17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 AĞUSTOS 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J\_ |J \_j J_ U \\ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Bir katır içinbile...Eline, beynine, yüreğine sağlık Erol Mütercimler... Uykusuz gecelerin için sa- na minnettarım! Söylenecek başka söz yoktur, Erol Mü- tercimler'ın 'Gelibolu' adlı kitabım oku- duktan sonra... Hem de bır değıl, birkaç kez okudum bu müthış eserı. Sonunda bızım de Çanakka- le Savaşı'nı anlatan bır kıtabımız oldu iş- te! Hem de buram buram Anadolu kokan, direnişimızi anlatan, ışgale uğrayanın, ezi- lenin, mazlumun, yani bızım tarafımızdan yazılan bir Çanakİcale kıtabı!.. Ateş ve çelik yağmuru altında dimdik dnran piyade tüfeği, dönemin en modern silahlan karşısında bir adım geri atmayan insan bedenı... Mütercimler, kitabın arka kapak yazısında şöyle sesleniyor okura: "1915 yılında bu toprakları işgale gelip Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışan, ardından Gelibolu'ya asker çıkaran iş- galci ordular, 25 Nisan 1915'ten 9 Ocak 1916'ya kadar. mitlerin yarattığı tanrı- lann değil ama yurtseverliğiyle, inanç- la ve umutla ayağa kalkan savaş tanrı- sının yani Mehmetçik'in gazabına uğra- dı. Bu topraklar, tarihin başından beri hiçbir zaman istilacılarını bağışlama- mıştır. 1915 yılında da bağışlamadı." Çanakkale dlrenişi... îngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda ede- biyatlannda Çanakkale Savaşı'nın anlatıl- dığı sayısız kitap bulabılırsiniz... Ama Türkçe, Çanakkale dırenişinın dilınden ak- tığı insanlar tarafından doğru dürüst yazıl- ması için Erol Mütercimler'ı beklıyormuş. Mütercimler, uzun yıllar süren bır bıriki- min doğurduğu bu kitabında, hep dinledi- ğimiz, yarım yamalak öykülerinı okudu- ğumuz Çanakkale'yle ilgili küllıyatın Anafartalar cephesi kumandanı gibi çıkı- yor karşımıza. Kitabın kaynakça kısmın- da adı geçen 140 eserden 26'sı yabancı ya- yın. Bu şu demek: Yazar, kitabın sayfala- nnı yaşadığı toprağın kaynağından doldur- muş. Mütercimler titiz çalışmasını dışarıya pazarlamak ya da yurtdışında takdir edil- sin düşüncesiyle kaleme almamış. Yazann tekamacıvar: Çanakkale'de ülkelerinin iş- galine karşı direnen insanlann torunlanna en küçük aynntısına kadar gerçeği anlat- mak! Her öğretmenin ve öğrencının mutlaka okuması, ülkesine duyarlı insanlann da ba- şucu kitabı yapması gereken bu önemli eserden birkaç ahntı yaparak, güncel bir iddiadaki tezata değinmek istıyorum. Ön- ce alıntılar: Avusturyalı asker A. R. Ditterich'in mekrubu: "Türklerin yaralı ve ölüleri- mize işkence ederek onların el ve kolla- nnı kırıp kestiğine ilişkin dedikoduları duymuşsunuzdur. Hastanemizin dokto- ru Spnnghthorpe, tüm Mısır'da bunun Musa KART HAPŞUUUL. ÇOK VAŞAAA!.. tek bir örneğine rastlanmadığını ve tek bir kişinin bile böyle bir olaya tanık ol- madığını söylüyor. En yetkili kişiler de bize Türklerin bu oyunu dürüst oynadığını söyledi. Çıkar- madan önce bizlere resmen, Türklerin yaralı ve esirleri sakat bırakıp işkence ederek öldürdüğü söylenmişti. O za- mandan bugüne, bu tür rapor ve haber- lerin doğru olmadığı artık anlaşılmış bulunmaktadır." Avusturyalı çavuş H. D. Collyer'in yaz- dıkları: "Türklerin aslında iyi kalpli ol- duğunu biliyorum. tşte bunu kanıtlayan hatırladığım üç olay: Bir keresinde on i- ki yaralı askerimiz, cephede Kızılay eki- bi tarafından bulunur. Esir alınmazlar. Yaraları sarılır ve kendilerine 'Sizinki- ler gelip sizi alırlar' denilip bırakılırlar. Bir başka sefer bir Türk askeri, yaralı ve yürüyemeyecek bir askerimizi bulur. Yaralarım temizleyip sarar. Onu kuytu bir yere yerleştirir. Arkadaşları tarafın- dan bulunması gecikebilir endişesiyle de yanına su ve bisküvi bırakır. Gene bir başka Türk, yaralı bir askerimizin yarasını sarar ve hemen gitmesini, aksi takdirde bir Alman subayı gelirse her ikisini de vuracağını söyler..." Lord Kitchener'in Îngiliz parlamento- sunda yaptığı konuşmadan: "Türk, Prus- ya daha henüz ilkel dönemini yaşarken, asker düşmanına centilmence davran- mak gibi takdir edilecek bir savaşçı ol- ma meziyetine sahip olagelmiştir." 'Türkler çok dürüst savascılar' Bir Avusturyalı albayın 'The Age' ga- zetesindeki sözleri: "Türkler çok dürüst savaşçılar. Kahramanlık ve cesaretleri tartışılamaz. İşkence, zulüm ve dom- dom kurşunu konusundaki tüm iddi- alar yalandır. Geçen gün, yanhşlıkla atılan şarapnel ile iki Kızılhaç katırla- rından birisini öldürdüler. Anında özür dilediler. Daha önce de, yaralılarımız- la ilgilendiler. Onları kıyıya bırakıp bi- ze haber verdiler. Burada hiçbirimizin Türklere karşı büyük bir düşmanlık beslediğini sanmıyorum." Çanakkale'de işgal güçlerinin hayranlı- ğını kazanan bir millet, aynı günlerde bir 'soykırım' yapıyor olabilir mi? Evet, yukanda yaptığımız alıntılann ya- zıldığı yıl ve Ermeni soykınmı iddialan- nın yılı aynı: 1915!.. Bir katır öldürdü diye özür dileyen bir halkın, aynı günlerde çoluk çocuk deme- den on bınlerce masum ınsanı öldürdüğü- ne kim inanır? Sahı, kim doğru söylüyor; Çanakka- le'ye ışgale gelen askerler mi, yoksa bir îngiliz ajanının yazdığı ve sonradan yaza- rı tarafından yalanlanan 'Mavi Kitap' mı? Ne dersiniz, belki de Çanakkale'ye sa- vaşmaya gelenlerin babalan, dedeleri ya- lancıdır!? Tehcır kanunu sonrasında Anadolu'da acıların yaşanmadığını söylemek istemi- yorum. Soruyorum yalnızca; topuyla tü- feğiyle ülkesine gelenlere dahi insanca davranan bir millet, aynı dönemde 'soy- kırım' yapacak kadar cani olabilir mi? Çanakkale Savaşı sırasında dürüstlüğü- müzün, mertliğimizin, esirlere ne denlı insanca davrandığımızın yazıldığı, bu de- ğerleri nasıl taşıdığımıza tanık olmuş on- ca belge... Soruyorum, sadece soruyorum; onlar, Ermeni soykınmı iddialannm hangi kefe- sine konmalı!?. FESTİVAL 28 AĞUSTOS*A KADAR SÜRECEK Türk sanatçılar Brezilya'da JANE AUSTEN'ÎN ROMANINDAN UYARLANAN FtLM 16EYLÜUDE GÖSTERİMDE Yeniden Aşk ve Gurur*... Kültür Servisi - Bu yıl ilk kez Carlo Sansolo ve Prika Fraenkel tarafından düzenlenen 'Rio de Janeiro Elektronik Medya Festivali' 28 Ağûstos'a kadar devam edecek. Festivalde elektronik sanat teorisyenleri ile söyleşiler, atölyeler, elektronik müzik gösterilen ve yapıtlan sergilenen bazı sanatçılarla söyleşiler yer alacak. Dünyanın pek çok ülkesinden ulusal prodüksiyonla festıvale gönderilecek olan elektronik medya çalışmalan arasında Türkiye'den video-art sanatçılan yer alıyor. Festivale katılan yapıtlara beşi ulusal, beşi de uluslararası olmak üzere, net-art, etkileşimli CDROM/DVD ve video-art kategorilerinde toplam 10 ödül dağıtılacak. Serginin Türkiye katılımını, ÎS. Cam (Istanbul Çağdaş Sanat Müzesi) düzenledi. IS. Cam, elektronik medya çalışmalanna 2 yılda bır intemet ortamında düzenlediği bağımsız bir bienal olan 'Web Bienali' ile destek vermekte. Istanbul prodüksiyonunda Genco Gülan, Ryanne de Boer ve Ekin Anıl'ın bırlikte çalıştıklan tasan festivale Türkiye'den katılan sanatçılar ise şöyle: Nancy Atakan, Şinasi Güneş, Gülsün Erbil, NUay Temiz, Alp Uçar, Banş Akzambaklar, Marie- Josiane & Renk Martin, Roxy Hareket Atölyesi, Şehnaz Yalçın Wells, Vicdan Nalbur Taşdemir, Gülçin Aksoy, Nazan Azeri, Gözde tlkin, Genco Gülan, Ferhat Özgür, Gülşen Bal, Ethem Özgüven, Bülent Baş. (http://www.progme.org/ eghome) Kültür Servisi - îngiliz yazar Ja- ne Austen'in romanı 'Aşk ve Gu- rur'un (Pride and Prejudice) aynı ad- lı sinema derlemesinin ilk gösterimı 16 Eylül'de yapılacak. En son BBC tarafından dizi olarak yayımlanan ro- man daha önce de sinemaya uyarlanmıştı. 1940 yılında yapılan sıyah - beyaz filmde Greer Garson ve Laurence Olivier başrollerdeydi. Fakırlik içinde büyüyen 5 kız kar- deşi ve onları evlendirmek isteyen annelerinın hikâyesinı anlatan fılm- de başrollerde Keira Knightley (Elı- zabeth Bennet), Talulah Riley (Mary Bennet), Carey Mulligan (Kitty Bennet), Jena Malone (Lydia Ben- net), Rosamund Pike (Jane Bennet), Donald Sutherland (Bay Bennet), Brenda Blethyn (Bayan Bennet) ve Angus Macfadyen bulunuyor. Daha akıcı ve daha Insancıl Filmin yönetmenlığim 33 yaşında- ki toplumsal gerçekçi Joe VVright üstlenmiş. Wnght daha önce belgesel film tarzındaki mini dizi 'Charles Il'yle BAFTA ödüllerini kazanmıştı. Wright Austen'i îngiliz edebiyatının ilk gerçekçi yazarlanndan biri olarak görüyor ve senaryoyu ilk okuduğun- da ağladığını söylüyor. Wright önceki derlemelerin döne- min romantizm akımınm etkisi altın- daki genel yapısını aynen sinemaya yansıttığını, bu filmde farklı olarak romandan estetik bir yan çıkarmaya çalıştıklannı söylüyor. Wright'ın yö- Filmin yönetmenliğini Joe Wright üstleniyor. nettiği film sosyal açıdan daha derin, daha akıcı ve daha insancıl bir Aus- ten derlemesi. Filmde klasık Austen derlemelerinde yaratılan karanlık ve düşüncelere dalınan genel havanın dışına çıkılmış. Senarist Deborah Moggach filmin gerçek açıdan ve kargaşadan kaynaklanan komik ve in- sanlan eğlendırecek tarafını vurgu- luyor. Yönetmen Wright da filmin doğal olması ve 'şirin' değil 'güzel' olması ıçın çalıştıklannı söylüyor. "Amacı- mız daha az resmi ve İngiliz gerçek- çilik geleneğine sadık bir film hazır- lamaktı" dıyor. Wright ile daha önce 'Charles II' filminde de çalışan sah- ne tasanmcı Sarah Greenwood özel- likle kızlann film boyunca sadece di- kiş makinesi etrafında dolaşmamalan- na özen gösterdiklerini söylüyor ve ek- liyor: "Bazı insanlar çıkıp 'Austen bunu kastetmiyordu' diyebiürler, ama hiçbi- rimiz onun tam olarak neyi kastettiği- ni bilemeyiz. Aynca kim, neyin doğru veya yanlış olduğunu söyleyebilir?" * Sundav Times - Culture / 31.07.2005 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL 'Küçük Pnens'i Düşünüpken... ... "Elveda" dedi tilki. "Ve işte sırrım: Bu çok basit. İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebi- lir. En temel şeyi gözler göremez." "Temel olan şeyi gözler göremez" diye tek- rarladı Küçük Prens. öğrendiğinden emin ol- mak istiyordu. "Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir" dedi Küçük Prens. "İnsanlar bu en önemli ger- çeği unuttular. Ama sen unutmamahsın. Evcil- leştırdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun." "Gülüme karşı so- rumluyum" diye tekrariadı Küçük Prens, öğ- rendiğinden emin olmak için. Sonra yoluna de- vam etti. Kendi çiçeğini, kendi gülünü, evrendeki eş- siz bir varlık olduğunu sanan Küçük Prens, dünyadaki gül bahçesiyle karşılaştığında, na- sıl da üzülmüş, ağlamıştı. Onun tek ve biricik sandığı çiçekten binlercesi vardı burada. Ney- se ki "evcilleştir beni" diyen bir tilki çıktı karşı- sına. Ne demekti evcilleştirmek? "örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğerküçük çocuklardan hiçbir far- kın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Ay- nı şekilde, ben de senin için dünyadakiyüz bin- lerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duy- muyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, bir- birimize ihtiyacımız olacak. Sen benim için tek ve eşsiz olacaksın, ben de senin için." Bunun için sabırlı olmak, zaman ayırmak, söyleneni ve suskunlukları dinlemek, anlamak gerekiyordu. İnsanlann vakti yoktu bunlara, her şeyi dükkândan hazıralırlardı. Arkadaşlardük- kânlarda satılmadığından arkadaşları yoktu. Oysa birbirlerini evcilleştirseler, arkadaş olabi- lirlerdi... Küçük Prens, tilkiyi evcilleştirdi, onunla dost oldu. Artık Küçük Prens için o özel bir tilkiydi. ...Artık dönüp çiçek bahçesindeki binlerce gü- le şöyle seslenebilirdi: "Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen her- hangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin herbiriniz- den çok daha önemlidir. Çünkü ben onu sula- dım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. önüne birperde gererek rüzgânn onu üşütme- sini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm (a- ma birkaç tanesini kelebek olmalan için bırak- tım). Onun şikâyetlerini ve övünmelerini dinle- dim. Ve bazen de suskunluklanna katlandım. Çünkü o benim gülüm." Saint Exupery'nin 'Küçük Prens'ini, ben ol- sam, şu özetlemeye çalıştığım birkaç satır, bir- kaç bölüm için ilköğretim öğrencilerine öneri- len '100 Temel Eser' listesinden çıkarmazdım. Geçen pazar, '100 Temel Eser' başlıklı yazı- ma aldığım çeşitli tepkiler arasında en çok Aziz Nesin'in çocuklara yönelik kitaplarının lis- teye alınmayışına duyulan öfke vardı. Ancak tepki göstermekte bir kısım medya daha etkili olsa gerek, çünkü Milli Eğitim Ba- kanlığı, geçen hafta içinde yaptığı bir değişik- likle lısteye Necip Fazıl Kısakürek ve Mehmet Akrf Ersoy'un eserlerini katıp, buna karşın St. Exupery'nin 'Küçük Prens' eserini listeden çı- kardı. (Bakınız 4 Ağustos tarihli Cumhuriyet.) Bana gelen mektuplar arasında Gelibolu llçe Halk Kütüphanesi Müdürü Ali Dursun'un ya- kınması dikkat çekiciydi. Karınca çalışkanlığın- da, renkli kişiliğiyle ve okuma aşkıyla, bilime, ilerlemeye tutkun Ali Dursun neredeyse hiç yoktan var etmişti Gelibolu Halk Kütüphane- si'ni. (Zaman zaman bu köşeden ona kitap yol- lamanız için çağrıda bulunmuşluğum var.) Ge- libolu'da zengin bir kitaplık yaratmış, aynca Bolayır, Evreşe ve Kavakköy beldelerinde kü- tüphane açılmasına önayak olmuştu. Ali Dur- sun, geçen öğretim yılının başında, 2004 Ekim'inde Milli Eğitim Müdüriüğü'ne Gelibolu Kaymakamı aracılığıyla bir mektup yollatmıştı. llçedeki tüm okullar kütüphanemizden yarar- lansın, daha çok insan bu kitapları okusun ve iade etsin diye tüm edebiyat ve Türkçe öğret- menlerine çağrıda bulunmuştu... (Bana kay- makamın mektubunun bir kopyasını da yolla- mış.) Yıl boyunca kaç öğretmen bu çağrtya yanıt vermiş dersiniz? Sıfır! llçedeki hiçbir öğretmen çağrıya yanıt vermemiş. Diyeceğim, bu işlerlisteyayımlamaklaolmu- yor. Listeye politik kaygılarla o yazan ekleyip, bu yazarı çıkarmakla hele hiç olmuyor... Şu yaz gecelerinde, ışıksız bir yerde gökyü- züne baktığımda, yıldızlardan kahkaha sesi du- yabiliyorsam ve bana bütün yıldızlar sanki gü- lüyormuş gibi geliyorsa biliyorum ki 'Küçük Prens'i okuduğumdandır. 'Küçük Prens'i okuduğum için, inanın Ata- türk'ün devrimlerinden hiç kuşkuya düşme- dim. 'Küçük Prens'\ okuduğum için, gökyüzünde gülen, kahkaha atan yıldızlara sahip oldum ve gerçekleri gözlerimle değil, kalbimle görmeye çalıştım. www.zeyneporal.com Faks: 0212 257 16 50 Bodpum'da heykeller açık havada • Kültür Servisi - Bodrum'un Aspat Koyu'nda 'Açık Hava Modern Heykel Müzesi' oluşturuluyor. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen 'Bodrum Açık Hava Heykel ve Resim Sempozyumu' çalışmalan kapsamında beş heykeltıraş ve 15 ressam 20 gün boyunca eserlerini tamamlamak için uğraştı. Türkiye'nin ilk 'Açık Hava Modern Heykel Müzesi'ni oluşturmanın amaçlandığı çalışmalar sonunda tamamlanan heykeller koya yerleştirilirken müzedeki heykel sayısı ise 18'i buldu. Önümüzdeki yıl başlayacak uluslararası çalışmalarla koydaki heykel sayısımn 2010 yılında 100'ü bulması bekleniyor..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle