Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-=•6 AĞUSTOS 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA
EVCELEME
AB sürecinin etkilenmesine bakılmaksızın PKK'yle mücadeledegereken adli veidaridüzenlemelerhemenyapılmalı
TerörK Irak'agirmeklebittnezAYTAÇ1ALMAN
(E) OrgeneraL 41. Kara KuvvetleriKomutanı
T
erorizmin tanım ve uygulamasının
belirlenmesine yardımcı olacak bir-
çok parametreden söz edilebilir. An-
cak, kanaatimce ikı tetnel unsur bu
kavramın anlaşılmasında belirleyıcı ve gerçek
anlamda fikir venci özellikler taşır.
Bu temel unsurlar; insan hakJan ve evrenseJ
değerlerdir. Kabul edilecektir ki, her iki kav-
ram da zamana, yaşanılan coğrafyaya ve vuku
bulan olayın mahıyetine göre taıumlamakta ve
ona göre belırleyici ve yönlendırici olmaktadır.
tnsan haklannın, hukuk zermnınden hegemo-
nik güçlenn uygun göreceği siyasi zemine kay-
dınldığı, evrensel değerlerin de insan haklann-
da olduğu gibi egemen güçlerin belirlediği ide-
olojik ve ekonomik değerler ile izah edıldıği bir
dünyadahiçbir zaman ne insan haklarından, ne
de gerçek anlamdaevrensel değerlerden söz edi-
lebilir.
ORTAK TERÖR TAIMIMI ZOR
Belirsiz bir insan hakkı anlayışı ile tanımı sü-
per güçlerce belirlenenevrensel degerlerin üze-
rine inşa edilecek sağlıklı ve isabetli terör ta-
nımından bahsedilebilir mi? Terorizm kavramı-
ru tanımlamayı da egemen güçler yaptığına gö-
re, ortak bir tanımda bulunmanın zorluğu gö-
rülmekte, dolayısıyla bu konuda ortak bir an-
layış ve ortak bir zemin oluşturmak kanaatim-
ce mümkün görülmemektedir. Daha açık bir ifa-
deyle herkes tarafindan benimsenmiş bir terör
tanırrunın yapılmasının en azından bugün için
imkân dahılinde olmadığını söylemek mecbu-
riyetindeyiz.
Ortak bir terörtanımının yapılmaması, terör-
le mücadelede hem doktnner hem de operas-
yonel anlamda ortakhareketetmeyi engellemek-
te. teröristler ülkelerin çıkarlanna göre konum-
landınlmaktadır.
Bu genel değerlendırme ışığında; 1984 yı-
lından bu yana devam edegelen PKK terör fa-
aliyetlerinın ulusal ve uluslararası sahada ge-
çirdiği sürece temas ederek, bugün vuku bulan
olaylann sebep ve sonuç ilişkılerini açıklamak
istıyonım.
1971-1973 yıllannda Diyarbakır Sıkıyöne-
tım Komutanlığı 'nda Apocular, DDKO (Doğu
Devrimci Kültür Ocaklan) adlan altında görü-
len davalar, bölgesel Marksist-Leninist dava-
lar olarak değerlendirilmiş, olaylar adli bir va-
ka olarak görülmüş, bu oluşumun sosyal ve si-
yasi sebepleri ve tabii ki sonuçlan dikkate alın-
mamıştır. Oysaki, bugün uluslararası, siyasi
bir muhteva kazanan PKK hareketi 1971 yılın-
da Diyarbakır kuzeyinde birköyde faaliyete baş-
lamıştır. Bu olaylan değerlendiremeyen o gü-
nün sorumJuIan 1982-1984 yıllan arasında,
Suriye (Şam) baglanüü olarak Kuzey Irak'ta teş-
kilatlanma ve yığuıaklanmasını tamamlayan
PKJC terör örgürünün varlığını da gerçek dü-
zeyde belirleyememişlerdir. 0 günün basınına
bakarsanız, konu ile ilgili açık istihbarata rast-
lamazsınız.
İŞİIN CİDPİYETİNİ ANLAYAMADILAR
Türkıye 1984 yılında Enıhbaskını ile PKK
terör örgütünü tanıdı. Ancak o günlerde bile so-
rumlular işin boyutlarını anlayamadılar. Özel-
likle 1991 yılında Amerika'nınKörfezharekâ-
tında, çok sayıda teröristin yurtiçine gırmesi ile
terör çok büyük boyutlara ulaştı. 1994 yılına ka-
dar gerek yurtiçinden, gerekse yurtdışından
azami şekilde desteklenen terör örgütü bu ta-
rihte güvenlik kuvvetlerinin fedakârane müca-
delesi ile baskı altına alındı, kontrol edilebilir
bir duruma getirildi, bilahara mücadelede üs-
tünlük sağlanabildi.
PKK ile yapılan bu düşük yoğunluklu terör
mücadelesinde bazı tarihleri vurgu yaparak
açıklamakta konunun anlaşılabilmesi açısın-
dan yarar görülmektedir. 1994 yılında sağlanan
üstünlüğün sonucu olarak; 1996 yılında Irak'ta-
Jd Kürt unsurlannın liderleri Barzani ve Tab-
bani ile Ankara süreci başlatılnuştır. 1996'dan
1998 yılına kadargeçen sürehem yurtiçinde hem
de yurtdışındaki bölgede bu mücadelede tam hâ-
ldmiyet sağladığımız yıllardı. Ancak, bu olum-
lu siyasi ve askeri ortam 1998 yılında Ameri-
ka'nın bölgede ağırhğını hissetrirmesi, Barza-
ni ve Talabani ile Washington mutabakatını im-
zalaması ile son bulmuştur. 1998 yıhndan son-
ra bölgedeki mücadelede Barzani ve Talabani
ile işbirliği daha zor ve güç şartlarda sürdürül-
müştür. Müşterek operasyonlarda eskıye nıspe-
ten ciddi ısteksizlikler ile karşılaşılmıştır. Do-
layısıyla Kuzey Irak'taki operasyonlar daha zor
şartlar altında yapılmaya başlamıştır.
1
999-2005 yıllan arasında AB'ye girme umudu ile sosyoekonomik ve sosyokültürel, idari ve hukuki
anlamda, içinde bulunduğumuz gerçeklere genellikle ters düşen birçok düzenleme ile ulus-devlet
yapımıza, ulusal birlik ve bütünlüğümüze ciddi zarariar veren uygulamalar yapıldı ve o tarihe kadar
bu boyutlarda yaşanmayan etnik ve dini ayrışma, hukuki ve adli düzenlemedeki isabetsizlikler, hat-
ta umutsuzluklar terör ile mücadele edenlerde moralsizlik yarattı ve sonuç olarak terör ile mücadelede
zafiyetler ortaya çıktı. Terörün öncelikle Kuzey Irak'a sıcak takip veya daha kapsamlı bir operasyon ile
çözümlenebileceğini düşünmek son derece yanlış olur. Öncelikle yapılması gereken husus, sınırlarımı-
zın mümkün olan azami ölçüde denetim altına alınması ile teröristlerin yurtdışında tecrit edilmesi ve
yurtdışında alan kontrolünü sağlayacak tarzda tertiplenip operasyonlar ile etkinleştirilmesidir.
Ulusal çıkarlarımızın tehdit altında olduğuna kesin olarak inanıldığında diplomatik çabalann bir sonuç vermeme-
si halinde yurtdışına bir harekât düşünülebilir. Ancak harekâtın amaç ve kapsamı ile hukuki haklılığımızın bütün
dünya kamuoyuna çok iyi anlatılması, ABD'nin böyle bir operasyondaki konumunun iyi etüt edilmesi gerekmekte.
1999 yılı dönüm noktası
1
998 yılında AbduOah Öcalan'ın Suri-
ye"den çıkanlması ıçın uygulanan çoli-
tik baskı sonuç vermiş ve Abdullah Oca-
lan Suriye"yi terk etmek mecbunyetin-
de kalmıştır. (O tarihten sonra başlayan
Adana mutabakatı ve Suriye ile güven-
lik ılişkileri ayn birkonu olduğu için bu-
rada temas etmek istemiyorum.)
1999 tarihi, terörle mücadele tarihimi-
zın bir dönüm noktası olmuştur. Çünkü
bugün gerek yurtiçinde, gerekse yurtdı-
şında (özellikle Kuzey Irak'ta) yaşanan
olaylar ve son bir yıl içinde tırmanan te-
rörün nedenlen ve siyasi iüşkilerin be-
lirlendiğı yıl 1999 yıhdır. Bılindıği gibi
Abdullah Öcalan bu tarihte Amerikalı-
lann yardımı ile yakalanmıştır. Bu olay
terörün bir süre baskı altına alınmasına
yardımcı olmuştur. Ancak bugün ortaya
çıkardıgı sonuçlar iübanyla üzennde dü-
şünülmesi gereken bir olayın da başian-
gıcı olmuştur. 1920 yılında Sevr Banş
Konferansı'nda, Kürdistan meselesmi
uluslararası birkonferansta ortayaatarak
siyasallaştırmak isteyenler 79 sene son-
ra kendilerince şartlann uygun olduğu-
nu değerlendirerek, dış güçlerin destek
ve himayesinde tekrar sorunu uluslara-
rası bir mesele haline getirmeyi başarmış-
lar ve siyasallaştırmışlardır. Kuşkusuz
1920'de bu mesele nasıl çözüldü ise bu-
gün de öyle çözülecek, teslimiyetçi po-
litikalar terk edilerek işbirlikçiler de tas-
fiye edilecektir.
Öcalan'ın yakalanması ile, o tarihler-
de Kuzey Irak'taki iki Kürt lıder Barza-
ni ve Talabani'ye ciddi bir alternatıf ol-
ma ihtimali ortadan kaldınlmış ve böl-
gedeki gücününpasifize edilmesi ile Kürt
liderlere gerek siyasi, gerekse askeri alan-
da geniş bır manevra sahası sağlanmış,
çok daha rahat hareket edebilmişler ve
Amerika'ya kendilerini daha bağımlı his-
setmeye başlamışlardır.
Öcalan'ın yakalanması, Kuzey Irak'ta
bu sonuçlan doğururken Türkiye'de ise;
terör açısından nispi bir sükûnet dönemı-
nin başlamasına sebep olmuş; o dönem-
de muhatap olduğum birçok gazeteciye
de ifade ettiğim gibi terör bitmemış, bel-
li bir süre için baskılanmışhr. 1999 yılın-
da Öcalan'm pasifize edilmesi ile belli
güçler kendi çizgilerinde bır PKK yarat-
maya çalışmışlarsa da ancak Öcalan'ın
etkisi bugüne kadardevam edegelmiştır.
TERÖR İÇİN UYCUN ZEMİN
Bütün bu olaylardan sonra, sonuç ola-
rak şunu söyleyebiliriz; terörü durduran
irade, şartlararzu etmediği bır istıkamet-
te değişınce terörün başlamasına uygun
bir zemin hazırlanmış ve terör yeniden
başlarruştır. Ancak 1999 yılına kadar da-
ha çok mahallı ölçüde ve silahlı bır mü-
cadele şeklinde cereyan eden terör faali-
yeti geçen süre içinde uluslararası ölçek
te ve siyasi bir zeminde devam et-
meye başlamıştır.
Silahlı mücadele ile siyasi
mücadeleyi bir arada yürüt-
me başansmı gösteren
PKK'nin hangi güçler tara-
findan desteklendiği cid-
di anlamda düşünülme-
li ve politikamız, bu
gerçeğin ışığında
planlanmalı ve uy-
gulanmalıdır.
1999 yilı diğer taraftan Helsinlri An-
laşması ile AB sürecinin hız kazandığı
bır yıldır. 1999-2005 yıllan arasında
AB 'ye girme umudu ile sosyoekonomik
ve sosyokültürel, idari ve hukuki anlam-
da, içinde bulunduğumuz gerçeklere ge-
nellılde ters düşen, birçok düzenleme ile
ulus-devlet yapımıza, ulusal birlik ve bü-
tünlüğümüze ciddi zararlar veren uygu-
lamalar yapılmış ve o tarihe kadar bu bo-
yutlarda yaşanmayan etnik ve dini aynş-
ma hukuki ve adli düzenlemedeki ısabet-
sızlikler hatta umut-
suzluklar terör ile
mücadele edenler-
de moralsizlik ya-
ratmış ve sonuç
olarak terör ile
mücadelede
zafiyetler
ortaya
çıkmış-
tır.
SİYASİ VE ASKERİ TEDBİRLER ALINMALI
Önemli olan
ulusal birlik ve
• • • •
umuz
P
KK terörü; 1998 yılın-
dan sonra gerek ABD
gerekse AB vasıtası
ile uluslararası zemi-
ne taşınmıştır. Bunun sonucu
olarak, PKK gerek yurtıçinde
gerekse yurtdışında meşruiyet
kazandığı ölçüde mücadeleyi
belirli oranda azaltarak, siyasi
gücünü arttırmaya başlamıştır.
1999 yılına kadar sınır ötesı
operasyonlar dahil bölgede
meşru müdafaa hakkımızı, ken-
di irade ve ınisiyatifimizle kul-
lanırken bu tarihten sonra, si-
yasi anlamda zemin kazanan
ve uluslararası bir sorun hali-
ne getirilen PKK'ye karşı mü-
cadele daha zor şartlarda yapıl-
maya başlamıştır.
AÇIKLAMALAR
INANDIRICI OLMALI
Bugün gelinen noktada; te-
rörün tanımındaki belirsizlik
ortak terörmücadelesindeki is-
teksizlik veya daha iyimser bir
ifade ile kararsizlılc sonucunda
yapılması gereken, ulusal çı-
karlanmızın öngördüğü siyasi
ve asken tedbirlerin tereddüt-
süz ahnmasıdır.
Son zamanlarda çok kullanı-
lan demokratik çözüm, Türki-
yeli'lik ka\Tamlan, daha önce
de birçok kere gündeme geti-
rilmiştir. Ne olduğu, içinin na-
sıl doldurulacağı anlaşılmayan
bu kavramlar ile yola çıkmanın,
son yıllarda yaşadığımız bır-
çok siyasi olaydakı örnekler gi-
bi hüsran ile sonuçlanabilece-
ği gözden uzak tutulmamalı-
dır. Siyasi tedbirlerden muradı-
mızın boyle bir çözüm olmadı-
ğını açıklamak ihtiyacı hisset-
tiğim için yukandaki açıkla-
mayı yapma lüzumunu hisset-
tim. Alınacak siyasi tedbirle-
rin, başta askeri güç olmak üze-
re bütün milli güçler ile de bes-
lenmesi kaçınılmazdır. Bundan
böyle yapılacak siyasi açıkla-
malarla halkın tansiyonunun
belli oranda düşürülmesı nok-
tası aşılmıştır. Bu nedenle ya-
pılacak açıklamalann ınandı-
ncı olması için uygun şartlann
hazuianması ve alınacak tedbir-
lerle somutlaştınhrıası bir za-
ruret olarak görülmektedir.
YAPILMASI CEREKEN
Ancak, terörün öncelikle Ku-
zey Irak'a sıcak takip veya meş-
ru müdafaa kapsamında yapı-
lacak mahdut hedefli veya da-
ha kapsamlı bir operasyon ile
çözümlenebileceğini düşün-
mek son derece yanlış olur. Ön-
celikle yapılması gereken hu-
sus, sınırlanmızın mümkün olan
azami ölçüde denetim altına
alınması ile teröristlerin yurtdı-
şında tecrit edılmesi ve yurtdı-
şında alan kontrolünü sağlaya-
cak tarzda tertiplenip operas-
yonlar ile etkinleştirilmesidir.
Kuşkusuz bunun için ahnması
gereken adli ve idari düzenle-
meler derhal yapılmalıdır.
AB sürecinin etkilenmesine
bakılmaksızın ulusal birlık ve
bütünlüğürnüzün sağlanmasına
çahşılmalıdır. Kaldı kı bugün
AB ıçindeki birçok ülke, ülke
güvenliği söz konusu olunca
güvenliğın gerektu-diği tedbir-
leri almaktan çeldnmemektedir.
Burada ölçü insan haklan söz-
leşmesinın hükümleridir. Özel-
likle sözleşmenin 10. maddesi
kapsamı içinde aluıacak ted-
bırler dahi bu mücadele için
yeterli olabilır. Tabiidir ki; alı-
nacak siyasi ve askeri tedbirler
sosyo ekonomik tedbirler ile
desteklenmelidir.
Yurtiçmde alınacak tedbir-
ler yeterli görülmez, yurtdışı
operasyonlan ihtiyaç hissedilir-
se siyasi tereddüt gösterilmeden
yurtdışına operasyonlar da ya-
pılabilir. Ancak şurası unutul-
mamalıdır ki bugüne kadar ya-
pılan yurtdışı operasyonlardan
ciddi siyasi tepki alınmadığı
gibi, asken anlamda Barzani
ve Talabani güçleri ile işbirli-
ği yapılarak bu tarz operasyon-
lar yapılmıştır. Aynca Amen-
ka'nın bölgede hakim güç ola-
rak bulunduğu gözden uzak tu-
tulmamalıdır.
İYİ DÜSÜNÜLMELI
Bütün bu olumsuzluklara rag-
men ulusal çıkarlanmızın teh-
dit altında olduğuna kesin ola-
rak inanıldığında diplomatik
çabalann bir sonuç vermeme-
si halinde yurtdışına bır hare-
kât düşünülebilır. Ancak hare-
kâtm amaç ve kapsamı ile hu-
kuki haklılığııruzın bütün dün-
ya kamuoyuna çok iyı anlatıl-
ması, ABD'nin böyle bir ope-
rasyondaki konumunun iyı etüt
edilmesı gerekmektedir. Eğer
uygun tedbirleralınmaz ise ya-
pılacak böyle bırharekâtın yur-
tiçindeki terör faaliyetlerini art-
tıracağı gözden uzak tutulma-
mahdîr. Şurası unutulmamalı-
cürka; Türkiye'nin genelde Irak,
özelde Kuzey Irak ile olan iliş-
kileri, Kuzey Irak'a yapılacak
mahdut hedefli operasyonlarla
çözümlenemez. (Çünkü bu ope-
rasyonlar zaman ve mekân açı-
sından sınırlıdır.)
Ancak bölgedeki gelişmeler
milletimiz için kabul edilemez
ve hayari birmahiyet aldığı öl-
çüde yurtdışı askeri tedbirder-
hal uygulanmalıdır. Askeri ted-
birlerin en etkilisi, siyasi ve as-
keri kararlılık ve caydıncı bir
gücün hazırbulunduruhnası ve
bu gücün muhataplan tarafin-
dan iyi değerlendirilebilecek
güçte olmasıdu1
. Burada ifade
edilmesi gereken bir diğer hu-
sus da; siyasi otoritenin bölge-
deki gelişme ve olaylar ile il-
gilı düşünce ve politikalannı
açıklıkla ifade etmesidir. Geli-
şecek olaylara karşı pro-aktif
tedbirlerle ulusumuzun âlı men-
faatlan korunmalıdır.
Sonuç olarak; bölgedeki is-
tikrarsızlığın devamından fay-
da görenlere bu imkânın veril-
memesi için ulusal birlik ve
beraberliğimizi güçlendirerek
kendi özgücümüze güvenerek
mücadele etmeliyiz.
ENTERNET /MEHMET SUCU mehmet@cumhuriyet.com.tr
Boston Üniversitesi öğretim görevlilerin-
den Profesör Howard Zinn, Guardian'da
geçen hafta çıkan yazısında, "Sadece Irak
değil, Amerika da işgalaltında" diyor. Zinn
yazısında şu ifadelere yer vermiş: "Irak
kurtanlan birülke değil, işgaledilen birül-
ke. 2. Dünya Savaşı'nda da benzerkur-
tarmalara tanık olduk. Amerika birçok ül-
keyi işgalden kurtardı. Ama şimdi işgalci
biziz. Doğnı, Irak'ı Saddam Hüseyin'cfen
kurtardık, ama bizden kurtaramadık. Ay-
nışekilde 1898'de Küba'yı Ispanya'dan kur-
tardık, ama bizden kurtaramadık.
Ispanya'yı kovduk, Küba'da askeri üs
kurduk. Irak'ı kurtardıktan sonra Halibur-
ton gibi devler ve petrol şirketleri buraya
yerieşti. Küba'ya anayasa empoze ettik,
Irak'ta da aynısını yapıyoruz. Kurtarmaya
gittiğimiz Irak'ta, Felluce'nin dörtte ûçü-
nü yerie bir ettik. Afganistan'da binlerce
kişiyiöldürdük. Yüzlerce kişiyi Guantana-
mo'ya tıktık."
Bush'un terörle savaşı sadece dışanda-
ki masum insanlan hedefalan bir savaş de-
ğil, Amerikalılann özgürlüklerine, yaşam
standartlanna da yönelik bir savaş. Ame-
rika, etrafı içeride ve dışanda insan haya-
tına değer vermeyen, özgürlükleri umur-
samayan, toprağı, suyu, havayı ve torun-
lanmıza nasıl bir miras bırakacağımızı dü-
şünmeyen takım elbiseli haydutlarla çev-
rilmiş durumdaki Bush'un kıskacı altında.
ABD Dabil Tüm Dünya İşgal Altında
Ve giderek Bush'un ülke içindeki desteği
de zayıflıyor. Çünkü savaşın ve işgalin fa-
turasını ödeyenler yavaş yavaş derin uy-
kulanndan uyanıyor.
Aslında söz konusu sadece Amerika
değil, yerkürenin neredeyse tamamı terör
ve işgalle tanışmış durumda.
Bush ve ekibinin oluşturduğu yeni mu-
hafazakârlann altında yatan psikolojik dür-
tüler yaklaşık iki yıl önce yapılan bir araş-
tırmayla ortaya çıkanlmıştı. Bush yöneti-
mi tarafindan finanse edilen ve sonuçlar
ortaya çıkınca parayı verenlerin ciddi tep-
kisini çeken ve medyada yer almaması
için baskı yapılan araştırma, "Ulusal Bilim
Vakfı"ve "Ulusal Sağlık Enstitüsü" tara-
findan gerçekleştiriImişti. Araştırmanın 1.2
milyon dolara mal olduğu belirtilmişti.
Araştırmanın bulgulanna göre muhafa-
zakârlık, "saldınyauğramakorkusu", "dog-
matizm" ve "belirsizliklere karşı duyulan
nefret" gibi bir dizi nevrozdan kaynakla-
nıyor. Aynı çalışmada tüm muhafazakâr-
lan birleştiren ortak paydanın eşitsizlikleri
görmezden gelme ve geçmişe özlem ol-
duğu belirtildi. Araştırmanın diğer bulgu-
lan özetle şöyle: Muhafazakârlar belirsiz-
likler karşısında tahammülsüz oluyor.
Muhafazakârlar sağlam bir mantık örgü-
sü kurma zahmetine girmeden ve sebep-
sonuç ilişkisine bakmadan olmadık so-
nuçlara vanyorlar. Olaylan basftleştiren kli-
şelere dört elle sanlıyorlar.
Bir an önce sonuca grtme telaşı içinde
olan muhafazakârlan en çok belirli bir he-
defe yönelirken karşılanna çıkan gölgeli
alanlar ve gri renkler rahatsız ediyor. Bush
yönetiminin, Irak'ın kitle imha silahlan ko-
nusundaki tavn örnek gösterilebilir. ABD
istihbaratı, Irak'ın kitle imha silahlannasa-
hip olduğuna dair kuşkular bulunduğunu
belirtirken Başkan Bush, bu raporian gör-
mezden gelmişti. Tüm bu unsunan birkez
daha gözden geçirdikten sonra, nisan ayın-
da "Kürt sorunu yoktur" diyen, ağustos
ayında da "Kürt sorunu vardır" diye bu-
yuran; sürekli olarak geçmişe özlem du-
yup bilimsel kurumları medreseleştirmeye
çalışan; sıkıştınldığı zaman saldınya uğra-
ma korkusuyla yurttaşı kürsüden azarla-
yan; siyasette karşılaştığı belirsizlik arrtığı
zaman tahammül edemeyen polrtikacılar
ne yazık ki bizde de var.
Yani bir anlamda yok birbirlerinden pek
farklan. Belki Bush'un tahammül sının da-
ha yukanda. Bush kendisini sürekli may-
muna benzeten ABD basınına tahammül
gösterip dava açmıyor. Peki ya bizde?