18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AYFA CUMHURİYET 18EYLÜL2005PAZAR 10 P A Z A R YAZELARI <[email protected] Şikago'dabisikletfaşizmi77' aşizmin birkaç farklı tanımı, 1 çok sayıda da yakıştırması vardır; bilirdim. Böylesini ilk kez duydum. Şikagolu bisiklet sürücüleri, belediyenin koyduğu yasaklara ve polisin yasalara uyarak onlan engellemesine bu adı verip duruma uygun bir benzetmeyle, "bisiklet faşizmi" altında yaşadıklanru söylüyorlar. Şimdi bisiklet sevdahlanyla polis arasında sessiz bir çekişme yaşanıyor. Sokaklarda köşe kapmaca oynanvyor ve polisin olduğu noktalan bisikletliler karşılaştıkça birbirlerine duyurup uyanyorlar. Bu türden kaldınm yardımlaşmalarına rağmen pedal meraklılannın yeni trafik diizenlemesıne karşı tek tek direnişleri, henüz örgütlü bir boyuta gelemedi. Şimdilik kimi basın organlannda ve radyo programlannda yasaklara karşı tepkiler dile getirilebiliyor. Geçen ay, Şikago Belediye Başkanı Richard Daley'in başlattığı bu uygulama. kentın artan bisüdetli sayısı dikkate alınarak tıtizlikle sürdürülüyor. Polisin denetlemesine, kent yönetimince oluşturulmuş bir gözlemciler gnıbu da eşlik etmekte. Polis tek yönlü yolda ters giden, yaya kaldınrrunda pedal çeviren. kırmızı ışıkta durmayan, koruma başlığı olmayanlarla otomobiller arasında zikzak yapanlara göz açtırmıyor. Kaldınmlar sadece 12 yaşından küçük bisikletlilere aynlmış: Çocuklara! Cezalar da 25 dolardan başlayıp 250 dolara dek yükseliyor. İlk bakışta kurallara uyulması için gerekli gibı görülen bu yasaklamalar ve önlemler, Şikagolu pedal severlerin tepkisine neden oluyor. "Kazalann yüzde 68'i kavşaklarda olunca, bisikletlilerin denetienmesi kaçınümaz oldu" diyor polis yetkılileri. Geçen yıl bu kazalarda 22 bisikletçi ölmüş. diye ekliyorlar açıklamalara... ABD'nin tümünde yaşamını yıtiren bisikletlilerin sayısı 662'yi bulunca, Şıkago'ya düşen zayiat epey büyük gözüküyor. Bisiklet haklannı savunanlann savlanysa şu yönde: "662 ölü 48 bin kazada oldu! Motorlu araçlarda bu oran tam tersine iştiyor. Önce araç sürücükrini eğhin.r ' Pedal meraklılannın itırazlan daha çok özgürlük ve haklann ihlal edildiği yönünde gehşiyor. Onlar, bu INDIANAPOLIS MAHMUTŞENOL yasaklamalar sonunda motoriu araç kullanıcılannın ortalığı boş bulup dilediklerince bir otomobıl terörü yaratacağını savlıyorlar. Bisiklet için açılmış sağ şenttekı yollann otomobillerce işgalinden yakınanlar olduğu kadar, bisikletlilerin engellenmeleri durumunda kentin hava kirliliğini kimsenin durduramayacağını savlayanlar da çıkıyor. Ancak bütün bunlann ötesinde. "Bisiklet özgüriüktür!" diyenler çoğunlukta. Asıl bu noktadan bakıldığında bisiklet tutkusunun önünde bir engel gibi beliren yasaklamalann karşısında olmak anlam kazanıyor. Bu insanlar pedallara özgürce basamamayı faşizm olarak adlandınp kınıyorlar. Elbette bu durum Şıkagolular arasında da ikilik yaratmakta gecıkmedı. Arada tarafsız kalanlar da var. Al Haas adında bir okuyucu, Chicago Tribune'a gönderdıği mektupta bisiklet sürücülerini küstahlıkla suçlayıp şöyle diyordu: "Bisikleüiter hayal gücünden yoksunlar! Bir otobüsün altında kahp değerii tekerleklerini >a da boyunlannı kınnea görürler güJnlerini™" Eric Zorn adh bir köşe yazanysa. kendisini bisiklet tutkunu olarak tanımlayıp yasaklann gereksizliğinden söz ediyordu: "Bisiklet herhangi başka bir araçtan daha çabuk durur ve gerekirse hızb bir dönüşle tehlike\i aüaür. Bisiklet sürücüsü, kulağında miizik aletine bağh kulakhk olsa da araç süriicülerine göre çevresine daha çok hâkimdir ve etrafinı iyi görür. Bu nedenle trafik ışıklan kırmızrya dönse bile oradan güvenle geçebiür. Kaldınmlardan da gklebüırr Zorn'un köşesinde okuduklarımdan onun da böyle yaptığuıı çıkarmam kaçınümaz oldu. Neyse ki polis gazete köşesinde kendisini ihbar edenlere henüz ceza kesmiyor. Bu olan bitenleri. ben sadece bazı hafta sonlannı Şikago'da geçirebildiğimden, oralıymışım gibi ilgiyle izledim. Bizim Indiana eyaletınde böyle yasaklamalar yok. Olsa da pek fark etmeyecek. Yıllar önce bir hevesle aldığım bisiklet paslanana kadar garajda bekledı... Ancak faşizm lafi edilince kaçınıbnaz olarak kulak kabarttığım bu haberlere galiba ben tarafsız yaklaşanlardanım. Bununla birlikte "Bisiklet özgürtüktür" slogaru kulağa hoş gelmiyor değil! Onun dışındakileri ve köşe yazannın savladığı şeylerin doğru olup olmadığını, bilse bilse gazetemizin yazıişleri müdürü Sevgili Satim Alpaslanbilir. îlk fırsatta ona sorup doğrulatmalıyım. Zira Alpaslan, bildiğım kadanyla, her gün Kadıköyü'nden Gebze'ye kadar sahil yolunda pedal çevirenlerden... Onunlaher karşılaştığımda giderek gençleştiğini gördükçe bisiklet özgürlüğünün böyle bir yaran da olduğunu düşünmeye başladun. Şimdı bırden yuıe bisiklet hevesi duydum. Yazıyı postaladıktan sonra gidip paslı bisikletimi yağlasam iyi olacak! mseno!34(£ yahoo.com Maçı insan olan kazanacak"3 başarüı Türk asılh Belçikah gencin öyküsüdür anlaülan. Alanlannda kendisini karutianuş 3 gencin, Mehmet, Emir ve Erdem'in öyküsü" diye başlayacaktı aslında bu yazı. Mehmet Köksal Belçika'da yetişen Türk kökenli bir gazeteci. "Kol kınhr yen içinde kahr" deyip, Türklerle ilgili konulan görmezden gelmediği gibi, bazen belki de gereğinden(!) fazla eşeliyor. Özellikle yine Belçika'da yetişen Türk kökenli bakan (Brüksel Bölge Hükümeri) EmirKır ik ilgili haberleri Belçika basınının ilgisini çekti. Önce Kır'ın "ûniversite diploması obnadığı halde sanki üniversite bitirmiş izlenimi veıtüğHÛ" yazdı. Sonra Kır'ın (ve diğer bazı Türk adaylann) seçimlerde izin verilen yasal seçim harcamasının çok üzerinde masraf yaptığını ileri sürdü. Son anımsadığım ise "Enneni soykınınr ile ilgili açıklamalan nedeniyle Kır'ın üzerine gitmesi oldu Mehmet'in. Emir Kır da kendisi hakkında "soykmmı inkârcr ve "eksik seçün harcaması BRÜKSEL ERDİNÇUTKU beyanı" haberlerini yayunlayan Köksal'a tazminat davası açtı. 13 Eylül'de Brüksel Adliye Sarayı'nda Emir Kır'la, Suffrage- Universal ve Minorites sitelerinin yazarlan Köksal ve Pierre-Yves Lambert'ı karşı karşıya getiren davanın ilk duruşması gerçekleşti. Ancak "basın özgürlüğünün suurlan" ve "bir poütikacuun tutarsız ve yasalara ters düşen tutumu" gibi konular tartışılması gerekirken, her şey bir tarafa bırakıldı ve dava Kır'ın "Ermeni soykınmı konusunda inkârcı olup olmadığı'' ekseninde seyretti. Benim en çok ilgimi çeken ise savcının "basında bazen abartnun. provokasyonun ve mizahın >eri olduğunu, bu durumda da Idşisel sataşma göremediğini'' söylemesiydi. Dava sanki bir ortaoyunu gibi geçince, yine Belçika'da yetişen Türk kökenli iletişimci Erdem Resne fırsatı kaçırmayıp www.binfikir.be sitesinde davayı ti'ye aldı; "Şaşmaz ve doğru binnen hukuk. ashnda çok egienceli bir tiyatro oyunu gibidir. O denli ki Marc Üyttendaele (Kır'ın avukaü), duygusal savunmasuu, müvekküime Türk kökenli olduğu için bu kadar yükleniliyor, diye sürdürünce. davahlardan Lambert gülme krizine tutulup. kadın hâkhn tarafindan uyanldı ve salonu terk ettL Sonuçta 'yüklenen' gazeteci Köksal da Türk'tü! Ben bu işin iyi tarafinı çözdüm. Ük defa mücadelenin sonu ne olursa okun, bir Türk kazanacak!" Bu yazıda Kır ve Köksal'a aynı sorulan yöneltip konuyu mümkün olduğunca objektif bir şekilde ele almayı planlamıştım ancak Kır, yargı karannı vermeden önce açıklama yapmaktan kaçınınca boylesi bir yazıyı mahkeme karan sonrasına ertelemek zorunda kaldım. Yazımız mahkeme ve yasalarla açıldı, "illegal beauty" pTOJesiyle yasadışüığa geçiş yapacağız şimdi. Yasaklanan, dışlanan ve yasadışı kaçak bir yaşam sürüyor onlar. Belçika'da kaçak olarak kalıyorlar. Kaçaklar diğerlerinin "kaçaklann da bu şehirde, sokaklarda, evlerde yaşadıklannı fark etmeterinden" korkuyorlar. Sokakta çekinerek, korkarak dolaşıyorlar ama Anvers'te moda defüesinde boy gösteriyorlar. Belçika'da yasadışı olarak kalan kaçaklarla genç moda tasanmcılan 8-30 Eylül arasında Flaman Moda Enstitüsü'nün geleneksel moda etkinlığinde yer alıyorlar. Amaç. hiç olmazsa bir kez olsun Belçika'da yasadışı olarak kalanlar hakkında olumlu bir öykü anlatmak. Bu proje, esterık aracıhğıyla etik değerlere duyarlılığa çağınyor ınsanlan. "Kaçaklara aynmcdığa karşı güzeİlik*" sloganıyla yola çıkan ginşımcıler, "Yaşayan bir insan yok sayüabüir mi?" diye sorarken Aziz Nean'in "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz"ından esinlenmiş olmasınlar! tllegal beauty kaçaklara bir yüz, bir çehre veriyor. Vücudu, dili ve açık alanlan yaratıcıkla yorumlamış tasanmcüar. İllegal beauty. Belçika'da kaçak oturma ve yaşama konusunu tartışmaya açmak istiyor. Kaçaklar idari olarak yok sayılıyor. Legallere, illegallenn de insanlar olduklannı göstermek istiyor proje. Hem de geldikleri yerlerle ve kendileriyle gurur duyan "güzel ve çekici* insanlar olduklannı. Bu nedenle kendini bır birey olarak göstermenın en iyi yolu olduğu düşünülen moda ve yaratıcılıktan yararlanılmış. Genç modacılar, kaçaklann da yardımıyla birbirinden güzel rengârenk elbiseler ve takılar tasarlamışlar. Dünyanın dört köşesinden gelip, Belçika'da yaşamını illegal olarak sürdüren yine birbirinden güzel, rengârenk ınsanlara öyle güzel yakışmış ki elbiseler. Kaçak mankenleri görseler, "Kaçakhğı onaytatmaya çauşıyorlar" diye projeyi topa tutan ırkçı \Taams Belang partisi yetkılileri bile etkilenır ve "dünyanın ancak tüm renklerk güzel olduğunu" anlarlar belki!. Zaten ağustos sonunda Kır'ın girişimi ve Irçılık ve Aynmcılıkla Mücadele ve Eşit Haklar Merkezi ile Kraliyet Futbol Birliği'nin desteği ile "Irkçığa karşı kırmızı kart" sloganı çerçevesınde düzenlenen ve Brüksel'de bulunan değişik futbol takımlanndan 8 ile 10 yaş arası çocuklann oynadığı 48 takımın katıldığı futbol turnuvasında da amaç "ırkçıhkve ayruncdıkla mücadele konusunda duyaruhğı artünnak" idi. Bir taraftan moda, dığer taraftan futbol, ırkçılığa karşı mücadele ediyor. Maçı, iyi oynayan, güzel olan, "insan" olan kazanacak... [email protected] n gteriyapü. Yaklaşıkbin eyİemci,ülkedeki sol muhalefetin "Sos- yalizm ve özgürlük" sloganı alünda birleşmesini istedi. Eylcmci gençler çalan müzik eşliğinde dans etmeyi de ihmal etme- dL Yaklaşık bin kişinin katıldığı gosteride olay çıkmasıru engellemek için bir o kadar da polis görev yaptt (AP) Yeni edebiyat sezonu hareketli Dir tantana bır tantana.. .21. yüzyıhn JD skandal yazan Michel Houeüebecq'ın - MH - (Fransız alfabesinin yaratmaya bayıldığı sesler sonucu Houellebecq adını Uelbek diye telaffuz etmenizı rica ederiz, lütfenü!) yeni romanı çıktı. Bır edip yazdığı 4. romanla bir ülkenin gundeminin ük sıralanna yerleşebiliyorsa, "Bu işte bir hayır var" demek sanınz hakkımızdır. Adam gazetelerin manşetleri, dergilerin kapaklan, televizyon ve radyolann haber ve özel programlannda... Üstelik. örneğin kamunun en büyük kanah France2'nın ona hasredilen Campus başlıkh edebiyat programına haber vermeden katılmamak (MH'in günahını almayalun, belki de söz vermemişti) gibi bir lükse de sahıp... Sözün kısası. MH'nin 31 Ağustos'ta yayımlanan son romanı etrafvnda olağanüstü bir medyatik seferberlik yaşanıyor. Yani adam Flammarion yayınevinden Fayard yayuıevine geçerken aldığı 1.3 milyon Avro transfer ücretinin hakkını (!) daha kitap çıkmazdan önce veriyor. 486 sayfalık eserin 200 bin adetlik (beheri 22 Avro) ilk baslasının iki haftada tükeneceğkün öngörülmesi işin cabası. Haftalık Le Nouvel Observateur dergisi MH üe yaptığı söyleşinin başhğına "Ben bir amatör peygamberim" alıntısını tesadüfen seçmemiş. Türkçeye "Temd Parçacıklar*' ve "Kuşaülmış Yaşamlar" isimli romanlan çevrilmiş, ancak özellikle Müslüman kamuoyunun "Platform'' adlı romanında îslama ağır hakaretlerde bulunduğu için yakından tanıdığı bu birinci sınıf provokatörün edebi değeri de her kitabı çevresinde yeniden tartışılıyor. Marianna dergisinin "yeni bir çamaşır tozu gibi lanse edildiğmin" altını çizdıği "La possibilite d'une ile / Bir Ada(nın) Olanağı" başhklı, neredeyse bilim kurgu türü romanı edebiyat eleştirmenleri ve okur dünyasını şımdıden bölmüş durumda. Kimileri kitabı başyapıt diye sunarken, PARIS UĞURHÜKÜM ötekiler "bookcrossing'' (sokaktaki anonim okuyucuya kitap bırakma) modasına uymaya bile gerek görmeden doğrudan çöpe atüacak "paça\Ta" olarak nitelıyor. Ancak Harry Potter ile yanşacak ticari çapta oknasa bile bir Fransu yazann 31 Ağustos günü ABD, Almanya, Fransa, Ingiltere, Ispanya, îtalya kitapçüannın vitrinlennde, hem de o ülkenin dülerinde ve aynı anda yer alması. liberal burunlar doğrultusunda küreselleşen bir dünyada küçümsenmeyecek bir başan... Temel Parçacıklar ve Platform isimli romanlan 35 dile çevrilen MH'nin, zaman zaman "kırmızı çizgTye yaklaşan, kahramanlan aracıhğıyla dile getirdiği -belki de her defasında kendisine mal edilemeyecek- tehükeli görüşleri; son romanını kurguladığı şaibeli Rael tarikatı (insanlann yeryüzüne başka gezegerüerden getirilip klonlama yoluyla çoğaldığına inananlar) ilişkileri; sorunlu geçmışi, Irlanda'da sürdürdüğü bir tür inziva yaşamı, her an ıstırap çeken bir jiiz ifadesi, anlaşılan kişiligı cazip kıhyor... Kendine özgü "soğuk mizahı" ve "umutsuz bakışı'' ile orta sınıflar ve aydınlannın bir anlamda "arabesk" (!) ve "payiaşmayı unutmuş dün\r asun" yansıtması nedeniyle MH gerçekten 21. yüzyıl edebiyatına damgasını vurmaya namzet gözüküyor. Ama şimdilik Fransa'nın en prestijli edebiyat ödülü Goncourt Akademisi'nin 2005 yılı ödülünün en iddialı adayı... MH ağacının ardındaki yeni yayın sezonu ormanını görmemek de körlüğün en dik âlâsı olur. Yine Fransa'ya has bir özellikle ağustos sonuyla ekim ortasında geçecek 1.5 aylık "La Rentree Litteraire / Edebi Başlangıç" süresinde 1409 yeni kitap piyasaya sürülecek. Yenihklerin 745 'i edebiyat dışı olarak niteleniyor. Edebiyat içi olan 664 eserin 96'sı (bu rakam geçen sene 121'miş.) ükroman veya edebiyat ürünü. 450'si Fransızca kaleme alınmışken 214'ü çeviri olarak Fransızcaya kazandırümış. Bu arada edebi değeri yine tartışmalı, ancak tantanası MH kadar yapılmayan, bir başka pazarlama yıldızı, yaramaz kız AmeBe Nothomb'un keskın romam "Asit Sülfirik"in ük basbsı da şaka maka 180 bin adet... Neredeyse tüm edebiyat eleştirmenlerinin beğenisini kazanan bir romanla noktalayalım. 1945 Tunus doğumlu Hedi Kaddour, Fontenay Yüksek Öğretmen Okulu'nda Fransızca edebiyatı öğretmeni. Hem de ilk romanı "Waltenberg" çoğu eleştirmene "Oh be nihayet roman gibi roman" dedirtiren bir eser. Okur, bir zamanlar âşık olduğu bir kadını arayan bir romanriğin peşinde 20. yüzyılı arşınlayacak. Yeni kitap avcılanna duyurulur... Yeri geçmeden belirtelim: Anti-ütopyacı MH, "meşhur" kitabı çıkmazdan önce, mesleki vetirelerin aksine eserini yahuzca 10 kadar canının istediği eleştirmene yollatmış. îsım önemli değıl. Büin bakalım bunlar kimmiş? "tmdat MH Geri Getiyor!" başlıklı kıtabın yazan Eric Naulkau'ya göre kolay, açık, komik, çarpıcı zehir zemberek adam MH, edebiyatta hiç olmazsa eleştirisel ruhun kaybolmadığını kanıtlıyor. Günümüzün revaçta radikal eleştirisel (anti-)füozoflanndan Mkhel Onifray'e göre ise MH'nin son kitabı, "çağunız nihinzminin arazuu" kanıtlıyor. "Adam, hastahğı çare. ilaç dhe sunmor. Diyojen'in kinizmi (cynisnıe>= köpeksilik felsefesinin hinıayesine sığuuyor. Ancak füozof bflgeyi işaret ederken, salak köpeğe bakrvor..." ugur.hukum,a paris.com Pekin'de Ilgaz'ı dSüemek Dünya Meyve Şuyu Kongresi'ne katıknak üzere Pekin'e gidiyoruz. THY'nin Airbus 340 uçağırun kanatlan arasında 9 saatlik bir yolculuktan sonra Pekin'e iniyoruz. Havaalamndan çıkışımızda müthiş sıcak ve nemlı bir havayla karşılaşıyoruz. Otelin serin havasında kendimize geliyoruz. 3 gün. dünyadaki meyve suyu teknolojisındeki ve sağlık-meyve suyu ilişkisindeki gelişmeler tartışılacak. 2 yılda bir değişik bir ülkede düzenlenen kongrenin bu yıl Çin'de yapıhnası tesadüf değil. Daha 5-6 yıl önce dünya meyve suyu üretimınde adı bile geçmeyen Çin, bugün dünya elma suyu konsantresi üretiminin yüzde 40'uıı sağlar duruma gelmeyi başarmış. Dünyada yetişen her 5 elmadan 2'si Çin'de yetişiyor. Elma, portakal, kayısı gibi birçok meyvenin anavatanı Çin. Pekin ilk bakışta Batıh, gelişmiş bir ülkenin başkenti izlenimini veriyor. Şehrin hemen her yanına yayıhnış yüksek ve modern binalar, geniş, temiz caddeler ve yapımı devam eden binalar hızlı bir ekonomik gelişmenin haberim veriyor. Çin'de Pekin ve Şanghay ve belki de birkaç şehrin dışında genış topraklarda yaşayan insanlann yaşam düzeyinin çok düşük olduğu söyleniyor. Ancak ekonomisinin geliştığini ve Çin'in hızla değiştiğini görmemek mümkün değil. Bu uysal ve sakin görünümlü. saygılı insanlann daha neleri başaracağını düşünmek için Çin Seddi'ni görmek gerekiyor. Bu nedenle otelimizin düzenledığı gezıye kanhyoruz. Çuı Seddi, Pekin"ın 50-60 krn. kuzeyinden geçiyor. Tiyenşan Dağlan'na vardıktan sonra muhteşem görüntülü Çin Seddi ile ilk karşılaşmamızın heyecanını yaşıyoruz. Biz Çin Seddi'nin daha görkemli görüntülenne tanık olmak üzere 10 km. daha giderek Badaling'e vanyoruz. Ancak sankı tüm Çin halkı orada toplanmış. Çok kalabalık. Aracımız artık ilerleyemiyor. Yürümek zorundayız. Ancak hava çok sıcak ve nemli. Tüm gücümüzü topluyoruz. Artık geri dönühneyecek ve Çin Seddi ile tanışlığınuz sağlanacak. Duran otobüslenn ve arabalann arasından 500 metre yürüdükten sonra, bızi tepeye çıkaracak olan brrer kişilik "sBding car"lara binıyoruz. 10 dakıka tırmandıktan sonra Çin Seddi'ne ulaşıyoruz. Çin Seddi 5- 6 metre genışliğinde. zaman zaman yüksekliğı 7-8 metreye varan, tepelerin doruklanm ızleyerek uzanan bır insanlık harikası. Seddin kuzeye bakan kısımlan kale ^ . ^ _ _ ^ » _ ^ « _ _ korunaklan gibi yapılmış. Güney yönü düz. Her 500 metrede bir kule yapümış. Duruyor ve tepeleri dolanarak uzanan bu duvara bakarken dalıyorum. Kendim için tarihi bir anı yaşadığımın farkma vanyonım. Burada insanın ölümüne verdigi emeğe, çabaya ve kararlıhğa saygı duymamak mümkün değil. Kuzeyden gelen korkuyla kendini koruma ve yaşama bağlanma duygusu birleşince, Çin uygarlığının dünyaya hediye ettiği bu muhteşem yapıyı görmüş ohnanm mutluluğunu yaşıyor insan. Çin Seddi'nin toplam uzunluğu 6 bin 300 km. ve 2 bin yıllık bir zaman dilimi içinde yapıhnış. Yüksek tepeler üzerinde uzanan bu müthiş yapının nasıl ve hangi emekle yapıldığını düşünmek insam korkutuyor. Bu, insanoğlunun sınırlannı zorladığı bir olay. Nasıl başarmışlar. bu yalçm dağlara bu malzemeyi nasıl taşrmışlar, diyorsun... Daha sonra Ming Tong'un anıtmezannı. Tiananmen Meydam'nm görkemli hükümet binalannı, Çin hanedanlannrn yaşadığı "Yasak Şehri" gezme olanağı bulduk. Çin'de her alanda derin kültürün izlerini görmek mümkün. Gezimizin son gününde Pekin'in tarihi eski şehrini, "Hutongs"u da programımıza aldık. Bu belki de gezimizin en enteresan bölümüydü. Tanhı çan kulesinin 72 basamakh dik merdivenlerini çıktıktan sonra dünyanm en büyük çanını karşrmızda buluyoruz. Saatin ohnadığı zamanlarda, şehre girişi ve çalışma zamanlarmı büdiren bir çan bu. Rehberimiz, Wang adlı bir çan kulesi görevhsini tamştırdı. Küçük boylu. çok esmer ve cana yakm bir hanım. Şarkı söylediğini öğreniyoruz. Çan görevlisi, ricamız üzerine Çince şarkı söylüyor. Bırden söylediği şarkunn melodisi tanıdık geldi. Daha dikkatli dinledığunizde "Dgaz Anadohı'nun Sen Yüce Bir Dağısnî r şarkısuıı aynen Çince söylediğini anlıyoruz. Evet, kulaklanmıza inanamıyoruz. Türkiye'den 8 bin kilometre uzakta. Pekin'in çan kulesinde "ngaz"ı dinhyorduk. Hepimizi bir mutluluk sardı. Bizim çok hoşumuza gitmesi onun da hoşuna gitti ve bizi kırmayarak en az 4-5 kez daha Ilgaz'ı söyledı. Sesi de çok güzeldi. Türkiye'ye dönerken, insanı müthiş etkileyen Çin Seddi'ni yapan Çinlilerin daha neler yapabüeceklerini düşünüyorum. Çin'i görmek ve yaşamak gerekli diyorum, uyuyan bir de\in uyanışını izlemek için. mpalata superoidine.com PEKİN MEHMET R\LA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle