23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 EYLÜL 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JV LJ l_j A U M\ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 Jlil UYCARLIKLARIN İZÎNDE OKTAY EKİNCİ Zsa Zsa Gabor'un Atatürk sevgisiyle yapılan otel, Atatürk'ün imar planmı delmişti Hilton'un 'imar öyküsü'Can Dündar, bu yıl 50 yaşındayken el de- ğiştiren Hilton Oteli'rün ardındakı 'aşk öy- küsü'nü yazdı. Emekli Sandığı'mn malıy- ken 255.5 milyon dolara Ortadoğu Otomo- tiv'e satılan bu ılk 5 yıldızlı otelimizin. Ame- rikalı ünlü yıldız Zsa Zsa Gabor sayesinde tstanbul'a kazandınldığını anlattı... (Milli- yet-21 Ağustos 2005) Şimdi 85 yaşında olan Gabor, 1930'larda küçük bir kızken savaş ortamından uzaklaş- ması için ailesi tarafından Türk elçiliğindeki bir dostlanyla Türkiye'ye gönderilir. Ata- türk'le de tanışma olanağını bulan Tatar kı- zı 'Ja Ja' ABD'ye döndükten sonra 1942'de oteller kralı Conrad Hilton la evlenir. Tür- kiye'yi o kadar sevmiştir kı kocasını zorla ik- na eder ve böylece dünyadaki Hilton zinciri- nin 3. oteli Istanbul'da açılır... Can Dündar'ın keyif vericı kaleminden bunlan okuyunca, Zsa Zsa Gabor'un bu 'ar- mağanı' ıçin Istanbul'un "nelerden vazgeç- mek zorunda kaldığmı" anımsadım Birincisi, 'en güzel vadisi'ydı Kent pla- nında '2 No'lu park' olarak aynlan ve Tak- sim Meydanı ile Dolmabahçe kıyılannı sade- ce yayalar için tasarlanmış 'manzara bahçe- leri' ile birleştiren en büyük 'yeşil alan'ını yitirmişti... Çünkü Hilton Oteli, ışte bu yeşil kuşağın tam ortasında inşa edıldi; bahçesi ve çevre- sinde düzenlenen yollarıyla da aynı parkı 'parçalayarak' Taksim-Dolmabahçe bağ- lantısını ortadan kaldırdı... Ostelik bu uygulama, yine Can Dündar'ın aktardığuıa göre, Zsa Zsa Gabor'un "daha sonra evlendiğim bütiin kocalarımda onu aradım.." dıyerek hayranlığını gızlemedığı Atatürk'ün planını yok etmışti. Ulu Önder'in isteğiyle düzenlenerek 1939'da tnönü'nün onayıyla yürürlüğe girmiş 'Prost Planı'nı 195O'de ilk kez delen bir 'siyasi müdaha- le'yle gerçekleşmişti... Lütfl Kırdar'ın dlrenlşi' Hilton'un bu 'uygunsuz yer seçimi' yü- zünden tstanbul'un 2. kaybettıği değer ıse şimdi bu otelin karşısındaki 'kongre merke- zi'nde de adı yaşatılan. ünlü ve çalışkan va- lisi Lütfi Kırdar olmuştu... Çünkü Kırdar, dönemin politikalannı doğ- rudan etkıleyen 'Marshall Yardımı' ile ger- çekleşecek bu 'devlet oteli' için Taksim-Dol- mabahçe parkından yer aynlmasına onay ver- memişti. Aynı zamanda 'Belediye Başkanı' yetkısiyle sonuna kadar dırenınce, işbaşın- dakı 'Adnan Menderes hükümeti' onu gö- re\den aldı... Böylece otelin ınşaat ruhsatını, yenne atanan Fahrettin Kerim Gökay ver- dı.. Bu olayda yitırilen değerler ise 'hukuk deieti' ve 'planlı kentleştne' anlayışıydı... Çüıkü kentlere eklenecek her türlü yapının, öneden hazırlanmış planlara göre gerçek- leşnesı kavramı, ülkemize ancak 'Cumhu- rijt Hukuku' sayesinde gelmiştı. ventlerin geleceğini keyfi kararlara değil 'ehircilik' kurallanna göre belırlemek, 'ka- aöMtwtaiifc^-«p^f*-fSotK- (Alrta) Vali Fahrettin Kerim Gökay ve Mr. Hil- ton, çok iyi anlaşmışlardı. (Solda) Zsa Zsa Gabor, kocası Conrad Hilton'u ikna etmişti. (Sağda) HUton'a yeşil alanda izin vermediği için görevden alınan Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar. der' yerine 'bilimi' rehber kılan 'aydınlan- ma' sürecinde Avrupa kentlerine kazandın- lırken Osmanlı'da bu anlayış kunımlaşama- mıştı. Aynı nedenle planlamayı esas alan çağ- daş imar hukukumuz da ancak Cumhuriyet yasalanyla gelişebilmişti... îşte bu önemli kazanımın henüz 20. yılın- da, Istanbul'daki çağdaş imar düzeninin 'Hil- ton uğruna' bir kenara itilmesi, hukuk bil- gemiz Ord. Prof. Sıddık Sami Onar tarafın- dan yıllarca 'ders' olarak okutulmuştu... Aydın Boysan. Cumhuriyet'te 9 Ağustos 1999 günü yayımlanan makalesınde, ünlü hu- kukçumuzun 'İdare Hukuku" (1965) kita- bındaki 'Hilton Olayı' bölümünü özetle şöy- le aktanr: "Otelin yapıldığı saha şehir planında park alanıydı. Yatırımcılar, bir yabancı el- çiyi araya sokarak dönemin başbakanına (Adnan Menderes) başvurdular. Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar ise Başba- kan'ın onayıyla kendisine gelen büyükel- çiye söz konusu alanın park ve kamu ala- nı olduğunu anlatarak hükümetin kanun- suz emrini de yerine getirmemişri. Büyü- kelçi de öziir dileyerek Belediye Başka- nı'na hak vermişti..." Onar'uı 'ders notn'nda şunlar da \-ar: "Ne var ki Lütfi Kırdar görevden alına- rak otelin aynı yerde yapımı için şehir pla- nı değiştirildi. Öysa ki Hilton, örneğin ay- nı bölgedeki Sipahiocağı arazisine yapıla- bilir, Taksim Parkı ile Nişantaşı Bahçesi'ni (Maçka Parkı) bütünleştiren bu yeşil ku- şak bozulmayabilirdi. Bu durum, yasalar- daki boşluklardan yararlanılarak kamusal alanların bile özel kullanımlara geçebildi- ğine bir örnektir." 'Küçük Amerlka'nın slmgesl' Hilton ile îstanbul'un yitirmeye başladığı en değerlı özelliği ise 'tarihsel ve doğal kent peyzajı'ydı... Modern mimarlığın bir örneğı olarak ve 'Hilton kimliği' ile tasarlanan ya- pının, özellikle Boğaziçi siluetindekı 'uy- gunsuz duruşu' öylesine öne çıkıyordu ki "ABD mimarbğının kente damgası' gibiy- di... Aynı dönemdeki politik söylemde öne çı- kan: "Türkiye küçük Amerika olacak..." sözleriyle de adeta anlam bırlığı ıçmdeydi... Nitekim, özellikle son yıllarda hızla çoğa- lan benzer yapılara rağmen Hilton'un bu 'ön- derliği' hâlâ o denli belirgin ki geçen temmuz ayında Istanbul'daki 'Dünya Mimarlık Kongresi'ne gelen ünlü mımarlardan Robert Venturi şunlan söylemekten kendıni alama- dı: "Şu anda kaldığımız Hilton'un binası, Amerikan mimarhğının çirkin ve sıradan bir örneği..." (YapıAğustos-2005) Işte, sadece mimarlık ve şehircilik açısın- dan değil, hukuk ve kentsel haklar bağlamın- da da Türkiye'nin ilk tartışma konusu 'kamu mülkiyetindeki' binası olan Hilton Oteli ar- tık 'özel' ellerde... Özelleştirme tdaresi Başkanlığı (ÖİB), yasal yetkısi olduğu halde Hilton'un bulun- duğu arsanın 'imar durumunu' değiştırip 'ilave inşaat haklan' sağlayarak pazarlama- dı! 'Yeni sahibi', kentin en değerli yerinde- kı 66 dönümlük 'bahçe' niteliğindekı bu ar- saya, 'ek blok'lar ya da tümüyle yeni bir pro- je uygulamak ısterse imar planmı buna uygun şekilde değiştirmeye 'belediye' karar vere- cekmiş... (Milliyet-2 Ağustos 2005) Umarız Hılton'un bu 'imar öyküsü', hiç değilse böyle bir talep karşısında belediye için 'ders' olur. Üstelik, örneğin Kadir Top- baş da buna 'hayır' derse Lütfi Kırdar gıbı görevden de alınamaz... BU AY BEŞ FİLM GÖSTERİLECEK 'SineTekAvrupa'da Kültür Servisi-An- kara Sinema Kültürü Derneği tarafindan, TC Kültür ve Turizm Ba- kanlığı, Tüze Grup, Aras Kargo ve Radyo ODTÜ'nünkatkılanyla gerçekleştirilen, 'Sine- Tek Avrupa' film gös- terimleri eylül ayında devam ediyor. A\Tupa'nın farklı ül- kelerinden genç ve us- ta yönetmenlerin film- lerinin yer aldığı etkin- likte yı] sonunda 52 uzun fılm sinemasever- lerle buluşmuş olacak. Etkinlik kapsamında film gösterimleri her perşembesaat 19.30'da Ankara Ankapol Sine- ması'nda yapılacak. Eylül'ün ilk fllmierl Eylül ayının ilk fılmi, 'AşkYazım\bolödül- lü 'Son Sığınak' fil- minden hatırladığımız Rus asıllı üıgiliz yönet- men Pawel Pawlikows- ki'nin saplanh ve aldat- ma üzerine ahşılmışın dışında, gızemli bir er- genlik öyküsü anlattığı yeni filmi. Jacques Doillon'un 'Âşık Ka- dın' ve Jean-Luc Go- dard'ın olaylı filmi 'Tutku' nun yanı sıra, eylül ayının son iki haftasında biri yeni di- ğeri de klasik olmak üzere Ispanyol Sinema- sı 'ndan iki film yer alı- yor. Bunlann biri Lu- is Garcia Berlan- ga'nm başyapıt niteli- ğinde kara mızah fılmi: 'Placido'. Birçoğu başyapıt rü- teliğinde yirmiden faz- la fılme imza atan yö- netmen, Bunuel ve Sa- ura ile bırlikte Fran- co'ya karşı çıkan ve filmleri sürekli sansü- re uğrayan yönetmen- lerin başında geliyor- du. Sinema tarihine 'Bienvenido Mister MarshaU','ElVerdu- go' ve 'Placido' gibı başyapıtlanyla geçen yönetmen, Ispanyol si- nemasının gelişimine de büyük katkılar sağ- ladı. Eylül aymın son fıl- mi ise 2002 yapımı ve bol ödüllü bir komedi fihni: 'Annem Kadın- lardan Hoşlanıyor'. Yönetmenliğini Ispan- yol sınemasının genç yeteneklerınden Dani- ela Fejerman'm yaptı- ğı film, yeni sevgilisi- nı üç kızıyla tanıştıran bir annenin öyküsünü anlatıyor. 21 yıldır aralıksız devam eden oyun 3 Eylül'de Amfitiyatro'da tstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nın oyunu Lüküs Hayat opereti Ayvahk'ta tiyatroseverlerle buluşacak. Lüküs Hayat Ayvalık'ta Kültür Servisi - Istanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nın 21 yıldu- aralıksız perde açan oyunu 'Lü- küs Hayat' 3 Eylül saat 20. 30'da Ay- valık Belediyesi Amfitiyarrosu'nda izleyiciyle buluşacak.Ekrem Reşit Rey'in yazdığı, Cemal Reşit Rey'in müziklerini bestelediği ve Haldun Dormen'in yönettiği 'Lüküs Hayat' opereti, Türkiye'de erken dönem Ba- tılılaşmanm serüvenine komık ve iro- nik bir pencereden bakmayı denerken, kuşkusuz bugünün toplumsal yapısı- na da önemli göndermelerde bulunu- yor. Dekor tasanmını Nilgün Gür- kan'ın, kostüm tasanmını Canan Göknil'in orkesrra düzenlemesini Esin Engin'in, müzik yönetmenliği- ni Önder Bali'mn ve koreografisini Selçuk Borak'ın gerçekleştirdiğı oyunun konusu: Küçük hırsızlıklarla geçinen Rıza ile Fıstık bir zengin evi- ne girince kendilerini kıyafet balosun- dabulur. 1930'lar Türkiyesi'nde Ba- tılılaşma özentisinde olanlarla halk kesiminden olanlar arasında doğan komik durumlan ele alan oyunda, Oyunda, Zihni Göktay, Funda Pos- tacı, Ali Berge, Şenay Saçbüker, Se- zai Aydın, Aslı Seçkin, Ali Karagöz, Oya Palay, Bilge Zobu, Sibel Topa- loğlu, Savaş Barutçu, Vildan Türk- baş, Yavuz Şeker, Betül Kızılok. Güneş Han, Selçuk Yüksel, Emrah Özertem, Kutay Kırşehirlioğlu, Ca- ner Çandarlı, Kosta Kortidis, Me- lahat Abbasova ve Defne Gürmen rol alıyor. HalıcıBügisayaıia Beste Yanşması Kültür Servisi -12 yıldır yapılan Halıcı Bilgisayar- la Beste Yanşması ödül töreni, 6 Eylül Salı günü saat 20.00'de Iş Sanat Merkezi Iş Bankası kulelerinde ger- çekleştirilecek. Törende. yanşmada fınale kalan Alper Kömürcü, Anıl Yiğit Filiz, Cenk Çelebioğlu ile Müge Zümrat- bel, Dünya Kırkalı. Ercüment Orkut, llke Llaş Ku- vanç. Kaan Gökhan Varol. N. Doğa Ebrişim. Okay Bilge ile Özgen Sabuncu, Sedat Yüce, Selim Aysan ve Toygar Işıkü'nın yapıtlan dinlenecek ve sonuç açık- lanacak. Yanşmanın seçici kurulunda Atilla Özdemi- roğlu, Garo Mafyan, tzzet Öz, Faruk Eczacıbaşı, Sedat Ergin. Şeref Oğuz, Hakan Özer, Borga Par- lar, Emrehan Halıcı yer alıyorlar.Isteyenler, finale ka- lan yapıtlaraoy verebilirler. fhttp.''beste.halici.com.tr) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Popüler Kültürün Tutsağı Gençlik... Bu yazıyı yazdığım sıralarda, Istanbul Üniver- sitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölü- mü'nün bu yılki giriş sınavlannın birinci basa- mağı tamamlanmıştı. Bölüme başvuran 489 a- day içerisinden 33 kişi, ikinci basamak sınavına girmeye hak kazandı. Birinci basamak sınavlannın devam ettiği beş gün boyunca 17-25 yaşlan arasındaki kuşağın sergilediği genel görünüm, ülkemizin birgerçe- ğıni tartışılmaz bir netlikle gösterdi. Türkiye'de bugünün gençlığı, çok geniş ölçüde, 'popüler kültür' diye adlandırılan olgunun kuşatması, ege- menlıği ve etkinlıği attında yaşamakta olan bir ke- simdir. Bu gençlik, ister düşünce ve davranışla- rı bağlamındaolsun, ister önünekoyduğu hedef- lere -ve bu arada sanatsal hedeflere de!- yöne- liş biçimleri açısından gözlemlensin, referans noktalarını, örneklerını ve modellerini çok ağır- lıklı olarak popüler kültürün her gün toplumsal yaşamın hemen her anında ve alanında sergile- mekte olduğu bir 'dünya resm/'nden ya da 'top- lumsal grup fotoğraflan'ndan almaktadır. Sade- ce birkaç örnek vermek gerekirse, beş gün sü- ren gıriş sınavları boyunca adaylardan seyretti- ğimız neredeyse tüm Ofelya'ların ağlamaklı ka- dınlardan, "Olmak ya da olmamak..." tiradıyla belkı de insanlık tarihi kadar eski bir iç hesap- laşmanın kapılannı aralayan Hamlet'lerın bildiri okuyan habercilerden, Agafya'ların mahalle ka- rısı modellerinden, Jülyet'lerin cenazelerdeki ağ- layıcı kadınlardan, Izmarit Nuri'lerin ucuzun ucuzu kabadayı taklitlerinden, Tom'lann bir an sonra analannı gırtlaklamaya bile hazır, gözü- nü kan bürümüş 'hayırsız evlat' çizimlerinden oluşmasının altında yatan temel neden, hep aynıydı: Yaşamında herhangi bir derse veya sı- nava hazırlanmak amacıyla değil de sırf dün- yaya giderek genişleyen boyutlar içerisinde bakabilmek amacıyla okumak ve bilgılenmek diye bir gereksinimi tanımayan, bundan ötürü de her şeyden önce düşünmeyi artık bir ge- reksinim diye algılamayan bir gençlik, dünya tiyatro edebiyatının başyapıtlanndan ahnma karakterleri sınav jürisine tüm duygusal derin- liklerinden arındırılmış(!) olarak sunmak peşin- deydi. Popüler kültür diye adlandırılan, insanları kendileri ve bu dünyada olup bitenler üzerin- de, yaşamın anlamı üzerinde düşünmeye de- ğil, fakat hep kendileri gibi'lerden oluşma sü- rüler içerisinde yaşamaya, o sürülerle en yo- ğun düzeyde uyum sağlamaya iten, insanlara eğlence ve boş zamanlarını doldurma adı al- tında düşünmelerine zaman ve olanak sağla- mayacak pespayelikleri sunarak sonunda on- ları giderek anonimleşen iktidarların pençesi- ne iten yönelim, artık bu ülkenin gençliğinin ha- tırı sayılır bölümü üzerinde de mutlak iktidarı- nı kurmuş durumda. Çoğunlukla böyle bir ik- tidarın farkına bile varmadan tiyatroya aday- lıklarını koymaya yeltenen gençlerin, sevgili dostum Suat Ozturna'nın: "Çehov'u gere- ğince değeıiendirmek için önce onun büyük şi- irinin tadına varabilmek gerekir" yolundaki son derece doğru saptamasına varabilmelerini ummak bile artık neredeyse boş bir hayal. Eğer bugünün -tiyatrocu değil!- fakat sade- ce oyuncu adayı olmaya hevesli gençleri, bu uğraştan ağırlıklı olarak dizilerde seyrettikleri, herbakımdan çarpıtılmış, var olan herhangi bir gerçeklikle ilintisiz yaşamları ve o yaşamların olmazsa olmaz koşulunu oluşturan, tiyatro açı- sından hesabı hiç verilmemiş, sadece her tür- lü inandırıcılığı yok etme hedefine hizmet eden abartmaları sahnelere getirmeyi anlıyorlarsa, tiyatromuzun bugünü ve yarını inanılmaz bo- yutlarda bir tehlike altında demektir. Böylesine vahim bir tehlike karşısında, en azından tiyatro eğrtimi vermekle yükümlü olan kurumların yollarını tiyatro açısından kesinlik- le ödün tanımayan bir tutumla sürdürmelerin- den başkaca bir çare bulunmamaktadır. Bu ödün tanımazlık, hem böyle eğitim kurumları- na öğrenci seçme bağlamında hem de giren öğrencilerin eğitimleri boyunca onlara yolların- dan sapma şansının asla tanınmaması bağla- mında egemen tavır olmalıdır. öğrenimlerini tamamlayanların sonradan hangi yolu seçe- cekleri, elbet kendı özgür kararlarına bağlıdır; ancak eğitim boyunca olası hiçbir çarpık yola çanak tutmamak da tiyatro eğitimi veren ku- rumların temel yükümlülüğüdür! e-posta: acem20@hotmail.com ahmetcemal@superonline.com AMaftaki mağaralar araşunhyor • AHLAT(AA) - Gazı Üniversitesi'nce Bıths'in AhJat ilçesinde iki yıldır sürdürülen araştmnalarda bugüne kadar 500 mağara saptandı. GÜ öğretim görevlisi Dr. Cemile Nakış Karamağaralı, Ahlat'taki mağaralan geçen yıl araştırmaya başladıklarmı belirtirken mağaralann tarihi ve sosyal yönlerini ortaya çıkanp mimari işyevleııni incelediklerim söyledı. Mağaralann gerekli düzenlemeler yapılarak turizme kazandınmıası gerektiğine değinen Karamağaralı, mağaralann, etnografya müzesi olarak düzenlenebileceğini sözlenne ekledi. 16. AJiağa Küttür ve Sanat Festivafi • ALİAĞA (AA) - Izmır'ın Alıağa ilçesinde bu yıl 16'ncısı düzenlenen 'Aliağa Kültür ve Sanat Festivali' başladı. Festivale, Bulgaristan Kültür Bakanı Yardımcısı Mümin Tahir, Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, Azerbaycan Parlamentosu Kültür Komisyonu Başkanı Anar Razayev de katıldı. Aliağa Belediye Başkanı Tansu Kaya, yaptığı açılış konuşmasmda, Aliağa'nın bundan sonra kültürel ve doğal güzellikleriyle de amknasım istediklerini söyledı. Festivalde, Bulgaristan Kırcali Halk Danslan, Azerbaycan Halk Danslan ve Ege Ünıversitesı Halk Danslan toplululdan da göstenler sundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle