kuzeyi ile za-
ten Türkçe konuşuyorsunuz.'"
III. KOBİZÎRVESI
AB için eylem
planı çağrısı
tSTANBUL (AA) - IstanbuFda 16-
17 Eylül tarihleri arasında gerçekleş-
tirilen III. KOBÎ Zirvesi'nin sonuç bil-
dirgesi, Hilton Oteli'ndeki bir toplan-
tıyla açıklandı.
Sonuç bildirgesinde, "Avrupa Bir-
üği (AB) uyum sürecinde, AB'nin sek-
töreitercihleri göz önüne ahnarak KO-
Bİ stratejisi ve eylem planının güncel-
lenmesi ve uygulamaya gecirilmesi"
ıstendı. Bildirgede. AB sürecinde KO-
Bl'lere. proje üretebilmeleri için sivil
toplum örgütleri, kamu kurum ve ku-
ruluşlan ile üniversiteler tarafından
proje uzmanı yetiştirmek üzere eğitim
verilmesi gerektiği dile getirildi. AB
uyum sürecinde KOBÎ'lerin, sosyal
standartlar ve çe\Te ile fikri ve smaı
mülkiyet haklan konulannda bilinç-
lendirilmesi gerektiği belirtilen bil-
dirgede, Ar-Ge çalışmalanna bütün-
sellik getirecek bir sistem geliştiril-
mesi, ginşimcilik ve yenilikçilik po-
litikalannın yeniden yapılandınlması
gerektiği vurgulandı.
TEKEL
Yunanistan 'dafason
üretim gündemde
ANKARA (AA) - Aldığı hard box
(sert kutu) makineleri, eski olduğu ge-
rekçesiyle iade etmek zorunda kalan
TEKEL, sert kutulu sigara üretimi için
yeniden fason üretim arayışına girdi.
TEKEL yetkilileri, ilk etapta geçen
hafta Bulgaristan'a giderek görüşme-
lerde bulundular. Bunun yanında önü-
müzdeki günlerde komşu ülke Yuna-
nistan'a da TEKEUden bir heyetin gi-
derek burada fason üretim imkânlannı
araştıracağı öğrenildi. TEKEL, ithal et-
tiği makinelenn menşeine iade edilme-
si karannın ardından, sert kutu paket
kapasıtesi yeterli olmadığı için pazar
kaybını durduramadı.
İzmir Ekonomi Üniversitesi'nin 'Embryonix'i ilk meyvelerini veriyor
Oğrenci patronlar geliyor
• Adını anne
karnındaki büyüyen
embriyodan alan
'Embryonix' projesi,
öğrencilere ünıversite
yıllannda yenilikçi
fikirlerini hayata
geçirme ve para
kazanarak yaşama
hazırlanma fırsatı
sunuyor.
MURATGÜLDEREN
İş bulma konusunda yeni-
likçi ve girişimci fikirlere
destek vermek amacıyla ge-
çen yıl başlatılan Embriyo-
nix projesi ilk meyvelerini
veriyor. Izmır Ekonomi Üni-
versitesı'nin (tEÜ) girişimci
öğrencilerinin kurduğu işlet-
melerden Trio Copy Centre
kâra geçerken Potlach Pro-
duction ise para kazanmaya
hazır konuma geldi.
Adını anne karnındaki bü-
yüyen embriyodan alan
"Embryonis' projesi öğren-
cilerin ünıversite yıllannda
yenilikçi fikirlerini hayata
geçirme fırsatı sunuyor. 50
bin YTL sermayeyle kurulan
EmbriyonixsayesindeİzmirEkonomi l niversitesi öğrencfleri yönettmsdyetenekvebecerikazanıyorlar.
Embriyonix Bilişim, Tekstil,
Turizm, Gıda, Hayvancılık
San. ve Ticaret Şirketi, başta
İzmir Ticaret Odası olmak
üzere, Ege Işadamlan Der-
neği, Ege Sanayici ve îşa-
damlan Derneği ve Ege Böl-
ge Sanayi Odası tarafından
destekleniyor.
Izmır Ekonomi Üniversi-
tesi Rektörü Prof. Dr. Aöfla
Sezgin. Türkiye'deki üniver-
siteler arasında bir ilki ger-
çekleştirdıklerini belırterek
İEÜ'de kurulan işletmeler
sayesınde öğrencilerin henüz
okuldayken iş hayatı deneyi-
mıne kavuştuklannı belirtti.
Bu proje sayesinde öğrenci-
lerin yönetımsel yetenek, bil-
gi ve becen kazandıklannı
söyleyen Sezgin. şu ana ka-
dar söz konusu projelerin ba-
şanlı bir şekilde hayata geçi-
rildiğini ifade etti. Orta ve
büyük ölçekli firmalara rek-
lam ve tanıtım hizmetleri su-
nan Potlach Production'm
sekiz aydır Efe Rakı, Özsu.
Karat Alhn, Idol Şarapçılık.
İzmir Havayollan gjbi büyük
işletmelerle çahştığını kay-
deden Sezgin, Potlach'ın
müşterilenne reklam fotoğ-
rafçılığı, tanıtım ve reklam
filmleri, grafık tasanmı, ka-
talog tanıtım ürünleri. e-tica-
ret servisleri ve ruar standart-
lan gibi hizmetler sunduğu-
nun altını çizdi.
Sezgin, 'Embriyonix'in ilk
şirketlerinden olan ve 20 bin
Avro'luk bir yatınmla işe
başlayan Trio Copy Cent-
re'nın ise beklenenin üzerin-
de bir performans gösterdi-
ğine dikkat çekerek bu işlet-
menin üniversitenin 5 bine
yakın öğrencisine kırtasiye,
bilgisayar malzemeleri, he-
diyelik eşya ve fotokopi mal-
zemesi hizmeti verdiğini di-
le getirdi. Trio Copy Centre
çahşanlanndan An Kazancu
bu ışi yaparken öncelikli
amaçlannın para kazanmak
olmadığını söyleyerek **Öğ-
rendikierimiz teoride kalmı-
yor. EUe tutulur bir işletme
yönetiyoruz. Bu da bize me-
zuniyet sonrası karryerimiz-
debüyük bir deneyim kazan-
dınvor" dedi.
'Tarımda yabancı işgali var'
ANKARA (AA) - Türkıye
Ziraatçılar Derneği
(TZD) Genel Başkam
İbrahim Yetldn,
Türkiye'nin adeta yabancı
tanm ürünlennin işgali
altmda olduğunu
savunarak çiftçilerin
yabancı mallar nedeniyle
çok zor şartlarda üretim
yaptığını söyledi.
Türkiye'ye birçok
yabancı tanm üriinünün
kaçak yolla \ eya ithalat
yoluyla girdiğini belirten
Yetkin. bu ürünler
arasında pamuk, mısu-,
fıstık, çay, fındık, kavun,
karpuz, süt tozu, toz
biber, mercimek, nohut,
fasulye, et ve tütünün başı
çektiğini bildirdi.
Türkiye'nin kaçak yolla
tanm ürünü girişi
nedeniyle 2.5 milyar
dolarlık zarara uğradığını
öne süren Yetkin, stratejik
ürünlerin ürün bazında
desteklenmesini içeren
yeni bir tanm stratejisine
ihtiyaç olduğuna dikkat
çekerek bunun "uhısal Wr
tanm poUtikasryla
mümkün olacağını
sözlerine ekledi.
buradan ALINIR,
buradan SAT1UR.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Üniversite Kimin Derdî?!
Üniversiteler bu yıl da sancılı açılıyor. özellikle devlet
üniversıteleri yeni ders yılına sorunlan daha da ağıriaşmış
olarak ginyor. Yıllardır, sorunlara çözüm bulunacak yer-
de, tersıne bir gidış görülüyor.
Sorunlann başındayada kaynağında, hükümetin, üni-
versiteyı teslim almak tstemesi yatıyor. öncelikle, rektör-
lerJn, laiklık başta olmak üzere Cumhuriyetin değerlerine
bağlılığı, hükümeti tedırgın edıyor.
Unıversitelerin sıkıntılannın başında, yeterli araştırma
görevlisi kadrosu verilmemesi geliyor. Üniversitelerin 6ğ-
retim üyesı fidaniığı kurutuluyon devlet üniversitelerinin
geleceği kararölıyor.
Daha özelde üniversiteler, hükümetin de desteklediği
kimı çevrelenn saldınlanna uğruyor. Dincı basın yayın ku-
ruluşlan, hemen her gün ünıversiteleri hedef alan yalan-
yanlış haberler üretiyor; gün geçmiyor bir rektör suçlana-
rak hedef göstenlmesın.
Bir devlet ünıversitesı olan Van Yüzüncü Yıl Üniversi-
tesi'nin rektörüne karşı, temel hukuk kural ve ilkeleri çiğ-
nenerek saldınlar düzenlendı; kışıliği, onuru ve en temel
özlük haklan, devletin güçlerinin eliyle defalarca çiğnen-
di. Yüzüncü Yıl tek örnek değıl, Samsun On Dokuz Ma-
yıs, Malatya Inönü ve Bolu Izzet Baysal üniversitelerinin
rektörleri de Yüzüncü Yıl kadar olmasa da olsa benzer
saldınlaria karşılastılar ya da karşılaşıyortar. Saldınya uğ-
rayan devlet üniversiteleri, ne hükümeti ve ne de ilerici
kamuoyunu yanlannda buluyor. Sonuçta üniversiteler, iç-
ten ıçe bir yıkım süreci yaşıyor ve toplumun tutucu, ilkel
ve bilımın ışığından korkan kesimleri bunu zevk alırcası-
na izliyor.
•••
Hızla değişen bilim ve teknoloji dünyasında, üniversi-
telerin bu değişimlere ayak uydurması çok güçtür. Bu
güçlüğü bir ölçüde de olsun yenmek amacıyla hemen tüm
devlet üniversitelerinin adını taşıyan "geliştirme" ya da
"destetdeme" dernek ya da vakrflan bulunuyordu. Bun-
lann katkılanyla, üniversiteler, devletin bütçe yoluyla sağ-
layamadığı olanaklara kavuşuyordu. Bütçe ödenek ve
harcamalannın katı kurallannın yerini daha esnek kulla-
nım biçimleri almakta, üniversıtelereyalnız parasal değil,
niteliksel olarak da olumlu açılımlar sunulmaktaydı.
Hükümet bu sınırlı olanağı da yok ettı. Geçen yıl yürür-
lüğe giren 5072 sayılı "Demek ve Vakıflann Kamu Kunım
ve Kuruluşlan ile llişkilerine DairKanun" ile bu tür açılım-
lar ortadan kaldınldı. Böylelikle üniversiteler, yeni bir so-
runlaryumağının içine itildi.
Yerel destek sağlamayı amaçlayan bu dernek ve va-
kıflann yönetimleri, adı geçen yasaya dayanarak, ünıver-
site yönetimleri ile işbııiiğine yanaşmıyoriar. Üniversite-
nin geliştirme vakfının yönetımı ile rektörlüğü arasında ko-
pukluk, uyuşmazlık, anlaşmazlık, giderek çatışma orta-
mı oluşuyor. Üniversite yönetimleri, demek ve vakıflardan
destek alamıyor. Çoğu yerde, demek ve vakıflann hükü-
met ile siyasi yakınlığının da katkısıyla, üniversiteler yerel
sıyasetçe de cezalandınlıyor.
• • •
önemli bir nokta daha var. Üniversitenin variık nedeni
düşünce özgürlüğüdür. Düşünce özgürlüğü yoksa üniver-
site de yoktur. Geçen ders yılı sona ererken Boğaziçi Üni-
versitesi'nce, Bılgi ve Sabancı ünıversiteleriyle birliWe dü-
zenlenen "Imparatortuğun Çökûş Döneminde Osmaniı
Ennenıleri" konulu toplantı, bilınen nedenlerle, yapıla-
mamıştı. Toplantı bu hafta sonu yapılıyor.
Hükümetin görevı, dığer özgürlükler gibi, düşünce öz-
gürlüğünü de güvence altına almak; saldınlara karşı ko-
rumaktır. Oysa, Boğazıçı toplantısına en ağır suçlama
Adalet Bakanı'ndan gelmiştı. Demokratik bir toplumun
ana ilkesı şudur Yasalara uygun bir bıçimde kullanılan dü-
şünce ve anlatım özgürlüğünü, "birileri" sözle ya da ey-
lemle, cezalandınma hakkına sahip olmamalıdır. Bir hak-
kın kullanımını koruması gereken ise, toplum adına, dev-
lettir.
•••
Bu üç değişik sayfa kanıtlıyor ki, Türkiye üniversiteleri
yeni ders yılına yeni sıkıntılarla giriyor. Üniversrtenin laik-
likten uzaklaşarak çağdaş, bilimsel ve etkili bir gelişme
göstermesını istemeyen kesimler, her olanağı kullanarak
bu kurumlan daha da gerilere götürmek ıstıyor. Bu gidiş
yanlıştır, üniversite, olumsuz anlamda değıl, olumlu an-
lamda hükümetin ve özellikle de toplumun derdi olmalı-
dır. Olmalıdır ki, kendisi sorun olmaktan çıksın ve sorun-
lann çözümü için bilimsel çalışmalar yapsın!
yakupkepenek06@hotmai1.com
DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDR.4
ergin.yildizogluıa gmail.com
12 Eylül rejiminın mirası satt baskı, zulüm
ve kan dmadı. 0 Türkiye'yi, sömürge bir ül-
keye benzetecek olan sürecin başlatıcısı ol-
du: 12 Eylül rejiminı, kendi ulusunaihanetet-
mekle de suçlamak gerekir.
AÇ ve teslim et...
1970'lerde, bir yapısal ekonomik krize gi-
ren Batı kaprtalizmi, krizı gelişmekte olan ül-
kelere sermaye ihracı (borç ve yatnm) yoluy-
la aşmaya çalıştı. Ancak, 1970'lerin sonuna
doğru, çevre ülkelerde, bu ihraç edilen ser-
mayeyi emebilecek alanlar tükenmeye, ıthal
ikamecı pazariar doymaya başladı. Belli ki,
çevre ülkelerin ekonomik, siyasi, sosyal ve
kültürel mekânlan, merkezdengelen serma-
yeyı, yeterli hızda emecek ozelliklere sahip
değıldi. Bu ülkelerin ekonomik, yasal, ku-
rumsal mekânlannın yeniden düzenlen-
mesi gerekiyordu. 12 Eylül re|imı sayesin-
de, Türkiye bu yeniden düzenlenme operas-
yonun, Şilı'den sonra en önemli ömeklerin-
den bin oldu. Bu yeniden düzenleme, tüm
toplumsal süreçleri, hatta uygarlığı, ekono-
mik boyutuna (aslında piyasa llişkilerine) in-
dirgeyen, toplumu bu prizmadan gören bir
ideolojinin (J. R. Saul, The Collapse of Glo-
balism, 2005) altında ve IMF/Dünya Banka-
s programlanyla gerçekleştirildi.
Ülkeninbağımsızlığının imhasına, emper-
yalizme, bu insana düşman politikalara kar-
şı çıkacak tüm sesler (sağda ve solda) kısıl-
dıktan, sermayeye direnecek işçi örgütleri,
12 Eylül rejimi tarafından imha edildikten
sonra, genış çaph bir "mekânsal düzenleme"
süreci başladı. Bu düzenlemenin genel cer-
çevesı önce Yapısal Uyum Kredileri yoluy-
te çcildi. Bundan sonra Sektörel Uyum Kre-
<iilen,tanm, enerji, mali sektörlerde, amaeği-
12 Eylül Mirası
tim, sağlık ve yerel yönetimleri de etkileye-
cek biçimde aynntıya girmeye başladılar. Ül-
ke, yabancı sermayenın kullanımına, mülk
edinmesine, sektör bazında açılıyordu.
Bu süreçte, özelleştirmeler, yeni mali sis-
tem, borçlandırma, devletin gelirlerini, eko-
nomi üzerindeki etkisıni azalttı, kamu alan-
lannı tasfiye etmeye başladı. "Fonlar", son-
ra "üst kuruilar" aracılığıyla, sermayenin et-
kisine tümüyle açık, yeni bir yürütme meka-
nizması oluşturuldu. Bunlan, devletin merke-
zi otoritesini zayıflatırken (sermayenin talep-
leri karşısında pazarlık gücü devlete göre za-
yıf olan) yerel yönetimleri güçlendiren idari
"reformlar" izledi. (Bu özet, Birgül Ayman
Güler'in çalışmalanndan). 2000'li yıllara gel-
diğimizde artık devlet, sermaye karşısında
göreJi bağımsızlığını tümüyle kaybetmiş.
Dünya Ticaret örgütü ve tahkim anlaşmala-
n da yerel ve yabancı sermaye aynmını or-
tadan kaldırmıştı.
Bu dönemde bir şey daha oldu. 1970'le-
rin egemen sınıflar bloku içindeki ve onunla
"desteksınıflan" arasındaki "mutabakata"
ilişkin siyasi/ekonomik bölüşüm ilişkileri,
1980'lerden başlayarak bozuldu. Bu bozul-
manın yarattığı sürtüşmenin sınıflar matrisi
üzerindeki etkileri, sıyasal Islamın ve Kürt ha-
reketinin kitleselleşmesi ıçın gereken enerji-
yı sağladı. özetle: 12 Eylül rejimi sayesinde,
Türkiye, uluslararası sermayenin, denetımsiz
kullanımına uygun biçimde yeniden düzen-
lendi; bu süreçte ülkenin kaynaklan talan
edildi; bölüşüm ilişkileri, egemen sınıflann ik-
tidar blokunu çok daha dar, ddayısıyfa çok
daha istikrarsız, dış basınca dayanıksız bir
zeminde oluşmaya zorladı; ülkenin merkezi
yapısı idari olarak zayrflatılırken bu yapıyı he-
def alan iki siyasi akım, siyasal Islam ve "ef-
nik aynlıkçılık" kitleselleşti.
Devrlm yapma alışverts yap
12 Eylül'ün mirası salt bunlaria sınıriı olsay-
dı, yeni bir hükümet bu süreci geri çevirebi-
lecek ekonomik ve idari bir programı yaşa-
ma geçırebilir, vatandaşlık ortak zeminını ye-
niden güçlendirerek toplumsal banşı sağla-
yabılirdi. Ancak 12 Eylül rejimi, bu ülkeye ilk
anda göründüğünden çok daha büyük bir
zarar verdi: Neo-liberalizm, uygulandığı ülke-
lerde görüldüğü gibi, salt ekonomik, siyasi
yapıyı değıştirmekle kalmıyor, kültürel yapı-
yı da yeniden şekillendınyor; eski öznellikle-
n yıkarak yenılennı yaratmaya başlıyor. Çün-
kü ülkeye hızla girmeye başlayan yeni mal-
lar ve mali enstrümanlar, başlayan kurumsal
hukuki değişim, bunlan benimseyecekyeter-
li sayıda insanı, uygun piyasayı gerektiriyor.
1950-60 döneminae Amerika'da, sonra Av-
rupa'da reklamcılann keşfettiği gibi, bu tür
hızlı metalaşma atılımlanna uyum sağlamak
açısından en uygun kesim gençlik; en uygun
araç da "gençlik kültürü" ve "gençlik kültû"
(gençler yaşlanır, ama gençliğe özenmeye
devam edebilir). Gençliğın iki önemli özelli-
ği, kimlik arayışı ve özgüriük arzusu onu
yeniye açık, geçmişe tavıriı hale getiriyor
(Tom Frank, Le Monde Dıplomatique,
05/2001)
12 Eylül rejimi bu alanda da neo-liberaliz-
me büyük hizmetler sundu. 12 Eylül rejimi-
nin baskısı, getirdiği yeni eğitim sistemı, okul
düzeni, özgüriük arzusu ve kimlikarayışı eği-
limlerinin içenği piyasa mekanizmasına uy-
mayan 70'ler gençliğini, onlann "lideherini"
(rol modellerini) imha ederekyıldırdr, yeni ye-
tişmeye başlayan gençliğın, geçmişle bağı-
nı koparttı, onlan neo-liberalizmin "gençlik
kültûrîı", "gençlik kültü" yaratma sürecine
teslim etti. Boşuna mı, tam da o dönemde,
medyada da bir yeniden yapılanma başla-
mıştı. Bu yeni medya, yaşanan süreci, yeni,
devnmci bir atılım, bireyciliği geçmişe kar-
şı tepkı olarak sunar; metalan, markalan, tü-
ketımi, "köşe dönmeyı "yüceltırken aynı an-
da geçmişin özverili muhalefetıni, "gençlik
kûltürûnü", g-srici, muhafazakâr olarak kara-
ladı. Dün özgünlüğün kaynağı sanat ve si-
yasi eylemdi; 12 Eylül sonrasında, belli mar-
kalı mallan edinme olmaya başladı. Kişilerin
ömek alarak kimliklerini kurduklan, "özdeş-
leşme nesnelen" toplumsal amaçlardan,
mallara, markalara, "şöhretlere" dönüştü,
"toplumsal ilerieme" arzusunun yerini "de-
kadan" yaşam özlemi akdı. Böylece bir baş-
ka ülkede üretilen, oranın duyarlılığını taşıyan
mallar (markalar), bu duyartılıkian, kültürel
normlan, hatta dili benimseye uygun yeni bir
pazar oluşturmaya başladılar: Türkiye'de
"gençlik kültürü" pazan doğdu. Bu cep te-
lefonu olduğu için kendini özgür, belli birspor
ayakkabısını giydığinde çekici, belli bir mar-
ka "jean" giydiğinde kendini toplumla uyum-
suz addeden bir gençlikti. Şimdi devrimcı-
lik, eski tarza (metalarda) karşı çıkmaya, "ye-
niyi" (metalarda) benımsemek, bireysel öz-
günlük, belh markalan izlemek, belli "şöA;-
retlere" benzemek dmuştu.
Dahası, birtaraftan yeniden yapılanmanın
baş döndürücü hızı, diğer taraftan, medya-
nın, sayılan hızla artan dergilerin, markalann
sponsor ettiği müzik festivallerinin, TV mü-
zik programlanndaki estetiğin, reklam en-
düstrisinin etkisı, gençliğin dikkat yoğunlaş-
tırma süresini, hafızasını kısaltıyordu. Bu al-
tüst oluş onu, kısa döneme kilitliyor, hazla-
nnı anında tatmin etme arzusuna prog-
ramlıyor, dolayısıyla, cinselliğe, alışverişe,
uyuşturucuya yönlendıriyordu, düzene yö-
nelik eJeştiri reflekslerini felç ediyordu.
Geçen 25 yılda ülke giderek her alanda
"sömürgeleştirildi", insanı, arbk kendisinde
başka bir şey, bir "başkasının" kötü kopya-
sı olmaya başladı. Işte 12 Eylül mirasının en
ağır yanı da bu: Bağışıklık sistemleri hızla
zayıflayan, kendini tedavi yetisini kaybet-
mekte olan bir toplum yaratffiak?