22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLÜL 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL İbretle Okunmalı!.. "Türkiye'nin yeni baştan ihyası." Bunu, günümüzde de isteyenler var! Gizli açık niyetlerle gündeme getinmek özleminde olanlar!.. Onlara göre, ulusal bir devletin kurulması, içinde yaşadığımız çıkmazlann nedenidir... Iktidar partisi de, yıllardır özlemini çektiği bir ılım- lı ya da ılımsız Islam cumhuriyetini kurmayı hesap- lamıyor mu? "Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır" diyenler boşuna mı konuştu? Atatürk cumhuriyetini bambaşka biryöne, birniteliğe ka- vuşturmak heveslileri az mı? Korkunç bir cinayete kurban giden Prof.Dr. Ca- vit Orhan Tütengil'in katilleri hâlâ ortalıkta dola- şıyor! Arayan mı oldu, soruşturan mı oldu? Çap- raz ateşle Levent yokuşunun başında kattediten sev- gili dostumu bir kez daha sevgiyle anmak istedim. Bir kitabı elime geçti krtapfığı düzeltirken... Bir belge, hem de öyle bir belge ki, dünün, bugünün cumhuriyet, Atatürk düşrnanlannıyıllaröncedenbe- lirleyen bir belge... Tütengil, Londra'daki ünlü British Museum'da in- celemeler yaparken bulmuş, özetleyerek de olsa, Türk kamuoyuna sunmakta yarar göımüş... Şim- diki kuşaklar bilmezler, Lozan Konferansı'nın ikin- citemsilcisi Dr. Rıza Nur'dur. BirinciTBMM'debir süre sağlık ve milli eğrtim bakanlığı yapan, önce Ittihatçı, sonra Itilafçı olan kişi!.. Irkçı, Turancı fikirieri nedeniyle bir yana itilince yurtdışına gitmiş, orada anılannı yazmış, hepsini British Museum'a vermiş. lleri sürdüğü koşullar şöyle: "Hiçbir kimse, varisleh bile yazmalan hiçbir ba- hayla geriye satın alamayacak... British Museum, bu yazmalan bağışlayanın mührü ile paketlenmiş olarak saklayacak... Adı geçen yazmalar 1960 yı- lına kadar okuyuculara sunulmayacak..." Dr. Rıza Nur'un müzeye emanet ettiği eserter, anı- lar, şiirler vb. Amaen ilginci "Türkiye'nin Yeni Baş- tan İhyası ve Fırka Programı"d\r... "Türkçü" adın- da bir partinin kurulmasıdır. Programın 96. mad- desinde ise şunlar yazıhdır: "1. Mustafa Kemal Paşa'nın iskatı ve cezalan- dırılması 2. Mustafa Kemal Paşa'ın ve onun aleti olup mevkide kalmak ve servet yapmak için her kötülüğü kabul ve icra eden Ismet Paşa'nın ce- zalandınlması... Bütün fenalıklardan kanun huzu- runda Ismet mesuldur. 3. Erkânı Harbiye Riyase- ti'nden Fevzi Paşa gibi şenre alet olan birinin kal- dırılması." Aynca Meclis'ın feshedilmesi, Mustafa Kemal, Is- met Inönü ve tüm vekillerin tevkif edilmesi! Musta- fa Kemal heykellerinin imha edilmesi; eski yazının adesi, cumhuriyet bayramlannın kaldınlmasıL Prof.Dr. Cavit Orhan Tütengil'in 1965 yılında ya- yımlanan "DoktorRızaNurÜzerine'adh kitabı, hem yakın geçmişe, hem de günümüze düşünülecek sorular getirmektedir. Yeniden basılıp yayımlan- mast ve önemle üstünde durulması gereken bir ki- tap... Hele şu 30 Ağustos günlerinde özellikle!.. SHP SOSttLDEMOKMT HALK PARTİSİ fSTMBUL k. ÖRCÜfTÜ EYLÜL «yi ETKlMJKLBtl / ŞENLİK: 1 EYLÜL DUNYA BARIŞ GÜNÜ KUTLAMASI 01.09JOÖ5 SAAT: 20.00 Giriş Serbesttir Bahçelıevler. Siyavuşpaşa, Mılh Egemenlık Parkı Konu$macı: flyas SALMAN (Sanatçı) Gûlcıhan Koç ve sürpriz sanatçılardan Banş ve Kardeşlik türkülen. /PANEL:4EYLÜL'SIYAS KONGRESİ'NİN 'KURTULUŞ SAYftŞI'NDAKİYERİ VEÖNEMİ 04.09.2005 SAAT: 11.00 Giriş Strbesttir Mecidheköy Kfiltûr Merkezi (Kat otopark ûstö) Av Ahmet G. KETENCİ (Mv Genel Sekreter) Prof. DT Toktamış .ATEŞ (Bılgı Cnv. Öğr Üyesı) Prof. Dr. Ahmet SALTUKIADD Genel Bşk. Yfd) / MİTESG: ANAYASANIN GEÇİCİ 15. MADDESİ KALDIRILSIN DARBECİLER YARGILANSIN! Tam demokrası için gücümüze gûç katm. 11.09.2005 Saat: 14.00 Kadıköy Meydanı / SEMÎNER: SİGARAYI BIRAKMA SEMİNERLERİ Sigaradan kurtulmak isteyenlere müjde! 1415.09.2005 Saat: 18.00-20.00 SHP tl Merkezi (Randevu ahnız) • PLATFORM: İSTANBUL'UN YÖNETÎM PROJELERİ Istanbul'un yönetimi. Istanbul'un gûvenliği ve Istanbul'un kentsel dönüşümü. 12.092005 Saat: 18.00 SHP tl Merkezi /KADIN:MÜCADELECÎ KADCVLARI ÖRGÜTLÜYORUZ Kadınlarunızııı yasal haklan (YenıTCK) Konuşmacı Av. Nazan MOROĞLU F.09.2005 Saat: 14 00-16.00 SHP Ü Merkezi • GENÇLİK: YETENEKLİ GENÇLERİ EĞİTİYORUZ Konulanmız: Kûltûr. sanat, spo: 24.09.2005 Saat: 14.00 -16.00 SHP D Merirea TÜM HALHMIZ DAVETLtDtR. Dr.BeyzadeÖZKAHRAMAN İlBaşkaoı SH? fSTiNBO. tL BAŞKANLIĞI ibUn flirmrt Cjd. Hrat Sot \o:: K»f 5 Şijli TdTıJu: 0 212 2% 50 <» nrajtpstanbal.or; F-m>il: tmozkıhrımıi! ishpntinbd.org Banş Ancak Adaletle Sağlanabilir! Emperyalist politikalar, kimi zaman ülkeleri birbirine kırdınrken kimi zaman da aynı ülkenin insanlannı birbirine düşman etmektedir. Bütün bu düşmanlıklar, savaşlar, çatışmalar ve terorizm, bölgemiz ile dünyanm karanlık yüzünü hazin bir biçimde ortaya koymuştur... Banş politikalannı acılan silerek izlemek güçtür, ama bu güçlüğe rağmen Mustafa Kemal gibi banş yolunu takip etmek birincil görevimiz olmalıdır... Prof. Dr. MllZafiFer ERYILMAZ Çankoya Belediye Başka, I Eylül Dünya Banş Günü. îkinci Dünya Savaşf nııı başlangıç tarihi dikkate alınarak, insanlığın savaş belasından kurtulması adına her yıî değişik etkinlildere konu olmakta- dır... Herkesin Fransa'ya saldırmasmı um- duğu Hitkr'in, bir şaşırtmacayla 1 Eylül 1939 sabahı Polonya'ya girmesi ve ardın- dan Ingiltere ve Fransa'nın AJmanya 'ya sa- vaş ilan etmesiyle tkinci Büyük Savaş pat- lak vermişti... Birinci Dünya Savaşı adı her ne kadar dünya savaşı olarak konulmuş ol- sa da temelde Kjta Avrupası "yla sınırlı kal- mıştı... Dünyarun ilk globalleşmesi de di- yebileceğimiz yeryüzünün her tarafını yan- gın yerine çeviren asıl savaş, Üdnci Dünya Savaşı'ydı... Bugün insanlık tarihi boyunca yaşanmış onca yıkıma. vahşete rağmen savaşlann dur- durulamamjş olniası. bizi savaşlann köken- lerini sorgulamaya yöneltmelidir... 'Savaşa son veren banşlar' asla savaşlara son vermemiş, verememiş, savaşlar hep ba- nşa çeşitli gerekçeler üreterek son vermiş, fiili durumlar yaratmıştır... Binlerce yıllık insanlık tarihinin her yüz- yıla bölünerek yapılan hesaplamalannda, 87 yılın savaşlann yarattığı kan banyosuy- la, 13 yılın ise banşla 'banşık' halde geçti- ğini göstermektedir... Keza 15. yüzyılla 20. yüzyılın savaşlar düzeyinde oransal bir kı- yaslamasını yaptığımızda, modern çağ ola- rak nitelenegelen 20. yüzyılın 300 kat da- ha fazla savaşa sahne oldugunu söyleyebi- liriz... Savaş, ünlü AJman generali Karl Von Cla- usewitz'in dediği gibi "pobtikanın başka araçlaria sürdüriilmesidir" Kaba gücün bir çekim merkezi olarak kendisini ortaya koy- duğu savaşlar, temelde dünyanın adaletsiz- liklerle örtülü olmasından ve güce tapınma- ya dayalı anlayışlardan kuvvet almaktadır... Bugün dünya nüfusunun yüzde 80'i var olan üretimin yüzde 20'sine ancak ulaşabi- liyorken, nüftısun yüzde 20'sini oluşturan- lar ise yüzde 80'ine hükmektedirler... Eskiden Doğu-Batı kutuplaşmasının, ça- tışmasının ve bunun yön verdiği 'Soğuk Sa- vaş'ın gerilim odağını oluşturduğu bir dün- yadan, tek kutuplu ama Kuzey-Güney bö- mnı lünmesinin kendisini hissettırdiği bir küre- selleşmeye 'methiyeler altmda' geçiş yap- tık... Mevcut küreselleşme zengin ve fakir ülkeler arasında barikatlar kuran, Kuzey' in gücünü giderek pekiştiren, Güney'i ise ken- di kaderiyle baş başa bırakan bir sosyal ada- letsizliği çoğaltma mekanizması olarak iş görmektedir... Savaşlan durdurmamn ilk ve asıl yolu, bu adaletsizliği durdurmak, dün- yadaki kaynak paylaşımını tüm uluslara ve bireylere yaygınlaştırmak olmalıdır... Aksi halde sadece savaşlara, yani sonuçlara kar- şı çıkarak, savaşlann durdurulabileceği boş inancıyla uğraşır dururuz... O halde savaş- lara karşı durmak, yerküre üzerindeki eko- nomik ve sosyal eşitsizliklere karşı çıkıp bunlann giderilmesine dayalı yeni bir dün- ya sistemi kurulmasıyla mümkün olabilir, ancak o zaman insanlar arasında savaşın anlamsızlığı çıplak bir biçimde görülebilir ve yeni ilişki biçimJeri çok güçlü bir biçim- de filizlenebilir... Kant'ın dediği gibi: "Sa- vaş >a ortada savaşüacak bir şey kabııajın- ca ya da yerylizünün her köşesinde genel kabul gören bir törel anlayış sağlanmca so- na erecektir.'' 1945 yılında uluslararası çatışmalann son- landınlması, ülkeler arasında sosyo-kültü- rel etkileşimlerin arttınhnası, güçlü ileti- şim kanallannın yaratıhnası ve en temelde savaşlan oluşturacak koşullann ortadan kal- dınlması amacıyla kurulan Birleşmiş Mil- letler, ne yazık ki öngörülen misyonunu ve sorumluluğunu yerine getirememiştir. Bu- gün artık BxM'nin misyonunun tartışılma- sının nedeni de budur. Irak'ın işgal edilme- si öncesinde BM Genel Sekreteri'nin diya- log çağrılannın sonuç vermemesi ve ABD'nin müttefikleriyle hareket ederek iş- gali gerçekleştirmesi, BM'nin konum ve etkinliğine ilişkin tartışmalan alevlendir- miştir. Ulkemiz açısından bakıldığmda, Cum- huriyetimizi kuran, ulusal bilincimizi güç- lü biçimde ortaya çıkaran Mustafa Kemal, savaşın bir ülkede yarattığı tahribatı ve bu tahribatuı enkazı alnnda uç veren acılan Kurtuluş Savaşı koşullannda test edip gör- müştü. Onun için 'Yurtta banş, dünyada banş' şiannı benimsemişti... Türkiye bu şi- ara uyarak savaşlardan sakınmasmı bilmiş- tir. Bu şiann ülkemiz dışında, özellikJe de çe\Temizde yeteri kadar hayat bulmaması, bugünkü sorunlann bu denli ağır bir biçim- de yaşanmasının da nedenidir. Emperyalizmin uyguladığı senaryolar, Ortadoğu'da ve .<\nadolu'da milyonlarca in- sanın kaybedihnesine, doğal kaynaklannın tükerilmesine. şiddetin bir gerçeklik olarak kabul edilmesine sebebiyet vermiştir. Em- peryalist politikalar, kimi zaman ülkeleri birbirine kırdınrken kimi zaman da aynı ül- kenin insanlannı birbirine düşman etmek- tedir. Bütün bu düşmanlıklar, savaşlar, ça- tışmalar ve terorizm, bölgemiz ile dünya- nın karanlık yüzünü hazin bir biçimde or- taya koymuştur... Banş politikalannı acıla- n silerek izlemek güçtür, ama bu güçlüğe rağmen Mustafa Kemal gibi banş yolunu ta- kip etmek birincil görevimiz olmalıdır... Bu karanlık perdenin yırtılmasına ve in- sanlann özgür biçimde yaşamasına yöne- lik en büyük ve kutsal mücadele, hiç kuş- kusuz Mustafa Kemal tarafından verilen özgürlük ve bağımsızlık savaşıdır. Dayatı- lan savaş ve esarete halkının gücüyle karşı çıkan bu büyük devrimci, aynı zamanda dünyanın görebileceği en büyiik banşsever insanlardan biridir. Mustafa Kemal banşı bir polıtıka olarak değil, bir yaşam biçimi ola- rak görmüş ve bunun için mücadele etmiş- tir. Iç banşın ve dünya banşının birbinyle olan ilişkısını 'buformfildeyatanprobkma- tiği' ve gerçekliği çok iyi bir biçimde kav- rayan Gazi, bütün Ortadoğu'nun, Balkan- lar'ın ve Kafkaslar'ın banş içinde yaşama- lan için büyük uğraşlar sergilemiş ve bu konuda kurumsal ittifak ve yapılann oluş- turulması için öncülük etmiştir. Eğer o gü- nün koşullannda bu büyük devrimcınin or- taya koyduğu düşünceyi anlayabilen ve ya- şama geçirebilen liderler olsaydı, bugün bölgemiz emperyalizmin kuşatılnuşlığı al- nnda olmayacaktı. Dünyamızın baştan başa banş içinde ya- şaması; adaletin, özgürlüğün ve eşitliğin eşanh olarak var olmasıyla mümkün olacak- tır. Bunun için mücadele etmeliyiz. Yanı başımızdaki insanla, komşumuzla. farklı din, dil, ırk ve mezhebe ait olanlarla empa- ti kurup yaşayabilirsek, şiddeti tümüyle ya- şammıızdan çıkarabiliriz. Martin Luther Kingın dediği gibi: "Kuş- lar gibi uçmasmı, bahkJargibi yüzmesiniöğ- rendik, ancak bu arada çok basit bir sanaö unutruk; kardeş olarakyaşama\T._" Kardeş gibi yaşamayı öğrendiğimizde, Beet- hoven'nın insanlığa, banşa ve kardeşliğe adanmış 9. Senfoni'sini de başka bir kulak- la dinlemiş oluruz. Vatan da Albayrak da Hepimizin... Hikrnet ALPTEKİN zimat Yük. Müh. Y ıl 1957. Ankara Bahçe- lievler"de Diyarbakır Öğrenci Yurdu'ndayım. Bir akşamüzeri, sekiz-on ar- kadaş Türkiye, Atatürk üzeri- ne konuşuyoruz. Biriyle ters dü- şüyorum. Aramızda bir thsan Ağabey var. Kendisi hukukçu ve ozandı. Söze kanştı: "Bende Ankara'ya ilk gekiiğimde fark- b düşünürdüm. Ama gördüm ki; Atatürk'ün Ankara'a fakûl- teleri, hepsi hepimizin. Kimse kimseyi a\ırmnor. Okudum, öğ- rendim, memleketime dönüyo- rum" dedi. Tartışma da alev- lenmeden kapandı... O söyleşi- den Şejiı Sait, Said-i Nursi gibi isimleri ve dolayısıyla etnik ve dinsel etkilenimleri anımsıyo- rum. Yine o günlerin sakin, gü- zel Diyarbakır'ında bisikletiyle vızır vızır dolaşan ABDli gö- nüllü "Con Amca" ve onun özel ilgi gösterdiği, ufak tefek, se- vimli Ermeni arkadaşımızı da hatırlıyorum. Diyarbakır'a, üniversite son- rası da geldim. Tanmcıydım. Verdiğim sevginin fazlasını kent- lisinde, köylüsünde, tarlasmda, bağında, bahçesinde buldum. Yıllar öncesinin Istanbul, h- mir basınında -firsat buldukça- yazar, vurgulardım: Güneydo- ğu'dan başlayacak bir toprak re- formu, ülkemiz koşullannda bir gereksinim, bir zorunluluktur. Emlakçi vitrininde, satılan kö- yü... Hasatta ağayla buğdayı pay- laştıktan sonra; tarlafarelerinin toprakta açtığı galerilerine taşı- dbğı başaJdan kazarak çıkaran ve aralannda bölüşen köylüleri... Sanayileri yeterince gelişememiş kentlerin, sağlıklı bir kentleş- medeki gibi, göçmen köylüleri kabul edip onlann yerine köye tarım makineleri gönderemeye- ceğini... Kentlileşememiş köy- lülerin, köyde kalan işsizlerin, Türkiye yannlannda ne sorun- lar yaratabileceğini yinelerdim naçizane... Gerçekten neler olmakta! Üı- san Ağabey gibi de dinleyen kal- mamış galiba! Kentli susmuş.. köylü de, siyasetçileşmiş ağa oyununun, dünkü gibi farkında değil. Belediyeler, Albayrak dı- şında bayrak açanlara destek olurmuş. Yasalar eksikmiş, olanlar da gereğince işletilmiyormuş. Kent- lerde, dağlarda silahh-silahsız bölücüler kıpır kıpırmış. Evvel Allah sonra ordumuz, ama top- rağa düşen yiğitler, yüreklere düşen acılar da ordumuz kadar bizim... Aşağıda iki öneri yanında, kuşkusuz devletin; etnik ve din- ci bölücülüğü engellemede yar- dımcı yasalan hızla çıkarması kaçınılmazdır. 1) Bu ortamda kentlinin önce- liği vardır: Silahsız ve demok- ratça meydanlan doldurarakhay- kırmahyız: Türkiye, Albayrak biziz. Bizi kimse bölemez... Ger- çekten çat kapı gelen yabancı- lan, örneğin Grozni'ye gönde- rebiliriz; taş taş üstünde kalma- mış Çeçen başkentine yardım etsinler. Oranın belediye başkanıyla kucaklaşsınlar... Bizim savaşımı- mız -Doğu, Batıda- kalkınmak ve karnı tok bir ulus yaratmak için olmalıdır. 2) Güneydoğu'da özel giri- şim, teşvikler vb. ile yeterli iş ola- nakları sağlanamadı. Aslında yurt genelinde de durum pek farklı değil. Hiç olmazsa kentler bir soluk akncaya kadar, köylü, yerinde tu- tulmalıdır. Bu amaçla özgün bir model önerilecektir: Önce su- lanabilir alanlardan başlanarak -nispeten fazla çiftçi ailesini ba- nndırabilecek- çiftlikler oluştu- rubnalıdır. Bir model yaratılmalıdır. Ta- nm Bakanlığı bu konuda çalış- malıdu-. Güneydoğu'da tanmın gelişmesi, hayvancılığın geliş- mesi için özendirici ve özgün bir model yaratmak zorundayız. Bu tanmsal gelişme için ba- kanhk, tarım örgürü. üniversite- ler el ele çalışmalıdır. Koşullann uygun olduğu yö- relerde bahçecilik yapılacaksa, termal ısıtma olanaklan bulu- nan elverişli kesimlerde; çok da- ha küçük alanlarda, pek çok çift- çi ailesine yaşam kapısı açılma- hdır. Bu yazıda, anılardaki güzel- likleri de vatan gibi parçalamak isteyenlere karşı, bazı önlemle- re değinilmiştir. Amerika ve elin- deki Tarikat Şeyhi, Avnıpa, Er- menistan, yerü işbirhkçiler; "Din özgüriüğü", türban, eyalet, fede- rasyon vb. deyip Türkiyemizi açmazlara itmekteler. Kurtuluş yine, Mustafa Ke- mal 'in Cepheye Mermi Taşıyan Kadnugibi yurtse\er olmakta... Kurtuluş yine -doğulu, batılı de- meden- kanını bu vatan topra- ğına akıtan dedelerimiz gibi yurt- sever oknakta... ve Albayraktan başka bayrak tanımamakta... PENCERE Tatil Düşünceleri... Her yıl ağustosun sonuna doğru hava bulutla- nır, biryağmuryağar.. Gök yeniden mavileşip güneşli günler başlasa da artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.. Havanın kokusu değişmiştir.. Güneş 'Başak' burcuna girmış, sonbahann gi- zemi doğaya yansımaya başlamıştır.. Güzelim yaz çekip gitmeye hazırianmaktadır.. Çocukluğumdan beri her yıl bu değişimi du- yumsadığımdan ağustosun sonunda yağan yağ- murlarta hüzünlenirim.. Bu sene tatile çıkarken yanıma aldığım kitaplar arasında "Hüsran Filızleri" de vardı; (Celal Sı- lay'ın toplu şiirferi) goğe bakıp şairi özlemle andım: "Bu gökler boşluktan ibaretse Bir gayesi yoksa yıldızlann. Gün vakitleh bizden habersizse, Gökyüzünde bir şey yoktur." • Evet, her yıl ağustosun sonuna doğru gök bu- lutlanır.. Çünkü güz mevsimı gelmektedir.. Gençliğinin sonuna doğru her kadının yüzü bu- lutlanır.. Benliğindeki güneş Başak burcuna girdiği za- man kadının her gün baktığı ayna değişiverir.. Kapıyı bilinmeyen biri çalmıştır: - Kim o?.. -HüzünL Geriye dönüşü olanaksız, yönü belli, sonu aşi- kâr bir yolda vanlan aşamada güzelliğın hüznü başlamıştır.. Yine Celal Sılay'ın şiirinden aktanyorum: "Ihatamızın ömürden uzun olması Kendi kendimize öleceğimızi düşünmek, Yalnızlığa ve sükûna ihtiyacımız, Aynada elli yıl sonrayı görmek." • Ister kadın olsun, ister erkek, kimi evrede yalnız yüzü bulutlanmaz; fikirleri, düşünceleri, inancı, is- tenci de sislenip bulutlanabilir. Güneşli, aydınlık, pırıl pırıl bir mantık gereksin- mesınin itici gücünü ruhunda yitiren insanın hüz- ne sanlması da yaşamak güdüsünün bir dışavu- rumudur.. Evet, her yıl ağustosun sonunda hava bulutla- nır.. Biryağmuryağar.. Varsın yağsın.. Eski mevsimin gıdişatında yenisinin gebeliği du- yumsanamaz mı?.. "Kalmasa, ağaçta ümıt kalmasa, Yapraklannın hepsini dökebilir mi? Işık ve rüzgâr içinde yeniden Tohumlanacağını bılmese, durabılir mi? Gelmese, ölenle giden geri gelmese Çocuk babasından ileri doğabilır mi? Kendi vücudunun uykulan içine Başkalannın rûyaları girebılır mi?" • Benliğin dinginleşmesi, düşüncelerin durulma- sı, mantığın saydarnlaşması için ara dönem işle- vini görmezse tatil ne işe yarar?.. Celal Sılay'ın Bursa Işıklar Askeri üsesi'ndeki adı 'Napolyon Celal'di... Günlük yaşamında çılgın ve ataktı; ama, benli- ğinin görünmeyen sağ eli her zaman Napolyon gi- bi yüreğinin üstündeydi.. Şiir (ve de şair) gerçek hayattan kopuk olabilir mi?.. Homeros'tan beri yaşamdır şıir.. Ya hüzün?.. Hüzün olmasa hayatımızın eksikliğine katlana- mazdık.. Mantığımızın sağl/ğı, duygulanmızın harmanın- da düşünürken, gerçeği yakalamak ve doğruyu bul- maklaorantılıdır.. Doğruyu bulmak, kendini bulmakla özdeşleşti mi Sılay'ın dizelerine dönüşün "Kendini bulduğum zaman Sende başlar mekân Sende biter zaman Pınl pınl olur cihan Kendini bulduğun zaman." 0 «rasÜcretsiz ' "Cnılı Otel Club NINA SÇoo»"**. 49.0» YTL Kışıhaşı Gecebk 3x16,33 «,* tnffe Wüdd VafcıffeıftkUreâi Hartma 3 TaKsit BİZOEN Hcl Tr.!.' 0266 J16 43 32 • 416 43 33 • 416 36 73 Fax: D2E6 416 36 07 nya çocuk sektörü buluşuyor www.ihlasfuar.com 1 0 . Ç O C U K G İ Y İ M v e A K S E S U A R L A R I F U A R I İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Yeni Fuar Aianı 02 - 04 EylÜl 2005 ZiyaretSaatleri: 11.00-1 İHLAS FUAR 29 Ekim Cd. No: 23 Yenibosna / İstanbul Uİ7UCTITCDİ A C • • • T e l : +90 212 454 25 03 Fax: +90 212 454 25 06 nlllYlt I Ltnl R.ç • • • www.ihlasfuar.com• info@ihlasfuar.com cocuk Aıocnshovv SERVİSLER: TAKSİM AKM önü 1 1 .'00 - 1 Ö.'OO arası her saat başı / DTM Metro Durağı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle