Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 NİSAN 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Tarihe geçtiler
ODTÜ öğretim Elemanları
Derneği, 13 Nisan günü AKP'li
Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanı Ibrahim Karaosma-
noğlu'na SEKA kâğıt fabrika-
sının rehabilitasyonu için ivedi
bir proje hazırianmasını öneren
şu mektubu gönderdiler
"Mesleki bilgi ve sezgileri-
mize göre teknotojikyenilenme-
yi, makineparkının gözden ge-
çirilmesini, ürün çeşidi ve ka-
pasite seçiminin değişen şart-
lara göre belirtenmesini öngö-
ren böyle bir rehabilitasyon
projesi Kocaeli'ne ekonomik
anlamda da yaşayabilir ve re-
kabet edebilir bir tesis kazan-
dıracaktır. Bu projeyi derneği-
mizin makine ve endüstri mü-
hendisliği, iktisat ve işletme,
şehirplanlama ve kamu yöne-
timi dallannda uzmanlık sahi-
bıüyelerimizin katkılan, derne-
ğimizin eşgûdümü ve beledi-
yeniz, SEKA AŞ, Selüloz-lş ve
diğergönüllü kuruluşlann des-
teği ile iki ayda hazırtayabiliriz.
Bu projede ekonomik ve tek-
nikyapılabiliriik kesinlikle göze-
tilecek, gerekecek yeni yatı-
nmlann makul birgetin sağla-
ması öngörülecektir. Ürün çe-
şitlenmesi ve kapasite seçimi
tercihleri Izmit kentindekiyeşil
alan ve dinience talepleriyle
uyumlaştınlacaktır. SEKA-lz-
mit'eyeni veyerelkatılıma açık
birşirketmodeli öngörülecek-
tir. Projeyi, belediye yetkilileri,
Selüloz-lş ve gerekli gördüğü-
nüz digerkuruluş temsilcileri ile
biriikte görüşerekbiçimlendir-
mek ve ayrıntılandırmak için
çağnnızı bekliyoruz."
Bu iyi niyetli mektup ortada
kaldı. Çünkü fabrikanın bele-
diyeye devri bir oyuncaktı, be-
lediye de o oyuncağı aldı fırlat-
tı bir yana. Sonuçta, güzelim
SEKA fabrikası kapatıldı.
Izmitliler anımsar, birzaman-
lar Mehmed Ali Kâğrtçı adını
taşıyan bir sanat okullan vardı.
Mehmet Ali Kâğrtçı, soyadı üze-
rinde "YüksekKâğıt Mühendi-
s/"ydi. Ta 1928'de "ülkemizde
kâğıtyapımına elverişli çok de-
ğişikhammadde varken hâlâ dı-
şanya milyonlarca lira para
ödenmesinin doğrv olmadığı-
n/"söylemişti,
Mehmed Ali Kâğrtçı, tarihe
1934'te SEKA Izmit Fabrika-
sı'nı kuran kişi olarak geçmiş-
ti. 20O5'te ise, fabrika kapatan-
lar bırbiriyte yanşıyor. Seç, be-
ğen, tarihe not et.
ISIK KANSÜ
Başbakanlığın sponsoruna bakın!Kitapçığın üstündeki Türk bayrağının
hemen altında "TC Başbakanlık", onun
altında daha iri puntolarta "Insan Hakla-
n Başkanlığı" yazıyor. Kapakta aynca,
2005 tarihini ve "Bilgi Dosyası" yazısını
okuyorsunuz.
48 sayfalık kitapçığın sunuşunu Baş-
bakanlık Insan Haklan Başkanı Doç. Dr.
Vahit Bıçak kaleme almış. Diğer sayfa-
larda insan haklan kurumsallaşmaşema-
sından tutun yasal hükümlere, insan hak-
lan ihlali iddiası formundan tutun insan
haklan ile ilgili yönetmeliklere değin çe-
şitli konulara yer verilmiş.
Kitapçığın arka iç kapağına "Haklan-
mızı bilelim" başlıklı broşürierin fotoğraf-
lan basılmış. Bu sayfanın en attında, In-
giltere'nin arması ve "Ingiltere Büyükel-
çiliği-Ankara" yazısı ile biriikte şu notu gö-
rüyorsunuz:
"Bu kitabın basımı ve dağıtımı Ingil-
tere Büyükelçiliği tarafından desteklen-
miştir."
Tüyleriniz diken diken olsa da, yüreği-
niz daralsa da, biliniz ve hiç unutmayı-
nız ki:
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'nı
bugün için üstlenmiş olanlar, Türkiye
Cumhuriyeti'nin "insan haklan" konu-
sundakurduğu başkanlığın şemasını, çı-
kardığı yasa ve yönetmelikleri kamuoyu-
na tanrtmak amacıyla basılan topu topu
48 sayfalık ve üç kuruşluk bir kitapçığı
bile yabancı bir ülkenin, hem de yakla-
şık 90 yıl önce topraklanmıza işgal gü-
cü olarak girmiş Ingiltere'nin sponsoriu-
ğuna bırakmış durumdadır...
Bağımsızlığını kanla kazanmış bir ulu-
sun yurttaşlan adınasöylenecektek şey
bulabiliyoruz: Yazıklar olsun!
Burası neresi?
Yaşanmış bir olay:
Motosiklet ile doğa gezile-
rine düşkün ünlü işadamı ve
arkadaşlarının yolu Anado-
lu'nun ıçlerinde bir yayla kö-
yüne düşmüş. Koyun otlatan
bir yaşlı çoban görünce sor-
muşlar:
- Amca, burası neresi?
Çoban; motorgürültüleri ve
egzoz dumanJan ardındaki si-
yah çızmeli, kasklı, deri eldi-
venli, karagözlüklü adamlara
korku dolu gözlerle bakmış
bakmış, çekingen, fısıldamış:
- Burası Türkiye...
Anayasa Mahkemesi
Başkanı Mustafa Bumin'in
tartışmalara neden olan
konuşmasında verdiği ileti
belliydi:
"Kamusal alanda türban
takılamaz. Tünban
konusunda anayasaya kural
konsa bile bu kez Avrupa
Insan Haklan Sözleşmesi'ne
uygun olmaz."
Anayasa Mahkemesi
Başkanı'nın bu çıkışı,
Ankara'da değişik algı
dalgalanna yol açtı.
Perde arkası
Kimine göre, Bumin'in
değeriendirmesi, bilinen
hukuksal durum ile
gerçeklere vurgu yapıyordu
ve laiklik açısından yüksek
yargının duyarlığını bir kez
daha seslendirmek açısından
çok önemliydi.
Kimine göre, Bumin'in
değeriendirmeteri
zamanlama açısından dikkat
çekiciydi. Çünkü, konuşma
Cumhurbaşkanı,
Genelkurmay Başkanı ve
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'nın ardı ardına
yaptıkları laikliğe sahip çıkan
açıklamalarını tamamlayıcı
bir nitelik taşıyordu. Bir
ağırlıklı görüşe göre de,
Bumin'in konuşmasının çok
farklı bir perde arkası vardı:
Bumin, bir süredir iktidar
çevreleriyle, Anayasa
Mahkemesi'nin üye sayısının
arttırılarak bu üyelerden bir
bölümünün Meclis tarafından
seçilmesi, buna karşılık
yüksek mahkeme üyelerinin
emeklilik yaşlarının 65ten
67'ye çıkanlması konusunda
temaslar yürütüyordu. Çeşitlı
çevrelerin tepkisine yol açan
bu temaslardan sonuç
çıkmayınca, haziran ayı
sonunda emekli olacak
Bumin, giderayak AKP
iktidannın özellikle canını
acıtmak istemişti...
Aydınlanma Sürecinde Naınık
Kemal/Tevfik Fikret ve Atatürk
LGÜRŞENKAFKAS
Tanzimatın Batı'ya yönelen
öncü yazarianndan Namık Ke-
mal, parlamenterdüzenin ge-
tirilmesini de ülkü edinmiştir.
O, çağının aydın liderierinden-
di. Küçük öykülerhariç, bütün
edebi türlerde yazdı. Yapıtlann-
da, reformlan hazıriayarak ateş-
leyen düşüncelerini yayıyordu.
Yazılan, halkarasındayayılıyor
ve aydınlarca istekle okunu-
yordu. Yönetime karşı duran
görüşleriyle, özgüriük âşığı ola-
rak yaygın bir üne ulaştı. Na-
mık Kemal, politik ve sosyal
düşüncelerinde edebiyatı kul-
landı. Aksiyona bağlı edebiyat
anlayışını temsil eden ilk gü-
dümlü yazardır. "Vatan Kaside-
s/"nde Namık KemaJ'in "Vatan
mahzun, ben mahzvn" hüzün-
lü deyişi, "Vatanın bağnna düş-
man dayamış hançerini/yok
mudur kurtaracak bahtı kara
madehni" dizelerindeki kuş-
kuya duran ısyanı o yıllarda göz
yaşarttı. Harp Okulu öğrencisi
Mustafa Kemal'in yıllar son-
ra bu dizeyi "Bulunur kurtara-
cak bahtı kara madehni" bi-
çimlemesiyle ve coşkuyla oku-
duğu bilinir.
Ikinci Meşrutiyet'in ilanı ile
aydınlanma öncülerinden Tev-
fik Fikret Aşiyan'a çekilir. Ab-
dülhamit döneminin baskıcı,
korku dolu yıllarındaki zorlu
günlerde onun "Sis", "Sabah
Olursa" ve "Tarihi Kadim" gi-
bi toplumcu şiirleri elden ele
dolaşıyordu. Hürriyet ilan edi-
lince "Ferda" (Yann) ve "Rü-
cu"yu (Dönüş) yazdı. Bir süre
sonra baskı dolu yeni yöne-
timle, yolsuzluk, haksızhk, tor-
pil, rüşvetdönemi hortlar. Tev-
fik Fikret'in umudu kınlır. "Han-
ı Yağma"y\, "Doksan Beşe
Doğru "yu yazar. "Yiyin efendi-
ler yiyin/Bu han-ı iştiha si-
zin/Patlayıncaya, çatlayınca-
ya kadaryiyin" dize\eriy\e o dö-
nemdeki yolsuzluklan dile ge-
tirir. Tevfik Fikret, ulusunun ge-
leceğinin tek umudunun genç-
lerde olduğunu belirtiyordu.
Oğlu Haluk'a seslenişindeki
istekleri, tüm gençlere bir du-
yuruydu. Şiirlerinde, yazılann-
da ve anlatımlannda, yobazlı-
ğa, zorbalığaveolumsuzlukla-
ra karşı koyuşu vardı. 31 Mart
olaylannda, Galatasaray Lise-
sı'nin yakılıp yıkılacağı duyun-
tusu özerinef. Fikret'in "Benim
cesedimi çiğnemeden kimse
bu okula giremez" diyerek öf-
kesinı belirttiği bilinir. O, insan-
cıilığı ve yurtseverliği ile Namık
Kemal'i hatırlatıyordu. Tevfik
Fikret, ulusumuzun özgürleş-
mesinde, çağdaşlaşmasında,
aydınlanmasında düşüncele-
riyle iz bırakanlardandır. O, in-
san olma erdemliğini yazın di-
lıyle topluma aktaranlardandır.
Tüm gençlerimiz ve aydınlan-
mız Tevfik Fikret'in edebi kişi-
liğini ve şiirlerinı daha yakın-
dan ırdeleyerek tanımalıdırlar.
Bu yurtseverşainn şiirleri okun-
dukça yaşadığı dönemdeki
güçlüklerin, bugünle ne denli
benzeştiğianlaşılacaktır. "Kıran
da olsa kırıl/düş, fakat eğilme
sakın" yiğitçe haykırdığı dize-
leri tüm zamanlan hedefliyor.
Atatürk "Ben, devhm ruhu-
nu ondan aldım; Fikret'e yeti-
şemedim, onunla söyleşeme-
dim, fakat bütün eserierini oku-
dum" diyerek Fikret'i kendisi-
ne esin kaynağı olarak görüyor-
du. Şiirlerinde uyum ve hey-
betli duruşunu örnek aldığını
söylerdi. Tevfik Fikret, çağının
çağdaş, yenilikçi ve örnek alı-
nacak birşairidir. O, ulusunun
içinde bulunduğu sorunlan ken-
di yüreğine taşırdı. Duygu ve
düşüncelerini bu yürek coşku-
suyla şiirieştirip topluma akta-
nyordu. Istilalar, baskı, güçsüz
yönetimler ve bilgisiz toplum,
onun şiirierinin özkaynağıydı.
"Çiğnendi, yeter vahığımız ce-
hil ile kahre/Doğrandı kutsal
vatanın bağn sebepsiz" dize-
leriyle "Millet Şar#f/s/"ndahay-
kınyordu.
Atatürk, ulusal çağdaşlaş-
ma, yenileşme ve aydınlanma
ile ilgili söylemlerinde, Fikret'in
şiirierinden, deyişlerinden esin-
tenmiştir. "Promete", "Haluk'un
Amentüsü" eserleri cumhuri-
yet devrimlerinin ışığıydı. Fik-
ret, akılcı bir anlayışla, aydın-
lık düşüncede bir yönetimin
özlemini düşlüyordu. Atatürk,
kendi anlatımıyla "Bu yurdun
ve ulusun uygar dünya ulus-
lan arasında ün ve onuha ya-
şayabilmesi için gereken her
şeyidüşünen, yazan, bu uğur-
da yaşamını yitiren büyük şi-
arimizdir" dediği Fikret'i genç-
lere şöyle tanıtır: "Onu iyi tanı-
yanlar, onu iyi tanıyacak bugün
benim yapmak istediklerimi
kavrayacakkimselerdir." Fikret'i
böylesi övgü dolu sözleriyle
anlatacaktı. Namık Kemal'in
ve Tevfik Fikret'in çağlannda-
ki aydınlanma doğruItusunda-
ki yapıtlan, haykınşları, çaba-
ları Mustafa Kemal'in istiklâl
Savaşı sonrası giriştiği aydın-
lanma uğraşında örnek oldu.
Türk kadınına siyasi ve sosyal
haklann verilişi, eğitimdeki ye-
nileşme çabalan, eğitimde bir-
lik, millet mektepleri, yeni harf-
lerin kullanımı, bilimin en ger-
çekçi yol olduğunun benim-
senmesi, toplumun karanlık-
tan aydınlığa duruşu doğrul-
tusundaki yenileşme. Cumhu-
riyetin erdemliliği ve demok-
rasiytetaçlandınlması, Musta-
fa Kemal'in ulusça sevilmesi-
nin sonsuza ulaşan türküsüy-
dü.
Aydınlanma sürecinde Na-
mık Kemal'i, Tevfik Fikret'i ve
Kemal Atatürk'ü ulusça sev-
giyle, saygıyla anıyoruz. Işıklan
bol olsun. İyi ki varlardı.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak'i turk.net
ÇtZGİLÎK KÂMİL MASAK4CI kamilmasaraci ı mynet.com
HARBİ SEMtHPOROY
h. I
semihporoyo yahoo.com
HAYAT EPtK TtlATROSU MUSTAFA hayatepiku mynet.com
rASASIN
1
MAYIS
YASASIN
1
MAYIS
YASASIN
1
MAYIS
1 MAYIS
NE
BABA?
\
IŞ BULABİLMIŞ
Î5CÎNÎN
EMEKCÎNİN
BAYRAMI.
I I I 1_ZL__L
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30 Nisan uww.mumtaz-arikan.com
KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2005/188 Vasi Tayini
Mahkememızce verilen 05.04.2005 tarıh ve 2005 188 esas,
2005 263 karar sayılı karar ile Mehmet Haşıra ve Mediha kızı,
14.07.1937 Erzurum doğumlu Aysel Tarhan, TMK 405. maddesı ge-
reğınce vesayet altına alınarak kendisine 1964 dogumlu kızı Sibel
Baydar vası olarak tayın edilmıştir. 21.04.2005
Basın: 19574
"BÜYÜK TREN SOYGUNU
, ÜfJLU
ÖL~
PO6UŞ
ClLIĞtYLA BU SAMATA ÖMEMtİ KATK/tjHİDA 8U-
LUMAU POerEG, ÖZELLİtC/^ 0&4MAn'*: KORSU-
Yu 't-fC UYGuLAy/4Mtj4/iOAAJCM/S. 19O3'T£ YAPTt-
Ğı 1O &AtcincALfx; "BÜYÜK. T&£/V SOYGUNU"£rve
')y O4MEteAAI//J CEVfNİMl, £42/
ÇEKIMLEGİ VE GÖftÜMnj Ef=E*rri-E#İy-
ÖNCÜ ÖZed-L<fcC£IZ İÇ£R.MEtCTEYI>l. FİLMD£,HAY-
OOĞRU ATS-f ETHIESf, 6ÖSrEtSrL-
D/£f St&j4Lj4fc HEYECAM U>*i4MOt1£M(ŞT7. "BÛytJK.
T~&£*J SOY&UAJU*, [A/ESTERfJ rt/GÛA/ÛlV İUC ÖN£M-
Ll Ö&MEĞI SAYILAA4KTHDI8.
Sağda, fitntden bır- îaU/ıe gönj/ûyor:
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Bir Serginin
Ardından: Tüpkler'
"Eski Papa", "yeni Papa" derken.. günlerdir fırsat
olmadı. Türkter" sergisinin kapanışı için bu arada; Lond-
ra'ya gidip geldim. Serginin kendisi kadar "RoyalAca-
demy"nin "sergicilik anlayışına" hayran kaldım. Da-
ha doğrusu çarpıldım.
"Royal Academy" de "ilk sergi" 1769 yılında açıl-
mış. 236 yıllık bir gelenekten bahsediyoruz. "Türider"
sergisinin broşürü elinizetutuşturulurtutuşturulmazbu
geleneğin ne anlama geldiğini anlıyorsunuz. Haftanın
belli günleri ve saatlerinde sergiyi gezerseniz, bilet
parasına (7.5 pound) ilave hiçbir ek ücret ödemeksi-
zin 45 dakikalık bedava konferans turları alabiliyorsu-
nuz. özel bazı eserier için, dilerseniz ayrı turlar seçe-
biliyorsunuz. Çahşan bir insansanız; öğlen tatillerin-
deki "özelseminerlerden" yararianıyorsunuz.
Akşam iş çıkışında düzenlenen semineıier var. Bun-
lara ek olarak özel "workshops" -çalıştaylar-, "kurs-
lar" var. Seminerli okul gezileri var. Lise öğrencileri ve
öğretmenler için ayrı geziler, farklı düzeylerde eğitim
seminerierı ve turlar var. Ailelere yönelik "çalıştaylar"
var. Hepsi de tek bir sergi, "Türider" için düzenlenmiş.
Ağzım açık kaldı. Avrupa'nın "en çok kitap okuyan,
en çok tiyatro izleyen, en gezgin, en meraklı" halkı-
nın neden ingilizler olduğunu anlıyorsunuz. "Dünya-
nın en eski demokrasisi" boşuna olunmuyor.
'Her gezişimde tekrar keşfediyorum...'
Kürşad Tüzmen ve sergi sponsoriarından "Ay-
gaz" tarafından davet edilen bir grup gazeteciyle gez-
dim "Türkler"\. "Royal Academy"ri\r\ müdiresi Mary
Ann Stevens ve sanat tarihçisi Graham Greenfield,
Bakan Tüzmen'e özel mıhmandarlık yaptı.
"Royal Academy"de teşhir edilen, birbirinden de-
ğerli 376 parçayı defalarca incelemiş ve görmüş olan
Graham Greenfield, "kapanış"tan ötürü üzgündü._"Bı/
sergiyi çok özleyeceğim!" dedi bize aynlırken: "Üze-
rinde çalışmaktan büyük baz aldım. Kaç kez gezdi-
ğimi hatıriamıyorum. Ama her gezişimde hâlâ, yeni
bir şeyler görüyor; fark ediyorum..."
"Katalog" satışlanna zor yetiştiklerini anlatan Gre-
enfield'ın sözlerini, Mary Ann Stevens noktaladı; "Ro-
yal Academy'deki gelmiş geçmiş en büyük, en iddi-
alı sergilerden biri bu!" dedi o da ve şunlan ekledi:
"Türkler'i; Botticelli, Çin, Iran sanatı ve Azteklergibi
en yüksek reytingli ilk beş sergimizle ananm..."
Çinliler ve Aztekler; "Ingilizler" için ne denli ilgi çe-
kici ve esrarengizse, Türkler de bir o kadar esraren-
giz kısacası. Boticellı sergisi dışında, böyle bir ilgi an-
cak egzotik ve uzak kültüriere duyulan merakla açık-
lanabiliyor. Batı için biz hâlâ "kapalı kutuyuz". "Royal
Academy"6en sokaklara taşan kuyruklar ve 262 bin
kişilik "rekorsayıda ziyaretçi", ilk kez bir araya gelen
eserierin ihtişamı ve büyüsü kadar; "bilinmeyene du-
yulan karşı konmaz merakı" ortaya koyuyor.
'Hiç anlatılmamış öykü!'
"Daily Telgraph"örneğin, "Sergileneneserier, dün-
yanın en güzel ve nadir bulunan hazineleri arasında
yer alıyor..." diyor ve: "Daha önce hiç anlatılmamış
son derecede heyecanlı bir öykü... "den söz ediyor.
Avrupa basınında yapılan değeriendirmelerde tek-
rar tekrar yinelenen bir nokta bu. Böylesine eski bir
uygariığın, şimdiye dek "hiç anlatılmamış" olması;
başlı başına düşündürücü.
"Daha önce hiç anlatılmamış öykünün" üzerinde-
ki örtüyü ilk kez kaldıran Nazan Ölçer ve Filiz Çağ-
man'a çok şey borçluyuz. Ama burda kalmamak ve
önümüzdeki on yıl içinde bu "öyküyü" Avrupa'nın di-
ğer büyük başkentlerine taşımak gerekiyor. Nazan öl-
çer, "Çok parçanın, dünyanın belli başlı müzeleri ta-
rafından yalnızca 'Royal Academy'de sergilenmek
üzere verildiğini ve de bu egzersizin tekrarianmaya-
cağını" defalarca belirtti gerçi. Ikinci bir mucize tasar-
lamalıyız o halde: "Türkler II"...
Londra'daki sergi; "Orta Asya'dan Avrupa'ya uza-
nan" ilk bin yıllık serüveni konu alryordu. Ikincisi "6a-
tılışma" serüvenine el atabilir. "Lale Devri'nden" bu-
güne dek uzanan öyküyü sergileştirebilir. Bu da, en
az köklerimiz kadar bilinmeyen bir hikâye Batı için. Arap
harfleriyle yazmadığımızı öğrenince hayret edenler
çoğunlukta hâlâ.
Paris, Beriin, Roma, vlyana gibi kültür başkentle-
rinde yola koyulacak bir "Türkler II" sergisi, Lond-
ra'da yapıldığı gibi; bir dizi konferans, çalıştay, semi-
nerie desteklenmeli. Londra'daki "başan öykûsün-
den" ders çıkarmalıyız. Avrupa ile gecikmış bu kültür
köprüsü kurulana dek, AB'ye dair söylenen her söz
boşlukta kalmaya mahkûm. Bunu bilelim.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SA-
ĞA: 1/Birkara-
bibertürü.2/Bir
ilimiz...Anado-
luhalklannmen
eski ana taun-
çası. 3/ Radyo
dalgalanmn
yanhsınıalarak
cisimlerinyeri-
nı ve uzaklığını
sapta>-anaygıt .
Kurnaz ve cin
fıkırli kimse. 4/
Gözleri görmeyen..
Harman yerindeki ta-
hılın taş ve toprakla ka-
nşık kalınüsı. 5/Muğ-
la-Marmaris karayolun-
da, çok güzel bır pano-
ramaya sahip dağ geçi-
dı. 6/ Dııman lekesi...
Istavrit bahğının küçü-
ğü. 7/Nefret edilen kim-
seler için kullanılan bir
sözcük... Kıırşun borulann ağznu açmakta kullanılan ucu
sivri takoz. # "Yasadım / — ağaçlan şahidimdir" (B.R.
E\r
uboğlu)... Du\r
ar içindeki kapaksız küçük dolap. 9/
Izmir'in Çeşme ilçesine bağlı, üİkemizin en önemli sörf
merkezi olan turistik belde.
VTİK4RIDANAŞAĞIY4:
1/ "Frenk kimyonu" da denilen bir tür baharat 2/ Me-
zopotamya'da kuruhnuş eski krallık... Trabzon'un Ak-
çaabat ilçesinde bir göl. 3/ Harman döküntüsü... Vur-
malı bir çalgı. 4/Üye... Müslümanlann bir çocuğun do-
ğumundan yedi gün sonra, Allah'a şükretmek amacıy-
la kestikleri kurban. 5/Ölen bir kimseden kalan her şey.
6/Eğirmen... Gözkapağına sürülen boya... Uzaklık işa-
reti 7/Divan edebiyatında meyhaneye verilen ad. 8/Niğ-
de ve Nevşehir yöresine özgü, kalitelı bir şarap veren
beyaz üzüm cinsi... Küçük cep bıçağı. 9/Sarma tekni-
ğiyle yapılan^>ir tür işleme * «