23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 NİSAN 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA OLAYLAE VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Papave Komplo Teorileri BİR ÖNCEKİ PAPA ölüp de dün gömülen onun yerine seçilince, kimileri mutlaka "Bu rastlantı de- ğil, seçimi Amenka yönlendirdi; çünkü, koyu Ka- tolik Polonya halkı Doğu Bloku'nun en zayıf hal- kasını oluşturur, Polonyalı bir Papa o halkanın kı- nlmasını hızlandıracaktır" demışlerdir. Yine mutlaka birılerı, "Bu komplo teorisyenleri- nin hepsi ruh hastası; zihinlerindeki evhamı gerçek sanıp uydurdukça uyduruyorlar" demiştir. Sonuçta hangileri haklı çıktı? Doğu Bloku'nun veözellikle SovyetlerBirliği'nin çöküşü konusunda çok şey söylendi; daha da yıllar boyu söylenecek. Kimileri, Marksistlerden de "determinist" biryak- laşımla, "O sistem çökmeye mahkûmdu; eninde sonunda nasıl olsa çökecekti" diyecektir. Kimileri, tam aksine, "Eğer Lenin'/n samo-kriti- ka'sı, yani özeleştiriilkesi işletilip rejimin hatalan tar- tışılarak düzeltilebilseydi, sistem ayakta kalır, hat- ta başanlı sonuçlara bile varırdı" dıye savunmaya geçecekler ve pek de haksız olmayacaklardır. Kimileri "Sovyetler Batı'nın sılahlanma oyununa kanmayıp savunma giderlerini aşırı arttırmadan ekonominin ve sosyal yapının güçlenmesine ağır- lıkverseydı, bütün bunlarolmazdı" demekten ken- dilerini alamayacaklardır. "Tüketim mallarının üre- timine ağırlık verip halkın sızlanması önlenebilirdi" dıyenlerçıkacaktır. Gorbaçev'in "yenidenyapılan- ma " ve "saydamlık" reformlarına girişmekte geç kal- dığını söyleyenler de... Hepsi değişik ölçülerde haklı sayıhrlar elbet. Ama, Papa'nın koyu Katolik bir Polonya köyün- den gelmiş olması hiç mi rol oynamadı? Sovyet- ler'i yönetenlerın bunu sezmemiş olmaları mümkün mü? Elbet sezmişlerdir ama, herhalde ideolojilerine ve rejimin sağlamlığına olan inançları komplo teori- cilerinin uyarılarına uymaktan ve gereken önlemle- rı almaktan onları alıkoymuştur. Her başarısızlikta kulak tıkayışların payı vardır. Zaten komplo teorılerinin yararı da burada. On- lara inanmayıp söylenenleri saçma bulsanız bi- le, olasılıkları akla getirişleri de mi işe yaramaz? Komplo teorıcılerine hiç değilse bu açıdan şükret- mek gerekmez mi? Bugün "AB'ninbaşlıcaamacı, ne yapıp yapıp Kıb- rıs'ı Türkiye'den kopararak sonrasında Türkıye'yi dışlamaktır" diyenlervarsa, onları ciddiyealmakve AB'nin oyununa gelmemek için daha kuşkucu ve dikkatli olmak, Kıbrıs gıttikten sonra ardından aval aval bakakalmaktan daha iyi değil midir? "Kemalizmden ödün verilmesıni ıçte ve dışta is- teyenler, sonuçta Cumhuriyeti de yıkmayı düşünü- yorlar" diyenleri birazcık dinlemek ve gerekeni ge- cikmeden yapmak, lâik Cumhurıyet yıkıldıktan son- ra "maazallah " Atatürk heykellerinin de birgünde teker teker yıkılışını ağlayarak seyretmekten daha iyi değil midir? ANMA Ülkemizin ve ailemizin gururu, dünya iyisi bilim adamı ür HALDÛN DİRESKENELİ'yi ABD'de (NASA) kaybedişimizin (47) ılk yılıııda tükenmez sevgi ve rahmetle anıyoruz. Her an artan özlemle, güzel amlarınla hep seninleyiz. Işıklar içinde yat. DİRESKENELt AİLESİ vcTİJMSEVENLERİ AINITALYA CUMOK AYDINLANMA KAHVALTISINA ÇAĞIRIYOR: Kınıyoruz! Gazetemize uygulanan baskıyı, çağcıl sansüpü kımyoruz! 23 Nisan'da Ankara'dayız! Ne destanlar yazdık bız? "Çanakkale geçilmez!" gerçeğını yedı duvele kanıtladık. Pekı bu topraklan yurt yapan kahramanlan unuttuk mu' Asla1 57 Pıyade Alayı'nı Dış Hekımı Yener ORUÇ arkadaşımmn sıınıımuyla anacak, "57. Pıyade Alayı Yaşıyor: Muze-Kıtaplık" projesını Muratpaşa Beledıye Başkanı Suleyman EVCİLMEN'den dınleyeceğız, Şıır? Her zaman Tum Cumokları, duşünce ve eleştırılerıyle bırlıkte kuşluk kahvaltısına beklıyoruz 10 Nisan 2005 Pazar günü saat: 10.00'da AKDENİZ ÇİÇEK PASAJI'nda. Safların sıkı ve qeçılmez olması ıçırr Sen gelmezsen bir eksiğiz! Adres. Kaleıçı gınşı, Uzun Çarşı Sokak No 24-26. Fel: 243 43 03 -242 32 15 Iletışim-Bilgı: Hıcran KARABUDAK 247 6717 243 4717 0 532 325 05 63 - Akşam; 243 00 80 hıcrankarabudakf» hotmail.com • hıcranO7frı ttnet.net.tr hıerankarabudakf" qotmail.com K0NFERAN5 ÇAĞDAŞ YAŞAMIDESTEKLEME DERNEĞİ DÜNYADA, TÜRKİYE'DE LAİKLİK ve DEMOKRASİ (Kazanımlar, Tehlikeler) Pnot. DP. Tîirkân Saylan Prof. Dr. Ibrahim Kaboğlu •••••• MÜZİK DtNLETİSl lûNtSAN PAZAR 1400-17 00 MALIbl'b UNİVLRSİILSİ URACOS YLRLl.ŞKlıSl/KARIAl -SAIlll Gerici înatlaşma Felaket Getirir Mustafa Kemal Atatürk'e, yani devrimlerin, ulusal onurun, özgür ve bağımsız dcvlctin simgesi olan önderine doğru akan bu coşkulu insan selinin verdiği nıesajı anlamazdan gelip bildiğini okumaya devam etmek, ancak tarih bilgisinden ve öngörüden yoksun politikacılann göze alabileceği çok tehlikeli bir inatlaşma olur. îsmet KÜR Yaztn Öğrctmcni O, "Beninı fani vücudum bir gün toprak olacakür" demişti. Ama o "fani" vücudun yaşadığı yıllann sayısı henüz o kadar az ıdı kı... Ve çok değil, sadece 5 yıl önce, kurdu- ğu cumhuriyetin 10. yılında o kadar genç, o kadar /indc, öylesine gerilmiş bir yay gi- biydi ki... u Az zamanda çok ve biiyük işler yaptık." "Türk milleti, ebcdiyctc akıp giden her oıı sencdc, bu biiyük nıillct bayranunı..." Ve şöyle tamamlamıştı, o veciz konuşma- sını: "Ne ınutlu Türküm diyene!" Vebiz, "NemutluTürküm"diyeninsan- lar, inanıyorduk ki bizden sonra gelecekler de "ebediyete akıp giden tüm on yıllarda" onunla birlikte olacaklardır... Biz farkındabile olmadan, kendiliğinden yüreklerimize yerlöşen ınanç bu idı, anla- şılan. Onun, hele de 1938'de, sade Türkiye'nin değil, bütün dünyanın korkunç bir karma- şanın, îkinci Dünya Savaşı denilen o aman- siz insan kıyımmın ve akıl almaz, yürek da- yanmaz insan zulmünün öngününde (arife- sinde) dünyayı öyle yüzüstü bırakıp, öyle çarçabuk gidivereceği kimin aklına gelırdi ki?.. Dünya insanlannın onuneşsız önsezı- lerine, öngörüşlerine, ökelere (dâhilere) öz- gü çözümlerine en fazla muhtaç olduğu o günlerdc... 1939...40 ..41...42...43...44...45...Bü- tün bu yıllann 10 Kasım'ları, 23 Nisan'la- n, 29 Ekim'leri, 30 Ağustos'lan, onunla ay- nı gökyüzünü, aynı topraklan, bayramlan, aynı zaman parçası içinde paylaşmış olan- lar değil, sadece onlar değil, en yeni yetme- ler bile, o günün hüznünü, ama aynı zaman- da son 25-30 yıl içinde onunla kazanılmış, gerçekleştirilmiş silahlı ya da sılahsızzafer- lerın onurunu, pürüzsüz mutluluğunu, ay- dınlığını tam bir duygu ve düşünce bütün- lüğü içinde yaşayarak geçirdiler. Ve 50'li yıllar: 1940'lann son yıllannda mı başlanııştı memleketımizi "dumanalnıa- ya"?.. Sularımız artık eskisi gibi "gümüş" parıltısıyla akmamaya, 1945'ten sonra mı başlamışti? Evet, Demokrat Partı kunıcularınm "geç- mişleri T> yle, yani MustafaKcmal Atatürk'lü yıllardaki sözleriyle, tutumlarıyla hiç bağ- daşmayan türlü soytanlıklarla şehir şehir, köy köy dolaşmaya başlamalan, 1940'lann 2. ya- nsından hemen sonra başlanııştı. Onca yıl, laik Türkiye Cumlıuriyeti'nin en aleşli hi/- metkârı olarak, -dogrusu- göriincrek kendi- ne yarar ve "ad" sağlamış, mıllervekılı ola- rak TBMM'nın sandalyelerini, kürsüsünü "işgal etmiş'", hatta başbakanlığını iistlen- miş olan insanların, Arapça e/andan, kara çarşaftan, dılın, -ara sıra da- harflerın eski- ye döndürüleceğınden söz etmeleri, bu ko- nularda vaatlerde bulunmaları ve böylecc, birkaç zavallının kabuk bağlamış yobazlık- lannı kaşımaya kalkmalan sağduyu sahibi insanlanöfkelendirmiş, kaygılandırmış, za- man zaman da hüzünlendırmıştı. Biz ne yaptık? Ve biz... Kendini devrim ilkeleri'nin uy- gulayıcısı, gereğınde savunucusu ve de ay- dın sayanlar, -dogrusu- sananlar, bız ne yap- tık o yıllar ve sonraki on yıllar boyunca? Devrimleri ve halkı hiçe saydıklan için ala- şağı edilmiş bir partinin taklitçisi, pardon, takıpçısı olduklarını açıkça ilan eden ve on- lardan da beter davranan partilerin hükümet- leri zamanında ne yaptık? Çok "çürük"le- rimiz alkış tuttu, az çürüklenmız, öfkelen- nı bıraz konuşmalarına, biraz yazılanna yansıtarak kendilerini avuttular... Tıpkı bu- gün yaptıklan gibi.. Bu arada ben de 1963'te "INereyeGidiyoruz" dıye sormuşum bırya- zunda. Yobazların, yobazlıkların kıpırda- maya başladıklarını, örnekler vererek vur- gulamıştım. lOKasım 1968'dcdc; "...Ama biz, kendilerini Alatürkdüşüncelerinin, dev- rimlerinin temsilcisi sayanlar, memleketi bu yarı karanlık günlcre getiren yıllar boyun- ca, 10 Kasım'larda timsalı gözyaşları dö- ken, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim günleri- ni heyecansız, yapay, içeriksiz, 'nutıık atma' gtinleri haline getirerek anlamsızlaştınııa, çürütnıe gayreti içinde olanlara göz yuına- rak bir anlamda, onlarla işbirliği içinde ol- duk. Ve meydanlarda, okul bahçelerinde Mustafa Kemal Atatürk'ün hcykcllcrini, büstlcrini parçalayanlann sayısı güııdcn gü- ne arttı, artmaya da devam ediyor..." Daha sonraki yıllarda da devrımler, özel- lıkle de laiklık konusunda yazıp durduın, ki- mi arkadaşların da yaptıklan gibi... Ve, 1992'de, devrimlerimizi konu ettığim, ama laiklık ılkesını yıne ön plana çıkarttı- ğım bir yazıda şöyle demişim: "...24 yıl önce, bizi dertlendiren, iktidar- dakilere, aydınlanmı/a öfkelenmemize sebep olan ve her seferinde sorumlulann, 'sarhoş bir meczubun (delınin) yaptığını' hafilleti- ci bir scbcp olarak ısraıia önc sürdüklcri, hey- kel kırına olaylanymış! Yani, o günlerde dev- rimlere yapılan en açık saldın ve ihanet bu imiş. Şimdi bunlara 'Ne masum olaylarmış' diyesimiz gcliyor. Nasıl dcmeyelim ki, o yıllardaıı beri, ba- /en yavaş ve yi/li, 12 Kylül 1980 felaketinden; re/aletinden başlayarak çabuk ve aşikâr, parçalanmaya, yok edilmeye çalışılan, doğ- rudan dogruya Atatürk, yani cumhuriyet ilkeleridir... Ve en çok hırpalanan da laiklık ilkesidir. Hem de bunu yapanlar, 3-5 'sarhoş nıec- zup' değil; devlct katında cn öncmli yerleri 'işgal' ctnıiş ve de etmekte olanlar ve Tür- kiye Büyük Millet Meclisi'ndeki, bazı ye- nıinli millervekilleriınizüirr Bugüne gclincc... 2005 yılında eski yıllann hukumetlerini, Fürkiye Büyük Millet Meclısı üyelerını de özlemle anmak dıırumunda mıyızyoksa'! Öy- le ya, o günlerde yakındığımız ne varsa, ya- saların çarpık uygulanmasından, devrim il- kelerinin, yani '"laik,demokratik, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletinin" elden gıt- mekte olmasına kadar, hepimizı kahretmiş olan ne varsa, her şeyi, 5, 10, lOOkatmakat- lanmış olarak yaşamaya zorlanmıyor mu- yuz? Üstüne üstlük, gelmiş geçmış hükü- metlenn ve başlannın hıçbiri, yobazlan yü- ı eklendirecek konuşmalar, yasa dayatmala- rı vb. "acayiplik"leri, böylesine açık seçik, böylcsinc ısrarla vc meydan okurcasına, yapmadılar. Ve vekillerimiz, ucu; büyük hırsızlann, kat- merli katillerin, vatan hainlerinin aklanma- sına, en azından, serbest kalmasına, daha da önemlısı, vatan topraklarının, hem de en stratejik, en yaşamsal değerde olanlannın bile, ne idüğü belirsiz yabancılara, kayıtsız şartsız satılmasına ve de -askeri, sivil deme- den- havaalanlanmızı, lımanlanmızı, sınır kapılannuza kadar, devlet egemenliğinin, ba- gımsızlığının simgesi olan neyimi/ varsa, her şeyı; dostluklan her zaman tartışılabı- lır yabancı devletlerın ışgalıne varabılecek yasa tekliflerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden yasalaşarak çıkmasına i/.in verecek kadar gözü kara ya da gözü yumu- lu kışıler değıldıler... Başka bir deyışle, hıç- biri iradesini, bunca koşulsuz, bunca uzun süreli olarak, başkanına kiralamamıştı. Kıyaslama sırasında, nice ak-pak görün- selerde; bir sıra savaşın yorgunu 13 mılyon nüfuslu dev Türkiye Cumhuriyeti Devle- ti'nin; 70-80 milyon insanıyla, kapkaranlık- lar içinde çırpınan cüce bir devlet haline getirilmesinde gayreti olanlan, Türk halkı- nın bağışlaması mümkün değıldır... Khve- nişer görmesi bile. Aslında halkımız, iktidardakileri uyar- mak için, hayli zamandir çaba harcamakta- dır. Ağırbaşlı, sabırlı Türk halkı -şımdılik- bir ölçüde, simgesel diyebileceğimiz uya- nlarla yetinmektedir. Örnekleyelim, bilin- diği gibi, 10 Kasım, 29 Ekim gibi özel gün- lerde, Anıtkabır'e giden yollar, akın akın ge- lendeğerbilirbilinçli insanlarımızı ağırlar. Ancak son yıllarda, hele de gcçen 2004 yı- lının tüm özel günlerindc, özellıkle de 29 Ekim ve 10 Kasım günlerınde ve de bu ta- rihleri izleyen günler boyunca halkımız, çevresine korku salabilecek güçte seller, coşkulu çavlanlar (şelale) benzerı akmıştir, Mustafa Kemal Atatürk'ün manevı huzuru- na. Bu, dikkatı çekecek kadar çoğalmış olan insanların arasındaki genç nüfusun, beklenenin, arzu edilenin bile çok ustünde oldugunu görmemek mümkün değıldir. Mevcut başka kıpırdanışlarııı yanında, Mustafa Kemal Atatürk'e, yani devrimle- rin, ulusal onurun, ö/gür ve bağımsız dcv- letin simgesi olan öndennc doğru akan bu coşkulu insan selının verdığı mesajı anla- mazdan gelip bildiğini okumaya devam et- mek, ancak tarih bilgisinden ve öngörüden yoksun polıtikacıların göze alabileceği çok tehlikeli bir înatlaşma olur. Görülen şudur ki, bu ağırbaşlı ve çok sa- bırlı Türk halkmın verdiği mesajları, mcsa- jın verildiğı makamlann iyice anlamalan ve hiç gecıkmeden toparlanıp gerekenleri yap- maları, başta kendılen olmak üzere, hepi- mizin haynna olacaktır. Köy Enstitülerinin 65. kuruluş yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanacak Server TanîDi'ye onur •• • Yeni Kuşak Köy Enstitiilüler Dernegi'den gazetemiz yazarı Server Tanilli'ye gönderilen yazıda, "Siz, Türkiye'de aydınlanma hareketinin, cumhuriyet aydınlanma girişıınınin anlam ve öneminı, tüm yaşamınızda, çalışmalannızda, kitaplannızda, derslerinizde, insan ilişkilerinizde gösterdiniz" denildi. IZMİR(CumhuriyetEgc Büro- su)-Türkiye Cumhuriyeti'nin "ay- dııılanıııacı", "özgüıı" cğitim ku- rumlarından Köy Enstılülennın 65. kuruluş yıldönümü törenlerle kutlanacak. Bu kapsamda gazete- miz yazarı Prof. Dr. Server Tanil- li'ye "Yeni Kuşak Köy Enstitülü- fer Demegi 2005 Aydınlanma Onur Ödülü" vcrılecek. Köy Enstitülerinin kuruluş yıl- dönümü etkınlıklerı, bölgede "Ay- dınlanmaışjğı Esc'ücpaıtyor" slo- ganıyla gcrçckleştirilecck. Yeni Kuşak Koy Enstitululer Derneğı Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş, kuruluş yıldönümü törenlerı ıçın başta Izmır olmaküzere tüm Ege'de zengın programlar hazırladıkları- nı belirtcrck "Eııslitiiler, insan, sa- nat, demokrasi merke/li doğasıy- la, günceUiğini giinümüzde desür- düren, cumhuriyetin en kapsamu eğitimprojesidir''dedı. 'Enstitüler ışık gibi parlıyor' Enstıtülerde öğrenım gören yok- sul halk çocuklarının bmkımlerı- nı Anadolu'ya yansıttığını vurgu- layan Kocabaş, •Günüıııü/.ünc/.- berci,sınav-öğretmen ıncrke/lieği- tim sistemi karşısında enstitiiler bir ışık gibi pariamaktadır" dedı. Kutlamalar kapsamında Yeni Kuşak Köy Enstitululer Derneği 2005 Aydınlanma Onur Ödülu'nün gazetemiz ya/arı Prof. Dr. Server Tanilli'ye venlmesı kararlaştınldı Dernekyönetım kıınılu taranndan Tanilli'ye gönderilen yazıda, "Siz, Türkiyc'dcaydınlanmahareketinin, cumhuriyetaydınlanma girişiminiıı anlam ve önemini, tüm yaşamınız- da, çalışmalannızda, kitaplannız- da, derslerinizde, insan Uişkilcri- nizde gösteıtüniz" denıldı. Ödülün 15 Nisan 2005 Cuma günü şaat 11.00'de, Külturpark'ta- ki lzmir Sanat'ta yapılacak tören- le Tanilli'ye verıleceğı bıldırıldı. "Aydınlanma ışığı Ege'de parlı- yor" prugramı 14 Nisan'da Balı- kcsir'dcki kutlama şcnliği vc yeme- ğiylc başlayacak Dernek şubesı- nın düzenledığı etkınlık saat 19.30'da ütel Basrı'de yapılacak. 15,16 ve 17 Nisan'da, başta lzmir olmak üzere Aydın, Felhiye, Muğ- la, Denızli ve Balıkesir'dc çcşilli törenleryapılacak Ana tören 17 Ni- san'da Isparta'dakı Gönen Köy Enstıtüsü 'nde gerçekleştırilecek. Kacar: I lorlandık ama cnerjimizi yitiıincdik Köy Enstitüsü mezunlan, önce- kı gün yıne tanıdık buluşmalannı gerçekleştırdıler. EroIMadanoğlu, Yusul Balaban, Bckiı Kacar, Fer- hat Aslantaş, Ekrcm Kutlu, Aziz Güneri, Hulisi Aslan, thsan As- lantaş ve Köy Enstıtülülenn dos- r.(OZANYAYMAN) tu Emekli Astsubay Kcrinı Yıl- maz, 65. yılııı coşkusunu yaşadık- larını vurguladılar. Grup içinde yeralan Kacar, "Biz butilkeninhorlanmış ama encıji- siniyitirmemişinsanlanyız" dıye- rek şu görüşlere yer verdi: "Bu yaşımıza karşın Eğit-Der ve Yeni Kuşak Köy Enstitululer Derneği gibi kııruluşlann tüm et- Idnliklerine kaölıyonız. Cumhuri- yetimizin tüm kutlamalanna ko- şarak gidiyoruz. İnaıııyoıw. ki bu ülke bir gün istediğinıiz noktaya ge- lecek. Yoksul Anadolu insanı Mus- tafa KemaTin etrannda toplana- rak cumhuriyeti kurdu. Bizler cumhuriyetin ilk kurulduğu yılla- nn azim ve kararhlığıyla ülkemi- /.i aydınlık günlere ulaştırma mü- cadelesinden yılmadık. Daha yapacak çok işinıiz vaıf PENCERE Sophia Bozuldu mu?.. Bedia Hariım annemin arkadaşıydı, yüzü hep pudralıydı, siyah saçları maşalı, gözleri rimelli, du- dakları bembeyaz teninde kıpkırmızı... Zamane modası!.. Yüzü belleğımde duvara asılmış biryağlıboya kla- sık resım... Bir 'kabul günü'nüe anneme dedi kı: - Geçen gün Halide'ye sokakta rastladım, çok bozulmuş.. Küçücüktüm, laf kulağımda kaldı.. 'Bozulmak' ne demekti?.. Çocuktum, daha zamanla alışverişim başlama- mıştı, bilemezdim. • Birkaç gün önce Sophia Loren Türkiye'ye gel- dı, bir sınema etkinliğine çağrılmıştı, gazetelerde haberler yayımlandı, köşe yazıları çıktı.. Tümünün konusu neydi?.. Sophia sanki bir kalabalık medya tayfasıncaor- tak mercek altına alınmıştı.. Bozulmuş muydu?.. Brigitte Bardot bozulmuştu.. O malûm!.. Ama aşkolsun!.. Sophia Loren dayanıyordu... Peki, dayanıyordu da neden eskisi gibi dudak- larını, belini, göbeğini, göğüslerini, kalçalarını ser- gilediği filmler çevirmiyordu?.. Aynı günlerde birkaç gazetede Nicole Kid- man'ın fotoğrafları yayımlanmasın mı!.. Hergelefotoğrafçı Nıcole'u fena yakalamıştı, çığ güneş -ya da projektör- ışığı altında güzel yıldızın genç sayılacak yaşta ayvayı yediği fark ediliyor- du... Zaten Nicole'un beyazlaştıkça saydamlaşan te- ni vaktinden önce kırışmaya, yağsız adaleleri de pörsümeye elverişliydi.. Ah Nicole, vah Nicole.. • Peki, onlara mı ah.. Bıze mi vah.. Erkek egemenliğinin değer yargılarıyla kurulan dünya ölçeğindeki haremde yaşlanan ünlü cari- yelere uygulanan zulme hangimiz katılmıyoruz?.. ölçekkadın pazarı oldu mu, müşterilerzalimle- şir... Greta Garbo, "sehhar kadın" suretinde miadı dolduktan sonra ortalıktan kayboldu; büyük kara gözlükleri ve kalın eşarplarının altında bir tür te- settüre sığındı; ölmeden önce yaşamına ipotek koydu... Garbo sınema dünyasında bir yıldız, anılarımız- da bir fotoğraftır. Oysa ınsanın yaşamı tek fotoğrafta başlayıp bit- meyecek bir sinemadır. • Erkek egemen düzenin mantığı kaç bin yıldan bu yana toplumların hücrelerine işlemiş!.. Batı ile Doğu arasında kadın dedin mi ancak bir derece farkı var... En okumuş, yazmış, yaşamış, özgürleşmiş sa- nılan kadının gözünde bile, yaşlanırken iç dün- yasının dramı, hüzünle karışık bir pırıltıya dönü- şüyor... Ne zaman bitecek bu zulüm?.. Belki de edebiyatın bittiği yerde bitecek... İnsan 'an' ile 'süre' bağıntısını zaman kavramı- nı yaşarken algılayabildiğince geçmiş ile gelece- ği bütünleştirebilecek... llişki piyasasında, erkek- lerin değil, kadınların egemenliğine dönük bir eğik düzeyin akışında iki cins eşitlenebilecek... • Şimdılık kadın bile kadına erkek gözüyle bakı- yor.. Birkaç gün önce Sophia Loren Türkiye'ye gel- diği zaman kadın köşe yazarlarımızın yazdıkları özetle neydi?.. Bir tek tümce: - Sophia bozulmamışL Pekı, neden emekliyeayırdılar?.. w w w . c u m o k . o r g İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI BİLGİ BİLİNCE DÖNÜŞÜNCE DEĞERLENİR 10 NİSAN 2005 PAZAR Saat: 11.00-14.30 Sayın ÖNER YACCI KONU: KÜRESELLEŞME'NİN ETKİLERİ BÜTÜN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI ÇAĞRILIDIR Yer: YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ Çatı Restoran Yıldız T. Üni. Yerleşkesi B Blok 6. Kat Beşiktaş Iletişim-Bilgi: Namık K. Boya: 0 532 281 54 54 - 0 216 368 33 56 Ahmet K. Şenpolat: 0 532 320 60 12 - 0 212 282 34 08 Açık bufe kahvaltı bedeli: 13.-YTL. 'dır. MİLAS CUMOKTAN ÇAĞRI "Bu devletin tluytınılığı temeller tum btıjfimsızlık ve kayıtsız şartsız millet egemenliğinden ibarettir." Mustafa Kemal ATATÜRK Araştırmacı-yazarYük. Müh. Sayın YILMAZ DİKBAŞm eşlik edeceği kahvaltılı aydınlanma söyleşisınde gelin birlikte olalım. Konu: AB YALANLARI BUTUN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI ÇAĞRILIDIR. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Yer Tarih Iletişim-Bilgi Ege Restoran - MİLAS 10 Nısan 2005 Pazar Saat: 10.30. Dr.ÜmitÖZBEK 0 532 382 58 50 - O 252 513 01 50 www.cumok.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle