Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 NİSAN 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
OLAYLAE VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Papave Komplo Teorileri
BİR ÖNCEKİ PAPA ölüp de dün gömülen onun
yerine seçilince, kimileri mutlaka "Bu rastlantı de-
ğil, seçimi Amenka yönlendirdi; çünkü, koyu Ka-
tolik Polonya halkı Doğu Bloku'nun en zayıf hal-
kasını oluşturur, Polonyalı bir Papa o halkanın kı-
nlmasını hızlandıracaktır" demışlerdir.
Yine mutlaka birılerı, "Bu komplo teorisyenleri-
nin hepsi ruh hastası; zihinlerindeki evhamı gerçek
sanıp uydurdukça uyduruyorlar" demiştir.
Sonuçta hangileri haklı çıktı?
Doğu Bloku'nun veözellikle SovyetlerBirliği'nin
çöküşü konusunda çok şey söylendi; daha da
yıllar boyu söylenecek.
Kimileri, Marksistlerden de "determinist" biryak-
laşımla, "O sistem çökmeye mahkûmdu; eninde
sonunda nasıl olsa çökecekti" diyecektir.
Kimileri, tam aksine, "Eğer Lenin'/n samo-kriti-
ka'sı, yani özeleştiriilkesi işletilip rejimin hatalan tar-
tışılarak düzeltilebilseydi, sistem ayakta kalır, hat-
ta başanlı sonuçlara bile varırdı" dıye savunmaya
geçecekler ve pek de haksız olmayacaklardır.
Kimileri "Sovyetler Batı'nın sılahlanma oyununa
kanmayıp savunma giderlerini aşırı arttırmadan
ekonominin ve sosyal yapının güçlenmesine ağır-
lıkverseydı, bütün bunlarolmazdı" demekten ken-
dilerini alamayacaklardır. "Tüketim mallarının üre-
timine ağırlık verip halkın sızlanması önlenebilirdi"
dıyenlerçıkacaktır. Gorbaçev'in "yenidenyapılan-
ma " ve "saydamlık" reformlarına girişmekte geç kal-
dığını söyleyenler de...
Hepsi değişik ölçülerde haklı sayıhrlar elbet.
Ama, Papa'nın koyu Katolik bir Polonya köyün-
den gelmiş olması hiç mi rol oynamadı? Sovyet-
ler'i yönetenlerın bunu sezmemiş olmaları mümkün
mü?
Elbet sezmişlerdir ama, herhalde ideolojilerine
ve rejimin sağlamlığına olan inançları komplo teori-
cilerinin uyarılarına uymaktan ve gereken önlemle-
rı almaktan onları alıkoymuştur. Her başarısızlikta
kulak tıkayışların payı vardır.
Zaten komplo teorılerinin yararı da burada. On-
lara inanmayıp söylenenleri saçma bulsanız bi-
le, olasılıkları akla getirişleri de mi işe yaramaz?
Komplo teorıcılerine hiç değilse bu açıdan şükret-
mek gerekmez mi?
Bugün "AB'ninbaşlıcaamacı, ne yapıp yapıp Kıb-
rıs'ı Türkiye'den kopararak sonrasında Türkıye'yi
dışlamaktır" diyenlervarsa, onları ciddiyealmakve
AB'nin oyununa gelmemek için daha kuşkucu ve
dikkatli olmak, Kıbrıs gıttikten sonra ardından aval
aval bakakalmaktan daha iyi değil midir?
"Kemalizmden ödün verilmesıni ıçte ve dışta is-
teyenler, sonuçta Cumhuriyeti de yıkmayı düşünü-
yorlar" diyenleri birazcık dinlemek ve gerekeni ge-
cikmeden yapmak, lâik Cumhurıyet yıkıldıktan son-
ra "maazallah " Atatürk heykellerinin de birgünde
teker teker yıkılışını ağlayarak seyretmekten daha
iyi değil midir?
ANMA
Ülkemizin ve ailemizin gururu,
dünya iyisi bilim adamı
ür HALDÛN
DİRESKENELİ'yi
ABD'de (NASA) kaybedişimizin (47)
ılk yılıııda tükenmez
sevgi ve rahmetle anıyoruz.
Her an artan özlemle, güzel amlarınla
hep seninleyiz. Işıklar içinde yat.
DİRESKENELt AİLESİ
vcTİJMSEVENLERİ
AINITALYA CUMOK
AYDINLANMA KAHVALTISINA ÇAĞIRIYOR:
Kınıyoruz! Gazetemize uygulanan baskıyı,
çağcıl sansüpü kımyoruz!
23 Nisan'da Ankara'dayız!
Ne destanlar yazdık bız?
"Çanakkale geçilmez!" gerçeğını yedı duvele kanıtladık.
Pekı bu topraklan yurt yapan kahramanlan unuttuk mu' Asla1
57 Pıyade Alayı'nı Dış Hekımı Yener ORUÇ arkadaşımmn sıınıımuyla anacak,
"57. Pıyade Alayı Yaşıyor: Muze-Kıtaplık" projesını
Muratpaşa Beledıye Başkanı Suleyman EVCİLMEN'den dınleyeceğız,
Şıır? Her zaman
Tum Cumokları, duşünce ve eleştırılerıyle bırlıkte kuşluk kahvaltısına beklıyoruz
10 Nisan 2005 Pazar günü saat: 10.00'da AKDENİZ ÇİÇEK PASAJI'nda.
Safların sıkı ve qeçılmez olması ıçırr
Sen gelmezsen bir eksiğiz!
Adres. Kaleıçı gınşı, Uzun Çarşı Sokak No 24-26.
Fel: 243 43 03 -242 32 15
Iletışim-Bilgı: Hıcran KARABUDAK
247 6717 243 4717 0 532 325 05 63 - Akşam; 243 00 80
hıcrankarabudakf» hotmail.com • hıcranO7frı ttnet.net.tr
hıerankarabudakf" qotmail.com
K0NFERAN5
ÇAĞDAŞ YAŞAMIDESTEKLEME DERNEĞİ
DÜNYADA, TÜRKİYE'DE
LAİKLİK ve DEMOKRASİ
(Kazanımlar, Tehlikeler)
Pnot. DP. Tîirkân Saylan
Prof. Dr. Ibrahim Kaboğlu
••••••
MÜZİK DtNLETİSl
lûNtSAN PAZAR 1400-17 00
MALIbl'b UNİVLRSİILSİ URACOS YLRLl.ŞKlıSl/KARIAl -SAIlll
Gerici înatlaşma Felaket Getirir
Mustafa Kemal Atatürk'e, yani devrimlerin, ulusal onurun, özgür ve
bağımsız dcvlctin simgesi olan önderine doğru akan bu coşkulu insan selinin
verdiği nıesajı anlamazdan gelip bildiğini okumaya devam etmek, ancak
tarih bilgisinden ve öngörüden yoksun politikacılann göze alabileceği çok
tehlikeli bir inatlaşma olur.
îsmet KÜR Yaztn Öğrctmcni
O, "Beninı fani vücudum bir gün toprak
olacakür" demişti. Ama o "fani" vücudun
yaşadığı yıllann sayısı henüz o kadar az ıdı
kı... Ve çok değil, sadece 5 yıl önce, kurdu-
ğu cumhuriyetin 10. yılında o kadar genç,
o kadar /indc, öylesine gerilmiş bir yay gi-
biydi ki...
u
Az zamanda çok ve biiyük işler yaptık."
"Türk milleti, ebcdiyctc akıp giden her oıı
sencdc, bu biiyük nıillct bayranunı..."
Ve şöyle tamamlamıştı, o veciz konuşma-
sını:
"Ne ınutlu Türküm diyene!"
Vebiz, "NemutluTürküm"diyeninsan-
lar, inanıyorduk ki bizden sonra gelecekler
de "ebediyete akıp giden tüm on yıllarda"
onunla birlikte olacaklardır...
Biz farkındabile olmadan, kendiliğinden
yüreklerimize yerlöşen ınanç bu idı, anla-
şılan.
Onun, hele de 1938'de, sade Türkiye'nin
değil, bütün dünyanın korkunç bir karma-
şanın, îkinci Dünya Savaşı denilen o aman-
siz insan kıyımmın ve akıl almaz, yürek da-
yanmaz insan zulmünün öngününde (arife-
sinde) dünyayı öyle yüzüstü bırakıp, öyle
çarçabuk gidivereceği kimin aklına gelırdi
ki?.. Dünya insanlannın onuneşsız önsezı-
lerine, öngörüşlerine, ökelere (dâhilere) öz-
gü çözümlerine en fazla muhtaç olduğu o
günlerdc...
1939...40 ..41...42...43...44...45...Bü-
tün bu yıllann 10 Kasım'ları, 23 Nisan'la-
n, 29 Ekim'leri, 30 Ağustos'lan, onunla ay-
nı gökyüzünü, aynı topraklan, bayramlan,
aynı zaman parçası içinde paylaşmış olan-
lar değil, sadece onlar değil, en yeni yetme-
ler bile, o günün hüznünü, ama aynı zaman-
da son 25-30 yıl içinde onunla kazanılmış,
gerçekleştirilmiş silahlı ya da sılahsızzafer-
lerın onurunu, pürüzsüz mutluluğunu, ay-
dınlığını tam bir duygu ve düşünce bütün-
lüğü içinde yaşayarak geçirdiler.
Ve 50'li yıllar: 1940'lann son yıllannda
mı başlanııştı memleketımizi "dumanalnıa-
ya"?.. Sularımız artık eskisi gibi "gümüş"
parıltısıyla akmamaya, 1945'ten sonra mı
başlamışti?
Evet, Demokrat Partı kunıcularınm "geç-
mişleri
T>
yle, yani MustafaKcmal Atatürk'lü
yıllardaki sözleriyle, tutumlarıyla hiç bağ-
daşmayan türlü soytanlıklarla şehir şehir, köy
köy dolaşmaya başlamalan, 1940'lann 2. ya-
nsından hemen sonra başlanııştı. Onca yıl,
laik Türkiye Cumlıuriyeti'nin en aleşli hi/-
metkârı olarak, -dogrusu- göriincrek kendi-
ne yarar ve "ad" sağlamış, mıllervekılı ola-
rak TBMM'nın sandalyelerini, kürsüsünü
"işgal etmiş'", hatta başbakanlığını iistlen-
miş olan insanların, Arapça e/andan, kara
çarşaftan, dılın, -ara sıra da- harflerın eski-
ye döndürüleceğınden söz etmeleri, bu ko-
nularda vaatlerde bulunmaları ve böylecc,
birkaç zavallının kabuk bağlamış yobazlık-
lannı kaşımaya kalkmalan sağduyu sahibi
insanlanöfkelendirmiş, kaygılandırmış, za-
man zaman da hüzünlendırmıştı.
Biz ne yaptık?
Ve biz... Kendini devrim ilkeleri'nin uy-
gulayıcısı, gereğınde savunucusu ve de ay-
dın sayanlar, -dogrusu- sananlar, bız ne yap-
tık o yıllar ve sonraki on yıllar boyunca?
Devrimleri ve halkı hiçe saydıklan için ala-
şağı edilmiş bir partinin taklitçisi, pardon,
takıpçısı olduklarını açıkça ilan eden ve on-
lardan da beter davranan partilerin hükümet-
leri zamanında ne yaptık? Çok "çürük"le-
rimiz alkış tuttu, az çürüklenmız, öfkelen-
nı bıraz konuşmalarına, biraz yazılanna
yansıtarak kendilerini avuttular... Tıpkı bu-
gün yaptıklan gibi.. Bu arada ben de 1963'te
"INereyeGidiyoruz" dıye sormuşum bırya-
zunda. Yobazların, yobazlıkların kıpırda-
maya başladıklarını, örnekler vererek vur-
gulamıştım. lOKasım 1968'dcdc; "...Ama
biz, kendilerini Alatürkdüşüncelerinin, dev-
rimlerinin temsilcisi sayanlar, memleketi bu
yarı karanlık günlcre getiren yıllar boyun-
ca, 10 Kasım'larda timsalı gözyaşları dö-
ken, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim günleri-
ni heyecansız, yapay, içeriksiz, 'nutıık atma'
gtinleri haline getirerek anlamsızlaştınııa,
çürütnıe gayreti içinde olanlara göz yuına-
rak bir anlamda, onlarla işbirliği içinde ol-
duk. Ve meydanlarda, okul bahçelerinde
Mustafa Kemal Atatürk'ün hcykcllcrini,
büstlcrini parçalayanlann sayısı güııdcn gü-
ne arttı, artmaya da devam ediyor..."
Daha sonraki yıllarda da devrımler, özel-
lıkle de laiklık konusunda yazıp durduın, ki-
mi arkadaşların da yaptıklan gibi...
Ve, 1992'de, devrimlerimizi konu ettığim,
ama laiklık ılkesını yıne ön plana çıkarttı-
ğım bir yazıda şöyle demişim:
"...24 yıl önce, bizi dertlendiren, iktidar-
dakilere, aydınlanmı/a öfkelenmemize sebep
olan ve her seferinde sorumlulann, 'sarhoş
bir meczubun (delınin) yaptığını' hafilleti-
ci bir scbcp olarak ısraıia önc sürdüklcri, hey-
kel kırına olaylanymış! Yani, o günlerde dev-
rimlere yapılan en açık saldın ve ihanet bu
imiş. Şimdi bunlara 'Ne masum olaylarmış'
diyesimiz gcliyor.
Nasıl dcmeyelim ki, o yıllardaıı beri, ba-
/en yavaş ve yi/li, 12 Kylül 1980 felaketinden;
re/aletinden başlayarak çabuk ve aşikâr,
parçalanmaya, yok edilmeye çalışılan, doğ-
rudan dogruya Atatürk, yani cumhuriyet
ilkeleridir... Ve en çok hırpalanan da laiklık
ilkesidir.
Hem de bunu yapanlar, 3-5 'sarhoş nıec-
zup' değil; devlct katında cn öncmli yerleri
'işgal' ctnıiş ve de etmekte olanlar ve Tür-
kiye Büyük Millet Meclisi'ndeki, bazı ye-
nıinli millervekilleriınizüirr
Bugüne gclincc...
2005 yılında eski yıllann hukumetlerini,
Fürkiye Büyük Millet Meclısı üyelerını de
özlemle anmak dıırumunda mıyızyoksa'! Öy-
le ya, o günlerde yakındığımız ne varsa, ya-
saların çarpık uygulanmasından, devrim il-
kelerinin, yani '"laik,demokratik, bağımsız
Türkiye Cumhuriyeti devletinin" elden gıt-
mekte olmasına kadar, hepimizı kahretmiş
olan ne varsa, her şeyi, 5, 10, lOOkatmakat-
lanmış olarak yaşamaya zorlanmıyor mu-
yuz? Üstüne üstlük, gelmiş geçmış hükü-
metlenn ve başlannın hıçbiri, yobazlan yü-
ı eklendirecek konuşmalar, yasa dayatmala-
rı vb. "acayiplik"leri, böylesine açık seçik,
böylcsinc ısrarla vc meydan okurcasına,
yapmadılar.
Ve vekillerimiz, ucu; büyük hırsızlann, kat-
merli katillerin, vatan hainlerinin aklanma-
sına, en azından, serbest kalmasına, daha da
önemlısı, vatan topraklarının, hem de en
stratejik, en yaşamsal değerde olanlannın
bile, ne idüğü belirsiz yabancılara, kayıtsız
şartsız satılmasına ve de -askeri, sivil deme-
den- havaalanlanmızı, lımanlanmızı, sınır
kapılannuza kadar, devlet egemenliğinin, ba-
gımsızlığının simgesi olan neyimi/ varsa,
her şeyı; dostluklan her zaman tartışılabı-
lır yabancı devletlerın ışgalıne varabılecek
yasa tekliflerinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nden yasalaşarak çıkmasına i/.in
verecek kadar gözü kara ya da gözü yumu-
lu kışıler değıldıler... Başka bir deyışle, hıç-
biri iradesini, bunca koşulsuz, bunca uzun
süreli olarak, başkanına kiralamamıştı.
Kıyaslama sırasında, nice ak-pak görün-
selerde; bir sıra savaşın yorgunu 13 mılyon
nüfuslu dev Türkiye Cumhuriyeti Devle-
ti'nin; 70-80 milyon insanıyla, kapkaranlık-
lar içinde çırpınan cüce bir devlet haline
getirilmesinde gayreti olanlan, Türk halkı-
nın bağışlaması mümkün değıldır... Khve-
nişer görmesi bile.
Aslında halkımız, iktidardakileri uyar-
mak için, hayli zamandir çaba harcamakta-
dır. Ağırbaşlı, sabırlı Türk halkı -şımdılik-
bir ölçüde, simgesel diyebileceğimiz uya-
nlarla yetinmektedir. Örnekleyelim, bilin-
diği gibi, 10 Kasım, 29 Ekim gibi özel gün-
lerde, Anıtkabır'e giden yollar, akın akın ge-
lendeğerbilirbilinçli insanlarımızı ağırlar.
Ancak son yıllarda, hele de gcçen 2004 yı-
lının tüm özel günlerindc, özellıkle de 29
Ekim ve 10 Kasım günlerınde ve de bu ta-
rihleri izleyen günler boyunca halkımız,
çevresine korku salabilecek güçte seller,
coşkulu çavlanlar (şelale) benzerı akmıştir,
Mustafa Kemal Atatürk'ün manevı huzuru-
na. Bu, dikkatı çekecek kadar çoğalmış
olan insanların arasındaki genç nüfusun,
beklenenin, arzu edilenin bile çok ustünde
oldugunu görmemek mümkün değıldir.
Mevcut başka kıpırdanışlarııı yanında,
Mustafa Kemal Atatürk'e, yani devrimle-
rin, ulusal onurun, ö/gür ve bağımsız dcv-
letin simgesi olan öndennc doğru akan bu
coşkulu insan selının verdığı mesajı anla-
mazdan gelip bildiğini okumaya devam et-
mek, ancak tarih bilgisinden ve öngörüden
yoksun polıtikacıların göze alabileceği çok
tehlikeli bir înatlaşma olur.
Görülen şudur ki, bu ağırbaşlı ve çok sa-
bırlı Türk halkmın verdiği mesajları, mcsa-
jın verildiğı makamlann iyice anlamalan ve
hiç gecıkmeden toparlanıp gerekenleri yap-
maları, başta kendılen olmak üzere, hepi-
mizin haynna olacaktır.
Köy Enstitülerinin 65. kuruluş yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanacak
Server TanîDi'ye onur
••
• Yeni Kuşak Köy Enstitiilüler
Dernegi'den gazetemiz
yazarı Server Tanilli'ye
gönderilen yazıda, "Siz,
Türkiye'de aydınlanma
hareketinin, cumhuriyet
aydınlanma girişıınınin
anlam ve öneminı, tüm
yaşamınızda,
çalışmalannızda,
kitaplannızda, derslerinizde,
insan ilişkilerinizde
gösterdiniz" denildi.
IZMİR(CumhuriyetEgc Büro-
su)-Türkiye Cumhuriyeti'nin "ay-
dııılanıııacı", "özgüıı" cğitim ku-
rumlarından Köy Enstılülennın
65. kuruluş yıldönümü törenlerle
kutlanacak. Bu kapsamda gazete-
miz yazarı Prof. Dr. Server Tanil-
li'ye "Yeni Kuşak Köy Enstitülü-
fer Demegi 2005 Aydınlanma Onur
Ödülü" vcrılecek.
Köy Enstitülerinin kuruluş yıl-
dönümü etkınlıklerı, bölgede "Ay-
dınlanmaışjğı Esc'ücpaıtyor" slo-
ganıyla gcrçckleştirilecck. Yeni
Kuşak Koy Enstitululer Derneğı
Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş,
kuruluş yıldönümü törenlerı ıçın
başta Izmır olmaküzere tüm Ege'de
zengın programlar hazırladıkları-
nı belirtcrck "Eııslitiiler, insan, sa-
nat, demokrasi merke/li doğasıy-
la, günceUiğini giinümüzde desür-
düren, cumhuriyetin en kapsamu
eğitimprojesidir''dedı.
'Enstitüler ışık gibi parlıyor'
Enstıtülerde öğrenım gören yok-
sul halk çocuklarının bmkımlerı-
nı Anadolu'ya yansıttığını vurgu-
layan Kocabaş, •Günüıııü/.ünc/.-
berci,sınav-öğretmen ıncrke/lieği-
tim sistemi karşısında enstitiiler
bir ışık gibi pariamaktadır" dedı.
Kutlamalar kapsamında Yeni
Kuşak Köy Enstitululer Derneği
2005 Aydınlanma Onur Ödülu'nün
gazetemiz ya/arı Prof. Dr. Server
Tanilli'ye venlmesı kararlaştınldı
Dernekyönetım kıınılu taranndan
Tanilli'ye gönderilen yazıda, "Siz,
Türkiyc'dcaydınlanmahareketinin,
cumhuriyetaydınlanma girişiminiıı
anlam ve önemini, tüm yaşamınız-
da, çalışmalannızda, kitaplannız-
da, derslerinizde, insan Uişkilcri-
nizde gösteıtüniz" denıldı.
Ödülün 15 Nisan 2005 Cuma
günü şaat 11.00'de, Külturpark'ta-
ki lzmir Sanat'ta yapılacak tören-
le Tanilli'ye verıleceğı bıldırıldı.
"Aydınlanma ışığı Ege'de parlı-
yor" prugramı 14 Nisan'da Balı-
kcsir'dcki kutlama şcnliği vc yeme-
ğiylc başlayacak Dernek şubesı-
nın düzenledığı etkınlık saat
19.30'da ütel Basrı'de yapılacak.
15,16 ve 17 Nisan'da, başta lzmir
olmak üzere Aydın, Felhiye, Muğ-
la, Denızli ve Balıkesir'dc çcşilli
törenleryapılacak Ana tören 17 Ni-
san'da Isparta'dakı Gönen Köy
Enstıtüsü 'nde gerçekleştırilecek.
Kacar: I lorlandık ama
cnerjimizi yitiıincdik
Köy Enstitüsü mezunlan, önce-
kı gün yıne tanıdık buluşmalannı
gerçekleştırdıler. EroIMadanoğlu,
Yusul Balaban, Bckiı Kacar, Fer-
hat Aslantaş, Ekrcm Kutlu, Aziz
Güneri, Hulisi Aslan, thsan As-
lantaş ve Köy Enstıtülülenn dos-
r.(OZANYAYMAN)
tu Emekli Astsubay Kcrinı Yıl-
maz, 65. yılııı coşkusunu yaşadık-
larını vurguladılar.
Grup içinde yeralan Kacar, "Biz
butilkeninhorlanmış ama encıji-
siniyitirmemişinsanlanyız" dıye-
rek şu görüşlere yer verdi:
"Bu yaşımıza karşın Eğit-Der
ve Yeni Kuşak Köy Enstitululer
Derneği gibi kııruluşlann tüm et-
Idnliklerine kaölıyonız. Cumhuri-
yetimizin tüm kutlamalanna ko-
şarak gidiyoruz. İnaıııyoıw. ki bu
ülke bir gün istediğinıiz noktaya ge-
lecek. Yoksul Anadolu insanı Mus-
tafa KemaTin etrannda toplana-
rak cumhuriyeti kurdu. Bizler
cumhuriyetin ilk kurulduğu yılla-
nn azim ve kararhlığıyla ülkemi-
/.i aydınlık günlere ulaştırma mü-
cadelesinden yılmadık. Daha
yapacak çok işinıiz vaıf
PENCERE
Sophia Bozuldu mu?..
Bedia Hariım annemin arkadaşıydı, yüzü hep
pudralıydı, siyah saçları maşalı, gözleri rimelli, du-
dakları bembeyaz teninde kıpkırmızı...
Zamane modası!..
Yüzü belleğımde duvara asılmış biryağlıboya kla-
sık resım...
Bir 'kabul günü'nüe anneme dedi kı:
- Geçen gün Halide'ye sokakta rastladım, çok
bozulmuş..
Küçücüktüm, laf kulağımda kaldı..
'Bozulmak' ne demekti?..
Çocuktum, daha zamanla alışverişim başlama-
mıştı, bilemezdim.
•
Birkaç gün önce Sophia Loren Türkiye'ye gel-
dı, bir sınema etkinliğine çağrılmıştı, gazetelerde
haberler yayımlandı, köşe yazıları çıktı..
Tümünün konusu neydi?..
Sophia sanki bir kalabalık medya tayfasıncaor-
tak mercek altına alınmıştı..
Bozulmuş muydu?..
Brigitte Bardot bozulmuştu..
O malûm!..
Ama aşkolsun!.. Sophia Loren dayanıyordu...
Peki, dayanıyordu da neden eskisi gibi dudak-
larını, belini, göbeğini, göğüslerini, kalçalarını ser-
gilediği filmler çevirmiyordu?..
Aynı günlerde birkaç gazetede Nicole Kid-
man'ın fotoğrafları yayımlanmasın mı!..
Hergelefotoğrafçı Nıcole'u fena yakalamıştı, çığ
güneş -ya da projektör- ışığı altında güzel yıldızın
genç sayılacak yaşta ayvayı yediği fark ediliyor-
du...
Zaten Nicole'un beyazlaştıkça saydamlaşan te-
ni vaktinden önce kırışmaya, yağsız adaleleri de
pörsümeye elverişliydi..
Ah Nicole, vah Nicole..
•
Peki, onlara mı ah..
Bıze mi vah..
Erkek egemenliğinin değer yargılarıyla kurulan
dünya ölçeğindeki haremde yaşlanan ünlü cari-
yelere uygulanan zulme hangimiz katılmıyoruz?..
ölçekkadın pazarı oldu mu, müşterilerzalimle-
şir...
Greta Garbo, "sehhar kadın" suretinde miadı
dolduktan sonra ortalıktan kayboldu; büyük kara
gözlükleri ve kalın eşarplarının altında bir tür te-
settüre sığındı; ölmeden önce yaşamına ipotek
koydu...
Garbo sınema dünyasında bir yıldız, anılarımız-
da bir fotoğraftır.
Oysa ınsanın yaşamı tek fotoğrafta başlayıp bit-
meyecek bir sinemadır.
•
Erkek egemen düzenin mantığı kaç bin yıldan
bu yana toplumların hücrelerine işlemiş!.. Batı ile
Doğu arasında kadın dedin mi ancak bir derece
farkı var...
En okumuş, yazmış, yaşamış, özgürleşmiş sa-
nılan kadının gözünde bile, yaşlanırken iç dün-
yasının dramı, hüzünle karışık bir pırıltıya dönü-
şüyor...
Ne zaman bitecek bu zulüm?..
Belki de edebiyatın bittiği yerde bitecek...
İnsan 'an' ile 'süre' bağıntısını zaman kavramı-
nı yaşarken algılayabildiğince geçmiş ile gelece-
ği bütünleştirebilecek... llişki piyasasında, erkek-
lerin değil, kadınların egemenliğine dönük bir eğik
düzeyin akışında iki cins eşitlenebilecek...
•
Şimdılık kadın bile kadına erkek gözüyle bakı-
yor..
Birkaç gün önce Sophia Loren Türkiye'ye gel-
diği zaman kadın köşe yazarlarımızın yazdıkları
özetle neydi?..
Bir tek tümce:
- Sophia bozulmamışL
Pekı, neden emekliyeayırdılar?..
w w w . c u m o k . o r g
İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI
BİLGİ BİLİNCE DÖNÜŞÜNCE
DEĞERLENİR
10 NİSAN 2005 PAZAR Saat: 11.00-14.30
Sayın ÖNER YACCI
KONU: KÜRESELLEŞME'NİN ETKİLERİ
BÜTÜN CUMHURİYET GAZETESİ
OKURLARI ÇAĞRILIDIR
Yer: YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
Çatı Restoran Yıldız T. Üni. Yerleşkesi
B Blok 6. Kat Beşiktaş
Iletişim-Bilgi:
Namık K. Boya: 0 532 281 54 54 - 0 216 368 33 56
Ahmet K. Şenpolat: 0 532 320 60 12 - 0 212 282 34 08
Açık bufe kahvaltı bedeli: 13.-YTL. 'dır.
MİLAS CUMOKTAN ÇAĞRI
"Bu devletin tluytınılığı temeller tum btıjfimsızlık ve
kayıtsız şartsız millet egemenliğinden ibarettir."
Mustafa Kemal ATATÜRK
Araştırmacı-yazarYük. Müh. Sayın
YILMAZ DİKBAŞm
eşlik edeceği kahvaltılı aydınlanma
söyleşisınde gelin birlikte olalım.
Konu: AB YALANLARI
BUTUN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI ÇAĞRILIDIR.
SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ
Yer
Tarih
Iletişim-Bilgi
Ege Restoran - MİLAS
10 Nısan 2005 Pazar Saat: 10.30.
Dr.ÜmitÖZBEK
0 532 382 58 50 - O 252 513 01 50
www.cumok.org