Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 2005 PAZAR
12 j \ . \ _ J l l \J V J U leyla.tavsanoghı@cumhurijetcom.tr
AKP'nin iyi niyetli olmadığım söyleyen MÜRektörü Prof.Dr. TunçErem, 'Gelişmemiz engelleniyor' ded
Universite kuşatma altında
hükümeti sağa bakıyor,
biz sola, Bugüne kadar bu
bakışlar birleşmedl Bence
AKP, üniversitelere özerklik
tamtnak değil tam tersini
düşünüyor. A
(Jürk üniversiteleri kurumsal
özerklikte dünyada son
sıralarda. Kurumsal özerkliği
olmayan bir üniversitenin
dünyanın en iyilerinden A
olması mümkün mü? /
Üniversitelerin büimsel
gelişmeleri engelleniyor.
Kurumsal özerkliğin
bulunmayışı üniversitelerin
önünü tıkıyor. AKP'nin bu
konuya eğüeceğini
sanmıyorum.
SÖYLEŞİ
LEYLATAVŞANOĞLU
Hükümet işbaşına geldiğinden beri yük-
seköğretim kurumlan,rektörlerve YÖK'le
uğraşmaktan vazgeçmedi. Vazgeçmek bir
yana, ipleri daha da geriyor. En son da Baş-
bakan Erdoğan'ın dünyadaki ilk 500 üni-
versite sıralamasına tek bir Türk iiniver-
sitesinin girememesini sorgulaması, bilim-
selliğin önündeki en büyük engel olarak
universite rektörlerini birkez daha boy he-
defı haline getirmesi bardağı taşıran son
damla oldu. Başta YÖK Başkanı Prof.
Dr. Erdoğan Teaç olmak üzere pek çok
hocadan ağır tepkiler geldi. Bunlardan
birisi de Marmara Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Tunç Erem'di. Prof. Dr. Erem,
Milli Eğiüm Bakanlığı'na sözlerini hiç din-
letemediklerini ve hükümetin başından
beri üniversitelere iyi gözle bakmadığını
söylerken "Üniverdteier hükümetin ku-
şatması amnda" diyordu.
- Başbakan Erdoğan 'ın üniversite-
lerle ilgili son değerlendirmelerini na-
sıl karşıladınız?
EREM - Sayın Başbakan, "Ük 500'de
neden bir Türk üniversitesi mevcut de-
ğil?'' diyor. Acaba kurumsal özerklik açı-
sından üniversitelerimiz dünya sıralama-
sında kaçıncı sırada? Bunu düşünüyor
mu? Ne yazık ki kurumsal özerklik açı-
sından dünyada son sıralarda yer alıyor
Türk üniversiteleri.
Kurumsal özerkliği olmayan bir üniver-
sitenin dünyada en iyi üniversiteler ara-
sına girmesi mümkün mü? Üniversitele-
rin idari ve mali özerkliği yok. Reform ola-
rak bunu gerçekleştirelim diye Milli Eği-
tim Bakanı'naricaettik. Ama onlar tama-
men farklı şeylere odaklandıklan için bı-
zim teklifimizi göz ardı ettiler.
Ben iki yıl önce Üniversitelerarası Ku-
rul başkanıyken bu konuda çok mücade-
le ettim. îlk defa biraz ikna olur gibi ol-
dular. Arkasından bir maddelik, sonra-
dan geri çekilen imam hatipler taslağı çık-
tı. Biz de hayretler içinde kaldık.
AKP İYİ CÖZLE BAKMADI
- Peki sizce yükseköğretime aynlan
parasal kaynakyeterli mi?
- Bu kaynak gelişmiş ülkelerin dörtte
biri kadar bile değil. Dünya ortalaması-
nm yansı bile değil. Bu koşullarda ne ya-
pabilirsiniz ki? Maalesef bu hükümet ik-
tıdara geldiğinden beri hiçbir zaman üni-
versitelere iyi gözle bakmadı. AKP hükü-
metinin Acil Eylem Planı'nda yer alan,
"Üniversiteterin ve bilimseüiğin önünde-
ki en büyük engel rektörierdir" ibaresini
iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değil,
diye düşünüyorum. Şimdi kadrolara, öde-
neklere, velhasıl her şeye el koydular. Dü-
şünebiliyor musunuz? Demirbaş alımı
için Milh Eğitim Bakanlığı'ndan aylarca
izin bekliyoruz. Bu koşullarda ilk 500'e
nasıl girersiniz? Maalesef bugün üniver-
sitelerimiz iktidann kuşatması altındadır.
- Siz Ispanya 'mn Taragona kentinde
önemli bir toplanttya katıhp bir de ödül
aldımz. Bu gelişmeyi anlatır mısımz?
- Ben iki toplantı nedeniyle haziranda
tspanya'nın Barselona kentine gittim.
Bunlardan birisi Consortium for Intema-
tional Marketing Research"ün (Uluslara-
rası Pazarlama Araştumalan Kuruluşu)
toplantısıydı. Orada bana bir ödül verdi-
ler. Onun ardından Barselona'ya çok ya-
kın bir kent olan Taragona'ya geçtik. Ta-
ragona toplantısma iyi ki de gitmişim.
Çünkü orada Türkiye'den tek rektör ben-
dim. Karadeniz Teknik Üniversitesi de
temsilci göndermişti, ancak rektörü gele-
memişti. iki gün süren Taragona toplan-
tısma çok önemli insanlar katıldı.
-Bu toplantının amacı ve içeriğiyle il-
gili biraz bilgi verir misiniz?
- Toplantı Akdeniz Forumu (Mediter-
ranean Forum) adı altında Avrupa üni-
versiteleri işbirliğine paralel olarak ya-
pıldı. Orada görüşülen konulann başın-
da üniversitelerin kendilerini gelişrirebil-
meleri için aralannda nasıl işbirliği yapa-
bilecekleri geliyordu. Çünkü artık küre-
sel eğitim dönemi yaşıyoruz. Eğitimin
küreselleştiği bir dönemde de üniversite-
lerinçokyakın işbirliği içinde olmalan ge-
rekiyor. Bunun için de hem öğrencilerin,
hem öğretim elemanlannm karşılıkh de-
ğişimi programlan gerekiyor. Toplantıda
değişimin nasıl daha hızlandınlabıleceği
ve altyapısınuı nasıl daha geliştirilebile-
ceği konuşuldu. Bu arada da çok ilginç so-
rular yöneltildi; bazı önergeler verildi.
TARACONA DEKLARASYONU
- Bu toplanttya çok önemli kişilerin
katıldığım söylediniz. örneğin kimler
hazır bulundu?
- Bir kere açılışını Ispanya Devlet Ba-
kanı yaptı. Avrupa'nın ve Akdeniz hav-
zasının çeşitli ülkelerinden gelen yükse-
köğretim kurulu başkanlan, pek çok üni-
versitenin rektörü, üst düzey temsilcüeri
kanldı. Hatta Kahire Üniversitesi rektö-
rü bile vardı. Aşağı yukan 70-80 kişilik
birgruptu. Ele aldığımız ve bizim orta-
yaatuğımız önemli konu şuydu: ABüye-
si ülkelerin vatandaşlannın vize sorunla-
n yok. Serbest dolaşım haklan var. Ama
Türkiye gibi AB'ye üye olmayan ülkele-
rin vatandaşlan ise serbest dolaşım hak-
kına sahip olmadıkları için bu büyük bir
güçlük çıkanyor. Diyelim bizim bir üni-
versite, AB üyesi bir ülkenin bir üniver-
sitesiyle değişim programını imzaladı.
kan 'a."YÖK refonnundan vazgecin. Sizin
yapmamz gereken tek şey üniversiteler
için idari ve mali özerkliği sağjayacak bir
yasayı hazırlamakar''dedık İlk defa bu
öneriye sıcak baktılar. Ama sonra bun-
dan vazgeçildi. Şimdı aradan iki yıla ya-
kınbir zaman geçti. Hıçbırdeğişiklik yok.
Hatta durum eskisinden daha kötü, dıye-
bilirim. Çünkü demin de söylediğim gi-
bi, birçok şey, kadrolar, mali kaynaklar hü-
kümetin elinde. Bunlar sürekli izne tabi.
tzinler bazen hiç çıkmıyor; bazen da çok
geç çıkıyor. Dolayısıyla iş göremez hale
geliyorsunuz. Geçenlerde bir gazeteci,
"Marmara gibi dev bir üniversiteyi nasıl
yönetiyorsunuz" diye sorunca, "Çokzor
yönetiyoruz. Bu artık bir kriz yönetimine
dönüştü" dedım.
- Böyle bir ortamda üniversiteler bi-
limselyönden nasıl gelişebilir?
- Gelişmeleri engelleniyor. Yine de bu
koşullar altında çok iyi. Bugün Türk ünı-
versitelennin durumu bilimsellik yönün-
den sıralamalarda hiç de kötü durumda de-
ğil. Ama çok daha iyi olabilirler.
Kurumsal özerkliğin bulunmayışı üni-
versitelerin önünü tıkıyor. Bunlar çok cid-
di sorunlar. Ben mevcut hükümetin bu
konuya eğüeceğini pek sanmıyorum.
-Neden?
- Çünkü bunu defalarca söylediğimiz
halde yapmadılar. Onlar başka doğrultu-
da düşünüyorlar.
lanma yetkileri yok.
- Örneğin?
- Örneğin size bir bütçe veriliyor. Ama
o bütçeyi sız ihtiyaçlannıza göre kullana-
mıyorsunuz. Bunu kullanabilmeniz için
ihalelerde olsun, demirbaş alımında olsun
bir sürü formalite ve izin gerekiyor. Bir
kere üniversitelerin kendi kaynaklannı
kendilerinin yaratabibneleri lazım. Böy-
le bir şey de yok. Çünkü yasa şöyle di-
yor: "Devlet gelirleri özel gelirierle takvi-
yeedflemez." Biz bunlann degışmesını, üni-
versitelerin soluk ahnasını istiyoruz. Ge-
lişmiş ülkelerdeki gelişmiş üniversitele-
re bakın. Hepsinde idari ve mali özerklik
vardır.
KAYNAK SIKINTISIİÇİNDEYİZ
- Hattagelişmiş ülkelerdeki üniversi-
teler sanayiyle işbirliğiyapmazlar mı?
- Evet, ama burada bu son derece zor.
Bugün üniversitelerin en büyük sorunla-
nnın başında altyapı sorunlanru gidere-
bilmelerine olanak sağlayacak kaynakla-
nn yetersiz oluşu geliyor.
Bugün de\ let üniversiteleri kendi kay-
naklanm yaratmak zorundalar. Ama ba-
zı rektör arkadaşlar bunun devletin sos-
yal yapısına aylon düşeceği gerekçesiy-
le karşı çıktılar. Eğer devlet ümversitesi-
nin kaynaklan yetmiyorsa, yani devlet,
üniversitelerine yeterli kaynak aktaramı-
Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunç Erem, AKP hükümetinin iktidara geldiğinden beri
üniversitelere iyi gözle bakmadığını söyledi. (FOTOGRAFLAR: SERKAN YILDIZ)
Onlann buraya gehneleri sorun obnaya-
cak, ama vize yüzünden bizim oraya gıt-
memiz sorun olacak. Toplantıda karşı ta-
rafin temsilcüeri bu sorunu üst makam-
lara ileteceklerini söylediler.
- Bir de toplantıda sizin bir önerge
verdiğinizi bUiyoruz—
- Evet. Taragona Deklarasyonu'nda ku-
rumsal özerklikle ilgili hiçbir madde bu-
lunmadığını görünce söz aldım ve şöyle
dedim: "Bu ünrversiteler için en büyük
eksikiik.AB ülkeierinibikmem.Ama ku-
nımsalözerkliğinolma>ışıTürkiye'de bü-
yük sorun oluşturuyor. Muüaka dekla-
rasyona ahnması gereknor." Bu önergem
büviik destek gördü Deklarasyona da,
"Kurumsalözerktikkonusundagereken-
ler yapdmahdır'' maddesi eklendi.
- Yani, kendilerinde böylebirsorun ol-
madığı için mi deklarasyona koymak
akülanna gelmemiş?
- Evet. Ben bir de şunu ekledim: "Üni-
versitede idari ve mali özerklik yoksa, y&-
ni o universite kurumsal özerkliğe sahip
değflsegeosmesikesinlikle mümkün dcğil-
dir. Sıralamaya baküğuuzzaman da Tür-
ldye'deki ünhersiteler kurumsal özerklik
açısmdan en son şralarda yer ahyor.
- 2003 'te siz Üniversitelerarası Ku-
rul başkanıyken bu konuyla bağlan-
tılı olarak epeyce bir şeyler yaşama-
mış mıydınız?
- Evet. Hükümet bir yasa teklifi vermiş-
ti. Onu büyük mücadeleler sonucu geri al-
dırdık. Milli Eğitim Bakanı ve Başba-
- KaçakKuran kurslanna afgetiriyor-
lar. Üniversitelerde türbanı kabul ettir-
mek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Öte yandan da tslami kimliklerini de-
ğiştirdiklerini söyleyerek iktidara gel-
mişlerdi. Sizce neyapmak istiyoriar?
HÜKÜMET SAMİMİ PEĞİL
- Bunu şöyle yorumlamakta fayda var:
Tabanlanna karşı bir yükümlülükleri var.
O yükümlülükleri karşısında bu tür dav-
ranmalannı ben doğal karşüıyorum. Çün-
kü tabanlanndan çok büyük eleştiriler alı-
yorlar. Buna imam hatip liseleri konusu
dahil. Belki oturulsa, görüşülse ve konu-
ya samimıyetle eğilseler farklı olacak. Fa-
kat biz hükümetten bu samuniyeti göre-
medik. Onlar sağa batayor, biz sola bakı-
yoruz. Bugüne kadar bu bakışlann birleş-
mesi mümkün olamadı.
- Bundan sonra ne olabilir?
- Üniversitelerimizin bugün her alan-
da sorunlan var. Bir kere kadrolar veril-
miyor. Alt kademe kadrolannda çok bü-
yük sıkınamız var. Araşürma görevlisi, öğ-
retim görevlisi, uzman, okutman kadro-
lan tamamıyla dondurulmuş durumda.
Mali özerklik yok. Milli Eğitim Bakanı
bir toplantıda, "MaK özerkliktenneji kas-
tedrvonunuz" diye sordu. Ben de yanıt-
ladım: "MaH özerklik mevcut kaynakla-
nmzın ünh ersite tarafindan kullamlabil-
mesidir. Çünkü ünhersiteler bu kavnak-
lan ancakizinle kullanabflrvor. Kendi knl-
yorsa o zaman ya dışardan kaynak yara-
tacaksınız, ya da kısmen paralı eğitime gi-
deceksiniz. Bütunüyle paralı yaparsanız
da maddi olanaklan kısıth ailelerin çocuk-
lannın eğitim şansının önünü kesmiş olur-
sunuz ki bu yanlıştır.
- Marmara Üniversitesi'nin parasal
kaynak yetersizliği nedeniyle yaşadığı
zorluklara örnek verebilir misiniz?
- Tabii. Bılıyorsunuz, bizim muazzam
büyüklükte bir Haydarpaşa kampusumuz
var. Onun sadece damının onanrruna ge-
reken para 20 trilyonhra. Ehmizdekipa-
ra yeterli olmadığı için damm bir tarafı-
nı onanyoruz. Ama öbür tarafakıyor. Büt-
çemizin zaten yüzde 80'i personel gide-
ri. Dolayısıyla devlet üniversiteleri bü-
yük bir kaynak sıkıntısı içinde.
- Devlet üniversitelerine bellibir kay-
nak aktanlırken benzer bir kaynak va-
hf üniversitelerine de aynlıyor. Bu du-
rum haksız rekabet doğurmuyor mu?
- Çok haklısınız. Vakıf üniversiteleri
zaten parah eğitim veriyorlar. Bunun üze-
rine bir de devletin kaynaklanndan yarar-
lanıyorlar. Bu da çok eleştirilen bir konu.
Bana göre üniversitelerde paralı eğitim ya-
pılmamalı. Ama örneğin gece öğretimin-
de küçük de olsa öğrencilerden bir katkı
parası alınabilir. Bir örnek vereyim. Yük-
sek lısansta paralı eğitim başladı. Şu an-
da ufak bile olsa, öğrencilerden para alı-
nabilse 52 bin ögrencısı olan Marmara Üni-
versitesi gibi büyük bir üniversiteye bu bi-
le büyük bir ferahlık sağlayacaktır.
- Peki, böyle küçükbir katkıpayı ahn-
ması neden gerçekleştirilmiyor?
- Bürokratik engeller nedeniyle ger-
çekleştinlemiyor. Dolayısıyla biz de böy-
le büyük bir kaynak süantısı içinde kıv-
ranıyoruz. Bizim universite birçok yaü-
nmını hep dışardan kaynak yaratarak yap-
maya çalıştı.
- Dışardan kaynak yaratmakla neyi
kastediyorsunuz?
- Ya özel sektörden ya da kamudan kay-
nak yaratmaya çalışıyoruz. Örneğin 11
Özel Idaresi'nin eünde çok büyük kaynak-
lar var. Ama biz bu sıkınhlar içinde kıv-
ranıyoruz.
- Yani bilimsellikle uğraşacağınızyer-
de zamanınızın büyük bölümünü bu tür
işleri halletmeye mi harcamak zorunda
kaltyorsunuz?
- Evet, aynen öyle. Marmara Üniversi-
tesi bugün öğrenci sayısı açısından Istan-
bul ve Gazi üniversitelennden sonra üçün-
cü büyük universite. Bizim 14 tane kam-
pusumuz var. Üniversitenin 13 fakültesi
var. Sekiz yüksekokulumuz, 11 enstitü-
müz, 30 da araştırma merkezımiz bulu-
nuyor. Şehir gıbı bir ünıversıte. 52 bin öğ-
rencısi, 3 bin öğretim elemanı, 1500 de
idari çahşanı var. Böylesine dev bir uni-
versite için çok büyük bütçe olanaklan la-
zım. Ama bu ne yazık kı yok.
- Yani küresel rekabet ortamında bu
özerkliğe ve mali olanaklara sahip üni-
O R T R E
Prof. Dr. TUNÇ EREM
Ortaöğrenimini 19S8'de Istanbul
Robert Kolej'de, yükseköğrenimini
ABD 'de Şikago Roosevelt
Üniversitesi Işletme Fakültesi'nde
yaptu Ohio kentindeki B.F.
Goordrich Chemical Company'de
yönetici geliştirme programında
staj gördü. 1971'dedoçent,
1977'deprofesör oldu. Aynıyıl
tÎTİ Akademisi'ne tşletme \
Fakültesi Dekanı olarak atandu
Pazarlama ve uluslararası
işletmecilik alanlarında \
uluslararası üne sahip. 12 •
uluslararası ödülün sahibL
2002'de Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer tarafindan Marmara
Üniversitesi Rektörü olarak
atandu Aynı yıl bir yıl süreyle
Üniversitelerarası Kurul
Başkanlığı yaptu
versiteler öne geçecek, öbürleri amiya-
ne tabiriyle nal mı toplayacak?
- Bu kaçınılmaz. Türkünıversitelennin
bu yanşta gen kalmamalan için bu söy-
ledıklerimin sağlanması gerekir. Bu sı-
kıntılarımızı, isteklerimizi defalarca ilet-
tik. Ama olmadı; bir sonuç alamadık.
Bundan sonra ne olur, bilmiyorum. Hü-
kümetin herhangi bir düzenleme yapma
niyeti gözükmüyor. Gözükseydi zaten ya-
pardı. Yani üniversitelerle hükümet ara-
sında diyalog yok.
- Yoksa diyalog oluşturmak istenmi-
yor mu? Daha açık konuşmak gerekir-
se bilimselliğe inanılmıyor mu?
- Birtabm işlerin ivedilikle yapılması
zorunlu. Ama bunlann üzerine eğihnmi-
yor. Şunu da anlatmak istiyorum: Ecevit'in
başbakanlığındaki koalisyon hükümeti
döneminde üniversitenin idari ve mali
özerkliğini öngören bu- yasa taslağı ha-
zırlanmış, TBMM genel kurula gehniş ve
orada kalmıştı.
- Yani, yeni bir seçimegidilipyeniya-
sama dönemine girildiği için mi rafa
kalkmışU?
- Evet. Bugünkü şartlara göre bununye-
niden ele ahnması gerekiyor. Ama ben bu-
nun yapılacağını pek sanmıyorum. Çün-
kü hükümet kimi konularda çok farklı
düşünüyor. Bakın, 2003 'te sunulan yasa
taslağında çok ilginç görüşler vardı. O tas-
lak kabul edilseydi üniversiteler adeta
felce uğratıhruş olacaktı. Çok şükür ki o
yasa TBMM'den geçmedi.
YÖK kaldırıldığı gün üniversiteler MEB 'e bağlamr
YÖK bizim bir çeşit
koruyucumuz. YÖK
kaldırıldığı gün üniversiteler
Milli Eğitim Bakanlığı y
na
bağlamr. Kadrolaşma A
iyicegenişler. '
-Aynışey TÜBİTAKiçin deyapılmak istenmi-
yor mu?
- Evet. Amaç şu: Bence üniversitelere özerklik
tanımak değil, belki tam tersı düşünülüyor. Hatır-
layacaksmız 2003'te Acil Eylem Planı vardı. Acil
Eylem Planı'nda üniversitelerin bilımsel gelişme-
lerinın önündeki en büyük engel olarak rektörler
gösteriliyordu. Biz o zaman buna çok alınmış, çok
üzühnüştük. O zaman ben açıkça, "Acil Eylem
Planı üniversiteleri ele geçirme planıdır''demiştim.
Bu kadrolaşma ve öbür yaklaşımlanyla üniver-
siteleri kendi egemenlikleri altına almak istiyoriar.
Kimileri bir dönem YÖK'ün aleyhindeydi. Ben
hiçbir zaman aleyhinde ohnadığım gibi hep de
savundum.
- YÖKsonuçta üniversiteleriçin bir koordinas-
yon kurulu değil mi?
- Tabii ki öyle. Inanır mısınız? 2003 'teki geçiril-
mekistenen yasadan sonra YÖK'ün aleyhinde olan-
lar bile ona destek vermeye başladılar. Çünkü YÖK
bizim için çok önemli. YÖK kaldınldığı gün üniver-
siteler Milh Eğitim Bakanhğı'na bağlamr. O zaman
da tamamıyla politize olurlar. Kadrolaşmalar iyice
genişler. Bu iş de biter. Yani YÖK bizim bir çeşit
konıyucumuzdur. Bugün pek çok insan bunun bilin-
cinde. YÖKYasasıdeğişsin,diyorlar. YÖKYasası'nı
değıştirip üniversiteleri Milh Eğitim Bakanhğı'na
bağlayacaklarsa o zaman her şey bitmiş demektir.
- Üniversitelerin bu söylediğiniz sorunlanyok-
muş gibi davranüıp sürekli türbana odaklanıl-
masını nasıl karşılıyorsunuz? Bugünkü küresel
dünyada ortaçağ zihniyetiyle yükseköğretim
yapılabilir mi?
- Mümkün değil. Türban zaten siyasal bir sim-
ge. Bundan 20-30 yıl önce türban diye bir tartışma
yaşıyor muyduk? Bunu iyi düşünmek lazım. Bu
konu çok hassas, o öğrencilerin dini inançlanyla ıl-
gili, diyorlar. iyi de, 20-30 yıl önce dini inanç yok
muydu? Ya da o kuşağın dini inancı çok mu zayıf-
tı? Ben bunu anlayamıyorum. Burada çok büyük
bir çelişki var. Bakın, bugün bütünkamu kuruluş-
lanna, bakanlıklara, Başbakanlık'a gidin. Bir tek
türbanlı göremezsiniz. Üniversiteler gibi oralan da
kamusal alandır. Bu konuda üniversiteleri neden bu
kadar hedef alıyorlar? Bunu da anlayamıyorum.
- Acaba üniversiteler bir başlangıç noktası
olarak mı görülüyor?
- Belki de üniversiteler bu iş için önemli bir baş-
langıç noktası... Bakın, ben konuştuğum birçok
yabancı ülke diplomatına şunu anlattım: "Ül-
keieriniz rejim sorununu yıüarca önce çözdü. Ama
biz hâlâ rejim kavgası veriyoruz. O nedenle bizim
için türban gibi konularçok önemli ve hassas." On
yıl kadar önce bir gün Amenkan Newsweek der-
gisini okııyordum. içinde "Türkiye KimKkArayTşm-
da" başJıkh bir yazı vardı. Demek kı o zamandan
beri değışen bir şey ohnamış.
- Türkiye zaten çağdaş, Batüt kimliğini belir-
lediğine göre sizce buyapay birkimlik arayışı değil
mi?
- Buna tabu ki katıhyorum. Geçenlerde bir fotoğ-
rafgörctm. 1959yazmdaEmirganÇınarAltı'nda
çekilmiş Resimdekilerin hepsi çağdaş kıyafetli.
Aym yerde yine 2003'te yazın çekimıış bir başka
fotoğraf var ki inanılmaz. Resimdekilerin hepsinin
ya başlan bağlı ya da çarşaf içindeler. Demek ki
1959 'de Türkiye çok daha farklı, çok daha ileri bir
ülkeymış. O resimlerde bu gerçek çok belirgin ve
çarpıcı biçimde görülüyor. Bu da çok düşündürücü
veüzücu. Sonuçta AKP 2.5 yıllık bir hükümet. Bu
durumdan geçmiş hükümetlerin büyük sorumluluk
payı var.