19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1TEMMUZ2005CUMA CUMHURİYET SAYFA MJJLO [email protected] 11 Nixon, Gandi'ye 'Yaşlı cadı' demiş • VVASHINGTON (AA)-EskıABD başkanlanndan Richard Nixon'ın, eski Hint başbakanlarından Indira Gandi'yi "yaşlı cadı" olarak gördüğü ortaya çıktı. Beyaz Saray tarafindan yayımlanan eski resmi belgelere göre, Nixon 5 Kasım 1971 'de, Beyaz Saray'da Gandi'yle görüştükten sonra bir toplantıda konuşurken Gandi için "Yaşh cadı" tanımlamasını kullanıyor. NLxon, Kissinger'a "Bu yaşlı cadı bize çok çektirdi. Hintliler sözüne güvenilmez, kurnaz bir halk" derken ulusal güvenlik danışmanı Henry Kissinger da Hindistan-Pakistan savaşına atıfta bulunarak "Bunlar serseri. Savaş başlattılar..." ifadesini kullanıyor. Hindistan, o zamanlar SSCB'nin müttefikiydi. Korsanlar BM • NAIROBI(AA)- Somali'nin kuzeydoğusuna BM gıda yardımını taşıyan bir gemi korsanlar tarafindan kaçınldı. Dünya Gıda Programı, 27 Haziran'da Somalili silahlı kişilerin. gıda yardımı taşıyan gemiye çıktığını ve 10 kişilik mürettebatı rehin aldığını açıkladı. Gemide Japonya ve Almanya'nın tsunami mağdurlan için sağladığı 937 ton pirinç taşındığı bildirildi. Yetkililer rehinelerin kurtanlması için Somalili kabile liderleriyle temaslara başladıklannı kaydetti. VVashington: Bilgimiz yok • WASHESGTO\ (AA) - BM'nin özel işkence raportörü Manfred Nowak'ın, ABD'nin terör suçlulannı gizli hapishane gemilerinde ruttuğunu düşündüren çok ciddi suçlamalar bulunduğunu açıklamasının ardından ABD, bu konuda bilgisi olmadığını bildirdi. ABD Dışışleri BakanhğıSözcüsü Sean McCormack, özel raportör Nowak'ın kendisinin de bu suçlamalann söylentiden ibaret olduğunu ifade ettiğini ve bu söylentiye açıklık getirecek bilgisi bulunmadığıru belirtti. Beyaz Saray'da uçakpaniği • mSHINGTON (AA)-ABD'deyasak bölgeye giren özel uçak bir anda Kongre binası ile Beyaz Saray'rn tahliye edilmesine ve Başkan George Bush'un ikametgâhından alınarak daha güvenli bir yere götürülmesine yol açtı. Beyaz Saray Sözcüsü Scott McClellan. olayın duyulmasıyla en yüksek alarm se\iyesi olan kırmızı alarma geçildiğini, birkaç dakika sonra da "Her şey kontrol altında" bilgisinin geldiğini ifade etti. Özel uçağın askeri üsten havalanan jetlerin eşliğinde Virginia eyaletine bağlı Winchester'a indiği bildinldi. Birlik, 'Kıbns Cumhuriyeti' ile ilişkilerin normalleştirilmesini şart koştu AB sözünütutmadıMAHMUT GÜRER ANKARA - 17 Aralık Do- ruğu'nda Türkiye'nin Ankara Anlaşmasrnın ek protokolü- nü Kıbns Rum Kesimi'ni "Kıbns Cumhuriyeti" olarak tanıyacak şekilde imzalaması- nı isteyen AB, bu kez Kıbns'ı müzakerelerin ilerleyebilme- si için koşul gösterdi. Çerçe- ve müzakere belgesinin 4. maddesinde Türkiye'nin mü- zakerelere devam edebilmesi için "Kıbns sorununun kap- samb bir biçimde çözülmesi ve ülke ile ilişkilerin normalleşti- rilmesi" gerektiği belirtiliyor. 1999 yıhnda yapılan Hel- sinki Doruğu'nda Türkiye'nin AB üyeliği için Kıbns'ın ke- sinlikle kriter olmayacağını açıklayan AB, Türkiye'nin mü- zakere sürecini belirleyecek olan çerçeve müzakere belge- sinde Kıbns'ı en önemli ölçüt olarak gösterdi. tlk olarak 17 • 1999 Helsinki Doruğu'nda Türkiye'nin AB üyeliği için Kıbns'm kesinlikle kriter olmayacağını açıklayan AB, Türkiye'nin müzakere sürecini belirleyecek olan müzakere belgesinde Kıbns'ı en önemli ölçüt olarak gösterdi. Aralık Doruğu'ndan çıkan ka- rar metnine Türkiye'nin An- kara Anlaşması'nnı ek proto- kolünü Kıbns'ı da tanıyacak şekilde imzalaması zorunlu- luğunu getiren AB, çerçeve belgeye Kıbns sorununu mü- zakerelerin ilerleyebilmesi için koşul olarak koydu. Hayal kınklığı 4. maddenin 4 paragrafinda yer alan ifade şöyle: "Türkiye'nin Kıbns soru- nunun BM çerçevesindeve bir- liğin kurucu ilkelerine uygun olarak kapsamlı çözümünün sağlanmasına yönelik sürekli desteğinin, kapsamlı bir çö- züm için uygun ortamın yara- nlmasuıa katkıda bulunacak adımlann atılnıası da dahiloV- mak üzere devam etmesi ve Kıbns Cumhuriyeti dahil ol- mak üzereTürkiyeileAB üye- si devletler arasındakiiküiiliş- kilerin normalleştirUmesi yö- nünde ilerleme kaydetmesL" Bu madde Ankara'da da ha- yal kınklığı yarattı. Diploma- tik kaynaklardan edinilen bil- giye göre, tngiltere'nin dö- nem başkanhğını üstlenmesi- nin hemen ardından Dışişle- ri'ndenbirheyet3 Temmuz'da Londra'ya gidecek. 4 Tem- muz'da Londra'da toplanacak olan AB direktörleriyle, erte- si gün de Ingiltere'nin ilgili yetkilileriyle görüşmelerde de bulunacak heyet, bu temas- larda müzakere çerçevesi bel- gesi üzerinde duracak. Diplomasi trafiği 11 Temmuz ile başlayan haf- tada ise Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdul- lab Gül' ün Ingiltere'ye gitme- si bekleniyor. Başmüzakereci olarak görevlendirilen Devlet Bakanı Ali Babacan ın da ge- lecek hafta Brüksel'de görüş- melerde bulunması planlanı- yor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için de bir Londra zi- yaretı öngörülüyor. Öte yandan AB'nin, Anka- ra'ya ek protokolün imzalan- ması için hazır olduğunu 15 Haziran'da bildirdiği öğrenil- di. Protokolün AB'de yapılan tercümelerirün tamamlanarak Ankara'ya gönderüdiği kayde- dilirken Türkiye'nin durum değerlendirmesi yaptığı belir- tiliyor. Ek protokole imzayı ise Türkiye'nin Brüksel'deki daimi temsilcisi Oğuz Demi- ralp'in atacağı kaydediliyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise dünkü grup toplan- tısında yaptığı konuşmada, Kıbns'ta Londra-Zürih döne- minin kapandığrnı, tarihi bir kı- nlma noktasına gırildiğini ifa- de etti. Protokolün, Türkiye'nin Kıbns davasında yeni bir nok- taya geldiğini açıkça ortaya koyduğunu kaydeden Baykal, önceki gün yayımlanan çer- çeve metnin "Kıbns Dava- sı"nda yepyeni bu- nokta ol- duğunu, buna karşı yeni bir tavır geliştirme gereksinimi bulunduğunu söyledi. ÜZAKERE BELGESİ Kıbns sıkınü yarattıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Av- rupa Komisyonu'nca kabul edilen mü- zakere çerçevesi belgesinin 3 Ekim ta- rihinde müzakere sürecine başlanılaca- ğını belirtmesi Ankara tarafindan olum- lu karşılarurken Kıbns' ın müzakerelerin sürdürülebilmesi için koşul olduğunun açıklanması sıkıntı yaratıyor. Ankara müzakere sürecinin temel bel- gesi olacak çerçeve metni temkinli kar- şıladı. Metnin 17 Aralık kararlannın ge- nişletilmiş hali olması memnuniyet ya- ratırken belgenin sonuçlandınlmasın- dan önce Türkiye ile komisyon arasın- da "yoğun görüşmeter" yapıldığı kayde- diliyor. Bu kapsamda Ankara'nın istem- lerinin çerçeve metinde yer aldığı ifade ediliyor. Belgede hedefin "tam üyeük'' olarak gösterilmesine karşrn müzakere- lerin açık uçlu olması sıkuıtı yaratıyor. Müzakerelerin ilk olarak tarama süre- ci ile başlayacağı belirtilirken beş yıldır Avrupa Komisyonu ile Türk yasalan ve uygulamalannın aynntılı bir inceleme- si yapıldığı için taramanın kolay geçe- ceğine inanılıyor. Kolay konularda tara- manın bir gün sürebileceği kaydediliyor. Taramanın başlaması ile müzakerelerin fiilen başlamış olacağı vurgulanıyor. WORKERS RIGHTS Avustralya'da 100 bin işçiyürüdü tin gündeme getirdiğirefornüanprotesto etti. Yürüyüş öncesinde işçiler, yeni reform programını eleştiren sendika liderleri ve muhalif siyasetçüerin konuşmalannı dintedüer. Ülke çapuıda süren işçi eylemlerinde, sağcı hüküme- tin bireysel iş sözleşmelerini yaygmlaştınnayı içeren reform programı protesto ediliyor. Avustralya hükümeti, ay- nı zamanda asgari ücreti beüıieyecek yeni bir "komisyon" oluşturmayı planhyor. (Fotoğraf: AFP) 3 Ekim'e kalabüir Müzakere çerçevesi belgesi ilk olarak genişleme alt grubunca ele alınacak. Alt grupta bugün ya da pazartesi günü ilk okumanın yapılması bekleniyor. Bunun ardından AB ülkelerinin Brüksel'deki daimi temsilcilerinden oluşan "CORE- PER"de görüşülecek. Eğer "CORE- PER", belgeyi sorunsuz bir biçimde ka- bul ederse çerçeve metin AB Konse- yi'ne gönderilecek. Belge, önümüzdeki dönemdeki üç toplantıdan birinde ele alınabilecek. tlk olarak 18 Temmuz'da dışişleri bakanlan düzeyindeki konsey toplantısında görüşülebilir. Belgenin, daha sonra da AB tanm ve balıkçılık ba- kanlannın 19-20 Eylül'deki toplantısın- da onaylanması da mümkün olabiliyor. Belge, bu iki toplantıda ele alınmazsa o zaman dışişleri bakanlannın 3 Ekim'de yapacaklan toplantıya kalacak. DYP Genel Başkanı Ağar çerçeve belgeyi değerlendirdi 'Bizi köşeye sıkıştırdılar'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, AB Çerçeve Belgesi'nin Türkiye'yi ağır yükümlülükler altına soktugunu belirtirken "Türkiye iyice köşeye sıkrşmış durunıdadır. AB'nin dişi sadece Türkiye'ye mi geçmektedir?" dedi. Ağar, parti genel merkezinde Ankara Ticaret Odası Başkanı (ATO) Sinan Aygün'ü kabul etti. Ağar, kabulde yaptığı konuşmada AB Çerçeve Belgesi'ni değerlendirdi. "Türkiye bugün başladığı noktadan geriye düşmesinin üzüntüsünü yaşamaktadır" diyen Ağar, "ucu açıkhk" gibi ibareler icat edildiğini, serbest dolaşım ve tanmdaki kısıtlamalann şiddetle devam edeceğinin anlaşıldığını kaydetti. Ağar. Kıbns sorununda taleplerin daha ileri safhaya gittiğini söylerken şöyle konuştu. "Tanınma zoriaması açıkça ortaya konmuştur. Türkiye'nin ek protokoİü imzaladıktan sonra yapacağı tanımama deklaras> onunun bir karşıhğmın ounayacağı, kendikrinin de buna karşı bir deklarasyon yayunlayacağını ifade etmek suretiyle Türkiye bu alanda iyke köşeye süaşmış dunımdadır. Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklannı tarnşdır nale getirnüştir. AB'nin kendi iç sorunlannm ortaya çıkardığı bir nekahat ve yeniden ıyüeştirme dönemi içerisinde dişi sadece Türkiye'ye mi geçmektedir?" Çifte standart suçlaması ATO Başkanı Aygün ise. "Belgej'e pembe gözlükk bakmamamız gerekiyor" dedi. Üyelik için ucu açık müzakererün öngörüldüğüne dikkat çeken Aygün, "Bu hastaya doktorun ucu açık bir tarihte randeMi vermesi gibi" diye konuştu. Aygün, AB'yi Türkiye'ye karşı çifte standart uygulamakla suçladı. AB liderlerinin dürüst davranmadıklan ve 'ucu açıkmüzakere' tanımınınkasten kullanıldığı vurgulandı Avrupa 1>asııu: Zavaflı TürldyeDış Haberler Servisi - Ga- zetelerin çoğu, Türkiye'yi zor bir sürecin beklediği İconusun- dabirleşiyor. Financial Times'ta yazan QuentinPeel, "Ük kez bir adayla müzakereler kasten yerleştirilmiş olan bir açık uç- İuluk ifadesi eşliğinde başu- yor" \Tirgulaması yaptı. Ingiliz Times'a göre belgede birliğin Türkiye'yi sindirebüme kapasitesinden söz edümesi, Tür- kiye önünde yeni bir engel. Al- manya'dan Die Welt, Avrupa Komisyonu'nun açıkladığı çer- çevenin tam üyelik değil, imti- yazh ortakhk önerdiğini savunu- yor. Gazete, "Belgenin ilk cüm- İesinde bu süreçte başan veya başansızukta tüm sorumlulu- ğun Türkiye'ye ait olduğunun belirtilmesi kazara olmuş bir şey değil. Aslında bu, imtiyaz- lı ortaklığa giden bir yol. Şim- di bunu müzakere belgeleri- ne de bir alternatif olarak yer- leştirmek 25 üye ülkeye kaîdı" deniyor. 'Dilcambazüğı' Berliner Zeıtung, "Türkiye konusunda biraz heyecan ya- şandıysa da, bu son haftalar- da tamamen buharlastı" di- yor. Avusturya'mn Der Standard gazetesi de, birliğe Türkiye'ye karşı dürüst olma çağnsı yapı- yor. "Türkiye'yi üye olarak ka- bul etmekistenmiyorsa bu, gö- rüşmeler başlamadan şimdi söylenmelL" Avusturya'danDie Presse, Komisyon'un açıklama- sını bir "dil cambazlığı" ola- rak ifade ediyor, müstakbel bir ortağa böyle davranılamayaca- ğmı söylüyor. Financial Times da, Türki- ye'nin şimdiye dekbirliğe katıl- mak için bir adaya sunulan en agır koşullarla yüzleşeceğini be- lirtti. Gazete, çerçeve belgesi hükümetlere sunuldugunda üze- rinde daha da olumsuz değişik- likler yapılabileceği tahmininde bulunuyor. Gazete, Avrupalı li- derleri sözlerini tutmaya çağı- nyor. Financial Times'tayazan Qu- entin Peel de "Açüan kartlar Türkiye'nin aleyhinde" diyor: "Zavallı Türkiye... Bekleme odasında 42 yıl geçirdikten sonra, müzakerelere başlamak için harhalde daha kötü bir zaman olamazdı. Dün büyük eziyetler sonunda, süreçte bir ufak adım daha atıldı. Ama ortam düşünülürse artık çer- çeve belgesinin onay alması- na bile kesin gözle bakılama- yabüir. İlk kez bir adav la mü- zakereler kasten yerleştirilmiş olan bir açık uçlulukifadesi eş- liğinde başüyor." "Üyelerin Türkiye'yi iste- medikleri için giriş engelleri- ni süreki yükselrrikleri korku- su var. Ama müzakereler iler- ledikçe Türkiye'nin milli hay- siyetini kıncı algılanacak du- rumlar artacak. Avrupah li- derler Türkiye'nin üyeliği ko- nusunda samimiyse, sokağa çıkıp bu Hkri seçmenlerine de satmahlar" yorumunu yaptı. BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Ulusal Cepheden 'Haricilere' Bakarken... "Bu üç tipik Tanzimat adamı (Mustafa Reşit, Âli ve Fuat paşalar) ile döneme damgasını vuran üç belge: 1838 Baltalimanı Ticaret Sözleşmesi, 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı..." di- ye devam eden ilginç makale, Tanzimatçılan ve bun- lara karşı çıkan Yeni Osmanlılar'ı inceliyor (*). "Harici devlet adamlannın" bu belgelerie Osman- lı'da emperyalizmin altyapısını nasıl hazırladıklan- nı anlatan biryazıdan söz ediyorum. Bu üç Tanzi- mat dönemi belgesi ile Türkiye-AB ilişkilerinde son 15 yılda kurulan düzen adeta bire bir örtüşüyor. Bugün olduğu gibi o dönemde de emperyalizm sessiz ve sivil darbelerie Osmanlı Devleti'ni bir ah- tapot gibi sarmış ve parçalamıştı. Ama Anadolu'daki "esas parçayı" yani Türkiye Cumhuriyeti'nin ortaya çıkışını engelleyememişti. Çünkü Avrupa' nın karşısındaki iki düşman (!) işbir- liği yapmışlardı. Doğmakta olan Türkiye Cumhu- riyeti ve Sovyetler Biriiği... Tanzimatçılarla bugün Türkiye'deki "çağdaş ha- ric/Venn "yürüttükleri süreçtıpatıp benzeşiyor. Hat- ta bugünkü çok daha beter. Mustafa Kemal Atatürk, Tanzimatçılara ve on- ların düşünce sistemlerine karşı idi. Çünkü onla- rın, emperyalizmle işbirtiği yapan "hariciler" ol- duklannı çok iyi biliyordu. Gelelim bugüne; - 1838 Ticaret Sözleşmesi'ni 6 Mart 1995 bel- gesi ile karşılaştırdığımız zaman, eskisi yenisinin eline su bile dökemez. Yeni belge yalnız imtiyaz ver- miyor, "Türkiye Cumhuriyeti'nin dış ticaret politi- kasını ve uygulamasını tamamen ÂB'ye devredi- yor". Hem de anayasaya aykın olarak. 6 Mart 1995'ten sonra Katılım Ortaklığı Belge- leri ve diğer yeni ödünlerie Türkiye, AB kurumlan- nın (ve devletlerinin) denetimi altına sokuluyor. - Hele hele 17 Aralık 2004 belgesi ile AB'ye alın- mayacak olan Türkye'nin bekleme odasında na- sıl iğfal edileceğinin adeta kare karefotoğraflan ser- gileniyor. Avrupa'nın bugünlerde bulduğu yeni ad ise "yavaş ö/üm"dür. Postmodern 'hariciler'.« - 24 Ocak 1980'le başlatılıp 12 Eylül ile sürdü- rülen operasyon, cumhuriyeti ve devleti gayri mil- li sermayeye devretme amacına yönelikti. - Devlet iyice cüceleştirilecek, sermaye gayri milli hale getirilecekti. özelleştirme adı altında ulu- sal değerier "yabancılaştınlmahydılar." - Askere güven olmazdı. NATO içinde bile ulu- sal refleks gösterebiliyordu. 1961 Anayasası az mı çektimnişti haricilere? Asker, üniversiteler hatta iş- çiler birleşebilmişlerdi. Bu "ulusal güç odağı" en- gellenmeliydi. - Hedef liberal ekonomiyi ve gayri milli serma- yeyi egemen kılmaktı. Gerisi çorap söküğü gibi ge- lecekti. - özalcılık, bunun altyapısını hazırtamak için "ha- riciler" tarafindan öngörüldü. Hem içerdeki hari- ciler hem de dışandakiler tabii... - AB 1989'da Türkiye'ye "hayır" deyince iç ve dış "hariciler" yeni bir formül buldular. Türkiye gümrük biriiği ile ipleri, aynen 1838'de olduğu gi- bi Avrupa'ya verecekti. {**) "- Çağdaş haricilehn" kökenlerine bakalım. Özal, Kemal Derviş Dünya Bankası kökenli. Tansu Çil- ler ABD kökenli; Demirel "harici" kökenden gel- mekle birlikte sonradan "dahililere" ilhak etti. Dışişleri bakanlannın çoğu "harici kökenli", öy- le ya da böyle... Abdullah Gül mü? O da harici sa- yılır, Islam Kalkınma Bankası değil miydi? "Tanzimat haricileri" i!e çağdaş haricilerin bu örtüşmelerinin kökeninde emperyalizm yer alıyor. Yani liberal ekonomik düzen... Yani özelleştirme adı altında emperyalizmin tekellerinin Türkiye'de egemenliği... Toplumsal özgürlüğün yok edildiği bir düzen... Kısacafaşizm... Haricilerin yeni Tanzimatı... (*) Arda Odabaşı, Bilim ve Ütopya, Haziran 2005. (**) Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Sessiz Dar- be, genişletilmiş yeni baskı, Der. 2004. www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali AB'DEN KARATEKLİFLER Nicolas Sarkozy: Genişleme durmalı Dış Haberler Servisi - AvrupaBirliği (AB) Ko- misyonu'nun önceki gün müzakere çerçeve belge- sini kabul etmesinin ar- dından Türkiye'yle ilgi- li tartışmalar daha da alevlendi. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi ODi Rehn. Türki- ye'nin her alanda Avru- pa değerlerini benimse- mesi gerektiğini söyle- di. Rehn dün. "Türki- ye'nin AB'ye girebilme- sinden önce, Avnıpa de- ğerierinin, hayatın her alanmda.ülkeninber kö- şesindegerçekliğe dönüş- mesigerek'' dedi. Müza- kerelerin hedefinin Tür- kiye'nin tam üyeliği ol- duğunuyineleyen Rehn. bunun çokuzunve zorbir süreç olacağını, görüş- melerin sonucunun ga- ranti edihnediğini tek- rarladı. Fransa'da iktidardaki Halk Hareketi Biriiği (UMP) lideri ve Içişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, AB'nin genişlemesinin askıya alınması yolun- daki çağnsını yineledi. Sarkozy, AB'nin Tür- kiye'yi almadanönce ge- nişlemesini durdurması gerektiğini söyledi. "AB'nin Mayıs 20O4'te doğma doğrugenişleme- sinin, Fransız seçmenle- rin anayasayı reddeüne- sinde önemli rol oynadı- ğmı" savunan Sarkozy, "RomamaveBulgaristan için süreç de\ametmelL Ancak, dahaileri ghme- metiyte" dedi. A\ıxsturya Başbakanı Wolfgang Schüssel de, Türkiye için tam üyelik dışında başka bir seçe- nek daha bulunması ge- rektiğini söyledi. Müza- kere çerçeve belgesinde Türkiye için "Ya tam üye- tikyadadışardakar şek- linde iki seçenek sunul- duğunu ileri süren Schüs- sel, "Türkiye için tam üyelik dışında başka bir seçenek daha bulunma- sı gerektiğini'' kaydetti. Schüssel, Avusturya'nın tutumunun doğru oldu- ğunun herkesçe kabul edildiğini, müzakerele- rin ucunun açık olması yolundaki önenlerini ka- bul ettirdiklerinibildirdi. tngiltere ise, Türki- ye'nin AB üyeliği konu- sunda kararlı olduğunu yineledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle