Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7AĞUSTOS2005PAZAF
10 P A Z A R Y4ZELARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Gri denizli ülkede renkli hayaller
7azın ortası olmasuıa karşın
Avrupa'nın göbeğindeki çikolata
ve bira ülkesinin utangaç güneşinin
yüzünü bir gösterip bir kaçırdığı
zamanlardı. Belçika'nın Kuzey
Denizı kıyısındaki Oostende kentine
denize gitmeye karar verdik. Kısa bir
süre için ziyaretimize gelen annemle
babama Belçika'yı gezdirmeyi
kafamıza koymuştuk bir kere! 0
sabah güneş, çekingenliğini bir
tarafa bırakıp şöyle içten bir
günaydınla uyandırdı bizi.
Brüksel'den yola çıktığımızda
güneş hâlâ bize gülümsüyordu.
Daha 5-10 km gitmeden yağmur
bastırdı, güneşin bulutlann
arkasına saklandığını fark ettik.
Halimize gülüp gülmediğini
belirleme olanağımız yoktu. Anne ve
babam bu yağışlı havada denize
gidilemeyeceğini söyleyip hemen
geri dönmemizi önerdiler.
Deneyimimi konuşturup birazdan
hava açar diye umut verdim. Yola
devarn ettik. Oostende'e
vardığımızd bizi güneş tatlı bir
merhabayla karşıladı, yağmur
durmuştu. Annem ve babam öyle
heykel gibi bakakalmışlardı denize.
Kendilerine gelmeleri hayli bir
zaman aldı. Bir süre sonra "Deniz
gri_" diye mınldandı annem. Babam
şoku henüz atlatamamıştı.
4 yaşıru yeni dolduran kızımın
umurunda bile değildi denizin rengj.
Yaptığı resimlerde denizi kırmızı ve
pembeye boyadığı bile oluyordu. 0
daha çok sahildeki kumlarla oynamayı
ve sahJe vurmuş rengârenk midye
kabuklannı toplamayı seviyordu.
Kendisi dışındaki 4 kişiyi bir ortestra
yönetmeni edasıyla yönetiyor, bizier
de kızımın etrafinda fır dönüyorduk.
Önce çok değişik renklerde irili ufaklı
midye kabuklan topladık. Sonra
kumlardan kuleler yaptık kızımla, bir
de küçük havuz. Geçen yıl Bodrum
Aspat'ta yaptığımız havuz gibiydi
havuz. Denizin dalgalan ha\Tizumuzu
dolduruyor, çoğu zaman da yıkıyordu.
Biz her keresinde yılmadan
usanmadan yeniden yapıyorduk. (Bu
aslında yaşam mücadelemizin
simgesel bir özetiydi.) Aynı
Bodrum'da olduğu gibi. Kuleler de
aynı Bodrum'dakiler gibiydi. Kızım
halinden memnundu, bizler ise "Şimdi
Bodrum'da ohnak vanb" diye
geçirdik içimizden. Rüzgânn
BRUKSEL
ERDÎNÇUTKU
savurduğu
kumlarla ilk
uyanmızı
aknıştık.
Yağmur
çiselemeye
başlayınca
Oostende'yi
- ^ ^ - ^ — ^ — ~ kısa bir kent
turundan sonra terk ettik. Babam
Oostende sahiline hayranlığını dile
getirdi. "Bu kadar uzun sahil ve kum
bizrfe oba~" diye başlayan bir yorum
yapmadan edemedi. Zaten babam
Belçikalılann değerlerini allayıp
pullayıp paketleyerek pazarlamalanna
hayran kalmıştı. "Paketlemeyi ve
parartamayı bırakın, bizim
değerierimizi kendimizin bile fark
eünedjğmi" söyleyip durdu sürekli.
Prag ile benzeştirilen Brugge kentinde
faytonla yapüğırruz gezi, babamın bu
düşüncesini daha da pekiştirdi.
Brugge kentini gezerken annemin
dikkatini çeken danteller ise bizim
Anadolu kadınlannın el emeği göz
nuru dantellerini anımsatn bize.
Bizimkilerden farklı bir yöntemle
dokunan bu danteller güzelliği ile göz
kamaşnnrken fiyatlannın yüksekliği
yine tursitik eşya olarak Belçika'dan
yanınızda götürebileceğiniz bir eşya
niteliğine kavuşturulmasuıın
pazarlama anlayışında gizli. Anne ve
babamdan Belçika gözlemlerini
yazmalannı istedim ama sürekli bir
bahane bulup yan çizdiler. Belçika
otoyollannın geceleri aydınlahlması
daha önce ilgilerini çekmişti. Onlan
en çok şaşırtan, parklardaki köpek
tuvaletleri oldu. Camilerin doluluğu
ve türbanh kadınlann çokluğu
dikkatlerini çekti. Türk mahallesinde
sokak kapısının önünde ohırmuş
sohbet eden kadınlar ise tanıdık geldi
anneme. Türkiye'den geürken benim
karşı çıkmam yüzünden yanlannda
memleket tadında yiyecek
getiremedik diye üzülen annem, Türk
gıda ürünlerinin ve sebze meyvenin
bolluğunu görünce ferahladı biraz.
Burada yaşayan Türklerin birkaç ev
sahibi olması babamı sevindirirken,
bu evlerin 15-20 yıllüc kredi
borçlanyla alındığını öğrenmesi,
Türkiye'deki gibi toplu parayla ev
sahibi olunmasına alışık babamı
şaşırttı. "Havalann dengesiziiği (bir
günde 4 mevsama >a$anmas); yeşfl
alanknn ve parklarm boOuğu;
sokaklardaki düencfler; özüritilere özel
önem veren uygulamalar: toplu
taşunacıbğm geüştnişiiği; sağhk
sistenıinin onırmuşluğu ve afle
hekimliginin sorunsuz işleyişi;
sokaklardaki tiyatrocuJar, çalgıcılar,
ressamlar; bisiklet çokluğu ve
btsiklettüere ve yayaiara verilen önem,
özei bisiklet yoDan, sürücükrin
yayalara saygısı: tarihi yapıüara ve
sanat eserterine sahip çıkılması'* da
anne ve babamuı dikkatini çekti.
Brüksel'deki yapay plaji ise akülan
almadı bir türlü. Kızrma kocaman bir
firça versem, Belçika'run denizlerini
deniz rengi gibi masmaviye, güneşini
güneş gibi sapsanya boyasa.. Kara
bulutlan beyaza boyayıp havayı biraz
açsa... Havanınpsikolojik yan etkileri
nedeniyle somurtkan duran
insanlanna şöyle bir firça darbesiyle
gülücükler çizse... Kuzey Denizi'ni
Brüksel'in yapay plajına kadar
getirse... Kuzey Denizi ülkesinde,
güneyli bir hava estirse... Ne
Bodrum'u ne de Istanbul'u özlesek...
Anne ve babam "Oğhım dönüş
tarihini yakma akbr da bir an önce
dönetim" diye tutturmasaî
erdincutkuığ binfikir.be
Avignon'da tiyatronun
pabucu damda mı?..
n aşhğı görünce,
u
Nasl yani"
D sorusuyla irkilenler olmazsa
şaşanm. Sözlerimiz ne kâhinlik
ne de bügiçlik taslamaktan
kaynaklamyor. Kannca
karannca tiyatro dünyasuu
izleyen herkes bilir ki, bu yıl
59.'su tamamlanan Avignon
Festivali (8-27 Temmuz)
dünyanın en önemli iki tiyatro
fesövalinden biridir. Avignon,
seyircisi ve meraklısı kadar
yöneticisi, rejisörü, yazan,
oyuncusu, eleştirmeni,
teknisyeni, işçisiyle tiyatro
âlemindekiler için bir tür
Kâbe'dir. Onu, diğer "festival"
veya kendini "tiyatro festrvali"
niteleyenlerden temelde ayıncı
özelliği "tiyatro"ya olan
sadakatidir. Avignon her şeyden
önce klasik, avangart- öncü,
militan-angaje, komedi veya
müzikal veya danslı, vesaire
rürii ne olursa olsun gerçek bir
tiyatro cennetidir. Geçen yıl
cennetin yönetimine taze kan
geldi. îki yeni müdür, 37'lik
VTncent Baudriller ile 35'lık
Hortense Archaumbault, değil
eşsiz tiyatrocu Jean \Tlar'ın
Avignon Festivali'nı başlattığı
1947'leri ve savaş sonrası
hümanizmasını, radikal
devrimci rüzgârlann estiği
1960'lan bile tanımamışlardı.
Onlar "fiddetiiiibend
çrolakhkla", "şiddetli
liberal
muhafazakârfağııı"
yaşama kırmızı
çizgiler koyduğu bir
devre doğmuslardı.
Onlar da kendilerince
"devrim" yapmak
isriyorlardı. — —
Tiyatronun ifade aracı,
ham maddesi "söz"ün yerini,
günümüzün ve (muhtemelen
daha da güçlü biçünde)
geleceğin ifade aracı -beden
aracıhğıyla- "görüntü/îmaj"
alabilir miydi? Vincent ve
Hortense (V&H) çifti 2004-
2008 arasında denemeye karar
verdikleri "Ortakh Festival"
projesinin ilkini
Thomas Ostenneier ile
gerçekleştirmişti.
Bu yıl ressam, heykelöraş,
yazar, sinemacı, oyuncu,
koreograf. rejisör, performansçı
Jan Fabre "ortak" olmuştu.
Dört dans eseri sahneleyecekti.
V&H devrimcüiğini bu
provokatör "komple artisften
daha iyi kim ete kemiğe
büründürebilirdi acaba? Açış
oyunu bittiğinde düş
kınklığımızı saklamaya gerek
kalmadan, yuhalama
destekleriyle rahat nefes aldık.
Pek de yanhş anlamamıştık. Jan
Fabre 'ın "Gözyaşlanııın
Tarihi/HikâyesP festivalin
şiddetli çıplaklıkla, çıplak şiddet
arasında gidip gelecek
karakteristiğini belirleyip
Tann'ya ve biz aciz kullanna
"SOS."(SaveOurSouls)
çağnsıyla sona ermişti.
Avignon'da bulunan, sizin
oralardan bir elin parmak
sayısını geçmeyen bizimkilerle
kafa kafaya verip, "baa güzel
vücuüar ve estetik görüntiUer"
PARİS
dışında oyunun "kötühîğüne"
oybirliğiyle karar verdik. Ertesi
sabah gördük ki genel kamuoyu
da bizimle aym fıkirde. Fabre 'ın
sahnedeki sözcüsü,
"Umutsuzluk Şövalyesi" her ne
kadar "Zayıfhğın gücünün
tanığryım" diye nutuklar çekse
de kötümserliğimizi kıramadı.
V&H devrimciliği 20 gün
boyunca 58 yıldu" kımsenin
cesaret edemediği bir
cüretkârlıkla ana sahneye,
"Papalar Sarayuun Şeref
Avhîsu"na geleneksel anlamda
tek tiyatro oyunu çıkarmadan
muradına erecekti. Tasavvuru
zor bir tartışma yaşamyordu.
Zaten festivale her gün 1-2 sayfa
ayıran ulusal ve yerel basuıdan
öteye, meslek erbabı, turist-
ziyaretçi-seyirci hatta Avignon
sakini ve esnafinuı da kaüldıgı
bir tartışma. Canlı tanığız...
"Tiyatronun pabucu dama mı
atıidı? Vücuüar, sözsüz
görüntüler, şifretemeye
çaüşacağımız beden harekederi
mi yeni tiyatro dili olacak?"...
Sonra 29 Temmuz'da bir yazı
okudum ve bütün
"düşündükkrim" değışti. Hadi
"hepa" deyip abartmayayun.
Ama festivalde "yaşadıkianma,
duyduklanma" ilişkin bakışun
değişti. Ulusal Orleans Drama
Merkezi yöneticisi, dönemin en
parlak tiyatro yazan,
rejisörü ve
oyunculanndan,
1965 doğumlu
OHvierPy,30
Temmuz tarihli Le
Monde gazetesinde
festival
değerlendirmesini
aşan, manifestomsu
bir makale yazdı: "Gutenberg
de\Tİnin kapanmaya başladığmı
sö>1emek arük pek ters gelmese
gerek. Sanki matbaa öncesine
dönüyoruz». Kendimizi tfade
edebümek için ille de >azılı
desteğe ihtiyaç yok.. Avignon bu
JTJ geçmişte tasavvur
edilemeyecek bir tavıria
edebiyaü sürgüne yolbn-arak
'ifade' \ulnızca yazıu metne mi
aittir, voksa görüntüde de
yaşayabilir ml tarüşmaanın
zeminini yaratü._
Teievizyonun ve pazar
ekonomisinin egemenUğinde bir
dünyada,tiyatroyutozlu ve
uvuşmuş koDumundan
çıkarmak için sükelemevi
görüntü ve sözJer arasındaki
poütik ve şiirsel iüşkfleri
sorgulamayı Avignon'da
yapmayacâgız da nerede
yapacağız? Belirli bir atalak veya
modei adına görüntüyü
sözcüklerin karşına çıkarmaya
ne hakkumz var? Babalanmız
insanı ve fikirieri metaya
dönüştüren bir gösteri
toplumu'na karşı hakü bir
mücadele yürütmüşlerdi. Bugün
o sınıriar geçersiz. Kısu- eskfler
ve modernler çaüşmalanna
dönemeyiz. Evet, imaj/ görüntü,
dünyadaid vahşetin ifadesi.
Vücutlaıia da en kara şiddeti
aktanyoruz. Şayet tiyatro
hayatın a>nası bile olamazsa?™"
ugur.hukum(a paris.com
UĞURHÜKÜM
Uçak d e n i z e ç a k ı l d ı : 19 ö l ü £ £ t3 3 tü. Hepsi Itaiyan >ıırttaşı olan 39 yol-
cudan 20'si kurtanhrken 19 yolcu yaşamını yhirdL Tunus Har\a>olları'na ait olan ve kı>ı>a 13 kÛometre mesafede düşen
ATR-72 tipi uçaktan kurtulan yokrulardan bazdanmn uçagın kanatlanna tutunduğu bildirildi. Diğer yolculann da sahil gü-
venük botian ve helikopterler tarafindan kurtankügı bildirildi Itaha havB güvenJik ajansı E.NA\'ın sözcüsü Nicoletta Tom-
messile, teknik sorun yaşayan uçagın. Sicüya'mn Paiermo kentine acil iniş >^apmaya çahştığuıı bildirdi (Fotoğraf: A?)
Kafka, mezarlıklar ve golemOaat 12'ye 5 var. Eski belediye
LJ binasının tarihi kulesinin dibine
toplanmış insanlar. Başlar havada. Az
sonra küçük kapılar açılacak, fıgürler
dışan çıkacak, çanlar çalacak. Fotoğraf
makineleri ayarlanmış, bekleşiyor
Amerikahlar, Japonlar ve ötekiler...
Kulenin karşısındaki lokanta, bar ve
kafelerin masalan da tıka basa dolu.
Birden ArnavutkalduTmı yolda nal
sesleri. Kara bir fayton görünüyor.
Üstü açık. Atlar kara, melon şapkalı
faytoncu da. Sadece yolculan beyazlar
içinde. Gelinle damat, eUennde
çiçekler, iki de küçük kız. Kalabalık
yol açıyor. Kulenin tam dibinde duruyor
atlar. Yakışıklı damat güzel gelinin
inmesine yardımcı oluyor. Aynı anda
çanlar başhyor çalmaya. insanlar
heyecanlanıyor. Bir kıptrdama. Kulenin
açılan kapılanndan ölümlü azizler
çıkıyor peş peşe. Yüzlerce fotoğraf
makinesi aynı anda birkaç bin fotoğraf
çekiyor. Damatla gelin de dijital
kameralarda hafızaya ahnıyor. Faytoncu
elinde kocaman bir kafes, yanlanna
yaklaşıyor. Yeni evüler kafesin kapısını
açıyor. Üç beyaz güvercin havalanıyor.
Yüksehyorlar bir arada. Shri kulelerden
birine tüneyip aşağıda olup biteni
seyrediyorlar. Bu işi daha önce pek sık
yapmışlar gibi. Belki az sonra evlerine
dönecekler. Yann başka bir çifti mutlu
etmek için yine buraya getirilecekler!
Çanlar susuyor. Binlerce insan ağır agır
dahyor kentin sokaklanna. Büyük alana
doğru yürüyoruz. Burası da kalabalık. Sı
ra sıra faytonlar, üstü açık tarihi
otomobiller gezdirecek müşteri
bekliyor. Kocaman binalar, boy boy
yüksek sivri kuleler. însan nereye, ne
zaman bakacağını şaşmyor. Birkaç
adım sonra Paris Caddesi'ndeyiz. Geniş
bir bulvar, ağaçlıklı. Prag insana
Budapeşte ile Viyana'yı çok
anımsatıyor. Ne de olsa üçünün de
geçmişi aynı monarşi. Kocaman, tarihi,
süslü, yüzydlık yapılar. Hepsi elden
geçmiş, bakımlı. Altlannda mağazalar
Paris'i aratmayan. Çoğunun sahibinin
Amerikalı Yahudi olduğu söyleniyor.
Demirperdenin kalkmasuun ardından 30
bin Yahudi Prag'a dönmüş, Hitler'den
kaçanlann torunlan. Az sonra sokaklar
daralıyor. Franz Kafka'run dünyasma
giriyoruz. Güney Bohemya'dan gelip
Prag'ın Yahudi mahallesine yerleşen
Hermann Kafka'run oğlu Franz tüm
yaşamuu bu Moldau kentinde geçirir.
Hukuk öğreniminin ardından bir sigorta
şirketinde çalışu^. Babası bu arada
Kinski Palas'ta kocaman bir kumaşçı
dükkâm açmıştir.
Yahudilerin
PRAG gettosu
Josefov'un
sokaklan
Kafka 'nın
dünyasıdır. Pragh
yazarlar Yarosbv
Haşek ve Yahudi
EgonEnvin
Kisch dostlandır. Max Brod'la da Cafe
Louvre'da sık sık buluşur, sohbet eder,
tartışu-. Fakat Kafka hep bu çevrenin
içinde kalamaz, zincirleri kırar, dışına da
çıkar. Prag'uı başka semtlerinde,
sokaklannda da yaşar. Bu arada birkaç
yılını Prag Kalesi'nin gölgesinde
uzanan "Simyaalar Sokağj" 22
numarada geçirir. Ortaçağdan kalma
"cüce" evlerin damına dokunuyorsunuz
elüıizi uzattuıız mı... Sonra yine taşınır,
bir başka yere, nehre yakuı havasız ve
rutubetli iki odalı bir yere. Bu arada
hastalığı üerler. Kafka belki de
yaşamında ilk kez terk eder Prag'ı uzun
süre için. Viyana yalanlanndaki
Kierling'e tedaviye yollanır. 1924
yıhnda, 41 yaşında orada ölür. Prag'ın
Zelivskeho Mahallesi'ndeki Yeni
Yahudi Mezarlığı'nda yatıyor... Birkaç
adım sonra eski gettonun tam
ortasındayız. Sokaklar dar,
AHMETARPAD
karmakanşık, düzensiz. Bir Franz Kafka
heykeli. Kara. Dibinde, çiçekleri çoktan
solmuş bir çelenk. Az ötede eski, yeni
sinagoglar, iki saatli belediye binası, altı
yüzyıllıkbirmezarhk. 1439-1787
arasında buraya on binler gömülmüş.
Mezarhk enine büyüyemediği için
ölüler üst üste. Şu s^a on iki bin taş
sayılıyor. Tam bir karmaşa var dünyanın
bu en eski Yahudi mezarlığında. Moldau
Nehri'nin çamurundan bir golem
yarattığı iddia edilen haham Löw de
burada yatıyor. Yarattıktan sonra
çıldu-dığı için yine yok etmek zorunda
kaldığı golemin parçalanmn eski-yeni
sinagogun temellerine kanştırılmış
olduğu anlatılıyor. Karel Capek'in
tt
RUJR.",GustavMeyTİnk'ın "Golem"
ve HarryMulisch'in "Süreç"
romanlanna konu olmuş Pragh haham
Löw'ün bu yapay insanı. Tarihi
mezarhğın tkinci Dünya Savaşı
yıllaruıda yok edilmemiş ohnasufl
HMer ile Nazilerin Prag sorumlusu
Heydrich'e borçluyuz! Savaşı
kazandıktan sonra yok olmuş bir ırkı
gelecek nesillere göstermek için
kuracağı müzenin Prag'da olmasına
karar vermiş Hitler. Führer'in bu amaçla
toplatöğı on binlerce Yahudi eşyasının
bir bölümü şimdi Prag Yahudi
Müzesi'nde sergileniyor. Gettodan çıkjp
nehre doğru hızlı adımlarla yürüyoruz.
Az sonra Karl köprüsünün girişindeyiz.
Kalabalık mı kalabalık burası. Turistten
geçilmiyor. Beyaz denizci üniformalan
giymiş zenciler gelene geçene el ilanlan
dağıtıyor. Moldau Nehri'nde bu akşam
yapılacak yemekli-müzikli geziye
müşteri topluyorlar. Akşam oluyor
Prag'da. Güneş batmaya hazırlamyor.
Karşı tepede yükselen Aziz Veit
Katedrali'nin sivri kuleleri arasuıda
bpkırmızı. Köprüde satıcılar, ressamlar,
müzisyenler, caz müziği ile dans eden
turistler...
www.ahmet-arpad.de
Batı, Çin'e
nasıl bal^ar...
JT) eal Madrid futbol takuru iki yıl önce
-iv Pekin'e geldiğinde tesadüfen kaldıklan
otelin önünden geçiyordum. Otelin önünde
kameralar, kalabalık ve haliyle ohnazsa
oknaz genç fanatikler... Durup Çinli
yeniyetme kızlı-erkekli gençleri seyrettim.
Tümü tıfıl! Hani pek de böyle alışık
değiller otel önünde bekleyip tezahürat
yapma gibi durumlara. Basına karşı durumu
idare eder gibiydiler... Hatta otel önünde
pek Çinli gibi değiller de Japon ya da
Koreli gibiydiler. -Burada öyle; bizdeki
gibi Alman ya da Amerikalı yerine bu iki
ülkenin adı kullanıldığında hedef vurulmuş.
oluyor.- Ama elbette ki Japon ya da
Korelinin çok daha önceleri özenip, feyz
aldığı mekân Batı; bundan haliyle kuşku
yok! Yani, özenme meraklısı Çinli genç
doğrudan Batı'ya özenmeyip dolayh
yoldan, Japonya ya da Güney Kore
üzerinden Batı 'ya özeniyor. Nitekim Çinli
gençler kıtadaşlan ya da Batılıdaşlan gibi
ohnaktan pek mutlu; ama şimdilik tıfıl
Çinli, bir fanatik gördüğünde zuıl zınl ağla-
mıyor ya da bas bas bağrnp çağırmıyor.
Tabii bu görüldüğü kadanyla böyle. Ancak
Çin'de Batı'ya gidişat öylesıne hızlı ki
kendisini yerlere atıp ayılıp bayılanlan da
görebilıriz. Eli kulağuıda, belki görülüyor
da ben görmedim. Reallilerin iki yıl önce
ilk gelişlerindeki patutı daha fazlaydı.
Çok söz edildi. yazıldı, çizildi... Realliler,
cukkayı cebe fazlasıyla koymuşlardı.. her
yerde, kola reklamlannda falan fazlasıyla
göründüler; kısaca her yerdeydiler işte!
Real geçen hafta yine Pekin'e geldi.
Demek ki hedefi 12'den vurma meraklısı
yeni yetme Çinli işadamlanndan zamanında
iyi para almışlardı. Reklamın gücünü
keşfetmiş olan hedef meraklısı Çinli
işadamı, belli ki şimdi de Real'e iyi para
verdi, onlar da iki yıl sonra yine geldi...
Ama o ne? Bu sefer Real'e bakış
değişmişti. Çinliler Real Madridlilerden
pek memnun değilierdi. Çin basınırun
kötü karikatüristleri bile onlan kötü
eleştiriyordu. Kısaca Real hakkında
yazılanlar ve çizilenler iyi değildi..
Bir kere, Pekinin göbeğindeki meşhur
Işçi Stadyumu'nda
PEKIN
LEİTNTULUÇER
Real Madnd ile
Pekin Hyundai
(neymiş;
Hyuandaiü!)
takımı dostluk
maçı için karşı
karşıya gehniş
ama stadm ancak ^ _ ^ ^ ^ _ _ ^ ^ _ ^
yansı dolmuştu.
Karaborsacılann biletleri ellerinde patladı
ve normal fiyatın bile altında alıcı
bulamadılar. Maç sonrası Çin basını onlar
için "Büyük hayaJ kmkbğı yaratülar"
diye yazdı. Gazetenin tekinin demeç aldığı
18 yaşındaki tıfıl; "Maçta sadece topu
tekmeJeyip durdular. Hiç heyecan
hissetmedigim bir maç oldu. Beckham'm
oynamayacağmı bize söylemelrv diler.
Accayip kandınldjğınu sö>1e\ebihrim"
dedi... Real Madrid kulübünün de
umurundaydı sanki; ne maç öncesi ne de
sonrası herhangi bir açıklama yapmaya bile
tenezzül etmediler. Ronaklo, Michale Owen,
Zidane da ilk yanda top tekmeleyip ikinci
yanya ise çıkmamışlardı... Bayılıyorum ben
Batılılann böyle ikiyüzlü olmayışlanna,
nitekim. neyseler öyleler işte! Zaten bana
göre çok büyük olasılıkla bu Real Madrid 'in
tavn ilk geldiğinde de aymydı. Ama Çin
basını Real Madrid'i beğenecek ya, olmuş
olanlan hiç görmemiş, görmek istememişti.
Hatta, 2 yıl önceki maçta Real Madrid Çin
Milli Takımı'nı 4-0 yendikten sonra Pekin
basını "Çin Milli TaJamı'm ezici bir sonuçla
yendiler" diyebilmişti; hani gerçekçi olacak
ya.. "eaci" demezse ohnuyor! Yenen sanki
Çin Milli Takımı! Geçen haftaki maç
sonrasında, istatistik meraklısı (bu istatistik
denen şey Çin'e ABD'den ithal gehniş gibi
kokuyor bana ya!) Çin internet medyasında
anket yapılıyor ve ankette Çinlilerin yüzde
96'sı Real Madrid'in Çin'e sadece para için
geldiğini söylüyor! Hzyır, bu anketin neden
yapıldığı da ayn bir anket konusu: ne için
geldiklerini sanıyorlardı da bu anketi
yapmak zorunda kaldılar o belli değil! Yine
ankete göre Çinlilerin yüzde 72'si, Real bir
daha gelirse, umurlannda bile ohnayacağını
söylemiş. Anketi oylayanlann 4'te 1 inden
fazlası da "Reallilerin şovlanndan gına
geldi" demiş. Real Madrid, Çin'e gelişte 4
milyon ABD Dolan cukkalıyor.
Pekin'in komşu şehrine de gidip
5 dakikalık top tepme parası olarak 616 bin
ABD Dolan'nı cebe atıyor. Hebei
eyaletindeki şova ise gidihniyor; Hebeili
futbolseverler haberdar bile edilmiyor.
Pekin "deki bir alışveriş merkezi,
Realliler ile sevenlerini buluşturmak
için düzenlediği etkinliği iptal ediyor... Real
ise yoluna devam diyor; Japonya ve
sonrasmda Bangkok'a. Şimdi, bu durum
kola reklamcılanna ya da onlan
reklamlannda kullanmak isteyen diğer
şirketlere nasıl yansıyacak bunu göreceğiz.
Başka bir bakışla da Çin'in artık yavaş
yavaş Batı'yı tamdığını söyleyebiliriz...
Belli oldu ki Real Madrid indirün bile yapsa
Çin'e 3. kez gelme şansı artüc yok.
Çinliler de bizim gibi Hanya'yı Konya'yı
yaşayarak öğreruyorlar. deyimle bitirmek
istemezdim ama; "Bir musibet bin
nasihatten hidir", di mi ama...
leventulucer a hotmaiLcom