Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
- * 0 TEMMUZ 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
DİZİ
Laiklik için Donkişotça savaş
A
ziz Nesin'in bu yobazlara göre cayır cayır yakılmasını ge-
rektiren suçu ne gülmece yazarhğıdır, ne keskin dilli olu-
şudur, ne gözünü daldan budaktan esirgemez örgütçü ay-
dın kışiliği ve ne de solculuğudur aslında. Suçu, ateıst ol-
dugunu ilk kez yüksek sesle söylemesi ve ateistlerin hak-
lanıu yüksek sesle savunan ülkemizdeki ilk kişi oluşudur,
hiç kuşku yok ki. tnsanın kendi gerçeğinin bilincine ancak
dinsel tabulardan da annarak din eleştirisiyle kavuşabile-
ceğını, dın eleştinsini yapamamış bir toplumun çağdaşla-
şabılmesinin olanaksızlığını açık açık dille getinnesidir.
Gerektiğınde Islamiyeti eleştinnekten bıle çekinmemesı-
dir. Örneğin, demokratikleşebilmenin ancak laik düzenle
sağlanacağını çok iyi bildiğinden TCK'deki 163. madde-
nin kaldınlmaması için sözcüğün tam anlamıyla Donki-
şotça savaşım vermesidir. 12 Eylül döneminde bile, bir
yandan kelle koltukta kapı kapı dolaşarak arkadaşlanyla
"özgürlük dilekçeleri", "hak dilekçeleri" hazırlarken, bir
yandan da "inanç özgüriüğünün" salt tek tannlı dinlere
özgü bir hak olmadığını vurgulayarak, komünistlerin ve
ateistlerin de örgütlenmeleri için "demokrasi platformla-
n" oluşturmaya çalışmasıdır. "Köktendincilik" üzerine
uluslararası seminerler düzenlemeye kalkışmasıdır. Azız
Nesın, tam anlamıyla bir entelektüeldi gerçekten de. Her
gûn biraz daha postmodernleşen bu dünyada doğru buldu-
ğu, güzel bulduğu, doğru ve güzel olduğuna inandığı her
şeyi, gözünü daldan budaktan sakınmadan ve şuncacık bir
parçasını kendisine saklamadan halkına yüksek sesle du-
yuran çağımıza yakışır bir modern aydındı. Sürekli de,
yaptıklanyla yetinmez daha güzeli, daha doğruyu arardı.
Öykü ve romanlanm bıle, nice beğenihniş, alkışlanmış,
hatta birkaç baskı da yapmış olsa, biraz kusurlu bulunca,
gözünü kırpmadan değiştiriverirdı hemen. Örneğin. 1957
yılında çıkmış "Gol Krah Sait Hopsayit" adlı romanının
ilk baskısı mce önce tükendiğı halde, artık beğenmediği
için dokuz yıl sonra 1966'da bile basmak isteyen yayımcı-
sma "Gözden geçireceğiın" diyerek izin
vermemış ve üzerinde tekrar çalışarak
ancak 1970 yılında "GolKrah" adıyla
yeniden yayunlatmıştır. Ne var ki, bu
yeni şeklini de beğenmediği için, 9O'lı
yıllarda bile "Içime sinmiyor, yeni baş-
tan yazaeağım bunu" derdi sık sık. Gene,
"Güvercin Kakalan" adlı öyküsünü de,
yıllar sonra "Bu öykü bu hanyte rezatet Na-
sıl obnuş da beğenip yayımlamışım?" diyerek
beğenmemiş, yeni baştan yazmıştı üstelik bu
kez "Tebefleş" adıyla. tlginçtir, öykünün bu
şekliyle yayırnlanmasından tam 5 yıl sonra bir
gün Çatalca'da karşılaştığı bir okuru sevinçle
boynuna sanlıp, öykülerini çok beğendiğini.
hele hele yıllar önce okuduğu "Güvercin Ka-
kalan" adlı öyküsünü hâlâ unutamadığını
söylediği halde, öyküyü daha sonraki yıllarda
da "TebeDeş" adıyla ve bu yeni şekliyle ya-
yımlamayı sürdürmüştür ilk şeklini beğenmedi-
ği için. Gene, belkı yazar olarak adını bile daha
önce duymadığı Salman Rüştü'nün "Şeytan
Ayetleri" adlı romanını da, salt düşünceyi açık-
lama özgürlüğünü savunmak içm cebinden üc-
retmı ödeyerek Türkçeye çevirtip, yayımlat-
maya çalışmıştı. Yani, bu yobazlann asıl
amacının, Aziz Nesın'i yahıız ortadan kaldır-
mak değil, özgürlük ve demokrasi adına kelle-
sini koparsan ilkelennden ödün vermeyen, hal-
kının mutlu yannlara ancak laik ve sosyalist bir
düzenle kavuşabıleceğine yürekten manan bu
kişiliğinden dolayı Sıvas'ta 37 yoldaşıyla
bırlikte, geride bir mezan bile kalmamacası-
na cayır cayır yakarak kül etmek olduğundan
galiba gerçekten kuşku duyulmasa gerektir...
r
ayıncıyla ilginç diyalog
ogün topluca evi-
ne gittiğimizde
de, oluru almış
söyleşirken Yal-
çın Balcı'nın, damdan dü-
şercesine yaptığı, "Bütün
IdtaplannızıAJ). Yaymcdık
olarak rotatifle elB bin,
yüz bin basıp, bütûn
ülkede kitapçılarla
birlikte gazete bayi-
lerinde, tütüncükr-
de saüşa sunahm, şa-
yet anlaşırsak da he-
men yarın size birkaç
mflyarlira avans veretim"
• şeklindeki oldukça çekici
önerisi karşısında da, gerçek-
ten bir an bile duraksamamış,
sadece "Yayımcımdan memnu-
num" demişti Azız Bey. Yalçın
Balcı, yayıncısının kitaplarmı olsa
olsa en çok üç beş bin adet basabi-
leceğıni, dolayısıyla aldığı paranın da
bu rakamlara göre belirleneceğını, oy-
sa kendılennin yüz bin basacağını söy-
leyip yıneleyerek, üstelik verilecek avan-
sın miktannı da habıre arttuıp diret-
miş de dıretmişti ama, olanaksız cay-
dıramamıştı Aziz Bey'i. "Yayımcımdan
memnunum" demiş, başka bir şey dememış-
tı doğrusu. Lakın, gene de bu parlak öneri-
inin etkisinde kalmış ki demek; "Hazırlamak-
ta olduğum yenibir kitabun var, isterseniz onu
da size vereyim öyfcyse" demişti en sonunda,
sanki biraz da bunca ısrara daha fazla daya-
namamış gibi. Ne ki, hemen ardından da;
"Ama bu kitabun üç beş binden fazla satmaz,
sakın ola ki yüz bin fîlan basmaya kalkmaya-
sınızha..." dıye eklemışti bılgiçbilgıç. Yalçm
Balcı, "Niçin? Nereden bitiyorsunuz satmaya-
cağuu daha yayımlanmadan?" diye sorunca
da biraz öfkelı öfkeli:
"Bir öykü kitabı fdan değil kL. Gazeteler-
de, dergüerdeçıkmışyazdarunı topladım. Çık-
mış yaalardan oluşan kitaplar pek fazla sat-
maz" diye açıklamalarda bulunmuştu. "Lüt-
fen_BariişünizekanşınayınAzizBey" demiş-
ti Yalçın Balcı, gene öfkeli öfkeli. "Kitap sat-
mak bizim işimiz. Hangi kitabın saüp. hangi
kitabın satmayacağuıa biz karar veririz, siz ne
kanşıyorsunuz?" Ama, Azız Bey de artık si-
nirlenmeye başlamıştı, nasıl unuturum?
" Yahu_ Benden iyimi bileceksiniz?-" demiş-
ti dikleşerek. "Bunca yıldır sakah BabıâlTde
ağartük, hangi kitabuı saüp hangi kitabuı sat-
mayacağmı benden daha iyi mi bileceksiniz?
Bu tür kitaplar satmaz işte... Çıkmış yazüann
derlendiği deneme kitaplaru taş çadasa üç beş
bin satar ancak bu ülkede»"
Nitekım, kıtabını bırkaç yüz bin basacak-
lanna aklı ıyice yatmış demek, gerçekten A.D.
Yayınları arasında ertesi yıl 1995 yazı sonun-
da, Aziz Nesin'in böyle gazete ve dergüerde
çıkmış yazılanndan derlendiği bir kitabı de-
ğil, "Aziz Nesin'in Aziz Nesin'den Seçtikleri"
alt başlığıyla "Sizin Memlekette Eşek Yok
mu?" adıyla öykülennden seçtiği bir öykü ki-
tabı yayımlanmıştı ve birkaç ay gibi kısa bir
sürede tam 250 bin adet satmıştı.
Menderes döneminde iktidarla iyigeçinenyazarlar onore edüirken hükümeti eleştirenlere hayatûndan ediliyordu
Nesinboyun eğmedi
I
lginçtir, edebiyat dünyamızda yazarlanmı-
zın geçim için yayınctlık yapma geleneği-
ni ilk başlatan yazar da galiba Azız Ne-
sin'dir. Gerçi, yayıncılığın ülkemızde hâlâ
büyük sermaye için çekici, kârlı bir iş sayılmama-
sı yüzünden yazarlarımızın özellikle ilk kıtapla-
nnı kendi olanaklanyla yayımlamalan geleneği de
oldukça eskidir.
Hatta arkadaş gruplannın bir araya gelip birik-
tirdikleri cep harçlıklanyla yayıne\i kurmalannın
geçmişi, günümüze ulaşmış belgelerden çıkara-
bildiğimiz kadanyla, ta 19. yüzyılın sonlanna ka-
dar da inmektedir. Örneğin, Hüseyin CahitYalçm,
Edebiyat Anılan'nda, Senetı Fünun dergisınde çı-
kan şiirlerini, öykülerini kitap halınde ya\Tmlaya-
bihnek için arkadaşlanna "Edebh-at-ı Cedide Kü-
tüphanesi" adı alnndabiryayıneM kurmalannı öner-
diği zaman, bu buluşunu Te\ük Fikret ve Meb-
metRauf un coşkuyla karşıladıklarmı yazmakta-
dır. Nitekim, Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi 1899
yılında, Hüseyin Cahıt'in Servetı Fünun dergi-
sinde yavimlanmış öykülerinden derlediği "Ha-
yat-ıMuhayyel"i ilk kitap olarak çıkarmıştır. tkin-
cı kitap ıse İ900'de çıkan Tevfık Fıkret'in "Ru-
babs Şikeste"sidir (Kınk Saz). Hüseyın Cahit,
amlannda bu olayı anlanrken de. "Hayat-ıMuhay-
yei'in saüşından biriken para\i Fikret'c ödünç \er-
dim. O da Rubab-ı Şikeste'yi basünk C daha çok
saûldL ArOk bütün güçlük yenihniştL Arkadaşla-
ra da yiireWüik gekü ve yayınlar birbirini izteme-
ye başladı" diye yazmaktadır.
MATBAALAR KURAN BASIYOR
Gerçekten de, ilk kitabmı nafakasından kese-
rek çıkarmamış yazar sayısı, sanırız iki elin par-
maklannı bile doldurmasa gerektir edebiyatunız-
da. Ikinci Meşrutiyet'in ilanının ardından, 1909
yıhnda tstanbul'da genelhkle Ermenilerin ve Acem-
lerin sahip olduğu tam 90 matbaa ve 128 kütüp-
hane (yayınevi) kurulmuşsa da, bunlar dini kitap-
lar yayımlamaktadırlar daha çok. Çünkü, o tari-
he kadar hem bütün kitaplar "Tabıhane-i Amire"
denilen devlet matbaasında basıhnaktadır. hem
1859'dan beri de dışarda basılmış Kuranlann, Şi-
ilerce değiştirildiği suçlamasıyla Osmanh toprak-
lanna sokulması yasaklanmıştır. Bu yasak önce
îran'dan getirilen Kuranlar için uygulanırken, za-
manla daha da genişletilmiş ve Kazan'da, hatta Ka-
hıre'de, El Ezher'de basılmış Kuranlar bile sokuJ-
maz olmuştur. Öyle ki, Tabıhane-i Amire'de bas-
tınlacak Kuranlann denetlenmesi için de "Tedkik-
i Mushaf-i Şerif" adıyla bir komisyon bile kurul-
muştur. Sık sık da arama yapılmakta ve yurda ka-
çak girmiş Kuranlar toplaülıp yakılmaktadır. Sul-
tan IL Abdülhamid'ın tahttan ındirilmesinin ge-
rekçeleri arasmda "Şülerce basünlmış vej^ hata-
h da olsa bir Kuran'm yakümasına izin vermesT
de suçlanndan biri olarak gösterilmiştir. Yani,
1909'larda da gerek matbaalar, gerekse kütüpha-
neler için Kuran bastırmak kârlı bir iştir.
ÖĞRETMENLER YAYINEVINDE
1919'lardan sonra ise, Mualhm Ahmet Halit
Kitabevi vb. şeklindeki adlanndan da anlaşılaca-
ğı gibi, yayınevlerini de artık muallimler (öğret-
menler) kurmaktadırlar sanki. Edebiyat-ı Cedide'ci-
ler gibi, genç yazarlann çıkardığı dergilerin za-
manla kitap yayımına başlayarak bir *yayınevi"
haline dönüşmesi geleneği Cumhuriyet dönemin-
de de sürdürülrnüştür kuşkusuz. Üstelik, hem si-
yasal koşullardaki, hem bash tekniklerindeki ge-
lişmelerle ya>imlanan dergi sayısı da artmıştır,
doğal olarak.
Örneğin, 19. yüzyılda sadece tek dergi, Serve-
ti Fünun, îkinci Meşrutiyet döneminde de Omer
Seyfettin "Genç Kalemler"i ıle YusufAkçura'nm
"Türk Yurdu" yayımlanmışken, Mütareke yılla-
Aziz Nesin'i
öyle çok
özlüyorum ki.»
İDEMIRTAS CEYHUN
A mat
/ \ kur
l l k u s
matör yazar coşkusuyla öykülerini yayımlamak için yayınevi
kurmak veya edebiyat anlayışını kamuoyuna tanıtlamak tut-
una kapılıp dergi çıkarmaya kalkışmak şöyle dursun, ge-
çimini sağlamak amacıyla yayıncılık yapan ilk yazanmız da
Aziz Nesin'dir, galiba. Çünkü, yazarlann telif ücretleriyle ka-
nnlannı doyurabilmeleri o günlerde de olanaksızdır... Edebiyat-
çılar için yapılabilecek tek yan iş ise gene gazeteciliktir. Fakat,
bir gazetede iş bulabilmek de, tıpkı bugünkü gibi iktidarlann iz-
nine bağlıdır. 1952'lerde Aziz Nesin'in Akbaba'da takma adlar-
la yazabilmesi için Yusuf Ziya Ortaç, önce Istanbul valisinden,
ardından da Başbakan Menderes'ten izin almış.
nnda bile 4 yeni dergi çıkmıştır birden. Gerçi bu
sayı, Rauf Mutiuay hocanın saptamalarına göre
Cumhuriyetın ilk yıllannda, kültür devrinıi ve
abecenin değışmesi gibi nedenlerle yeniden iki-
ye inmişse de, yayımlanan dergi sayısı 1930-40
arasında 14'e; 1940-50 arasında 17'ye; 1950-60
arasında 20'ye, 1960-70 arasmda da 24'e kadar
çıkmışOr. Gerçekten de, dergi çıkarmamış yaza-
nmız hiç yok gibidir sanki. Örneğin, Necip Fazü
Kısakürek 1936'da Ağaç'ı. 1943'te Büyük Do-
ğu'yu; Orhan Seyfı Orhon 1927'de Güneş'i,
1941'de Çınaraltı'm; Kenan Huhısi 1928'de Me-
şale'yı; Orhan Veü 1949'da Yaprak'ı, Behçet Ke-
mal Çağiar Şadırvan'ı; Eöip Canse\w 1951 'de
Nokta'yı; Vedat GünyoL Orhan Burian'la birlik-
te 1952'de önce Ufuklar, sonra Yeni Ufuklar'ı;
Peyami Safa 1953'te Türk Düşüncesi'ni; Memet
Fuat 1964'te Yeni Dergi'yi çıkarmıştır. Bu dergi-
lerden kimileri de yazarlannın ürünlerini kitaplaş-
tumak için zamanla yayınevi haline dönüşmüş-
tür, bilındiğı gibi.
Örneğin, genç şair YaşarNabi'nin, arkadaşlan
Sabri Esat ve Nahh Sun ile birlikte Cumhuriye-
tin onuncu yılında Atatürk devrimlerine katkıda
bulunmak amacıyla çıkarmaya başladığı ve daha
sonra tek başına sürdürdüğü Varlık dergisi, 1946
yılmda Cahit Sıtkı Tarancı'nın CHP ödülünü ka-
zanması üzerine "Otuzbeş Yaş" adlı şiir kitabmı
çıkararak yayımcılığa da başlamış ve zamanla ül-
kenin önemli yaymevlerinden biri ohnuştur. Ge-
ne, CHP'nin 1938 yılında açtığı öykü yanşmasın-
da birincilik ödülünü kazanmış Salim Şengfl'ın hem
1947'de çıkarmaya başladığı Seçılmış Hıkâyeler
hem de 1957'de çıkarmaya başladığı Dost dergi-
leri; Hüsamettin Bozok'un 1950'de yayımlama-
ğa başladığı Yeditepe ve Naimlîrali'nin 1952'de
çıkarmaya başladığı Yenilik dergileri de, bilindi-
ği gibi yazarlanmn ürünlerini de kitaplaştıran ya-
yınevleri haline dönmüşlerdir zamanla.
TEK YAZARLIK YETMİYOR
Ne var ki, amatör yazar coşkusuyla öykülerini
yayımlamak için yayınevı kurmak veya edebiyat
anlayışını kamuoyuna tanıtlamak tutkusuna kapı-
lıp dergi çıkarmaya kalkışmak şöyle dursun, salt
para kazanmak, geçimini sağlamak amacıyla ya-
yıncılık yapan ilk yazannız da Aziz Nesin'dir, ga-
liba. Çünkü, yazarlann telif ücretleriyle çoluk ço-
cuklannın nafakalanm sağlamalan, hatta kann-
larmı doyurabilmeleri o günlerde de kuşkusuz
olanaksızdır... Edebiyatçılar için yapılabüecek tek
yan iş ise, gene gazetecıliktir. Fakat, bir gazetede
iş bulabilmek de, tıpkı bugünkü gibi iktidarlann
iznine bağlıdır, kişinin hükümetin şimşeğini üze-
rine çekmemiş ohnası gerekmektedir. Orneğm,
1952'lerde bile Aziz Nesin'in Akbaba'da takma
adlarla gülmece öyküleri yazabibnesi için Yusuf
Ziya Ortaç, önce Istanbul valisine, ardından Baş-
bakan Menderes'e telefon ederek haber verip izin
almışür, amlannda anlattığına göre. îkndarların dü-
men suyundaki yazarlara gazetecüik dışında, mil-
lervekilliğı, Anadolu Ajansı'nda, Basın Yayın'da
genel müdürlük, yönetim kurulu üyeliği, yurtdı-
şında ataşeük, eğiüm müfettişhğı, büyükelçüik gi-
bi olanaklarda sunuhnaktadır elbette. Örneğm, Yfch-
ya Kemal ile Yakup Kadri büyükelçi yapümıştir.
Reşat Nuri ve Cahit Kükbi uzun yıllar yurtdışın-
da eğitim müfettişi olarak görevlendirilmişlerdir.
Hüseyin Rahmi, Sadri Ertem, Halide Edip, Aka
Gündüz, Memduh Şevket, Faruk Nafiz, Orhan
Sej-fi, YusufZiya,AhmetKutsi,KemakttinKamu,
tbrahim Alaattin, Samet Ağaoğhı \ b. kâh o par-
tiden kâh bu partiden değişık dönemlerde millet-
vekıli seçihnişler, sıcak sudan soğuk suya sok-
mamışlardır ellerini. Oysa, aynı günlerde iktidar-
lann dümen suyuna girmeyen yazarlara sözcüğün
tam anlamıyla zindan edilmektedir dünya, bilin-
diği gibi. Örneğin, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal,
Kemal Tahir hapishane hapishane süründürül-
müştür vıllarca. SaitFaik'ın bile, daha sonra "Bir-
takım Insanlar" adıyla yayımlanan, "Medar-ı
MaişetMotoru" adh romanı komünizm propagan-
dası yapmakla suçlanıp toplanhnıştır. Aziz Nesin'in
neredeyse bütün ömrü, iktidar sözcülerince daha
çıktığı günden itibaren Meclis kürsülerinden lanet-
lenmiş ve çoğu sayısına basımevindeyken el konul-
muş, SabahattinAK ile birhkte çıkardıklan "Mar-
ko Paşa" gazetesindeki yazılanndan dolayı ya
polisten kaçmakla, ya emniyet müdürlüklerinde,
karakollarda, veya tutukevlerinde geçmektedir.
Sabahattin Ali barbarca bir cinayetle kim vurduya
getirilıp öldürülmüştür tam o günlerde.
YAYINCILAR CESARET EDEMEDİ
'Geriye
Kalan h
borç harçla
bastırdı
1946'lardan sonra ülkenin üstüne
karabasan gibi çökmüş Soğuk Savaş'ın
da gizli yönergeleriyle, artık Istanbul'da
oturmalanna bıle izin verilmeyip köşe
bucak sürülürlerken, bir yandan da
sinsice yöntemlerle kitaplannın
basılması yasaklanan, hiçbir
yayınevinin kitaplarmı yayımlamaya
cesaret edemediği ilerici yazarlann
ensesinde gerçekten boza
pişirihnektedir. Bunedenle, 1945-
46'larda yayımlanmış bir iki broşürü
saymazsak, Azız Nesin de "Geri>
f
e
Kalan" adlı ilk kitabmı 1948 yılında
çaresiz kendisi bastırmıştır borç harçla.
Ama ne dağıtabılmiştir ne de bir
gazetede ilanını yayımlatarak okurlara
duyurabihniştir. Kemal Tahir de kendisi
gibidir. 1950 afriyla güya özgürlüğe
kavuşmuştur, ama o tanhe kadar
gazetelerde takma adlarla tefrika
edildığı zaman büyük yankılar
uyandırmış öykü ve romanlanm
yayımlatacak yayınevi bulamamaktadır.
Çaresiz, dostu Asaf Ertekin ın Istanbul
Matbaası'nda "Marü Yajinlan" adıyla
borç harç yayımlamaya çahşmaktadır
kitaplarmı. Gerçi 1955'lerde Yusuf Ziya
Ortaç, Akbaba dergisi adına kitaplannı
yayımlamaya başlamamış da değildir
Aziz Nesin'in. Ama, ola kı hem gene
Başbakan Menderes'ten izin almış
olmasınm sinsi baskısmdan, galiba hem
de aldığı ücretten memnun değildir.
Çünkü, daha yayımlanan ilk kitaplan
"ltKu>Tuğu", "Yepetaş/YedekParça",
"Kadın Olan Erkeğin Habralan"
okurlann büyük ilgisiyle karşılanıp hsa
sürede yeni baskılar yapmıştır. Hemen
ardmdan da "Yepetaş"taki "Fil Hamdi"
adh öyküsüyle Italya'da 1956
Uluslararası Altın Palmiye Gülmece
Ödülü'nü kazanmca, firsat bu fırsattır
deyip Kemal Tahir'le el ele vererek
"Düşün Yaymevi" adıyla, hem
kendılerinin hem başkalaraun
kitaplanm yayımlamak üzere bir
yaymevi kurmuşlardır birlikte.
Gerçekten, Düşün Yaymevi
anımsadığım kadanyla Orhan
Kemal'ın. Cevdet Kudret'in, galiba
Orhan Duru'nun da kitabmı
yayımlamıştır. Ancak, 1958 yıhnda
Aziz Nesin, artık her nedense
yayınevini Kemal Tahir'e bırakarak
ortaklıktan aynlmış, bu kez Ühan
Selçuk ve Turhan Selçuk kardeşlerle
"Karikatür Yaymevi" adıyla yeni bir
yayınevi kurmuştur ama.
SÜRECEK