Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2005 ÇARŞAMBA
HABERLER
AKP kadrolaşmasında son perde: Bir gecede 700 müftünün görev yeri değiştirildi
Sıra çağdaş din adamlarmdatstanbul Haber Servisi - Dıyanet Iş-
leri Başkanlığı 'nda çağdLaş ve laik dın
görevlileri sürgün edilmeye devam
ediliyor. AKP iktidannııı kadrolaşma
harekeri başlattığı kurumda 28 Şubat
sürecinde önemli görevlere getirilen
laik ve çağdaş din adamlannın görev
yerleri değiştirildi. Buna karşın daha
önce çeşitli nedenlerle görevlerinden
uzaklaştınlanlar ise kuruma geri ge-
tirildi.
AKP iktidannın Diyanet Işleri Baş-
kanlığı'ndakı kadrolaşma hareketi
Mehmet NuriYıbnaz döneminde ata-
nan başkan yardımcılannın görevden
alınmasıylabaşladı. Prof. Dr. AliBar-
dakoğiu'nun başına geriri Idıği kurum-
da daha sonra da 28 Şubat sürecinde
• AKP iktidannın kadrolaşma hareketi başlattığı Diyanet İşleri Başkanhğf nda 28 Şubat
sürecinde önemli görevlere getirilen laik ve çağdaş din adamlan sürgün edildi. Buna karşın daha
önce çeşitli nedenlerle görevlerinden uzaklaştınlanlar ise kuruma geri getirildi.
atanan daire başkanlan görevlerinden nan Uzun Çorlu'ya gönderildi. Özel- tanbul'da yaşandı.
likle Istanbul'da 22 yeni müftünün ge-alındı. Yerlerine "MiIH Görüş" köke-
ninden gelen kışiler atandı.
Ayduı müftüler sürgün edildi
Daire başkanlannın değiştinlme-
siyle yetinilmeyen kadrolaşma hare-
keti kapsamında 700 müftünün de gö-
rev yerlen değiştirildi. Yine "MHKGö-
rüş"çü müftüler merkezi ve önemli
yerlerde görevlendirilirken, laik ve ay-
dın müftüler ise sürgün edildi. Sür-
gün edilen müftülerden biri de Zakir
Uzun. Bakırköy Müftülüğü'nden alı-
tirilmesinde Personel Daire Başkanlı-
ğı'na atanan Ruştü fnan'ın etkili ol-
duğu iddia edildi. Daha sonra sıra çağ-
daş kimliklenyle tanınan diğer din gö-
revlilerine geldi. Yüzlerce cami ima-
mı hakkında çeştli bahanelerle soruş-
turma açıldı. Bu soruşturmalar sonu-
cu yeni sürgünler yaşandı.
Bu kapsamda Sultanahmet Camii
Imamı Osman NuriBedir de görevin-
den alınarak Çatalca'nın Izettin kö-
yüne gönderildi. Sürgünler en çok Is-
Geri gelenler
Daha önce çeşitli nedenlerle soruş-
turma geçirerek görevlerine son veri-
len bazı din adamlan ise AKP iktida-
nyla birlikte Diyanet İşleri Başkanlı-
ğı'na geri döndü. Mehmet Nun Yıl-
maz'ın başkanlığı döneminde yolsuz-
luk yaptığı gerekçesiyle görevine son
verilen Bakırköy Çarşı Camii Imamı
Rasinı Şekercioğlu geri getirildi. Şe-
kercioğlu'nun Başbakan Yardımcısı
Mehmet AK Şahin'in okul arkadaşı
ÎSLAMCI YAZAR AKGÜL
'Gülen
ABD
J
nin
emrinde'• Islami kesime seslenen Milli Çözüm
dergisinin yazan Ahmet Akgül, son
kitabında AKP'yi ve Gülen'i ABD'nin
emrinde olmakla suçladı.
BARIŞDOSTER
AKP hükümetinın, Islamcı kesim nezdinde
hızla puan yitirmesi ve dinci basının kendi
içindeki sert polemiklerden sonra, Islamcı
çevrelerin AKP ve Fethullah Gükne
getirdikleri eleştiriler d e yeniden şiddetlendi.
Islami kesime seslenen MilH Çözüm
dergisinin yazan Ahmet Akgül, son kitabında
AKP'yi ve Gülen'i ABD'nin emrinde
olmakla suçladı. Uzun yıllar Mehmet Şevket
Eygi'nin Büyük Gazete'sinde, Yeni Devır'de
ve Milli Görüş hareketinin yayın organı olan
Milli Gazete'de yazarlık, Aİcıncılar Teşkilatı
ve Ilim Yayma Cemıyeti *nde yöneticilik
yapan, 1995 genel seçimlerinde de Refah
Partisi'nin milletvekili adayı olan Ahmet
Akgül, "Dünya Dönüşüme Hazırianıyor" adlı
kitabında, Başbakan Recep Tayyip
Erdoganın sözlerini sıralayarak, bir dizi
eleştiri getirdi.
'TesBmiyet başansr
Bu eleştirilerden bazılan şöyle:
- Erdoğan'm, "-.Statükoyu, halk iradesinin
üstünde tutanlar ve dünyanın geldiği şartlara
gözünü kapayanlar bu başanyı
hazmedemiyorlar" sözlerini Akgül, şöyle
yorumluyor: ''Yani, Türkiye'niıı bağunsız ve
güçlü kaîmasuu, yerii imkânlar ve milli
politikalaria kalkınmasını isteyenler
statükocudur ve bunlar bizim Siyonist
emperyalizme teslimiyet başanmıa
ktskanıyorlar."
- Erdoğan'ın sözü: "Türkiye'yi AB
hedefinden geri koymaya çahşan marjinal
çevTelere yüz vermemelijiz''. Akgülün
yorumu: "Yani miUÎ ve dirayetli dunış ve
direnişleri önemsiz görmeü, bu konudaki
duyarhhk ve uyanlann sahipleri olan Kuvayı
MiUiyecilerden çekunnemeüyiz."
Kitapta AKP'ye ve Gülen'e ilişkın bazı
görüşler ise özetle şöyle:
- AKP'nin AB şövalyeliğinde ve demokrasi
havariliğinde bir hainlik aramamız ve bunlara
kuşkuyla bakmamız tabiidir.
- Sert Islam da, ılımlı Islam da Amerikan-
Israil senaryosudur. El Kaide örgütünü
CIA'nın kurup, kullandığı açıkça ortadadır.
-Fethullah Gülen, hareketinin, Milli Görüş'ün
yükselişini önlemek, Müslümanlan layt-
pısınk hale getirmek, Amerikan âşığı bir nesil
yetiştirmek gibi amaçlarla, Siyonist dış güçler
ve içerideki Sabatayist- Masonik çe\xelerce
başlatıldığını bile bile mi kullanılmıştır?
olduğu belirtildi. Hakkında bölücü-
lük iddiası bulunan imam EmruDah
Hatiboğlu da görevine iade edildi. Gö-
reve geri getirilenlerden biri de, Ab-
dülkadir Sezgin. Adı Susurluk kaza-
suıda ölen AbduOah Çath'yla birlik-
te Azerbaycan'da HaydarAByev'e yö-
nelik darbe girişimine kanşan Sezgin,
başmüfettişken kurumla ilişkisi kesil-
miş, bu karar Danıştay taralindan da
onaylanmıştı. Daha önce Haseki Eği-
tim Merkezi'ndeki görevine son veri-
len Sdnıan Okumuş, Şehzadebaşı Ca-
mii'ne ımam olarak atandı. Selman
Okumuş'un Firuzağa Camisi imamı
olan babası Hüsnü Okumuş ile İstan-
bul Müftüsü fjyas Serenh'nin yalon
arkadaş olduklan belirtildi.
TARİH VAKFI
12Eylül
için
arşiv
girişimi
ŞişH Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Büyük Taarruz'un. Ulusal Kurtuluş Sa\aşımu açısından
dönüm noktası olduğunu beiirterek "Büyük Taamız, 30 Ağustos Zaferi'nin başlangıcıdır. O gün
olmasavdı, bugün bu topraklar bizim olnıa/dı" dedi
Şişli Belediyesi, Büyük
Taarruz'u Kocatepe'de anacak
İstanbulHaberServtsi-Şişli Be-
lediyesi, Büyük Taarruz'un 83. yı-
lında binlerce yurttaşı Afyon Ko-
catepe'ye götürecek. Bakırköy
Belediyesi de yurttaşlara ulusal
onur ve bağımsızlığın önemıni
anımsatmak amacıyla "Bakırköy
2. BağunsızhkŞenfikleri" düzen-
leyecek.
Büyük Taarruz'un başladığı
tarih olan 26 Ağustos'ta, etkinlik
kapsamında, Başkomutanlık
Meydan Muharebesi'ni anlatan
bir belgesel ve savaşı canlandıran
lazergösterileri deyapılacak. Ko-
nuyla ilgili bir açıklama yapan
Şişli Belediye Başkanı Mustafa
SartgüL Büyük Taarruz'un, Ulu-
sal Kurtuluş Savaşımız açısından
dönüm noktası olduğunu beiirte-
rek "Büyük Taarruz,30Ağustos
Zaferi'nin başlangıcıdır. O gün
olmasaydL, bugün bu topraklar
bizim olmazdı" dedi.
Türkiye'nin bağımsızlığı, ulu-
sal bütünlüğü ve egemenliği açı-
sından, Kocatepe'deki Kuvayı
Milliye ruhuna, bugün daha çok
ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan
Sangül, şöyle devam etti:
"Bir uhısun kaderini değişti-
ren Gazi Mustafa Kemal, 19Ma-
yıs'ta Samsun'da başladığı bü-
yük yürüyüşü, 26Ağustosta Ko-
catepesırtlanndaki topçu ateşiy-
le sürdürmüş ve zaferte taçlan-
dırmışuT. Ogün Kocatepe'de Tür-
kü'yle, Kürt'üyle, Laâyla, Çer-
kezhie, Alevisiyle, Sünnisiyleyan
yana, omuz omuza nasıl savaşby-
sak, bugün de aynı anlayışla ha-
reket etmetiyiz."
Bakırköy'de şenlik
Bakırköy Belediyesi ve Yerel
Gündem 21 Bakırköy Gençlik
Meclisi'nce, yurttaşlara ulusal
onur ve bağımsızlığın önemini
anımsatmak amacıyla "Baknköy
2. BağunsızhkŞenlikleri" düzen-
leyecek.
GÖKÇE UYGUN
Seferihisar
olayında
5 zanlı
tutuklandı
tZMİR(CumhuriyetEgeBürosu)
- Seferihisar'ın Ürkmez beldesinde
5 kişinin, jandarmaya saldırdığı id-
dialanyla başlayan olaylar, toplum-
daki aynşmayı gözler önüne serdi. Se-
ferihisar Kaymakamı Mehmet Gö-
dekmerdan, 5 zanJırun tutukJanarak
Buca Cezaevi'ne gönderildiğini söy-
ledı.
Olaylan üzüntüyle karşıladıkJan-
nı belirten Kaymakam Gödekmerdan,
"Vatandaş, devlete ve askere karşı
harekete pabuç bırakmıyor" dedi.
Türkiye'nin bir hukuk devleti ol-
duğunu vurgulayan Gödekmerdan,
şunlan söyledi: "ZanUarm adKyeden
çüaşj sırasında gerginlik yaşandL Va-
tandaşın Trabzon'da olduğu gibi bu-
rada da hassasiyeti var. CHay gerçek
mi değfl mi buna mahkemekr ka-
rar verecek. Türkne'de işler kanun
çerçevesinde yürümektedir. Seferi-
hisar'm adının bö\iesi bir olayla du-
yulpiaana üzüldük.*"
Tarih Vakfi, "Beflek'12" adlı ye-
ni projesıyle 12 Eylül dönemini içe-
ren bir belgelik oluşturulması için
birgirişim başlatn. Valaf, 12 Eylül'le
ilgili her türlü vennin toplanması-
nı amaçlayan proje için kişı ve ku-
rumlara destek çağnsı yapıyor.
Bilimsel tarih anlayışının yaygın-
laşması için faaliyet gösteren Tarih
Vakrı, Türkiye tarihinin dönüm nok-
talanndan olan 12 Eylül 1980 dar-
besinin 25. yılında Bellek'12 adı
verilen ve bu dönemi kapsayan bir
belgelik oluşturulması için hazır-
lıklara başlıyor. 12 Eylül dönemi-
ni, 15 Mayıs I974'te çıkanlan ge-
nel af ile 6 Kasım 1983'te yapılan
genel seçim arasındaki zaman dili-
mi olarak ele alan Bellek' 12, bu dö-
nemi siyasal değil, toplumsal, ikti-
sadi ve kültürel sonuçlan da olan
önemli bir süreç olarak tanımlıyor.
Tarih Vakfı, Bellek' 12 girişimiy-
le, bu sürecin "yargüanmasuu" de-
ğil, TürkiyeUeki bütün toplumsal ke-
simleri doğrudan ya da dolaylı ola-
rak etkileyen bu sürece ilişkin her
türlü belgeyi toplamayı ve üretme-
yi, Türkiye'nin yakın tarihine, bil-
gi ve belgelere dayalı bir ışık tutma-
yı amaçlıyor. Bu dokumanlann her-
kesin kullanımına açılacak şekilde
tek bir merkezde toplanmasının ve
gelecek kuşaklara aktanlmasının
tarihsel bir görev olduğu düşünce-
sinden yola çıkan vakıf, en az 5 yıl-
lık emek ve maddi kaynak gerekti-
ren bu çalışma için destek bekhyor.
12 Eylül Mfizesi
Bellek' 12 kapsamında toplanma-
sı ve ürerilmesi hedeflenen belge-
ler, edebiyat metinleri, mektuplar,
her türlü resmi yazışma ve belge-
ler, iddianameler, savunmalar, da-
va delilleri, sözlü tarih video gö-
rüntüleri ve ses kayıtlan, am defter-
leri, her türlü büdiri, afış, broşür, der-
gi, gazete, kitap, bülten, fotoğraf, ses
kaydı, müzik ve filmlerden oluşu-
yor. Bellek'12'ye katkıda bulun-
mak isteyenler, "beDekl2@tarih-
vakfLorg.tr" e-posta adresi yoluy-
la Tarih Vakfı ile temasa geçebilir.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Ne Gökhan Mumcu'yu. ne Nez'i
tanınm. Davırt ûüloğlu'nu da sözle-
rini hatırlayamadığım bir maço türkü
nedeniyle biliyorum. Bir ara Nez
isimli genç kızla nişanlandıklannı, ço-
cukluklarında birbirterini tanıdıklarını
da gazetelerden okumuştum. Hürri-
yet'in dünkü Kelebek ilavesinde 'Bir
Savaş Çıkarsa Eşlerimizi Kime Ema-
net Edeceğiz?' başlığını görünce il-
gilendim. Savaş çıkması ve eşlerin
kime emanet edileceğinin sorun ola-
rak gündeme gelmesi ilginçti.
Bu sözleri söyleyen yakışıklı gen-
cin adının Gökhan Mumcu olduğu-
nu öğrendim. Haberi okudukça
başka şeyler de öğrendim: Meğerse
Nez, Davut Güloğlu ile nişanlandığı-
nı ilan ettiğinde, başka bir gençle de
nişanlıymış, bu gencin de adı Gök-
han Mumcu'ymuş. Gökhan Mumcu
askere gidince Nez onu terk etmiş
ve Güloğlu ile birlikte olmaya başla-
mıştı.
• • •
Gökhan Mumcu şöyle konuş-
Savaşta Eşler Kime Emanet Edilecek
muştu: "Nez, askere gittiğim ilk an-
dan itibaren inanılmaz destek ol-
muştu. Beni birçok kez ziyarete
gelmişti. Hatta birliğin nizamiyesin-
de bana elleriyle Türk kahvesi bile
yapmıştı. Davut Güloğlu, nişanlısı
askerde olan bir insana bu çirkin
durumu nasıl açıklayacak? Yann bir
savaş çıksa, hepimiz askere gitsek,
eşlerimizi kime emanet edeceğiz?"
Bu arada Gökhan Mumcu asker-
deyken nışanlısı Nez'ı (gerçek ismi-
nin de Nezihe olduğunu Mum-
cu'dan öğrendik) memleketi Sam-
sun'a götürmüş ve imam nikâhı da
kıydırmıştı. Öykünün devamında da
Davut Güloğlu-Nez ilişkisi sona er-
miş ve herkes kendi yoluna gitmişti.
Ortada gönlü yaralı askerden yeni
dönmüş Gökhan Mumcu duruyor-
du.
• • •
Nez, Davut Güloğlu'ndan ayrıl-
dıktan sonra yeniden Mumcu'yu
aramış mıydı? Mumcu'ya göre
aramıştı. Hata yaptığını kabul et-
mişti. Parmağına ve bileğine yap-
tırdığı dövmelere bakamadığmı
söylemişti. Peki buna Mumcu ne
karşılık vermişti: "Her şey için çok
geç olduğunu, bu kadar onursuz,
gurursuz olamayacağımı söyle-
dim."
Bir gençlik ya da magazin öykü-
sü diyebiliriz buraya kadar yazdık-
larıma. Bizi neden ilgilendirsin de
diyebiliriz. Gerçekten de bu öykü
beni ve de siz okuyucularımızı o
kadar ilgilendirmeyebilir. Ancak
Gökhan Mumcu'nun şu sözlerini
önemsedim: "Yann bir savaş çık-
sa, hepimiz askere gitsek, eşleri-
mizi kime emanet edeceğiz?"
•••
Mumcu, bu sözleriyle kadını, er-
keğin geride bıraktıgı bir emanet
olarak görüyor. Halbuki geride ka-
lan kadın, sonuç olarak bir insan-
dır, kendi iradesi vardır. Nezihe'nin,
Davut Güloğlu ile birlikte olması ve
Gökhan Mumcu'yu terk etmesi ta-
mamen onun kişisel tercihidir. Da-
ha önce de hatırlarsınız Pınar Al-
tuğ, sevgilisi askerde iken başka
bir erkeği tercih etmiş ve sevgili-
sinden ayrılmıştı.
Bunun emanetle ne ilgisi var?
Burada yine erkek egemen bir
kültür bütün haşmetiyle gelip kar-
şımıza dikiliyor. Askerlık sırasında
erkek de bir başka kadını bir baş-
ka yerde tanıyıp beraber olabilir.
Onun kimseye emanet edilmesi
gerekmiyor mu? Burada kadını
biraz da savunmasız ve ikinci sı-
nıf olarak gören bir kültürden de
söz edebiliriz. Sonuç olarak Nezi-
he ya da Nez, bağımsız iradesi
olabilecek, kendi kendine ayakta
duran bir sanatçıdır. Tercini doğ-
rudur, yanlıştır, onu ilgilendirir. Bir
erkekle olan ilişkisini bitirir, bir
başkasıyla başlar. Olay bundan
ibarettir.
Nez'in bir emanet olarak kabul
edilmesi, kadınlara bakış açısını
yansıtıyor. Zaten gerçek de onun
bir emanet olmadığını, bağımsız
bir kişiliği olduğunu gösteriyor.
Gökhan'ı bırakıp Davut'la birlikte
oluyor. Sonra da o ilişki bitiyor.
Bunların hepsi kişisel tercihlerdir,
erkek kişisel tercihler yapabildiği
kadar kadın da yapabilir.
Tabii Nez, geliri olan, tanınan bir
sanatçı. Onun böyle davranabil-
mesinin maddi ve manevi koşulları
var. Evde askere gitmiş sevgilisini,
kocasını bekleyen bir genç kız
böyle bir şey yapabilir mi? Bu yüz-
den ne cinayetler işlenmiştir.
• • •
Kadını 'emanet' gören anlayış
feodal erkek egemen kültürünü
yansıtıyor.
GLOBALPOLITÎKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
Kürt(lerin) Sorunu
Bir süredir "Kürt sorunu" tartışılıyor. Bu kavra-
mın bulanıklığı gerçekten ilginç, karşımızda, ade-
ta herkesin içini istediği gibi doldurabileceği bir
"boş gösterge" var.
'Kavramın' sınlriarı ve (g)erçeği
Bu kavramın sınırları hem çok dar hem de
çok geniş. Karşı olanlar, "sorunu" en geniş an-
lamda algılayarak (ama sözünü etmeden) "ayn
devlet kurma" olasılığına bağlıyorlar. Bir kesim
tartışmanın "Kürt devleti" olasılığına açıldığını
düşünerek şiddetle itiraz ediyor. Bir diğer kesim
ise "Kürt sorununun" başka bir biçimde çözül-
mesinin olanaksızlığına inandığından, gündem-
deki açılımları yetersiz buluyor. Ne ki, bugünkü
sosyo-ekonomik ve jeopolitik konjonktürde,
bağımsız, demokratik bir Kürt devleti, ne Kuzey
Irak'ta ne de Türkiye'den koparak gerçekleşti-
rilmesi olanaksız bir proje.
Bu olanaksızlık, aslında bu "sorunun" (g)er-
çeğinin de ta kendisi. Bu yüzden, yasal engel-
ler bir yana, "sorun" teorik olarak da bu çıplak-
lığıyla konamıyor; "Kürt sorunu", adeta Kürtle-
rin değil de bir başkasının çözmekle yükümlü
olduğu bir "sorunmuş" gibi sunuluyor. Bu bağ-
lamda, sınırları hem çok daraltılıyor hem de
pratikte ne anlama geldiği belirsiz kavramlar
kullanılıyor. "Kürtlerin demokratik haklan..." di-
ye başlayan saptamalar gelip "kimiiğinin ta-
nınması" noktasında duruyor.
Üstelik "saptamalar", son 25 yılın postmo-
dernist, küreselleşmeci, neoliberal söylemlerine
ve "insan haklan" paradigmasına da uygun ol-
duğundan kulağa hoş geliyor. Yukarıdaki ne-
denlerle de, Kürtlerin "en temel sorunları" bir
türlü konuşulamıyor. örneğin, Kürtler bir çuval
patates gibi homojen bir varlık oluşturmuyorlar.
Ister halk, ister etnik grup, ister ulus diyelim,
Kürtler, sınıflara bölünmüş bir insan grubu. Üs-
telik bu sınıfsal karmaşıklık, kapitalist üretim
tarzının hâkim ve yaygın olduğu bir ekonomik
coğrafyanın karmaşıklığı da değil. Ama, hem
Kuzey Irak'ta hem de Türkiye sınırları içindeki
feodal ilişkilerin (ekonomik, kültürel ve siyasi)
ağıriığı nedense(!) demokrasi tartışmalannın uf-
kunun içine bir türlü giremiyor; sorun "kimliğin
tanınmasına" kadar daraltılıyor.
Kürtİerin sorunTan
Bu "nedense "den başladığımızda da esas
sorunla karşılaşmaya başlıyoruz: Kürtlerin ya-
şadığı sosyal formasyonda, bugün ne de-
mokrasi olabilir ne de bağımsız bir devlet.
Demokrasinin olamayacağını anlamak zor de-
ğil. "İnsan öznelliği üretim tarzı gibi şekillen-
miştir" saptamasını anımsamak yeter. Bu öz-
nelliklerin taşıdıkları iktidar ilişkileri. demokra-
siyi var eden bireysel -biçimsel- özgürlüklere
yaşam alanı tanıyamazlar. Böyle olunca da
"kimliğin tanınması", aslında Kürt hâkim sınıfla-
nnın/elitlerinin, söz konusu coğrafyada egemen
olma hakkının tanınması anlamına geliyor; yok-
sul köylünün, marabanın, oranının yüzde 50 ye
ulaştığı söylenen ışsizlerin haklarının değil...
Halbuki, daha önce de değinmiştim, demokrasi
ve insan haklan kavramlarına, toplumun en alt-
taki kesimlerinin haklarından, taleplerinden ha-
reketle bakmak gerekir. O zaman bu tartışma-
nın içeriği de radikal bir biçimde değişir. Ama,
malum bu "jiletli pasta"'...
Bağımsız devlet kurmanın olanaksızlığını gö-
rebilmek çok daha zor. Feodal ilişkilerin hâkim
ve yaygın olduğu, kapitalist ilişkilerle ufak ada-
cıklar halinde, esas olarak artıdeğerin üretimi
değil de dolaşımı düzeyinde eklemlendiği bir
coğrafya var karşımızda. Böyle bir coğrafyanın
devleti, kapitalist dünya ekonomisi içinde ken-
dini yeniden üretme koşullarından yoksundur.
Bu coğrafyanın egemen sınıfları da, egemen
kalabilmek için (malum kaynak sorunu) acilen
uluslararası sermayenin (emperyalizmın) uzantı-
sı olmanın yollannı ararlar (aramışlardır da). Bu-
nun için de kendi emekçilerini, kolay kullanılır
ucuz işgücü, kimi zaman da hizmete hazır si-
lahlı güç olarak peşkeş çekmeye çalışırlar.
Bunlar yapısal olanaksızlıklar. Ama konjonk-
tür bunlan daha da güçlendiren özellikler taşı-
yor. Bugünkü konjonktürü, Amerikan yöneti-
minde egemen olan neo-conlarla, Israil yöneti-
minde egemen olan militarist kliğin birlikte ya-
şama geçirmeye çalıştığı "Büyük Ortadoğu
Projesi" biçimlendiriyor. Bu proje de Irak'tan
sonra, Iran ve Suriye'yi yıkmayı amaçlıyor. Dik-
katle bakınca da Kürt egemen sınıflarının (elitle-
rinin) daha başından, bu projeye hevesle katıl-
dıklannı, otonom bir siyasi proje izleme kapasi-
telerini kaybetmiş olduklannı görebiliyoruz. Tür-
kiye'dekilerin de benzer bir konumda olduğu-
nu, ek olarak AB projesini de benimsedikleri
söylenebilir.
PKK'nin Iran ve Suriye'de eylemler düzen-
lendiğine ilişkin duyumlar, ABD ile Türkiye
Cumhuriyeti arasında PKK konusundaki anlaş-
mazlıklar, "Kürt sorunun" Türkiye parçasının da
BOP'nin içine çekilmiş olduğunu gösteriyor.
Zaten, soğukkanlı bir bakış, Iran, Irak, Suriye ve
Türkiye'deki parçalan birleştirmeden yaşayabi-
lir bir Kürt devleti oluşturmanın olanaksızlığını
da hemen kavrayacaktır.
Bu gözlemlerimin, hoş karşılanmayacağını bi-
liyorum. Ama arada sırada tarihe de bir not
düşmek gerekiyor. Çünkü, korkarım, bu kon-
jonktür değişip de bir yenisi başladığında, yine
en büyük acılar bu "en alttakilerin" payına düş-
müş olacak.
ergin.yildizoglu', gmail.com
Boğaziçi'nde ErmeniKonferansı
tstanbul Haber Servisi -Boğaziçi Üniversitesi'nin ev
sahıplığinde geçen mayıs ayında düzenlenmesi
kararlaştınlan, ancak gelen tepkiler üzerine iptal
edilen sözde Ermeni soykınmı konulu konferans,
aynı üniversitede, aynı içerik ve katılımcılarla 23-
25 Eylül tarihlerinde yapılacak.
Hazırhk komitesi, Prof. Dr. Murat Belge, Prof. Dr.
SeBm DeringiL Prof Dr Ethem Eldem, Prof. Dr
Çaglar Keyder, Doç Dr HaHl Berktay. Doç. Dr.
Cemil Koçak. Yard. Doç. Dr. Hakan Erdem ve
Yard. Doç. Dr. Akşin Somel'den oluşan konferansın
mayıs ayuıda yapılması planlanmış, tepkiler
üzerine konferansın iptal edildiği duyurulmuşru.