Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 2005 CUMARTESİ
HABERLER
DUN1ADABUGUN
ALİ SİRMEN
Hep Birlikte Söylemek
Yanlışı Doğru Kılar mı?
Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'teki yazısı ve Tan
Oral'ınCunmijnyetteki karikatüriJ aynı gündeya-
yımlandı.
özkök dihkü köşesindeki "Türban Referan-
dumunun Kesin Sonucu" başlıklı yazısında, üni-
versitelerdeki türban yasağı referanduma götü-
rüldüğü takdirde, çıkacak sonucun daha şimdi-
den belli olacağını söylüyor ve görüşünü yad-
sınmaz savlarla destekliyordu.
Yazar aynca böyle bir girişimin sorunu çözme
konusunda pek akıllı bir yol olmadığını da be-
lirtmeyi unutmuyordu.
Bu satırian, yazıya bir itirazım olduğu için de-
ğil, Türkiye'de kimi konulardaki yanlış görüşü
vurgulamak için yazryorum.
Bırakalım bir yana, türban yasağının referan-
dumla kaldnlmasının sorunu hukuken de çöz-
meye yetmeyeceğini, laiklik ilkesinin bir sonucu
olan yargı kararının sonuçlannın ancak bu ilke-
nin anayasadan çıkarılmasıyla değişebileceğini
ve bunun mümkün olup olamayacağı tartışma-
sını.
Benim burada üzerinde durmak istediğim nok-
ta, çağdaş demokrasilerde, milli iradenin de sı-
nırları olup olmadığı sorusudur.
Okurlarım ikide bir bu soruyu ortaya atmamı
lütfen mazur görsünler; bu konu soyut bir tar-
tışmanın ötesinde, demokrasiyi toplumsal algı-
lamamızla ilgili önemli bir sorun.
• • •
Milli iradenin üstünlüğü, insanlık yaşamı ve
demokrasi tarihinin önemli bir dönüm noktası-
dır.
Bir ülkenin, bir kişinin, hanedanın ya daoligar-
şinin iradesı doğrultusunda değil, milli iradenin
seçtiği kişilertarafından onun isteği doğrultusun-
da yönetilmesi, özgürlük ve demokrasinin zorun-
lu koşulu.
Ama zaman içinde yaşananlar, bu zorunlu öğe-
nin, aynı zarnanda yeterli koşul da olmadığını,
onun yanında başka bir öğenin de bulunması ge-
rektiğini gösterdi.
Biraz daha açayım. Adolf Hitler ve partisi
1933 seçimlerinde seçmenlerin oylarının yüzde
33'ünü alarak, seçilip işbaşına geldi.
Ondan sonraki dönemlerde de uyguladığı, mu-
haliflerini hapse tıkma, öldürme yoluyla tasfıye
ve bunların etkisiyle sindirme politikasının da
yardırnıyla iktidarda bulunduğu bütün süre zar-
fında, Alman halkının çoğunluğunun desteğine
hep sahip olduğunu kimse yadsıyamaz.
Ama bu halk desteği, Hitler'in önderiiğindeki
Nazi cinayetlerini, savaş çılgınlığını, tiksinti ve-
ren rejimi meşru kılmaya yetiyor muydu?
• • •
Demek ki milli iradenin desteği demokrasiyi
oluşturmaya yetmiyor. Burada, birçok kez yine-
lediğim gibi, çağdaş demokrasiler, milli iradenin
herşeye kadir olduğu değil, olamadığı, yani ona
da bazı sınırlamaların getirildiği rejimlerdir.
Yine önceden verdiğim bir örneği tekrarlaya-
yım. Ramazan ayında oruç tutmayanlann dev-
let memurluğuna kabulünü yasaklayan biryasa
önerisini referanduma sunsak ve yüzde 99 ora-
nında oyla kabul edilse, çıkacak yasa demok-
rasiye uygun olur mu?
Tan OraPın dünkü Cumhuriyet'in son sayfasın-
da yayımlanan karikatüründe kadınlı erkekli bir
kalab>alık, bir ağızdan şunu haykınyordu:
- Yalanı hep birlikte söylersek doğru olur!
Çokça düşündüğüm, sıkça işlemeye çalıştığım
bir konuyu, bir anda pek etkileyici bir biçimde,
hem güldürerek, hem de uzun uzun düşündü-
rerek, insanın suratına çarpıveriyordu Tan.
Çizıgideki başörtülü kadınlara bakarak, kala-
balığm bizim insanlanmızdan olduğunu söyleye-
bilirsi niz. Ama biraz düşünürseniz, olmayan bir
soykırımın (mukatele olmuştur) yanlışı hep bir-
likte haykıran toplumlar tarafından olmuş kılın-
maya çalışıldığı bir ortamda, o kalabalık pekâlâ
Fransa. Almanya, Polonya veya başka bir top-
lumu n içinden de çıkmış olamaz mı?
Neyse lafı uzatmadan Tan'ın ortaya attığı so-
ruyu bir kez daha soralım:
- Yalanı ya da yanlışı, hep birlikte söylemek,
onu doğru kılar mı?
Ço kyaşasen Tan, e mi!
asirmen(g cumhuriyet.com.tr
Tiirban gündemden düşmeli'
Necla Arat'tan
Bumin 'e destek
Haber Merkezi-Ka-
duı Araştınnalan Der-
neği Başkanı Prof. Dr.
Necla Arat, "türban"
tartıçmasının yapay bir
şekil<Je ve siyasal çıkar
uğruna Tiirkiye'nin
"ba$agnsT haline ge-
tirildüğini belirtti. Arat.
derraeğin, Anayasa
Matıkemesi Başkanı
Mustıfa Bunin ın ko-
nuya ılişkın uyan ve
degerlendirmelerine
katıldığını vurgulaya-
rak "^KendKİniiçtenİik-
le destekfijoruz" dedi.
D«emek Vönetim Ku-
rulu. adına yazılı açık-
lama yapan Arat, şun-
lan <±le getirdi:
"Tesettürün bir in-
san hakla dmayıp,ger-
.^ektee kadulann insan
haklanm çiğneyen bir
anlayışın.bağnaz cînsi-
yetçüiğin, erkekbencfl-
Hğinin simgesi olduğu-
nu düşünüyoruz. Ka-
dınlanmızm hem be-
yinlerini hem de beden-
lerini(üstetiksözde on-
lan inandırarak) zinci-
revuran, özgürtükleri-
nilasıtiayıpeşitiiklerini
yadsıyan, onlan birer
cinselobjeyeindirgeyen
geleneksel ideolojinin
bu işlevikatmamış san-
gesinin; 'anayasamız-
daki laik düzenlemeler
kaldığı sürece üniversi-
telerimize ve kamusal
alana girmesi anayasa-
ya aykın olacak' olan
'türban'ın artık gün-
demde tutıümamasını
istiyoruz."
Başsavcı Ok, tüm kesimlerin rejime ilişkin tutumlarını kanıtlaması gerektiğini vurguladı:
Laikliktehlikeye atılamaz
NuriOk.
ANKARA(CuınhuriyetBün)-
su) - Yargıtay Cumhuriyet Baş-
savcısı Nuri Ok. aynmcılık ve
milliyetçiliğin kışkırtılmaması
gerektiğini vurgulayarak ''La-
ik, demokratikrejim, üniter dev-
let, ulus biriiğL ülke bütünlüğü
geri plana itilmemelL hele tehli-
keye hiç aolmamalıdır'* dedi.
Nuri Ok, Yargıtay Cumhun-
yet Başsavcılığı'nın 14. Onur
Günü nedeniyle düzenlenen tö-
rende konuştu. Başsavcı Ok'un
konuşmasında öne çıkan belir-
leme ve uyanlar şöyle:
Güvensizfik ortamı yarabldı:
Ülkemızin ve insanımızın so-
nınlanna bilgi toplumunun ge-
reği olan eleştirel akıl yerine,
ideolojik, katı ve kalıp fikir sap-
lantılanyla yaklaşılması, toplu-
mumuzda zihniyet aynşmasuıın
Y A R C I D A K İ T Ö R E N D E B İ R İ L K
Siyasiler davet edümedi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 14.
Onur Günü nedeniyle yapılan toplantıya
hiçbir siyasi davet edilmedı. Geçmiş yıllarda
Adalet Bakanı başta olmak üzere siyasilerin
katıldığı törene bu yıl hükümet kanadından
da katılan olmadı. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcüığı kaynaklan, siyasilerin
çağnlmamasımn bır tepki olmayıp alınan
ilke karanndan kaynaklandığını aktardılar.
Kaynaklar, etkinliğin "yargısal içerikn*
olması nedeniyle hiçbir sıyasiye davetiye
gönderilmediğinı bildirdiler. Törene,
yalnızca sivil ve askeri yargı kurumlanndan
temsüciler katıldılar.
temel nedenini oluşturmuştur.
Kişisel, grupsal ve politik ya-
rarlanma ve sömürü düşüncesi
ve pratiği, bunlann doğal sonu-
cu olarak verilen destek, tehli-
keli kamplaşma olgusunu orta-
ya çıkarmıştır. Aynca vatandaş-
larımız arasında etnik aynlıkçı
ve bölücü düşünce yaratılması
hedefinde de kısmen başan sağ-
lanmışür. Böylece, toplumumuz-
da kişiler ve kesimler arasında
gerginlik ve güvensizlik ortamı
oluşturulmuş ve sürdürülmek-
tedir.
Laiklik geri plana itilmemett
Özel amaç taşınmasa bıle fark-
h kültür, inanç ve etnik grupla-
nn haklan savunulurken aynm-
cılık, düşmanhk ve milliyetç.ilik
kışkırtılmamalı; laik, demokra-
tik rejim, üniter devlet, ulus bir-
liği, ülke bütünlüğü geri plana
itilmemeli, hele tehlikeye hiç
atılmamalıdır. Anadolumuzun
tamamında köklü Türk ulusu-
nun varlığı, tarih ve kültürünün
BUMtN'E ELEŞTİRİ
AKP'nin türban
tsrarı sürüyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP Genel
Başkan Yardımcısı Nihat Ergün. türban konusunda
geleceğe dönük uyanlarda bulunan Anayasa
Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin ı "yeni
dognıatizm üretmekle" suçladı. Ergün. AKP'nin
kamuda türbana serbestlik için referanduma
gidebileceğine ilişkin görüşlere ise katılmadıklannı
bildirdi. Nihat Ergün, dün AKP Genel Merkezi'nde
düzenlediği basm toplantısında, türbanın adını
anmadan türbana serbestlik istedi. Özgürlük
alamndaki genişlemenin kısa süreli de olsa etnik ve
dıni radikalizmi güçlendireceği yönünde kaygılar
bulunduğunu belirten Ergün. ancak Türkiye'de
anayasal ve yasal çerçevenin sağlamhğı, devlet
organlannın radikal akımlarla mücadele gücü ve
toplumsal duyarlılığın bu kuşkulardaki abartıyı
gösterdiğinı söyledi. "Dindar bir künHk ve
görünümk modern hayata aktif şekilde kaülmak
isteyen bireylerin mağdur edildi^ni" savunan Nihat
Ergün, hak ve özgürlükler konusunda zihinsel
ilerleme ve paradigma değişimine gereksinim
bulunduğunu kaydetti. Türban için referanduma
—
mm
^~-^~'^—~
m
— gidibnesine olumlu
• AKP Genel
Başkan Yardımcısı
Nihat Ergün,
"Dindar kimlik ve
görünümle modern
hayata aktif katılmak
isteyenlerin mağdur
edildiğini" söyledi.
Ergün. laikliğin
katılaştmlmasının
onu çağdaşhktan
uzaklaştırdığını,
Anayasa Mahkemesi
Başkanı'nın "yeni
dogmatizm
ürettiğini" savundu.
Milletvekilleri Sıra Gecesi'nde
yaklaşmadıklannı
vurgulayan Ergün,
''Temelhakve
özgürlükler oylama
konusu >apüamaz.
Bunun çözümünün yolu,
toplumdaki mutabakaûn
yaygınlaştınlması ve
genel hoşgörüdür. Hak ve
özgürlükler oylama
konusu yapüırsa,
sonuçlanna bireylerin ve
toplumlarm katlanması
sonucunu doğurur. Bu
bir siyasi partinin
anayasa ve yasa
değişikogine inşkin
tal(\imiyle çözulecek
konu değildir'' diye
CHP TBNIM Grup Başkanvekili Ali Topuz
başkanhğındaki "CHP Grubu GAP'ın Durumu
ve Geleceğini tnceieme Komisyonu" üyeleri,
önceki akşam Şanlıurfa'da Sıra Gecesi'ne
kaokİL CHP Şanhurfa Ü Başkanlığı'nca GAP
Bölge Kalkınnıa Idaresi Bölge Müdürlüğü sosyal
tesislerinde gerçekleştirilen Sıra Gecesi'nde,
Çekirge Saz Grubu sahne aldL Yöresel türkü ve
hoyratlann seslendirildiği gecede, CHP Genel
Sanmanı Mahmut Yıldız ve Van Milletvekin
Mehmet KartaJ partililerie davul zurna eşliğinde
halav çekerek eğlendi. Yıldız, grubun
seslendirdiği Kiirtçe bir türküye de eşük
etti. 11 millerveküinden oluşan heyet dün de
Harran ve Akçakale Uçelerinde GAP'm
gedktirilmesinden kaynaklanan aksakhklarla
ilgili incelemelerde bulundu, üreticikrie görüştü.
I.Fotoğraf: ARİF FARAÇ)
Üniversiteye girişte öğrencilerin önüne büyük duvarlann çıktığını söyledi
Arınç'tan YOK'e eleştiri
^ " " konuştu. Ergün, Anayasa
Mahkemesi Başkanı Buminın "gündemde böyle
bir değişiklik yokken konuyu gündeme getirmesine
anlam veremediklerini" söyledi. "Kimse kendi
kanaatlerini geleceği de bağlayıcı şekilde
mutlaklaştırama/" dişen Ergün, şu görüşleri dile
getirdi: "Yargısal içtihatlann ve benrti sij'asi
mülahazalann günümüzü de geleceği de bağlayan
mutlak doğru ve değişmezler olduğunu iddia etmek
yeni bir dogmatizm üretmektir. Laikliğin
sulandınlması da katılaştınlması da onu
çağdaşhktan, bilimselnkten ve rasyonelükten
uzaklaşûrmaktır. Çağdaş, biUmsel ve
rasyonel laikliğin hem devlet hem de dinler ve
dindarlar için sağlam bir güvence, demokrasinin ve
sosyal barışın güçlenmesinde en etkin faktör
olduğuna inancumz tanıdır."
ANKARA(Cumhuriyet Bürosu)
- TBMM Başkanı Büİent Annç,
YÖK'ün üniversite ginş suıa\Tna
gençleri düşünerek "biraz daha ob-
jektif ve ülkenin geleceğini düşüne-
rek bakması gerektiğini" söyledi.
Annç, kendisinin de mezun oldu-
ğu Manisa Lisesi öğrencilerini
TBMM'de kabul etti. "Eskigünle-
ri gözünün önünden geçir-
dignü" söylej'en .\nnç, "Ne
kadar eski günler derseniz,
yaşanda ortayaçıkacak.Ya-
şundan dolayı korkuyor de-
ğiüm. Bu daha çok bayan-
lara has bir korkiı_ 1960y>
hnda ortaokula başladım,
1962'de binrdim. Sonra da
dikkati çekti. 2 müyona yakın lise
ögrencisinin sına\a gireceğinı, yüz-
de 15'e yakınının üniversiteye yer-
leşeceğini vurgulayan TBMM Baş-
kanı, "Bu çok acı bir tabk>. Bu acı
tablonun iki sorumlusu var; biri
MEB,diğeriYÖKtür" dedi. Annç.
MEB"in lise son sınıfa kadar eği-
timde söz sahibi olduğunu ancak
• Annç, "Bu duvarlann aşılması için
yapmamız gerekenler var. Bu konuda
yapmamız gerekenleri MEB ve YÖK ile
ilgili konularda elbirliği ve işbirliği içinde
değil, birbirine karşı duruşlarla bir türlü
gerçekleştiremiyoruz" dedi.
1965-66 döneminde üseden mezun
okhım" dedi.
Gençlerin sorulannı yanıtlayan
Annç, üniversite giriş sistemi ile
ilgili eleştirilere karşı, eğitim siste-
minin pek çok sorunu olduğuna
üniversiteye giriş sınavı, puan he-
saplamalan \e yerleştirmede tek
yetkili kurumun YÖK olduğunu
işaret etti. YÖK' ün özerk bir kurum
oknası nedeniyle MEB'den ayn ola-
rak kendi sistemıni kurdugunu be-
lirten Annç. "Sistem içinde bir de-
ğişiklik ancak yasayla mümkün ob-
bilirdl Geçen yıl böyle bir yasanın
çrianasıiçinçahşddLAmafaziaca gü-
rülrü çıkn ve bu vasa çahşması ge-
riyeahnmakzorunda kakh" diye ko-
nuştu.
Bülent Annç, üniversiteye giriş-
te öğrencilerin önüne büyük duvar-
lann çıktığını behrterek "Bu
duvarlann aşılmasıiçinyap-
mamız gerekenler var. Bu
konudayapmamızgereken-
leriMLEUv YÖK JkD0H ko-
nularda elbüüği ve işbirliği
içinde değfl, birbirine karşı
duruşlarla bir türiü gerçek-
leştiremiyoruz. Bu dönem
içinde mümkün olabiür mi, bilmi-
yorum. Ama YÖK'ün de bu konu-
ya, çocuklarumzı düşünerek biraz
daha objektif. biraz daha ülkenin ge-
leceğini düşünerek bakması gere-
kJr" görüşünü dile getirdi.
dışlandığı izlenimini yaratan,
aynşma ve bölünme düşünce-
lerini çağnştıran, üniter devletya-
pısını sorgulatmaya yol açacak,
örneğin 'Türkiyeutik, federas-
yon' gibi söylemlere hep birlik-
te ve güçlüce karşı çıkmalıyız.
Türkiye Cumhuriyeti ırkçılığı
reddeden, yurttaşhğı temel alan,
birleştirici ve kaynaştıncı Ata-
fürk milliyetçiliği anlayışına
bağlı, demokratik, laik ve sos-
yal bir hukuk devletidir.
Göndermeli uyan: Etnik ay-
nhkçı ve bölücü hareketler ile la-
ikliğin karşılaştığı tehlikelere
ben de daha önceki konuşmala-
nmda işaret ettiğim için yeniden
değinmeyeceğim. Ancak örtülü
ve gizlenmiş aynhkçı ve bölü-
cü hareketler ile hangi tutumun
ve talebin laikhğe aykın olduğu-
nun ayırdına vanlması ve
kamuoyunda sergilenme-
si beraberinde etkili ön-
lemlen getirecek, tehlike-
leri azaltacaktır. Siyasi ik-
tidarlann halka ve her ke-;
sime güven vermesi, bir-
leştirici ve toparlayıcı ol-
ması zomnludur.
Çağdaşuğmızı kanıda-
yın: Çağdışı düşünce ve
hedeflerin takipçısi olmak,
kısır çekişmelerle vakit yi-
tirmek, gerginlikleri sür-
dürmek, ilkellik, bağnaz-
lık ve öfkenin, çağdaş, uy-
gar, demokratik ve laik:
topluma, dolayısıylarefa-
ha ve huzura ulaşmada çe-
tin engeller oluşturduğu-
nu görmeliyiz. Tüm ke-
simlerin uygar, çağdaş, de-
mokratik ve laik toplum,
üniter devlet çizgisinde,
uzlaşmaya hazır olduğunu
söz, eylem ve tutumlany-.
la kanıtlamalıdırlar.
Bağımsızlığa duyarsu
kahnıyor: Yargının temel
sorunu, mahkemelerinba-
ğımsızlığı ve hâkim tenâ-'
natının sağlanması talep-,
lerine karşı eskiden oldu-
ğu gibi duyarsız kalınma-ı
sıdır. Uyum adıyla anaya-
sa ve yasalarda yapılan de-
ğişiklikkr kapsamınayar-
gının bağımsızhğını örse-
leyen maddelerin alınma-
ması hem yargı camiasını,
hem de halkımızı üzmüş-
tür. Yargı üzerinde yürüt-
me erkine kontrol ve ve-
sayet yetkileri konuhnuş,
böylece mahkemelerin ba-
ğımsızlığı ve hâkim temi-
natı arzu edilen konuma
getirilememiş, bu alanda-
ki yetersizlikler ve müda-
hale izlenimleri yargı için-
de ve dışında rahatsızlık-
lara yol açmış ve açmak-
tadır. Hukuk ayak bağı gö-
rülüyorsa, mutlaka yargı
baskı altındadır. :
Tepküeresnt çeviremez-
siniz: Kanun yapmak, bil-
gi, deneyim ve sabır ister.
Kanunlan eksiksiz yap-
mak, buna karar verenle-
rin göre\idir. Eleştiri geç
yapılsa bile. hatta kıncı,
sarsıcı ve rahatsız edici
boyuta ulaştınlmış olsa bi-
le etraflıca değerlendiril-
mesi, haklı görülenlerin
yaşama geçirihnesi gere-
kir. Doğrulan, gerçekleri
görmezlikten gehnek de-
mokratik tavır olamaz. •
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhurryet.com.ti
Aralannda Diyarbakır, Batman ve
Şımak illerinin belediye başkanlannın
da bulunduğu bir grup belediye baş-
kanı, bölgedeki 56 belediye başka-
nını temsilen Istanbul'dalar. Bölgede-
ki son durumu ve gelişmelere ilişkin
öneri ve kaygılarını kamuoyu ile pay-
laşmak istiyorlar.
PKK'nin bölgede yeniden varlığını
hissettirmesiyle yeniden kapsamlı
operasyonlar başlatıldığını, tekrar
köylerin boşaltılmakistendiğini anlat-
tılar. Mersin'de provokatörlerin ço-
cuklan kışkırtarak bayrak yakmaya
kalkmasıyla başlayan sürecin, ken-
dilerini ciddi olarak kaygılandırdığını
ifade ettiler.
• • •
Belediye Başkanı Osman Bayde-
mir, neden bu görüşmeye ihtiyaç
duyduklannı şöyle dile getirdi: "Par-
lamentodaki temsil adaletsizliği, böl-
gemizdeki halkın kaygı ve talepleri-
ni ifade etme yükümlülüğünü bize
yükledi. Bu amaçla buradayız."
DEHAP'ın temsil ettiği siyasi akım,
hemen her seçimde yüzde 6 ile 7
DEHAP ve Güneydoğu'da Durum
arasında oyalıyor. Bu iki milyonaya-
kın bir seçmen kitlesi anlamına ge-
Iryor. Omeğin bu partinin bazı Güney-
doğu illerindeki oy oranı yüzde 60'la-
nn üzenne çıkıyor. Buna rağmen yüz-
de 10 oy barajı nedeniyle bu siyasi
akımın Meclis'tetemsilcisi bulunmu-
yor.
Bu durum, belki de toplumsal ger-
ginliğin artmasına neden oluyor. Ni-
tekim son seçimlerde DYP yüzde
9'un üzerinde, MHP ve Genç Parti
yüzde 7'nın üzerinde oy aldıklan hal-
de Meclis'e giremediler. Kullanılan
oylann yansı Meclis'e yansımadı.
• • •
DEHAP'lı belediye başkanlan çok
haklı noktalaradikkatçektiler. örne-
ğin Kürtçe yayın ve Kürt dilinin öğre-
tilmesi konusunda karşılaşılan en-
gellerin bölgede hayal kınklığı yarat-
tığını vurguladılar. Baydemir, bölge-
deki gergin duruma ilişkin siyasetle-
rini şu sözlerle özetledi: "A/e inkâr ne
de isyan, bu süreç inşa sürecidir."
"İnkâr" derken, hâlâ Kürt kimliği-
nin ciddi bir şekilde kabulü konusun-
da adım atılmadığına yönelik durumu
eleştirirken, "isyan" sözcüğüyle de
PKK'nin eylemlerini onaylamadıkla-
nnı açıklamak istiyordu. "Silah tu-
tanlar dışında üçüncü kesimin sesi-
nin çıkması gerekir. Kınlan güven iliş-
kisi yeniden canlandınlmalıdır. Kürt-
ler kaygılı, Türk otoriteleri bölünme
kaygısı içinde" diyordu.
• • •
DEHAP'lı belediye başkanlarına,
bölgedeki PKK varlığının ciddi şekil-
de şahin eğilimi güçlendirdiğini, yu-
muşama çabalanna ve normalleşme
sürecine zarar verdiklerini aktardık.
PKK'nin eylemlerinin Türkiye'nin AB
üyeliği çabalanna darbe vurduğu
inancında olduğumuzu da onlara an-
lattık. Hatta, PKK'yi acaba AB üyeli-
ğine karşı çıkan çevreler mi yönlen-
diriyor, kaygısının yaygın bir kaygı ol-
duğunu ifade ettik. PKK şiddetinin,
ister istemez devlet içindeki şiddet eği-
limini de tahrik ettiğini gözlediğimizi
vurguladık.
Bu kaygılanmıza katıldıklannı be-
lirttiler. Bölgede silahlı eylemlerden ya-
na olmadıklarını açıkladılar. Ancak,
bu şiddet ortamını ortadan kaldıra-
cak adımlar atılmadan, bu konunun
kolay kolay çözülemeyeceği değer-
lendirmesinde bulundular.
• • •
Güneydoğu illeri, köy boşaltmalar
ve çatışma ortamı yüzünden yoksul
yığınların biriktiği, çaresiz ve yoksul
kentleredönüşmüştü. Başkanlar, böl-
geye yeteri kadar yatırım yapılmadı-
ğını ve gereken ilginin gösterilmedi-
ğini düşünüyorlar. Kapkaç ve hırsız-
lığın büyük şehirlerde de yaygınlaş-
masının arkasında bu çaresizliğin ve
göçün önemli bir rol oynadığını bil-
diklerini sözlerine eklediler.
Bu duruma çözüm üretebilmek
amacıyla kendi kısıtlı olanaklanyla
gayret gösterdiklerini, kadın ve çocuk-
lara yönelik çalışmalar yaptıklannı ifa-
de ettiler.
• • •
Birçok sorunu ve gerilimi de za-
manın teskin ediciliğine bırakmak-
tan yanalar. Ancak görünen o ki, sor
dönemde PKK ile yeniden çatışma-
lann başlaması, bölgede hayatı ye-
niden tedirgin etmişti ve yine isten-
meyen sahnelerle karşılaşmak kaçı-
nılmaz hale geliyordu.
Kürt sorunu, Türkiye'nin çok önem-
li demokratikleşme sorunlanndan bi-
risi olarak önümüzde duruyor. Gör
mezden gelerek, yok sayarak sorun-
lar ortadan kalkmıyor.
• • •
PKK eylemlerinin sürmesi ise ka
bul edilemez bir durum. Bunu Kürt
lerin de artık anlaması ve buna tavı
alması gerekiyor. Bu düşünceleri ne
bir şekilde ifade ettik.