25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2005 ÇARŞAMBA OLAYLARVE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Oyunu Okumak YUNAN propaganda makinesinin en büyük eğ- lencelerinden biri.Türklenyalnız "barbarvezalim" değil, aynı zamanda "beceriksiz ve geri zekâlı" olarak da göstermektir. Bunun için hikâyeler uy- durmaktan da geri kalmazlar. örneğin, onlara gö- re, bir Osmanlı "kaptan-ı deryası" Malta seferine çıkmış ve adayı bulamayınca geri dönüp Padi- şah'a "Malta yok, Sultanım!" demişmiş. Geçen günkü milli maçı seyreden Yunan seyir- ciler bunun bir örneğini daha görmekte olduklan- nı düşünüp hayli eğlenmişlerdir herhalde. Çünkü, o gece Türk onbiri "rakibin işine en çok gelecek taktiğibenimseyen takım" olarak futbol tarihine bi- le geçmiş olmalıdır. Düşünün ki, karşıdakiler de- neyimli bir kaleci ve çok uzun boylu bir savunma kadrosuyla oynamaktadırlar ve siz, top nerede ayağınızageçerse geçsin, istersavunmanızda, is- terorta sahada, ta uzaklardan havalandınlmış top- larla karşı kale önlerine pas yağdırmaktasınız; oy- sa orada bir tek adamınız var ve onun da boyu ra- kiplerinizinkinden k-isa! Bu durumda gol atmak mucize sayılmaz mı? Haydi Teknik Dire+rtör rakibin kaç yıldır bilinen ve bu maçta da süren oyun taktiğini bilmiyordu ya da okuyamadı diyelim, oyuncular da mı bilmezdi ve okuyamazdı? Avrupa Birliği'nin yıllardır oynadığı oyun herke- sin kolayca okuyabilecegi kadar da açık bir "oyalama ve uyutma " oyunu değil mi? Üstelik, ucunun açık olacağını da göstere gös- tere oynanan bir oyun. Böyle durumda, yapılacak şey, sözde görüşme tarihi verildidiye Annan Planı'na dönüp onun "rö- tuş"unu görüşmek üzere çırpınmak ve bu konu- da Rumlan ikna etrneleri için AB'den ve ABD'den ricalarda bulunmak mıdır? Böyle biroyuna karşı ilk yapılacak şey, mutlaka limanlarınızı ve hava sahanızı tanımadıgınızı söy- lediğiniz Rum yönetiminin gemileriyle uçaklanna açmanızı gerektireceği, hatta çok yakında o yöne- timi resmen tanımanıza yol açacağı bilinen bir "ek protokorü imzalarnak için acele etmek midir? Sanki ortak anayasayt reddeden halkoylamala- rının ardından "AB projesi" büyük sars/ntı geçir- mıyormuş ve Türki/e'nin tam üyeliği artık çıkmaz ayın son çarşambasına kalmamış gibi, bu ne te- laş ve ne "isticarüir ki? Yoksa, bir K/bns hediye- siyle AB'nin kendilerini bağrına basacağını düşü- necek kadar da mı saftır şu Türkler? Acaba, ama bu kez ters anlamda, yeniden "ç//g/n"laşmışlar mıdır? Haydi diyelim ki, şimdiki iktidar "çok bilmiş" acemi danışmanlan nın etkisiyle ya da kendine öz- gü hesaplarla hâlâ AB'lilere inanmakta ısrar et- mektedir; peki profesyonel diplomatlar da mı tak- tik değiştirme babında bu iktidan uyarma sorum- luluğunu ve cesaretini duymazlar? Zaman, karşının oyununu iyi okuyup bozmaza- manıdır. Bu işi "teknik direktör" bilmiyorsa, politika sahasına çıkmış parlamenterler de mi bil- mezler? Ek Protokol'e konacak imzayı hemen reddetmek onlann görevidir. 'Hepimiz Aynı Gemideyiz' ve BIMCO Yüz Yaşmda GAZİOSMANPAŞA 2. ASÜYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞrNDEN DosyaNo: 2003'1453 Davacı Muammer Aydın hâkimliğimize vermiş ol- duğu 2 10 2003 tarihli dava dilekçesi ıle; abısı Özer Aydın'ın 45 sene evvel aniden kayıplara kanştığını, o tarihten beri aramalara rağmen kendisinden herhangı bir bilgi ve duyum alamadıklanıu, bu nedenle abisı Özer Aydın hakkında gaiplık karan verilmesinj iste- miş olrnakla; Sakarya ılı. Karasu ilçesi. Karapınar köyü, cilt: 18, hane: 122'de kayıth Neşat ve Ayşe'den olma 11 10 1943 Maçka doğumlu, Özer Aydın'ın nerede olduğu, nerede oturduğu hakkında bilgi sahibi olanla- rın ilan tanhinden itibaren 3 aylık süre ıçerisinde mahkememızın 20O3 1453 Esas sayılı dos}'asına bilgi vermeleri. MK.'nun 32've 530. maddesince 2. (ikin- cı) gaiplık ılanı olarak duvurulur. 26.05.2005 Basui: 26328 Başlangıçta üye sayısı, hepsi de gemi sahibi olan yüz on iki kişiden oluşan bu birliğin bugün her bakımdan uluslararası nitelikte, deniz ticareti endüstrisinin her sektöründen kurum ve şirketleri çatısı altında toplamış iki bin yedi yüz elli üyesi var. Üyeler artık sadece gemi sahipleri değil, brokerler, sigortacılar, deniz hukuku bürolan, acenteler, surveyorler vs. de "BIMCO"da. Oktay SÖNMEZ Denizciyazar A rtık yerı ^ ^ geldiğınde / % geniş çev- ^ ^ " " ^ k relerce de .A. . m . kullanılan başlıktakı bu deyim, as- hnda biz gemicilerin ve deniz endüstrisinde çalı- şanların yarattığı, daha çok denizciler arasında yerleşmiş, anlatım güzel- liğini de onlann dilinde bulmuştur. Ortak riskler karşısında derhal kolek- tif bir savunmaya geçme gerekliliğinin işaretidir. Kısacası, "Kim olursak olabm, birfoirimize karşı kişisel davranış ve turum- tonmızneolursaolsuna}- nıgemideolduğumuzu bi- leUm, tehüke var, derhal bir şeykr yapahm. bu ge- mi batarsa hepimizin so- nu ohır" demenın en kes- tirme yoludur. 19. yüzyılın başlann- da Baltık Denizi lımanla- n ile Ingiltere ve giderek Iskandinav ülkelerı ıle Rusya'nın kuzey kıyıla- nrun çe\Telediği Beyaz Deniz (White Sea) ara- sında ağırlığı her tür ke- reste. tomruk. kömür ve donyağı olan önemli bo- yutta bir yük trafıği var- dı. Petrolün, gemilen yü- riitme gücü olarak deniz endüstrisine henüz gir- mediği o yıllarda Kuzey Denizi, Baltık ve Beyaz Deniz limanlan arasın- daki mal değişimi ve bun- dan doğan deniz ticareti hâlâ yelkenli gemilerle yapılmaktaydı. Başlan- gıçta bu trafik, adı geçen denizlerde limanlan olan ülkelerin -başta Ingilte- re- bayrağını taşıyan ge- mi armatörleri arasında paylaşılıyordu. Ne var kı 1900'lii yıllann başlann- da bu tablo oldukça kala- bahklaşmıştı. Giderek Akdenizlilerin gemilen de Baltık ticaretine so- kulmuşlar, daha sonra da üşüşmüşlerdi. Böylece ekonominın temel kura- lı olan arz talep dengesı de armatörlenn aleyhine bozuldu. Gemi sahıplen arasında bir "Freight War" navlun savaşının patlaması nerdeyse kapı- daydı. Rekabet öylesine kıran kırana bir politika- ya dönüşüyordu ki, bu durumun sürmesi birçok armatörün ve deniz işlet- mecisinin de sonu ola- caktı. Işte tam bu aşamada In- giltere'de bir armatör, Mr. Thomas Cairns, Dani- marka'daki birmeslekta- şına, Mr. John Hansen, belki rakibi olduğunu da o günlerin koşullannda dikkate almayarak 5 Ocak 1905 tarihli bir telgraf gönderiyor. Aynntılanna girmeksizin bu telgraf özetle "Dikkat, hepimiz aynı gemideyiz. Gemi ba- tarsa hepimiz boğuiup 0- deceğiz. hemen bir şeyler yapmamız gerekr\or"dan başka bir anlam taşımı- yordu. Böylece aynı yılın 16 Şubatı'nda Iskandinav ülkeleri, Almanya, Hol- landa, Fransa, Baltık ül- keleri \e tngiltere"deki ar- matörlerden oluşan yüz on iki kişi Kopenhag'da toplandılar. Hepsinin içinde bulun- duğu geminin batmaktan kurtuluşu. birlikte oluş- turduklan piyasaya bir dı- sıplın getırmelerine, bir politika sağlamalarına bağlanıyordu. Teknik ay- nntılan bir yana. bu çare yukanda sözünü ettiğı- miz deniz ticareti bölge- sınde uygulanacak nav- lunlara (taşıma ücretı) mı- nimum bir sınır koymak şeklınde saptandı. Böy- lece "The Baltic and VVTıi- te Sea Conference" Bal- tık ve Beyaz Deniz Kon- feransı adıyla bir na\iun polıtıkası birliği kurul- muş oldu. Tarih, 7 Hazi- ran 1905. O günlerdeld bunalım- dan (knzden) gemiyi kur- taranlar daha sonra iki bü- yük Dünya Sav r aşı geçir- diler. Bazı üyeler de sa- \aşın taraflan olarak bu arada birlikten aynldılar ya da birlik içinde grup- laştılar. Fakat aynı gemi- de olanlar için kural ve var olabilmenin tek çare- si hep aynı kalıyordu: Bir- likte çözüm üreterek ge- miyi batmaktan kurtar- mak. Savaşlar geldi geçtı. Doğal olarak denizlere de yansıyan teknoloji dev- rimi büyük atlamalar ya- parak değişti. Kürek ve yelkenden buhar maki- neli gemilere binlerce yıl- da ulaşan gemiciler ve denizcilik, buhar maki- nesinden motora yirmi yıldan az bir sürede ulaş- tı. Şimdi denizlerde yürüt- me gücü olarak nükleer enerjinin kullanıldığı bir çağı yaşıyoruz. Belki üer- deki yüzyıllarda petrolün tümden tükendigi bir dün- yada gemiler yine var ola- cak ve bugün henüz bile- mediğimiz bambaşka güçlerle yürütülecek, de- niz ticareti yıne sürüp gi- decek. \lne nskler, buna- lımlar, savaşlar olacak ve denizciler var olmayı yi- ne aynı kuralla sağlaya- caklar: "Hepimizajıuge- midejiz, ona göre." BIMCOı-Tûrk Denizciliği 1905yılının"Baltıkve Bf>azDeniz Konferansı" doksan yılı aşan bir süreç içinde *Baltic and Inter- national Maritime Confe- rence", daha sonra da "Baltic and International Maritime Council" ola- rak ad değiştirdi % e kısal- tılmışdeyımı''BIMCO'' ile anılageldi. Başlangıçta üye sayısı, hepsı de gemi sahibi olan yüz on ıkı kişiden oluşan bu birliğin bugün her ba- kımdan uluslararası nite- likte, deniz ticareti en- düstrisinin her sektörün- den kurum ve şirketleri çatısı altında toplamış iki bin yedi yüz ellı üyesi \~ar. Üyeler artık sadece gemi sahipleri değil. brokerler, sigortacılar, deniz huku- ku bürolan, acenteler, sur- veyorler vs. de "BIM- CÖ*da. Malta, Monaco gibi küçüklerden Çin, Rusya, Amerika, Avust- ralya gibi büyük ülkele- re, Yunanistan, Panama, Liberya, Japonya gibi bo- yundan büyük deniz ti- caret fılolan olanlara ka- dar yüz \irmi altı ayn ül- keden yüzlerce üye, her iki yılda bir yapılan genel kurulda bir araya geünek- tedir. BIMCO artık sade- ce kuruluş nedeni olan. başlangıçta anlartığımız olayı çoktan aşmış, ulus- lararası ekonominin özgür tıcaret uygulamalannın rüzgânnda, çalışmalan- nı denizciliği disipüne et- mek için kurulmuş öbür örgütlerle birlikte sürdür- mektedir. Bu örgütlerin en önemlisi kuşkusuz Türkiye'nin de belgele- rine imza koyduğu IMO'dur(*) {International Maritime Organisation). BIMCO, bu uluslararası yapınm adeta başdanış- manı ve tüm dünya de- nizcilik sektörünün bilgi bankasıdır. Kıyılan hangi de\lete ait olursa olsun, sonuçta tüm insanlığın malı olan denizlerin gerek bir tica- ri kaynak ve gerekse sağ- lıklı bir yaşama ortamı O Z E L L E S T İ R M E H A R E K A T I S Ü R U Y O R . . . Y TUPRAŞ GELECEGIMIZDIR SATILAMAZ! ONURUMUZ, TEMİNATIMIZ, KUŞAKTAN KUŞAGA AKTARILAN ZENGİNLİGİMİZ petrol-İ3Uıtlk l»ç«l»r S»n»>ja< w w w . p e f r o l - l s . o r g . t r SATILIRSA; IMF borcunun ya da dış borç yıllık ödemelerinin ancak bir taksıtinı öder. Tüpraş'ın yönetimi ve denetimi elden gider. Ve bir gün biri "düğmeye basar;" taşıtlar yürüyemez, yollar asfaltlanamaz, enerji santralleri çalışamaz, uçaklar kalkamaz, fabrikalar üretemez, hayat kontrolümüzden çıkar. SATILMAZSA; Tüpraş. ekonomiye 5 yıllık katkısıyla, Türkiye'nin IMF borcunu kapatır, üstüne IMF'ye 20 milyar dolar da borç verir. 24 derslikli 55 bin okul veya 110 yataklı 7857 hastane yapar. Hazıne'ye 40 milyar dolar kazandırır, 415 bin işsize ıstıhdam yaratır. 2 Tüpraş, 3 Petkim daha kurar. Sizce Tüpraş'ı satnıakta neden ısrarlılar? olarak bütün zenginlik- leri ile korunmasını amaç- layan ve geliştirilen pro- jelerde söz sahibidır. Hep- si denizlenn, denizcıle- rin, insan yaşamının sağ- lık ve güvenliğine yöne- lik bütün uluslararası uy- gulamalann oluşturulma- sında BIMCO'nun varlı- ğı ve aktivitesi süreklidir. Uyelerinin ödediği öden- tilerle yaşayan ve çalışan BIMCO'nun hiçbir tica- ri amacı da yoktur. Kuru- luşundan bu yana her iki yılda bir dünyanın bir baş- ka kentınde yapılan genel kurullan üye eşlerinın ya da misafırlerinin de katıl- ması ile ortalama bin beş yüz iki bin ldşi olan birzi- yaretçi topluluğu oluştu- rur ve bu kapsamlı kon- ferans başh başına sos- yal. kültürel hatta tunstik bir olaya dönüşür. Türk denizciliği ile BIMCO'nun ılışkisi 1970'li yıllann başlann- da bir kamu kuruluşu olan D.B. Deniz Nakliyatı T.A.O.(**)veözelsektö- rümüzdeki Cerrahoğul- lan firmasının üyeliği ile başlamıştır. Ben de son otuz beş yıl içinde yapı- lan bu toplantılann he- men hepsıne katılmışım- dır. Bu bağlamda bir ko- nuya özellikle değınerek yazımı bitirmek istiyo- rum. Yıl 1983. BIMCO Ge- nel Kurulu Madrid'de. Türk ticaret fdosunun teş- vik, koruma vs. kolaylık- lann bilinen atmosfenn- de yurtdışmdan satın alı- nan gemilerle bir büyüme atılımı görüntüsü kazan- dığı günler. Genel kurul- la ilgili toplantı salonla- nnda, panellerde, resep- siyonlarda, Türkiye'den de işin heyecan ve hırsı içinde bir avuç insan ko- şuşturuyor. Ama içlerin- de yürek var. Başı çeken de özel hayatında duygu- landıncı olaylar karşısın- da gözleri dolan. iş haya- tında ise küçücük pürüz- ler ve sorunlara bile da- yanamayıp bağınp çağı- ran, kavgacı, yırtıcı, sal- dırgan ama yine de çok tatlı ve sevimli bir adam: Nuri Abi, NuriCerrahoğ- lu. Bugün olimpiyatlann Türkiye 'de yapılması için gerçek bir içtenlik ve öz- veriyle çahşanlar gibi Madrid'de "Gelecektop- lanü İstanbul'da olacak" diye tutturmuş, ilk çıkışı yapan Nuri Cerrahoğlu. Zaman akıp gitti. Mad- rid"den sonra on dört yıl geçmişti. Onun ömrü ne yazık ki yetmedi. Ama bugün artık deniz ticare- tini, bu işin öncülüğünü yapmış ulusların çocuk- lan kadar bilen ve başa- ran bir kuşak artık bizim ülkemizde de yetişti. Nu- ri'nin ayağuıdan aldıkla- n topu 97 Haziranı'nın ilk haftasında onlar fıle- lere taktılar. 1997 Hazi- ranı'nın ilk haftasında BIMCO Genel Kurulu Is- tanbul'da düzenlendi. Sı- radan insanımızın farkın- da bile olmadığı, iki kıyı- sında yirmi milyon insa- nın yaşadığı Türk Boğaz- lan 'ndan geçişi düzenle- yecek ve böylece her ge- ce koynunda uyuduğu- muz büyük potansiyel tehlıkeleri en aza ındire- cek önlemlerin alınması konusunun uluslararası bir platformda saMznul- ması, ilk olarak hâlâ "Ma- sal kadar güzel ve gör- kemüydi" diye sözü edi- len o toplantıda başladı. Yıl 2005. Geçen hafta. birinci genel kurulundan tam yüz yıl sonra BIMCO Genel Kurulu ilk kurul- duğu yerde. Kopenhag'da toplandı. Deniz endüst- risinin her alanında saç- lannı bu işte ağartmış olan üst düzey yönetici \ e uz- manlan yeniden bir ara- ya geldiler. Birlik yapısı içinde "BIMCO 39" de- nilen yenı bir çahşma gru- bu programında, endüst- rinın kırk yaş altındaki genç üyeleri vvorkshop, panel ve benzeri düzen- lerde yaptıklan türlü ça- lışmalarda deniz endüst- risinin önemli konulannı günümüzdeki teknolojik koşullar ve global olu- şumların etkileşimleri içinde tartıştılar. Artık ELTtelgraflar(***)yada elden ele dağıtılan sirkü- Ierle değil, cep telefonla- n ve bilgisayann her tür- lü sihirbazlık ortamında, uluslararası iletışimde mesafeleri sıfirlamış, ge- mileri bürolara bir "Ok" uzaklıktan kontrol eden. daha nereye varacağı kes- tirilemeyen bilımsel ni- metlenn olanaklan için- de çalıştılar. Yüzüncü doğum gü- nünde katılımcılann kı- yafetlerinden, çahşma di- lınde yine deniz sektö- ründeki teknolojik geli- şimlerden yansıyan ter- minolojiye kadar her şey bizim kuşağın denizde gezdiği yıllan birnostal- ji dönemi olarak anımsa- dım. Gerek savaş ve ge- rekse ticari güç olarak de- nizciliğimizin nerelerden geldiğini değerlendirir- ken yine ulusal deniz kül- türümüzün simgesi "Sa- n Baca"nın(****) nasıl yok edildiğinin acısını duydum. Ama bu ulusla- rarası forumlarda çağdaş eğıtim ve bilgilerle do- nanımlı gençlerimizin yer aldığını görmek, deniz- ciliğimizin geleceği için güçlü bir umut oldu. De- nızlerimiz ve denızciliği- mize yaşadığımız günler- de ve gelecek daha nice "Cumhuriyet" yüzyılla- nnda sahip çıkmayı sür- dürecek, onu emanet ola- rak üstlenen bu gençleri güvencemiz olarak gör- menin mutluluğu az şey değil. (*) Uluslararası Denizci- lik Örgütü. (**) 2000'de deyim ye- rindeyse "beşfcuruşasa- tılarak " özelleştirilen. (***) Ozamanlar tama- mı 20 sözcükle sınırlı ucuz tarifeli îelgraflar. (****j Osmanlı'dan bu günlere değişik aşama- lar ve isimlerle gelen, sa- rı bacaları çift çıpalı "Denizyollan "gemileri. PENCERE Kirli Kalemler?.. Adamın birinin ineği yavrulamış.. Yavru çok sevimliymiş.. Adam yavruyu seve seve doyamamış, her gün ahıra girdiğirtde kucağına alıp sevmeyi alışkanlı- ğadönüştürmüş.. Buzağı büyümüş.. Koca bir öküz oimuş.. Ama adam alışkanlığından bir türlü vazgeçe- memiş, her sabah öküzü kucaklayıp okşarmış.. Sanınm Montaigne'di bu öyküyü anlatan... • Nizamettin Nazrf Tepedelenlioğlu bir vakitle- rin heybetli yazanydı, Milli Kurtuluş Savaşı'na ka- tlmışt, tanhsel fomanlanyla ün kazanmıştı, sesi gür- dü, davranışlan coşkuluydu. 60Mı yıllardı.. Bir gün koca yazara Kadıköy vapurunda rastla- mıştım, durup dururken ve bana göre hiçbir ne- deni yokken unutamadığım bir şey söyledi... - Tertemiz birkalemin var, dedi, onukoru!.. Sa- kın kıheteyim deme!.. Üstat, sanki elimdeki kalem benden ayn bir şey- miş gibi konuşuyordu!.. Yazı makinesi icat olun- muştu, bugün debılgisayar var, ama yazardeyin- ce akla ne gelir: - Kalemi kuvvetli mi?.. - Temizmi?.. Nizamettin Nazif çoktan sizlere ömür... Deyişi geçerli: - Kaleminı kirletme!.. • Günümüzde patron tetikçileri medyada fink atı- yorfar, medyadan lağım kokusu fışk/nyor, hepimiz bu kırli ortamda yaşıyoruz, değer yargılanmız bo- zuluyor... Gülhane parkında mıyız?.. Her şeyin farkında mıyız?.. Gazeteciyi, yazan bir yana bırakalım, medyamı- zın ilen gelenleri şimdi soluklannı kesmişler, Busrı'un Recep Tayyip'ı nasıl karşılayacağını izliyorlar... Bush'un bizimkine davranışına göre ahkâm ke- silecek.. Başbakanımıza Amerikan Cumhurbaşkanı'nın muamelesine göre değer veımeyi gazetecilik mes- leğinin manfeti sayan muhabir ve yorumculann medyada fink atmaları neyi vurguluyor?.. Ne kirli bir yaklaşım bu!.. Pek farkında degiliz, ama, değer yargılanmız or- taklaşa kirlendi!.. • Buzağı büyüdü.. öküz oldu.. Kalem sizlere ömür.. Teknoloji gelişti.. Gazeteci, yazar bir yana, koskoca bir medya ken- di Başbakanına önem ve değer biçmek için Ame- rikan Cumhurbaşkanı'na gözlerini dikmişse, vah bize!.. Pekı, ya Başbakanımız ABD'nin Başkanı'yla ko- nuşmakiçin inanılmaz veolağanüstü birçabahar- camışsa?.. O konu bu yazının çerçevesi dışındadır!.. Dıyoruz ki: Hep birlikte düşkünleştik.. Küçüldük.. Kiriendik.. En kötüsü de kirlenip pislendiğimizin, küçülüp düşkünleştiğimizin farkında bile olmayışımız... BUTIK OTEL Sıra dışı tatilinizde. kent yoıgunluğunuzu atmak için öncelDdi tercih edebileceğiniz; Tarih, Dağ ve Denizin: K^z Dağı eteklerinde sizi karşıladıgı otantik mekân 1 oda (fcl ktşt) 150 YU. Y/P Adatepe Kö>ü - Kûçükku>u ÇANAKK4LE/TCRKİVE Rez Tel -90 286 752 65 81 Faks -90 286^52 20 66 Çanakkale Irtıbat Tel&Faks ^90 286 217 47 07 www.bunnaphan.com e-mail: infoi hannaphaııjonı ANKARA/GÖLBAŞIİCRA MÜDÜRLÜĞÜ (GAYRİMENKLX ŞAT1Ş MEMURLUĞU) KIYMET TAKDİRİNİN İLANEN TEBLİĞİ Dosya No: 2005 1 l.Ş. .Ajıkara Gölbaşı Sulh Hukuk Hâkimba'nın 2002 97 Esas. 2004'262 Karar sayılı izaleyı şüyıı karanna istmaden sanşuıa karar venlen ,\nkara i!i Gölbaşı ilçesi Hacılar kö\TJ 1464 ada, 6 parselde kayıtlı taşuımazın satışına esas kıvmet takdın \aptınlmış olup mahkeme karannda ılanen teblığ >apıldığından aşağıda vaalı kışılere kıymet takdınmn ılanen tebhgıne karar venlmıştir. Bılırkışı kurulunca 1464 ada, 6 parsel ıçın 90.000.00 \TL. değerbiçilmiştir. Karar gereğince da\alılardan Zübeyde Kaıaaslan (Basmacı). Samı Karaaslan. Sürüye Karaaslan (Nazlıcan), Sıddıka Karaas- lan (Uludağ), Fatma Karaaslan. (Ali kızı). Fatma Karaaslan (.Ahmet kızı). Ayşe Karaaslan, Sunye Karaaslan, (Kılıç), Hacı Mus- tafa Karaaslan, Bedıa Karaaslan (Gûrağaç), Nazıfe Karaaslan (Gürağaç). Lütfı Karaaslan. Necmı Karaaslan. Ali Karaaslan, Akile Karaaslan. Ahmet Karaaslan (Selamı oğlu), .Ahmet Karaaslan'a (Mustafa oğlu) Tebhgat Kanunu gereğince vavım tarihin- den 7 gün sonra teblıg edılmış sayılacaö ılanen teblıg olunur. 21.4.2005 Basın: 26399 SÜRMENE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2005 70 Davacı Tedaş Genel Müdürlüğfi vekılı Av. Öznur Türkmen tarafından davalılar aleyhuıe açılan kamulaştırma bedelinin tesbıti ve taşınmazın idare adına tapuya tescili da\asında, kamulaştırma kanunun 4650 S.K.'la değışık 10. maddesı uyann- ca tensıben venlen ara karar gereğince, Trabzon ılı, Sünnene üçesı, Balıklı MahalJesi. Kastel me\kiinde bulunan ada 522. parsel 26da kayıtlı 1185.76 m2 yüzölçümündekı taşınmazın maliklerinin Adnan Ofluoğlu ve müşterekJeri olduğu. söz ko- nusu taşınmazın hat altına isabet eden 1069.23 m2'lık fasmının i.390.00 YTL bedelle Tedaş Genel Müdürlüğü lehüıe ka- mulaştınldığı bu nedenle hat altına isabet eden ve belirtüen kamulaştırma bedelı ile irtifak hakkı olarak Tedaş Genel Mü- dürlüğü adına tapuya tescili için işbu davanın mahkememizde açıldığı. tebhğ veya tebligat yenne geçmek üzere yapılan ga- zete ilanından itibaren 30 gün içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idan yargıda iptal veya adlı yargıda düzeltim davası açılabileceği. açılacak davalarda husumetuı Tedaş Genel Müdürlüğü'ne yöneltilmesi, tebliğ veya teblığ yerine geçmek üze- re ılandan itibaren 30 gün ıçensinde kamulaştırma işlemine karşı ıdari yargıda ıptal da\ası açanların dava açtıklanm ve yü- rütmenm durdurulması karan aldıklannı belgelendirmedikleri takdırde kamulaştırma ışlemınin kesinleşeceğı ve mahkeme- ce tesbıt edilen kamulaştırma bedeli üzennden taşınmaz malın kamulaştınna yapan ıdare adına tescıl edıleceğı, yapılacak yargılanıa sonunda belirlenecek kamulaştırma bedelinin ılgilıleT adına mahkemece beltfienen Sürmene Ziraat Bankası şu- besine yatınlmasuıa ve konuya ve taşınmaz malın değenne ılişkın tüm savunma ve delıllerin ılan tanhınden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bıldıımelen gerektiğı, kamulaştırma kanununun 4650 S.K.'la değişik 10. maddesi uyannca ilanen teblığ olunur. Basın: 22156
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle