Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 EYLÜL 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
JV LJ l_j A U M\ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15
Jlil UYCARLIKLARIN İZÎNDE OKTAY EKİNCİ
Zsa Zsa Gabor'un Atatürk sevgisiyle yapılan otel, Atatürk'ün imar planmı delmişti
Hilton'un 'imar öyküsü'Can Dündar, bu yıl 50 yaşındayken el de-
ğiştiren Hilton Oteli'rün ardındakı 'aşk öy-
küsü'nü yazdı. Emekli Sandığı'mn malıy-
ken 255.5 milyon dolara Ortadoğu Otomo-
tiv'e satılan bu ılk 5 yıldızlı otelimizin. Ame-
rikalı ünlü yıldız Zsa Zsa Gabor sayesinde
tstanbul'a kazandınldığını anlattı... (Milli-
yet-21 Ağustos 2005)
Şimdi 85 yaşında olan Gabor, 1930'larda
küçük bir kızken savaş ortamından uzaklaş-
ması için ailesi tarafından Türk elçiliğindeki
bir dostlanyla Türkiye'ye gönderilir. Ata-
türk'le de tanışma olanağını bulan Tatar kı-
zı 'Ja Ja' ABD'ye döndükten sonra 1942'de
oteller kralı Conrad Hilton la evlenir. Tür-
kiye'yi o kadar sevmiştir kı kocasını zorla ik-
na eder ve böylece dünyadaki Hilton zinciri-
nin 3. oteli Istanbul'da açılır...
Can Dündar'ın keyif vericı kaleminden
bunlan okuyunca, Zsa Zsa Gabor'un bu 'ar-
mağanı' ıçin Istanbul'un "nelerden vazgeç-
mek zorunda kaldığmı" anımsadım
Birincisi, 'en güzel vadisi'ydı Kent pla-
nında '2 No'lu park' olarak aynlan ve Tak-
sim Meydanı ile Dolmabahçe kıyılannı sade-
ce yayalar için tasarlanmış 'manzara bahçe-
leri' ile birleştiren en büyük 'yeşil alan'ını
yitirmişti...
Çünkü Hilton Oteli, ışte bu yeşil kuşağın
tam ortasında inşa edıldi; bahçesi ve çevre-
sinde düzenlenen yollarıyla da aynı parkı
'parçalayarak' Taksim-Dolmabahçe bağ-
lantısını ortadan kaldırdı...
Ostelik bu uygulama, yine Can Dündar'ın
aktardığuıa göre, Zsa Zsa Gabor'un "daha
sonra evlendiğim bütiin kocalarımda onu
aradım.." dıyerek hayranlığını gızlemedığı
Atatürk'ün planını yok etmışti. Ulu Önder'in
isteğiyle düzenlenerek 1939'da tnönü'nün
onayıyla yürürlüğe girmiş 'Prost Planı'nı
195O'de ilk kez delen bir 'siyasi müdaha-
le'yle gerçekleşmişti...
Lütfl Kırdar'ın dlrenlşi'
Hilton'un bu 'uygunsuz yer seçimi' yü-
zünden tstanbul'un 2. kaybettıği değer ıse
şimdi bu otelin karşısındaki 'kongre merke-
zi'nde de adı yaşatılan. ünlü ve çalışkan va-
lisi Lütfi Kırdar olmuştu...
Çünkü Kırdar, dönemin politikalannı doğ-
rudan etkıleyen 'Marshall Yardımı' ile ger-
çekleşecek bu 'devlet oteli' için Taksim-Dol-
mabahçe parkından yer aynlmasına onay ver-
memişti. Aynı zamanda 'Belediye Başkanı'
yetkısiyle sonuna kadar dırenınce, işbaşın-
dakı 'Adnan Menderes hükümeti' onu gö-
re\den aldı... Böylece otelin ınşaat ruhsatını,
yenne atanan Fahrettin Kerim Gökay ver-
dı..
Bu olayda yitırilen değerler ise 'hukuk
deieti' ve 'planlı kentleştne' anlayışıydı...
Çüıkü kentlere eklenecek her türlü yapının,
öneden hazırlanmış planlara göre gerçek-
leşnesı kavramı, ülkemize ancak 'Cumhu-
rijt Hukuku' sayesinde gelmiştı.
ventlerin geleceğini keyfi kararlara değil
'ehircilik' kurallanna göre belırlemek, 'ka-
aöMtwtaiifc^-«p^f*-fSotK-
(Alrta) Vali Fahrettin
Kerim Gökay ve Mr. Hil-
ton, çok iyi anlaşmışlardı.
(Solda) Zsa Zsa Gabor,
kocası Conrad Hilton'u
ikna etmişti.
(Sağda) HUton'a
yeşil alanda izin
vermediği için görevden
alınan Vali ve Belediye
Başkanı Lütfi Kırdar.
der' yerine 'bilimi' rehber kılan 'aydınlan-
ma' sürecinde Avrupa kentlerine kazandın-
lırken Osmanlı'da bu anlayış kunımlaşama-
mıştı. Aynı nedenle planlamayı esas alan çağ-
daş imar hukukumuz da ancak Cumhuriyet
yasalanyla gelişebilmişti...
îşte bu önemli kazanımın henüz 20. yılın-
da, Istanbul'daki çağdaş imar düzeninin 'Hil-
ton uğruna' bir kenara itilmesi, hukuk bil-
gemiz Ord. Prof. Sıddık Sami Onar tarafın-
dan yıllarca 'ders' olarak okutulmuştu...
Aydın Boysan. Cumhuriyet'te 9 Ağustos
1999 günü yayımlanan makalesınde, ünlü hu-
kukçumuzun 'İdare Hukuku" (1965) kita-
bındaki 'Hilton Olayı' bölümünü özetle şöy-
le aktanr:
"Otelin yapıldığı saha şehir planında
park alanıydı. Yatırımcılar, bir yabancı el-
çiyi araya sokarak dönemin başbakanına
(Adnan Menderes) başvurdular. Vali ve
Belediye Başkanı Lütfi Kırdar ise Başba-
kan'ın onayıyla kendisine gelen büyükel-
çiye söz konusu alanın park ve kamu ala-
nı olduğunu anlatarak hükümetin kanun-
suz emrini de yerine getirmemişri. Büyü-
kelçi de öziir dileyerek Belediye Başka-
nı'na hak vermişti..."
Onar'uı 'ders notn'nda şunlar da \-ar:
"Ne var ki Lütfi Kırdar görevden alına-
rak otelin aynı yerde yapımı için şehir pla-
nı değiştirildi. Öysa ki Hilton, örneğin ay-
nı bölgedeki Sipahiocağı arazisine yapıla-
bilir, Taksim Parkı ile Nişantaşı Bahçesi'ni
(Maçka Parkı) bütünleştiren bu yeşil ku-
şak bozulmayabilirdi. Bu durum, yasalar-
daki boşluklardan yararlanılarak kamusal
alanların bile özel kullanımlara geçebildi-
ğine bir örnektir."
'Küçük Amerlka'nın slmgesl'
Hilton ile îstanbul'un yitirmeye başladığı
en değerlı özelliği ise 'tarihsel ve doğal kent
peyzajı'ydı... Modern mimarlığın bir örneğı
olarak ve 'Hilton kimliği' ile tasarlanan ya-
pının, özellikle Boğaziçi siluetindekı 'uy-
gunsuz duruşu' öylesine öne çıkıyordu ki
"ABD mimarbğının kente damgası' gibiy-
di...
Aynı dönemdeki politik söylemde öne çı-
kan: "Türkiye küçük Amerika olacak..."
sözleriyle de adeta anlam bırlığı ıçmdeydi...
Nitekim, özellikle son yıllarda hızla çoğa-
lan benzer yapılara rağmen Hilton'un bu 'ön-
derliği' hâlâ o denli belirgin ki geçen temmuz
ayında Istanbul'daki 'Dünya Mimarlık
Kongresi'ne gelen ünlü mımarlardan Robert
Venturi şunlan söylemekten kendıni alama-
dı: "Şu anda kaldığımız Hilton'un binası,
Amerikan mimarhğının çirkin ve sıradan
bir örneği..." (YapıAğustos-2005)
Işte, sadece mimarlık ve şehircilik açısın-
dan değil, hukuk ve kentsel haklar bağlamın-
da da Türkiye'nin ilk tartışma konusu 'kamu
mülkiyetindeki' binası olan Hilton Oteli ar-
tık 'özel' ellerde...
Özelleştirme tdaresi Başkanlığı (ÖİB),
yasal yetkısi olduğu halde Hilton'un bulun-
duğu arsanın 'imar durumunu' değiştırip
'ilave inşaat haklan' sağlayarak pazarlama-
dı! 'Yeni sahibi', kentin en değerli yerinde-
kı 66 dönümlük 'bahçe' niteliğindekı bu ar-
saya, 'ek blok'lar ya da tümüyle yeni bir pro-
je uygulamak ısterse imar planmı buna uygun
şekilde değiştirmeye 'belediye' karar vere-
cekmiş... (Milliyet-2 Ağustos 2005)
Umarız Hılton'un bu 'imar öyküsü', hiç
değilse böyle bir talep karşısında belediye
için 'ders' olur. Üstelik, örneğin Kadir Top-
baş da buna 'hayır' derse Lütfi Kırdar gıbı
görevden de alınamaz...
BU AY BEŞ FİLM GÖSTERİLECEK
'SineTekAvrupa'da
Kültür Servisi-An-
kara Sinema Kültürü
Derneği tarafindan, TC
Kültür ve Turizm Ba-
kanlığı, Tüze Grup,
Aras Kargo ve Radyo
ODTÜ'nünkatkılanyla
gerçekleştirilen, 'Sine-
Tek Avrupa' film gös-
terimleri eylül ayında
devam ediyor.
A\Tupa'nın farklı ül-
kelerinden genç ve us-
ta yönetmenlerin film-
lerinin yer aldığı etkin-
likte yı] sonunda 52
uzun fılm sinemasever-
lerle buluşmuş olacak.
Etkinlik kapsamında
film gösterimleri her
perşembesaat 19.30'da
Ankara Ankapol Sine-
ması'nda yapılacak.
Eylül'ün ilk
fllmierl
Eylül ayının ilk fılmi,
'AşkYazım\bolödül-
lü 'Son Sığınak' fil-
minden hatırladığımız
Rus asıllı üıgiliz yönet-
men Pawel Pawlikows-
ki'nin saplanh ve aldat-
ma üzerine ahşılmışın
dışında, gızemli bir er-
genlik öyküsü anlattığı
yeni filmi. Jacques
Doillon'un 'Âşık Ka-
dın' ve Jean-Luc Go-
dard'ın olaylı filmi
'Tutku' nun yanı sıra,
eylül ayının son iki
haftasında biri yeni di-
ğeri de klasik olmak
üzere Ispanyol Sinema-
sı 'ndan iki film yer alı-
yor. Bunlann biri Lu-
is Garcia Berlan-
ga'nm başyapıt niteli-
ğinde kara mızah fılmi:
'Placido'.
Birçoğu başyapıt rü-
teliğinde yirmiden faz-
la fılme imza atan yö-
netmen, Bunuel ve Sa-
ura ile bırlikte Fran-
co'ya karşı çıkan ve
filmleri sürekli sansü-
re uğrayan yönetmen-
lerin başında geliyor-
du. Sinema tarihine
'Bienvenido Mister
MarshaU','ElVerdu-
go' ve 'Placido' gibı
başyapıtlanyla geçen
yönetmen, Ispanyol si-
nemasının gelişimine
de büyük katkılar sağ-
ladı.
Eylül aymın son fıl-
mi ise 2002 yapımı ve
bol ödüllü bir komedi
fihni: 'Annem Kadın-
lardan Hoşlanıyor'.
Yönetmenliğini Ispan-
yol sınemasının genç
yeteneklerınden Dani-
ela Fejerman'm yaptı-
ğı film, yeni sevgilisi-
nı üç kızıyla tanıştıran
bir annenin öyküsünü
anlatıyor.
21 yıldır aralıksız devam eden oyun 3 Eylül'de Amfitiyatro'da
tstanbul
Büyükşehir
Belediyesi
Şehir
Tiyatrolan'nın
oyunu
Lüküs Hayat
opereti
Ayvahk'ta
tiyatroseverlerle
buluşacak.
Lüküs Hayat Ayvalık'ta
Kültür Servisi - Istanbul Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nın 21
yıldu- aralıksız perde açan oyunu 'Lü-
küs Hayat' 3 Eylül saat 20. 30'da Ay-
valık Belediyesi Amfitiyarrosu'nda
izleyiciyle buluşacak.Ekrem Reşit
Rey'in yazdığı, Cemal Reşit Rey'in
müziklerini bestelediği ve Haldun
Dormen'in yönettiği 'Lüküs Hayat'
opereti, Türkiye'de erken dönem Ba-
tılılaşmanm serüvenine komık ve iro-
nik bir pencereden bakmayı denerken,
kuşkusuz bugünün toplumsal yapısı-
na da önemli göndermelerde bulunu-
yor. Dekor tasanmını Nilgün Gür-
kan'ın, kostüm tasanmını Canan
Göknil'in orkesrra düzenlemesini
Esin Engin'in, müzik yönetmenliği-
ni Önder Bali'mn ve koreografisini
Selçuk Borak'ın gerçekleştirdiğı
oyunun konusu: Küçük hırsızlıklarla
geçinen Rıza ile Fıstık bir zengin evi-
ne girince kendilerini kıyafet balosun-
dabulur. 1930'lar Türkiyesi'nde Ba-
tılılaşma özentisinde olanlarla halk
kesiminden olanlar arasında doğan
komik durumlan ele alan oyunda,
Oyunda, Zihni Göktay, Funda Pos-
tacı, Ali Berge, Şenay Saçbüker, Se-
zai Aydın, Aslı Seçkin, Ali Karagöz,
Oya Palay, Bilge Zobu, Sibel Topa-
loğlu, Savaş Barutçu, Vildan Türk-
baş, Yavuz Şeker, Betül Kızılok.
Güneş Han, Selçuk Yüksel, Emrah
Özertem, Kutay Kırşehirlioğlu, Ca-
ner Çandarlı, Kosta Kortidis, Me-
lahat Abbasova ve Defne Gürmen
rol alıyor.
HalıcıBügisayaıia
Beste Yanşması
Kültür Servisi -12 yıldır yapılan Halıcı Bilgisayar-
la Beste Yanşması ödül töreni, 6 Eylül Salı günü saat
20.00'de Iş Sanat Merkezi Iş Bankası kulelerinde ger-
çekleştirilecek.
Törende. yanşmada fınale kalan Alper Kömürcü,
Anıl Yiğit Filiz, Cenk Çelebioğlu ile Müge Zümrat-
bel, Dünya Kırkalı. Ercüment Orkut, llke Llaş Ku-
vanç. Kaan Gökhan Varol. N. Doğa Ebrişim. Okay
Bilge ile Özgen Sabuncu, Sedat Yüce, Selim Aysan
ve Toygar Işıkü'nın yapıtlan dinlenecek ve sonuç açık-
lanacak. Yanşmanın seçici kurulunda Atilla Özdemi-
roğlu, Garo Mafyan, tzzet Öz, Faruk Eczacıbaşı,
Sedat Ergin. Şeref Oğuz, Hakan Özer, Borga Par-
lar, Emrehan Halıcı yer alıyorlar.Isteyenler, finale ka-
lan yapıtlaraoy verebilirler. fhttp.''beste.halici.com.tr)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Popüler Kültürün
Tutsağı Gençlik...
Bu yazıyı yazdığım sıralarda, Istanbul Üniver-
sitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölü-
mü'nün bu yılki giriş sınavlannın birinci basa-
mağı tamamlanmıştı. Bölüme başvuran 489 a-
day içerisinden 33 kişi, ikinci basamak sınavına
girmeye hak kazandı.
Birinci basamak sınavlannın devam ettiği beş
gün boyunca 17-25 yaşlan arasındaki kuşağın
sergilediği genel görünüm, ülkemizin birgerçe-
ğıni tartışılmaz bir netlikle gösterdi. Türkiye'de
bugünün gençlığı, çok geniş ölçüde, 'popüler
kültür' diye adlandırılan olgunun kuşatması, ege-
menlıği ve etkinlıği attında yaşamakta olan bir ke-
simdir. Bu gençlik, ister düşünce ve davranışla-
rı bağlamındaolsun, ister önünekoyduğu hedef-
lere -ve bu arada sanatsal hedeflere de!- yöne-
liş biçimleri açısından gözlemlensin, referans
noktalarını, örneklerını ve modellerini çok ağır-
lıklı olarak popüler kültürün her gün toplumsal
yaşamın hemen her anında ve alanında sergile-
mekte olduğu bir 'dünya resm/'nden ya da 'top-
lumsal grup fotoğraflan'ndan almaktadır. Sade-
ce birkaç örnek vermek gerekirse, beş gün sü-
ren gıriş sınavları boyunca adaylardan seyretti-
ğimız neredeyse tüm Ofelya'ların ağlamaklı ka-
dınlardan, "Olmak ya da olmamak..." tiradıyla
belkı de insanlık tarihi kadar eski bir iç hesap-
laşmanın kapılannı aralayan Hamlet'lerın bildiri
okuyan habercilerden, Agafya'ların mahalle ka-
rısı modellerinden, Jülyet'lerin cenazelerdeki ağ-
layıcı kadınlardan, Izmarit Nuri'lerin ucuzun
ucuzu kabadayı taklitlerinden, Tom'lann bir an
sonra analannı gırtlaklamaya bile hazır, gözü-
nü kan bürümüş 'hayırsız evlat' çizimlerinden
oluşmasının altında yatan temel neden, hep
aynıydı: Yaşamında herhangi bir derse veya sı-
nava hazırlanmak amacıyla değil de sırf dün-
yaya giderek genişleyen boyutlar içerisinde
bakabilmek amacıyla okumak ve bilgılenmek
diye bir gereksinimi tanımayan, bundan ötürü
de her şeyden önce düşünmeyi artık bir ge-
reksinim diye algılamayan bir gençlik, dünya
tiyatro edebiyatının başyapıtlanndan ahnma
karakterleri sınav jürisine tüm duygusal derin-
liklerinden arındırılmış(!) olarak sunmak peşin-
deydi.
Popüler kültür diye adlandırılan, insanları
kendileri ve bu dünyada olup bitenler üzerin-
de, yaşamın anlamı üzerinde düşünmeye de-
ğil, fakat hep kendileri gibi'lerden oluşma sü-
rüler içerisinde yaşamaya, o sürülerle en yo-
ğun düzeyde uyum sağlamaya iten, insanlara
eğlence ve boş zamanlarını doldurma adı al-
tında düşünmelerine zaman ve olanak sağla-
mayacak pespayelikleri sunarak sonunda on-
ları giderek anonimleşen iktidarların pençesi-
ne iten yönelim, artık bu ülkenin gençliğinin ha-
tırı sayılır bölümü üzerinde de mutlak iktidarı-
nı kurmuş durumda. Çoğunlukla böyle bir ik-
tidarın farkına bile varmadan tiyatroya aday-
lıklarını koymaya yeltenen gençlerin, sevgili
dostum Suat Ozturna'nın: "Çehov'u gere-
ğince değeıiendirmek için önce onun büyük şi-
irinin tadına varabilmek gerekir" yolundaki son
derece doğru saptamasına varabilmelerini
ummak bile artık neredeyse boş bir hayal.
Eğer bugünün -tiyatrocu değil!- fakat sade-
ce oyuncu adayı olmaya hevesli gençleri, bu
uğraştan ağırlıklı olarak dizilerde seyrettikleri,
herbakımdan çarpıtılmış, var olan herhangi bir
gerçeklikle ilintisiz yaşamları ve o yaşamların
olmazsa olmaz koşulunu oluşturan, tiyatro açı-
sından hesabı hiç verilmemiş, sadece her tür-
lü inandırıcılığı yok etme hedefine hizmet eden
abartmaları sahnelere getirmeyi anlıyorlarsa,
tiyatromuzun bugünü ve yarını inanılmaz bo-
yutlarda bir tehlike altında demektir.
Böylesine vahim bir tehlike karşısında, en
azından tiyatro eğrtimi vermekle yükümlü olan
kurumların yollarını tiyatro açısından kesinlik-
le ödün tanımayan bir tutumla sürdürmelerin-
den başkaca bir çare bulunmamaktadır. Bu
ödün tanımazlık, hem böyle eğitim kurumları-
na öğrenci seçme bağlamında hem de giren
öğrencilerin eğitimleri boyunca onlara yolların-
dan sapma şansının asla tanınmaması bağla-
mında egemen tavır olmalıdır. öğrenimlerini
tamamlayanların sonradan hangi yolu seçe-
cekleri, elbet kendı özgür kararlarına bağlıdır;
ancak eğitim boyunca olası hiçbir çarpık yola
çanak tutmamak da tiyatro eğitimi veren ku-
rumların temel yükümlülüğüdür!
e-posta: acem20@hotmail.com
ahmetcemal@superonline.com
AMaftaki mağaralar araşunhyor
• AHLAT(AA) - Gazı Üniversitesi'nce
Bıths'in AhJat ilçesinde iki yıldır sürdürülen
araştmnalarda bugüne kadar 500 mağara
saptandı. GÜ öğretim görevlisi Dr. Cemile
Nakış Karamağaralı, Ahlat'taki mağaralan
geçen yıl araştırmaya başladıklarmı belirtirken
mağaralann tarihi ve sosyal yönlerini ortaya
çıkanp mimari işyevleııni incelediklerim
söyledı. Mağaralann gerekli düzenlemeler
yapılarak turizme kazandınmıası gerektiğine
değinen Karamağaralı, mağaralann,
etnografya müzesi olarak düzenlenebileceğini
sözlenne ekledi.
16. AJiağa Küttür ve Sanat Festivafi
• ALİAĞA (AA) - Izmır'ın Alıağa ilçesinde
bu yıl 16'ncısı düzenlenen 'Aliağa Kültür ve
Sanat Festivali' başladı. Festivale, Bulgaristan
Kültür Bakanı Yardımcısı Mümin Tahir, Kırgız
yazar Cengiz Aytmatov, Azerbaycan
Parlamentosu Kültür Komisyonu Başkanı
Anar Razayev de katıldı. Aliağa Belediye
Başkanı Tansu Kaya, yaptığı açılış
konuşmasmda, Aliağa'nın bundan sonra
kültürel ve doğal güzellikleriyle de amknasım
istediklerini söyledı. Festivalde, Bulgaristan
Kırcali Halk Danslan, Azerbaycan Halk
Danslan ve Ege Ünıversitesı Halk Danslan
toplululdan da göstenler sundu.