23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15NİSAN2005CUMA OLAYLAR VE GORUSLER ftÖYSAL Sığ Devlet DERİN DEVLET kavramı sürekli dillerde dolaşan, daha doğrusu hep gündemde tutulan bir kavram. Ama, doğru tanımlanması zor. Zoriuk, anlatmayaya- rayacak bir başka kavramın henüz ortaya konma- yışından kaynaklanıyor: Yani "sığ devlet" kavramı- nın. Derin devlet kavramını kullananlar, birbirinden farklı iki unsuru karıştırıp kendi işlerine gelen bir bulanıklık yaratmaktan hoşlanırlar. Unsurlardan biri, "seçilmişler" denen siyasal kad- roların karşısına biraz küçümseyerek, hatta aşağı- layarak koydukları "atanmışlar"ö\r. Bunu "derin devlet" kapsamına sokuşları, onun devlet işlerinde oynadığı rolü sanki "meşruluk-dışı" bir rolmüş gibi göstermek isteyişlerindendir. Oysa, niçin meşruluk-dışı olsun o insanlar? Dev- letin içindeler; onu oluşturan en önemli unsurlardan biri sayılmaları gerekir. Bir yüksek memur, bir müs- teşaryadagenelmüdür niçin meşruluk-dışı olsun? Hele kayırmayla, yandaşlık, partizanlık düşünülerek göreve getirilmemiş, tam aksine liyakatla yükselmiş, liyakatini kamu hizmetine vermiş bir kişiyse? Hele hele, en zor koşullarda, sınır boylarında, denizler- de çalışarak ya da yüz binlerce insanın sorumlulu- ğunu yüklenerek iş gören bir general ya da amiral- se? Bu insanlar da devletin korunması için düşünce sahibi olmak, kendi düşünceleri yolunda siyasal makamları ikna için çaba göstermek zorunda de- ğiller mi? Bunun için maaş almazlar mı? "Atanmış seçilmişe tabi olmalıdır" ilkesini körü körüne itaat derecesine indirmek doğru mudur? Hele, bazı seçilmişlerin nasıl geldiklerini biliyor- sanız. Ha, ciddi durumlara düşmüş her devletin, ara sı- ra, karanlık çevrelerden de insanları kullandığı ve- ya resmi görevlilere karanlık görevler verdiği, o iş- lere mafyaların da bulaştığı da doğrudur. Prenses Diana'nın ölümü pek mi "teıza "ydı? Fransa Ceza- yir'de çok mu temiz işler gördü? Ama bütün bun- lar, her Allah'ın günü medyada "arz-ı endam" et- meyen, ama devleti kollayan bütün insanları "de- rin devlet" sayıp şaibe altına sokmak için yeterli ne- den midir? Görevleri devlete sahip çıkmak olanlara göz önünde olmadıkları için "derin devlet" denin- ce, görevleri olmadığı halde açıktan açığa devleti yönlendirenlere ne demeli? Belki, onlara en yakışan terim "sığ devlet" olabilir. Çünkü, bütün sığlıklar kolay görülürler. Siz gör- meseniz bile, onlar kendilerini belli eder; devleti do- laylı yoldan yönlendirdiklerini, etkili olduklarını bü- yük medya organlarıyla insanların gözüne sokarca- sına belli ederler, bundan gurur duyarlar. "Sivil top- lum örgütleri"n\n bir bölümü meteliğe kurşun atar- ken onlar son derece varlıklı meslek kuruluşlarıyla silahların en etkilisini, para gücünü kullanarak ka- musal politikalara yön verirler. Yabancı çıkarlara ve mafyalara bulaşmaları da derin devletinkinden çok daha kolay görülür. Çünkü çıkar kavramı da, hiç derinliği olmayan, sığ bir kavramdır. ANTALYA CUMOKTAN ÇAĞRI AYDINLANMA KONFERANSLARI-2 AVRUPA BİRLJĞIYALANLAR1 ve GERÇEKLER-2 Yılmaz DİKBAŞ Araştınnacı-Yazap, Kimya Mütendîslert Oda» Antalya I • Hem ATOTÜRKÇÜ hem de AB yaniısı munaHflr mi? • ABPolls Devleti mi? • AEFde yönetlm, atanmışların dlktasmda mıî • InBltere Parlamentosır nda kaç mHletvBklli Affye karpî • Hem vatansever, hem de AB yanhsı olunabVir mi? • AB yanhsı propaganda yapılsın diye, CU hangi ühede para dağıt- tı? • Ingiliz işadamları naden AB'ya karşı? • Hem Ulusalcı/MIMyetçl, hem de AB yanhsı ohnabHr ml? • AB yanhsı propaganda yapıbnası Içftı, hangi Avnma kupuhışlan, Sivll Toplum Örgütlerlne Euro akrhyor? • Türklye'de AB yalanlarını yayanların haşında khnler geliyor? • "Ben, kayıtsız şarlsız AB yanlısıyım... Atatiirk ve milll politika Ue ilgili sorulardan hoşlanmıyorum.. Uluslararası vesayetten yana- yııtı" dlyen, AB uzmanı prolesör klmdr? • Cizylt Papadan tarahndan eğttUmiş olmakla övünen, kenHslnl "Dünya Vatandaşı" olarak gören, AB yalanlan propagandasmda baş aktör olan profssör klmdfr? • Medyada yeni Türk Ceza Kanumrnu (TCK) etaftirenler, AB*ntn anfldemokratik yasa ve uygulamalarını niçin eietUrmlyorlar? • AB'ye egemenliğimiz) devretmeden glrmemlz miimkün mii? Tarıh 16 Nısan 2005 Cumartesı Saat . 13.30 • • Yer Atalya Dugun Sarayı Adres : Güvenlık Mah. 285. Sok. No: 5 ANTALYA (ÇaHı Kavşağı, 8 Mart Parkı arkası) Iletışim-Bılgı. Hicran Karabudak-247 6717-243 4717-532 325 05 63 hicrankarabudak@hotmail.com - hicranO7@ttnet.net.tr - hicrankarabudak@gmail.com ANTALYA CUMHURİYET OKURLARI Talât Paşa Ermeni Vahşetini Anlatıyor Rusya, Fransa vc Ingiltere gibi devletler tehcir olayını, o yıllarda savaş içinde oldukları ve yok etmeye çalıştıklan Osmanlı devletine karşı insafsız ve çarpıtılmış bir malzeme olarak bütün güçleriyle kullanmaya giriştiler. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri de Avrupa devletlerinden geri kalmadı. Nurer UĞURLU B ugün değişik ülkelere yayıl- mış bulunan Ermeniler, yüz yıla yakm bir süre, her gün gi- derek artan bir ölçüde "Erme- ni Sorunu"nun tek yanh ola- rak propagandasını yapmakta vc kendi çı- karlarına uygun kamuoyu oluşturmaya çahşmaktadirlar. Günümüzde bu propagan- da ve suçlama, daha çok, Birinci Dünya Savaşı içinde (1915) Ermenilerin savaş bölgeleri dışına çıkanlmaları üzerinde toplanmıştır. Bu tarihsel olay şöyledir: Birinci Dün- ya Savaşı yıllannda Dogu Anadolu'nun ba- zı yerlerini işgal eden Ruslar, yöredeki Ermenileri silahlandırarakTürklerin üze- rine saldırttılar, buradaki Türkleri toplu ola- rak öldürme ve yok etme hareketine gi- riştiler; köyleri ateşe verdiler, kasaba ve şehirleri yakıp yıktüar, on binlerce Türk'ü görülmemiş bir vahşetle öldürdüler. Bu acı ve korkunç olaylarla bazı Ermeni komi- teciler, ınsanlık tarihine kara ve utanç ve- rici sayfalar eklediler. Bu gibi kanlı ve in- sanlık dışı olayların sürmesi üzerine Os- manlı hükümeti, ordusunun da büyük bas- kısıyla bir kanun çıkararak Ermenileri bu- lunduklan yerlerden başka bölgelere göç ettirmekzorunda kaldı (1915). Bu göç sı- rasında bazı Ermeniler salgın hastalıkla- ra yakalanarak öldüler, kimileri soygun- cuların saldınlarına uğradılar. Ermeni komiteciler tarafından Berlin'de öldürülen (1921), İttihat ve Terakki Fır- kası liderlerinden, Dahiliyc Nazırı ve Sad- razam Talât Paşa'nın "Ermeni Meselesi" adlı hatıraları ile Osmanlı Devleti Arşi- vi'nden yararlanılarak Osmanlı Devleti Raporu olarak hazırlanan (1916) Osman- lıca ve Fransızca "Aspiration Et Agisse- ments Revolutionnaires Des Comites Ar- nıcnics avant et apres la Proclamation de la Constition Ottomane" adıyla yayımla nan bu çok önemli tarihsel belge, döne- min tanınmış gazetecilerinden Hiiseyin Cahit Yalçın'ın Önsözü ile "ErmeniVah- şeti ve Ermeni Komitelerinin Â'mâl ve Ila- rekât-ı İhtilâliyesi (tlân-ı Meşrutiyetten Evvel ve Sonra)" olarak günümüz Türk- çesiyle çıktı (Örgün Yayınevı, 2005, lstan- bul). Kanlı ve insanlık dışı Ermeni olayları- nın başlangıcını Talât Paşa, bu kitapta şöy- le anlatnıaktadır: "Isyanhareketlerievve- lâ Zeytun'da başlamıştır. Seferberligin ilâ- nını müteakip Ermeniler âlenan isyana başlamış, verğilcrini üdemekteıı inıtina ct- miş ve asker toplanması hususunda veri- len enürlere muhalefet etmişlerdir. Asker- lik vazifelcrini ifa ctmek üzere askerllk şu- belerine gelen Müslümanlara sokakta ta- arruz edilmiş, bunlar soyulmuş ve öldürül- müştür. Zeytıın halkı zabit ve kumandan- ları emri altında bir milis teşkil etmişri; bu suretle 'Zeytun ihtilâlci alaylarT ismi altın- da şehirleri müdafaa etmek isliyorlardı. Tabü buna imkân bulamadıklanndan nıav- zer ve ınartin silâhlanyla dağa çıkmışlar ve Müslünıan köylcrinc taarruz ve askeri nakliyatı izac etmeye başlamışlardır." Vahşettistflnevahşet Talât Paşa, Ermeni komitecilerinin Bit- lis, Erzurum, Mamuratülâziz (Elazığ), Di- yarbakır, Sıvas, Trabzon, Erzincan, Anka- ra, Van, Adana, lzmit-Adapazarı, Bursa, lzmir vb. Osmanlı şehirlerindeki kanlı ayaklanmalanna da değinerek şunlan söy- lemektedir: "...Yalnız Van şehrindc isyan eden Ermenilerin sayısı beş biııi geçiyor- du, hepsi de en yeni silâhlarla donatılmış- (ı. Bunlar nıevzilerini son hadde kadar müdafaa ediyorlardı. Şchiıdcki hükümet konağı, askeri müesseseler ve diğer bina- lan tahrip edilmiş ve Müslüman mahalle- leri ateşe verilmiştir. Yedi yüz kadar âsi Van müstahkem ıncvkiini el bombalany- la uçurmuştur. Bu isyan lıarckctleri nisa- na kadar devam etmiştir. Büyük Erzurum Ermeni katliânu 7 Şu- bat 1915'te başlamıştır. Ermeni topçulan sokaklarda 270 kişi yakalamış, bütün el- biselerini soyduktan sonra hepsini bir ha- mama götürmüş ve burada en haris hisle- rini tatmin etmişlerdir.'" Ermeni komitecilerinin bir başka kanlı ve korkunç vahşetleri de, Sadrazam Talât Paşa tarafından hazırlatılan, 1332 (1916) yılında Matbaa-i Orhaniye'de (jstanbul) ba- sılan "Ermeni Komitelerinin Â'nıâl ve Ha- rekât-ı İhtilâliyesi (tlân-ı Mcşrutiyetten Evvelve Sonra)" adlı Osmanlı Devleti Ra- poru'nda şöyle anlatılmaktadır: "Ermeni Ihtilâl Komitelerinin kâfi'esi müttehiden Sasun vakayini takdir eder ve burada çarpışan kahramanlan takdîs eder- ler. Aynı zamanda bu vakayi'e ithâfen mü- teaddid eserler neşrolunmuştur ki, bunla- rın kâiTesi pek bâlâ-pervâzane ve nıübâ- lâgakârânedir. Bu eserlcriıı tetkik ve tah- lilindcn Ermeni komitelerinin her /amaıı ttilâf devletlerinin desâis-i siyasîyesine âlet oldukları ve vakayün csbâb-ı hudûsu tah- kik edilirse bunun da sırf memlekete ec- nebî müdahalesinin celp ve davet olduğu bir kere daha teeyyüd eder. 1895'te Sasun ihtilâli başladı. Mezkûr ihtilâli en ziyade, bilâhire Kozan mebusu olan Murad ile Damatyad ismindeki scr- kendeler idare etti... İkind Sasun ihtilâli 1905'te başlamıştır. Bu defaki ihtilâlin ida- resini Taşnaklarderuhteederekmeşhur Ah- pur Serop ile nanıı diğer Sepor Paşa ihti- lâli idare etmek üzere reis tayin edildiler." Osmanlı Devleti Raporu'nda Boğazlı- yan (Yozgat) Ermeni isyam da şöyle an- latılmaktadır: u Yozgat sancağuun Boğazlıyan kazası- na tabi Çaknıak karyesiyle Yazber dağın- da cevelân etmiş yetmiş kişiük müsellâ (si- lahlı) Ermeni eşkıyası ve Ankara'nın Ba- la, Haymana, Ankara lıudutlarındaki Yek- nam ormanlarmda kuvvetli Ermeni çete- leri ve yine Boğazhyan'uı Çuhanlı karye- sicivannda Ku/as mevkünde, Kayseri'nin Everek karyesi Ermenileri tarafından ku- manda edilen müteaddid kollara aynlmış üç yüz karip müsellâh Ermeni eşkıyası gö- rüldü. Yine Yozgat'a tabi Kumkuyu karyesin- de tahassum eden üç yüz kadar Ermeni eş- kıyası 2 Eylül 1915 günü civardaki kurayı Islâmiyeyi ateşe verdiler. Suret-i mahsusa- da inşa edilmiş siperlerden ve mazgal de- likleı inden jandarma ve asker üzerine is- liınal-i silâha başladılar ve Çaükebir kar- yesi ormanında tahassun edilen ve ınikta- n sekizyüze yakın bulunan Ermeniler or- man içerisindeki Akdağ geçidinde vaktiy- le ilı/.ar ettikleri siperlerden asker ve jan- darma ve ahaliye taarruzatta bulundular. Günlerce müsademeden sonra Kızılcaova cihetine doğru firar ettiler." Ermenilerin savaş bölgeleri dışına çıka- nlmaları, Birinci Dünya Savaşı'nın ağır ko- şulları içinde Osmanlı devlet adamlarının almak zorunda kaldıkları bir önlcmdir. Avrupa devletlerinin "hasta adam" olarak gördükleri Osmanlı tmparatorluğu'nu ve onun temel öğesi olan Türkleri yok et- mek için Ermenilerin sapladıklan hançe: ri çıkarmak işlemidir. Bu olay bütün yön- leriyle tarihin mah olmuştur. Koşullandırma Rusya, Fransa ve Ingiltere gibi devlet- ler de bu olayı, o yıllarda savaş içinde ol- duklan ve yok etmeye çalıştıklan Osman- lı devletine karşı insafsız ve çarpıtılmış bir malzeme olarak bütün güçleriyle kullan- maya giriştiler. Bu konuda Amerika Bir- leşik Devletleri de Avrupa devletlerinden geri kalmadı. Böylece hem düşmanlarını yıpratmaya hem de kışkırttıkları ve fela- kctlerine neden olduklan Ermenilere kar- şı dostluklarını kanıtlamaya çalıştılar. Av- rupa devletlerinin o zamanki yöneticileri yurttaşlarını koşullandırmakta bu Erme- ni propagandasından geniş ölçüde yarar- landılar. Ermcnilerin bu gerçek dışı abart- malannı, sanki gerçek buymuşçasına, dev- letlerinin resmi görüşü olarak sunmaya giriştiler. Bu durunı, o devletler adma hiç kuşkusuz geçmişin bir talihsizliğidir. An- cak o zamanki düşmanlarımız, şimdi dost ve müttefıkımiz olan devletlerin artık ger- çekçi olmalannı, geçmişteki hatalannı dü- zeltmelerini beklemek ve sağlamak da hakkımızdır. 1915 yılında sözde kıyımda ölenlerin sayısında bile anlaşamayan bu devletler, birkaç milyon ölüden söz açan Ermenilerin görüşlerini bugün de geçmiş- teki propaganda temeli üzerine dayama- ya çalışıyorlar. Dünya, tek yanh bu Ermeni suçlamala- ıını yıllardan beri dinlemektedir. Işte bu kitap, bu gerçekleri ve belgeleri ortaya koyan, savaş yıllannın sıkıntısı ve olanak- sızlıklan içinde Osmanlı Devleti tarafın- dan dosta ve düşmana karşı yükseltilen ta- rihin sesi durumundadır. Okunduğu zaman görülccektir ki, kitap, bir savunma değil, Ermenilerin arkalannda yer alan devlet- lerin de gerçek yüzlerini ortaya koyan bir suçlama, bir vahşet raporudur ve önemi de buradan gelmektedir. Özünü Bil, Özüne Güven Yener ARICAN Yuzın Öğretmeni H er kesimden kişilerle gün boyu ilişki içindeyiz. Sıradanların yanında çoğunun özgünlüğü, kişisel özellikleri şaşırtıcı. Yüzyıllann kültürel birikiminin taşıyıcısı olan zaman içinde, bu kutsal topraklarda, kutsal savaşınılar vererek varlıgımızı sürdürmüşüz. JrJıç kuşku yok ki biz ve bizden sonraki kuşaklar da güçlüklerin üstesinden gelerek yaşamın canlılığını sürdürecekler. Yaşamımız yol kenanndaki bir ağacınki ya da iki-üç tür ağacın filizleriyle aşılanıp özünü yitiren bir ahlat ağacı benzeri olmamalı. Yaşadığımızın kanıtı olmah: Çevremize bir ışık yansıtabilmeliyiz ya da bir taş üstüne taş koyabilmeliyiz; sevmesini bilmeliyiz ya da karanhğa mahkûm birine bir kibrit çakabilmeliyiz; üretmeliyiz ya da çocuklanmızın onurlu yetişmesini sağlamahyız. Belki de aydınhk bir yüzle dostun düşmanın gözüne bakabilmeliyiz. Şiddetli bir depremle yüz yüze kalmış yapılara benzeyen yurttaşlarımızı görmenin üzüntüsunü yaşıyoruz. Gençlerimizin, çocuklanmızın çoğu ilkesiz, ülküsüz, yozlaşmış yaşantılar içinde harmanlanmakta. Kültürel erozyon, bu tarladaki son toprak kalıntılannı da yok etme peşinde. Zamana, gelişmelere uyum sağlayamayanlann yok olması doğaldır. Ne var ki, "gelişmelere ayak uydurma'" söylemiyle bizlerin, gençlerin öz değerlerinin küçümsenmesine karşıyız. Bu kutsal toprağın bağnndaki fidan köklerinin acımasızca sökülüp kopanlmasına göz yurnmayacağız. Biz bu coğrafyada Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı "Ya bağımsı/lık ya ölüm! w parolasıyla vermiş bir ulusuz; çağdaş, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran büyük devlet adamı Atatürk'ün izinden giden ulusuz. Büyüklüğümüze, gücümüze yürekten inanmalıyız; şunu da unutmamalıyız ki biz kendimize inanmazsak, özümüze değer vermezsek başkaları bize ne inanır ne de değer verir... Sahııe gerisinde rol alan bir "atmtı" mı olacağız; yoksa çevresine ışık saçan, gururlu bir değer mi olacağız? Bu bize bağlı, kişi de ulus da kendine ne değer biçerse onun değen odur. PENCERE IMOKIA CONNECTING PEOPLE Halk Neden Geriliıtıli?.. Cumhuriyet'in dünkü manşeti üç uyarıya ayrıl- mıştı... Cumhurbaşkanı.. Başbakan.. Ve Genelkurmay uyarıları.. Tek günde üç uyarı.. Ne oluyordu?.. Olayın önemini Cumhuriyet dışında yalnız 'Ye- ni Şafak' sezmiş, kırmızı üzerine beyazla ve at na- lı büyüklüğünde harflerle şu manşeti atmıştı: "Devletten millete sağduyu çağrısı!.." Allah Allah.. Neler oluyordu?.. • "Provokatif" (kışkırtıcı) eylemler oluyormuş... Başbakan Erdoğan diyor ki: "- Milletimizden ricam, bu tür teşebbüslere prim vermemeleridir." Doğrudur!.. Türkiye'de dinciler iktidara tırmanarak ülkeyi kendi amaçları ve çıkarları için dış güçlere pazar- lamaya kalkışınca, toplum önce şaşkınlaştı, son- ra halkta 'ulusalcı' bir muhalefet tabandan devi- nerek başgösterdi... Ancak orada burada bir avuç bile sayılmayacak kişilerin sokakta "provokasyon"a giriştikleri de gö- rüldü; en son Trabzon'da bunun örneği sergilendi.. Peki, TAYAD'lıları linç etmeye yönelen ne idüğü belirsiz eylemciler kimlerdi?.. TV'lerde manzarayı seyrettik!.. Bir avuçtan bile az bir kalabalığın başını çeken saldırganları Trabzon gibi yerde saptamak çok mu güç iş?.. Kim bunlar?.. Ülkücü mü?.. MHP lideri Devlet Bahçeli de Cumhurbaşka- nı, Başbakan, Genelkurmay gibi konuştuğuna gö- re ülkücü olabilirler mi?.. Kim bunlar?.. Ortada bir linç girişimi varsa, tüm TV'ler bu gi- rişimin filmlerını çekmişlerse, Trabzon gibi yerde suçluların kimliğini saptamak çok mu zor?.. Kim bunlar?.. • Karanlıkta kurşun sıkmak hiç kimseye hiçbirya- rar getirmez, körlemesine atıştır... Halk kesiminde yükselen ulusalcı akım, dincili- ğe karşı alternatif iktidarın laik cumhuriyet güven- cesini tohumlarken, kimler hangi tezgâhın körük- lemesiyle bu gelişimi kundaklamaya kalkışıyor?.. Ne var ki olayın öteki yüzünde bir başka gerçe- ğın altı çizilmelidir... Nedir o?.. Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, Genelkumnay'ın uyarılarından da anlaşıldığı gibi halk bir kibrit çak- san alevlenip parlayacak noktaya gelmiştir... Neden?.. • Temel soru ve sorun budur!.. Bu ülke; devlet kurumları, siyasal iktidarı, mu- halefeti, hükümeti, yargısı, medyası, siyasal par- tileri, sivil toplum kuruluşları, odaları, barolanylaör- gütlenmişken görünmeyen bir tehlikeden mi söz açıyoruz?.. Nedir bu tehlike?.. Niçin halka serinkanlı olması yolunda çağrı ya- pılıyor?.. Halk bir kibrit çaksan patlayacak noktaya ne- den gelmiştir?.. Işte bu neden, demokratik bir düzeneyakışırbi- çimde açık ve seçik ortaya konmalıdır... Toplum siyasal partileriyle bu kadar örgütlüyken halkı bunların dışında yönlendirip sürükleyebilecek itici güç nereden kaynaklanabilir?.. Halk evlere neden bayrak asıyor?.. Anadolu halkını bayrak eylemlerine iten neden- leri kavramaktan yoksunlaşmak, Türkiye'ye ya- bancılaşmakla eşanlamlı değil midir?.. DtYARBAKIR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESrNDEN DosyaNo: 2003/471 Davacı Renızi Altun tarafından davalı Rosita Padayao aleyhine açılnıi!, bulunan boşanma davasının mahkeme- mızde yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara ka- ran gcrcğince, Kirazh Bahçe Sokak, Istiklal Caddesi, 2. Gcçıt, No: 45/A Taksım-lstanbul adresinde oturan davalı Rosita Padayao tüm aramalara rağmen adresinde bulu- namadığından vc adresınde yapılan araştırmalara rağ- men tespit edilemedığınden davalı hakkında açılmış bu- lunan ve halen Diyarbakır 1. Aslıye llukuk Mahkeme- si'nde devam etmekte olan 2003/471 esas vc 14.07. 2005 tarihli duruşmaya kadar bu dava ile ilgili ıbraz et- mek istedikleri belgeleri göndermesi veya duruşmaya getirmesi, mahkemede hazır bulunmadığı takdirde ve kendilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde yok- luklannda HUMK'nun 509 ve 510. maddeleri gereğince karar venleceğı dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen teblığ olunur. Basın: 16459 Nokia cep telefonlan STS Satış Noktalannda Maximum Kart ile 12 taksit! Kampanva, tüm Nokla cep telefonlan 1(ln gecerll olup stoklarla sımrhdir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle