23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 6 MAYIS 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Komutan Topkapı Sarayı Müzesi, salı günleri kapalı. Komutanı, nöbetçi askerlere emir vermiş, "babı hümayun" denilen en dış kapıdan giriş yasak. Oysa bu kapıdan sarayın dış bahçesindeki başka birimlere ve Istanbul Arkeoloji Müzeleri'ne de gidiliyor. Topkapı Sarayı Müzesi'nin tatil gününde, bilet gişelerinden sonraki kapı kapalı tutulacakken komutan nedense bütün kapılan yasaklıyor; turistler de Istanbul Arkeoloji Müzeleri'nin kıyısından dönüyor. Befctronik posta: denizsom@cumhuriyetcom.tr www.denizsofn,com Tel: 0^12.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9? - AKP, 1 milyon yeni yoksul yaratmış... "Eskilerin hükmü yoktur!" TIP Kurumu'nun Ankara Tıcaret Odası'yla biıiikte hazırladığı "llaç Raporu"nda Türkiye pazarının yüzde 60'ının yabancı ilaç şirketlerinin elıne geçtiği ve Türkiye'nin ilaç ithalatının petrol ithalatının yarısına ulaştığını gördük. Şimdi de raporun sosyal güvenlik kurumlarının durumunu inceleyen bölümüne bakalım: "Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'un sağlık harcamalannın yüzde 60'tan fazlası, SSK'nin sağlık harcamalarının yüzde 38'i ilaçtan oluşuyor. 38 milyon nüfusu kapsayan SSK'nin 2004 yılı ilaç harcaması 2.4 katrilyon lira iken 2.5 milyon nüfusu kapsayan Emekli Sandığı aynı yıl ilaca 1.5 katrilyon lira harcadı. Bu rakamlar Emekli Sandığı'nın, SSK'nin neredeyse 15'te biri kadar bir nüfusu kapsadığı halde SSK'ye yaklaşan bir ilaç harcaması yaptığını ortaya koyuyordu. Tıp Kurumu, 'mucizevi denklem' olarak adlandırdığı bu durumu SSK hastanelerinin devlete Haplarladevri ile birlikte ortadan kaldınlan 'SSK ilaç alım modeli'nin başarısına bağlıyor. Ancak, Kamu llaç Alımı Protokolü'nün imzalanmasıyla uygulamaya sokulan yeni sistemde SSK'liler de artık serbest eczanelerden ilaç alır duruma getirildi. Dolayısıyla SSK toplu alımlarla elde ettiği indirim olanaklannı kaybediyor. Hükümet, serbest eczane anlaşmasının kuruma sadece 400 trilyon liralık bir ek yük getireceğini, ancak yeni sisteme göre ilaç sektörünün yapacağı yüzde 14 oranındaki indirimin Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'a yarayacağını, bu yolla kamunun yılda 1 katrilyon lira tasarruf edeceğini öne sürüyor. Sistemin SSK'ye getireceği ek yük bu rakamdan çıkanldığında yıllık 600 trilyon liralık bir tasarrufun gerçekleşeceğini hesaplıyor. Ancak, uygulamanın başladığı 10 Şubat 2005'ten 3 Mayıs 2005'e kadar eczanelerden SSK'ye gönderilen faturalann maddi değeri 828 trilyon 783 milyar liraya ulaştı. Bu rakamlar uygulamanın yıl sonunda kuruma getireceği ek yükün 400 trilyon lirayla sınırlı kalmayacağını ve hükümetin hesaplarının tutmayacağını gösteriyor. Tıp Kurumu, SSK ilaç alım modelinin tasfiyesi nedeniyle SSK ilaç harcamalarının en iyimser tahminle iki katına çıkacağını, bunun da kuruma, 3 katrilyon liralık ek yük getireceğini tahmin ediyor. Yeni sistem, bir süre sonra sosyal güvenlik kurumlarının eczanelere geri ödemelerini aksatacağı ya da durduracağı, bu durumda depolardan kısa vadeli ilaç alımı yapan binlerce eczanenin krize girip batacağı endişesini de beraberinde getiriyor." Biz buradayız; bu hükümet de yerinde durursa yıl sonunda bilançoya birlikte tekrar bakanz! 2 s•OO a Akaryakıtta kaçak varmış. Adı değişsin: Kaçaryakıt! Yetki M. Sait Arasan: "Fener Rum Patrikhanesi'nin i kurduğu öze) ' mahkeme gibi yann Hizbullah ya da mafya babalanna da sorgulama ve yargılama yetkisi verilecek mi?" Brüksel lahanalarım ne yapacağız? MEDENİYETLERİ çatıştırmakla ünlü Amerikalı tarihçi Samuel Huntington, Türkiye'nin AB'ye üyelik şansının sıfır olduğunu söylüyor. Erken seçime giden Almanya'da Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan Demokratlar, Angela Merkel ile iktidara yüruyor. Fransa AB anayasasına hayır demeye hazırlanırken Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, zevahiri kurtarmak için AB anayasası ile Türkiye'nin yolunun epey uzayacağını anlatıyor. özetle görünen köy kılavuz istemiyor. Elimizde bir çuval Brüksel lahanası var. Görünen o ki, lahanalar fena halde pörsüyecek. Yazık bunlara. Brüksel lahanası hıyar gibidir, pörsüyünce bir işe yaramaz. Sonuçta "nimef'tir, çöpe atmak da olmaz. Değerlendirmek gerek. Körpe hıyarlar gibi körpe Brüksel lahanalannın da turşusunu mu kursak acaba? Brüksel lahanası turşusu, bize uzun yıllar yeter. Yüksek Yerilim Hattı erdincırtku < yahoo.com Standart altındaki hayatlar, kayrt dışı mı yaşıyorlar? Geç Gelen DENİZ BANOĞLU "Türk'ün aklı sonradan ge- //r"özdeyişi sanıyorum şu gün- lerde en isabetli ve yerinde kul- lanabileceğimiz bir özdeyiş ol- malı.. Sözde "soykmmın" 90'ıncı yılı nedeniyle Ermeni di- asporasının Amerika ve Avru- pa'da başlattığı ve bu ülkelerin de cansıperane desteklediği kampanyaya karşı, Türkiye'nin, resmi, gayrı resmi kurum ve ku- ruluşlarıyla "nihayet ve niha- yet" harekete geçmesı, bu an- lamlı özdeyişimizi anımsatmı- yor mu sızce? Neden geç kaldık, neden sonradan aklımız başımızagel- di?.. "Aman canım, hadi sen- de mi" mi dedik, "kendimize fazla mı güveniyorduk". Ya da tam tersi, özgüvenimiz mi ek- sikti? Geçmişte olanlann dün- ya kamuoyuna yanlış, eksik yansıtılmasına, ülkemiz ve in- sanlarına yöneltilen suçlamala- ra karşı neden hep "savunma- da" kaldık da, var olan gerçek- leri ortaya dökmedik? Bu sorulann bir ya da birkaç yanıtı olabilir. Ancak kafamız- daki bu soru işaretlerinin bel- ki de en iyi açıklamalanndan birini, banagöre Prof. Dr. Hik- met Özdemir yaptı. Sivil Top- lum Kuruluşları Girişimi'nin geçen günlerde İTÜ Maslak Yerleşkesi'nde düzenlediği, "Türk Ermeni llişiklerinde Ta- rihi Gerçekler" konulu pane- linde konuşan özdemir, Cum- huriyet dönemi ve sonrasın- daki kuşaklann, tarihte olanlar karşısında, kin ve nefret duy- gularıyla yetiştirilmediklerini vurguladı. Insan haklan savu- nucusu Batılı ülkelerde, ço- cuklann beyinleri daha eğiti- min ilk basamaklannda böy- lesi duygularla yıkanırken, Cumhuriyet eğitimi bize kin ve nefreti aşılamamıştı.ı aşıla Prof. özdemir'in bu gözle- mi, Ermenilerin "sözde soykı- nm" konusunda, Türklere yö- nelik dünden bugüne giderek kızışan saldınları karşısında, Türklerin neden suskun kalışı- nın yanıtını vermiyor mu? Büyük sürgünden önce, Er- meni çetelerin Anadolumuzun doğu yöresinde, yine Prof. öz- jemir'in belgelere dayanarak /erdiği bilgiye göre, sadece 1915 yıhnda 220 bin Türk'ü öl- Jürmesine, 1970-199O'lı yıl- ardaysa aileleri ve çalışanla- lyla birlikte toplam 70 diplo- Tiatımızın ASALA terör örgü- ünce katledilmesinin hesabı- iı dünya kamuoyundan sor- namamızın nedeni başka na- ;ıl açıklanabilir ki? Ve şimdi geldik sözde soy- cınmın 90'ıncı yılına... "Zarann teresinden dönülse kârdır" ıtasözüne sarılmış durumda, Dsmanlı arşivlerini açıyoruz, aenelkurmay Başkanlığı'nın >elgelere dayanarak Ingilizce >larak hazırladığı üç cildin iki- ii Ankara'da piyasaya çıkmak izere... Ülke içinde ve dışında >aneller, sempozyumlar dü- :enleniyor, basında bu konu snine boyuna ele alınıyor... demnuniyet verici bir diğer Uyanış gelişme de, bir iş nedeniyle kı- sa süreli olarak bulunduğum yurtdışında her gün özellikle takip ettiğim Türk basınından, orada yerleşik Türk sivil kuru- luşlarının da bu konuya son derece duyarlı yaklaştıklanna tanık olmak. Bu kurumların aracılığıyla Türk Tarih Kurumu Ermeni Masası yetkilisi Prof. Dr. Kemal Çiçek'in Alman- ya'nın dört kentinde ve belki daha sonra Brüksel ve Stras- bourg'da düzenlenen toplan- tılardaki konuşmalan epey yankı yapmış. Türk-Ermeni ilişkilerinde ilk kez Türkiye içe- ride ve dışanda ciddi şekilde sesini yükseltiyor. Bu açıdan bakıldığında, 14 sivil toplum kuruluşunun işbiriiğiyle dü- zenlenen ve Prof. Dr. Bülent Berkarda'nın açış konuşma- sını yaptığı söz konusu panel, Emekli Büyükelçi Şükrü Elek- dağ, Prof. Dr. Hikmet özdemir ve Alman tarihçi, araştırmacı Prof. Dr. Erich Feigl'in tarihi belgelerin desteğiyle yaptıkla- n konuşmalarla daha da ağır- lık kazanıyor. 80 milyon nüfus- lu büyük bir ülkenin, üstelik haklı olduğu bir konuda bun- ca yıl neden suskun kaldığına bir türlü akıl erdiremediğini vurgulayan Feigl'in açıklama- larının, ne ilginçtir ki, genelde önyargılı olmaya hazır ve ko- şullandınlmış olan Alman katı- lımcılan ikna etmemiş olduğu- nu, yine diğer katılımcılardan öğrenmiş bulunuyoruz. Ne ki, "Canım soykınmı ka- bul etsek ne olur" diyebilen ki- mi aydınlanmız varken, yaban- cılann bu tavır alışını yadırga- mamak gerekir. Hele "aydın olma" vasfını kimselere bırakmayan (şu ay- dının tanımlamasını bir öğre- nebilsek) aydın yazarlarımız- dan birisinin (köşe yazısında okuduğumuz üzereJ. rihçi değilim, tarih bilgim de yok" diye itiraf edip de, bilgi edinmek amacıyla Ermeni so- rununa ilişkin, onlarca kitap- tan hiç değilse bir ikisinin say- falannı kanştıracak yerde, gü- nümüzün popülist yayınların- dan biri olan "Anneannem" ki- tabını okuyup ahkâm kesme- sine ne demeli? Diyorum ki, keşke bu yaza- nmız, İTÜ Maslak'taki panele zahmet edip gelseydi de, sa- lonun fuayesinde sergilenen, konunun ehli akademisyen, tarihçi, araştırmacı ve bilim adamlarının, sözde Ermeni soykırımına ilişkin, Türk ger- çeğini açıklayan onca kitabın- dan bir ikisini alabilseydi. Neyse ki, sonuna kadar haklı olduğumuz bir tarihi ger- çeği, savunacak değil (çünkü savunacak bir durumumuz ol- duğuna inanmıyorum) ama tüm belgeleriyle ortaya koya- cak güçte, yetenekte, bilgi ve donanıma sahip, yürekli ve gerçek aydınlanmız var. Geç kaldığımız, geç uyandığımız bir dünya sorununda umudu- muz ve yüreğimiz onlann ya- nındadır. denizban (u superonline. com KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicak <ı turk.net ÇİZGİLlK KÂMIL MASARACI kamilmasaraci >ı mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyı yahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MVSTAFA B! hayatepikfo mynet.com ÎNTERNETTEN HAFTALIK HAV-A RAPORUNU Ö&RENDİKTEN SONRA ÇIKILAN ĞMR DUASI" B Ö y L TARtHTE BUGÜ1V MÜMTAZARIKAN 26 Mavıs wwu: mumtaz-arikan. com NAPOLEON KRAU 18OS'T£ 8U6ÜN, MAPOLEOM fJIİLANO KATE&İAli'UbE 7BÇ. KRAU OU>U. PAHA ÖMC TO&LUĞU'NUN eCİAjPB SULUKJAKI İ7m.YA'AHAl K/SMf, AKALAe/HDAKf MÜCADBLE N£ SÜ&BD/B. F&*N£IZ y3M£TiA*İAJE E f&AUSA T#CJNt GİYEN NAPOIJECN, BİR y/L SCHJIZA PA İTALyA KJSAU İLAAJ EDİLîYOeOU. ieOS SONLARtNA DO&- ZAFBtSj KA2AN/LACAK, ÎTHLYA KJSALLIĞl 181S'e DEĞİK1 FfZANSA'YA SAĞLI KALA- '. NAPOV/ON'UN AZES/AJ Y£A//LGİ- SONEA, ıcuzey İTALVA yıue TOPfZAKLA&HA KATlLACAKTR. DÜZ ÇÎZGt ÜMİT ZİLELİ Yobazın Demokratik' Hakkıü! Tarih, 22 Mayıs Pazar 2005... Yer, Ankara Abdi Ipekçi Parkı... Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taş çatlasa bin, Başbakanlık binasına ise bin iki yüz metre uzaklıkta- ki parkta, harem-selamlık olarak aynlmış, çember sakallı, çarşaflı, türbanlı 500 kişilik bir grup, sözde öz- bekistan'daki olayları protesto ediyor. Üzerlerinde tekbir yazısı bulunan alnı bantlı bebekler kalabalığın ve bağırtılann şiddetinden korku içinde çığhklar atı- yor. Kara kalabalık yüzünü Meclis'e ve Çankaya'ya dönerek slogan atıyor: - Hilafet elbet kurulacak, zalimlerden hesap sorulacak... Müslümanlar tek bir ümmettir, on- lann devleti raşid-i hilafettir... Nasıl, beğendiniz mi?! Türkiye Cumhuriyeti'nin kal- binde, ulusal egemenliğin simgesi Meclis'in bumu- nun dibinde kara bir topluluk, cumhuriyeti yıkmaya yemin ediyor. Tıpkı, daha dün denilebilecek kadar kı- sa bir süre önce Sıvas'ta "Cumhuriyet burada ku- ruldu, burada yıkılacak" diye haykıran ve 37 aydı- nı diri diri yakan yobazlann artçılan, bu kez Ankara'da haykırtyor. Peki cumhuriyetin polisi nerede? Uzaklar- dan gözetliyorü! Anlaşılan hükümet bu gösteriyi "de- mokratik hak" olarak görüyor! Belli ki polise göste- ricileri "rahatsız etmemeleri" talimatı verilmiş... - Siz, kutlama mesajlan çekilmediğine şükre- dinü! Işçiye biber gazı ve copi Tarih, 23 Mayıs Pazartesi... Yer, Seydişehir Alü- minyumTesisleri... Işçilerve aileleri, geleceklerini çalan, çoluğunuço- cuğunu açlığa, yoksulluğa mahkûm eden özelleştir- meye direniyor. 1500 çalışan kapılara kaynak yapa- rak kendini fabrikaya kilitliyor. Işçi yakınlan fabrika önünde protesto gösterisi yapıyor. Peki, polis ne yapıyor? Konya Emniyet Müdürü ve şube müdürlerinin yönetiminde 1500 polis, Kon- ya'dan gelen destekle birlikte 1000 jandarma, işçi- lerin ve yakınlannın üzerine "huruç harekâtı" dü- zenliyor. Daha olaylar başlamadan fabrikaya getiri- len 4 ambulans ve itfaiye ekibi, polisin olayların na- sıl sonuçlanacağını hesapladığını açıkça gösteriyor. Tam da hesapladıkları gibi oluyor, 30 işçi ve 23 po- lis yaralanıyor. Gencecik kadınlar, küçücük çocuklar yerlerde sürükleniyor. Demek ki hükümet, işçinin di- renişini "demokratik insan hakkı" olarak değerien- dirmiyor. Belli ki polis, biber gazı ve copla işçinin, ka- dınlann, çocuklann üzerine giderken aldığı emri ye- rine getiriyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek olayları şu sözcükle yorumluyor: - Ideolojikü! Cumhuriyeti yıkmak için çığlık atan kara kalabalı- ğın yaptığı "demokratik hak", ailesinin geleceğini ko- rumak için direnen işçinin yaptığı "ideolojik eylem"!.. Türkiye'nin koşar adım götürüldüğü akıbet için baş- ka yorum yapmaya gerek var mı? "Var" diyenler, iki gün önce Şam'da yapılan "Uluslararası İş Kadınlan Forumu"nda Türkiye Başbakanı'nın eşiyle diğer Müslüman ülkelerin lider eşlerinin fotoğrafına bak- sın... - O fotoğraf, nereye götürüldüğümüzü açıkça anlatıyor!!! Kastanyetler hazır! Basının canına okuyan yeni Türk Ceza Yasası son anda ertelenmişti. Aradan iki ay geçti... - Ancak değişen hiçbir şey yok! Yani basın açısından yok! Yoksa vurguncular, hor- tumcular, soyguncular açısından değişiklik çok! Ay- nca Maliye Bakanı Kemal Unakıtan açısından da değişiklikler hayırlı! Zat-ı devletleri, yapılan değişik- liklersayesindepınlpınltemizlenecek! 1 Haziran'dan itibaren birileri zil takıp, gerdan kıvınp, bel bükerek yeni yasayı kutlamaya başlayacak. Bu ülkenin na- muslu, haysiyetli, yurtsever kalemlerine ise hapisha- ne yolu görünecek, olmadı hayatta ödeyemeyecek- leri para cezaları ile karşı karşıya kalacaklar... Iktidar şakşakçılan, iş takipçileri, işbiriikçiler ne mi yapa- cak? Yukarıda söyledim ya: - Kastanyetleri hazır, beklryoriar!!! Meraklısına not: Kastanyet, Ispanyol dansçılan- nın kullandığı zile verilen ad. Malum bizim işbiriikçi- ler alafrangaya yatkındır! e posta: umrtzilelira gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Şamanlann ayin sırasında ruhlan çağır- mak için çal- 3 dıklan da- vul... Bir cet- vel türü. 2/ Tarlalarda se- lekarşıtaştan yapılmış set... îçerisi- ne çeşitli ka- tıkJar konula- rak hazırlanan koku- lu bir çörek. 3/ "Tüy- süz şeftafi" de deni- 2 len mey\r e. 47 En tiz 3 erkek sesi. 5/Ürenin 4 kanda birikmesi so- nucu ortaya çıkan hastalık... Halk dı- linde "abla" anla- 8 mında kullanılan 9 sözcük. 6/Birnota.. Iri yan, güçlüku\'vetli ve er- keksi kadın. 7/Kısaboylu... Eski Mısır'da güneş tannsı. 8/ Olağanüstü çekiciliği olan liderlerin kendisine ve kişiliğine, yandaşlannca yakıştınlan büyüleyici güç ve yetenek. 9/Itici neden, güdü... Iskarta mal. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Izmir'in Tire ve ödemiş ilçelerine özgü bir tûr pide... Ilgi eki. 2/ Yapay reçine vernıği ve tutkalı üretiminde kullanılan billursu toz... Fas'ın başken- ti. 3/Espri... Nazileruı politikasında Germen ırkın- dan kimselere yakıştınlan ad. 4/ Sürüp gitme, uza- ma. 5/ Başlıca üyesı Fransız yazar Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı. 6/Bir tür deniz taşıma- cılığı... Reçine. 7/îzmir'in bir ilçesi... Utanç duy- ma. 8/Gizli yer, köşebucak... îşlenraemiş, ekilme- miş toprak. 9/Aracı.. Yumuşak hasır şapka.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle