18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ı EYLÜL 2005 PERŞEMBE CUMHURİYTT SAYFA J v U L J 1. LJ M\ kultur(acumhuriyet.com.tr 15 uıtn UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ lköğretim ve lise müfredatmda 'reform' yapılıyor ama 'bize özgü' değerler yine yok Eğitimde 'kültür' yoksunluğuOkullann açılmasıyla güncelle- şen "milli eğitim müfredatı" ge- çenlerde NTV'de de ele alındı. "Karşı Görüş" programında Oğuz Haksever'm konukları Mıl- h Eğıtım Bakanhğı'ndan (MEB) şetkililer ıle sivıl toplumdan ilgili- İerdi... (7 Eylül 2005, Çarşamba) Haksever. tartışmada "kent ve çevre kültürü"nün de anımsanma- sı içıtı telefonla katılmamı sağladı. Bu konuda söyleneceklen kaçırma- mak ıçınyenmdenkalkmadan ızle- dun Bır buçuk saat sonra telefon çaldığında, elimdeki not kâğıdı "bomboş"tu. Taraflardan hiçbirisi, kent ve çe\Te bir yana, "kültür" sözcüğünü bıle tek kez olsun kul- lanmamışlardı... Konuşmama bu saptamamla baş- ladığımda, kızgınhğımın ses tonu- ma yansımaması ıçın gösterdiğım gayret, kımi önemsediğim sözleri unutmama neden oldu. Örneğin. özelhkle Atatürk'ün şu deyişinı. böylesi önemh bır eğitim progra- mında dülendiremediğim için hâlâ hayıflanıyorum. "Türkiye Cum- huriyeti'nin temeli kültürdür..." Eğlttme kültürle başladık Cumhuriyet devnmınin o ilk ve efsanevi yıllannda, hem tarihten gelen uygarlık birikimlerimiz, hem de "20. yüzyüın kültür ve sanatı" MEB'in temel ilgi alanı içindeydi. Dahası, sadece gelenekler. yaşa- ma kültürü ya da halk sanatlan vb. gıbı alanlar değil. örneğin "mi- marlık" da aynt bakanhğa bağhy- dı. Üstelik "tarihsel kültür mira- sı" mimarımizin yanı sıra "çağ- daş" ama aynı zamanda "kimlik- li" Türk mımarhğınuı gelişmesini hedefleyen etkinlikler, yayınlar, proje yarışmalan, hatta "ders programlan"yla... tlerleyen yıllarda ise kültür için ayn bir bakanhk kurulsa bile, özel- hkle milli eğitimde "ulusal değer- lerimiz" ve "yaşam zenginliği- miz^in neredeyse tümüyle dışlan- masından kaynaklanan sorunlan, hemen her alanda yaşıyoruz. Ortaçafl ayclınlığımız- Örneğin toplumsal tarihimizın düşünsel dennliklerinı öğrenmek yerıne sadece "siyasal tarih"ın se- rüvenlerıni ezberleyerek yetişen kuşaklar, sözgelimi "Anadolu'da- ki ortaçağ"ın Batı'dakinin tersine ae denli "aydınlık" olduğundan bile ya habersızler ya da bunu ARA GÜLER'İN TANIKLIĞINDA Anadolu çocukları uygarhkların sinesinde büyüdüler... Ama bunun değerini "öğreten" olmadığı için, Anadolu'ya yabancı büyükler oldular... (Fotoğraflar: Ara Güler 1976 Cumhuriyet arşivi) önemsemiyorlar. O kadarİtı, geçenlerde "Yargıtay Başkanı"mız da adli yıh açış ko- nuşmasında "gerici eğilimler"e dikkat çekerken aynı "yabancı" eğitimin koşullanması içinde "or- taçağ karanhğına dönebileceği- mizi" söyledı. En bınkimli hukuk- çumuz bile 12. ve 13. "yüzyıldaki Anadolu düşünürleri"nden dün- yaya yayılan aydınlığın, aynı çağ- daki "Avrupa karanhğı" karşısın- da bir güneş gıbı parladığını bellı kı anımsamıyordu... Aynı nitelemeyi. Kültür ve Tu- nzm Bakanhğı'ndaki son atamala- n eleştiren sanatçıların basın açık- lamasında da gördük. Oysa, günü- müzün politikalanna yön verenler, keşke o "ortaçağ AnadohT'sunun aydınlanndan, yani Yunus Em- re'lerden, Pir Sultan'lardan, Mev- lana'lardan esınlenebılselerdi... çok bllen zalimler' Ilköğretımde ve lisede, "kendi değerlerimiz"i de ıçeren bir "kül- tür ağırlıklı müfredat" yerine. ya- şadığımız ülkeye ve kentlere bile yabancılaşmamızı körükleyen "modern bilgi yüklenmeleri", günümüzün "çok bilen" ama top- lumsal sorunlar karşısında "suya sabuna dokunmayan" okumuş- yazmış tıpinin de yaratıcısı değil midir? Yine Mevlana, daha o çağlarda bu gibiler için şöyle söylemış: "O ne menem bir âlimdir ki, malu- mat (bilgi) yığmış bir zalim- dir..." Bu müthış vurgulama bıle, eğer milli eğitim ilkelenmiz arasında yer alabilseydi; öğrencileri "bilgi yüklemesiyle" değil, "aklın ya- ratıcüığı" ve "düşüncenin öz- gürleşmesi" ıle yetiştıren bir müf- redatla dünyaya örnek olurduk. Tıpkı, ulusal onurumuz olarak geçmişte kalan "Köy Enstitüleri" gibi. . Anadolu'ya yabancılıfc NTV'deki "farklı görüşler"den konukların "kültürü unutmala- rı"ndakı ortaklıklan yıllann sonu- cu... Ister muhafazakâr. ısterse liberal ya da ilerici olunsun, geçmışimız- den gelen özgün ve yerel kültürü çağdaşhkla buluşturmayan anla- yışlar, sonunda "kinılik yoksu- nu" kuşaklar yaratıyor. "Dinci"sı Aıabistan Müslümanhğma ba- ğımh. "laik"ı ıse Amenkan hay- ranhğıyla yaşayan kuşaklar... Oysa, Anadolu'dakı Müslüman- lıkta örneğin kadmı köle gören an- layışa neden yer olmadığı Kibe- le'yle birlıkte öğrenildiğinde; ya da bır Afrodisıas'takı bınyıllar ön- cesine aıt heykel zenginliğınin Selçuklu mimarisinde de yaşatıl- dığı ögrencilere de "gösterildi- ğinde", günümüzdeki "kul"luk ile "yurttaşük" arasında gözle- nen uçurum doğar mı? Hatta Anadolu'daki Hıristiyanlı- ğın da Avrupa'dakı "engizis- yon'lan yaratan kör saplantılar- dan uzak bir "insancıUık"ı içer- dığını, Antakya'yı tanıyarak Mar- dın'ı severek kavrayan kuşaklar, aynı zamanda "barış kültü- rü"nün de güzelliğını yanna taşı- mazlar mı?. Bütün bunlarla bırlikte toplum- sal geçmışimızdekı "farkh inanç- ların dostluğu"nu da yine Ana- dolu kentlerindekı ortak yaşama kültürünün yarattığı; tanhsel do- kulanmızın ise işte bu "bize öz- gü" erdemlerin anılarmı da taşı- yan mekânlar olduğu, ilköğretim ve lısenin "temel dersleri" ara- sında yer alabilseydi; bugün en okumuş yazmışlarımızın bile eski evleri yıkıp yerlerıne apartman dıkmeyi "uygarlık" sanmalan mümkün müydü? Sözün kısası, milli eğitimde "reform" yapmak için yola çı- kanlann, öncelikle kendı kafala- nnda reform yapması ve kültürel gelışmeye öncelik verecek bir müfredatın, Anadolu uygarlıkla- nndan kök alarak "kimlikli ve ya- ratıcı kuşaklar" kazanduabile- ceğini görmeleri gerekiyor.. 53 sanatçı ve sanatçı topluluğunun katıldığı 9. Uluslararası Istanbul Bienali yann başlıyor Kente bienalden bakmalSELCEN AKSEL Ülkemizin kültür yaşamında kendine özel bir etkileşım yaratan tstanbul Bienali'nın dokuzuncusu, yann başlıyor. Ucu açık oku- malarya dabütün içinde, süreci de hesabaka- tarak yapılan yorumlarla. birçok kişınin ilgi- sini çeken bir buluşma. İstanbul'da yapılan uluslararası buluşmalar içinde sanat dünya- sında en çok ses eetırenlerden bıri. Bu yıl teması "Istanbul" olarakbehrlenen bienalin aylar öncesınden başlayan panel ve söyleşilerle kavramsal yanının geniş bir sü- reçte gözlenebilır olması da önemlı özellik- lennden birını oluşturuyor. Istanbul'un gös- terge yüklü yoğun bir yaşam alanı olarak ne- resinden yakalanacağı açıklamasından öte, daha hangı pencereler açılabilir sorusu... Birbirlne yakın sergl alanları Şışhane'deki Denız Palas, eski Garanti Bankası Bınası. Tophane Tütün Deposu. Top- hane Antrepo No.5, Platform Garanti Gün- cel Sanat Merkezi ve Garibaldi Bınası'nda- kısergi alanlarında. 53 sanatçı ve sanatçı top- lulugu konuk olacak. Bienalin küratörlüğü- nû Vasıf Kortun ıle Charles Esche üstleni- yor, yardımcı küratörler de Esra Sangedik ve November Paynter. Daha önce de ülke- rrize gelen Esche ile Kortun"un aylar önce- sınden üzennde çalışmaya başladıkları tasa- niçın, sanatçıların büyük çoğunluğu çok ön- cesinden tstanbul'a gelerek tasan ve uygula- rra aşamasını yaşamışlar. Özellıkle yurtdışın- dın sanatçıların yaşadığı bu etkıleşimin so- naçlannın ızını sürmek de bienalin sunduğu cfcneyimlerden olacak. Bienalin düzenlemesi çeşitlilik içeriyor, fuklı başlıklardakı sergiler arasuıdaki "eşza- yi bir sanat eseri dünyayı farkh bir şekilde algılamak için bir araçtır. tstanbul'da bienalle, hayalgücünü harekete geçirmek, kendinizi, bir şeylerin nasıl değişeceğini düşünmenizi sağlamak, aynca farkh bir kimlik ve aidiyet anlayışmı görebilmek mümkün olabilir.' manb projeler", Akbank Kültür Sanat Mer- kezı, Goethe Enstitüsü'Galeri Dürer, Borusan Kültür Sanat Merkezi, Galeri Nev, îstanbul Modern. Galen Apel, Galerlst, Garanti Ga- leri gibi birçok salon da bu oluşumda yan sergilerle yer alıyorlar. Açıkhavada, kentin çeşitli kesişme noktalannda, hatta vapurlar- da da iş.eriyle yer alacak olan sanatçılar var. Bıenalde ilgi çekici noktalardan biri de Ant- repo No. 5'teki "misafırperverlik alanı". Halil Altındere'nin küratörlüğünü üstlendı- ğı bu alanda, "Serbest Vuruş", "Proje: Imalat hatası" başlıkh sergilere, "Lost ın Translation" adlıbir öğrenci sergısine. gün- cel sanatkonulu yayınlardan bir derlemeye ve Roll dergisıne ev saîiiplıği yapacak, bunun yanmda etkıleşıme açık bir alan olacak izle- yici için. Eşzamanlı etkınlikle arasında yurt- dışında olanlar da var: Eındoven, Birmıng- ham'daki sergiler gibi. Diyarbakır Sanat Mer- kezi de eşzamanlı olarak bir sergiyi ağırlaya- cak. Charles Esche'ye göre, Istanbul, hemen herkesin hayalinde bir suretle, düşünceyle var olan bir kent. Karşıtlıkların konuşması "Tarihi göz önüne alındığında bir bienal gerçekleştirmek için sıradışı bir yer olarak tammlanabilir. Politik konumu, farklı kül- türleribuluşturmasıyla yerkürede çok özel bir kesişme alanı. Parlak ve canlı bir yer... Bence tstanbul uzlaşmayan, birbirine kar- şı çıkanların, karşıtlıkların birlikte yaşa- dığıbir yer. Açık anlamda birbirine girme- me. normalleşmeme. uzlaşı içinde olası bir demokrasiyi yok etme.. Karşıtlıkların bir- birleriyle bu alanda hem konuşmalan ay- nı zamanda..." Esche, "Sanat büyük metalar, teoriler üzerinde gelişmiyor ama" diyor. "Hayal- gücü üzerinde yükseliyor. Tüm bu bilgi ve gözlemler bir yana, kesin saptamalar da, asıl bağlantıyı sağlayan hayalgücünün kendisi. 1yi bir sanat eseri dünyayı farkh bir şekilde algılamak için bir araçtır. tstan- bul'da bienalle, hayalgücünü harekete ge- çirmek, kendinizi, bir şeylerin nasü deği- şeceğini düşünmenizi sağlamak, ayrıca farkh bir kimlik ve aidiyet anlayışmı göre- bilmek... Sanatın bu kimlik algısındaki de- ğişimde etkisi olabilir mi, değiştirmeyi is- ter misiniz, tüm bu oluşum ve devinimin sizinle ilişkisi nedir? Bu bienal, bize bazı araçlar sunabüir..." ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Omupgalı Aydınlar... "Onat Kırtlar omurgalı biryazardı, belkemiğin- den yoksun sürûngenlerden değildi. insan eliyle enlem ve boylamlan çizilmiş dünyamızda doğrul- tusu hiç şaşmadı. Kolay gibi görünen bu erdemi konıyabilmek, sanıldığından çokgüçtür. Yaşadığı- mız yıllarda pusu/as/nı şaşırmış aydınlar öylesine çok ki elini sa//asan ellisi, saçını sallasan tellisi... Onat, çağdaş Türkiye'nin bir 'önsöz'üdür; çün- kü sanatın, yazının, uygartığın 'sonsöz'ü yoktur; üstelik, biliyorum ki bu kısacık 'önsöz', Onat için hiç mi hiç yetehi değildir..." Yukandaki alıntı, llhan Selçuk a ait; Selçuk, bu "önsöz"u 1995 başında terör canavarına kurban giden dünya güzeli bir ınsanın, Onat Kutlar'ın Tür- kiye Iş Bankası Kültür Yayınlan arasında çıkan "Gündemdeki Konu" adlı kıtabı için kaleme almış. llhan Selçuk. yazının devamında şöyle bır sap- tamayadayer veriyor: "Yaşasaydı, daha nelerya- zabileceğini düşündükçe yitirdiğimizin ne olduğu- nu çok daha çarpıcı biçimde duyumsuyorum..." Evet, yaşasaydı Onat Kutlar, yaşamasına ızin ve- rılseydı, hiç kuşkusuz daha kım bilir neler yazacak- tı ve daha nıcelerinın yoluna ışık tutacaktı. Ama - diyelim ki- yaşasaydı ve artık kalemi eline hiç al- masaydı bıle, sadece ve sadece aydın duruşuyla aramızda aydın olma durumunun en somut sim- gelerinden birı olarak yolunu sürdürecekti; çıktığı ışıklı yoldakı ödünsüzlüğüyle, omurgasının hakkı- nı hep verişıyle, ağııiığını hep ınsanca ve sevgi do- lu bır dünyadan yana koyuşuyla, bu ülkenin tari- hinde Mustafa Kemal ile başlamış bir büyük Ay- dınlanma'nın yılmaz savaşçısı olarak kalacaktı. öyle bir örnekten yoksun kalmak, kanımca en azından yaşasaydı yazabıleceklerinden yoksun kalmak kadar ağırveyeri doldurulması neredey- se olanaksız bir yıtırme. Çünkü bu ülkenin nere- deyse son otuz yılı, giderek hızlanan bir aydın erozyonuna sahne olmakta ve bu erozyonun so- nuçlan en ağır dışlaşma biçimlerinden biri de bir zamanların gerçek anlamda "omurgalı" olan ya da "belkemiğinden yoksun" olmayan aydınlan sahneden çekildikçe, onların yerıni aydın mas- kesi takmaya pek meraklı döneklerden, sürûn- genlerden ve satılmışlardan oluşma bir düzme- ce aydınlar ordusunun alması. Onat Kutlar, kitapta yer alan ve 7 Kasım 1993 tarıhli bir yazısında, artık aydın yetiştirebilme bağlamında özürlü olan bu toplumun nrtelikleri- ni şöyle vurgulamış: "Nasıl bır toplum olduk? Na- sıl bir gençlik yetiştihyoruz?.. Okullanndan man- tık dersterini kaldırmış, değerti öğretmen ve eği- timcilerinı ya dış/amış ya da küstürmüş, tam bir çürüme ile kırienmiş, kısa yoldan köşe dönmeye koşullanmış, tüm medyası bır bayağılaşma yan- şma girmiş, eleştirel bakışı da, belleği de, moral değerieri de yitirmiş bir toplumun küçüklerinden de büyüklerinden de ne bekliyoruz?.. Elbette bambaşka gençler de var. Ama ben baskın olan- dan, yaygın olandan söz ediyorum..." Tüm canlılann olduğu gibi, aydınlann ve sanat- çılann da yetışmelerini, serpilip gelişmelerini, kök salmalarını sağlayan çevre koşulları vardır. Bu koşulların düzeyini belirleyen çıta bir toplumda beili bir derecenin altına kaydığında, o toplum- dan yeterince gerçek aydının, omurgalı insanın yetişmesini beklemek de artık boş bir umuda dönüşmeye başlar. Bu bağlamda belki de sandığımızdan çok da- ha gerilere, ta Köy Enstitüleri'nin önce etkisiz kı- lınmayabaşladığı.ardındandakapatıldığıyıllara kadar geri gitmek gerekir. Çünkü Köy Enstitüleri, Milli Mücadele ile ve onun hemen ardından peş- peşe gerçekleştirdiği devrimlerle inanılmaz ve düşlenemez olanı gerçeğin ta kendisine dönüş- türmüş olan Mustafa Kemal'in Ölümünden son- ra, onun mirasının betki de en güçlü güvencesiy- di, zira tek bir temel hedefı vardı: Bütün bir top- lum olarak aydınlanma! Bu hedefin önü kesildiğinden bu yana, tıpkı Onat Kutlar'ı yitirişimiz gibi, yitirdiğimiz her ger- çek aydının yokluğuyla birlikte bir darbe daha yiyoruz! e-posta: ahmetcemal(« superonline.com acem20(a hotmail.com Fiiz Akm'a omıp ödittü • Kültür Servisi - Önceki gün başlayan ve 18 Eylül'e kadar sürecek olan 'Sinema Burada-Değışen Sinema Iz- mır'de' festivalinın açılış tö- renınde sanatçı Filız Akin'a onur ödülü verildi. Akin'a, onur ödülü, yardımseverliği ve çabalan, yayımladığı 'Hayata Merhaba' adlı kıta- bıyla yaşamı sevmenin anla- mını değennı. öğretmesi ge- rekçesıyle verildi. Şehir liyatroları'mn biletieri • Kültür Senisi - Istanbul Büyükşehır Beledı- yesı Şehır Tiyatrolan'nda büet satışlan bugün- den ıtıbaren başlıyor Yeni sezona fıyatlanna zam yapmadan gıren ÎBB Şehır Tiyatrolan'nda müzıkal oyunlar tam 6.5 YTL, indirimli 5.5 YTL; normal oyunlar tam 5.5 YTL, indirimli 4.5 YTL ve çocuk oyunlan 2 YTL olarak belirlendi. Tiyatroseverler biletlerini "u^Tv.ibb.gov.tr'sehır- tıyatrolari" sıtesınden de satın alabilecekler. Kustupica'danyenifiJm • Kültür Servisi - Bosnalı yönetmen Emir Kusturica, yeni bir aşk hikâyesi için kamera arka- sına geçmeye hazırlanıyor. Yapımcısının pazarte- si günü yaptığı açıklamaya göre, çekimlerine önümüzdeki yılın ilk yansında başlanacak olan 'Promise Me Thıs' adlı yeni tasansında baba- sının son isteğını yerine getir- mek için şehre giderek kendisi- ne bir eş seçmek zorunda kalan köylü bir gencin hikâyesi anla- tılıyor. 2007 Cannes Film Festı- valı'nde göstenlmesi planlanan filmin yönetmeni Emir Kustun- ca, 1985 yılında 'When Father Was Away on Bu- siness' (Babam Iş Gezisinde) ve 1995 yılında 'Underground' ile Cannes'ın en büyük ödülü 1 olan 'Altın Palmiye'ye değer görüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle